13. AĞIr ceza mahkemesi



Yüklə 0,58 Mb.
səhifə6/7
tarix03.08.2018
ölçüsü0,58 Mb.
#67258
1   2   3   4   5   6   7


Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül söz istedi verildi:”Şimdi az önce değerli meslektaşım Zeynep’in açıklamaları üzerine bende şu bilgiyi anımsatmak istiyorum. Bu HTS raporlarını ve baz istasyonları kayıtlarını biz TİB’den istiyoruz, TİB’in başındaki Basri Aktepe daha önce bizzat benim tarafımdan mahkemeye sunulan bir belgede davamızın, Ergenekon davasının ikinci davanın sanığı Adil Serdar Saçan tarafından emniyet içerisindeki Fethullah Gülen cemaati bağlantılı terör örgütü oluşumu çerçevesinde ihbar edilmiş hakkında proje grubu oluşturulmuş, çalışma yürütülmüş bir isimdir nitekim bu Fethullah Gülen cemaati bağlantılı hakkında proje oluşturulmuş, çalışma yürütülmüş şahıs ile daha sonra başbakanın güzide bürokratlarından biri olarak TİB’in başına getirilmişti. Şimdi biz bu Danıştay cinayetinin arkasında bizzat Ergenekon tertibi adı altında bu salona sığdırılmaya, hapsolunmaya çalışılan laik, Kemalist, Atatürkçü yurtsever aydınların, hükümet muhalifi aydınların bir tertip tarafından buraya hapsi öncesinde mutlaka bir bahaneye ihtiyaç duyulduğunu daha önce de ifade etmiştik. Çünkü ortada bir tek eylem dahi yok ki burada terör örgütünden bahsedilebilsin, bir terör örgütü olabilmesi için mutlaka bir cinayete, bir eyleme ihtiyaç var. O ihtiyaçta Osman Yıldırım ile Alparslan Arslan ile beraberindeki İslami yaşam tarzı olmadığı halde bu olaya bulaştırılmış diğer genç çocuklar ile beraber bu eylemin İslamcılar adına yapıldığını daha sonra da bunun Ergenekon tertibi olduğunu iddia etmek amacı ile bizzat hükümet çevreleri tarafından gerçekleştirilmiş sonrasında da üstü örtülmeye çalışılmış bir cinayet o yüzden zaten hükümet ısrarla ama ısrarla hedefi şaşırtmak üzere Danıştay cinayetini Ergenekon ile bağlamaya çalışıyor. Çünkü Danıştay cinayeti eğer Ergenekon davası ile herhangi bir şekilde irtibatlandırılamayacak olursa burada bir şiddet örgütünden, bir terör örgütünden bahsedemeyeceksiniz. Bu tertibe 2001 yılında Tuncay Güney’in ağzından alınan o mülakatın üzerine bu tertibe bir terör örgütü havası verebilmek için bir şiddet eylemine bir cinayete ihtiyaç vardı. Zaten Tuncay Güney’in ağzından iki bin bir yıllarda, iki binli yıllarda, iki bin bir yılında alınan o mülakatın ardından o operasyona niye başlayamadıkları da buradan açığa çıkıyor. O tarihte bir şiddet eylemi, bir cinayet yoktu, olsa idi o zaman gündeme getireceklerdi terör örgütü iddiasını ama sonra Osman Yıldırım ile Alparslan Arslan ile beraberindeki bu çocuklar ile beraber İslamcı süsü verilip ama gerçekte Ergenekon tertibine malzeme yapılmak istenilen bu tertip cinayeti işlenildi bakın şimdi, bugün sayın naip hakimin vermiş olduğu raporu bizde okuduğumuzda artık taşları yerine koyup büyük resmi daha büyük bir çıplaklığı ile netliği ile görebiliyoruz. Şimdi geriye dönüp bakmak lazım bakın Alparslan Arslan ne diyor, üç beş yıl yatıp çıkacağız diyor. Osman Yıldırım’da aynı inançta. Şimdi Osman Yıldırım bombaları verip bu çocukları Cumhuriyet gazetesine gönderdiğinde ne diyor? Derin devletin adamıyım ben diyor, korkmayın diyor olay güvenlikli bir mahalde gerçekleştirilecek bir eylemdir diyor. Osman Yıldırım Ankara’da emniyet huzurunda çıktığında ilkin Cumhuriyet ifadesini reddediyor ama orada hemen önüne Cumhuriyet gazetesi sırasında o saldırılar sürecinde gerçekleştirmiş olduğu telefon görüşmelerini koyuyorlar. Şimdi bakın aynı çerçevede Danıştay’da elde olunan o güvenlik kamerası kayıtları silinerek deforme edilerek bozuluyor, siliniyor. Niye ben şuna inanıyorum ona da Osman Yıldırım’a verilen söz gereğince olayın bir gün öncesindeki keşif vesair görüntüleri silmeye çalıştılar ve hatta hatta ben İsmail Yıl, Osman Yıldırım’ın da Danıştay binası içerisine giriş çıkış yaptığından da şüphe etmiyor değilim. Çünkü baz istasyonu kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla Osman Yıldırım Danıştay cinayeti işlendikten sonra Alparslan Arslan binadan çıkartılana değin dışarıda gözcü, o baz istasyonu kayıtları olayın oluşu, Alparslan Arslan’ın bina içerisinde bir bir buçuk saat kadar alıkonulmuş olması daha sonra olay yerine gelen erken vesaire sonrasında binadan tahliye edilip emniyete götürülmesi tam o sıralarda Osman’ın telefon kayıtlarının sinyal vermeye başlayıp baz istasyon değiştirdiği, bütün bunlar dikkate alındığında gerçekte Danıştay cinayetinin burada bu sanıklara atılı terör örgütü suçlaması için bir dayanak oluşturmak amacı ile bizzat bu davayı tertipleyenlerce işlettirildiği akla geliyor. Ben bundan da kendi adıma eminim, bu cinayetin arkasında ben nihayetinde daha önce de beyanda bulunmuştum aralarında emniyette yuvalanmış Fethullah Gülen cemaati terör örgütü bağlantılı bir takım polisler Tuncay Güney’in abisi, hamisi, banisi olan MİT’ten atılma o Amerikancı Mehmet Eymür’ür artığı bir grup MİT’çi ve adli yargıda yargıda yuvalanmış adli teröristler de olduğu halde bu bir Amerikancı terör örgütünün el birliği ile işlediği cinayettir. Şimdi o cinayetten bu salondakiler mesul tutulmaya çalışılıyor ve bu cinayetin huzurdaki sanıklar ile irtibatını teşhis etmeye dönük olarak önünüzdeki dosyada var olan deliller nelerdir. Bir tek Osman Yıldırım’ın gizli tanık 9 adı altında verdiği beyanlar birde benim o sözünü ettiğim adını Nijerya CD’si koyduğum çakma hayalet delil CD başka ne var, hiç bir şey. Yani şimdi her şey ortadayken mahkemenizin ısrar ile Danıştay cinayetiyle Ergenekon davasını bir arada görmesi bu iki davayı birbirinden ayırt etmek, ayırmak yerine eften püften sebepler ile hakikaten bizlere güven yerine şüphe verici bir takım ağırdan almaları ile bu davaları daha uzun seneler ta ki seçime kadar sürmesi paralelinde de davanın eş savcılığa sunulmuş başbakanın Ergenekon davasının Danıştay ile irtibatından söz etmesi, içişleri bakanının bakın Danıştay sanıkları kimler ile yargılanıyor hatırlatması bütün bunlar yargı eli ile yürütülen bir tertip olduğu kanaatimizi her geçen gün biraz daha pekiştiriyor. O noktada mahkemeden bulunduğumuz taleplerin de çok bir anlamı olduğunu düşünmüyorum, çünkü bakın bugün 144. celsedeyiz ve 144. celseye kadar tüm sanıkların ve tüm müdafilerin beyanlarını aynı ile tekrar ediyorum daha ben ne söyleyeyim mahkemenize, mahkemenize savcılara söylemedim söz bırakmadık daha ne diyelim. Ama bakın burada bir yandan bu yargı üzerinden sürdürülen, yürütülen psikolojik harbi tarihe kayda geçmesi için bir yandan da müvekkilimin hiç öyle bir inancı ve umudu yok ama müvekkilimin yakınlarının bir avukatın desteğini aldıklarına olan inancıyla vicdanen kendilerini müsterih hissetmeleri çerçevesinde ben burada faaliyette bulunup güya beyanda bulunuyorum. Bir anlamı olmadığını bende biliyorum, bakın bir anlamı olmadığını size en somut biçimi ile nasıl örnekliyorum. Şimdi bu hayalet CD adını verdiğim, Nijerya CD’si adını verdiğim delil var ya o delil her şeyden önce, herkesten önce mahkemenizin üzerinde hassasiyetle durması gereken, sahiplenmesi koruması gereken bir delil, o delilin dosyanızın içerisinde yer almadığını ben tespit ettim. 2 yıla yakın süredir tam 14 kez kavga dövüş o delillin bulunması için ısrarla talepte bulundum, kah kabul edildi, kah reddedildi. Yazılan yazılara cevap alınamadı, tekrar tekrir için burada dil döktüm karşılıklı olarak atıştık, tartıştık nihayet 14 kere talepte bulunduktan sonra o çakma Nijerya CD’sinin bulunmadığı, aranıldığı ortaya çıktı. Ben sonrasında birkaç celse bekledim ki mahkeme için hakikaten sanıklara güvenilir adil bir yargılanma var hissini verebilecek bir hassasiyet gösterir de o delil için suç duyurusunda bulunur. Sanıklara da o suç duyurusu üzerinden bakın delillerimize sahibiz, dosyamıza hakkınızdaki aleyhinizdeki, lehinizdeki bütün delillere mukayyetiz havasını, kanaatini verir böylelikle mahkeme hiç olmazsa biraz olsun güven verir diye düşündüm. Bakın 51. DVD kırıldı, Alparslan Arslan’ın ofisinden çıkan ama zapta geçirildiği halde bugüne kadar hala bulunamayan bir yabancı kupür var o yok. Daha hangi birini sayayım.”

Söz almadan konuşmalar oldu anlaşılamadı.

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Hiç bir şey mülakatı yok, ne var ortada hiç bir şey yok, ortada kuvvetli suç şüphesi var, kuvvetli suç şüphesi var. O kuvvetli suç şüphesi de maalesef iki üyenin şahsında vücut bulmuş, ete kemiğe bürünmüş. Başka hiçbir şey yok, bakın bu CD’nin kaybının anlaşıldığı tarihten sonra mahkemeniz ne yaptı? Hiçbir şey, hiçbir şey yapmadı mahkemeniz ben bekledim çünkü o dosya sizin namusunuz, o dosya sizin mesleki itibarınız, mesleki haysiyetiniz her şeyiniz. Size de bir gün doğdu bir şans doğdu, onun için suç duyurusunda bulunaydınız bu sanıklara da bakın delillerinize mukayyetiz kanaatini vereydiniz ne yaptınız hiçbir şey. Ben suç duyurusu talebinde bulundum dedim ki dosyanızdan delil kaybolmuş bu delilin gereği ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunun dedim. Siz ne yaptınız hiçbir şey, unutturmaya çalışıyorsunuz. Var mı efendim yaptığınız bir şey, olur ya zapta geçmemiştir ben bilemiyorumdur, aydınlatırsınız bizleri sanıklar da mahkemenize biraz daha güven verici bir yaklaşımla bu salondaki yargılamanın devamına gayret gösterirler. Var mı mahkemenizin yaptığı bir şey efendim, hiçbir şey yapmadınız. O dosyadan bir delil kaybolmuş, o dosyadan bir delil kırılmış, mahkeme üyelerinin hiç umurunda değil, niye çünkü bu yargılama sonrasında mahkemenizin bir hüküm vermek gibi bir gayreti yok. Amacı yok, amaç bu yargılama üzerinden burada ki Kemalist, aydın hükümet muhaliflerinin esaretlerini olabildiğince uzun süre ile kanunsuz ceza olarak uygulayabilmektir.”

Mahkeme Başkanı:”Avukat bey, bunları şahsi düşünceleriniz olarak yorumluyoruz.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Elbette şahsi düşüncem efendim, elbette şahsi düşüncem.”

Mahkeme Başkanı:”Bunları kendi yorumunuz olarak kabul ediyoruz.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Elbette efendim, elbette şahsi düşüncem.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun devam edin.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Müvekkilimin adına avukat sıfatı ile beyanım dosyada.”

Mahkeme Başkanı:”Söylediklerinizin hiçbirine katılmıyoruz.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Kanıtlayın efendim, kanıtlamadığınızı.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu, anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı:”Doğu bey olduğunuz yerden konuşmayın, deminden beri konuşuyorsunuz. (1 kelime anlaşılamadı) zorunda kalmayın lütfen.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim katılmadığınızı kanıtlayınız, katılmadığınızı kanıtlayınız. Niçin bir suç duyurusunda bulunmadınız, ucunun nereye varacağını biliyor musunuz? Yapacağınız suç duyurusu üzerine o suç duyurusunun nereye varacağını, ucunun kime dokunacağını biliyordunuz da onu mu korumaya çalışıyorsunuz?”

Mahkeme Başkanı:”Sizde başvurabilirdiniz.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim her şeyi biz yapacaksak bırakın tahliye kararlarını da biz verelim. Zeynep soruyor siz yapın, ben soruyorum siz yapın, e siz ne yapıyorsunuz.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Önemliyse yaptırın siz.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Nasıl?”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Siz önemli mi görüyorsunuz bunu?”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Önemsiz mi?”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Siz önemli mi görüyorsunuz?”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Önemsiz mi?”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yok, ben size soruyorum yani önemli görüyor musunuz bunu?”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Sorduğunuz soru hakikaten abes, böyle bir soru olur mu?”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Önemli görüyor musunuz siz bunu?”

Mahkeme Başkanı:”Önemli görüyorsanız, siz de suç duyurusunda bulunabilirsiniz.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yapın yani.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Yani bir hakim dosyasından kaybedilen bir delilin izini sürmek noktasında sus pus kalıpta.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Beyefendi eğer.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Avukatın buna ilişkin beyanına, önemsiz mi önemli mi diye tartışıyorsa, avukatla o mahkemeye söyleyecek söz olmaz.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Eğer önemli görüyorsanız, bunu yapın diyoruz biz, yani suç duyurusunda bulunun diyoruz.”

Mahkeme Başkanı:”Peki siz niye yapmadınız?”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bizim bu konuda.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Tepkiyi görüyor musunuz, siz niye orada oturuyorsunuz diyor, hukuk bilmeyenlerin tepkisi bile bu. Hukuk bilen birinin tepkisi ne olur biliyor musunuz?”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Beyefendi acı tepki.”

Mahkeme Başkanı:”Seyircilerin söze karışma hakkı yok, lütfen dinleyin.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Ajitasyon diyorsunuz hala buna, hala buna ajitasyon diyorsunuz. Siz buna ajitasyon derseniz burada ben size hukuk sınırları içerisinde söyleyecek söz bulamam.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Beyefendi bizim, bizim bu konudaki ara kararlarımız bellidir.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Nedir ara karar, var mı bu konuya ilişkin burada ara karar.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Ara kararlarımız bellidir.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Var mı ara kararınız.”

Mahkeme Başkanı:”Gerekçelidir, gerekçelendirilmiştir yazılıdır ne olduğu.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Var mı gerekçeniz yok, gerekçeniz de yok, gerekçeniz de yok.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı:”Efendim, oturduğunuz yerden konuşmayın zapta geçmek için, bir dakika bir dakika siz avukat bey, avukat bey sözünü bitirsin size de söz hakkı veririm. Bir dakika zapta geçsin efendim bu şekilde zapta geçmiyor, bu şekilde zapta geçmiyor. Buyurun avukat bey.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Siz mi yok ettiniz, yoksa o delilleri.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Bulun bana oradan gerekçeli bahsi var mı? Bulun efendim madem böyle bir ithamınız isnadınız var bulun, yok.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim demek istediğimiz şu madem biz mahkeme olarak suç duyurusunda bulunmadık, siz niye takip etmediniz, siz niye suç duyurusunda bulunmadınız onu demek istiyor, hakim bey, onu diyor.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”İşte takip ediyor, insanı isyan ettiriyorsunuz takip ediyor işte.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim böyle takip edilmez savcılığa başvurun.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Mahkemenizin hakikaten hukuk sınırları içerisinde değerlendirebileceği bir söz bulamıyorum.”

Mahkeme Başkanı:”Oturun, lütfen oturun Kemal Bey lütfen oturun. Lafını bitirsin devam ederiz. Doğu bey lütfen sizin (1-2 kelime anlaşılamadı)”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”(birkaç kelime anlaşılamadı) fikirle alakası yok terk edin o kürsüyü.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim zapta geçmesi için ayağa kalkın, mikrofonla konuşun.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Peki sıra alacağım, konuşacağım.”

Mahkeme Başkanı:”Tabi veririz. Buyurun avukat bey, devam edin.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Bakın iyi niyetle şunu aklıma getiriyorum. Acaba siz o malum iftar yemeğinde aynı tabaktan Cezayir hurmasını bölüştüğünüz Zekeriya Öz’ü mü koruyorsunuz? Ucunun nereye varacağını bildiğiniz için mi korkuyorsunuz?”

Mahkeme Başkanı:”Efendim ucu nereye varırsa varsın biz yargılamamıza devam ederiz sonucu ne olursa olsun, araştırırız bundan emin olun.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Bakın ben zül addediyorum bunu avukat olarak hakim ile Cumhuriyetin mahkemesinde ulus adına karar verecek olan mahkemede hakim ile bunu tartışmaktan utanç duyuyorum.”

Mahkeme Başkanı:”Biz Cumhuriyetimize, anayasamıza, kanunlarımıza sizlerden daha fazla bağlıyız, bundan emin olun.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Gösterin, bir suç duyurusunda bulunmaktan aciz misiniz?”

Mahkeme Başkanı:”Devam edin, söyleyeceklerinize devam edin.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”(1-2 kelime anlaşılamadı) bunu kapatıyorum. Bu tarihe sizin hukuki ayıbınız, hukuki ayıbınız olarak geçmiştir.”

Mahkeme Başkanı:”O sizin yorumunuz devam edin.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Elbette ki benim yorumum, elbette ki benim yorumum. Ama şunu da hiç unutmayın sizi değil evlatlarınıza, torunlarınıza bile bu hukuki utançtan kurtaramayacaksınız. Gittiğiniz her yerde ama her yerde bu utancı ensenizde taşıyacaksınız.”

Mahkeme Başkanı:”Utanılacak herhangi bir şey yapmıyoruz avukat bey.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Daha ne yapacaksınız delilinizi kaybediyorsunuz, sorunca da söz siz yapaydınız, o zaman siz ne yapıyorsunuz.”

Mahkeme Başkanı:”Yarım saat süreniz var sözlerinizi tamamlayın buyurun.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Şimdi bu sözlerimi herhangi bir surette tahliye beklentisi ile dile getiriyor değilim. Diğer taleplerim de vardı, o taleplerimi bir yana bırakıyorum burada lüzumsuz bir gerginliğe taraf olup salondaki gergin bu atmosferi daha fazla tırmandırmanın doğru olmadığını düşünüyorum.”

Mahkeme Başkanı:”Konuşabilirsiniz sakin sakin konuşup dinleriz buyurun taleplerinizi alalım.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Ben konuşurum da sizde o tahammül o hassasiyet yok efendim o yüzden konuşmuyorum. Çünkü benim gocunacak hiçbir yanım yok.”

Mahkeme Başkanı:”Ama söylediğiniz sözler amacı, amacı aşan sözler söylüyorsunuz o nedenle müdahale ediyoruz.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Ben burada, ben burada müvekkilimin hukuk, adaleti ve Atatürk ilkelerini, Türk Silahlı Kuvvetleri temelince vücut bulan Türkiye Cumhuriyeti Temel İlkelerini savunuyorum siz.”

Mahkeme Başkanı:”Aynı şeyleri savunuyoruz efendim, aynı şeyleri savunuyoruz.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Ama yazık ki karşı karşıya hasım olmuşuz. Şimdi bakın efendim bakın efendim neyse bu lüzumsuz polemiğe girmeyelim.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Mahkeme kimse ile hasım değil siz dahil hasım değil. Hasım olamayız biz, siz dahil yani o kadar laf söylemenize rağmen.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”müvekkile, müdahil ve hasımız, müdahiliz ve hasımız Türkiye Cumhuriyeti hukuk tarihinde sizden başka bir hakim yoktur ki bu kadar ısrar ile bu kadar sistematik olarak reddedilsin.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”O sizin görüşünüz.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Gördünüz mü, burada sanığa siz o güveni, o güveni verememişsiniz, verememişsiniz.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bir avukat olarak, bir avukat olarak müvekkiliniz lehinde konuşabilirsiniz, o kabuldür. Savunma kapsamında bu tür konuşmalarınız tabidir.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”İşçi partisine olan düşmanlığınız sizi kapak haberi yapmış olması lazım.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim herhangi bir düşmanlığımız yok, nereden çıkarıyorsunuz.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Kimseye düşmanlığım yok, benim.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Düşmansınız efendim.”

Mahkeme Başkanı:”Lütfen, lütfen.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”İşçi partisine falan hiçbir partiye düşman değiliz beyefendi.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Kapatalım bunu, kapatalım geçiyorum beyanıma geçiyorum. Şimdi bakın 144 celsedir, sanıklara ilişkin avukatlar olarak bizzat sanıklar olarak dile getirdiğimiz tahliye taleplerimizi her keresinde siz iki üye hangi gerekçe ile reddettiniz. Bakın okuyorum, dosya kapsamı her sanığa iddianamede isnat olunan suçlamalar ve bunlar ile ilgili sevk maddeleri delillerin tamamen toplanmamış ve sanıkların halen savunmalarının bitmemiş olması atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı devam etmekte ve bu suçların da CMK’nın 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine bu sizin 144 celsedir her keresinde tahliye taleplerinin reddettiğiniz sırada kullandığınız, dile getirdiğiniz matbuu tutukluluğun devamı tahliye taleplerinin reddi gerekçesi. Şimdi her bir sanık açısından bunu ayrı ayrı tartışırım ama dedim ya ben burada bir yandan bu yargı üzerinden sürdürülen bu psikolojik harbi teşhir için buradayım. Bir yandan da müvekkilimin annesinin salonda bulunan müvekkilimin ablasının vicdanen kendisini huzurlu hissetmesi için ablalarına tuttukları avukatın yapmış olduğu gayretlere tanık olmalarını sağlamak. Şimdi bakın o yüzden çok daha vahim örnekleri var, bir tanesi Fikret Emek komutanımız. Fikret Emek Komutanın acaba Ergenekon terör örgütü ile ilgili olarak hangi irtibatını buldunuz? Hiçbir irtibat o yüzden de tuttunuz tepeden örgüt lideri olduğunu iddia ettiğiniz isme bağladınız. Şimdi var mı bir kanıtınız yok, ama eğer Fikret Emek komutanımıza, terör örgütünün liderine yandan çıkarttığınız bir çubuk ile bağlayamasaydınız burada tutmanız mümkün olur muydu? Yok.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim herhangi bir yere bağladığımız yok, yargılama devam ediyor. Verilmiş herhangi bir karar yok. “

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Ben iddianamede konu, kabul ettiğiniz iddianameden bahsediyorum, kabul ettiğiniz iddianameden bahsediyorum.”

Mahkeme Başkanı:”O iddia ediliyor zaten iddianame adı üstünde iddia ediliyor.”



Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Var mı hiçbir şey yok, ama burada tutuklu, yoksa sahibi olduğu silahlardan ötürü çoktan tahliyesi gerekirdi. Diyorum ya her bir sanık açısından ayrı ayrı bir takım gerekçeler olabilir ama ben şimdi müvekkilim Sevgi Hanım için konuşuyorum. Bakın dosya kapsamına müvekkilimin hakkında tutukluluk kararının devamı için bahane ediyorsunuz. Dosya kapsamında ne var, müvekkilimin Cumhuriyet bayramını tebrik için bir takım Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli subaylarına göndermiş olduğu mesajların dışında Cumhuriyet Bayramları tebrik mesajları dışında müvekkilimin dosyasında ne var söyleyeyim. Bir de dondurma tarifi var, başka başka bir şey yok ama müvekkilim burada tutuklu ve bu da sizin tutuklama gerekçeniz. Ha ne var başka, müvekkilimin Türkiye’de ki misyonerlik faaliyetleri adı altında yürütülen, casusluk faaliyetlerine karşı dikkat çekmek üzere kendi dinini mensubu bulunduğu dini bahane ederek yürütülen casusluk faaliyetlerine dönük olarak hazırlamış olduğu çalışmaları sonrasında Harp Akademilerinde misyonerlik faaliyetleri üzerinden sürdürülen casusluk faaliyetlerine karşı dikkat çekecek bir takım konferansları düzenlemiş olmak. Bu mudur dosya kapsamında müvekkilimin tutukluluğunun devamını gerektiren nedenler. Başka ne var? Yok ama siz var olduğunu iddia ediyorsunuz, açıklamıyorsunuz da. Şimdi var sayalım ki dosyada hakikaten müvekkilimin tutukluluğunun devamını gerektirecek bir takım sebepler var. Siz burada elini vicdanına, namusuna koymuş hakimler olarak bir tutuklunun biran önce yargılamasını yapıp suçlu ise cezasını vermek değil ise beraatını ve tahliyesini sağlamak ile mükellef değil misiniz? Peki ne yaptınız siz benim müvekkilimin tutukluluk kararını devamına ilişkin kararınızı gözden geçirirken, hakikaten müvekkilimin hakkında sahip olduğunuz kuvvetli suç şüphesini ortadan kaldıracak yargılamaya herhangi bir yenilik katacak, müvekkilime ilişkin herhangi bir soru sordunuz mu müvekkilime? Yok. Ne yaptınız? Hiçbir şey, dosyada bekliyoruz hep beraber bekliyoruz. Ben kalkıyorum beyanda talepte bulunuyorum, siz aynı matbuu gerekçe ile tahliye talebini reddediyorsunuz. Bugüne kadar müvekkilime bir tek soru sordunuz mu? Yok. Müvekkilim ile ilgili bir tek yazışma yaptınız mı? Yok. Peki dosyada müvekkilimin tutukluluğunu devam ettirmenizi haklı kılan sebeplerin varlığını madem tespit ettiniz bunları ortadan kaldırmak için niçin çaba harcamıyorsunuz. Cevap ortada o kaybettiğiniz delil hakkında niçin çaba harcamıyorsanız, müvekkilimin tutukluluğunun devamı için de o yüzden çaba harcamıyorsunuz. Şimdi bir başka, bir başka gerekçeniz nedir? Diyorsunuz ki delillerin tamamen toplanmamış ve sanıkların halen savunmalarının bitmemiş olması, müvekkilimin savunmasının bittiği tarihi ben bile unuttum. Müvekkilimin hakkında toplanacak daha ne delil olacak, müvekkilim tutuklanmadan, gözaltına alınmadan çok çok evvel zaten teknik takipteydi. Aylarca müvekkilimin gayet samimi, gayet içten olduğu ve bugün de bizlerin reddetmediği telefon görüşmelerinde müvekkilimin samimi beyanları ortada bu beyanlar üzerinden herhangi bir surette kendisine verilmiş bu kanunsuz cezanın tutukluluğun devamı hali ile uygulamasının sürdürülmesine imkan sağlayacak bir dayanak var mı? Yok. Ama bakın müvekkilime ilişkin telefon görüşmeleri üzerinden yapılan değerlendirme raporunda yer verilen o satırı hatırlayın, ne diyordu kendi ideolojileri çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı seçimi çalışmalarında faaliyet gösterdiği yani bu iddianameyi yazanların ideolojileri paralelinde bir çaba harcamadığı için müvekkilim karşı ideolojinin mensubu olduğu için burada tutsak olarak bulunduruluyor. Savcılar iddianamede kendi ağızları ile ifade etmişler, kendilerinin ki ideoloji müvekkillerimizinki ergenekoloji. Şimdi bu iddianamede müvekkilimin tutukluluğunun devamını gerektiren bu matbuu gerekçede delillerin tamamen toplanmamış olması bahsi çerçevesinde şunu sormak istiyorum. Acaba mahkemenin bu salondan yeni yeni Ümit Sayın’lar çıkması gibi bir beklentisi talebi mi var? Daha ne delil olacak, beklediğimiz delil nedir? Delil mi icat edilecek, birilerine süre mi veriliyor, birilerine zaman mı kazandırılıyor? Her şey ortada, her şey ortada. Ha bu Ergenekon hukuku sayın Doğu Perinçek bu Ergenekon hukuku ona da eyvallah ama o da mümkün değil, ona da eyvallah ama o da mümkün değil. Şimdi bir başka matbuu tahliye taleplerinin reddi, tutukluluk halinin devamı gerekçeniz o nedir? Atılı suçun işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphesinin varlığı, bakın mahkememizin başkanı sayın Köksal Şengün bu şüpheyi taşımıyor. Hukuk subjektiftir, elbette ki siz Köksal Bey gibi, siz Sedat Sami Bey gibi düşünmeye bilirsiniz ama bakın hepimiz aynı kanundan, aynı hukuk fakültelerinde aynı hocalardan gördük bu dersleri. Nasıl oluyor da birisinin tahliyesi için mesleki kıdemi ile, bilgisi ile, görgüsü ile başkanlık sıfatını kazanmış bir başkan tahliye istiyor, kuvvetli suç şüphesinin ortadan kalktığını söylüyor da bunu mesleki kıdemi kadar sahibi yaşı bulunan üyeniz ve siz kendinizde var görüyorsunuz. Bu nasıl yanardöner bir kuvvetli suç şüphesi, nasıl oluyor da başkanda görülmüyor sizde görülüyor hukuk bu kadar mı subjektif, yoksa siz boynuz kulağa geçer biz Köksal Şengün’den daha iyi hukukçu olduk mu diyorsunuz. Sanırım bu çok isabetli bir yorum olacak. Şimdi Sayın Köksal Şengün’ün bu beyanlarına, bu taleplerini dile getirdikten sonra kendisini Ergenekoncu, Balyozcu olarak suçlanması gerçeği karşısında sizin gösterdiğiniz korku ve tereddüdü bir nebze anlayabilirim belki ama Köksal Şengün’ün gösterdiği cesareti o kürsüye oturan her hakimin göstermesi gerektiğine inanıyorum ben. Şimdi Köksal Şengün ne diyor tahliye taleplerinin gerekçesinde, üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine, mevcut delil durumlarına, yattıkları sürelere haklarında isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimaline tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olup, tutukluluktaki makul sürenin de aşılmış olması ve de toplum içerisindeki konumları da dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı ve de gerekirse haklarında adli kontrol uygulamasının da düşünülebileceği. Bakın şimdi Köksal Şengün’ün bu tahliye talebine ilişkin gerekçelerine karşılık sizin ayak diremenizin gerekçeleri nedir açıklamıyorsunuz, niye ihsası rey olur. Tamam açıklamayın burada yargılamaya bir yenilik katın, burada benim müvekkilimin hakkındaki yargılamayı biran önce sonuçlandırmak, vicdanınızdaki o kuvvetli suç şüphesini biran önce ortadan kaldırmak için bir yargılama faaliyeti gösterin, çaba harcayın siz ne yapıyorsunuz hiç bir şey. Siz bizi bekliyorsunuz, biz canımızı dişimize taktık, çaba harcıyoruz ama sonuç alamıyoruz o yüzden de celseye başladığımızda 144 celsedir beyan ettiklerimizi bir daha aynen tekrar ediyoruz diyoruz. Şimdi Köksal Şengün’ün aksine acaba siz tahliye taleplerine ayak direyen iki üye henüz tutuklamadan beklenen gayenin müvekkilimin hakkında sağlanmış olmadığını mı düşünmektesiniz. Siz müvekkilimin tutukluluğundan, tutukluluğunun devamından hangi gayeyi beklemektesiniz. Yoksa Köksal Şengün’ün mesleki kıdemine, bilgisine, görgüsüne dayanarak dile getirdiği bu talebin ardından size Köksal Şengün’ün gerekçesindeki bu gerekçeyi, sizin gerekçenizi soruyorum. Nedir müvekkilimin tutukluluğunun devamından beklediğiniz gaye? Bu gayeye ilişkin benim şahsi kanaatlerim var, müvekkilim Fener Rum Patrikhanesinin açılışına kaya gibi engel olmayı başarmış, Atatürk’ün emaneti Papa Eftimin kızı o noktada biliniyor ki müvekkilim dışarıda olursa hiçbir surette Heybeli Rum Okulu açılamayacak. Ama başbakanında Heybeli Rum Okulu için Avrupa birliğine verdiği sözler var, müvekkilim o yüzden burada ben onu biliyorum. Gaye de o, önümüzdeki günlerde o Fener Rum Patrikhanesine ilişkin düzenlemeler sonrasında müvekkilimi tahliye edeceksiniz, ben de o zaman size soracağım, diyeceğim ki ben defaatle size sordum bunu 2008’in Ekim’inde de sordum, 2009’un Mart’ında da sordum. Bugün müvekkilimi tahliye etmiyorsunuz, tahliye ettiğiniz gün size soracağım diyeceğim ki o gün müvekkilimi niye tahliye etmediniz o günden bugüne değişen ne oldu diyeceğim. Bugün lütfen o günlere dönük bir cevapta hazırlayın beraberinizde. Şimdi.”

Mahkeme Başkanı:”Sözlerinizi tamamlar mısınız, süreniz dolmak üzere.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Devam ediyorum, şimdi sayın Köksal Şengün tutukluluktaki makul sürenin aşılmış olduğunu tespit ederek tahliye talep ediyor. Siz ise aksi kanaatte olduğunuz için müvekkilimin tahliye talebini reddedip tutukluluğun devamını istiyorsunuz. Acaba size göre tutukluluktaki makul süre nedir? Yasada tanınan, çizilen sınırın en üst seviyesi midir, ondan 3 ay evveli midir, yoksa 6 ay evveli midir? Yargılamada bu saatten sonra bir yenilik bir değişme de beklemiyoruz. Dolayısıyla benim bu soruyu sormak hakkım, buna cevap vermek de sizin göreviniz ama siz birçok göreviniz olduğu gibi bunu da yerine getirmiyorsunuz.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim CMK’da sizin sorma hakkınız diye bir şey yok, mahkeme heyetinin de böyle cevaplama diye bir söz konusu değil. Usulde öyle bir şey yok olmayan bir şeyi talep ediyorsunuz.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Var efendim adil yargılama hakkı size görev olarak verilmiş. Ben burada adil yargılama hakkından bahsediyorum, müvekkilimin adil yargılanma hakkı var. Müvekkilim burada sanki düşman topraklarında bir esirmişçesine yargılanıyor ben onun kavgasını veriyorum burada.”

Mahkeme Başkanı:”Sözlerinizi tamamlayın süreniz dolmak üzere.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Sayın Köksal Şengün müvekkilimin toplum içerisindeki konumunu da dikkate alarak bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphesinin bulunmadığına inandığını ifade ediyor ve bu sebeple tahliye talep ediyor. Siz aynı kararda olmadığınız için müvekkilimin tahliye talebini reddediyorsunuz. Peki Süleyman Esen’in daha burada sorgusu bile yapılmadan onun tahliyesini kararlaştırdığınızda hiç mi müvekkilimin Süleyman Esen kadar mali, içtimai konumu sizlere müvekkilimin kaçmayacağı yolunda kanaat uyandırmadı, vermedi.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı:”Doğu Bey not alın daha sonra söylersiniz, tamam daha sonra söylersiniz.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Bunları duyun, duyun, duyun.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim duyuyoruz, biz her söyleneni duyuyoruz.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Duymak bir şeyi değiştirmiyor, duymak hiçbir şeyi değiştirmiyor.”

Mahkeme Başkanı:”Avukat bey sözlerinizi tamamlayın süreniz doldu lütfen buyurun.”

Sanık Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Şimdi şunu söyleyeyim size, beyanlarım bitti ama size şunu da söyleyeyim. Sayın Köksal Şengün ile lüzumsuz polemiklere girmek istemediğim için bu konuda her keresinde özenli davrandım, ama dediğim gibi taleplerim bittiği için burada kesiyorum yoksa şunu size söyleyeyim. 480 klasör dava eki olacak, 2500 sayfa iddianame olacak, 2 yıl süren yargılama olacak, 3 yıl süren tutukluluk olacak, sonra siz kalkacaksınız benden yarım saat süre ile savunmamı sınırlamamı isteyeceksiniz böyle bir kurala benden hukukçu olarak icabet etmemi, uymamı beklemeyin. Yeri gelir bu salonu beraberimde getirdiğim zincirle kendimi masaya kelepçelerim, buradan beni jandarma marifetiyle de atamazsınız atsanız da o ancak size yakışır bir davranış olur. Ha şunu söylüyorum bütün bu salonda yaşadığımız süreçten sonra söyleyecek bir tek söz kalıyor, Adalet Mülkün Temelidir. Kim inanır buna Kadir İnanır.”

Mahkeme Başkanı:”Doğu Bey buyurun, Oktay bey lütfen siz konuştunuz. Doğu Beyi konuşturalım.”

Sanık Oktay Yıldırım söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı:”Hayır lütfen.”

Sanık Doğu Perinçek söz istedi verildi:”Şimdi önce şunu söyleyim. Süleyman Esen tahliye oldu çünkü örgütten yani bütün bu tertipleri yapan örgütten, örgütten olduğu için örgütten olanlar o Gladio örgütüne bağlı olanlar ve Türkiye’nin başına bu çorabı örenler ve Newsweek’in yazdığı gibi Türk ordusunu yenmek gibi sonunda hüsran ile sonuçlanacak bir planın içinde olduğu için tahliye olmuştur. Bu benim kesin kanaatim.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim tahliye gerekçeleri kararda belli zaten.”

Sanık Doğu Perinçek:”He kesin, kesin kanaat. Ha şimdi bakın bugün sayın avukat Zeynep Küçük’ün açıklaması çok önemli örgütü çıkarttı. Sizin çok önem verdiğiniz telefon dinlemeleri ile bakın öbür tarafta bütün telefon dinlemeleri bende burada hukukçu olarak izliyorum, bir sanık olarak değil ben sanık kabul etmiyorum kendimi. Siz efendim Osman Yıldırım’dan bombayı aldılar falan filan bütün baz istasyon raporları çürüttü ama siz kasıtlı olarak, kasıtlı olarak bu davada verilen misyonu yerine getirmek için uzatıyorsunuz, konuşuyorsunuz. Bilmem ne Orhan Karadeniz çatır çatır yürütmüş bitirmiş, siz başka bir iş yapıyorsunuz. Zeynep Küçük’ün bugün konuşması bütün delilleri ile örgütsel bağları ortaya çıkartmıştır, bakın bütün delilleri ile bunu, bunu bir tespit olarak söylüyorum. Şimdi talebim şudur, sayın avukat Vural Ergül’ün konuşmasında sözünü ettiği dava dosyasından kaybolan delillerin ve kırılan, yok edilen gene yoğun diskin ortadan kaldırılmasından sorunlu olması dolayısıyla İstanbul 13. Ağır Ceza mahkemesi başkanı Köksal Şengün, Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese ve Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu hakkında soruşturma açılması gerekir. Mahkemenizin tanık olduğu içinde yaşadığı bir durumdur, bunun hakkında karar vermenizi istiyorum. Siz diyorsunuz ya sizde araştırın, bir mahkeme dosyası kimden sorulur benden mi sorulur. Ergenekon mu geldi kırdı o delili? Benim kafamda uyanan şüphe şudur, sizler kırdınız ben bundan şüpheleniyorum. Samimi olarak söylüyorum, benim şüphem hemen ilk önce nedir bir mahkeme dosyasında bazı deliller yok ediliyor ve kırılıyorsa ilk şüphelendiğim insan o mahkemenin başkanı ve üyeleridir. He o yargılanır kimin bunda dahili var veyahut da onlardan habersiz birileri fareler mi girdi onları kırdı bu ortaya çıkar. Ama ilk şüphelenilecek kuvvetli şüphe diyorsunuz ya işte kuvvetli şüphe budur. Bakın burada bir örgüt yok, ne kuvvetli şüphesi bir örgüt yok, örgüte dair hiçbir şey çıkmadı ve çıkmaz yok çünkü örgüt biliyoruz biz. Bir örgüt yok, kuvvetli ama siz öyle bir ruh hali yarattınız ki sanıklarda efendim sen kimi tanıyorsun kime selam verdin bilmem ne falan, ya bir örgüt yok kime selam verirse versin. Kimle tanışırsa tanışsız, isterse bomba çıksın, isterse top tüfek çıksın bir örgüt yok bunu görmemesi bir insanın mümkün değil. Bunu söyledim size 3 tane çoban getirin bunu üçüncü gün görmüştü, görür sizler de gördünüz ha buradan şuraya varıyorum siz bir misyonun insanısınız. Bunu görmeme misyonu size yüklenmiş, bunu görmemeniz için bu kürsüye oturtulmuşsunuz. Ben bunu tespit ediyorum, başka bir şey tespit etmek mümkün değil. Ben burada hayretler içinde sanıkları seyrediyorum, geliyorlar çırpınıyorlar onu ispat bunu ispat şeyler gösteriliyor falan. Karşıda bunu anlamayacak anlamamak için tayin edilmiş bir heyet var. Şimdi kim sorumlu olacak siz.”

Mahkeme Başkanı:”Kısaca alalım yani.”

Sanık Doğu Perinçek:”Bitti.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”

Sanık Doğu Perinçek:”Kim sorumlu olacak o kaybedilen delillerden sizin namusunuz o dosya, sizin evinizdeki bir şey kaybedildiği zaman kimdir sorumlu olan o evdeki insanlardır, sizsiniz. Siz sorumlu değilsiniz de kim sorumlu, Çatalca’daki icra müdürü mü sorumlu, Çatalca’daki icra müdürü mü sorumlu?”

Mahkeme Başkanı:”Efendim dosyada herhangi bir şey kaybolmaz biz araştırırız, gereğini yaparız.”

Sanık Doğu Perinçek:”E kayboldu işte ortada her şey.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun, buyurun.”

Sanık Doğu Perinçek:”Talebim hakkında akşam karar istiyorum, veyahut terk edin gidin bırakın bu kürsüyü.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim herhangi bir.”

Sanık Doğu Perinçek:”Yapamadığınız bir işi yapmayın.”

Mahkeme Başkanı:”Efendi herhangi bir kastımız, misyonumuz yok. Biz burada hukuki yargılama yapıyoruz.”

Sanık Doğu Perinçek:”Yok kastınız çok açık, bakın beni bu akşam tahliye edin benim bu kanaatim değişmez. Beni bu akşam tahliye edin ben ne derim biliyor musunuz yukarıdan emir geldi tahliye ettiler derim, sizin adalete ve hukuka dayanan bir karar verme yeteneğiniz, iktidarınız ve iradeniz ve bilinciniz ve vicdanınız ve sorumluluğunuz olmadığını ben deneyler ile gördüm ben size yalan söyleyemem. Sayın hakimler siz yüce hakimlersiniz şöyle vicdanlısınız, böyle ben bu yalanı size söyleyemem. Sonra bunun bana hesabını sorarlar, tarih bunun bana hesabını sorar. Ve siz kaybettiniz, bakın bir daha söylüyorum. Siz kaybettiniz Türk milleti kazandı, siz kaybettiniz göreceksiniz. Siz yargılanacaksınız, suçlarınızın cezalarını çekeceksiniz biz de aklanacağız aslanlar gibi bunu size bir kere daha söylüyorum. Siz Türk ordusunu falan yenmeye kalktınız, mümkün mü sizin onu yapmanız. Amerika diyor ki ben bunlara dayanarak Sedat Sami, Hasan Hüseyin bilmem ne beylere dayanarak Türk ordusunu yendim gazeteler yazıyor. Anlı şanlı gazetelere geçiyorsunuz, Türk ordusunu yenen kahraman şeyler olarak, beyler olarak. Sizin böyle bir kabiliyetiniz var mı, sizin bunu başarmanıza imkan var mı? Karar istiyorum.”

Mahkeme Başkanı:”Doğu Bey kimse bize talimat veremez. Lütfen çok uzuyor, çok çok uzuyor, çok uzuyor. Siz daha önceden konuştunuz Oktay Bey, hayır ben sizi (1 kelime anlaşılamadı).”

Sanık Oktay Yıldırım söz istedi verildi:”İthamınız var, bana ithamınız var, az önce ithamda bulundunuz. Müsaade etmezseniz söyleyemem sayın başkanım, şimdi böyle zorla almak zorunda kalırız. Biz Cumhuriyetimize ve anayasamıza sizlerden daha bağlıyız dediniz az evvel avukat Vural Ergül’e sizlerden daha bağlıyız derken kimi kastettiğinizi lütfen açıklar mısınız?”

Mahkeme Başkanı:”Yani sizin hepimiz aynı şekilde bağlıyız Cumhuriyetimize, anayasamıza, kanunlarımıza.”

Sanık Oktay Yıldırım:”Ama az önce dediniz ki, sizlerden daha bağlıyız.”

Mahkeme Başkanı:”Her Türk vatandaşı nasıl bağlı ise bizde bağlıyız, herkesten daha fazla bağlıyız, o manada söylüyorum, bir art niyet yok, buyurun.”

Sanık Oktay Yıldırım:”Bizi kastetmediniz yani.”

Mahkeme Başkanı:”Hayır buyurun. Yani herkesi kastediyorum, o manada söylüyorum.”

Sanık Muzaffer Tekin söz istedi verildi:”Konu ile ilgili arz edeceğim başkanım şimdi Yargıtay 9. Ceza dairesinin bu bozma kararının ilk mahkemesine bozma talebinde bulunan avukat Mehmet Ener girmedi ondan haberiniz var mı? İlk mahkeme görüşülmedi, haberiniz var mı sayın heyet? Yani şimdi kendisi için çok önemli bir karara girilmedi, niye girilmedi biliyor musunuz? Onu arz edeceğim, işte tertip şimdi Danıştay saldırısı olduktan sonra menfur saldırı, bir grup iş adamı Amerika’ya gidiyor, Tuncay Özilhan var, Mustafa Süzer var ve bunların içinde de Ahmet Kara isminde bir zat var. Ahmet Kara Fethullah Gülen’in Türkiye baş imamıdır, bunlar orada ticari, mesleki bazı görüşmelerden sonra Fethullah Gülen’in misafiri oluyorlar. Misafir olduktan sonra memnun kalıyorlar ayrılırken bu çok önemli daha önce de gündeme getirdim ama bu kadar açık değil, ayrılırken sizden bir ricam var diyor, bu Danıştay davasını halledin. Türkiye’ye geliyorlar, ben hukuk camiasından kimseyi tanımam doğru mu yanlış mı söylediklerimin teyidi için isimler arz ediyorum. Türkiye’ye geldikten sonra bu ekip, Mustafa Süzen’in kardeşi ve Ahmet Kara Mahmut Acar sayın yargıç doğru mudur? Kendisi HSYK başkan vekilliği yaparken köylüm ve hemşerim olan diyor Kalecikli isim veriyorum. Hasan Şatır’ın 11. Ağır Ceza Mahkemesine tayini için tavassutta bulunuyor. Bunlara şahadet edecek HSYK üyeleri de var, bu olay gerçekleştikten bir müddet sonra da kendileri Yargıtay 9. Daire Başkanlığına atanıyorlar sayın heyet. Bu görüşmelerin olduğu dönemde Yargıtay 9. Ceza Daire başkanı sayın yargıç Mahmut Acar, 11. Ağır Ceza’da da bütün duruşmalarda görev yapan zat başkan olmuş Hasan Şatır beyefendi. Bu görüşmeler oluyor, Hasan Şatır beyefendi bir ihsası rey yapıyor diyor ki bu dosya çok çetrefilli, karışık geldi ona 15 sayfalık iddianame ve dosyaya da vakıf olduğu için o zaman diyor ki bu dosya İstanbul’a gidecek ve dosya buraya geliyor. Aynı Yargıtay şimdi ki 9. Ceza Daire başkanı Mahmut Acar’ın İstanbul’da Mustafa Süzer’ler lehine bir yine tavassut hadisesine karıştığı için basına akseden olaylar var. Ve o zaman Beşiktaş’ta Ağır Cezada dürüst bir hakim 8. Ağır Ceza’nın alınıyor, yerine yanılmıyorsam 9 veriliyor ve BDDD, BDKK üyeliğine atanıyor. Ben burada haykırırken hep tertip tertip tertip diye biz çok saygılıyız ve bunu da devam ettireceğiz başkanım. Yani bir terör örgütü üyesi böyle bir haksızlığa maruz kalsa bu salonda çok daha değişik enstantaneler yaşanır. Herkes kendi eğitimi, bilgi, görgüsüne göre kendini savunmak için yırtınıyor ama maalesef bir karış, bir adım öteye gidemiyoruz. Ve hep diyorum işte Süleyman Esen’in avukatı Mehmet Ener’in ilk davaya girmemesinin tek nedeni bu organizasyonun tamamlanması içindir. Ondan sonra ki müteakip şeye girmiştir duruşmaya ve karar istedikleri gibi çıkmıştır, burada İstanbul’da da birleştirilmiştir, arz ederim.”

Mahkeme Başkanı:”Buyurun Kemal Bey kısa olsun lütfen.”

Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi:”Değerli başkanım söz almamın sebebi gerek sizlerin, gerek Sedat Sami Beyin önemliyse siz niye yapmıyorsunuz sualini bir savunmana söylemeniz. Değerli başkanım bir delilin korunması görevi öncelikle mahkemeye düşer, bu delil bu dosyanın delili sizin titizlik ile korumanız gerekir. Eğer bir değiştirme, bozulma, yok etme iddiası var ise bu iddiada ciddi ise sizlerin bunu takdir edip derhal 281. madde uyarınca işlem yapmanız gerekir. 281. madde açık suç delillerin yok edilmesi, değiştirilmesi ve mahkeme huzuruna bir iddia geliyor ve bu iddiada yine bakın başından itibaren ceza muhakemeleri kanunu tatbik ederek biz bu yargılamayı yürütüyoruz diyorsunuz. Öyle mi efendim ama ceza muhakemeleri kanununun 158/2 ve 4. fıkraları da gelen bu ihbarların Cumhuriyet savcılarına mahkemece naklini öngörmüştür. Ama maalesef sizler böyle ciddi bir olayı siz yapın efendim deyip savunmaya yüklüyorsunuz ki bu doğru değil. Efendim kaldı ki işin bir tuhaf tarafı da şu değerli başkanım, ben işin başında hep sehvenleri hatırlattım. Sizlere delil soruyorum deliller kalemde yok, deliller mahkemede yok, peki iddianame ile beraber delillerin size teslimi gerekmiyor mu değerli başkanım, bütün delillerin mahkeme emanetinde olması gerekmiyor mu? 170. maddenin 3. fıkrasının J bendi son derece net, iddianame ile beraber suçun delilleri mahkeme kalemine teslim edilir. 174. madde de iddianamenin incelenmesi için mutlaka delillerin de incelenmesini gerektirir. Ben size dört beş tane arka arkaya dedim ki efendim bu deliller yok ve ardı ardına gelmeye başladı ama sizin kaleminizden değil, nereye yazı yazıyoruz emniyete yazı yazıyoruz. Şuanda şu dosyaya ait hiçbir delilin mahkeme kaleminin dışında yer almaması gerekir ama bütün deliller şuanda emniyette, bakın sabah okudunuz sehven denildi o delil nereden çıktı değerli başkanım. CD, işçi partisi ile alakalı olan CD emniyetten çıktı, benim Berlin’de olmadığım sehven yazıldı dendi. Şimdi yine Mehmet Haberal ile alakalı bir danışma kurulu listesi, kaleme soruyoruz yok deniliyor. Yine bir rektör olayı, rektörün veya bir tebrik olayı kaleme soruyoruz yok deniliyor bunlar da emniyete yazılıyor. Değerli başkanım bu deliller siz de mi olması gerekir, emniyette mi olması gerekir, savcılıkta mı olması gerekir? İşte biz böyle bir yargılama yürütüyoruz değerli başkanım taktir sizlerin, teşekkür ediyorum efendim.”

Sanık Tekin İrşi söz istedi verildi:”Sayın başkanım 4 seneye yakın bir süredir tutukluyum tahliyemi talep ediyorum. Cumhuriyet gazetesi ile ilgili olayı ben size dün detaylı olarak anlattım yani sadece Cumhuriyet gazetesi ile ilgili suçum Cumhuriyet gazetesine bir tane bomba atmak başka da bir şey değil, bu.”

Mahkeme Başkanı:”Tamam.”



Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Tolga Akalın söz istedi verildi:”Sayın başkanım, muhterem heyet samimiyetin bittiği yerde sanırım sadakat isyana dönüşüyor. Huzurda yargılanan sanıkların nezih kişiliği çok uzun bir süre teorik olarak adalete duydukları güveni de dikkate alarak yüksek bir nezaket ile savunma ameliyesine bir taraf olarak katılma zorunluluğunu beraberinde getirmiştir. Ancak bu süre içerisinde sayıları yüzler ile ifade edilebilecek sayıda usulsüzlük olağan hale gelmiş bu yargılama içerisinde ve hukuksuzluğun ve usulsüzlüğün olağanlaşmaya çalıştığı, olağanlaştırılmaya çalıştığı veya makulleştirilmeye çalışıldığı bir yargılama sürecinin de parçaları olmak durumunda kalmıştır bütün sanıklar. Hal bu olunca Türk ceza kanunu 25. madde kapsamında meşru müdafaa sınırları içerisinde fiile karşı koyan kişi gibi müdafaa da savunma hakkı ile ilgili ve adil yargılanma hakkı ile ilgili meşru müdafaa hali içerisinde düşmüştür. Bugün burada bazen heyeti, bazen bir tek hakimimizi örtülü veya açık olarak itham altına alan beyanların hiçbiri soyut iddialardan ibaret değildir. Ne yazık ki bunların çoğu somut, müşahhas, asgari makul şüphe seviyesinde veya daha üzerinde kuvvetli şüphe oluşturacak haller tahakkuk etmiştir bu yargılama içerisinde daha bu yargılamanın, yargılama başlamadan önceki soruşturma aşamasında ki bugün tekrar dile getirildi. Bu ülkeye bir Tuncay Güney vakıası ve bu mahkemeye bir Tuncay Güney zokası yutturulmuştur. Soruşturma makamları tarafından hazırlanan bu süreç ile ilgili olarak mahkemeden dirayetli taleplerde bulunulmuş, dirayetli ara kararlar verilmesi istenmiş ama mahkeme her seferinde bu ara kararları vermekten özellikle imtina etmiştir. Bununla yetinilmemiş, buna bir örnek vereyim ben bu mahkemede Tuncay Güney’in 2001 mülakatının esasen yok edildiğini, 2008 yılında bütün toplanan deliller kapsamında o görüntü delillerinin her birinin önce emniyetin eline geçerek yok edilerek bir kısım mülakat metinlerinin çıkarıldığını ve Word dosyası üzerinde yazı karakterleri üzerinde uygulama yapılmak suretiyle noktası noktasına aynı iki mülakattan birinin 2001, birinin 2008 mülakatı olduğunu söyledim. Şimdi böyle bir şey yapılmışsa bu suçun genel mağduru kamudur, peki özel mağduru kimdir? Müdafisi bulunduğum avukat Kemal Bey söyledi, Türk Ceza Kanunu 281. madde bu suçun özel mağduru bizatihi yargılama heyetidir ve bu heyetin adli namusunu da hepimiz adına korumakla yükümlü olan sizsiniz. Dolayısıyla burada bize suç duyurusunda bulunun gibi bir yaklaşım kolaycılık içerisine mahkemenin bu kapsamda girmesi beklenemez. Türk Ceza Kanununda mevcut delilleri yok etmek, gizlemek ve değiştirilmek düşünülmüş ama emin olun adli kolluk üzerinde kuvvetli suç şüphesi oluşturan delillerin şaibeli olarak ihdas edilme hali düşünülmemiş. Yani bu ülkenin hukuk aklı ve kanun koyucu aklı kamunun delil uydurabileceğine ilişkin bir algılamadan kendini münezzeh tutmuş ve bundan uzak düşülmüş. Türk Ceza Kanununu yargılama şey sistematiğini tanzim ederken ama biz bugün bazı hallerde bu gerçeklik ile karşı karşıyayız. Kendilerini teknolojik imkanları yüksek, o anlamda akıllı, bizi teknoloji dışı bu anlamda aptal muamelesi yapan soruşturma makamları ne zaman ki savunma o mevcut deliller ışığı altındaki o tertibi ortaya çıkarmaya başladığı zaman söz konusu hususlardan bir tanesi 51 nolu DVD’dir, DVD’nin oluşma o ek yapılan belgelerin hangi tarihte ek yapıldığına ilişkin kuvvetli gayretler ortaya çıkmıştır DVD kırılmıştır. Yani uydurduğu delili bir de yok etmek gibi ikinci bir tasarrufun içerisinde olmuştur. O el burada da var, o el bir başka bir yerde de var. O el ülkenin her yerinde, herkesin elinde ve cebinde geziyor. Şimdi böyle bir yargılama ortamında bizim bu inanırlığı ve bu güvenirliği taşımamız mümkün değil. Bu güveni oluşturabilmek için bu güven üzerinden yargılama yapabilmek için oldukça yoğun mücadelelerde bulunduk, bakın bir örnek daha vereyim, size müdafisi bulunduğumuz avukat Kemal Kerinçsiz ile ilgili ben size defaatle dedim ki, Kemal Beyin bu soruşturmaya dahil edilmesinin iki sebebi vardır, biri soruşturma başındaki tertibi münhal çökertmiştir. İki açmış olduğu bir tazminat davasının ülkenin siyasi liderlerinden bir tanesi ile ilgili, hali hazırdaki başbakan ile ilgili onun uhdesinde oluşturmuş olduğu infialdir dedim. Bu dönem ile ilgili olarak Ali Yiğit’in avukatı ile Kemal Kerinçsiz arasında Ali Yiğit ile o grubun ne kapsamda görüştüğüne ilişkin bir telefon görüşmesi var. Bu tapelerde tape dayanağı telefon kayıtlarında var, ama bu telefon görüşmesi alınıp bu dosyaya intikal ettirilmedi. Avukat Mehmet Selçuk ile 869 saniyelik görüşme, bir bakıyorsunuz bir ikinci iddia Diyarbakır’daki ilgili bir akıl bali olmayan bir şahıs ile ilgili (1-2 kelime anlaşılamadı) dört tape bu tapelerin hiçbiri ne iddianameye ne evrak ekine getirilmedi, çünkü o beşeri münasebetin nasıl tesis edildiğini gösteriyor. Hadi bunların hepsini bir kenara koyduk, bizatihi mahkememiz hakimlerinden birinin sahte imzasıyla tanzim edilmiş olan bir dinleme kararı var dedik. Bu dinleme kararı önce yoktu, sonra geldi, sonra bir tane de gerçek karar geldi. Bunların hepsi yaklaşık bir buçuk yıl içerisinde oldu, savunma çok makul olarak sadece dedi ki şu değişik iş defterinin yapraklarını getirin de bu tarihte bir karar alınmış mı alınmamış mı biz bunu görelim dedi. Hali hazırda o yapraklar dahi gelmedi, böyle bir atmosferde siz bir taraftan mesleki faaliyetleri ile iptidai derecede yüksek gayret içerisinde olan bir avukatı mesleki faaliyetlerini suç öznesi göstererek yargılama konusu yapacaksınız, diğer taraftan masumiyeti esas olan heyetin veya masumiyeti esas olması gereken adil bir yargılama yapacak olan soruşturma makamları da dahil olmak üzere kolluğun gayri masumane tavır ve davranışlarının her birini görmezden geleceksiniz. Bu yargılamada gün geçtikçe ortaya çıkan tek temel gerçeklik şu, olmayan makul şüphe de burada darma duman edildi. Ama yargılayanlar kuvvetli suç şüphesi altına düşmeye başladılar, geniş anlamda kavramı kullanıyorum efendim. Soruşturma makamları da dahil olmak üzere, şimdi böyle bir süreçte böyle bir yaklaşımı sergilemeye mahkeme devam ettiği müddetçe isyan meşru hale gelir. Zulüm abad olmaz, insanlığın zulme karşı direnme hakkı vardır. Bu hak herhangi bir hukuk düzeninde, yazıldığından dolayı değil tabii olarak doğuşu ile beraber inananlar açısından kalu belada kendisine tanınmış bir haktır. Ve bu süreden sonra savunma zulme karşı direnme hakkını daha şedid şekilde kullanacak efendim. Aksi halde bir somut gerçeklik üzerinden, deliller üzerinden yargılamayı sucesi olamıyorsak yargılayanları yargılamak suretiyle bu yargılamaya dahil olmak durumundayız. Şimdi garabetlerin her biri o kadar fazla ki, terdidli bir ceza davası devam ediyor. Efendim beraber okuduk hukuk usulü 83’e göre hukuk usulünde bir defaya mahsus ıslah yaparsınız ve talebi nihayetlendirirsiniz. Ya ceza mahkemeleri kanununda terdidli ceza davası var mı, kademeli ceza davası olur mu? Başladık, bu ayıbın üzerine daha büyük bir ayıp bugün işleniyor, yargılamada esas olan sözlülük ve vicahililiktir. Müdafisi bulunduğum avukat Kemal Kerinçsiz’i hem burada vicahi olarak yargılıyorsunuz, hem de gidip diğer dosyada gıyabi olarak yargılıyorsunuz. Peki bu durumda ben oradaki yargılamaya müdafi sıfatı ile gelsem, ben burada oturabileceğim mi? Elbette ki hayır. Bakın sayın başkanım, bu istibdattan, bu zulümden veya bu görevi ihmalden veya yoğunluk kapsamında dikkatsizlikten adına her ne dersek diyelim. Birileri ciddi cesaret alıyorlar, geçen bir talepte bulundum sizden kalktılar Erzurum’da Ergenekon davası açtılar. Bu davanın da yargılanan sanıklarına atfedilen fiil Ergenekon terör örgütü üyesi olmak, af buyurun başı bir yerde kıçı bir yerde bir hukuk manzumesi olur mu ya, bu ülkede Ergenekon terör örgütünün varlığı veya yokluğu ile ilgili müstakinen karar vermekle yükümlü olan ve hak sahibi olan tek yargılama heyeti burası, ancak bir cemaat soruşturması, bir tarikat soruşturması akabinde soruşturanların soruşturulması ile başlayan bir süreçte bir dava ikame edildi. Pek muhterem savcılar dediler ki bu dosya kaçırma hadisesinde bu olaylar Erzincan, Erzurum bölgesinde meydana gelmiştir bizim yetki alanımızda değildir. Ya bu Danıştay ne zaman İstanbul’da kuruldu da bizim haberimiz yok, bu Danıştay binası ne zaman İstanbul’a taşındı da bizim haberimiz yok. Niye 8 aydır yetki alanınızda işlenmeyen bir suçun yargılaması burada ayrı yeten de tek, müstakil olarak yapılıyor. Birileri de kalkıp görüyorsunuz Danıştay ile irtibatlılar nerede yargılanıyor diyor. Yav ısrar ile açıkça yetki ve görev gaspı yapılmasına siz niye tahammül ediyorsunuz sayın heyet. Burada her hangi bir soruşturma yapılıyor 4. grup şimdi açıldı. Bu soruşturmada toplanıyor insanlar bir hakimin önüne çıkarılıyor, nerede 9’da, 10’da,11’de ne deniyor bu hakime bunlar Ergenekon terör örgütü üyesi veya yöneticisi hakim bir tutuklama kararı veriyor neye göre 100. maddeye göre, ne lazım kuvvetli suç şüphesi lazım. Zihninde ön kabul olarak bir örgütün varlığına ilişkin belirli emareleri de o dosyada görmesi lazım, peki bu hakim size müzekkere yazıp bu yargılamanın şuana kadar geldiği seyir bu tutanaklar falan bunları istiyor mu? Hayır. Bakın o dilekçede, lahiya da ayrıntılı söyledim size şüpheli veya sanık diyor. Aramalar ile ilgili şüpheli veya sanık diyor, dinlemeler ile ilgili şüpheli veya sanık diyor. Bu her iki kavramın birinin soruşturmaya tabi kişiler ile ilgili, birinin kovuşturmaya tabi kişiler ile ilgili olduğunu ikinci madde gereği hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla siz devam eden soruşturmalar ile ilgili lüzum görürseniz dinleme kararı verebilirsiniz. Veya yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi kovuşturulmaya tabi olmuş sanıklar ile ilgili karar verilebilir. Peki bu olmasına rağmen niye bu ısrarla yetki ve görev gaspı önce mahkemede tamamen çeşitleniyor İstanbul’da, yetmiyor Erzincan’a taşınıyor. Bunu söyledim ben, bu mahkemenin başkanının tavrından bu işin tertipçileri rahatsız bu mahkemenin başkanı o yoğun manipülasyon sürecini aştı. Bu mahkemenin başkanı verdiği tahliye değerlendirmeleri ile madde gerçekliği tespit etti. Sayın başkanım siz Kemal Bey ile sınıf arkadaşısınız, aynı sıralarda aynı hukuki döneme ait aynı görüş ve algıların hukuki düşüncelerin paylaşıldığı bir dönemde birlikte eğitim gördünüz. Bugün öğrencilik sicili belli bir insan, bugün bizim hadi daha genç hukukçular olarak göremediğimiz ama bırakın bizi avukat Kemal Kerinçsiz’in bu dosyada göremediği ve sizin gördüğünüz ne var? Bu, bu yönü ile hakkın suiistimalidir. Evet yargılama bir haktır, yargılanma da bir haktır ama yargılama ancak masumların yapacağı bir iştir. Bir heyette her gün masumiyeti heyetin masumiyeti sorgulanır hale gelirse buradan anlaşılması gereken şey şudur, bu heyetteki hakimlere burada ki sanıklar güvenmiyor. Burada ki müdafiiler güvenmiyor, bunu her daim sorgulama ihtiyacı hissediyorlar. Bunun böyle olmaması gerektiğine ilişkin veya böyle olmayacağına ilişkin müteaddit kötü tecrübeler yaşadıktan sonra bu hale geldiler. Şimdi siz burada adli emanetinize teslim edilmiş bir delilin kaybolmasının muhatabı veya hukuki işlemcisi veya hukuki taşeronu huzurdaki sanıkları veya müdafileri yapamazsınız. Bunu dediğiniz gün müdafaanın savunma hakkı ve müdafaanın isyan hakkı meşruiyet kazanır efendim. Bihakkın tahliyenin adaletin gereği olduğu inancı ile saygılarımız sunuyoruz efendim.”

Sanık Muzaffer Şenocak müdafii Av. Cengiz Ceylan söz istedi verildi:”Müvekkilimiz 3 yıldır tutuklu bulunmaktadır, bu 3 yıllık süre zarfında müvekkilim ile irtibatta bulunan her iki sanık ifadelerini vermiş çapraz sorgularını tamamlamış ve deliller toplanmıştır. Halihazırda ne savunma olarak bizlerin ne de iddia makamının talep ettiği, beklediği bir belge bulunmamaktadır. Sayın heyetin de resen talep ettiği herhangi belge, bilgi bulunmamaktadır. Yargılamanın gelmiş olduğu bu aşamada tahliye talebimizi hep oy çokluğu ile reddedilmektedir. Ret kararına karşı yaptığımız itiraz ile 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yine oy çokluğu ile ret edilmiştir. Her iki kararda da sayın başkanlar tahliye talebimizi kabul etmelerine karşın sayın üyeler oylarını ret yönünde kullanmaktadır. Her ne kadar kuvvetli suç şüphesi ile tahliye taleplerimiz ret edilse de sayın Vural Ergül’de okudu da ben muhalefet şerhinden okuyarak talebimi yerine getireceğim. Üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti mevcut delil durumu, tutuklulukta kaldıkları süre, hakkında isnat olunan suç vasfının değişme ihtimaline binaen tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olup tutukluluktaki makul sürenin aşılmış olması ve toplum içerisindeki konumu dikkate alındığında bu aşamadan sonra kaçma ve saklanma şüphelerinin bulunmadığı ve de gerekse adli kontrol uygulamasının da düşünülebileceği göz önüne alınarak müvekkilin tahliyesini talep ediyorum. Bir de ayrı bir talep var, tutuklu sanıklardan çocuklarının birinin talebi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla biz babalarımızdan, dedelerimizden, amcalarımızdan uzak kaldık diyor. Sayın heyete iletirseniz bu bayram onlara kavuşmak istiyoruz dediler, bunu da iletiyorum saygılarımla.”



Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafii Av. Osman Aydın Şahin söz istedi verildi:”Sayın başkan, sayın heyet ben tahliye talebinde bulunacağım. Meslektaşlarımı, müvekkillerimi burada yargılanan kişileri dinledikten sonra aslında müvekkiller için yapacağım tahliye talebinin aynı zamanda es es olarak da sizler için bir tahliye talebi olduğunu hissettim, anladım. Bugün burada yaşanan hava bana müvekkiller için istediğim tahliye talebini esasen sizleri özgürleştirecek, bu yönde vereceğiniz bir karar ile sizleri özgürleştirecek bir karar olduğunu anladım. Bunu şu nedenle söylüyorum, müvekkiller ile ilgili 2 tür delil var dosyada, birisi parti belgeleri partimize ait belgeler, diğer deliller ise tırnak içinde deliller ise çöplükten toplanan, lağımdan çıkartılan belgeler başka bir belge yok. Şimdi Tuncay Güney mülakatını lağımdan mı çıkartılmış diyelim, çöplükten mi alınmış bilmiyorum ama nitelemeyi böyle yapalım. Kokuları çıktı, pis kokuları çıktı çünkü. 69 kişilik yer aldığı şemada ismi yer alan kişilerden 6 kişinin ismini açtınız, diğer isimler örtülü. Gerekçe olarak da şahsiyetlerine yönelik bir zarar görülmemesi dediniz. Demek ki o şema şahsiyetlere zarar veriyor, peki ismi açılan 6 kişi yönünden bu titizlik neden gösterilmedi. Kaldı ki bu şema ile ilgili olarak zamanın MİT müsteşarı saçma sapan Tuncay Güney mülakatına bağlı olarak yapıldığını ve delil değerinin olmadığın söyledi. Geriye ne kaldı müvekkiller ile ilgili olarak bu çöplükten gelen işte o 4 tane CD meselesi, bu çözüldü artık 4 CD ile ilgili Yargıtay krokisidir, şudur budur onları tartışmaz hale geldik. Gelen resmi kayıtlar o başından itibaren savunmanın arama tutanaklarında böyle bir 4 CD yoktur, bu 4 CD işçi partisinden çıkmamıştır savunmalarımız resmi yazılar ile de kanıtlandı. Şimdi siz biraz önce sayın başkan iddia ediliyor iddia o diye bir beyanda bulundunuz isnat ile ilgili olmak üzere, şimdi iddianın somut olgulardan, kanıtlardan yoksun olmasını düşünmek mümkün değil. Ve hukukumuz bu kanıtı arar iken akla uygunluğunu, 5 duyuya hitap etmesi gerektiğini bu ve tartışılabilir olmasını, hep beraber tartışılabilir olmasını olayın içinden çıkıp gelmesini, bunlar hukukun genel prensipleri olarak hepimizin önünde duran ve hepimizin bildiği hususlar. Şimdi parti belgelerinin tamamı bizim belgelerimiz ve savunma delillerimiz aynı zamanda kastın gösterilmesi bakımından o parti binasından elde edilen tüm belgeler savunma delillerimiz müvekkillerimin telefon tapeleri, telefon konuşmaları tamamı savunma delilimizdir. Şimdi geriye biz bu parti içindeki aramaların hukuka aykırılığı, bu konuda yazılan iddianame, iddianamenin kabulü, yargılamanın Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanması ve bu iddianame ve yargı ile beraber elde edilen sizlerin kuvvetli suç şüphesini oluşturduğu kanaatini uyandıran delilleri şüpheli hale getirmiştir. Yani burada kuvvetli bir suç şüphesi varsa bizatihi bu delillerin elde edilmesi, bunu elde eden kişilerin huzura getiren kişilerin kuvvetli suç şüphesini gösterir. Şimdi Nusret Senem, sayın Nusret Senem ve sayın Hikmet Çiçek ile ilgili farklı bir durum sayın Hikmet Çiçek bunu ironik bir şekilde anlattı. Tevkif müzekkeresinde tutuklanmasını gerekçe gösterilen madde ile iddianamedeki sevk maddelerine baktığımızda iddianamedeki sevk maddeleri de tutuklu olmasına neden olan madde yok. Müvekkilim tutuksuz, şimdi gerçekten ya bir tutuklama kararı verin sevk maddelerine bağlı bir tutuklama kararı verin ki bu kararı verdiğiniz zaman da bugüne kadar niçin tutuklu olduğunu nasıl izah edeceksiniz onu merak edeceğim. Veya bir karar, tutuklama kararı olmadan burada tutuklanan müvekkillerimin serbest bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Şimdi konuşmamın başında vereceğiniz, tahliye talebimize yönelik vereceğiniz kararın sizleri özgürleştireceğini söylemiştim. Aslında kendiniz ile ilgili bir karar vereceksiniz, biz gerçekten bir ceza yargıcı mıyız yoksa eza yargıcı mıyız? Bu konuda bir karar vermiş olacaksınız tahliyelerini talep ediyorum, saygılarımla.”

Mahkeme Başkanı:”Müdahil avukatın bir beyanı olacak mı?”

Danıştay Başkanlığı adına Av. Perihan Özcan söz istedi verildi:”Eski beyanlarımızı tekrar ediyoruz Danıştay davası sanıklarının cezalandırılmasını talep ediyoruz.”

Mahkeme Başkanı:”Talep ve beyanlar ile ilgili görüşü sorulan iddia makamı”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın başkan sanık ve sanık müdafilerinin taleplerin bir kısmına ilişkin iddia makamının görüşünü bildiriyorum. Sanık Doğu Perinçek’in bu günkü oturumda ve daha önceki duruşmalarda birçok sanık tarafından bir kısım yabancı devlet ve uluslar arası kurum yetkililerinin dava konusu hakkındaki açıklamaları ve yine bir kısım yabancı basın organı yayınları dile getirilmiş ve eleştirilmişti. Bunun üzerine, 117. celsedeki mütalaamızda “…Bu raporda davadan bahsedilmesi bizleri asla ilgilendirmemektedir. Ancak bu dava ve soruşturma aleyhine yurt dışından yapılan bir kısım açıklama ve yorumlara, örneğin bir gazetecinin raporuna dört elle sarılınması da bir çelişki arz etmektedir. Cumhuriyet savcıları olarak hukuki görüş ve kanaatimize göre davranıyoruz…” denmişti. Şimdi de yine bir kısım yabancı yayın kuruluşlarında, hem de öteden beri iddia edilen bağlantıların aksine, davayı olumsuz etkileyeceği şeklinde yorumlanacak türdeki yazılar ile dava konusu hakkında yorumlar yapılmaktadır. İddia makamı olarak sadece dosya kapsamı, hukuki görüş ve kanaatimize göre hareket ettiğimize dair önceki mütalaamızı tekrarlıyoruz. Sanık Kemal Kerinçsiz’in sözlü beyanındaki Mahkemenin oluşumu konusundaki beyanları ile ilgili olarak; Ülkemizde Mahkemelerin kurulması kararını Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu vermektedir. Bu dava için ayrı bir Mahkeme kurulmamıştır. “

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı:" Doğu bey lütfen, Doğu bey lütfen, Doğu bey lütfen sizi dinledik, sizde dinleyin lütfen. Müdahale etmeyin. Efendim müdahale etmeyin. Buyurun savcı bey savcı bey buyurun. Savcı bey buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Doğu Perinçek ben sizin sözünüzü kestim mi hiç. Aynı Mahkeme içinde ayrı bir heyet oluşturulmuştur ki bu da HSYK kararı ile olmuştur. Heyet sadece bu davaya bakmaktadır, bu da HSYK kararı iledir. Bu davaya bakan Hâkimler ise Mahkemenin eski heyetinin üyeleridir. Yani davadan sonra atanmış değildirler. Sayın Mahkeme davanın duruşmalarını pekâlâ Beşiktaş Adliyesinde yapabilirdi. Ancak 6 Mahkemesi, 7 heyeti ve 3 duruşma salonu bulunan adliye binasında kesintisiz bir yargılama yapılamazdı. Sayın Mahkeme burada duruşma yapılmasının nedenlerini anlaşılır şekilde izah etmiştir. Bütün bunlar ortada iken yine de Mahkemenin özel olarak kurulduğundan bahsedilmesi anlaşılır değildir.

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Tayyip Erdoğan söylüyor. Tayyip Erdoğan. Tayyip Erdoğan diyor ki ben orda özel mahkeme kurdum. Onunla konuşun Tayyip Erdoğan söylüyor.”

Mahkeme Başkanı:" Doğu bey lütfen, Doğu bey lütfen, Doğu bey lütfen. Efendim mahkeme dışındaki beyanlar bizi bağlamaz.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Nasıl bağlamaz (2-3 kelime anlaşılamadı) ne bağlıyor sizi. O zaman suç duyurusu yapın. (1-2 kelime anlaşılamadı) diyor ki, ben özel mahkeme kurdum. Nasıl yok broşürünü bir milyon dağıtıyor (1-2 kelime anlaşılamadı).”

Mahkeme Başkanı:" Bütün yargılama burada açık şekilde devam ediyor. Lütfen Doğu bey lütfen. Lütfen.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın başkanım, mütalaayı bölmezlerse.”

Mahkeme Başkanı:" Mütalaayı dinleyin lütfen.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Birden fazla Cumhuriyet Savcısı tarafından yürütülen soruşturmalarda yapılacak işlemlerde birlikte ve oybirliği veya oy çokluğu ile karar verilmektedir. Sanık Kemal Kerinçsiz’in tutuklamaya sevk edilmesinde de aynı usul uygulanmış, kendisine bireysel olarak hiçbir şekilde görüş beyan edilmemiştir. Sanık Oktay Yıldırım daha önceki celselerde Mahkemeye izlettiği birtakım çizelgeler ve açıklamaları ile birlikte 27 adet el bombasının gerçekten var olup olmadığının şaibeli olduğunu ispat etmeye çalışmıştı. Bomba görüntüleri Mahkemeye ulaştıktan sonra ise bu kayıttaki seslerde polisin açıkça Ergenekon sözünü ettiğini, oysa soruşturmanın bu safhasında henüz Ergenekon örgütünün bilinmediğinin iddia edildiğini, bu durumun da olayın komplo olduğunun delillerinden birisi olduğunu söylemişti. Ancak duruşma salonunda bu görüntü kaydı orijinalinde olmayan altyazı eklenmiş şekli ile izlenmiştir. Polis ve Jandarma Kriminal laboratuarları ile TÜBİTAK tarafından yapılan incelemeler sonucu verilen raporlardan bu iddianın asılsız olduğu anlaşılmıştır.

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Burada kulağımızla duyduk.”

Mahkeme Başkanı:" Lütfen, lütfen, lütfen oturun. Oturduğunuz yerden konuşmayın. Söz vermiyorum oturun. Oturun buyurun. Oturun buyurun.”

Sanık Oktay Yıldırım söz almadan konuştu:”Var olup olmadığını söylemedi. Sayıları dedim, sadece savcı bey çarpıtıyor.”

Mahkeme Başkanı:" Oktay bey oturun (1-2 kelime anlaşılamadı).”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Kulağımızla duyduk.”

Sanık Oktay Yıldırım söz almadan konuştu:” Ve hala (2-3 kelime anlaşılamadı)”

Mahkeme Başkanı:" Oktay bey lütfen çıkartmak zorunda kalacağım lütfen.”

Sanık Oktay Yıldırım:”Tabi çıkartırsınız. Bunu yapabilirsiniz. Bunu yapabilirsiniz.”

Mahkeme Başkanı:" Dinleyin sizi dinledik. Savcılar da dinledi birbirlerini herkes birbirini dinlemek zorunda. Buyurun dinleyin. Çıkartmak istemiyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz konuşurken ben kesmedim hiçbirini. Sanık savunması sınırlarında kabul edilebilecek bu durum, söz konusu görüntü kaydına bir başkası tarafından kasıtlı olarak Ergenekon kelimesi eklendiğinin tespiti halinde TCK 277 inci maddesine uyan Yargı Görevini Yapanları Etkileme suçunu oluşturabilir. Ancak sanık Oktay Yıldırım görüntü üzerindeki bütün bu işlemleri Cezaevi bilgisayarında kendisinin yaptığını savunmuştur.”

Sanık Oktay Yıldırım söz almadan konuştu:”Tanıkları var (2-3 kelime anlaşılamadı)

Mahkeme Başkanı:" Oktay bey lütfen.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Adli Tıp Kurumunun dahi arka plandaki bu sesleri çözemediğini Mahkemeye bildirdiği gözetilerek söz konusu işlemin Cezaevi koşullarında yapıldığı savunmasının doğruluğunun tespiti amacı ile sanık Oktay Yıldırım’ın kaldığı Cezaevi Müdürlüğü’ne yazı yazılarak; Cezaevinde tutukluların kullanımına tahsis edilen bilgisayarların.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı:" Lütfen Doğu bey lütfen.”



Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Tüm donanım ve yazılım özelliklerinin faturaları ve dayanak belgeleri ile birlikte Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Oktay Yıldırım’ın 19.4.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilip İzmir Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılarak dilekçede geçen soruşturma evrakının onaylı bir örneğinin Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Muzaffer Tekin müdafi sayın Av. Selin Deviren Tahtabiçen’in 20.4.2010 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin genişletilerek kabul edilip, ilgili tüm Cezaevlerine yazı yazılarak, tüm dava sanıklarının tutukluluklarının başından itibaren ziyaretçi listelerinin ve var ise birbirleri arasındaki mektupların Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Erkut Ersoy’un 20.4.2010 havale tarihli, A,H,I,K ve N harfleri ile işaretli dilekçelerindeki talebinin kabul edilerek dilekçelerinde yazılı evrakların kendisine verilmesine, B ve D harfleri ile işaretli dilekçelerindeki, yargılamaya bir yenilik katmayacağı anlaşılan taleplerinin reddine, C,E,F ve G harfleri ile işaretli dilekçelerindeki talepleri konusunda önceki duruşmalarda bildirdiğimiz mütalaalarımızın esas alınmasına, J harfi ile işaretlenen dilekçe ve ekindeki DVD’nin savunmasına ek olarak dosyaya eklenilmesine, L harfi ile işaretli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, dilekçe ekindeki listede yazılı telefon numaralarının abonelik bilgilerinin ilgili GSM operatörlerinden sorulmasına, M harfi ile işaretli dilekçesindeki talebinin kabul edilip İstanbul ve Ankara Emniyet Müdürlüklerine yazı yazılarak, dilekçe ekinde listelenen Özel Büro grup toplantıları bildirimlerinin yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise bu toplantıların takip edilip kayda alınıp alınmadığının bildirilmesinin, var ise ilgili kayıt ve tutanakların Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Hayrettin Ertekin’in 20.4.2010 havale tarihli dilekçelerinin savunmasına ek mahiyette açıklamalar içerdiği gözetilerek dosyaya konulmasına, Sanık Güler Kömürcü Öztürk’ün, 21.4.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek sorgusu yapılmış olan sanığın CMK’nun 196. Maddesi uyarınca duruşmalarda hazır bulunmasından bağışık tutulmasına, Sanık Mehmet Fikri Karadağ’ın, 21.4.2010 havale tarihli dilekçesinde bir kısım kişilerin tanık olarak dinlenmelerini talep etmiş ise de, adı geçen şahısların tanık olarak dinlenmeleri davaya bir yenilik katmayacağından reddine, Sanık Fikret Emek’in, 21.4.2010 havale tarihli 1 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kısmen kabul edilerek Danıştay binasına ait kamera kayıtları ile ilgili bilirkişi raporunun kendisine verilmesine, Aynı havale tarihli 2 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki taleplerinin kabul edilerek daha önce yazılan yazı cevaplarının akıbetinin sorulmasına, 26.02.2010 tarihli dilekçesinde belirttiği ve önceden üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmamış olan silah ve patlayıcılar hakkında bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, Sanık Tekin İrşi’ye çapraz sorgusunda yöneltilen bir soru üzerine sanıklardan Mehmet Fikri Karadağ söz almadan konuşarak iddia makamına hakaret içerikli sözler söyledi. Sanık Osman Yıldırım’ın Cumhuriyet gazetesine atılan iki adet el bombasını Ataşehir semtinde Muzaffer Tekin’den aldığı yönündeki beyanları üzerine sanıklardan Erhan Timuroğlu söz alarak şöyle beyanda bulunmuştu. 121. celse duruşma tutanağından aynen okuyorum. “…Şimdi ben bu şahısla aynı odada kalmak istemedim doğrusu, çünkü beni çok tahrik ediyordu. Bir şeyler çıkartmak için, kendisini ezdirmek için orda sürekli beni o odada tahrik ediyordu. Ben de bunun bilincindeydim. Çünkü Sincan’da bunu defalarca yaptı. Ankara’da ondan ders çıkarttım. Koridora geçtim. Yani koridorda kalıyorum ben arkadaşlarla beraber. Tekin, İsmail’le beraber. Osman Yıldırım o arada benim yanıma geldi. Lavaboya gidecekti, bende ordaydım, karşılaştık. Dedi ki, Erhan dedi, bunlara söyle dedi, konuştuklarımın sil baştan hepsinin yalan olduğunu, Levent astsubay denilen bir asker astsubay var, o da canlı şahit, eğer ordaysa canlı şahit, karşılığında 2 milyon dolar bana para versinler konuştuklarımın yalan olduğunu söylerim dedi. Artı Osman Yıldırım o Ataşehir falan toplantılarını kastettiği tarihte de benle o beraberdik, o tarihte. Yani Ataşehir’de değildik. Başka bir yerdeydik Sultançiflik’ten İbrahim Genç denilen bir şahsı kendisi vurmaya gitmişti ben de yanındaydım bu…” Erhan Timuroğlu’nun bu beyanlarından hemen sonra sanık Mehmet Fikri Karadağ söz almadan; helal olsun, adamsın, bravo gibi takdirkâr sözler söyledi. Bu sözler tarafımızdan duyuldu. Ancak duruşma tutanağında yer almıyor. Bu bizlerin gözlemi. Sanık Tekin Irşi’ye sorulan soru gözlemimize ve 121.celseye ait duruşma tutanağına dayanmakta idi. Eğer bu gözlem doğru değil, Mehmet Fikri Karadağ bu sözleri söylemedi ise soru üzerine infiale kapıldığı ve hakarette bulunduğu söylenebilir. Bu durumda 121. Celseye ait ses kaydı ilgili bölümünün yeniden çözülerek sanık Erhan Timuroğlu’nun beyanından hemen sonra Mehmet Fikri Karadağ’ın söz almadan konuşup konuşmadığının, konuşmuş ise neler konuştuğunun tespit edilmesi, yapılacak incelemede iddia ettiğimiz gibi sanık Mehmet Fikri Karadağ’ın söz almadan konuştuğu yönünde bir tespit bulunmaması halinde iddia makamına yaptığı hakaret konusunda işlem yapılmaması, aksi halde CMK 205 maddesi uyarınca işlem yapılarak duruşma tutanakların gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, Sanıklar Mehmet Zekeriya Öztürk ve Doğu Perinçek’in, Bugünkü oturumda sözlü beyanlarında sarf ettikleri savunma sınırlarını aşan yargı makamlarına hakaret içeren sözleri hakkında CMK 205. Maddesi uyarınca işlem yapılarak duruşma tutanaklarının gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, Firari Sanık Saipir Debzlelvidze, Hakkındaki yakalama kararının devamı ile infazının beklenilmesine, Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, Yüklenen bu suçun CMK 100/3 üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, Tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.”

Bu sırada tutuksuz sanık Asım Demir’in geldiği görüldü huzurdaki yerine alındı.




Yüklə 0,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin