13. AĞIr ceza mahkemesi



Yüklə 371,01 Kb.
səhifə1/4
tarix11.08.2018
ölçüsü371,01 Kb.
#69353
  1   2   3   4



T.C.

İSTANBUL

13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO :2009/191

CELSE NO :52

CELSE TARİHİ :08.04.2010
BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909

ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298

ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266

C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954

C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924

KATİP :ALİ DOĞAN 128041
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 8 Nisan 2010 tarihli oturum açıldı.

Tutuklu sanıklardan Levent Ersöz, Fatih Hilmioğlu, Mehmet Haberal, Oğuz Bulut, Muzaffer Öztürk, İbrahim Özcan, Durmuş Ali Özoğlu ve Emre Baltacı dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.

Sanık müdafilerinden Sanık Osman Gürbüz müdafi Av. Savaş Kaya, Sanık Osman Gürbüz müdafi Av. Enes Osman Taşer, Sanıklar Hasan Atilla Uğur, Tuncay Özkan, Adil Serdar Saçan, Birol Başaran, İlyas Çınar, Hüseyin Vural Vural müdafi Av. Serkan Gülen, Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon ve Mehmet Haberal müdafii Av. Yasemin Antakyalıoğlu, Sanık Kemal Aydın müdafi Av. Tuğba Bilgin Yıldırım, Sanıklar Taylan Özgür Kırmızı, Muhammed Sarıkaya, Yalçın Küçük müdafi Av. Hüseyin Fatih Demir’in geldikleri görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.

Bu arada Sanıklar Ahmet Hurşit Tolon, Mehmet Haberal müdafii Av. Dilek Helvacı geldiği görülmekle huzurdaki yerine alındı.

Sanık kemal Aydın huzura alındı.

Mahkeme Başkanı :”Avukatınızın mazereti veya tutuklanması sebebiyle herhalde hazır değil yeni avukatınız olduğunu söyledi bilmiyorum kabul ediyor musunuz?”

Sanık Kemal Aydın:”Cumhuriyetin yüce mahkemesini, Saygıdeğer heyetini saygıyla selamlıyorum. Yüce mahkemenin de malumları olduğu üzere başlı duruşmamda avukatım bu savaşında mağduru yapılmıştır ve tutuklanmıştır. Büroda bulunan diğer avukatlar devam edecek avukat büronun diğer avukatlarının geleceğini düşünerek yazdığım dilekçede de bulunacaklardır dedim. Ancak cezaevinde tutukluyum dışarısı ile irtibat kurma şansımda taktir edersiniz ki yok. Ancak duyulan yaşadığımız hadisenin zorluğunda duyulan olay üzerine arkadaşım çocuğunu benimde evladım olan kızımızı avukatlık yapsın diye göndermiştir. Yusuf Erikel sadece benim avukatım değil. Kız kardeşim Neriman Aydın hanımefendinin çocuklarına yol parası veremeyecek durumda olan ve benimle ilişkilerinden dolayı tutuklu bulanan Hamza Demir’in 2 senedir hapishanede bile aynı ceketi giyinen Hamza Demir’in avukatlığını ve tutuklu teğmen pilot teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin de avukatlığını yapmaktadır. Biz maddi şartları devletin yüce mahkemesi tarafından özellikle de iddia tarafından iddia makamı tarafından bütün geçmişi incelenmiş fertleriz. Banka hesaplarımız ellerinde nasıl yaşadığımız ellerinde bende sigorta emeklisiyim kız kardeşimin de nasıl emekli ettirildiğini kaç lira maaş aldığını herhalde iddia makamı özellikle de Mehmet Ali Pekgüzel Bey sorgumu yapan biliyor, bilmiş olması lazım hayıtımızla ilgili olan şeyleri. Bu nedenle avukat tutup avukat ücreti verebilecek bile durumda değiliz ben örgüt yönetiyorum da Dünya’nın en büyük örgütünün yöneticisiyim de örgütler para ile yönetilir silah ile yönetilir. Onlar ayrı bir husus onun için avukatlar büronun diğer avukatları da anladığım kadarıyla bugün Yusuf Erikel’in tutuklu olması nedeniyle zannediyorum bize karşı ziyaretime de gelmediler. Bu işleme karşı boykot mu yapıyorlar bilmiyorum onu. Kızımız sağ olsun babası almış getirmiş zatıâlinize de ulaşmışlar ama benim arzım bundan ibarettir Tuğba’da avukatım yüce mahkemeden bir talepte bulunacaktır arz ederim efendim.”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Tuğba Bilgin Yıldırım söz istedi verildi:” Müvekkilinde beyan ettiği üzere meslektaşım tutuklanmıştır benimde çok geç haberim olduğu için dosyayla ilgili yeterli bilgiye sahip değilim. Öğrendiğim kadarıyla Cuma günleri talep günüymüş dolayısıyla Pazartesi’ye kadar dosyayı incelemem için süre verilmesini talep ediyorum bende.”

Mahkeme Başkanı :”Siz kabul ediyor musunuz avukatlığını? Efendim buyurun”

Sanık Kemal Aydın:”Tabi efendim avukatlığını kabul ediyorum.”

Mahkeme Başkanı :”Sizin savunmanız hazır değil mi yani kaldığınız yerden devam edebilirsiniz müvekkiliniz zaten sizin savunmanızdan sonra konuşma durumu söz konusu ne diyorsunuz?”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Tuğba Bilgin Yıldırım.”(beş altı kelime anlaşılmadı).”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Avukat hanım tekrarlar mısınız zapta geçmek adına.”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Tuğba Bilgin Yıldırım:”Efendim benim dosyadan çok geç haberim olduğu için savunma sırasında müdahalede bulunamayacağım. Eğer süre talebimi kabul ederseniz savunma açısından daha faydalı olacağını düşünüyorum.”

Mahkeme Başkanı :”Siz savunmaya hazır mısınız?”

Sanık Kemal Aydın:”Tabi ki.”

Mahkeme Başkanı :”Bütün dileklerini Pazartesi söyleyebilir müdafiiniz siz savunmanıza hazır mısınız?”

Sanık Kemal Aydın:” Tabi ki.”

Mahkeme Başkanı :”Savunma, savunmanızı müdafi huzurunda yapmakta herhangi bir beis yoktur yani.”

Sanık Kemal Aydın:”Ben 17.”

Mahkeme Başkanı :”O bütün, bütün müdahillerini bilahare de yapabilir hepsi zapta geçebilir yani bugün yerine Pazarteside bunları yapabilir.”

Sanık Kemal Aydın:”Peki.”

Mahkeme Başkanı :”Anlatabiliyor muyum size yani? Siz önemli olan sizin sizin hazır olmanız. Siz hazır mısınız?”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Tuğba Bilgin Yıldırım:”(dokuz on kelime anlaşılmadı) olsun beraber savunma yapalım.”

Mahkeme Başkanı :”Avukat hanım muhakkak sizinde söz hakkınız doğacak gayet tabi yani. Yani ne yapacaksınız yardım mı edeceksiniz hazır savunmasına daha değiştirecek misiniz ne yapacaksınız yani o nedir?”

Sanık Kemal Aydın müdafii Av. Tuğba Bilgin Yıldırım:”Yani öyle görünüyor olabilir ama biz öyle olmasın istiyoruz dolayısıyla da en azından bir dosyayla ilgili bilgim olsun savunmasını yaparken bu işi nasıl olacağını bende söz hakkım olsun istiyorum öyle dediğiniz gibi görünmesin istiyorum yani.”

Mahkeme Başkanı :”Peki efendim buyurun oturun.”

Sanık Osman Gürbüz müdafii Av. Savaş Kaya söz istedi verildi:” Sayın Başkanım elden takip yetkili Antalya’da müzekkere cevaplarını getirdim Antalya’dan da sabah da sabahleyin mahkemeye arz ediyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı :”Avukat bey bunları kaleme de verirsiniz herkese verirsiniz yani burada.”

Sanık Neriman Aydın huzura alındı.

Mahkeme Başkanı :”Neriman hanım efendim sizinde, sizinde.”

Sanık Neriman Aydın:”Sayın Başkan aynı şekilde olduğu için.”

Mahkeme Başkanı :”Dinler misiniz efendim lütfen dinler misiniz?”

Sanık Neriman Aydın.”Evet, buyurun, buyurun.”

Mahkeme Başkanı :”Sizinde avukatınız aynı konumda.”

Sanık Neriman Aydın:”Evet efendim evet.”

Mahkeme Başkanı :”Sizi de zorunlu avukat gerekiyor.”

Sanık Neriman Aydın:”Evet.”

Mahkeme Başkanı :”Siz mi tutacaksınız avukatınızı yoksa mahkeme sizin adınızdan barodan.”

Sanık Neriman Aydın:” Hayır efendim biz tutacağız ve gelecek Pazartesi inşallah.”

Mahkeme Başkanı :”Öyle mi? Peki.”

Sanık Neriman Aydın:”Sadece bugün için meyil istedik sizden.”

Mahkeme Başkanı :”Peki buyurun, bir dakika avukat bey, bir dakika.”

Mahkeme Başkanı :” Sanık Mehmet Ali Çelebi, sizinde avukatınız Yusuf Erikel’di.”

Sanık Mehmet Ali Çelebi:”Evet biz tutacağız Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı :”Size de size zorunlu müdafiye tabi bir suçlama ile suçlanıyorsunuz.”

Sanık Mehmet Ali Çelebi:”Evet efendim biz tutacağız efendim.”

Mahkeme Başkanı :”Kendiniz tutacak mısınız avukat?”

Sanık Mehmet Ali Çelebi:”Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı :”Peki efendim. Hamza Demir.”

Sanık Hamza Demir:”Buyurun efendim.”

Mahkeme Başkanı :”Hamza Demir avukat Yusuf Erikel sizinde avukatınız idi.”

Sanık Hamza Demir:”Evet, evet.”

Mahkeme Başkanı :”Ancak başka bir suçlamayla ilgili olarak tutuklanmış sizi müdafi etme durumu şu anda mümkün değil.”

Sanık Hamza Demir:”Evet, evet.”

Mahkeme Başkanı :”Siz zorunlu müdafiye tabi bir suçlama ile suçlanmıyorsunuz.”

Sanık Hamza Demir:”Evet efendim.”

Mahkeme Başkanı :”Tamamen kendi ihtiyarınızla avukat tutacak mısınız yoksa avukat istiyor musunuz? Kendinizde kendi savunmanızı yapma hakkına sahipsiniz bu aşamada yani avukat olmadan da savunma yapabilirsiniz hazır ise savunmanız.”

Sanık Hamza Demir:”Efendim hazır değilim.”

Mahkeme Başkanı :”Efendim.”

Sanık Hamza Demir:”Şu an hazır değilim. Daha sıra var diye hazırlanmamıştım.”

Mahkeme Başkanı :”Tutacak mısınız avukat? Yoksa mahkeme.”

Sanık Hamza Demir:”Durumum yok tutacak bir durumum yok efendim.”

Mahkeme Başkanı :”Mahkemeden avukat istiyor musunuz?”

Sanık Hamza Demir:”İstiyorum.”

Mahkeme Başkanı :”Yani yarın öbür gün mahkum olduğunuzda suçla ilgili herhangi bir mahkumiyet durumunda mahkeme masrafı olarak avukat ücreti size geri dönecektir onu da size bildireyim.”

Sanık Hamza Demir:”Öderiz artık ne yapalım?”

Mahkeme Başkanı :”Peki efendim buyurun oturun.”

Sanık Emcet Olcaytu söz istedi verildi:”Söz veriyor musunuz?”

Mahkeme Başkanı :”Buyurun, buyurun.”

Sanık Emcet Olcaytu:”Efendim daha önceki celselerde de çeşitli vesileler ile bu avukat zorunlu avukat meselesine değinmiş ve bazı sanıkların taleplerini hatırlatarak mahkemenin tedbir almasını talep etmiştim. Şimdi biraz önce sizde eğer avukat tutamıyorsanız baroya müracaatla bir avukat tayini için gerekli işlemleri yapalım şeklinde bir açıklamada bulundunuz ancak şunu biliyoruz sizde eminim biliyorsunuz. İstanbul barosunun adalet bakanlığı ödemeleri aksattığı ve yapmaya yanaşmadığı için avukat tayin edemediğine dair bizim benzeri sağ olun sayenizde hakkımızda bulunan suç duyuruları nedeniyle bu kararların birer örneği bize geldi. Sizinde elinizde vardır. Bu safhaya kadar zannediyorum 6 veya 7 tutuklu sanık avukatları olmadığını baro tarafından kendilerine avukat tayin edilmesini istediklerini huzurunuzda bizimde yanımızda beyan ettiler o konuda mahkemenin herhangi bir iktidarı olmadığını biliyoruz. Burada şimdi sorduğunuz Sayın Kemal Aydın’ın, Neriman Aydın’ın, Mehmet Ali Çelebi’nin, Hamza Demirel’in dışında 6 veya 7 sanık hakkında da huzurunuzda mahkemenizden yaptıkları taleple ilgili bir işlem yapılmadı. Eğer mahkemenin böyle bir iktidarı varsa bende çünkü sanık olarak ilgilendiriyor davada sorgular tamamlanmadı, deliller toplanmadı diye bazı taleplerimiz reddedildiği için eğer böyle bir iktidarı varsa mahkemenin. Daha önce kendisine avukat tayin edilmesini talep eden sanıklarla tutuklu sanıklarla ilgilide hazır bir fırsat doğmuşken bu vesileyle mahkemenin işlem yapması için talepte bulunuyorum. Eğer böyle bir imkanı varsa bu arkadaşlarımızın daha önceden talepte bulunan arkadaşlarımızın avukat zorunlu müdafilik nedeniyle avukat tayini içen baroya yeniden yazı yazılsın. Zaman kaybetmeyelim sıra onlara geldiği zaman. Söyleyeceklerim bu kadar.”

Mahkeme Başkanı :”Buyurun oturun.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Sanık Hasan Ataman Yıldırım huzura alındı.

Kendisine CMK’nın 147. ve 191. maddesindeki yasal hakları tek tek izah edildi.

Mahkeme Başkanı:"Avukatınız var idi şu anda yok.”

Sanık Hasan Ataman Yıldırım:”Evet.”

Mahkeme Başkanı:"Avukatsız savunma yapma hakkına sahipsiniz, suçlandığınız yasa maddeleri dikkate alındığında. Avukatsız savunma yapabilir misiniz?”

Sanık Hasan Ataman Yıldırım:”Şimdi avukat için haber verildi ama bugün anladığım kadarıyla uzaktan haberleştik gelemeyecek yarın gelecek. Zaten şart değil ben yani avukatsız yapabileceğim hazırlıklıyım.”

Mahkeme Başkanı:"Yapabileceksiniz peki.”

Sanık Hasan Ataman Yıldırım:”Avukatım en son yarın şeye zaten bir günü geçecek benim yani bu durumda bugün şart değil.”

Mahkeme Başkanı:"Suçlandığınız konularla ilgili susma hakkına her zaman sahipsiniz, delillerin lehinize olan delillerin tamamını toplatma hakkına sahipsiniz. Bu haklarınızı biliyorsunuz bu şartlarda savunma yapmaya hazır mısınız?”



Sanık Hasan Ataman Yıldırım:”Hazırım başkanım.”

SANIK HASAN ATAMAN YILDIRIM SORGU VE SAVUNMASINDA:

Sanık Hasan Ataman Yıldırım:”Sayın başkanım, hazırladığım savunmayı Word dosyası olarak hazırladım, parça parça bölümler halinde o şekilde anlatacağım. Önce sayın başkanım sayın mahkeme heyeti ve sayın savcılar, hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi önce bir sayfalık evet bir sayfalık bir ön tanıtım var ben bölüm bölüm hazırladım bu bir sayfalık giriş bölümü ondan sonra 2A diye öz geçmişimi anlatacağım, sonra 2B diye öz geçmişimin devamını anlatırken önce yani bütün anlatacaklarım bir iskeletini ana hatlarıyla anlatamaya çalışıyorum. Öz geçmişimin devamını anlatırken düşüncelerimle beraber bir takım yaptığım çalışmaları, faaliyetleri onları anlatacağım. Daha sonra 3A bölümünde, arama ve gözaltı o gün nasıl polis tarafından arandım ve gözaltına alındım, onu anlatacağım. Sonra 3B bölümünde savcılık sorgusu ne gibi sorular soruldu onları ve benim verdiğim cevaplar ve daha sonradan bulabileceğim cevaplara ek ilavelerimle beraber, yalnız burada Sayın başkanım bir şey sormak istiyorum, ben bu şekilde hazırladım ancak siz sonradan bir daha savcılık sorgusunu okuyup soruyorsunuz. Hani bununla ilgili bir şey diyeceğin var mı diye ama ben bu şekilde sıradan verip gerekirse tekrar ilave bir şey verebilirim. Çünkü önce burada basit savcılık sorgusunu anlatıp arkadan iddianameye cevapları anlatıyorum. İddianameye cevapları verdikten sonra genel bir savunma yapıyorum. En sonda bu ben tutuklandıktan kovuşturma olayları oldu, bilhassa istemiştik gelmiş diğer davalar biliyorsunuz bu deniz kuvvetleriyle ilgili olan bilhassa davalar var. onlarla da ilgili benim adım geçiyor orada benimle ilgili herhangi bir suçlama yok yalnızca hep Hasan Ataman Yıldırım’dan şu belgeler çıktı diye geçiyor, onları de veriyorum. En sonunda kısa bir sonuç yapıyorum. Benimde buradan çalışma şeklime bakarsanız her birinin sayfa numaralarıyla beraber 214 sayfalık bir toplam var. Fakat bunların hepsini okumayacağım bunları özet olarak size anlatacağım detayları burada. Birde yanında bunların tarihleri var mesela diyor ki 2A öz geçmiş baş, yani başlangıçı tire 2010 önce yıl sonra 04 ay sonra 07 gün gibi geçiyor. Bu şu demek yani bu dosyanın adı bunun özellikle vermemin sebebi benim çalışırken bilgisayarcı olarak baktığımda bu dosyanın neyin nesi olduğunu anlayabiliyorum. Yani şu gün şu tarihli şu dosya hepsini 1.2.3.4.5 a,b,c gibi rakamlar koyarak bunlarda listeye baktığımız zaman sırada duruyor. Yani belli bir sistemle kullanıyorum, bunu söylememin sebebi sonra benden çıktığı düşünülen belgelerin çok karma karışık konduğunu göreceğiz ve benim zaten bana ait dosyalarında nasıl olduğunu görüyoruz, hep isimlerini dahil. Önce şöyle söyleyeyim bu Türkiye’de trajikomik bir Ergenekon davası var. Türkiye’de ikiye bölündü bu davada şu dedikodular var darbe dedikoduları suikast haberleri sahte belgeler kroki silah çıkıyor cephane çıkıyor adamına göre yerleştiriyorlar. İşte ben bilgisayarcı olduğum için bana sadece bellek yerleştirmişler bilgisayar bir başkada ne cephane koyuyorlar, olmadı hiçbir şey bulamadılarsa hakkında bir sahte Email veya mektup yazıp gönderiyorlar. Yani bu dava başından beri bu şekilde, bu davanın hedefi masum insanları topluyorlar bilhassa çağdaşlaşma yolunda yürüyen Atatürkçü olan insanlara karşı ve Atatürk devrimlerini yok etmek için yürütülen ortada bir sivil darbe var. bunun altyapısıyla ilgilide büyük bir psikolojik savaş var. Bu işin arkasında diyeceksiniz nereden biliyorsun bir şeyde bilmiyorum bütün bildiklerim buradaki dinlediklerim bütün herkesi dinliyorum görüyorum daha evvelden bende tutuklanmadan evvel hakikaten bir Ergenekon diye bir şey var mıdır yok mudur ciddi bir şeyler var, o kadar şeyler bulunuyor diye insan hakikaten kafasında bir şüpheler uyanıyor. Fakat buraya geldiğim zaman görüyorum ki.”

Mahkeme Başkanı:" Biraz daha yaklaştırır mısınız?”



Sanık Hasan Ataman Yıldırım:”Yaklaştırayım buraya geldiğim zaman görüyorum ki ortada bir şey yok, herkes masun herkese bir şeyler kaptırmışlar. Dolayısıyla bunun arkasında tertip merkezi var. Orada hazırlanıyor savcılarda bunları çok dikkatli incelemeden altına imzayı basıp koyuyorlar. Neticede buradaki bütün yük başta başkan siz olmak üzere mahkeme heyeti üzerinde şimdi buradakileri salmaya kalkarsanız size de Ergenekoncu diyorlar. Yok efendim, tutarsanız bu sefer onların tarafından oluyor gibi bütün yani basınla beraber bütün medyada ikiye bölünmüş durumda bu tabi ülkenin bölünmesi açısından çok tehlikeli bir durum. Ben kesinlikle bölünmeye karşıyım, anlatacağım zaten bunları göreceğiz. Bilhassa basında bir bağımsız basın var çok az ama bu bağımsız olana basın çok büyük kısmı da işte başbakanın baskılarını görüyoruz okuyoruz ve onlarda yanaşmaya başladılar. Bir yandaş basın var tamamen hükümetin kontrolünde bu dava tamamen siyasi bir dava. Ben şimdi bazı renklerle de koydum burada mesela kırmızıyla koyduklarım işaretlediklerim onlar önemli kısımlar bilhassa onları mutlaka okuyarak geçeceğim, sarı veya yeşil bazı yerlerde de mavi var bunlar önemli değil. Sadece blok blok bazı bilgileri ayırmak için kullandım. Şimdi hemen özgeçmişim ile ilgili anlatamaya çalışayım. Ben Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin İstanbul ilinde 1950 yılında dünyaya geldim, babam Erzurumlu şehit Hasan’dır. Onun için benim ilk adım Hasan. Zekeriya Yıldırım’ın oğluyum annemde Nafia bunlar Balkan harbinde Makedonya’da göç etmiş Trakya’ya gelmişler Türk kökenli çiftçi. Çiftçi Durmuş’ta Çanakkale’de şehit olmuş Çanakkale’ye köyden gitmişler onlar hiçbiride geri gelmemiş 15 kişi kadar o köyden toplayıp gidiyorlar bir daha haber alınmıyor. Babamda polistir şerefli bir polistir, aşağı yukarı 1954–1958 yılları arasında İstanbul emniyet müdürü vardı Alaaddin Eriş, sonradan Adapazarı valisi olmuştu. Sirkeci’de sansaryan han vardır, başkanım siz bilirsiniz her halde şimdiki ticaret mahkemelerinin olduğu yer ben küçükken oraya giderdim babamla, polislerle beraber yani çocukken onların kucaklarında ben büyüdüm. Babamın da amcası Erzurum emniyet amiridir aşağı yukarı 1936-40 yılları arasında Erzurum’da emniyet amiri olan Hüsnü Yıldırım’dır. Bu söylediklerimin nüfus kayıtlarından filan araştırılıp çıkartılabilir ben kaydımı sonradan buraya aldım ama evlendiğim sırada zorluk oluyor diye. Evet, bizim ailede genelde çocuk sayımız iki, üç bazısında birdir yani ablam yeğenlerim filan baktığımız zaman biz öyle fazla çocuk yapmadık hani birisi diyor ya durmadan en az üç çocuk filan diyor ama bizim çocuklarımızın hepsi eğitimlidir, hepsi üniversite mezunu bizim ailede ilkokul ortaokul lise dahi yok hepsi üniversite mezunu. Benim kızlarımda daha evvel söylemiştim iki kızım var şimdi şirketi onlar idare ediyor, biri bilgisayar yüksek mühendisi biride endüstri mühendisi ikisi de İTÜ, Boğaziçi, Yıldız gibi okullardan yine kızım Üsküdar Amerikan’ı birinci olarak bitirmiştir 2000 yılında. Biz hep çalışkan bu şekilde bir aileyiz, hepimiz eğitimli Atatürkçü bir gençlik yetiştirdik ailemiz bu şekildedir. Tiyatro sanatçısı Ali Poyrazoğlu diyor ki ben diyor paranın bakarım diyor içinde Atatürk o kağıt paralarda yoksa sahtedir diye, benim içime de baksanız dışıma da baksanız ben Atatürkçüyüm, bunu hep söyledim. Yine benim ders durumlarımı okul durumlarıma baktığınız zaman şimdi babamız polis olduğu için kirada oturduk değişik evlerde değişik semtlerde oturduk hep İstanbul’un ağırlıkla da sur içindeydi, daha sonra yine surun yakınında yani dışında Eyüp filanda oturduk ama hep gittiğim yani ilkokul üç sınıfta üç okulda üç ayrı okulda ortaokulu üç ayrı okulda okudum. Hepsinde de sınıf birincisiydim, her gittiğim yerde sınıf birincisi oldum. Tabi o zaman Atatürk’ün gençliğe hitabesini daha ilkokuldayken 4. sınıftayken ezbere okumuştum. Benim bunu söyleyeceğim bu çok önemli Atatürkçülük kanımıza işledi ve benim doğduğum yetiştiğim çocukluk ve gençlik yıllarımda Atatürk’e ve Cumhuriyete bugünkü gibi düşmanlık yoktu. Işığımız Atatürk’tür gösterdiği yol hayatta en hakiki mürşit ilimdir, ben bu şekilde yetiştim. Benim bir suçum varsa Atatürkçü olmam pozitif bilimci olmam. Daha sonra deniz lisesine girdik deniz lisesinde de Bekir Sıtkı Erdoğan bizim edebiyat öğretmenimizdi hani meşhur ibibikler öter ötmez ordayım diye bir şiir var şarkısı var onun esas şiirini yazan kişidir. Aynı zamanda deniz harp okulu marşını da o bestelemiştir. Biz lisedeyken bestelemişti, deniz harp okulu marşında biz denizci gençleriz göğsümüz şeref dolu Atatürk’ü izleyen yol deniz harp okulu. Birkaç gün evvelde denizciler belki izlemişinizdir televizyonda gösterdi bu marşın eşliğinde deniz şehitlerini anma gününde Beşiktaş’ta toplandılar bu marş çalıyordu, tabi çok duygulandım. Yine çok başarılı olarak ve sınıfında 6.sı olarak subay çıkarken deniz subayı oldum dolayısıyla benim birinci uzmanlık dalım deniz subaylığıdır ama bu genel subaylık yani doktor çıkar biri nasıl pratisyen doktor olur bende pratisyen doktor gibi öyle söyleyeyim düz deniz subayıyım. Daha sonra bir yıl deniz ikmal okulu var orada ikmal subayı olarak bir yıl eğitim gördüm, bu eğitimde hukuk dersimizde vardı bunun içinde harp okulunda da var hukuk dersi orada da anayasa, genel hukuk, genel kavramlar vesaire o konularda yetiştim ikmal okulunda da medeni kanun borçlar kanunu ihale kanunu daha sonra ihale kanunu değişti ama ben sonra ihalelere girdiği için ihale kanununu halen son haliyle de gayet iyi biliyorum bu konularda yetiştik. Bir tek ceza konularını bilmiyorduk o da kısmet buradaymış burada da ceza hukukunu öğrenmeye başladık. Dolayısıyla benim ikinci uzmanlık kolum ikmal subayı yani lojistik ve maliye konularını hem mal idaresi hem de maliye olarak para işleri bütçe bordro vesaire gibi o konularda, yetiştim. 1971 yılında daha 21 yaşındayken Ayten hanımla oradadır eşim beni hiç bırakmıyor görüyorsunuz çok sevdiğim hatta eşim öyledir ki ben bir şey konuşurken veya düşünürken bir yere bakarken düşünürken hemen ne düşündüğümü anlar ne yapmak istediğimi anlar yani o şekilde biz yani öyle ikimiz böyle bir tek insan gibi olmuşuz ikimiz bir beyin gibi olmuşuz, ikimiz bir beyin gibi olmuşuzdur. Sağ olsun kendisine çok teşekkür ederim yanında kayın biraderim de var beni hiç bırakmıyorlar geliyorlar onlarında ailemiz yani çok kalabalık değil. Çok pozitif düşünür eşim, en son işte 2008’de 37. yılı kutladık evliliğimizin 38. yılını hapiste diye kutlayamadık, inşallah serbest bırakırsanız 39 dışarıda kutlarız diye düşünüyorum ama bana sorarsanız aile hayatında kaç yıllık evli diye sorun şu hesap yaptığım için 37, 38, 39 diye sayıyorum ben 5 yıllık evliyim, daha yani yeni evli gibiyim taş çatlasa 5 yıl. Daha sonra ben TCK İzmir isimli 250 personeli olan bir gemide özellikle burada altını çizerek gösteriyorum su üstü gemisidir, su üstü gemisinde yani denizaltıyla ilgisi yok demek istiyorum. Su üstü gemisinde harp gemisinde ikmal subayı olarak görev yaptım daha sonra Gölcük’te ikmal merkezi vardır, orada envanter kontrol merkezinde stok kontrol yönetimi olarak çalıştım, bu stok kontrol envanter kontrol merkezi bunları da altını çizerek söylüyorum. Daha sonra çok kısa bir Ortadoğu teknik üniversitesinde bir yıl İngilizce hazırlık okuduk esasında Amerika’ya gidecektik biz imtihana girdik onu da söyleyeyim bu imtihana iki sınıf giriyor yani bizim sınıf bir de bizi üstümüz giriyor ben iki sınıfın girdiği iki sınıfın derecelerinin girdiği sınıfta, Amerika’ya gitme seçme imtihanlarında yine birinci olarak seçildim ama 1974 Kıbrıs harekatından dolayı Amerika ambargo koyduğu için bizim gidişimiz ertelendi o zaman Türkiye’de eğitim görelim diye Ortadoğu teknik üniversitesine bilgisayar bölümüne gittik ve İngilizce okuduk bilgisayara tam başladık o sırada Amerika ile 1976 yılında anlaşma sağlandı iki yıllık Amerika’ya gittim eşimi de götürdüm o zamanki ufak büyük kızım şimdi ki büyük kızım o zaman çok ufaktı 5-6 yaşında onu da götürdük ve Amerika’da iki yıl eğitim gördük. Şimdi buradaki Amerika’daki eğitimde şunun altını çizeyim en önemlisi bize bilgisayar sistemi kurarken bağımsız bilgisayar sistemi bilişim sistemi kurulmasını öğrettiler oradaki hocalarımız onu öğretti burada Amerikalılar hocalarda şöyleydi okulda, bu askeri okul Mable Posgrecıe School diye. Bahriye eğitim sonrası okulu olarak geçiyor Türkçe’siyle California’da ve orada hocalarımız sivil hocalarımızda var çok yani uzman hocalar konularında California zaten bilgisayarın merkezidir. Artı deniz subayı olarak da yetişmiş yine hocalarımız vardı bağımsız bilişim nasıl kurulur özellikle bunu anlattılar. Çünkü o devirlerde belli markalar vardı şimdi markaları saymayayım reklam veya anti reklam kötü reklam olmasın diye. Belli markaların kontrolü vardı ama markalara bağımlı olmadan nasıl sistem kurulur nasıl proje yapılır özellikle bunu anlattılar ve şimdi de açık sistem dediğimiz Unix ben orada eğitimde Unix’te aldım ve o konuda da yetişmiş olarak geldim. Dolayısıyla benim uzmanlık dalım bilgisayar oldu bilişim oldu. Şimdi o yıllarda Türkiye’ye bakarsak sağ sol diye Türkiye bölünüyor kardeş kardeşe düşman oluyordu. Ben hiç bu şekilde bu olaylarla hiç ilgilenmedim, Amerika dönüşü geldim bilgisayar merkezinde projeler yaptık yani şunu söylemek istiyorum ben sağcı değilim solcu değilim ben sadece teknik bir insan olarak bu konulara hiç girmeden çalıştım. 1984 yılında geldiğim zaman mecburi hizmetim bitti, o zaman sade yılbaşında dilekçe yazılıp müracaat edilebiliyordu ve 12 Eylül 1980’den sonra istifalar kaldırılmıştı 84’te açıldı bende düşündüm ve uzmanlık dalım olan bilgisayar o zamanda bilgisayarcı Türkiye’de o yıllarda çok azdı ayrılmaya karar verdim, üç defa istifa ettim yani birinci istifam kabul edilmedi arkadan ikinci istifa ettim kabul edilmedi altı ay sonra Ağustos ayının yani Ocak Şubat ayı yapıyoruz sonunda dediler ki yıl içinde istifa edenlere bir hak daha tanıyoruz yıl ortasında binbaşılığıma 10 gün kala 11 gün kala 20 Ağustos 1984’te önyüzbaşı rütbesiyle ordudan istifa ederek ayrıldım. Şunu söyleyeyim ben ordudayken şurada en altta sarıyla gösterdiğim kısım. Benim lise dahil bütün ordudaki subaylık dahil en ufak bir disiplin suçu yoktur. Sicillerim gayet güzeldir onun içinde bırakmak istemediler üçüncü istifa sonunda zorla ayrıldım yani kendim zor ayrıldım. Özellikle hep yazıyorlar şeylerde emekli olmasına rağmen ben ordudan emekli değilim ben genç yaşımda 34 yaşımda ordudan ayrıldım. Şunu söyleyeyim bilgisayar konusu devamlı yenilenen geçen burada doktorlarla ilgili konuşuluyordu ha Mehmet Haberal söylüyordu, tıp eğitimi devamlı değişiyor hep kendini yenilemesi lazım bilgisayar çok daha fazla gelişiyor benim aldığım eğitimler dahi o zaman PC’ler dahi yoktu bu yazılımların hiçbir yoktu, biz karakter bazlı çalışıyorduk. Şimdi her geçen gün sistemler gelişiyor ve ben burada 14 aydır bu olayların dışındayım ancak gelen bazı dokümanlardan izlemeye çalışıyorum o da yeterli değil. İnternette olmadığı için araştırma yapamıyorum yani bilgisayar bilişim konusunda artı sektörün en önemli özelliği çeşitli toplantılar olur hep şirketler son gelişmeleri çeşitli toplantılarla anlatırlar bende bunların birçoğuna katılırım. Sektör tarafından her yani çoğu tarafından tanınırım belki gençler tanımaz ama orta yaş ve yaşlı olanlar herkes beni tanır çoğu beni tanır. Şimdi ben bu şekilde ayrıldıktan sonra toprak, önce bir şişe camda çalıştım Türkiye şişe cam fabrikaları A.Ş. merkezinde cam ( bir kelime anlaşılamadı) var. o biliyorsunuz Paşabahçe diye piyasada bilinir halk arasında esas holding merkezinde çalıştım orada tek uzmandım. Daha sonra toprak holding de sistem otomasyon müdürü olarak çalıştım. Ondan sonra ayrılıp kendi şirketimi kurdum. Bu kurduğum şirkette entegre oto kiralama sistemleri Rent A Car İngilizce’siyle oto kiralama sistemleri birde hastane otomasyonları konusunda çalıştım. Şimdi bu hastane otomasyonu önemli biliyorsunuz bu hastane deyince bütün hastaların kayıtları onların tahlilleri vesaire çok komplike bir sistem yani hastaneye gittiğinizde görüyorsunuz onları yıllarca ben ve ekibim olarak çalışarak yani pösteki böyle saymak gibi diyorum yani halı dokumaktan çok daha zor bir olaydır. Yıllarca çalışarak yavaş yavaş geliştirerek sistemleri kurduk ama MHP’li sağlık bakanı Osman Durmuş’un zamanında sağlık bakanlığı bilgi işlem daire başkanı olan ama bilgisayarcı değil tıp doktoru Suat Duranay tarafından SB bileşim SB diyince sağlık bakanlığını çağrıştırıyor SB bileşim diye bir bilgisayar şirketi kuruyorlar özel şirket bu özel şirketin merkezi Sıhhiye’deki sağlık bakanlığının kat bir binası, düşünebiliyor musunuz özel şirket kuruluyor ve resmi bakanlık binasının içini merkez olarak gösteriyor. Bunların yaptıkları şu diyorlar ki hastanelere yani bu olayı anlatmamın sebebi benim hayatımın dönüş noktasıdır ve de bu hapse girmemin sebebidir başlangıcı buradan, onun için bu çok önemli diye anlatıyorum. Bunların yaptıkları şu diyorlar ki, hastanelere bakanlıktan emir geliyor yazılı biz size bilgisayar programını bedava veriyoruz bizim programı alın bakanlığın programı. Peki programı aldın ama bu programı çalıştırmak ve devamlı gelişen isteklere göre değiştirmek lazım. Bu sefer bunu da diyorlar SB bileşimden alacaksınız. Yani bakanlığın özel şirketinden ve bunlar Ankara’daki büyük hastanelere Ankara işte numune, Atatürk hastanesi, İzmir’de Atatürk hastanesi, İstanbul’da Bakırköy devlet hastanesi, taksim ilk yardım hastanesi var onu büyük hastanelere alıyorlar. O sırada da ben Haydarpaşa numune hastanesini beş yıldır çalıştırıyorum artı Marmara üniversitesi hastanesi vardı o özel şey üniversite hastanesi onu almıştık bir de kartal devlet hastanesi karşı tarafta iki büyük hastaneyi biz çalıştırıyoruz 4 yıl 5 yıl olmuş onlara da gelip biz geleceğiz diyorlar bakanlıktan emir geliyor o zaman ben bunlarla uğraşmaya başladım. Benim piyasada çevrem çoktur bütün bilgisayarcılar tanır söylediğim gibi. O zaman internet daha yeni çıkmıştı internet üzerinden bu olayları anlatmaya başladım. Herkesle temas kurmaya başladım, baktım ki bu olay olmuyor MHP’ye ulaşmaya çalıştım yanlış yaptıklarının yanlış olduğunu anlatmak için ulaşamadım veya ulaştığım bazı kişiler vasıtasıyla haber gönderdim. Profesör Ziya Aktaş O, o zaman enerji bakanıydı, iki gün evvelde buraya gelmişti, Mehmet Haberal’ın şeyinde de orada selamlaştık kendisiyle. O da bilgisayarcıdır onu aradım onu da toplantılardan tanıyorum durumu anlattım dediği şu Ataman bir şey yapamıyoruz malum koalisyon var, yani başbakan olarak bu işe bir çare bulamıyoruz. Yaptıklarını yanlış olduklarını söyleyemiyoruz. Gayet durum ortada şu ülkede siyasi partiler çıkıyorlar parselliyorlar ondan sonra oradan kendilerini yontuyorlar. Ben olayı kısa anlattım olayın çok daha detayları var. ben bunun üzerine uğraşırken devlet denetleme kurumuna rekabet kuruluna her tarafa müracaat ettim olmadı. O sırada DSP’den Sema Pişkinsüt ayrılıp yeni bir parti kurmuştu TDP toplumcu demokratik parti. O partiye anlattım onlar üç kişiydi üç kişi bir parti kurup hem o zaman devletten yardımda alabiliyorlardı o zamanki kanunlara göre. Onlara anlattım onlar bu olayı bir soru önergesi haline getirip meclise sundular. Ama yaklaşık 500. sırada bu soru önergesi bekledi daha sonra meclis yani seçimlere gittiği zaman kadük oldu kaldı iptal oldu, dolayısıyla bir işe yaramadı. Ama ben ilk siyasi hayatıma yolsuzlukla mücadele için TDP’de başladım o arada ben bunu o zamanki cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e de şikayet ettim bütün evrakları topladım benim Ergenekon davası kadar bu davayla ilgili benim notlarım var klasörlerim var. ve bununla ilgili çıkan basında vesaire çıkan yazılar var. Şikayet ettim oradan aradılar cumhurbaşkanlıktan evet doğru mu diye evet dedim doğru. Daha sonradan bir duyduğum kadarıyla başbakana bildiriyorlar o da sağlık bakanı bu Suat Duran’ı görevden alındı. Yerine başkası geçti aynı olay devam etti. Daha sonra seçimler oldu AKP hükümeti geldi bunlarda hep yolsuzlukla bizde mücadele edeceğiz diyorlar ya oh iyi dedim sevindim sağlık bakanlığına müracaat ettim. Ankara’da müfettişlerden randevu aldım Ankara’ya gittim, durumu anlattım. Dediler biz bu olayı biliyoruz biz zaten o adamı Suat Duralı’yı mahkemeye verdik hakkında soruşturma açıldı sen merak etme biz bunların üzerine gidiyoruz bu yolsuzluğu düzelteceğiz dediler fakat yapılan şu oldu AK parti hükümeti sağlık bakanlığını aldıktan sonra benim çalıştığım dahil bütün hastanelerin Başhekimleri bütün Başhekim yardımcıları, bütün müdür ve müdür yardımcılarını hepsini değiştirdiler ondan sonrada bana gelip Kartal o zaman devlet hastanesinde dedikleri şu biz seni de katacağız. İhaleye çıkıldı ihalede yolsuzluk yapıldı kamu ihale kurumuna müracaat ettim. Kamu ihale kurumu durdurdu onların verdiğini iptal etti kısa anlatayım diyorum ama bu konuda çok şeyim yani doluyum. Onun için anlatıyorum neyse kısa geçeyim daha sonra bunlar total ikinci sırada zaten birinci ikinci sırada ki kişilerde kendi adamları bu sefer AKP’li A olmadı AKP’li B’ye verdiler. Orda da çok yolsuzluklar var ben bunu şimdi bulursam bugün acele diye birden çıkartamadım evraklarda var şurda yazıyor Aydınlık dergisinin 12 Temmuz 2009 ben burda hapishanedeyken sayfa 31’inde haberde bu bir sayfalık haberde çok kısaca şöyle diyor Sağlık bakanlığı yılan hikayesine dönen davalar zinciri. Bakan Recep Akdağ yazılım usulsüzlüğünü itiraf etti SB birleşim şirketi sahibi sayımların yazılım usulsüzlüğü hakkında yaptığı suç duyuruları bakan Akdağ’ın soruşturma izni vermemesi nedeniyle sonuçsuz kaldı. Akdağ ise sayımlar hakkında iftira ve kamu kurumlarını gereksiz yere meşgul etmek iddiası ile suç duyurusunda bulundu. Akdağ dilekçesinde önemli bir itirafta bulundu sağlık bakanlığı korsan yazılım mı kullanıyor? Bu haberin özeti şu benim dediğim gibi bakanlık kendisi bu SB birleşimin yazılımlarını bir süre hastaneye koymuştu fakat yazılımı hemen bir gecede bir günde bu bilgisayarı kaldır öbür bilgisayarı koy olmuyor. Donanım bir gecede değiştirebilirsiniz ama yazılımı eğitimi vesaire dediğinizi zaman zor. Halen o şirketin yazılımları kullanıyor ama o şirkette yazılımları kendi her tarafa rahat destek veremiyor diye kaynak kodları ile beraber yazılımın yani kilidi ile beraber öyle söyleyeyim şifreleri ile beraber bütün hastanelere koyduğu için şimdi bunlar AKP o şirketi attı ben diyor sen diyor MHP’lisin ben seni istemiyorum ben diyor AKP’li kendi adamlarımı alacağım diyor, alıyor yazılımları da değiştirmediği için o yazılımları kullanıyor. Şimdi o şirkette diyor ki benim yazılımı halen kullanıyorsun ver parasını o da vermem diyor onun kavgası bakın aradan kaç sene geçmiş aynı olay devam ediyor, usulsüzlük. Evet, benim inancım şudur ben siyasete yolsuzlukla mücadele için girdim, temiz siyasetten geçtiğini bu işin biliyorum temiz siyaseti yapacağım devam ettireceğim burda detayları vardı onları kısaca geçeyim. Bu bakımdan ben yani inancım şudur Türkiye insanlar çok kazanıyor çalışıyor fakat bu kazançlar gerçek insanların eline değil de üçkağıtçıların eline geçiyor dolayısıyla halkta fakir kalıyor. Ben deniz kuvvetlerinde benim birçok tanıdıklarım var arkadaşlarım önemli mevkilere geldi bunları daha sonrada anlatacağım. En son sınıf arkadaşlarım emekli oldu yeni. Fakat ben deniz kuvvetlerinin hiçbir ihalesine girmediğim gibi Türk Silahlı kuvvetlerinde hiçbir ihalesine girmedim. İhalesiz olarak da bir kuruşluk mal veya hizmet satmadım. Bilgisayar şirketim olarak bunları yapabilirdim ama dedim ki etik olarak benim deniz kuvvetlerine veya silahlı kuvvetlere bir şey satmam doğru değil hatta bu şekilde talepler oldu. Bir arkadaşımdan gittim ona dedim bakın şöyle yapacaksınız araştıracaksın, firmalardan alacaksın, bu teklifleri sağa sola vereceksin, aldığın teklifleri diğer firmalara da ver açık davran her şeyi bu işi sen kendin hallet dedim verdim firma adı dahi vermedim. Evet, bu yolsuzlukla ilgili gazetelerde çıkan haberler var şu yeşille benim gösterdiğim on kısaca geçeyim Türkiye geçen zaman içinde de yolsuzlukta da oldukça kötü durumda olduğunu gösteren gazete haberleri var. Evet, Türkiye işte 54. sıradan 31. sıraya da düşmüş yani Dünya iyileşirken yolsuzluk konusunda Türkiye daha da geriye gidiyor bu geçen zaman içinde yani son AKP hükümeti zamanında. Sema Pişkinsüt’ün partisinde bir müddet çalıştıktan sonra orda da istediğim şekilde tatmin olamadım. Onun detayına girmeyeyim yanlış anlaşılmasın daha sonra o sırada Yeni Türkiye Partisi İsmail Cem DSP’den ayrılarak parti kurdu bende o partinin önce Üsküdar ilçesinde üye olarak daha sonra yönetim kurul olarak daha sonra İstanbul İl yönetimine seçildim. Ve o arada da parti içinde haberleşmeyi sağlamak için İsmail Cem’in de onayıyla parti yönetiminin yani genel başkanı ve İstanbul il yönetiminin onayıyla da bir Yeni Türkiye partisi diye Yahoogroup’ta bir grup kurdum ve haberleşmeye başladık. Bu halen grup aktiftir halen çalışıyor parti kapanalı bilmiyorum 5, 6 sene oldu ama orda ki insanlar birbirini tanıyanlar zaman zaman birlerleri ile haberleşirler. Daha sonra bu partide de Türkiye’deki bütün partilerde olduğu gibi demokrasi yok parti için demokrasisi yok. Orda bir takım yanlış çalışmalar oldu ve parti içinden biz bir grup daha doğrusu parti İstanbul yönetimi birde şunu söyleyeyim siyasi partilerde İstanbul demek partinin yarıdan fazlası demektir. İstanbul’u alan bütün partiyi götürür. İstanbul il yönetiminde bir takım yanlışlıklar oldu ve ikiye bölündü bende muhalefette yani öyle söyleyeyim muhalefette olarak demokrasi platformu diye bir platform kurdum arkadaşlarımla beraber yani bu demokrasi platformunun Yahoo grubunda kuruluşu Yeni Türkiye Partisi içindeki muhalif olan grubun ki biz yarıdan fazlaydık yönetimde yarıdan fazlaydık o şekilde bir grup kurduk daha sonra genel merkezinde desteğiyle öbür grup kazandı onun detaylarını anlatmayayım yani bu partilerde delege seçimlerde falan çok üçkağıtlar yapılıyor. Çok kısa bir süre Yeni Türkiye Partisi CHP’ye katıldığı için bizde topluca CHP’ye gittik ama ben CHP’de az bir miktar kaldım sonra ayrıldım size burda bir yazı var AKP’nin kurucuları arasında eski milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’da diyor ki yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar için kurulduk. Şimdi yiyicilik, yalakalık, yobazlık oldu diyor eski Bursa milletvekili. Demokrasi platformunun da özelliği şudur; o platforma üye olanlar herkes herkese yani grup bilmiyorum mutlaka biliyorsunuzdur ama çok kısaca söyleyeyim gruba üye olanlar mesaj ettiği zaman yani bir e-posta yazıp gönderdiği zaman bütün gruptaki herkes otomatik olarak alır grup içi haberleşmedir. Tabi demokrasi platformu düzgün çalıştığı için ve kaliteli olduğu için böyle ben ikaz ederim gerekli gereksiz haberler gönderirler veya aynı yazıyı bir daha bir daha gönderir kişi. Ben hemen ona ikaz ederim bak aynı yazı 3 defa geldi diye birde yazılarda ekli dosya göndermek yasaktır bunun sebebi de şu ekine gerekli gereksiz bir sürü bilgiyi alır koyar gönderir o da milletin bilgisayarını dolduruyor. Yani çöp posta gibi oluyor o bakımdan kaliteli nezih bir topluluk oluştuğu için buraya dışardan da talepler gelir bende duydum demokrasi platformuna üye olmak istiyorum dedikleri zaman ben şunu isterim adın, soyadın, nerde bulunuyorsun hangi il. İlçede çok kısaca kendini tanıt sabit ve cep telefonlarını bildir. Bunun sebebi de şudur bu bir sürü haberleşme platformları yani bu şekildeki Yahoo gruplarında kişiler gerçek adını söylemezler. Uyduruk posta isimlerini kullanırlar ve de ben bazı kişileri böyle tespit etmişimdir bu grupta şu konuda söylüyor bir şey söylüyor şu doğrudur diyor öbür gruba gidiyor aynı kişi e-postasından tanıyorum tersini söylüyor yani tutarlı değil böyle araya provakatif kişilerde giriyor. Onun için bunları önlemek için mutlaka o bilgileri alırım. Dolayısıyla demokrasi platformuna girenler hepsi gerçek kişilerdir bunlarında burda bilgileri var yine üye olmak isteyen bu şekilde benim onayımla üye oluyor ama çıkmak isteyen kendisi otomatik çıkabiliyor. Yahoo gruplarının zaten özelliği budur. Ben şimdiye kadar bilgisayarda attığım e-postalarda hep gerçek adımı, soyadımı kullanmışımdır. Hep Ataman Yıldırım diye kullanırım Hasan adını kimse bilmez çünkü bizim daha lisede bile ilkokul, ortaokulda olsun her gittiğim sınıfta Hasan adında birileri çıkıyordu. Bizim Deniz lisesinde Deniz harp okulunda okuduğum sınıf arkadaşlarım içinde 4 tane Hasan var. Ya benim dışımda ben olsam 5. Onun için Hasan’lar karışmasın diye herkes beni Ataman diye bilir. Hep onun için hep Ataman Yıldırım olarak kullandım sahte isimleri de anlattım. Daha eveli de bahsettim onu aceleden getirip getirmediğimi bilmiyorum yanımda ama getirirsem olmazsa önemli de değil o kadar. Osminyum balonu diye bir şey ben burda osminyum diye geçiyor da balon diye ben kendim koydum. Diyor ki ARGE mühendisleri derneği tarafından bir yazı hazırlanmış güya Türkiye’de öyle bir bu element varmış su element o kadar çokmuş ki bu element işte Türkiye’de ki rezervi 9 trilyon dolarmış. Türkiye’nin toplam borcu da 220 milyar dolar yani 40 kat fazlası Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar zengin diye böyle bir Powerpoint hazırlamışlar gönderiyorlar. Bu geldiği zaman ben bunu bizim ayriyeten bir grubumuzda denizci mühendisler grubu var orda siyasi filan hiçbir şey yok sadece mühendisler grubu mühendisler birbirlerine teknik konularda danışırlar. Bende gönderdim böyle bir posta var ne diyorsunuz diye baktılar dediler ki bu tamamen üçkağıt yok öyle bir şey. Ondan sonra ben gelen bu 4, 5 yıldır internette dolaşıyor. Gelen postalara bu osminyum balondur uydurmadır böyle bir şey yok. Yani şimdi bunun amacı şu, Türkiye’deki insanları kışkırtmak için hep diyorlar ya darbe marbe hükümete karşı vesaire kışkırtmak için böyle e-postalara da çıkartıyorlar bende bunlara karşı yazdığım yazılar var en son 5 Kasım’da yazmışım bunlar benim bilgisayarlarımda var yani polis kayıtlarını ordan çıkar. Bunun sahte olduğunu ARGE mühendisleri derneği diye bir dernek yok çünkü öyle bir dernek olsa derneğin web sitesini de yazar adresini bir şeyini yazar yok böyle bir şey orda. Tamamen sahte bunlara inanmayın oyuna gelmeyin diyorum ben şimdi iddianamedeki gibi böyle bir darbe yapmak isteyen bir topluluk olsa onunda bir üyesi olsam böyle yazar mıyım? Bende alırım osminyumu dağıtırım böyle bir şey geldi derim. Yani benim buradan gayet iyi anlaşılıyor bir tek bu bence beni müdafaa için yeterli. Daha sonra partilerde gördüğüm gibi partilerin içinde demokrasi yok arkadaşlar çeşitli yerlerde toplantılarla uğraşıyoruz bir parti kuralım fikri geldi olur mu? Yeni oluşum için çalışmalara başladık önce bir tüzük en önemlisi partinin tüzüğüdür. Demokratik bir tüzük hazırladık aşağı yukarı bir buçuk yıl kadar filan çalıştık bir, bir buçuk yıl. Daha sonra birde partinin programını hazırladık ondan sonra bunu internetten yaydık herkese gelenlerle partiyi kurduk biraz acele oldu bir takım sorunlar çıktı. Şimdi orda Türkiye özellikle eskiden sağ, sol diye bölmek istiyorlardı şimdi dini mezheplere, cemaatlere göre bilhassa Alevileri oyuna getirip mesela işte alevi, Sünni vesaire gibi Türkiye’yi bölmeye çalışıyorlar. Bizim parti tüzüğünde hiçbir dini inanç sömürüsü olmadan kadın, erkek ayrımı olmadan böyle bir tüzük hazırladık. Şimdi ise Türkiye gördüğümüz şekilde çok tehlikeli bir şekilde laik ve anti laik diye bölmeye çalışıyorlar bu çok kötü. Bende söyle görüyorum bir vatanı severler var birde vatanı satanlar var. Ben sağ, sol değilim derken Türkiye eskiden İngiltere vardı Osmanlı’larla uğraştılar parçaladılar. Şimdi onun ağabeyi Amerika yine benzer şekilde uğraşıyor. Avrupa birliği Avrupa birliğindeki ülkeler Türkiye’yi rakip olarak görüyorlar. Ha ben diğer taraftan Rusya’yı da Türkiye’nin dostu olarak görmüyorum yani bu gözle baktığım zaman ben hiç zaman Rusya’nın lehine de bir şey söylemedim. Çünkü çarlık Rusya’sı zamanında Osmanlılara olan tavırlarını gayet iyi biliyoruz. Onlarda boğazlara göz dikiyorlardı dolayısıyla ben daha burda geçmiyor ama başka yerlerde var. Yani son zamanlarda birde Çin olayı çıktı ben tamamen tam bağımsızlıktan yanayım. Burda Alevilerle ilgili Alevileri kaşıyorlar böyle bir tuzak var Türkiye’de bundan bahsediyorum biraz bu uzun ama bunu özet yapmaya çalışacağım burna detayları var. Ben hep gazetelerden topladım peki diyeceksiniz ki niye alevi konusunu bu kadar aldın 2, 3 sayfa buraya anlattın ben Alevilik konusunda hiçbir şey bilmiyordum. Yani bu tutuklanana kadar hiçbir şeyde bilmiyordum ve daha evvel Alevilerle ilgili herhangi bir yazımda olmadı sade bizim parti tüzüğünde ülkeyi bölmeyelim alevi Sünni vesaire gibi bir bir şekilde yani hatta orda alevi lafı bile edip etmediğimi de hatırlamıyorum. Yani düşünceye göre insanları bölmek dini inançlara göre falan çık yanlış. Fakat benim hep söyleyeceğim polis tarafından konulduğuna yüzde 100 inandığım 99 değil yüzde 100 inandığım belgelerin içine Alevilerle ilgili TSK’da alevi yapılanması diye bir şeyler koymuşlar. Ben Türk Silahlı Kuvvetlerinde TSK’da Alevilerle ilgili hiç bir şey duymadım. Şu alevidir bu değildir şu şöyledir diye yani deniz kuvvetlerinde duymadım kara ve hava kuvvetlerine vesaire diğerlerinle ilgim yok. İlgim olmadı ama benim sınıfımda görmedim ama bana konan belgelerde kara, deniz, hava, jandarma alevi yapılanması bilmem ne birtakım isimler koymuşlar ben şaşırdım kaldım nedir bu diye incelemeye başladım. Şimdi orda ki evrakları incelediğimiz zaman orda bakıyoruz Hasan Celal Güzel’in bir yazısı var o bana konan sahte 48 numaralı CD’de var. İşte provokasyon falan. Orda Genelkurmay Harekat başkanı Korgeneral Çetin Doğan’ında adı geçiyor hııı şimdi buradan şunu anlıyoruz. Bana konan belgelerde kimlerin adı geçiyorsa daha sonra bunlar teker teker tutuklandı daha evvelden ben hiç Çetin Doğan’ın adını bile ben denici olduğum için birde bordodan da ayrıldığım için ben Çetin Doğan’ın şimdi 1. orduda komutan olduğunu daha yeni öğreniyorum ama bunları koymuşlar. Daha var bir sürü belgeler demek ki bu olayı o zamandan planlamışlar daha bana belgeleri koyarken bu Balyoz olayı falan planlanmış yeni bir şey değil bunlar onu anlatmaya çalışıyorum. Şurda Çetin Doğan var ondan sonra MHP’li Akşener bir işte beyanat vermişti 28 Şubat’la ilgili Hasan Celal Güzel’de çıktı arkasından o da konuştu onunda beyanatları var meğer Hasan Celal Güzel 28 Şubat’ta yani içeri alınmış tutuklanmış bir şeyler olmuş kuyruk acısı var o onun için uğraşıyor. İşte biliyorsunuz bu Ali Tatar’ın intiharı rahmetli ben kendisini tanımıyorum ama gazetelerden gördük çok üzüldüm. Yine burda bir suikast olayından bahsediliyor Ali Balkız filan bizim davada müşteki olarak geçiyor onu da oyuna getirmişler sahte burda bir şeyleri polisleri işte şeyleri toplamışlar. Sahte bir suikast planı hazırlayıp acaba bu son olayları gördükten sonra Ali Balkız daha hala müşteki olarak bu olayda devam edecek mi? Ona şaşıp kalıyorum. Yine Yargıtay’ın bir yazısı var Yargıtay’dan işte diyorlar ki Yargıtay’da Alevileri filan destekliyor gibi yanıt mezhep iddiası ülkeyi bölme ve halkı tahriktir diyor Yargıtay başkanından bu şekilde bir yazı geliyor beyanat var. Daha sonra AKP Alevileri toplamak için Çalıştaylar yapacağım dedi daha evvel 6 tane Çalıştay gerçekleştirmiş sonunda bir tane daha 28, 30 Ocak 2010 tarihine Kızılcahamam’da 7 günlük bir alevi Çalıştayı yapıldı. Alevilerin bir takım istekleri oldu bunların hepsi detayları var bunları hızlı geçiyorum ama dedikleri hiçbir şekilde beklenenler yerine gelmedi. Bunlar işte Alevilerin istekleri, cem evi ibadethane sayılsın vesaire gibi istekleri var. Sonunda bunlardan bir şey çıkmadı yani Ali Balkız’da bu hükümete karşı bir takım sadece Ali Balkız değil ben özellikle bu davada olduğu için bütün alevi derneklerinin vakıflarının başkanlarının bunları hızlı hızlı geçiyorum burda bölüm bölüm yazdım. Neticede hatta dediler ki 3. ordu komutanı için Saldıray Berk alevi köylerine ne bileyim okul yaptırdı diye suçlama yapıyorlar. Yine orda Başsavcı diyor ki sen şeye Recep Gençoğlu albaya jandarma albaya tutukladığı zaman savcı başsavcı İlhan ve Saldıray paşa aynı kafadansınız. Meşrebiniz aynı, İlhan alevi Saldıray’da alevi mi? Ya ne alakası var böyle bir şey sorulabilir mi? Yani nisanların meşhebine göre nereli olduğuna göre bir savcı bu savcı ki Cumhuriyet savcısı Cumhuriyeti koruyacak olan biri Cumhuriyette insanlar arasında etik ayrım etnik ayrım var mı? Yok, ama alevi köyüne destek olmuş okul yapmış diye suçladılar. Böyle işte esasında TSK’daki alevi kökenli subaylar üzerinde de bir karalama kampanyası yapılıyor. Ali Tatar’da aleviymiş, intihar etti üzerine gittiler. Tabi olayın komplo olduğunu ne olduğunu anlayamadık. Evet, bunlarla ilgili çok detaylar var bunların hepsini okumaya kalkarsam çok zor Alevi Bektaşi federasyonu genel başkanı Ali Balkız ordunun bulunduğu bölgedeki köylere hizmet götürmesinin bir gelenek olduğunu ifade ederek komutanı tebrik ediyorum komutan okul yapmış dedi. Yine buradan ben Sayın Ali Balkız’a sesleniyorum bilhassa basın bunu dikkate alsın ülkede alevi Sünni ayrımcılığı mı yapılmak isteniyor tertip Ergenekon isimli davada uyduruk sahte belgelerle kendisine suikast yapılacağı iddiasıyla 3. iddianamede müşteki olan Sayın Ali Balkız gerçeği görerek ne zaman müştekilik dilekçesini geri çekecek diye soruyorum. Onun arkasından bir roman açılımı var burda da bir sürü belgelerle aldım ama bunları okumadan şunu söyleyeceğim. Romanların biliyorsunuz Sulukule’de bir yerleri vardı oraya yerleşmişler kültürleri orda gidiyorlardı şimdi şehirler genişledikçe şehir içinde kalan alanlar arsa olarak rantı yükseldiği için orayı ele geçirmek için kentsel dönüşüm projesi adı altında Sulukule’deki insanların evlerini yıkıp alıp onları uzaklara gönderdiler daha sonra bunlarda orda oturmadı hepsi tekrar şehre dönmeye başladılar. Evleri de yok başka yerlere yani zor durumdalar. Sonra roman açılımı diye insanları topladılar eğlence yaptılar birde bunların parasını da devlet sosyal fondan diye verdi yani yapılmak istenen şu ülkede romanlara bir ayrımcılık siz bak ayrı bir grupsunuz diyorlar romanlara ayrıcalık yapıyorlar. Öbür tarafta Alevilere ayrıcalık yapıyorlar onları kazanalım diye esasında onlarda oyuna gelmiyor. Tamamen bu yapılmak istenen onların elindeki toprakları alıp kendi yandaşlarına peşkeş çekmek Sulukule’de olan bu. Bir taraftan da insanların arasına ayrımcılık güdüyorlar. Evet, benim bu konudaki bütün yazdıklarımdan sonra hepsini okumuyorum daha çok detaylı var burda her türlü yorumum her türlü etnik ayrım yerine maddi durumu uygun olmayan tüm vatandaşlara bu tip kolaylıklar sağlanmalıdır. Sadece oy kaygısı ile insanlara etnik uygulama yapılmamalıdır. Aslında amaç Sulukule’yi unutturmaktır. Yine birde Balat var şimdi bu Balat Edirnekapı vesaire en sonda benim derse verdiğim Kadir Has üniversitesi Cibali de o semtleri biliyorum. Balat’ın durumu da eski durumunu da biliyorum 1950 yıllarda durumunu bu günkü durumunu da biliyorum. Balat Fener cibali oraları gayet benim iyi bildiğim yerler. Şimdi o Balat’ta da bir kentsel dönüşüm projesi yaptılar Avrupa’dan destek alıp bazı evleri restore ettiler şimdi diyorlar ki ada bazında biz bu evleri alalım yıkalım içinde restore ettikleri evlerde var yıkalım bunları yeni yapılacak işte müteahhitle anlaşın o da AKP’nin kendi adamları yeni evlerde bir miktarda sizin olsun yüzde 50’den azını hatta ev sahiplerine veriyorlar. Bununla da ilgili bir sürü doküman topladım ama buraya çok azını yazdım. Yine benzer bir dönüşüm Kartal kentsel dönüşüm projesi var kartal içinde böyle bir şey hazırlamışlar ama Kartal son seçimlerde AKP’den yani bu hazırlanmış proje olmasına rağmen son seçimlerde CHP’ye verince yeni belediye ve orda halk uyandı, Kartal’daki kentsel dönüşüm projesinden vazgeçti. Buradaki amaçta kentsel dönüşüm adı altında halkın tapulu mallarına el konarak yandaşlara yeni rant sağlama yolu açılmıştır. Evet, ABD hakkındaki düşüncelerime geleyim biz ilkokulda iken bilmiyorum başkanım mutlaka bilir o zamanlar süt, yağ, peynir Amerikan peyniri okullarda sabahlarda verilirdi. Bizim hatta daha sonra balık yağı hapı pirinç verirlerdi ordan pilav yapılırdı. Her gün birinin annesi, velisi pilav yapıp getirirdi. Yani biz büyürken, çocukken Amerikan yardımı ile büyüdük benim boğazımda Amerikanın çok yemeği geçti. Nispeten fakir aile sayılırız öyle söyleyeyim. Neticede ben Amerikan yardımı ile büyüdüm diyebilirim. Daha sonra ben Amerika’da eğitim gördüm Amerikanın halkına da insanları da çok iyi insanlardır ordan spansır dediğimiz bize destekçi olan gittiğimizde oraya rahat adapte olalım diye bir sınıf arkadaşımızda vardı başka arkadaş herkes çok yardımcı oldu çok iyi insanlar ben Amerikan halkını çok severim onu söyleyeyim okul döneminden ordan yıllarca haberleştiğim konuştuğum arkadaşlarım var. Fakat en son kitle imla silahları vesaire var diyerek Irak’a gelip girmesi hedef petrolü ele geçirmek demokrasi falan hikaye ve Irak’ta her gün insan daha hala dün bile evvelsi gün bile insanlar bombalar patlıyor, ölüyor. Irak’a demokrasi gelmedi Irak’a iyi bir şey gelmedi Irak çok daha zor duruma Saddam durumunu mumla arar duruma geldi. Bunun da arkasından Irak’ın arkasından İran ve Suriye var arkasında da Türkiye var Türkiye dedikleri şu; ya bizle beraber olacaksın bizim askerimiz gibi biz o eski Teksas kobayları gibi nasıl kızıl dereli soykırım yapıp yok ettiler Amerika’yı ele geçirdiler. Şimdi Ortadoğu petrollerini, Dünya’yı işte büyük Ortadoğu projesi diye yapacağız ve bunları ele geçirirken Türkiye’de askeri ile bize yardımcı olacak ya olacak ve yahut ta ya olacak başka çaresi yok. Olay bu dolayısıyla korkmaya başladım bakın ben kendi şahsım olarak bir şeyden korkmuyorum. Beni bugün idam ettirin idam verin kalktı idam ama ben ölümden falan bir şeyden korkmuyorum ben yaşadığım kadar yaşadım ama çocuklarımız var ama ülkemiz var gençler var ve de bizim Türk halkı çok iyi bir halk. İyilik yapar karşılığında bir şey beklemez yani bunlara çok tanık olduğum var ama burda hikaye olarak anlatmak istemiyorum. Bu kadar iyi insanların olduğu bir topluluk kandırılmasın. Şimdi Amerika’da çeşitli düşünce kuruluşları var, çalışıyorlar. Ama Türkiye’de düşünce kuruluşu internet üzerinden yaptığın zaman veya bir takım toplantılar işte geçen 2 gün evvelde söyledim Kent otel toplantısına gittim orada bir tanıttım. Kent otel toplantısına benim gitmem iddianamede Haberal’la beraber aynı örgütteymişiz gibi gösteriliyor ne alakası var? Amerika bunları yapıyor sadece kendisi için değil Türkiye hakkında bir sürü planları tartışıyorlar Ting tang dediğimiz düşünce kuruluşları Amerika’da bunlar gayet normal ama Türkiye’de suç gibi yapılıyor. Nitekim bununla ilgili Ali Suat Ertosun tarafından da açıklamalar yapıldı Kent otel toplantılarının soruşturma ile ilgili olmayacağına dair haberler var zaten mahkemede biliyor istetmiştim. Şimdi Bush gitti Obama geliyor. Ben o zaman orda internette bir yazı yazmıştım. Ülkelerin politikaları kolay kolay değişmez. Yani bizim ülkede hemen bir partiden bir partiye geçince politika değiştiriyorlar. O kırmızı çizgiler bilmem neler hepsi gitti ama Amerika filan öyle değil. Orda başkan değişmesiyle beraber hemen kırmızı çizgileri düşünceleri değişmiyor onların. Onun için kolay kolay bunlar değişmez dedim. İnşallah daha iyi olur diye düşündüm. Orda da iyi niyetimde belirtiyorum ama göreceğiz diye düşünmüştüm. Evet burada Amerika en son yemen ve Somali’yeye de kaşımak için uğraşıyor kaşıyor da oraları da ele geçirebilmek için uğraşıyor. Vaktiyle Rusya da benzer şekilde haydutluk yapıyordu şimdi barışık politika uyguluyordu ya ama ben dediğim gibi Rusya’yı da hiçbir şekilde tutmuyorum. Biliyorsunuz Afganistan’a vaktiyle ne oldu Rusya saldırdı bu sırada Amerika talibana destek verdi şimdi kendi yarattığı talibanla Amerika uğraşıyor. Amerika yani şimdi Afgan haklına bakarsak Afgan halkı esasında gerçek bağımsızlık isteyen bir halk benim Amerika’da ki bir sınıf arkadaşım Amerikalı deniz subayı bana şunu söylemişti, Afganistan da daha krallık zamanında ben dedi orada görevliydim. Biz halkın arasına karışırdık. Halkla temas eder halkın düşüncelerini öğrenmek isterdik. Amerika hakkında ne düşünüyorlar. Yani çünkü başta kral var kral o zaman bizi tutuyor. Kralın tutması önemli değil üç gün sonra kral gidebilir ama gerçekte halk Amerika hakkında ne düşünüyor. Bunun dedi araştırmasını yapıyorduk dedi. Evet demek ki Amerika şey Afgan halkı tam bağımsızlık istiyor. Çok kısaca yemen ve Somali de ki, gazetelerden ben bunları toparladığım şeyler var. Çok kısaca özet olarak geçeceğim. En son burada Yemen’i daha detaylı anlattım ama Yemen’de de Somali’de de Amerika detaylı olarak körfezi aden körfezini, Hint okyanusunu baş tarafını kontrol kısmını ele geçirebilmek için bu son denizde gemi kaçırma olayları var korsanların. Bu işin arkasında göreceksiniz. Yavaş yavaş Amerika bu iş böyle olmuyor deyip Somali’yi ele geçirecek zaten Somali’nin karşısı öbür tarafı da Yemen. Yemen de şimdi kuzey güney Yemen diye eskiden ayrıydı sonradan birleşti şimdi tekrar orda bir takım ayrılıkçı hareketler oldu. Belki hiçbirimizin haberi yok ama 24 Şubat 2010 tarihli gazetelerden tabi Yemen de 187 çocuk öldürüldü. Yani bir sürü insan ölüyor bunların içinde 187’si de çocuk. Amerikalılar iç dış orda sağ sol filan savaşlar başlamış durumda. Daha sonra da kuzeyde Şiilerle savaşan Yemen’e güneyden şah mat diyor. Güneyde ayrılık oluyor. Yani şimdi bunu biraz Türkiye de benzetirsek bizimde içimizde bölüyorlar. Bizi birbirimize işte Kürttü Türktü filen deyip güneydoğu günün birinde bakacağız güneyden şah mat olabilecek. Amerikanın Türkiye’ye karşı yaptıklarına bakarsak, 1992’de o skorski helikopterleriyle PKK’ya yardım veriyorlar bunlar belgelenmiş durumda. Yine o skorski helikopteri silahsız ördekten farksız olarak uçan helikopterimiz ABD’nin çekiç güç tarafından vuruldu ve şehitler verdik. Bunu ben Osman Pamukoğlu’nun kitabından almıştım sonra Levent albayıma da sordum evettir doğru dedi. Orada benim dedi çok sevdiğim bir arkadaşım şehit düştü dedi. Yani Amerikalılar bize de saldırıyorlar çaktırmadan çaktırarak saldırıyorlar. Yine 2 Ekim 1992 de TCG muavenet gemisi bir Ege denizindeki tatbikatta Amerika, amerikan gemisine atılan füzelerle vuruldu 5 denizcimiz komutan dahil 5 denizcimiz şehit olurken 22’si de yaralanmıştı. O kadar denizciliğimiz var. Yani şunu söylemek isteyeceğim. Böyle yanlışlıkla bir tatbikatta iki tane füzeyi karşı tarafta bir yere bir tane de olsa yanlışlıkla atmak mümkün değil bunun bir sürü mekanizması var. Bir sürü kontrol mekanizması var. Bu yanlışlıkla atılabilecek bir şey değil. Bu tamamen bilinçli olarak Türkiye’ye gözdağı verme politikasıdır. Yine TSK’nın başına çuval geçirme operasyonu var. Onu hepimiz biliyoruz. Geçen gün yazıyordu gazete. Çuvalcı operasyon prostat kanseri olmuş yukarıda Allah var öldürmeyecek süründürecek. Bu tertibi de yapanların zaten ilerde hepsinin cezasını alacağını düşünüyorum. Yine orgeneral Edip Başar biz diyor PKK’ya yardım yaptığını ABD’nin PKK’ya yardım yaptığını tespit etmiştik diyor. Onları söylüyor. Bu konuda çok şeyler var. Şimdi şurda anlattığım bir bölüm daha var. Endonezya olayı. Endonezya’nın doğu Timor adaları koparıldı. Kısaca bunu da şöyle anlatmak istiyorum Endonezya da önce bir generali koruyacak şekilde önündeki başka generalleri kötülüyorlar. Bir takım şeylerle o generalleri önünü kesip terfi etmesini, daha alttan kendi adamını yukarı yükseltiyorlar o adam daha sonra Endonezya’yı ele geçiriyor. Amerika ile anlaşıyor ve bu arada çıkan karışıklıkta ülkenin Timor adaları belli bir kısmı bağımsızlığını ilan ediyor. Türkiye de yapılan son günlerdeki bütün bu generallerin amirallerin alınmasının arkasında Endonezya benzeri doğu Timor Endonezya eşit Türkiye, doğu Timor adaları eşit güneydoğu. Bunun planları yapılıyor. Bu durumda orduda orduyu yönetecek general amiral bırak albaylar kalmadı. Deniz kuvvetlerinin bilhassa artı her rütbeden astsubaylara varana kadar topladılar. Levent Kırca geçen gün yapıyor diyor ki, asker geliyor iki gün evvel göndermiştik niye geldin. E diyo orduda kimse kalmadı bende geri geldim diyor. Yani olacak o kadar gibi çok komik durumlara düşüyoruz. Çok kısaca birde şunu söyleyeceğim 1941-47 yılları arasında İran da kürt açılımı var Ruslar ve İngilizler çekişiyor ikisi birden destekliyorlar ordaki Kürtler ayaklanıyor bağımsızlığını ilan ediyorlar. Bir müddet İranlılarla savaşıyorlar. Daha sonra onlar desteğini çekiyor. İran onları gelip hepsini kaldırıyor ortadan. Yani Türkiye’de de bu Kürtler uğraşıyorlarsa açılım vs. bir şeyler varsa bunlar Türkiye’yi bölme politikalarıdır. Çok kısaca Avrupa ile ilgili söylemeye çalışıyım Avrupa Türkiye’yi bir yerde ortak gibi değil rakip gibi görmek istiyor ama Türkiye’yi de kaybetmek istemiyor. Türkiye Avrupa’nın güvenliği için önemli bir ülke. Bizle de iş birliği yapmak istiyor. Fakat bizim kendi kanatlarımız üzerinde de uçmamızı istemiyor. Onun için bize arada bir havuç gösteriyor Amerika gibi arada bir sopa gösteriyor. Bu şekilde bizi idare ediyor. Bir sürü davaya Avrupa birliğinden gözlemciler gelirken burada ne olup ne bittiğine dair bir tane Avrupa birliğinden kimse gelmedi şimdiye kadar. Ve Avrupa birliğinden bir takım beyanatlarda da eh Türkiye de işte demokrasi geliyor yerleşiyor varsa bir şeyler çıksın ortaya darbe gibi bir takım söylemler. Yani sanki Ergenekon davasıyla Türkiye demokratikleşiyor diyorlar değil. Türkiye faşizme gidiyor. Aynen böyle. Bunu Avrupa birliği ilerde görecek ama o da inanacak. Ergenekon yalanını bide tuttular yavru vatan Kıbrıs’ta da Ergenekon var dediler çıkarttılar. Ama halk bunu yutmadı seçimlerde Talat’a değil Eroğlu’na oy verdi. Demek halk gerçekleri görüyor. Çağdaş Türkiye partisiyle ilgili ek dosyalara da koymuşlar var. Burada da çok kısaca ordan biraz bahsetmek istiyorum benim siyasi görüşüme ilgili olarak. Anayasaya kanunlara saygı, sağ sol gibi ayrımcılık yok, kadın erkek ayrımı yok ve partide kadın ve gençlik kolları yok. Bunu tam konuşamadık ama o zaman sayın Tuncay Özkan’a da kısaca yani herkese beraber söyleyim. Kadın ve gençlik kolları yapmamızın sebebi şu. Kadın ve gençlik kolları yaparsanız kadınlara dersiniz ki gençlere siz geçin şurada oturun ayrı geriye ne kaldı kadın ve gençleri almazsanız yaşlı erkekler kaldı. Yaşlı erkekler biz partiyi idare edeceğiz sizlerde dışarıda kalın yani bu demokrasi olmaz. Dediğimiz şu bütün herkes parti yönetiminde ilde ilçede merkezde her yerde bir yerde bulunacak. Gerekirse bazı bi sosyal faaliyet için ufak bir toplantı kadınlar kendi aralarında yapabilirler ama resmi olarak böyle bir şey yok. Yine ben Yeni Türkiye partisindeyken kader diye dernek var kadın dernekleri. Bunu siyasi bir kişi olarak giden ilk erkeğim. Erkek olarak benden evvel hiç kimse o derneği ziyaret etmemiş. Ben bütün beyanlarımda konuşmalarımda Türk diye başlayıp diğer etnik grupları, etnik kimlikleri sayarak ayrımcılık yapmadım. Dikkat ederseniz burada da yapmıyorum. Sayın başbakan Recep Tayyip Erdoğan birçok konuşmasında ne diyor Türk diye başlıyor arkasında peş peşe ben şimdi saymayacağım onları sayarsam bende onun yaptığı gibi bölücülük yapmış olurum. Peş peşe diğer etnik grupları sayarak insanların beynine bu kavramları nakış işler gibi insanların beynine işliyor ayrımcılık işliyor. Ben Ne Mutlu Türküm Diyene diyorum. Buradaki benim milliyetçiliğim kafatası milliyetçiliği değil. Dediğim gibi sağ sol olarak da bir düşüncem yok zaten biz partide düşüncemiz şuydu halkın çok aşırı sol ve çok aşırı sağ hariç yüzde doksanına hitap edecek şekilde bir parti programı hazırladık. Mesela Amerika da şöyledir. Amerika doğumlu insanların hepsi amerikan vatandaşı kabul edilir. Etnik kökeni ne olursa olsun. Türkiye’deki bir insan bile karı koca gidip hatta orda doğuruyorlar ama ben ikinci çocuğumu da Türkiye de yaptım iki çocuğum da yüzde yüz Türk’tür. Burada da el sallıyorum teşekkür ediyorum. Ama Amerika da doğuracağım diye bir kaydım yok. Ama millet özellikle buradan gidiyor ordan yapıyor. Yani şunu demek istiyorum bir insan nerede doğarsa nerde büyürse nerenin ekmeğini yerse oranın insanıdır. Dolayısıyla bu topraklarda yaşayan doğup büyüyen bu fakir halkın ben bütün eğitimimi fakir halktan alınan bugünkü kadar Türkiye de zengin değildi. Bugün Türkiye çok daha iyi durumda. Ama o günkü fakir halkın ekmeğiyle ben bu günlere geldim. Birde en önemli bir husus şurda altını çizerek şöyle göstererek anlatayım. Bu önemli, biz ÇTP’yi kurarken dedik ki politika olarak arkadaşlar toplandık. Biz hiçbir partiye karşı söylemimiz olmayacak bunun içine AKP de dahil. Onun için bizim beyanatlarımızın hiçbirinde hiçbir partiye karşı bir söylemimiz, beyanımız, yazımız yoktur AKP’ye karşı da bir beyanımız yoktur. Ben daha sonraki yıl Çağdaş Türkiye partisi dağıldıktan sonra da ben ayrıldıktan sonra da bunu düstur kendime edindim. Ve AKP hakkında da hiçbir şekilde konuşmadım. Yani aleyhine konuşmadım lehine de konuşmadım. Yani benim politikam budur. Şayet ben hükümeti devirmek için olsam AKP hakkında da bir sürü yazılarım olurdu. Ama ben hep biz ne yapabiliriz Türkiye’nin ne yapması gerekir şeklinde hep genel konuşmuşumdur. Benim düşüncem şudur Türkiye’yi ne kadar geri döndürmeye çalışsalar da döndüremeyecekler. Türkiye çağdaş yolda nasıl fizik kanunlarına göre su yukardan bırakırsan aşağı doğru gider. Bu suyu geri çeviremezsin yukarı doğru Türkiye de çağdaş Atatürk yolunda dünyanın gidişatı yönünde ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bu darbe söylentileri bu tertip merkezinin oyunları bunların hiçbiri tutmayacak ülkemiz mutlaka bu zor günleri de yenecektir. Bu arada partiyle ilgili ben ilk başta kurucu dört kişinin içindeyim çekirdeğim. Çekirdekten biriyim. Kuruluşta benim bir sürü sosyal faaliyetlerim de var. Böyle bir parti kurulmasını istiyorum ama ille de ben genel başkan olacağım ileride şunu olacağım bunu olacağım gibi bir düşüncemde yoktu. Sade ülkeye örnek bir parti kuralım diye uğraşmıştık. Onun için ben kuruluşta genel sekreter görevindeydim. O sırada başkan başkasıydı. Daha sonra o yani geçici daha kurulmadan evvel birini başkan yapalım derken olmadı anlaşamadık başka bir arkadaşımız başkan oldu. Daha sonra iyi yürütemedi işleri bir takım yanlışlıklar oldu o zaman istek üzerine mecburen ben başkan oldum. Bir sene kadar da ben genel başkanlık yaptım parti başkanlığı daha sonra parti işi yürümedi ayrıldım. Burada yine politikalarımızdan biri, bunu bulunduğumuz derneklerde de aynı uyguluyoruz bilhassa tübilerde onu da anlatacağım. Önce diyoruz dünya sonra ülkemiz dernekse önce sektörümüz şirketi düşünürsek şirketimiz ailemiz bu şekilde gider. Benim kendi düşüncem kendi çıkarım en sonda gelir. Ne tür yani dünyayı korumak istediğiniz zaman Kızılderililerin atasözü var biz bu dünyayı dedelerimizden miras değil çocuklarımızdan ödünç aldık. Bu sera gazı vesaire olaylarında Türkiye de hiç ülkeyi daha doğrusu dünyayı koruyacak şekilde bulunmuyor. Buradan yine değişik bir konuya geçiyorum. Genlerimiz, DNA’larımız karışık. Böyle bir etnik ayrım yapıp insanları ayırmaya kalkarsak mümkün değil. Benim bunu zaten böyle olduğunu biliyordum ama Kadir Has üniversitesinde bir gün sempozyum oldu oraya katıldık. Boğaziçi üniversitesinden profesör doktor Aslı Tolun geldi. Türkiye’nin gen haritasını incelemişler doğudan giriyorlar batıya kadar gidiyorlar. Doğudaki bizim DNA’larımız İran, güney komşumuz Arap vesaire gibi ordaki DNA’lar yavaş yavaş değişerek geliyor Türkiye’ye buradan da Trakya’dan da geçtikten sonra batıya doğru gidersek Yunanistan’a doğru Bulgaristan’a doğru oradaki DNA’larla da benzerlik var. Yani şu Türkiye saf bir ırk diye bir şey yok. Bütün hepsi toplanmış karışık. Çok teknik olarak da incelenmiş durumda. Şimdi benim babam Erzurumlu annem Trakyalı. İkisi bunlar gelmişler İstanbul’a evlenmişler. Annemin Trakya’da da Makedonya’dan göç balkan harbinde gelmişler. Eşimin annesi Bulgaristan göçmeni onlarda gelmiş gönene yerleşmişler. Eşimin babası anne ve babası benim anne ve babam hepsi vefat etti. Hayatta değiller hepsi nur içinde yatsınlar. Annesi babası da çok iyi insandır. Onun bunun babası Romanya tatarlarından ama biliyorsunuz tatarlar daha kuzeyden gelmiş durumda. Şimdi ben soruyorum çocuklarım oturuyor nereli? Dört bir taraftan dünyanın dört bir tarafından almışlar karışık. Artık insanları nereli olduğunu bakmak doğru mu? Benim şirketimde de her kökenden insan çalışır. Her kökenden insan vardır. Şimdi buradan şuna geleceğim benim babamın babası olan dedem. Erzurum’u Ruslar işgal ettiği zaman o zaman biliyorsunuz Ermeniler ile beraber hareket ediyorlar. Ve Ermeniler dedemi alıyorlar götürüyorlar baltayla kafasını keserek şehit ediyorlar. Ama ben babam bizi hiçbir şekilde ermeni düşmanı olarak yetiştirmedi. Ve biz İstanbul da işte ben Edirnekapı hanım Kocamustafa paşa yani sur içinde oluyor. Bizim oturduğumuz zamanlarda o zamanlarda zaten İstanbul o kadar ufaktı. Ermeni, Rum, Yahudi yani her kökenden insanlar vardı ve biz bunlarla gayet iyi komşuluk münasebetlerimiz vardı. Biz böyle yetiştik. Onlar bizim bayramlarımızda biz onların bayramlarında birbirimize gelip gideriz o şekilde. Biliyorsunuz 6-7 Eylül olayları oldu ben beş yaşındaydım o olayları hatırlıyorum. Yağmacılık yapıldı Rumlara. O olayın arkasında da esasında şimdilerde bakıyoruz görüyoruz İngiltere’nin kışkırtması var. Türkiye de bu olaylar olduktan sonra Yunanistan ile Türkiye birbirine iyice düşman oldu bu arada İngilizler Kıbrıs da kaldılar. Halen Kıbrıs da İngilizlerin üsleri var. Ne arıyorlar orda. Bir taraftan da bizden birileri çıkıyor. Güz sancısı diye film var o filmi ben burada hapisteyken seyrettim televizyonda seyrettim. Türk ve yunanları birbirine kışkırtıyor. Halbuki bizim zamanımızda işte bu yetmişli yıllar yok atmışlı yıllar olacak atmışlı 58 atmışlı yıllar. O yıllarda veya 63-64 yunanlı Aliki Büyüklaki vardı belki başkanım bilir onun filmleri Türkiye de çok bizim Filiz Akın’a benziyor. Onun filmleri oynardı ve Türkiye ile Yunanistan arasında çok iyi bir dostluk başlamıştı. Yine 72 yılında bir NATO tatbikatı sırasında ben Yunanistan’a gitmiştim. Orda geziyoruz Türkçe konuşuyoruz aaa bir sürü insan etrafımızı yunanlılar geliyor İstanbul’dan gitmişler Türkler. İstanbul kökenli, bizi görünce böyle dostunu arkadaşını görmüş gibi sarılıyorlar konuşuyoruz ediyoruz. Daha o zaman 74 harekatı olmadı ama 64 de yunanlılarla aramız baya kötü olmuştu bi aralar. Ama arkasından Türkiye ile Yunanistan işte 74 harbinde karşılıklı geldi yine benim bir sınıf arkadaşım o da ikmalcidir ikmal üsteğmen o zaman Caner Gönyeli şehit oldu. Bu arkadaşım Kıbrıslıdır gönyeli soyadı da Kıbrıs’ın Gönyeli bilmiyorum siz biliyor musunuz gönyeli diye bir yer var Kıbrıs da. Kıbrıs da Gönyeli’den gelmişti bizim okula Kıbrıs harekatında da şehit düştü, kader. Evet şimdi yapılan araştırmalarda burada gazetelerden aldığım referanslarda var. Yapılan araştırmalarda Türk halkı yüzde 37,5 ile ABD’yi düşman ülkeler içinde birinci sırada görürken komşu Yunanistan’ı yüzde 6.1 ile dördüncü sırada görüyor. Demek ki, Türk halkının yüzde 6’sı Yunanistan’ı düşman görüyor. Çok az demek ki dostuz. Ama yüzde 37,5’u Amerika’yı düşman görüyor. Demek halk uyanmış gerçekleri görüyor. Biliyorsunuz yine istiklal savaşından sonra Atatürk ile Venizelos arasında dostluklar oluştu daha sonra NATO’ya girdik vesaire yani bizim Yunanistan’la dost olmamız gerek. Ben herkese dostluktan yanayım hiç kavgacı değilim kavgacı bir şeyim yok hep pozitif yönüm var. Burada çok güzel bir şey var bizim DNA’mızla ilgili ben Kadir Has da ders verdiğim kitaplardan biri orada profesörüm bana verdi dedi bu dersi verir misin verdi kalın bir kitap. 500 sayfalık filan İngilizce distributions system principle sen paidia diye (1-2 kelime anlaşılamadı) diye birinin kitabı. Bu kitabın içinde İngilizcesi var çok kısaca Türkçesini de hem İngilizcesini yazdı bunun hem Türkçesini. Burada şundan bahsediyor hata toleranslı diye bir bölüm. Bilgisayar sisteminin en kötü geçici çöküşleri Bizans çöküşleri olarak bilinir gerçekte geçici çöküş olduğunda hizmet alan uç bilgisayar en kötü durumda olan duruma göre hazırlanmış olmalıdır. Özellikle sunucu bilgisayar öyle çıkışlar üretebilir ki, daha evvel hiç oluşturulmamıştır. Fakat bunların hatalı olduğu da anlaşılmaz. En kötüsü sunucu hatta kötü niyetli olarak diğer sunucularla birlikte kasti hatalı cevaplar üretir. Bu durum birbirine bağımlı sistemlerde güvenliğin niçin önemli bir gereksiniz olduğunu gösterir. Bizans terimi burası önemli yıllar 330 ile 1453 yıllarında Bizans imparatorluğunu kurmuş olup yeri balkanlar ve modern Türkiye’nin olduğu yer ki, burası sonsuz suikast ihanet komplo hile ve gerçeğe uygun olmayanların yönetiminde yaygın olarak iddia edildiği yönetim çevresidir. Bizans hataları ilk olarak pees diye 1980 yılında bir kitapta birde lemport diye 1982 yıllarında başka da bileşim yazarlarının kitaplarında analiz edilmiş. Bunu buraya almamın sebebi şu. Ben şimdiye kadar bir sürü bilgisayar kitabı okudum ama içinde hiç böyle bir şey görmedim. Bunu gördüğüm zaman şaşırdım tamamen teknik bir kitap. Kitabın içinde Bizans oyunlarının bilgisayarda nasıl olduğuna dair yani bilgisayar bir öyle çalışır bir böyle çalışır. Bilgisayar esasında hep düzgün çalışır ama Network yaptığınız zaman bir sürü bilgisayar bu bilgisayar ondan ona ondan ona orda bir sorun olur bu onu görüyormuş gibi zanneder çalışır filan bunları irdelendiği bir ders. Bu baya zor bir ders dördüncü sınıf dersi. Benim verdiğim derslerde üçüncü sınıf ve dördüncü sınıf kazık dersler yani öyle söyleyim. Mühendislik dersleri. Burada işte bu Bizans oyunları var. Demek ki, biz İstanbul’u aldığımızda bütün halkı kesip yok etmemişiz. Onların DNA’ları bize gelmiş. Şimdi bu Bizans’ın DNA’larından olan insanlar sonsuz suikast ihanet komplo hile ve gerçeğe uygun olmayanların yönetiminde diye devam ediyor. Bizim DNA’mız bu elimizdeki hamur bu. Evet burada ermeni olaylarıyla ilgili kısaca anlatıyım. Yine 1986-87 de şişecam fabrikalarında orda elemanları seçerken de bende seçme heyetinde teknik olarak sorumlu olarak bulunuyorum. Gelenlerin içinden bir tane ermeni kökenli bir kız geldi. Ben teknik olarak beğendim. Sonra sordum kız çıktıktan sonra değerlendirme yapıyoruz heyet. Şişecamın böyle etnik kökene göre bir ayrımı var mı? Yani ermeni alabilir miyiz? Personel yetkilisi alabiliriz öyle bir şeyimiz yok biz dedi herkese eşit davranıyoruz. Ben dedim alalım o zaman bu uygun. Ondan sonra müdürüm var o da müdür de uygun dedi. Daha sonradan ben öğreniyorum müdür de zaten ilk eşi ermeniymiş. Ondan da bir çocuğu var. Yani Türkler ve Ermeniler karışık benim de hiçbir Ermenilere karşı babamın yani dedemin Ermeniler tarafından şehit edilmesine karşı hiçbir şeyim yok. Ters düşüncem yok. Alalım dedik aldık. Ben daha sonra şişecamdan ayrılmıştım o kursta yetişti birkaç sene geçti ben daha sonra ayrıldım. Daha sonra beş altı sene sonra da kızı gördüm bir gün karşılaştık yolda. Beni görünce hemen saygı sevgilerini iletti. Dedim ne yapıyorsun ben dedi ayrıldım şişecamdan dedi hani şimdi başka yerde çalışıyorum ama dedi size çok teşekkür ediyorum çünkü o kursta da ben aynı zamanda şöyle yapıyorduk şişecamda eleman alıyorduk. Üniversite mezunlarını onları bilgisayarcı olarak üç ay kurs verip bilgisayarcı yetiştiriyorduk. Yani personelimize o şekilde sıfırdan eleman yetiştirdik bilgisayarcı. Yine ben şirketimde de şöyledir sadece hiç sigara içmeyen başarılı öğrencileri şirkete alırız. Bunların içinde de demin söylediğim gibi her kökenden insan vardır. Artı bunlar içinde yine bir bundan aşağı yukarı dört beş sene evvel filan. 2004-2005 yılıymış bir kız geldi. Oturdu konuştuk ettik. Lise stajı yapacak o stajyerlik de bir yıl boyunca devam kış boyunca yani sekiz ay devam ediyor. Kız başarılı ama çok ürkek böyle dedim hani sıkıntın nedir yani tamam filan dedim. Hı diyorum ufak diye kız. Boynunu büküyor filan sonra anladım nüfus kağıdını verdi. Anne baba adından ermeni olduğunu anladık. O da söyledi ben dedi onun için çekiniyorum. Yok dedim çekinecek bir şey yok. Aldık kız bir yıl bizde staj yaptı. Burada getirdim şeyide var yani bordroya da girdi staj yaparken bordrolu staj yaptı. Gitti kaydı da vardır. Yine en son ben tutuklanmadan evvel yine bir üç dört ay evveldi. Yine bir öğrenciyi okullarla da irtibatımız var daha sonra anlatacağım onu okuldan biri çok çalışkan bir öğrenci diye gönderdiler. Geldi çocuk ermeni kökenliymiş. Çok sevdik çalıştı bizde de birkaç ay staj yaptı. Dolayısıyla benim yani herhangi bir ayrımcılık vesaire yok. Yine bu da yazılarda bulursam bugün çok acele geldim ama gösteririm. Yine internetten gelen bir yazıda bir arkadaş yazıyor. Diyor ki, Kürtlerle alışveriş yapmayın işte Kürtler şöyle kötü işler yapıyor. Türkiye’nin neresinde ne kötülük varsa onlar yapıyor gibilerde. Benim yazdığım cevap aman arkadaşlar bu oyuna gelmeyelim bu tip postalar e posta yani anlamında. Türkiye’yi böler. Her tip toplulukta iyisi de var kötüsü de. Bu filmi Irak da oynadılar ve üçe böldüler. Bu filmin yapımcıları yurtdışında diyerek tepkimi yazdım. Bu e posta 7 Aralık 2007, bilgisayar sabit diskimde var. Dolayısıyla benim hiçbir etnik ayrımım insanlara karşı yoktur. Kürtlere de yok ben şimdi Türkiye de kargaşa çıkaracak olsam bu yazıyı alırım dağıtırım ve yahut ters bir tepkide bulunmam. Benim bu davranışlarım savcıların iddia ettikleri sözde ülkede karışıklık çıkartarak hükümeti devirme diye sözde örgüt yapılanmasına aykırıdır. Bu lehime deliller de neden iddianame de yok bunları koymamışlar.”

Mahkeme Başkanı:" Yoruldunuz.”

Sanık Hasan Ataman Yıldırım:”Ben yorulmadım başkanım devam edebilirim.”

Mahkeme Başkanı:" Saat 12 oldu.”




Yüklə 371,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin