13. AĞIr ceza mahkemesi



Yüklə 0,89 Mb.
səhifə4/13
tarix10.08.2018
ölçüsü0,89 Mb.
#68634
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Renk konusu nedir, rengin tutmaması, “

Sanık İhsan Göktaş:”Şeyde Kadıköy ‘ de evlendirme dairesinin karşısında boş bir bina vardı, ve onun cephesi onun cephesine yatakhane işte 5 YTL vesaire diye bir grafik çalışmamız vardı, ve burda anlaşamamıştık burda zaten ticari işi telefonla konuşmaya başladığımda ben korkum şuydu adamların orda ismini söyleyecek mal sahiplerinin adresi söyleyecek dolayısıyla benim peşimde olan santoloji örgütünün Türkiye de dedektifleri vardır. Ve teknik çalışmayı iyi yapan insanlardır ve benim telefonumu dinleyen insanlardır aynı anda. Ve orda hiçbir şekilde o konuları konuşmamasını tembih ettiğim kişidir. Cephenin şeyi vardı beyaz cephenin binanın kendisi, giydirilmiş metalik beyazdı. Ve camları güneş geçirmez cam rengiydi. Komple camdı bina ve orda söz konusu o binanın komple çok büyük bir şekilde reklam afişi ile giydirilmesi idi. ”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” 3909 nolu tapede, 21/ ocak 2008 tarihinde İlkay isimli bir şahıs ile yaptığınız görüşmede göz altına alındığınızdan bahsediyorsunuz daha sonra İlkay size, çok büyük geçmiş olsun Ankara nasıl geçti, peki Ankara ‘dan sonra oldu değil mi bunlar. Diyor siz de evet evet, evet ben orda bir gün kaldım geri geldim. Fazla kalamadım yani gittik. İlkay diyor ki ne oldu anlattılar mı, ya anlattınız mı kiminle konuştunuz muhatap oldunuz mu ne oldu, siz de e isim yok, kağıt da göstermiyorlar. Zaten hep şeyde buluşuyorlar benimle siz söyleyin böyle ofisel makamda değil hani fayansçı, fayans dükkanı idi. İşte halı dükkanı idi veya bir oto galeri idi öyle şeyle götürmüyorlar hani ya hani gerçek askeriyelere götürmüyorlar yani. İlkay, ama o zaman resmi olduğuna inanmak inanmak da güç yani bunların değil mi. Şeklinde bir beyanı var. bu Ankara da kimlerle nerede hangi konularda görüşme yaptınız.? Askeriye den olduğunu söylediğiniz kişiler kimlerdir açıklar mısınız.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Evet, askeriyeden olduğu dediğim kişi yine İrfan Yıldız ‘dır ve yanında Resul Yılmaz oda bu pantolon altında plastik kart hep onu gösterirdi tabi telefon kartı mı, yoksa ne kartı bilmiyorum, kendisinin jandarmada olduğunu söylerdi resul Yılmaz. Çankırı, Ilgazlı olduğunu biliyorum. Doğru ise. Kimliğine bakmadım, asıl adı Resul Yılmaz mı, onu da bilmiyorum. İrfan Yıldız’ ın hani sosyal çevresinden ve irfan Yıldız bana santoloji ile alakalı dosyayı Ankara ‘ya götürme konusunda yardım edeceğini söyledi. Bir yere kadar yardım etti de çünkü araba hazırladılar. Benzinimi koydular, Ankara ‘ya götürdüler beni. Ankara da da hani tabi orda da tapede geçtiği gibi de hakiki makamlarda değil de, fayans halı satılan dükkanın arkasında toplantı oldu. Oraya gelen kişiler bana işte bu santolojiyi sordular vesaire dokümanları gösterdim. Orjinalleri gösterdim. Üzerine de bu olayı hani böyle hani garip yerlerde değil de hakiki bir bilirkişilerin irdelemesini, argesini araştırmasını yapması gerektiğini söyledim. Bana dedikleri de tamam İhsan sen bu konuda konuşma, seni ilgilendireceğiz deyip İstanbul ‘ a beni geri gönderdiler ve ama daha sonra öğrendim ki çünkü Ankara da ordaki MİT ile bir görüşme oldu. Ordaki insanlar da bana sen bu insanları nerden tanıyorsun, bunları sen nerden buldun dediklerinde bende kendilerine bana kendilerini asker olarak tanıttıklarını ve beni buraya o yüzden getirdiklerini söylediğimde onlarında bana dediği dikkat et bunlar çantacıdır, o birimi o ibareyi orda öğrendim. Bunlar çantacıdır, bunlar işte bilgi getirirler para alıp giderler. Ama dikkat et dediler bana. Artı da sen Türkiye’ye on sene önce geldin, erken geldin dikkat et diye kulağımı çektiler. İlkay hanımda deşifredeki muhabirlerden bir bayandır. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” 3912 nolu tape 11 Mart 2008 tarihinde x şahıs ile yaptığınız görüşmede siz büyük yerde misin sen, diyorsunuz oda yo onlar küçük yerdeler, siz küçük evdeler mi, x şahıs öbür taraftalar, siz onlar toplantıda ben rabıta yapayım onlarla sen büyük yerdesin herhalde. X şahıs, ben büyük yerde değil ya ben mangaldayım, onlar öbür dükkanda. Siz, işte mangalın orasını diyorum da hani büyük yer diye. X şahıs tamam işte sende gideceksin oraya burada takılmanın ne anlamı var onların yanında olmayacan mı sen. Siz de, onlar şu an başka bir toplantı yapıyor benle bir alakası yok o toplantının. X şahıs da, ee geç orda otur bir yerde o senin toplantın başlarsa geçersin, siz de oldu tamam diyorsunuz, bu küçük yer büyük yer, mangal, toplantı nedir açıklar mısınız bu görüşmeyi kiminle yaptınız ne toplantısı.?”

Sanık İhsan Göktaş:” x şahıs yine Faruk Melik Sınmaz arkadaştır, söz konusu da Bostancı da Çınaraltı diye bir restoran vardır veya mangal yeri vardır. Oranın sahibinin aynı cadde üzerinde iki yeri vardır, bir tanesi direk tren istasyonunun ordadır. Çınaraltı diye geçer bir de daha büyük yeri var söz konusu o iki yeri o iki dükkanın şeyidir. Bir tanesi gerçekten büyük, bir tanesi küçük, o tanımlama o yüzden ve bu restoranın sahibi yine irfan Yıldız’ın ekibindendir tayfasındandır. Veya sosyal çevresindendir. Yanlış kelimemden doğru şey yanlış anlaşılmasın, sosyal çevresindendir ve Mustafa Öztürk olacak ismi oranın sahibinin ismi, Mustafa Öztürk olarak biliyorum, Malatyalı olduğunu biliyorum ve o Grup ta işte İhsan Senin dosyanı işte şuraya buraya götüreceğiz diye tabiri caizse kimse alınmasın çantacılık yapan gruptu. Ve beni hep oraya çağırırlardı işte ihsan gel mahkemeye gidilecek avukat senden imza istiyor gibilerden, beni hep oraya çağırırlardı ama ben biliyorum ki bu Türkiye de toprak altı hani beni toprakaltı yapmak isteyen grup ile de görüştüklerini ihaleler yapıldığını biliyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Göktaş gözcüsü nedir,? Siz bu cihazı satmak için herhangi bir resmi kurumlarla irtibata geçtiniz mi. Açıklar mısınız.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Göktaş Gözcüsü küçük pilotsuz bir havada durabilen uçan bir cihazdır. Bunun alt yapısını Ankara Ostim de yapabilmek için argemi yapmıştım. Bu cihaz otuz beş sene içinde Almanya da üretildi. Bu cihazın üzerinde ben modifikasyon yaparak çiplerinde değişiklik yaparak üç saat yerine on iki ay havada kalabilmesini sağlayacak şekilde argesini yaptık, yaptım ve bunu amacım TSK yani Türk Silahlı Kuvvetlerine dağ operasyonlarında işte Mehmetçikler mayına basmasın veya tabur halinde şehit olmasınlar düşmesinler amacı ile askeriyeye sunduğum bir projedir. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Kime sundunuz. Resmi olarak herhangi bir ihaleye girdiniz mi.?”

Sanık İhsan Göktaş:” İhaleye girilecek şirket profilim yok, ben şey aradım Vecdi Gönül beyi aradım, şey var kılıç ya kılıç ya çevik isminde, telefonlara bakan bayan var onla görüştüm. Olayı izah ettim. Kendisi daha sonra arayın dedi beni daha sonra aradım ben kendisini ve bana Mehmetçik koruma vakfı ile görüşmemi ordan isim telefon verip onlarla görüşmemi direktifini verdi bende orayı aradım ve bana ordaki Mehmetçik vakfındaki şahıs ismini hatırlamıyorum şu anda notlarıma bakmam lazım, bu cihazın 1 e 50 teknik krokisini özetini tarifnamesini ve bir numunesini istedi ve bu olayı ASELSAN ile yapacaklarını söylediler. Bende olaya soğuk baktım çünkü ben güvenmiyorum ASELSAN’a. Ordaki 13 tane genç göz göre göre telef edildi. Güvenmediğim için de o konuyu kapattım. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Evet, siz mi üretiyordunuz bunu, kendiniz yapabiliyor musunuz.”

Sanık İhsan Göktaş:” bu cihazı Türk Silahlı Kuvvetleri veya devlet veya hükümet birimleri şurda işte bir fabrika alanı var gelin burda üretin dediğinde en fazla altı ay vaktimi alır ve seri üretime geçebilinir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Patenti size mi ait.?”

Sanık İhsan Göktaş:” patentini almadım, bu cihazın patentini aldığım an sekiz milyon tane santoloji üyesi zaten şu an sırtımızda birde patent barosundaki yerdeki ajanlardan doğru tehlikeye girmek istemiyorum ve patentini almadım. Bu cihaz da zaten ekmek armut gibi satılacak bir cihaz değil. Bu cihazı eline geçiren kişi çok kötü niyetli kullanabilir bu cihazı çok art niyetli kullanabilir, o yüzden de bu cihazı zaten tek ve tek verebileceğim yer TSK dır başka bir yere vermem cihazı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” sizin kullanmış olduğunuz izakhemiştayn@hotmail.com ismi ile deleryum tremens ismini kullanan Aylin isimli kişi ile yaptığınız görüşmede; siz nerden bilsin ki kendisine düzenlenmiş suikastın bir çok kez engellendiğini, bilemez diyorsunuz. Kime suikast düzenlenmişti. Açıklar mısınız bu konuyu ?”

Sanık İhsan Göktaş:” o şimdi aslında biraz özelime giriyor ama o bayan biraz flört ettiğim bir bayandır, büyüklerimin affına sığınırım burda, yüz kızartıcı bir olay, sadece flört ettiğim bir bayandır. “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Burda gene devam ediyorsunuz ben bir villa içinde üç katlı arge bulunduruyorum, birçok benim yaptığım bilinmeyen işlerim var. Yanımda onun formatında kişiler var, Ankara’ya çok gidiyorum görev anla artık. Bende sağcı solcu şu bu yok az konuşup çok iş bitirenler var etrafımda diyorsunuz. Bu konuyu açar mısınız.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Az konuşup çok iş bitiren kişilerin iş bitirmediğini anlamış durumdayım bu günün tarihi ve saati ile. Çantacı olduklarını biliyorum, bana kendilerini büyük ağabey gibi gösterip aslında hani üzerine kitap yazılmış bir vatandaştan kendilerine ne tür bir nemalanma çıkarabiliriz diye etrafımda toplanmış insanlar olduğunu biliyorum. Ve üç katlı dediğim yerde doğrudur. Tekstilkent de üç katlı yerde kalıyordum. Ve Kuvai Milliye derneğinde üç katlı yerde kalıyordum tabi ben bu polis marifeti ile bu iş burda bitsin temizlensin işini koştururken de. Ticari anlamda boş durmadığım için de argelerimi yapıyordum doğrudur.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Yine görüşmenin devamında siz, önceden bilsinler ki kuracağım ekip sonradan duyup kaçmasınlar yoksa bütün ön çalışmalar boşa olur, zaten bana yiğit lazım yiğit. Özellikle dile getirdim tesadüf değildi. Bu çoğu kişiyi güçlendirecektir. Komutan var işin içinde diyeceklerdir, şaka maka kapasitem çok yüksektir benim. Ben örgütün özel konular ofisi uluslararası bölüm şefi ve üst düzey yöneticisiydim. Ben şu an dünyanın en büyük salaklığını yaptım diye devam ediyorsunuz. Nedir bu örgüt, inter kontıneyşıl para şefi ofis, for speyşın efes ceva falan diyor.

Sanık İhsan Göktaş:” internet ortamında veya ticari ortamda kişilerle bir araya geldiğim de ismimi söylüyorum sonuçta bir adım var benim, TC Kimlik numaram var. ve bu insanlara daha önceden bakın ben ihsan Göktaş’ım şu şu olaylarda adım geçiyor daha sonra hani ürküp kaçmayın diyorum. Sonra tekstil konusu olsun başka konular olsun adamlarla bir arge yapıyoruz bir fiyat araştırması yapıyoruz parkur kuruluyor işte nasıl kesilecek nerde kesilecek kumaşlar. Daha önce söylemezsem adam daha sonradan işte a sen buymuşsun zaten basın çok karalama yapıyor benim üzerime. Sen buymuşsun deyip en azından o çalışma esnasındaki iki ayımı üç ayım boşuna gitmesin diye direk başından ben buyum, hani önceden bilin ki daha sonra hani şimdi karar verin, hani basında bu şekilde kara olan bir kişi ile çalışmak istiyor musunuz istemiyor musunuz diye orda onu ibaresini kullandım o bayana karşı. Ve uluslar arası dediğim intercontinental dediğimde santoloji örgütünün hiçbir zaman kara yaklaşmayan içinde üç bin tane mürettebatı olan kıtalararası operasyon yapan gemide çalıştığım içinde onu orda öz kısa değinmiştim. Bunlar da doğrudur ve belgeleri vardır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Yine aynı e-mail adresinde irfan Yıldız ile yaptığınız 16.12.2007 tarihli görüşmede siz kahraman geldi mi Kuvai Milliye diye irfan sorduğunda, siz bir hareket ile öldürebilme imkanım vardı onu. Ama amacım daha büyük bir iradeye hizmet etmek. Bir anlık emesyonel hareket işi ile tirmem, evet ben yok iken gelmiş ailesi ona problem yapmışlar ve gelmesini engelliyorlarmış. Burada amacım daha büyük bir iradeye hizmet etmek diyorsunuz açar mısınız bu konuyu.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Daha büyük iradeye hizmet etmek dediğim ile şu an arkanızdaki yazı ile örtüşür. Türk bayrağıdır, Türk devletidir. Ve Türk devletinin çatısı altında kurulan hükümettir. Daha büyük irade budur.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Yine bu görüşmenin devamında abi burda İbrahim Demirhan kan diye birisi geldi, arabasında silah bulunmuş, gazeteye çıkmış ve bir kere de ayağından vurulu Kuvai Milliye’ye gelmiş diyorsunuz kimdir bu şahıs,. Kim vurmuş ayağından.?”

Sanık İhsan Göktaş:” bu şahsın bu olayların başından geçtiğini Ayşe Ceylan Gençyol hanımdan duydum. Ve o kişi Kuvai Milliye Derneğinin o kiler katında muayene edilmiş, ilk yardım görmüş. Oraya geldiğinde sanki hani bana saldıracak vuracak dövecekmiş gibi tavırlar sergiledi. Soğukkanlı durmak zorundaydım. Dediğim gibi amacım hani orda hani bir ego patlaması ile veya bir sinirden dolayı darp edilerek tamamen uzaklaştırmak değildi yani ordan uzaklaşmamaya çalışıyordum, o yüzden de zaten Doğan Özer ile İslam Arslan’ın darplarına karşı darp yapmadım, çünkü beni ordan kovmasınlar diye, yoksa emniyete bilgi veremeyeceğim veya hani o Kuvai Milliye adını kötüye kullananların pisliğini ortaya çıkaramayacağım, o yüzden de göz yumdum. Vurmalarına izin verdim veya darp etmelerine izin verdim, el kaldırmadım. Oraya gelen kişinin de kim olduğunu ismini Ayşe Ceylan Gençyol abladan öğrendim ve irfan yıldız da askerim dediği için ordan doğru yönlendirme verdiği için ona herhalde doğru adrestir diye de birebir messengerden doğru haber verdim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Bu görüşmenin devamında siz, İbrahim Neci ne yapar, diye soruyorsunuz. İrfan, bir yazar var Ali Özoğlu diye onunla beraber hareket eder bu İbrahim geçinmesi zor biridir diyor, siz de duruşu MHP mi nerden kitleyebilirim yani. İrfan, orayı ele geçirmeye çalışacaklardır, sol. Şimdi Ali Özoğlu ile beraber bu Ali yazar, orada kitapları vardır, ben uzun zamandır görmüyorum, valla İçerenköy’de takılıyordu ama takip etmedim. Siz devlette görevi var mı polis asker vesaire, diğer kanaldan haber verdim ben duruma göre ekip hazırlandı. İpini çekeceğim burda Mesih’in az kaldı. Diyorsunuz. İrfan da , İbrahim oralarda mı. Siz, yok kayboldu bir daha gelmedi. Şahsı siz görmüşsünüz yani, İbrahim’i . irfan, o fazla gözükmez oralarda aralarında ne problem var bilmiyorum ama bir değişiklik olursa çıkar herhalde piyasaya siz de bana onun adresini versene abi diyorsunuz, irfan da İçerenköy de yeşil kunduranın arkasında öğretmen evinin oralarda bir yerde ama adresini bilmiyorum samimi değilim onla hatta kapıştık diyor siz de anladım abi, o ulusal kanaldaki Perinçek ile ortamı var mı diye soruyorsunuz, İrfan, var. ihsan siz ne derece diye soruyorsunuz, Perinçek ihsanı iyi bilir. İrfan, ama çok bilmiş birisi kendini beğenmiş, Perinçek ile bu yazar Ali Özoğlu vasıtası ile bağlantısı var sanırım. Belki direkt olabilir orada o yazarın kitabı vardır, adı şifre çözüldü olması lazım. Siz Perinçek’in cebi cebimde abi, onunla bağlantısı varsa bu Perinçek ‘i bağlar. Diyorsunuz. Bu görüşmeyi açıklar mısınız? “

Sanık İhsan Göktaş:” Aynen bu messenger de yazdığı gibidir, irfanın bana bir verdiği bilgiler bunlardır. Ve doğu Perinçek beyi ulusal kanalına vaktinde gitmiştim ben. Santolojinin tehlikesini bilirkişilerle o kanaldan doğru da kamuoyuna duyurmak amacı ile o zamanki kanal müdürleri genel yayın müdürleri ile görüşmüştüm. İkisi ile. Ve ama tabi yayın yapılmadı. Yapmadılar. O yüzden doğru isim olarak biliyorum, Doğu Perinçek beyi daha sonra işte internette iyi kötü ne yazıyorsa onları biliyorum. Müdürlerine cep telefonu ile ulusal kanalın yapımcı müdürlerinin cep telefonları vardı bende o vakitlerde onu işte dile getirdim burda. yazdığım gibi ve oraya girip çıkan insanlar hani ne kadar tehlikeli veya neyle bağlantıları var, onu öğrenmek için de aynı orda okuduğunuz gibi İrfan Yıldız beye soru yönelttim oda ne biliyorsa bunu dile getirdi. ve orda yazdığı gibi de işte bu oraya gelen kişilere kendisinin dövüşük olduğunu dile getirdi yani mesela şu an benim dikkatimi çekti o zaman kaçmıştı dikkatimden, kendilerini hani birbirlerini tanıdı ortamı çıkıyor. oraya gelen ayağından vurulan kişi ile irfan Yıldız’ın.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sizin cep telefonu cep bilgisayarı incelemenizde Hazal Kuluk isimli dosya içersinde Hazal kuluk kızlık Türkmen 4/5/98 TC kimlik no santoloji Anu casusluk yapmak, casusluk yaptırmak için çeşitli şirketler ve dernekler kurmak, avukat Nur Mürafa müdafii istenmemiş çok gerekirken, geçmişten adam hisse kaparmış ne masal şey, beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi. Tarih tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi şeklinde bir yazınız var. bu yazıyı açıklar mısınız.? Casusluk konusunda ne biliyorsunuz. ”

Sanık İhsan Göktaş:” şey Kuluk konusunda mı?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Yani Casusluk konusunda bir şeyler yazmışsınız, şirketler dernekler kurmak nedir bu konular açar mısınız?”

Sanık İhsan Göktaş:” biraz önce de dediğim gibi o el işte ben bilseydim ki o kendime özel aldığım notlar böyle bir konuda irdelenecek inanın o cümleleri ayrı ayrı yazardım ki boşuna vaktinizi almayım veya kafa karıştırmayım diye, aklıma ama gelmezdi ama yeni o notlarımın böyle bir kamusal alanda ortaya çıkacağı. Yoksa o cümleleri ayrı ayrı yazardım. Türkçe birinci Türkçe kelime haznem az, bazen ifade etmek istediğimi ifade edemiyorum. O yüzden ifademe birebir uyan cümleleri gazetelerden alıp yazıyorum daha sonra güzel daha güzel Türkçe ile söyleyebilmek için. Ve bu kulu Basri kulu olayına gelince de yine irfan Yıldız’ ın sosyal çevresinden birisidir. Evinde bir veya iki gece kaldım. Ve kendi kızının lion kulubü tarafından zoraki alındığını, hukuken işlem yapmak için çaba gösterdiğini dile getirmişti ve bende belki kızını bulabilirim Türkiye de nerde saklıyorlar diye işte irfan ağabeye verdim bilgileri belki bulunur diye. O notlarımdır onlar da.şu anda kızını buldu ve beraber mutlu yaşıyorlar. ”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sizin zihin kontrolü üzerine bir çalışmanız var mı? Herhangi bir şekilde uyguladınız mı? açıklar mısınız.?”

Sanık İhsan Göktaş:” bu konu santoloji örgütünde pratikte kullanılan bir yöntemdir. Ve dokuz sene içinde edindiğim bilgilerde tabi ki mevcuttur. Ve bu konuda da basında da dediğim gibi vaktinde o örgüt bir din midir, dil midir, Hıristiyan kisvesini hükümete devlete karşı kullanacağı için sevgi hanım ile bir araya gelmek istemiştim. Basında bilirkişi olarak bunun yapıp konuşması için paralelde de Prof. Dr. Şinasi Gündüz Bey kült grupları gizli grupları üzerine bilirkişidir o beyefendi ile bir araya gelmiştim. Bazı şeyleri bilirkişi olarak teyit etmesi için artı prof. Dr. Nevzat Tahran bey sağ olsun, bilirkişi olarak bu örgütün irade dışı hipnoz yöntemi aracılığı ile insanları emir zinciri komutasına alıp bulundukları ülkelerde devlete ve hükümete karşı kullandıklarını o alt yapının olduğunu ve kullanıldığını teyit etmesi için bir araya gelmiştim. Birkaç sağ olsunlar hem Şinasi Gündüz bey hem Nevzat Tahran bey sağ olsunlar bilirkişi olarak dediklerimin altını çizdiler. Ve teyit ettiler. Ve o olayda bundan ibaret değildir daha fazlası vardır.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” siz Merve isimli bir şahıs ile yaptığınız görüşmede şu an Ankara ‘ya çok gidiyorum, bu aralar yani Prof. Doktorlar ile özel seminerler veriyorum. Yani onlarla ben prof. Değilim ama benden öğrenmek istedikleri şeyler var, irade dışı hipnoz yöntemi konusunda. Jandarma istihbarat falan yani. Merve de İstanbul’da nerede kalıyorsun diye soruyor, sizde üç katıl askeri bölge beldesinde bir müstakil binada home ofis yani şeklinde yazışmanız var msn yazışmanız. Kimlere ne şekilde seminerler verdiniz, askeri istihbarattan kimlerle görüştünüz, üç katlı askeri bölgede kaldığınız yer neresidir açıklar mısınız.?”

Sanık İhsan Göktaş:” konuşmalarımda telefonda olsun internette olsun, biraz da kendimi korumak amacı ile sanki korumam varmış gibi yalan söylüyorum doğrudur. Alman devletindeki birim bana telefonlardan doğru Türkiye ‘ de koruman var mı dediğinde utanıyorum korumam yok demeye ve Almanya daki bayan olsla kabertaya bile bu konuda yalan söyledim dedim evet, devletim beni koruyor evet, askerim beni koruyor ama öyle bir şey yoktur.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Seminer verdiğiniz doğru mudur?”

Sanık İhsan Göktaş:” seminer verdiğim Nevzat Tahran ile konuşmalarım, Şinasi Gündüz bey ile konuşmalarım veya işte bu irfan Yıldız’ın etrafındaki Ankara da asker vasfı ile ki askeri giysileri de gördüm üzerlerinde o yüzden zaten oturup konuştum kendileri ile. Onlara daha detaylı şekilde örgütün kullandığı irade dışı hipnoz yöntemi nasıl yapılır kilit noktalarını söylememek şartı ile örnekler vererek tarif ederek aktarmışımdır, doğrudur.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Bir kişiye zihin kontrolü vasıtası ile suç işletilebilir mi.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Evet, efendim işletilebilir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Siz bunu kullanabiliyor musunuz.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Burda cevap vermesem, “

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Cevap vermeyebilirsiniz. Teşekkür ediyorum.”

Cumhuriyet savcısı Nihat Taşkın:” Sevgi Erenerol ve Kemal Kerinçsiz ile tanışıklığınızın şekli ve zamanı konusunda verdiğiniz cevaplar bir karışıklığa yol açtı. Sevgi Erenerol ve Kemal Kerinçsiz ile siz aynı anda mı tanıştınız.”

Sanık İhsan Göktaş:” Sevgi Erenerol hanımın telefonu ve Kemal Kerinçsiz beyin telefonu bana aynı gün aynı saatte verilmiştir Yavuz Kara nokta nokta dediğim kişi tarafından. Beyoğlu‘nda İtalyan sokağı diye mi ne bir yer var böyle merdivenli basamaklı benimle orda buluşmuştu. Ve aynı gün de bana sevgi hanımın telefonunu ve kemal beyin telefonunu vermişti. Ve bende Yavuz Bey’e bu iki kişiyi ararsam haberleri var mı, ne sebebiyetten doğru arayacağım. Hani yoksa daha fazla telefonda kendimi ifade etmek zorunda mıyım dediğimde hayır ben onlarla konuştum, seni arayacağının haberleri var zaten rızaları olduğu için telefonlarını çıkardım sana verdim demişti. Bende bunun üzerine sevgi hanımı aradım. Ve telefonunu kimden aldığımı dile getirdim. Ve sebebiyetini çok hızlı geçtim oda biliyorum manasında madem buluşacağız ben bir de kendisine İstanbul ‘da fazla adres yer bilmediğimi, dolmuş yol karıştırdığımı söyleyince benim için biraz kolay olsun diye de zaten tanıdığım samimi insandır, onun bürosunda buluşalım demiştir. Ve bende o Fatih’e gittim zor şartlarda. Hem Kemal beye bu boşanmak ile alakalı sebebiyetimi dile getirdim. Boşanmak ile alakalı direk ilintisi olan da santoloji konusunu öz ve kısa anlattım. Ve bu esnada Sevgi Hanım ile tanıştım. Ve kendinden istediğimde bir bilirkişi olarak kendi dalında bu örgütün bu yapılanmanın din kisvesini kullandığının altını çizmesiydi bilirkişi olarak. “

Cumhuriyet savcısı Nihat Taşkın:” Kemal Kerinçsiz size santoloji tarikatı konusunda ne gibi bir hukuki tavsiyede bulundu.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Santoloji konusunda bir tavsiyede bulunmadı çünkü yani santoloji tamam boşanmakla direk ilintisi var ama bana daha çok boşanma işlevi Türkiye’ de nasıl işliyor, nasıl yapılanıyor yani ne yapmam lazım o konuda öz ve kısa bilgi verdi ama kendisinin zamanı olmadığı için de tavsiyede bulundu şu avukatı hani o avukata git al telefonunu diye ve ben de Cevat Çalık bey ile tanıştım o vesile ile. Ve boşanma işlemini o Cevat çalık arkadaş avukat izlemişti.”

Cumhuriyet savcısı Nihat Taşkın:” Evet, burada duruşmada sizin ile ilişkisi kendisine soruldu, kendisi kendine görev cevabını verdi ve sizin belli bir maksatla yanınıza gelmiş olabileceğine dair şüphesini belirtti. Siz ne maksatla Kemal Kerinçsiz in yanına gittiniz. Anlattığınızın dışında bir amacınız var mıydı.?”

Sanık İhsan Göktaş:” Nasıl bir amaç olabilir ki adam avukat. Yani ben boşanmak istiyorum bir kişi ile, ve bana Yavuz’ un özellikle üzerine basa basa dediği şey şudur, kemal bey ulusalcı bir insandır, daha önceki avukatlar gibi tonlarca para karşılığında seni satmayacak bir yapıya sahiptir. Dediği için ben kemal beyin yanına gittim. Çünkü daha önce beni boşanma konusunda dosyama bakan avukatlar bellidir, hatta bu avukatın bir tanesi benim haberim dışında Hamburg’a gidip santoloji örgütünün merkez binasında o örgütün Türkiye ayağındaki gizli başkanı ile toplantı yapıp benden habersiz iş çevirdiğini bildiğim içinde her avukata veya her yere güvenemiyorum. Yani ister istemez biraz paranoyak takılmak zorunda kalıyorum. Kemal bey de bana öyle aktardı Yavuz K denilen şahıs ve o yüzden gittim Kemal Bey in yanına. Ama şimdi kemal beyin durumunu biliyorum o yüzden onunda öyle düşünmesi bence çok doğal. Ben nasıl düşünüyorsam, her avukat o örgütün gücü ve tehdidi karşısında beni satar düşünüyorsam. Kemal Bey’ in de böyle hani santoloji üzerine Atilla İlhan kitap yazmış, Almanya da basında çıkan birisinin yanına geldiğinde böyle bir şey düşünmesinden bence çok doğal. Ama amacım art niyet değildir. ”


Yüklə 0,89 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin