13. AĞIr ceza mahkemesi



Yüklə 0,58 Mb.
səhifə1/7
tarix03.08.2018
ölçüsü0,58 Mb.
#67258
  1   2   3   4   5   6   7



T.C.

İSTANBUL

13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ

( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO :2008/209

CELSE NO :144

CELSE TARİHİ :21.04.2010
BAŞKAN :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298

ÜYE :HÜSNÜ ÇALMUK 32346

ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266

C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954

C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924

KÂTİP :SÜLEYMAN KARACA 120353
Mahkeme heyeti Başkan Hasan Hüseyin Özese, üye hakimler Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluştuğu halde, 21 Nisan 2010 günü saat 09:30’da celse açıldı.

Tutuklu sanıklardan Hayrettin Ertekin, Hüseyin Görüm, Ergün Poyraz, Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıkların cezaevinden getirdikleri görüldü.

Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.

Tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü Öztürk ile bir kısım sanıkların müdafilerinden sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük, sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem ve Hikmet Çiçek müdafi Av. Osman Aydın Şahin, sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafi Av. Hasan Basri Özbey, Danıştay başkanlığı adına Av. Perihan Özcan geldikleri görüldü.

Huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.

Bir kısım sanıkların ve müdafilerinin talep ve beyanlarının alınacak olması nedeniyle sanıkların savunmasının alınmasına ara verildi.

Daha önce verilen ara kararlar uyarınca yazılan yazıların bir kısmına cevap verildiği görüldü bunların okunmasına geçildi.



Mahkeme Başkanı:" 19.10.2009 tarihli oturumun 32 nolu ara kararı gereği Mynet medya yayıncılık uluslar arası elektronik bilgilendirme ve haberleşme hizmetleri anonim şirketine yazılan yazıya cevap verildiği. 13.11.2009 tarihli oturumun 7-a nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz’in talebi üzerine İstanbul emniyet müdürlüğüne yazılan yazıya cevap verildiği, özetle 131 nolu CD’nin içerisindeki resim ve fotoğraflarda görülen Kemal Alemdaroğlu’nun soy isminin bahse konu tutanağa Kerinçsiz olarak görevlilerce sehven yazıldığının bildirildiği. 22.12.2009 tarihli 2009/1080 değişik iş sayılı kararın 18 nolu ara kararı gereği resen İstanbul 2. asliye ceza mahkemesine yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği. Gazeteci Ergun Babahan hakkında açılmış bulunan dava dosyasının bir suretinin gönderildiğinin gönderildiği. 31.12.2009 tarihli 2009/1109 değişik iş sayılı kararın 23-b nolu ara kararı gereği sanık Veli Küçük müdafiinin talebi üzerine Türkiye Cumhuriyeti içişleri bakanlığı A. Jandarma genel komutanlığına yazılan yazıya muameleten cevap verildiği. 03.02.2010 tarihli 2010/87 değişik iş sayılı kararın 11-b nolu ara kararı gereği sanık Semih Tufan Gülaltay’ın talebi üzerine Ankara 11. ağır ceza mahkemesine yazılan yazıya cevap verildiği. Adı geçen mahkemenin 1998/115 esas sayılı dava dosyasında bulunan emniyet genel müdürlüğüne ait 01.07.1998 tarihli ekspertiz raporunun gönderildiği. 03.02.2010 tarihli 2010/87 değişik iş sayılı kararın 6-b nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz ve müdafilerin talebi üzerine Türkiye Cumhuriyeti adalet bakanlığı cezaevi işleri genel müdürlüğüne yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği. Şişli hakimi Hakkı Yalçınkaya hakkında adı geçen genel müdürlükçe tanzim edilen dosyaya ilişkin yazıların onaylı birer suretinin diğer hakim ve savcılar, diğer hakim ve Cumhuriyet savcılarıyla ilgili bölümleri çıkarılmak suretiyle gönderildiği. 02.03.2010 tarihli 2010/148 değişik iş sayılı kararın 25 nolu ara kararı gereği resen Genelkurmay başkanlığı deniz kuvvetleri komutanlığına yazılan yazıya cevap verildiği. İrfan Yıldız adıyla bir kişiye rastlandığının bildirildiği ve buna ilişkin kimlik bilgilerinin gönderildiği. 02.03.2010 tarihli 2010/148 değişik iş sayılı kararın 3-d nolu ara kararı gereği sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün talebi üzerine Malatya 3. ağır ceza mahkemesine yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği, Malatya ilindeki zirve yayınevi cinayetiyle ilgili dava dosyası içerisinde bulunan 32 sayfadan ibaret rapor ile İstanbul emniyet müdürlüğünün 23.11.2009 tarihli yazısının gönderildiğinin gönderildiği, 02.03.2010 tarihli 2010/148 değişik iş sayılı kararın 19 nolu ara kararı gereği resen emniyet genel müdürlüğüne milli istihbarat teşkilatı müsteşarlığına ve Genelkurmay başkanlığına yazılan yazılara cevap verildiği, Cumhuriyet gazetesine bomba atılması ve Danıştay saldırısına ilişkin olarak bu olaylardan önce temin edilmiş herhangi bir bilginin bulunmadığının bildirildiği, 30.03.2010 tarihli 2010/212 değişik iş sayılı kararın 26 nolu ara kararı gereği resen Türk Telekom iletişim hizmetleri müdürlüğüne yazılan yazıya cevap verildiği, 02425191892 nolu telefonun tesis tarihi itibariyle geriye doğru bir yıl süreyle kayıt tutulduğundan tarihe ait bilgi mevcut olmadığının bildirildiği, 02.03.2010 tarihli 2010/148 değişik iş sayılı kararın 23 nolu ara kararı gereği resen Ankara 11. ağır ceza mahkemesine yazılan yazıya muameten cevap verildiği istenen Üsküdar 11. ağır ceza mahkemesinin 2009/198-270 esas karar sayılı ilamın mahkememizin 2008/209 esas sayılı dava dosyasına gönderildiğinin bildirildiği, Ancak daha sonra yapılan araştırmada söz konusu dosyanın Yargıtay da olduğunun anlaşıldığı ve bu nedenle mahkememizce Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığına 09.04.2010 tarihinde yazı yazılarak dosyanın tetkik ve iade edilmek üzere mahkememize gönderilmesinin istenildiği, 30.03.2010 tarihli 2010/212 değişik iş sayılı kararın 22 nolu ara kararı gereği resen Türkiye Cumhuriyeti hava kuvvetleri komutanlığı askeri savcılığına yazılan yazıya muameten cevap verildiği, 30.03.2010 tarihli 2010/212 değişik iş sayılı kararın 6-a nolu ara kararı gereği sanık Kemal Kerinçsiz ve müdafilerinin talebi üzerine Erzurum 2. ağır ceza mahkemesine yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği, Adı geçen mahkemenin 2010/108 esas sayılı dava dosyasının 22 klasörü CD’ye aktarılarak mahkememize gönderildiğinin gönderildiği.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:” Efendim anlayamadım, demin son hava kuvvetlerinin gönderdiğini.”



Mahkeme Başkanı:" Tekrar okuyum. Biraz önce okuduğum hava kuvvetleri komutanlığı askeri savcılığına yazılan yazı şu şekilde cevap yazı olarak bildirilmiş. İlgi B sayılı yazınız ile istenen 2010/21 esas sayılı soruşturma dosyasının onaylı fotokopileri ve dosyada mevcut CD hard disk vesaire belgelerin kopyaları ilgi A sayılı yazıyla istenmiş olup askeri savcılığımızca 2010/21 (27 adet klasör esas sayılı soruşturma dosyasındaki belgelerin fotokopisi çekilmesi ve soruşturma sonunda mevcut CD ve hard disklerin çoğaltılma işlemleri devam etmektedir.) ilgi B sayılı yazı ile istemiş olduğunuz soruşturma dosyasına ait onaylı dosya fotokopileri yukarıda açıklandığı üzere ilgi A sayılı yazı gereği işlemlerinin tamamlanması müteakip İstanbul Beşiktaş Cumhuriyet başsavcılığına gönderilecek olup ilgi B sayılı yazınızın gereğini İstanbul Beşiktaş Cumhuriyet başsavcılığından takibi tarafınızca uygun ise buna ilişkin cevabı yazınızın askeri savcılığımıza gönderilmesinin istendiği anlaşıldı. Mahkememizin 2008/209 esas sayılı dava dosyasının 30.03.2010 tarihli 2010/212 değişik iş sayılı kararın 9 nolu ara kararı gereği sanık Mahir Akkar tarafından çekildiği ve sanık Osman Yıldırım’ın tutanağa bağlanılan beyanlarının yer aldığı belirtilen Ankara 11. ağır ceza mahkemesinin Danıştay saldırısı davasının hüküm duruşmasına ait görüntü kaydının bulunduğu CD ve bu görüntülerin kaydının çözümüne ilişkin bilirkişi raporunun ibraz edildiği, Bu konudaki naip hakim incelemesinin tamamlandığı, 30.03.2010 tarihli 2010/212 değişik iş sayılı kararın 21 nolu ara kararı gereği resen Beykoz 2. asliye ceza mahkemesine yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği, adı geçen mahkemenin 2009/45 sayılı dosyasının onaylı bir suretinin mahkememize gönderildiği anlaşıldı. Ayrıca 03.09.2009 tarihli oturumun 34 nolu ara kararı gereğince bilirkişi incelemesi yapılması konusunda görevlendirilen naip hakimlik tarafından TÜBİTAK’dan seçilen bir bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi incelemesinin yaptırılmış olduğu görüldü. Bilirkişi raporunda özetle, olay tarihi olan 17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay binasında kullanılan güvenlik kameralarının arızalı olduğunun mahkememize verilen cevapta bildirilmesi üzerine, mahkememiz tarafından bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, Bilirkişi verdiği raporunda, güvenlik kameralarının kayıtlarının yapıldığı hard disklerde herhangi bir arızanın saptanmadığının saptanamadığının bildirildiği. Hard disk içindeki bilgilerin imajının bilirkişi tarafından alındığı. Bilirkişi tarafından yapılan tespitte, 16.05.2006 tarihinde saat 19:47 ile 19:50 saatleri arasında bir kısım görüntülerin silinme işlemi yapıldığı, Bu silinen dosyalar arasında 16 Mayıs 2006 tarihindeki bir kısım görüntü dosyaları da dahil muhtelif tarihli dosyaların da silinmiş olduğu, silinen bu dosyaların bazılarının geri döndürülemez şekilde silindiği, bazılarının ise bilirkişi tarafından kullanılan bir programla geri getirildiği, Geri döndürülebilen bir kısım dosyalar incelendiğinde, bu dosyaların adlarının değiştirilmesinden sonra silindiğinin anlaşıldığı. Arızalı olduğu belirtilen hard disklerin söküldüğü tarih olan 16.05.2006 tarihinden sonraki tarihlere ait görüntü kayıtlarının bulunduğunun bildirildiği, Hard diskler ile birlikte gönderilen DVD’deki dosyalar ile arızalı olduğu belirtilen hard diskte bulunan ve program aracılığıyla geri döndürülen video dosyalarının kolayca seyredilebilmesi için bilirkişi tarafından avi formatına çevrildiği, rapor ekinde bulunan DVD’lere bu görüntülerin aktarılmış olduğu görüldü. Sanıklardan bir kısım beyanda bulunacak olabilir. Beyanlar varsa alalım.”

Sanık Veli Küçük söz istedi, verildi:” Sayın başkanım ben 28 aydır tutukluyum tutukluluğumdan şikayetçi değilim bir savaş veriyorum bu normaldir olacak bu. Ancak her seferinde soruyorum diyorum ki, şu kuvvetli suç şüphem nedir. Bana deyin ki, Veli Küçük sen hala açıklık kazanmadı senin telefon konuşmalarında şöyle bi şüpheli bir yer var. Bana deyin ki, Veli Küçük sen 10.000 tane kalpak getirtecekmişsin Azerbaycan’dan meclisi işgal edecekmişsin çok şüphelisin deyin. Veya bana deyin ki, sen örgütün başındasın peki kime bağlayım bana kim bağlı onu söyleyin. Deyin ki sen Danıştay’a saldırmışın peki burada bunca ifadeler alındı Danıştay sanıkları kendileri açık açık söylüyor, mertçe söylüyorlar. Gittim şu nedenle vurdum diyor. Benimle bir ilişiği varsa deyin ki, bak sen şu sanıklarla şurada bir konuşma yapmışsın veyahut da görüşmüşsün veyahut da telefon etmişsin. Sayın başkan ben daha önce söyledim. Alparslan Arslan buranın sanığıydı Alparslan Arslan diyor ki, ben yaptım diyor, ama Alparslan Arslan kamu görevi gören bir avukat. Bana Alparslan Arslan telefon etseydi, deseydi ki, ya Veli paşam benim bir avukat Alparslan Arslan’ım benim şöyle bir sıkıntım var, veyahut da sizinle bir konuyu görüşeceğim deseydi, kapımı sonuna kadar açardım. Gelirdi, çayımı da içerdi, telefonla da görüşürdüm, kartımı da verirdim sohbette ederdim ya bunda ne olabilirdi. O vakit ben Danıştay’a saldırmış olacaktım öyle mi? Tanımadığım halde. Bakın sayın başkanım iki gün evvel neidüğü belli olan bir gazete şöyle yazdı, Samsun ile Trabzon hattındaki Ergenekon örgütünü Veli Küçük kurdu dedi. Ben 28 aydır içerdeyim. Size geçenlerde de söylemiştim. 1991 de Turgut Özal öldü, en yakını röportajda, röportajın dergisi elimde tekzip de etmedi, etsin dediğim halde madem öyle. Babam dedi ecelen ölmedi, etkin güçler öldürdü dedi. Veli Küçük var dedi. Ben Ağrı da alay komutanıyım, dağlardayım, PKK ile mücadele ediyorum, gece uçmuş gitmişim Çankaya’ya girmişim, Turgut Özal’ı öldürmüşüm dönmüşüm. Bu şaklabanlıklara artık bir son verelim. Bana bir suç söyleyin sayın başkanım, bakın çok açık ve net söylüyorum ben bir çiftçi ailenin çocuğuyum. Ayağımın ayakkabımın altı delik şekilde 14 yaşında bu askeriyenin karavanasıyla yemeye başladım. 14 yaşında askeriyeye girdim. Ayakkabımın altı da delikti. Ve bu vatana hizmet vereceğim diye çalıştım. Bana askeri mekteplerde bir şey öğretildi bana dediler ki, savaşta cepheden geri gidilmez. Cephede ya şehit olursun veyahut da harp malulü olursun. Benim burada cezaevinin revirindeki dosyamı bir görseniz revir dosyam iki yüz sayfayı buldu. Her iki ayda bir beni çağırıyorlar zorla gidiyorum. Bakırköy’deki hastanelerde seri kontrollerim yapılıyor. Şimdi hastalıklarımı saymak istemiyorum ben onlara sığınmam. En son gidişimde ameliyat edeceğiz diye tutturdu doktorlar. Olmadım ameliyat olmam. Bana askeri mektepte bir şey öğretildi. Dediler ki, cepheden ya şehit olarak dönersin ya malul olarak harp malulü olarak dönersin. Ben burada geriye gitmem midem ağrıdı, tansiyonum çıktı, başım ağrıyor bilmem neyim var ben böyle bir şeyi kabul etmiyorum. Yalnız ben burada savaşırken bana bir hedef gösterin suçumu gösterin ki, ben ona göre savaşayım. Veli Küçük sen içerdesin yatacaksın 28 ay yattım 128 ay daha yatarım. Niye yattığımı biliyorum. Ben Türk milliyetçisiyim. Ben Ermeniler 17000 kilometrekare Azerbaycan toprağını terk edecekler dediğim için buradayım. Bu talimat Amerika’daki o Bush oğlu Bush’tan verildi bunu da biliyorum. 2002’deki Amerika’daki gittiğim konferanslarda bunu bana şifahen söylediler zaten. Başıma gelecekleri ben biliyordum. Ben dünya Azerbaycanlılar kongre başkanı Almanya da seçildiğim için buradayım. Azerileri ayağa kaldırıp İran’daki 35 milyonu ayağa kaldırsaydım bana yatlar, katlar denizde gemiler verirlerdi. Amerika da ertesi gün gelip oturacaktı. Bütün Türkiye dağılacaktı. Ha bu gücüm var mı benim yok böyle bir gücüm abartıldım. Abartıldım yok böyle bir gücüm ama karıştırabilirdim. Amerika’nın istediğini yerine getirebilirdim. Ben onun için buradayım. Savcı çıkacak gene diyecek ki, kamu adına yani Türk milleti adına tutukluluğun devamına kuvvetli suç şüphesi var şu kuvvetli suç şüphemi söyleyin. Deyin ki, sen Atatürkçüsün sen Türk milliyetçisisin, sen bu vatanın bölünmez bütünlüğünün yanında dağlarda çarpışıyorsun gene de çarpışacaksın ben dağda çarpışırsam burada çarpışıyorum. Artık bu komediye bir son verin sayın başkan. Bu komedi artık bu mahkeme falan bu duruşma falan değil. Bu komediye döndü buna bir son verin. Veli Küçük’ün suçunu söyleyin. Veli Küçük korkmaz, ben 67 yaşındayım. Yüce Allah en sevdiği kulu peygamberine 63 sene Atatürk’e 58 sene ümit verdi. O kadar ömür verdi. Ben 67 yaşındayım ben ölümden korksaydım zaten buraya gelmezdim. Pusar bir yere yatardım. Onun bunun dümen suyuna girerdim. Bana suçumu söyleyin sayın başkanım. Bana şu suçun var deyin ben de ona göre harbime çatışmama devam edeyim. Ben cepheden dönmem saygılar sunuyorum.”

Sanık Erkut Ersoy söz istedi, verildi:” Sayın başkanım, değerli heyet üyeleri, 5.5.2009, 12.5.2009, 22.5.2009, 5,6,2009, 4.8.2009, 9.11.2009, 8.12.2009, 26.1.2010, 23.2.2010, 26.3.2010 ve bugün hakkımdaki iddialara dair ayrıntılı tatmin edici açıklamalar yaptım ve aleyhimde olduğu öne sürülen delillerle ilgili olarak karşı deliller gösterdim. Ve hakkımda toplanmış tüm delilleri çürüttüğüme inanıyorum. Yine dün arz ettiğim dosya içerisinde el koyulan bilgisayar ve harici hard disklerimdeki dokümanlarıma dair detaylı açıklamalarımı arz ettim. İncelemenizi talep ediyorum. Ayrıca daha önceki celselerde iddianamede bulunan 56 adet tapemi detaylı olarak açıkladım ve sayın heyete incelemeleri için arz ettim. Ancak 27 aydan bu yana tarafıma isnat edilen tüm suçlamaları delilleriyle çürüttüğüm halde tutukluluğum anlaşılmaz bir sebeple devam ettirilmektedir. Tarafıma da tutuklu kalma nedenimin yani kuvvetli şüphe olgusunun ne oluğu net bir şekilde söylenmedi. Ben ısrarla suç işlemediğimi ve sözde Ergenekon örgütünün içerisinde yer almadığımı ve karınca kararımca internet denen açık platformda bir mail grubu kurup benimle aynı ilgi alanını paylaşan üyelerimle internet üzerinden fikir ve yorum paylaşmak dışında bir şey yapmadığımı anlatmaya devam edeceğim. Sayın heyet üyeleri, sayın savcılar iddianamenin birinci cilt 115. sayfasında şöyle bir suçlama getiriyor. İstihbarat yapılanması başlığı altında Erkut Ersoy’un örgüte ait gizli istihbarat biriminin lideri olduğu diye devam ediyor. Etrafına topladığı birçok hacker ile birlikte çeşitli zamanlarda değişik illerde lüks otellerde gizli örgütsel içerikli toplantı yaptıkları diyor. Ayrıca başka şahısların bilgisayar ve e-mail gönderilerini habersiz olarak ele geçirip internet sitesinde yayınladıkları gibi bazılarını da mektup yoluyla kurumlarına şikayet ettiği diyor. Yani ben sözde Ergenekon örgütünün gizli istihbarat lideriymişim. Böyle bir komik suçlama olabilir mi? Ben istihbarat lideriysem o zaman sayın iddia makamı şu basit üç soruma cevap versin. Bir, ben kime istihbarat vermişim. Yani burada bulunan yada bulunmayan tutuksuz ve ikinci üçüncü Ergenekon iddianameleri dahil sanıkların hangisine istihbarat vermişim. İki, ne zaman istihbarat vermişim, yani hangi yıl hangi gün veya hangi saat istihbarat vermişim. Üç, ne şekilde ve nasıl istihbarat vermişim. Yani mail mi atmışım, faks mı çekmişim, telefonla mı istihbarat vermişim yoksa elden mi istihbarat vermişim. Bunların hiçbirisinin karşılığı yok. Suçlama var ama delil yok. İstihbarat verdiğime dair herhangi bir fotoğraf veya video kaydı yok. Herhangi bir mail yazışması yok. Herhangi bir faks yazışması yok. Herhangi bir telefon görüşmesi yada tape yok. İddianameye 56 adet tapemi koymuşlar ama 56 adet tapemin hiçbirisinde herhangi bir sanığa herhangi bir konuda istihbarat verdiğime dair altını çizerek söylüyorum tek bir ifade yada ibare bulunmuyor. Ayrıca bu 56 adet tapemin 43 tanesi de mail grubum üyeleriyle yaptığım suçlamayla ilgisi olmayan konuşmalar. Listesini dosya içinde arz ettim sayın başkanım. Bu moderatörlerimle yani mail grubunda bana mail trafiğinde mail onaylamasına yardımcı olan moderatörlerimle iddianamede bulunan 43 adet tape yani 56 adet tapenin 43 tanesi sayın başkanım mail grubumun moderatörleriyle yapılmış ve bunların hiçbirisi bu davanın ne sanığı, ne şüphelisi, nede ifadesi alınmış hiçbir kanuni işlem yapılmamış bu kişiler hakkında. Yine iddianamenin üçüncü ikibin yüz yetmiş birinci sayfasında şöyle bir suçlama var. Şüpheli Erkut Ersoy’un Ergenekon terör örgütünün kuvai milliye derneği yapılanmasıyla bağlantılı olarak örgüt amaçları doğrultusunda istihbarat faaliyeti yürüttüğü bu faaliyetlerinin elektronik ortamda internet üzerinden yürüttüğü çalışmalar ile sınırlı kalmayıp dış görüntüsünü ve kılığını değiştirerek istihbarat hedefi oluşumları içerisine sızmaya varıncaya kadar her türlü istihbarat faaliyetini de kapsadığı diye devam ediyor. Sayın başkanım ve Sayın heyet ben daha önce müteaddit kereler kuvai milliye 1919 derneği iddianamede bulunan başka bir dernek yada Türkiye de bulunan herhangi bir dernek veya sivil toplum örgütünün üyesi olmadığımı ifade ettim. Ben hatırlamanız üzerine tekrar madde madde belirtmek istiyorum. bir, iddia makamı benim adı geçen derneği üye olduğumu belirtse de içişleri bakanlığı dernekler masasından yüce mahkemeye gönderilen resmi yazıda benim ne adı geçen derneğe ne de Türkiye de bulunan herhangi bir derneğe üye olmadığım resmi olarak kanıtlanmıştır. Gelen cevap yazısı kalemde mevcuttur. İki, ayrıca 299. delil klasörün 299. delil klasörünün 73 sayfasında ve 72. delil klasörünün 352 ile 378. sayfalar arasındaki kuvai milliye derneğinin kurucu üyeleri yöneticileri ve üye olanların kayıtlarına bakılacak olursa benim hiçbir şekilde bu listelerde yer almadığım net olarak görülecektir. Ayrıca 73. delil klasörünün 30. sayfasında bulunan derneğin yönetim kurulu karar tutanağından ve 73. delil klasörünün 3. sayfasında bulunan derneğin yetki belgesinden de dernekte herhangi bir yetkimin yada sorumluluğumun olup olmadığı kontrol edilebilir. Üç, 73. delil klasörünün 28. sayfasında bulunan derneğin kayıt formunda sayın Karadağ’ın kullandığı e-posta adresi verilmiş adres olarak kuvai milliye 1919 @ gmail nokta com şeklinde bir e-posta adresi mevcut. Kendi kullandığım e-posta adresleriyle bu adres arasında herhangi bir yazışma olup olmadığının delil klasörlerinden kontrol ettim. Hiçbir yazışmam yok sayın başkanım. Sayın heyette kontrol edebilir. Dört, telekomünikasyon iletişim başkanlığından gelen ve tarafıma verilen 2000-2008 tarihler arasındaki görüşme dökümlerimde yaptığım kontrolde dernek başkanı sayın Mehmet Fikri Karadağ ile sadece 11 görüşmemizin olduğu net bir şekilde görülmektedir. Ancak bu görüşme adetleri 2079. sayfada 154 kez yazılmış aynı telefon numarasıyla 2168. sayfada da 23 kez yazılmış. Bu adetlerde doğru değildir. Sayın başkanım Mehmet Fikri Karadağ sayın Karadağ ile yapmış olduğum görüşmeleri TİB kayıtlarından çıkarttım bana verilen TİB kayıtlarından on tane kayıt mükerrer kaydedilmiş. Yani bir arayan tarafından kaydedilmiş bir de aranan tarafından ayrı ayrı baz istasyonları verilmek suretiyle mükerrer kayıt olmuş bu nedenle 11 görüşme 23 adete çıkmış. Ve toplan görüşme süremiz sayın Karadağ ile 470 saniye yani 8 dakika 23 saniyedir. Toplam görüşme adedimiz 11 olup SMS birdir, belirtilmeyen görüşme ise birdir. Sayın Karadağ’ın diğer telefon hattı olan 0 539 655 04 56 nolu hatta hattıyla hiçbir görüşmem yoktur. Ayrıca dernek yetkilileriyle ilk kez nasıl tanıştığımı da daha önceki celsede ifade ettim. Ona da çok kısa bir şekilde bahsedeyim. Kuvai milliye 1919 derneğinin ismini ilk kez sayın Hüseyin Görüm’ün Eylül 2005 tarihinde beni derneğe davet etmesiyle duydum. Melek isminde bir akrabam sayın Görüm ile tanışıyormuş. İnternette yaptığım bireysel çalışmalardan sayın Görüm’e bahsetmesi üzerine sayın Görüm beni çay içmek üzere 4 Eylül 2005 tarihinde derneğe davet etti. Saat 21:50 de çay içmek için sohbet etmek amacıyla telefonla aradı bende akabinde derneğe gittim ve çaylarını içtim. Bana derneğin projelerinden bahsettiler bir saat kadar kaldım ve ayrıldım. Ayrılırken sayın Karadağ bana telefonunu verdi ve Düzce’den İstanbul’a gelirsem arada bir sohbet edip çay içmek için derneğe uğramamı istedi. Daha sonra sayın Görüm 9 Eylül 2005 tarihinde saat 15:45 de aradı ve bir buçuk dakika kadar sohbet ettik. 21 Eylül 2006 tarihinde de ben saat 13:30 ve 17:03 de sayın Görüm’ü iki kez arayıp görüştüm tüm görüşmemiz bu kadardır. Dernekteki hiçbir görüşmemize ne sayın Karadağ nede başka bir yönetici veya üye benden herhangi bir talepte bulunmadı hiçbir talimat vermedi. Sayın başkanım ve Sayın heyet dosyadaki yargılaması devam eden kuvai milliye 1919 derneği sanıklarının iddianamede bulunan kendi aralarında yaptıkları telefon görüşmelerinin adetleri için bir tablo hazırladım. Bu kendi aralarında yaptıkları görüşme adetlerinin dosya içerisinde incelemeleri için sayın heyete arz ettim incelemenizi talep ediyorum. Ben birkaç örnek vermek istiyorum müsaadenizle. Örneğin kuvai milliye 1919 derneği teşkilatlanma başkanı yardımcısı sayın Kahraman Şahin ile dernek başkanı sayın Fikri Karadağ arasında toplamda 637 görüşme yapılmış. Kahraman Şahin’in sayın Hüseyin Görüm ile ise toplam 257 görüşmesi var. Sayın Kahraman Şahin tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Aynı şekilde dernek üyesi sayın Erol Ölmez’in Kahraman Şahin ile toplam 266 görüşmesi var ve sayın Ölmez de tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Kuvai milliye 1919 derneği genel sekreteri Oğuz Alparslan Abdulkadir ile dernek başkanı sayın Fikri Karadağ arasında da toplam 84 görüşme yapılmış iddianameye bakarsak. Sayın Abdulkadir’in Kahraman Şahin ile 58, dernek Pendik ilçe başkanı Hüseyin Gazioğuz ile 34, dernek üyesi İhsan Göktaş ile 22, dernek üyesi Recep Gökhan Sipahioğlu ile 173, dernek Mersin il başkanı Tanju Okan ile 4, dernek üyesi İhsan Yaşar Arslanköylü ile 11 görüşmesi var. Sayın Oğuz Alparslan Abdulkadir de tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ben hepsini tek tek okumayacağım. Dosya içerisinde zaten mevcut. Ancak şunu ifade etmek istiyorum. siz bu davada 13-14 dernek yöneticisi ve üyesini sözde Ergenekon örgütü ile irtibatı var diyerek tutukladınız yada tutuksuz olarak yargılıyorsunuz. Tutuklananlardan 7-8 kişiyi de değişik zamanlarda çeşitli gerekçelerle tahliye ettiniz. Ben tüm tahliye olan sanıkların bu sözde örgüt ile ilgileri olmadığını düşündüğüm için tahliyelerine sevindim ama benim bu kuvai milliye 1919 derneği yada dernek başkanı sayın Karadağ ile hiçbir bağım yada bağlantım olmadığı halde sayın savcılar ısrarcı bir şekilde benim ve sayın Karadağ arasında bir bağ kurmaya ve örgüt hiyerarşisi içerisinde kendisine bağlamaya çalışıyor. Dernek başkanı sayın Karadağ ile de derneği ziyaretimden sonra az önce ifade ettiğim gibi çeşitli tarihlerde 11 kez telefonla görüştük. Üç kez de sayın Karadağ’ı Kadıköy’deki dernek merkezinde ziyaret edip çayını içtim hepsi bu kadar. Bu 11 görüşme dışında ne başka bir telefon görüşmemiz oldu nede üç kez ziyaretimin dışında başka bir ziyaretim oldu. Bu görüşmelerimizden yedi adedi iddianameye konulmuş. 386 nolu tape 5.3.2007 tarihli, 6.3.2007 tarihli 15 nolu tape, 27.6.2007 tarihli 399 nolu tape, 29.6.2007 tarihli 27 nolu tape, 13.7.2007 tarihli 39 nolu tape, 15.7.2007 tarihli 401 nolu tape ve 2.8.2007 tarihli 4024 nolu tape. 5.3.2007 tarihli 386 nolu tapede incelenirse sayın Karadağ sadece yasal konularda yardımcı olmaya çalıştığım net bir şekilde görülüyor zaten. Diğer tapelerde de yani 15, 399 , 27, 39, 401 ve 4024 nolu tapelerin hiçbirisinde kendisinden talimat aldığımı yada talimatı üzerine topladığım istihbaratı verdiğimi gösteren hiçbir beyanım bulunmuyor. Sayın Fikri Karadağ ile suç unsuru taşıyan hiçbir görüşmemiz yoktur. Ve kendisi emekli bir kurmay albay ve kutsal gördüğüm kuvai milliye 1919 adını taşıyan bir sivil toplum örgüt lideridir. Kendisiyle bir ast üst ilişkisi içerisinde değilim ve bütünüyle saygı ve hürmet çerçevesinde bir iletişimim olduğu da ortadadır. Bununla beraber izninizle şimdi size kuvai milliye 1919 derneği ve iddianamede adı geçen Ankara’daki kuvai milliye derneği ile herhangi bir bağım yada bağlantım olmadığını net olarak ortaya koyan bir konuşmamı dinletmek istiyorum. görüştüğüm kişi mail grubundan Semiha hanımdır.”

Mahkeme Başkanı:" Kısa sürecek mi ne kadar sürecek?”


Yüklə 0,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin