Sanık Doğu Perinçek:”Evet toparlıyorum. Ama asıl teşekkürü işçi partisinin Sayın başkanı Doğu Perinçek’e ediyorum. Doğu Perinçek bir yol açtı susurluk olayı işçi partililerin büyük katkısıyla bu noktalara kadar geldi. Şimdi şöyle bağlayalım, üç dört dakika içinde bağlayacağım. Köksal Şengün Sayın yargıç Köksal Şengün geldiğinde bunu etraflı işleyeceğim çünkü onun bir cümlesi çok önemliydi. Aramızda tartış var sizle. Bakın News Week ne diyor dünyanın en önemli gazetelerinden biri dergisi.”
Mahkeme Başkanı:" Onları isterseniz tutun kameraya alalım.”
Sanık Doğu Perinçek:”Diyor ki Türk ordusu daha yeni bizim o tartışmadan sonra oldu sanki bu tartışmayı duydu da o da tartışmaya müdahil oldu. Bizim buradaki tartışmadan sonra, News Week’te bir çok önemli bir haber çıktı Türk basını büyük başlıklarla verdi Türk ordusu yenildi. Türk ordusunu kim yendi ben yenilgiyi kabul etmiyorum yenilmedi de göreceğiz daha bu iş bitmedi daha kimin yenileceğini Türkiye yenilmeyecek Türk milleti yenilmeyecek ordusu da yenilmeyecek. Ama size şu soruyu soruyorum, niye News Week ve Washington Tompost arkasından Türk ordusu yenildi diye başlıklar atıyor? Bunlar emperyalist kapitalist sistemin yani sıradan organları değil en tepesi. Siz Türk ordusunu yenmişsiniz sizler yani mahkeme heyeti demiyorum da sizinde dahil olduğunuz kuvvet. Hani biz Türk ordusuna severiz falan diyordunuz ya hiç kimse öyle demiyor. Bakın Amerika diyor ki bunlar bizim örgüt dediğimiz kuvvetler Türk ordusunu savaşmadan mermi atmadan yendi ben söylemiyorum bana kızmayın Amerika’ya kızın Amerika sizin için diyor ki benim Türkiye’deki kuvvetlerim Fethullahçı Gladyom işte onun etkilediği yargı mensupları şunlar bunlar Tayyip Erdoğanlar vesaire bu kuvvet Türk ordusunu yendi, tebrik ederim sizi. Dünya çapında sizin adınız şanınız Türk ordusunu yendi diye dolaşıyor, tebrik ediyorum.”
Mahkeme Başkanı:"Efendim öyle bir amacımız yok, Türk ordusu hepimizin ordusu.”
Sanık Doğu Perinçek:”Amacınız yok yaptığınız iş o. Bakın ben bunları size bir uyarı olarak söylüyorum, bunlarla uyanmazsanız siz nereden uyanacaksınız, ey yargıçlar, sizi bu da uyarmıyorsa bütün dünyada bütün dünyada Türk ordusu Sunsu milattan önce 500 bütün stratejinin dehası ve babasıdır. Sunsu’nun stratejide birinci prensibi vardır, o da şudur, savaşı savaşmadan kazanmak. Yani maliyetsiz zayiatsız savaşmadan kazanmak, bunun karşı tarafa yansıması nedir mağlup olanlar savaşı savaşmadan yenilmek. Türk ordusuna karşı Amerikan emperyalizmi savaşmadan Türk ordusunu yenme stratejisi izliyor bu 1990’dan bu yana onun için buralardan başladım yani sizin beyninizde berraklaştırabilir miyim sizde bilincinizde hala kalan bir kırıntı vatanseverlik Türkiye’ye bağlılık vardır umuduyla bunları anlatıyorum. Belki bir ihtimal, sizin hakkınızda bu söyleniyor, bunu Köksal Şengün’e de söyleyeceğim. Türk ordusunu yenen daha durun bakayım yani deniz falan yok o kadar çok bu savaş bu savaş çok başka bitecek. Çünkü Amerika bütün dünyada tepe takla gidiyor bakın Kırgızıstan, Kuzey Osetya, Ukrayna, Kıbrıs hep gidiyor sıra nereye geliyor, sıra ne geliyor, sıra nereye geliyor? Ha siz Türk devletini Türk büyük imparatorluk geleneği olan ve Atatürk devrimi gibi büyük bir devrim yapmış büyük bir gelenek bir gün Anadolu toprağı Hititlerden bu yana bir yere bağlanmamış. Hani ufak tefek birkaç yıllık istilalar görmüş falan. Bu topraklarda böyle efendim Türk ordusunu savaşmadan yeneceğiz ondan sonra bizi şu yaparlar bu yaparlar. Bakın sayın hakimler ben size çok önemli bir şey söyledim, siz ya orduyu düşman alan bir operasyona dahil oldunuz maalesef fakat sizin meslektaşlarınız hiç sizinle aynı ruh halini paylaşmıyor. Yargı isyan ediyor aslan yargı. İşte ben yargı diye ona diyorum. Bakın sizin meslektaşlarınız ne diyor? Talat Şalk Türkiye işgal edilmiş hissi paşalar tutuklanışını televizyonlardan izlerken Türkiye’nin sanki işgal edildiğini düşündüğünü söyledi. İşte gerçek yurtsever ve gerçek yargıç budur. Bu duyguyu duymayan adam Türk milletinden değildir, şunu paylaşmayan çünkü bu üç tane general yok oradan bilmem ne çalmış buradan bunu yapmış iş değil ki Türk ordusuna karşı bir operasyon yaşanıyor benim ilk tutuklandığım zaman feryat halinde İstanbul emniyetinden bir avukatıma bir sayfalık Türk milletine bir açıklama yazdırdım ve yayınlandı bütün gazetelerde, orada söylediğim en önemli şey, bu operasyon Türk ordusuna karşı çünkü karşılaştık Zekeriya Öz’ler falan hepsi Mehmet Ali Pekgüzel’ler hınç içindeler Türk ordusuna karşı nereden bir şey buluruz da oradan gireriz, kendi tecrübelerimizle bunları gördük. Bakın işte Türk yurtseverliği, Türk yargıçlığı, Türk hakimliği budur bende bir hakim çocuğu olarak söylüyorum. Ve sizin mahkemenizden Nemrut Mustafa paşa divanı diye bahsediliyor, bahseden kim Rahmi Turan gibi Türk basınının vicdan abideleri öyle kıytırık kenarda köşede satın alınan yazarlar değil vicdan vicdan abideleri. Ve karşı taraf öyle bir acizlik içinde ki şunları da gösterip bitireceğim.”
Mahkeme Başkanı:" Toparlarsanız iyi olacak.”
Sanık Doğu Perinçek:”Şimdi bakın ordunun rotasını Doğu Perinçek çizermiş yeni şafak. Bu hallere düştüler bugün Nusret Senem’in söylediği yumruğu Kayseri’de işçi partisi attırmış. Bu hallere düştüler, yani neden çünkü artık delileri konuşamıyor çünkü çürüttük 80 defa onları sizin kafanızın şişirmenin bir alemi yok. savcılık makamı size 10 talep üzerine sizin talebiniz üzerine 10 maddelik verdi hep iddialarını geri aldı. Daha ne bir davada hangi başarı kazanılabilir? Savcılık bile biz bunları isnat için söylemedik hukuki sonuçlara götüremedik evet yanlış yazmışız doğru yazmamışız dedikten sonra biz artık yani biz utanmaya başladık. Devam ediyorum yani bu küfürleri göstereyim de. bir teğmen işçi partisi bağlantılarını biliyor kesinlikle kontrol altında tutuldu. Bir teğmen güya söylemiş, hepsi yalan. Efendim emniyetin zirve raporu biraz önce söylendi ha o zirve raporu da çıktı, meğer iftiracıymış silahlı yağma suçundan 29 yıl hapis cezasına çarptırılmış içeriden diyor ki Doğu Perinçek falan. Ha ben size dedim ki çöplükten delil toplamayın, çöplükten toplanan deliler ile siz onurlu bir hükme varamazsınız. Onurlu yargıçlar çöplükten delile itibar etmez, bu davanın bütün delilleri çöplükten toplanıyor. Perinçek’in emrindeyiz, komutanlar diyormuş ki Perinçek’in emrindeymişiz. Ya bunlar hep sanal bilgisayara polis geliyor alıyor. Ya hangi subay hangi albay kalkıp da kendi bilgisayarına Perinçek’in emrindeyiz diye yazılar yazar? Biraz mantık var. Radikal hepsi bunlar bir ay içinde iki ay içinde olanlar. Perinçek hapisten emir mi verdi Poyrazköy’ün ilginç belgesi Poyrazköy’e gömün diye ben emir vermişim. Bunlar sizin mantığınız alıyor mu? hani diyelim ki siz bu delilleri iltifat etmiyorsunuz ama bunların bir anlamı yok mu? haksız iftira suçlamalar yapılanlar çaresiz kalınca bunları piyasayı sürüyor bunu anlamıyor musunuz? Silivri’den talimat veriyor, Karargah evleri talimatı Silivri cezaevinden veriyor zaman, Karargah evleri talimatını Silivri cezaevinden veriyormuşum. Yeni şafak, Poyrazköy de hepsi bunların manşet. Poyrazköy’e sivil yargı bakar Poyrazköy diyor pardon, Doğu Perinçek’in Poyrazköy’e emirleri vesaire aynı. Sonra kalan mühimmatı dağıtın Doğu Perinçek’in emri vakit yani ışık evleri falan filan oralarda kalanlar bunları daha iyi bilir kalan mühimmatı dağıtın ya yalan imal ediyor bunlar,kalan mühimmatı dağıt. Hangi illegal örgütte içeri düşen adam kalan mühimmatı dağıtın der? Star aynı Doğu Perinçek şey demiş bu maddeler pardon, aynı şey var.”
Mahkeme Başkanı:" Doğu bey bağlayın lütfen.”
Sanık Doğu Perinçek:”Bitti. Yarbaya çağdaş yaşam sorusu, intihar ettirdiniz kutlarım sizi yarbaya da şey yapmışlar, Perinçek ile Mayıs 2008’de toplantı yaptı Mayıs 2008’de ben hapisteyim toplantı yapıyorum, ayıptır ya. Ondan sonra bunların hepsinin yalan olduğu intihar ettikten sonra lütfediyorlar yalanmış. Şimdi bunların hepsi böyle ve burada göstermedim mi ben size Doğu Perinçek ‘in saygılarımla bilmem diye yi arz ederim diye imzası var bundan utanmıyorlar mı dedim savcılar hani bak imza yok. bu size bir şey anlatmadı mı? hepsi böyle bu size bir şey anlatmadı mı, niye bunlar hep yalan uydurma deliller ile geldiler önümüze? Hani bir tane yalan olur bir iki tane şaşırma olur, üç tane uydurma olur hepsi öyle. Fakat bunlardan hepsinden önemlisi sizin bütün dünyada son cümlem sizin yani bugünkü son cümlem sizin bütün dünyada Türk ordusunu yenilgiye uğratan kuvvetin içinde anılmanızdır, bu da size yeterli şereftir zaten.”
Mahkeme Başkanı:" Efendim öyle bir niyetimiz yok, öyle bir amacımız yok, olamazda, biz Türk ordusunu herkesten daha fazla severiz.”
Sanık Doğu Perinçek:”( bir iki kelime anlaşılmadı) bakın burada olgular var. Hüseyin bey burada hayır Hasan Hüseyin bey burada olgular var olgular. Koskoca bir dünya koskoca bir dünya ben size sağda solda yazılmış bir yazı getirmiyorum News Week gibi Washington post gibi dünya kapitalizminin Amerikan emperyalizminin en büyük organları, onun sesi olan organları diyor ki, Biz Türk ordusunu Ergenekon duruşmaları ve mahkemeleri ile yendik, soruşturmasıyla diyor bunun üzerinde düşünün bunun altından kalkamazsınız, bakın bunun üzerinde düşünün, bunun üzerinde düşünün. Bu çok ağır bir şey, bunu ben söylediğim zaman burda sinirlendiniz. Köksal Şengün sinirlendi. Tabi onun çünkü vicdanına dokunuyor ağır geliyor, onun sinirlenmesi de hoşuma gidiyor, e ben hiç olmazsa sinirleniyor çünkü kabul etmek istemiyor. Ama sinirlenecek bir şey yok, ben söylemiyorum ki news week söylüyor Washington post söylüyor. Siz Türk ordusunu yenmeye kalkan Türk milletini yenmeye ve dağıtmaya kalkan bir projenin içinde maalesef bulunuyorsunuz, ben size daha ne diyebilirim?”
Mahkeme Başkanı :”Buyurun Hayrettin bey buyurun.”
Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi verildi:” Sayın Başkanım Yüce mahkemenize saygılar sunuyorum Sayın savcılarımı da saygılar sunuyorum. Sayın Başkanım ben savunmalarımın büyük bir bölümünü tamamladım çapraz sorgumda yapıldı. Kendi notlarımla yazdığım cezaevinde yazdığım dilekçelerimi de yüce mahkemenize sundum ve bütün hukuki süreç hukuki boyut durum değerlendirmeleri de avukatlarım ve şahsım olarak yüce mahkemenize gerekli aydınlatıcı bilgilerin hepsini sunmaya gayret ettim. Şayet bilmediğim bir şey varsa Yüce mahkemenizin tarafıma sorabileceği herhangi bir şey varsa aydınlatma ve davanın selamete ulaşması açısından her türlü yardıma, savunmaya, iş birliğine hazırım mahkemenizle bundan onur duyarım, şeref duyarım. Bildiklerimi söylemekten çünkü 53 yıllık hayatım boyunca İstanbul’da eğitimim, iş hayatım, yurt dışındaki ticari hayatım edindiğim tecrübeler bilgiler vardır. Hem sosyal bakımdan hem hukuki bakımdan hem elektrik, elektronik bakımından her türlü katkıyı sağlamak için Yüce mahkemenize yardım etmeye hazırım. Burada silahlı kuvvetlerin yargılandığından falan tabi uzun zamandır söz ediliyor silahlı kuvvetleri savunmak ne benim ne diğer insanların görevi silahlı kuvvetlerimizin Dünya’nın en büyük ordusudur kendini savunacak güçtedir. “
Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Kardeşim biz Türkiye’yi savunuyoruz kendimizi savunuyoruz Türk milletini savunuyoruz, Türk ordusunu savuna Türk milletini (bir iki kelime anlaşılmadı)”
Mahkeme Başkanı :”Doğu bey oturduğunuz yerden konuşmayın zapta geçmek için bir mikrofon alın.”
Sanık Hayrettin Ertekin:”Sayın Başkan sizin yaptığınızın yanlış olduğunu söylemiyorum siz doğruyu yapıyorsunuz ama ben ordunun büyüklüğünü bahsediyorum. Ordumuz kendini savunacak güçtedir onun bir Genelkurmay Başkanı vardır.”
Mahkeme Başkanı :”Heyetle konuşun cevap vermeyin bize konuşun tamamlayın savunmanızı sözlerinizi.”
Sanık Hayrettin Ertekin.”Peki Sayın Başkan ben zaten Yüce mahkemenize konuşuyorum kimseyi kast ederek söylemiyorum.”
Mahkeme Başkanı :”Buyurun, karşılıklı diyalog olmasın buyurun.”
Sanık Hayrettin Ertekin:”Notlarımda olduğu için söylüyorum bu sizin konuşma yapacağınızı da bugün bilmediğim için burda Türk silahlı kuvvetleri biz değil yargılanma bunu ben 17 gün önce yazmışım. 08.04’de yazmışım kimseyi kast ederek de söylemiyorum buradan okuyorum.”
Mahkeme Başkanı :”Buyurun devam edin.”
Sanık Hayrettin Ertekin:”Bu nedenle bu davaya getirilip monte edilmeye çalışılan bir suç örgütünün suç işleyen canilerin aramıza katılması bizleri üzdüğü kadar Türk milletini de üzmüştür. Çünkü buradaki insanların hepsinin arkasında Türk milletinin değerli evlatları vardır, savunucuları vardır arkasında insanlar vardır buraya gelen insanların çoğu bizleri dinlemek bizlere moral vermek için geliyorlar cezaevinde tanımadığımız insanlardan mektuplar geliyor. Ben terör örgütlerine veya suç örgütlerine böyle can alıcı haysiyetli onurlu mektuplar yazıldığını görmedim şahsen tanımadığım insanlardan mailler geliyor ve o mailleri ailem çıkarıp bana getiriyor ben okuyorum yorumları da okuyorum. Eğer suç örgütüne bulaşmış insanlar olsaydık bunların hiç biri olmazdı bugün biz böyle bir iftira ile yargılandığımız için gerçekten büyük bir üzüntü içindeyiz yüce mahkemenizde belki bunun farkındadır bu davanın size düşmüş olması sizin gibi değerli hakimlerin önünde bulunması adaletli vicdanlı karar vereceğini de biz biliyoruz. Ama bize burada tanrısal görev yapan yargıçların daha hakkaniyet kurullarına, vicdani kurallara uygun davranacağını bekliyoruz çünkü tutuklu yargılamak bir kural haline dönüştürüldüğü zaman bizim ailelerimiz, bizler burada sanki suçluymuşuz gibi ceza adaletine ters düşen bir durumla karşı karşıyayız. Sizler bir gün cezaevinde kalmış olsaydınız inanın benim gibi düşünecektiniz bir gün çünkü hakketmediğimiz bir şekilde hiç birimizin yani ben şahsen dosyaları inceliyorum sabahlara kadar uyumuyorum ben 2 saat falan uyurum günde ve okuyorum yani en basitine kadar hepsini böyle notlar olarak çıkarıyorum. Örneğin bu Alparslan Arslan’ın bütün sorguları Ankara, İstanbul kelime kelime bakıyorum Sayın Başkanım, kelime kelime. Acaba diyorum ki mesela ne demiş silahları da gördüler buraya okey demişim not almışım silahların nerede hangi gün kim tarafından ona verildiğini, nereye gittiğini, Üsküdar’da niye evinde oturmayıp niye başka yerde teslim etmeye bombaları gittiğini hepsini tek tek ve biz 3 hukukçu kalıyoruz aynı koğuşta Sayın Bektaş, Göktaş falan. Oturuyoruz tartışıyoruz ve 600’e yakın kitap getirdik cezaevine. Hukuk kitapları Yargıtay içtihatları, bilgisayarlarımız var, CD’lerimiz var ve hiçbirinde ben böyle bir örgütün yapısını böyle bir suç örgütünü bulamadım ama bir örgüt var terör değil bir çete örgütü var. İnsanları gasp etmeye, iş adamlarını yani bizleri gasp etmeye çalışan ellerine avukatlık kimliği almış ki o ama kimliği başka başka kullanan yanına bir takım Osman diye bir vatandaşı almış. Yanına birkaç tane kandırdığı genç çocukları almış çıkmış milleti gasp etmeye parası almaya ona bomba atacağız e biz bunlarla niçin bunlarla yargılanıyoruz? Niçin bunlarla bir aradayız Sayın Başkanım, Sayın mahkeme? Biz bunlardan mutlaka kurtulmamız lazım eğer. Sayın Başkanım benim ve buradaki bütün yargılananların avukatlarının söyledikleri her cümlenin her satırı elektronik olarak kayıtlanmış, onları çıkardık baktık hiçbir kişi daha bu güne kadar böyle bir örgütün böyle bir yapılanmanın böyle bir birlikteliğin olmadığını söylüyor ama 70, 80 tanede iddianame okuduk terör örgütleri ile ilgili. Hepsi kabul ediyor ve biz bundan güç alıyoruz diyorlar ve birlikte eylem yaptıklarını, birlikte hareket ettiklerini avukatları da ayrı onların terör örgütlerinin hatta dışarıdaki postacısı bile ayrı hep bunlar aynı şeyde. Ama bizim burda öyle bir şeyimiz yok yani biz bir suyu bile isterken birimizin yakınından çekiniyoruz acaba. Ama örgüt öyle değil örgüt her şeyine ortak hareket ediyor. Biz burda yani başka bir şekilde bir insanlarız. Yani bizi anlayabilecek insanlar bizlerin bizim gibi insanların içindeki iradesini manevi gücü Türklük ve İslam şuurunu yaşamış insanların ancak ancak ulvi ve kutsal görevi yapan o cübbeyi giyen insanlar anlayabilir biz size güvenebiliriz. Bizim başka hiçbir yerde sığınabileceğimiz liman yok yani gidip de bir mafyaya bir gruba veya bir yere gidebilecek asla böyle şeyimiz yok. Ben başıma bir iş gelse gidebileceğim yer adalettir. Adaletten başka yere gitmem kafamı kesseler gitmem ama ben adaletten de bu şeyi görmesem bu yakınlığı görmesem benim gideceğim yer kara topraktır. Ben ve buradaki insanların sizlerden adalet bekliyoruz ama bu adaleti 148. duruşmadır tekrar ediyoruz sizler bizi dinliyorsunuz sizler bizi büyük bir sabır, özveri ve saatlerce dinliyorsunuz ve o koltukta saatlerce nasıl oturuyorsunuz nasıl o kadar sabır gösteriyorsunuz buna da hayret ediyorum. Yani bu kadar duruşma bu kadar uzun bir duruşma 44 yıl sürer 44 yıllık duruşma yapıyorsunuz. Ama Sayın Başkanım neden tutuklu yapıyorsunuz bunu? Niçin tuluklu olmamızın kaçacak falan değiliz inanın size yemin ediyorum burda hiçbir kimse kaçmaz ben zaten kaçmam niye kaçacağım? Adli tedbirler var pasaportumuza el koyun, her hafta gidelim ama bu arada da ailemizle, işimizle bakın yüzlerce insan çalıştırıyorum yurtdışında yatırımlarım var. Sağlığımız yerinde değil bizlerin dışında bunları yürütebilmemiz lazım. Yine eğer Yüce mahkemeniz bu bütün değerlendirmelerin sonunda suçlu bulursa ona da boynumuzu eğeriz geliriz varsa cezamız onu da yatarız ama ben inanıyorum vicdanen inanıyorum ki böyle bir örgüt falan yok. Böyle bir ben kimseyi tanımıyorum kimse de beni de tanımıyor hele hele bırakın yani burada böyle efendim kendi ülkemizin insanlarına iftiralar atacak durumuna getiriliyoruz mesela biri kalkıyor diyor ki o öyle demiş bu böyle demiş Allah aşkına bunlar Türk milletine yakışan şeyler değil. Biz burda yargılama falan değil de yani birilerini karalamaya mı çalışmak yani birilerine bir şey söyleyip birinin aleyhinde bunu yapamayız bunu bizden beklemeyin. Yani ben şahsen yapamam bana kafamı kesseler bana bir satır yaz sunu diyemez ama bir yapılmış bir yere bomba atmış polisler takip etmiş o gün ayın 5’inde bomba atılıyor 7’sinde karar alınıyor veya boş karar alınıyor bos kararın altına imza atılıyor. O gün Doktor Mashar bey caddesi Şişli Pazaryeri ile Cumhuriyet gazetesinin olduğu yerde aynı cadde üzerinde baz istasyonu var 3 tane baz istasyonu var orası benim yolumun üzeridir. Ordan geçerim o 3 baz istasyonunun Turkcell, Telsim ve Avea’nın bunların bütün kayıtları toplanıyor 3813 adet baz istasyonundan o gün İP numarası seçiliyor bu İP’in üzerinde temizleniyor. Cumhuriyet gazetesinin İP’leri temizleniyor pazaryerindeki pazarcıların İP’leri temizleniyor birkaç işte temizleniyor, temizleniyor. Sonuna geliniyor Osman Yıldırım’la Tekin İrşi’nin İP numaraları 533 ile Osman’ın 0535’li numarası çıkıyor o İP’leri ayrı gün 2 gün sonra pardon dinlemeye alıyorlar. Evet dinlemeye alıyorlar ben bunları çıkarttırdım Sayın Başkanım ve dinlemeye alınan bunu İstanbul istihbarat şube müdürlüğü ve MİT başkanlığını kendi arşivlerinde de bu insanların kimlerle görüştüğünü o gün çıkarıyor Muammer Güler’le İstanbul Emniyet Müdürü o günkü emniyet müdürü basın toplantısı yaptılar. Ayın 13’ünde bunu söylediler dediler ki evet biz bunlarla ilgili çalışmalar sürüyor bazı verilere de ulaştık dediler. Ayrı yeten de o gün bizim televizyonun muhabiri o şeyin konuşmasının haricinde Muammer Güler’le bir konuşma yapıyor, diyor ki bir şey oldu mu basın toplantısının haricinde? Evet, birilerinin peşindeyiz hemen şey yapacağız diyor ama dediği insanlar biz tanımıyoruz şimdi burda tanıdık o insanlar işte Osman Yıldırım. Peki ayın 16’sında Ankara’ya gidiyorlar akşam saat işte geç saatte çıkıyorlar yola ayın 17’sinde Ankara’da Allah rahmet eylesin nur içinde yatsın bir hakimimiz katlediliyor bunun sebebi kim? Siz dinliyorsunuz her türlü Alparslan Arslan’ın kız kardeşi ile konuşmalarını dinliyorsunuz. Ayın 13’ünde ayın 12’sinde Elazığ’a gideceğinin biletinin alacağını biliyorsunuz Osman Yıldırım’ın bütün haberleşmesini her şeyini kontrol ediyorsunuz. Tekin İrşi’yi dinliyorsunuz hatta bırakın bara gidiyorsunuz onunla oturup rakı içiyorsunuz. Evinde takip ediyorsunuz yanlarında bir İsmail soyadını bilmiyorum bir delikanlıyı da takip ettiğinizi söylüyorsunuz polisler söylüyor bunu ve geliyorsunuz ayın 17’sinde suçsuz, günahsız vatanına, milletine hizmet etmek için orda ayakkabısı bile 10 yıllık ayakkabısı olan bir hakimi katlettiriyorsunuz. Bunun polislik neresinde? Ahlak neresinde bunun, niçin engel olmuyorsunuz? Niçin sonuna getiriyorsunuz çünkü biliyorsunuz siz bunu, siz yaptırıyorsunuz bunu, siz yaptırdınız bunu. Nasıl Hrant Dink öldürüldü seyirci kaldıysanız rahip Santaro öldürdü seyirci kalıp Türkiye’yi zora düşürdüyseniz bilmem bütün cinayetlerin bir araştırın bakalım. Neden böyle oluyor hep polisin bilgisi dahilinde oluyor? Neden bir başkası olmuyor, neden süfli insanlar kirli insanlar yapıyor bunları? İnsan cinayet işler, namus cinayetidir bir şey olur Allah korusun gider ama bakıyorsunuz planlı, prensipli cinayetler. Yazık değil mi ülkemize? Siz iş adamı olarak yurtdışında bizi, bizi nasıl görüyorlar? Nasıl utanıyoruz, utanıyoruz biz iş yapıyoruz. Hıristiyanlara da iş yapıyoruz Musevilere de iş yapıyoruz Türkiye olarak mecburuz buna biz bu global Dünya’da mecburuz iş yapmaya ama Türkiye’yi böyle katiller, cinayetler o öldürülen bu öldürülen bu papayı vuran efendim o zaman biz ülke olarak bu işlerin içinden çıkamayız ama burada gelip de suçsuz, günahsız insanlardan da hesap sormaya kalkanların hesabını sizin sormanız lazım bu yetki Tanrısal görev olarak hakimlerin görevidir. Sayın savcıların görevleridir savcılar bu iddianameleri yazarken acaba hiç mi vicdanlarına, yüreklerine, ellerine bakmadılar? Nasıl yazdılar? O ayın 17’sinde izlemeye aldık dediğiniz hakim o gün o dinlemeyi veren hakim 3 gün raporlu ve Ankara’da eşi ile beraber Ulusoy otobüsleri ile seyahate gidiyor Ankara’da 505’li telefonundan Ankara gözüküyor ama aynı gün aynı gün izin verdiği söyleniyor saat 01:15’te İstanbul Beşiktaş’ta. Nasıl oluyor Sayın Başkanım söyler misiniz bunu, nasıl oluyor? Medya izliyor buradan ama bunları yazmayacaklar, yazamayacaklar korkuyorlar çünkü Nedim Şener mahkemeye verildi ya gazeteci Nedim Şener. Onlarda korkuyorlar, yazamıyorlar. Ama burada geliyorlar suçsuz, masum, günahsız insanları yargılıyoruz diye sözüm ona cendereye alınıyor. Önemli değil inanın bir suç işlesek yargılayın bundan hiç korkmayız. Tutuklu yargılanmışız, tutuksuz yargılanmamışız ama Sayın Başkanım el insaf el insaf. Siz o yüce makamda otururken ne olur bizleri de çok küçük görmeyin bizlerde insanız biz Allah’ın yarattığı kullarız. Bizleri.”
Mahkeme Başkanı :”Biz kimseyi küçük görmüyoruz.”
Sanık Hayrettin Ertekin:”Hayır o açıdan demiyorum tutukluluğumuz açısından insani olarak gördüğünüzü söylemiyorum yani biz sizi tutuklarız biz sizi bakın alırız mantığını lütfen kafanızdan çıkarın. Biz aynı mektebi aynı yıllarda okuduk aynı eğitimleri gördük aynı insani değerlerde aynı Anadolu’nun çocuklarıyız. Aynı dedelerin evlatlarıyız göğüs göğse vuruşmuş milletlerin çocuklarıyız. Bizler birbirimize bugün, bugün neyin hesabını yaptığımızı bilmiyoruz. Neyin hesaplaşmasını da bilmiyoruz. Sayın savcılarımızı da kandırdılar, kandırdılar. Onlarda aslında masum ama kandırıldıklarını farkına burda vardılar ne zaman vardılar 1. celsede gelip örgüt üyeleri bizi burada bakın bunlar bunu yapmış, cinayet yapmış dediği gün Sayın Mehmet Ali Pekgüzel bir konuşma yaptı dedi ki bunların hiç biri dedi yapılmamıştır. İddianamede suç isnat edilmemiştir bu olaylar yoktur dedi ve bunların hepsini kapı dışarı attınız. Doğrusu buydu biz onu da bekliyoruz doğrusu buydu o nedenle biz burada çok fazla uzatarak yüce mahkemenizin değerli vaktini almak istemiyorum. Çok emek veren hukukçu avukat arkadaşlarımızın da söz hakkı olsun istiyorum ben diğer yönden peşin hükümle cezalandırılmamızın ceza adaletine ters olduğunu ceza mantığına hakimlerimizin alışkanlık haline getirerek tutuklu yargılama yapmanın bir kural olmadığını bunun bir prensip olmadığını hukuki bir değerinin de çok olmadığını çünkü ben dışarıda olsam Sayın Mahkemenize bu olaylarla ilgili inanın gece gündüz çalışarak aydınlanması için aydınlanması için bugün verdiğim bir dilekçe var yazamıyorum çünkü bazı bilgilere ulaşmam gerek Sayın Başkanım. O bilgiler için birileri ile görüşmem lazım çünkü bu olaylardan önce bu medya patronları medya camiasıyla bazı hadiseler oldu işte gazeteler el değişti, televizyonlar el değişti bazı bu tip Alparslan Arslan gibi Osman gibi süprüntülere müracaat eden patronlar oldu onların bazı tahsilatlarını yapanlar oldu ama şu an kimseyi karalamamak için yanımdaki yardımcılarımdan veya arkadaşlarıma sormam lazım doğruluk derecesine önce benim inanmam lazım ki mahkemenize gelip onu dilekçe olarak sunayım anlatayım. Şimdi bu adamlar gidiyorlar TV1 diyor mesela o zaman ATV ile beraberdi Turgay Ciner’in de şeye devretmişti TMSF’ye Turgay Ciner’e vermişti daha sonra şeyi kendilerine satmıştı ATV’yi, Sabah’ı. O arada bir muazza oluştu Dinç Bilgin’le bir mahkemelik durumları oldu. Tekrar el koydu o dönemde Dinç Bilgin parası Dinç Bilgin’in parası ödenmediği için bazı ortalıkta bizde o dönemde TMSF’ye bu Sabah ihalesine bir katılımcı olarak girer alır mıyız diye bir grup oluşturmuştuk yabancı grup Çinli grupla ortak alacaktık. Bende o konsorsiyumun başındaydım yönetiyordum. O arada bu tip şeyler geliyordu aman girmeyin bu işe siz bak bu sakat iştir bedel iştir diye bize gözdağı veriyorlardı bazı insanlar. Demek ki bu tip insanlara güvenerek öyle elinde bomba roketli dolaşan insanlara biz korkmadık, korkmadık dedik gireceğiz dedik kim olursa gelsin gireceğiz dedik neden korkucağız? Polisimiz var, savcımız var, hakimimiz var gerekirse gideriz korkmadık ama öyle değilmiş, öyle değilmiş adamlar bagajlarında roketler, kaleşnikoflar taşıyorlar, el bombaları taşıyorlar, burda öğrendim bunları, bundan sonra ben bu tip şeylerden çekinir hale geldim burda düşündükçe a gidiyorlar toplantılar yapıyorlar onu vuracağız buna roket sallayacağız falan filan. Alparslan Arslan’la dün sorgusunda konuşurken Sayın Başkanım ben çok dikkatli buraya geldim dinledim farkındaysanız çünkü notlar alıyorum sürekli bu notları değerlendiriyoruz nedir bu olay nedir, niçin bir buradayız diye bu insanlar kendilerini devletin üstünde görerek eline geçirdiği bir avukatlık kimliği ile kendini mafya falan sanarak devletin polis, bazı askerler bazı şeylerden işte mühimmat falan edinerek kendilerini bir şey görmüş Ali Kıran başkesen görmüş ondan sonra her yere bunu veririm onun bankasını alırım kim kimden alıyorsunuz? Çünkü çok güzel Sayın hakim bey soru sordu. Kredi mi alacaktınız diye? Hayır gasp edecek adamın patronunu çağıracak, bir Üsküdar’da benim başıma gelen hadiseyi söyleyeyim. Üsküdar’da bir grup biz Beşiktaş’ta oranın kuyumcu yani yerleşik kuyumcuyuz 40 yıllık oranın esnaflarındanız. Bir grup bizden haraç istedi dergi ocak dergi ocak mocak var ya o malum grup. Ocak dergi falan bir dergi gönderiyorlar 10 milyar. Ne dergisi bu ülkü ocakları dergisi vermiyoruz dedik vermiyoruz dedik ne vereceğiz dergi falan. Ondan sonra 3, 4 kişi gelmiş sormuş falan kamera kayıtları var polise hemen savcılığa dilekçe yazdım polis yakaladı 4 kişiyi. Avukatları kim biliyor musunuz? Mehmet Taşkesen çıktı İstanbul 3 ağır ceza mahkemesinde mahkum oldular, ceza aldılar. Taşdelen mi bilmiyorum bir avukat var burda görüyorum Taşkesen neyse o çıktı. Geçen gün ben eşiyle görüşüyordum eşim gelmemişti siz izin vermiştiniz yanıma geldi merhaba kardeş tanıdın mı beni falan tanıdım dedim buyurun avukat bey. Ben dedi Süleyman Esen’in avukatıyım. Biz kimlerle yargılanıyoruz, kimlerle uğraşıyoruz, kimlerle buradayız? İstanbul ağır cezadaki dosyayı getirseniz görürsünüz haraç almak istediler vermedim vermedim ben 7 kardeşim ve Üsküdar’da böyle bir gruplaşma bir çete var. O çete işte Alparslan Arslan’ın çetesidir orada o bilmem onu bunu kesen ondan sonra kalkıyorlar bilmem Veli Küçük’ten bomba aldım, bilmem Zekeriya Öz işte burda ismi Zekeriya bey var ondan silah aldım falan gibi böyle yalan yalan onların ismini kullanarak hani onlardan duyar korkarlar. Hani onlar isim ya emekli general falan onu kullanıyorlar aslında kendileri orda çay bahçesine oturmuşlar akşama kadar kimi keseriz kimi koparırız başıma geldiği için söylüyorum. Dosyayı lütfen getirin İstanbul 3 ağır ceza mahkemesinde yargılandılar bunlar ve bunlar ceza aldılar ve bunlar benim avukatım Fatih Volkan biliyor o davaya o baktı. Ben gittim mahkemede bile tehdit etmeye kaktılar tutuklu oldukları halde jandarmanın arasında göreceksin falan dedim ki hadi göreceğiz hadi buyurun hodri meydan göreceğiz dedim ne oldu. Ne oldu ne oldu Sayın bunlar bu çeteler işte bunlar onu gidiyor Danıştay’a saldırıyorlar, gidiyorlar ona bomba atıyorlar bunlara bunlara Sayın savcılar Sayın savcılar biraz dikkat etseler bunların kim olduğunu orda görürler. Polisler biraz bunlarla o kırışmasalar o paraları pulları bunlar olmaz Türkiye’de bunların olması ondan sonra silahlı kuvvetlere çamur atarlar, 3, 5 tane adam diyor ki bomba bulurum ya diyor ben roket ne olacak tankta bulurum Süleyman Esen’de söylüyor. Süleyman Esen niye söylüyor? Kahve, kahvede, kahve diyorum pardon berberde falan toplanıyorlar o berberde bu olaylar olduğunda bir aracı gönderdiler işte abi sen büyüksün affet bizim semtin çocukları diye gelen Hayrettin adaşımdı Hayrettin Mete bunlar işte bizim ülkücü kardeşlerimiz bunlar falan işte yanlış yapmışlar senin falan. Dedim ki bana bakın Allah aşkına ben olmasam başkası olsa ne yapacaktınız? Alacaktınız değil mi dedim? Koparacaklardı bunlar değil mi? Affetmiyorum dedim, mahkemeye geleceğim ve dedim davacı olacağım gittim davacı oldum. Sayın Başkanım bunu niye anlatıyorum diyeceksiniz ki bu konuyla ne ilgisi var? Bu Üsküdar’daki o çay bahçesinin oradaki çetelenen grup onlar kafalarına göre garip çocukları da buluyorlar burda işte.”
Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.
Mahkeme Başkanı :”Karışmayın oturduğunuz yerden konuşmayın sözünü bitirsin diyeceğiz olursa sizde sorarız buyurun. Buyurun devam edin.”
Sanık Hayrettin Ertekin:”Böyle garip çocukları da buluyorlar, kandırıyor yanlarına alıyor Alparslan Arslan veya işte Osman ondan sonra bunları da bu suça karıştırmaya çalışıyorlar yani yoksa daha 18 yaşında, 19 yaşında çocuklar o yani düşünebiliyor musunuz bunların, bunların şeyleri bu. Yani anlatmak istediğim böyle bir grupla bizim buradaki insanların bu kadar devlete, millete hizmet etmiş bir siyasi partinin genel başkanı ne alakası olabilir, ne ilgisi olabilir? Yani benim anlatmak istediğim böyle bir çeteleşmeyle bizim bir ilgimiz yok böyle bir grupla ilgimiz yok Danıştay’la yani benim ne bileyim yani üzülüyor insan bir hakimin orada bir tanrısal görev yapan bir inana silah çekmek oraya girmek silahlı girmek yani bunlar onurumuza dokunan bu davada olmak onuruma dokunuyor benim. Ben o yüzden dolayı benim bu davadan ayrılmam lazım, benim bu davadan çıkarılmam lazım. Bu nedenle çok uzatmadan Sayın Başkanım benim 27 aydır tutukluluk sürem cezaya dönüşmüştür. Ben tahliyemi talep ediyorum ve Yüce mahkemenizin uygun göreceği adli tedbirlerin uygulanmasını gerekirse bir teminat karşılığında tahliye edilmemi bekliyorum çünkü yargılandığım terör örgütü üyesi olmak suçu isnat ediliyor şahsıma zaten diğer silah benim o silahta parmak izim çıkmadı. Bir insan öyle bir tabancada eğer varsa var olduğunu biliyordum ikaz etmiştim ama görmemiştim silahı. Eğer olsa elimi dokunmuş olsam o silahın her hangi bir yerinde ben sordum şubede polislere dedim ki komiser bey eğer o silah dediğiniz Glock marka silahta benim parmak izim varsa lütfen kabul ediyorum söyleyin. Ya dedi işte yarın gelecek dedi şey adli tıptan parmak izimi almışlardı şey adli tıp diyorum polis kriminalden gelmediğini söylediler. Benim olsaydı ben kabul edecektim evet benim parmak izim değdiyse bende o silahın orda olduğunu biliyorsam o silah benimdir ve inanın ruhsat taşımaya ve bulundurmaya haiz bir iş adımıyım kuyumcu şirketlerim var 3 tane. Uzun namlulu silah bulundurma yetkimiz var, bizim güvenliğimiz var, kardeşlerimin silah ruhsatları var benim antika silah ruhsatım var. Av teskerem var var da var ama niye ben Glock markayı makine kimya enstitüsü satıyordu 2500 dolaraydı o zaman satıyordu istesem alırdım ayrıca da silahın yani sevmediğimi, taşımadığımı, bulundurmadığı hatta o ele geçen antika silahın da nerde olduğunu bilmiyordum polisler araştırırken bulmuşlar o silahı. Ben inanın bilmiyordum ne ruhsatımı biliyordum ne bir şeyi çünkü 15 sene önce 15 yıl önce ve nereye konduğu belli değil evden mi çıktı iş yerinden mi onu da bilmiyorum hala yok çünkü zabıtlarda nerde ele geçtiği ve düşünebiliyor musunuz o silahtan dolayı yatıyorsam o silahın cezasını yattım. Eğer mahkemeniz o şekilde düşünüyorsa terör örgütü üyesi diye düşünüyorsanız beni burada hiçbir kimseye tek tek sordum hiçbir kimse beni görmemiş tanımıyor, iş yerime gelmemiş, televizyonuma, gazeteme gelmemiş, ofisime gelmemiş, evime gelmemiş, görüşmemişim, telefon kaydım yok. Bir tek Abdülmüttalip Tonçer denen kişi vardı onu da kimin gönderdiğini ne iş aldığımızı izah ettim. Bir hatır için işe alındı sanat öğretilsin işte kötü yola düşmesin diye alındı bilseydim bu hale geleceğimi almazdım. Ders oldu bundan sonra işe adam almak bırakın Kayseri’den öteye adam almam, Kayseri’den öteye adam almayacağım. Yani burda söz veriyorum onun haricinde Sayın Başkanım söyleyeceklerim benim bundan ibarettir yüce mahkemenize saygılar sunuyorum tahliye konumun tekrar değerlendirerek Yüce mahkemenizin tahliye karar verilmesini arz ve talep ederim.”
Sanık Erhan Timuroğlu söz istedi verildi:”Sayın Başkanım daha öncede bunu izah ettim şimdi yine izah ediyorum bizim bu çeteyle bu gasp, maspla bizim işimiz gücümüz yok. Biz hiç kimseye de itiraf atıp da bombaları bunda, bunda, şunda aldık demedik yani kendi adımıza konuşuyoruz bunu. Alparslan dahil Tekin İrşi kesinlikle ne silahları gördü ne de bagajı açıp keleşi gördü bu hayal ürünüdür. Bu Koko coco’da iş adamlarına yönelik herhangi bir toplantı almadı o Gökhan filan bunlar hepsi hayal ürünüdür. Farz et ki olmuştur ve bu iş adamlarından para alınacaktır inan ki alınırdı. Eğer bir adam gidip de Danıştay basıyorsa orda katliam yapıyorsa iş adamlarını havalandırır. İstediği miktarı da alır kurtuluşları da yoktur yani alınmak istenirse alınır. Biz öyle para canisi insanlar değiliz öyle bir toplantı da olmadı bunlar hepsi hayal ürünleri Tekin’in anlattıkları da hayal ürünleri artı Hayrettin beyin bahsettiği o Üsküdar’daki çete, Metelerle filan bizim ilgi ve alakalarımız yoktur. Var demediniz de yani yine de biz şey yapalım beyan edelim ilgi ve alakamız yoktur onların hiç birini tanımıyoruz. Bunları da burda söyledik bu insan yani ben kendi adıma bunu şahsen söylüyorum bunları da burda söylüyorum Sayın Veli Küçük’le Sayın Muzaffer Tekin’le Sayın Fikret Emek’le aynı dosyada yargılanmaktan onurluyum, gururluyum yüceliyorum alçalmıyorum gittikçe yüceliyorum. İnanın onlarda bizimle yargılanmaktan bu şekildeler. Bizim Danıştay’la ilgi alakamız yok. Arz ederim.”
Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi verildi:”Sayın Başkan önce yaklaşık Aralık 2008’den bu yana mahkemenizden talep ettiğim devletin yeniden yapılanması dokümanının bende olduğuna dair arama el koyma tutanağı ile yaklaşık yine 8 ay önce Sayın Kemal Alemdaroğlu’na sorulan Özden Örnek’in günlükleri ile ilgili ayrı ayrı her iki konuda ilgili olarak vermiş olduğum 5 yazılı talebim en son mahkemenizin savcılığın cevaplaması yönündeki talimatıyla bana da ulaştı Sayın savcıların cevabı şöyle diyor. Devletin yeniden yapılanması dokümanının kendisinden elde edildiğine dair arama ve el koyma tutanağının kendisine verilmesi talep edilmiştir deniyor. Ve adresimde 23.05.2006 tarihinde yapılan aramada 90 adet 90 adet CD bulunduğu CD’lerin içerisinde 66 numarası verilen Daymınt marka CD içerisinde devletin yeniden yapılanması için öneriler mastır plan ön çalışması isimli bir Powerpoint sunusu olduğu söyleniyor. Sayın Başkan zaten benimde istediğim şu, gerçi Sayın savcılar 6. klasörün 261 ve 262 ile 3. klasör 63, 64, 65. sayfalarının içerisinde bu arama tutanaklarının olduğunu söylediler ancak bunlar arama el koyma tutanakları değil kararları. Benim istediğim devletin yeniden yapılandırılması ile ilgili bu CD kompak diskin benden alındığına dair arama ve el koyma tutanağında CD numarasını belirten tutanağın olması veya içinde şu var diye belirtilmiş olması gerekirdi. Kaldı ki CMK 134/1, 4, 5 maddeler gereği mahkeme kararı ile alınan bilgisayar ve benzeri ürünlerin yedeklemesinin yapılması ve bir kopyasının da şahsa verilmesi lazım bana böyle bir kopya verilmedi. Bu kopyanın verildiğine dair de tutanağın kaydedilmesi lazım bu da yapılmadı tutanakların hiç birisinde bu yok. Birincisi bu, bununla ilgili olarak ben aynı zamanda vermiş olduğum dilekçede bana tutanak yerine Sayın savcılar bir tutanak Mastır plan ön çalışması adı altında 20 Nisan 2009 tarihinde polis ekspertiz raporu verdiler. Şimdi Sayın savcıların vermiş olduğu cevapta CD numarası 66 şimdi polis tutanağını okuyorum size. Mehmet Zekeriya Öztürk isimli şahsın 23.05.2006 günü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 22.05.2006 tarihli arama, el koyma, derkenar yazılı kararına istinaden yapılan aramada elde edilen 14 ile numaralandırılan CD içeriğinde yapılan incelemede. Devletin yeniden yapılanması için öneriler şimdi savcının en son mahkemenize vermiş olduğu cevabi yazıda 66 yine savcılığın bana o tarihte vermiş olduğu tutanak diye vermiş olduğu belgede de 14 numaralı CD şimdi kaç tane devletin yeniden yapılandırılması Mastır planı adlı doküman çıkıyor bende ki sorgu sırasında Sayın Başkanın Köksal Şengül’ün de hatırlayacağı gibi itiraz etmişim. Bende böyle bir doküman yok diye çünkü Sayın savcı doküman diye sormuştu bu soruyu. İddianame bilgisayar diyor polis tutanakları da CD diyor, o günden bu güne kadar buna bir cevap bulunamamıştı şimdi ortada bir tenakuz daha çıktı çünkü bende böyle bir CD yok,. böyle bir doküman yok, böyle bir bilgi, veri yok bende. Şimdi savcılığın yazısı 66 numaralı CD, polisin savcılığa göndermiş olduğu savcının bana vermiş olduğu tutanak 14 numaralı CD. Soruda şuydu bu CD’nin içeriğindeki bu doküman yine en son yazıda belirtmiş oldukları üzere örgüt dokümanı olduğu değerlendirilmiştir diyor. Ben 21 Nisan 2009 tarihinde mahkemenize 5 sayfalık bir dilekçeyle devletin yeniden yapılanması isimli doküman çerçevesinde faaliyetlerin yapılıp yapılmadığı ile bu isimli bir örgütlenme olup olmadığının soruşturma esnasında savcılık tarafından tespit edilip edilmediğini eğer edildiyse tespit edilenlerin neler olduğunu emniyet birimleri ve savcılık makamında sorulmasını talep etmiştim. Ayrıca devletin yeniden yapılanması dokümanı çerçevesinde örgütsel faaliyet olup olmadığı ile bu isimde bir örgüt varlığının tespit edilip edilmediğini Genelkurmay başkanlığı, MİT ve jandarma genel komutanlından sorulması Yüce mahkemenizden yine talep etmiştim aynı dilekçemde. Bunlar reddedildi şimdi örgüt dokümanı olduğu söylenen veya içinde örgütsel doküman olduğu söylenen bir kompak diskin savcının en son yazısında 66 numara, 20 Nisan 2009’da vermiş olduğu tutanakta da 14 numara olarak belirtilmesini bir kere ciddi bir şüphe yaratıyor. Yani buna göre ben geçen 28 aylık sürede hukuksal savunmalarım hukuksal yönden yapmış olduğum açıklamalarımın yanı sıra şikayetlerim var bunu her defasında ben gibi diğer sanıklarda dile getiriyorlar şimdi o zaman diyorum ben acaba yaklaşık 16 aydır bu CD’nin bana hangi tutanakla alındığına dair bilgi verilmemesi, bugün 66 1 yıl öncede 14 numaralı olduğu söylenen bu CD’nin sonradan konup konmayacağını ben nerden bilebilirim? Kaldı ki CMK 134/1 ve 4. maddelere göre bana bunların kopyası da verilmemiş ve mahkemenizde bu belgenin örgütsel bir doküman olup olmadığını araştırmamış. Hakeza savcı Zekeriya Öz 19.06.2007 tarihinde de terör örgütü yöneticisi olmakla suçlanan ifadesi alınan Muzaffer Tekin ekli beyan çerçevesinde ismi geçen şahıslardan Mete Yalazangil, Kuddusi Okkır, Zekeriya Öztürk, İsmail Page isimli şahıslar Muzaffer Tekin’in bürosunda bulunan devletin yeniden yapılanması isimli yazılı dokümanlar çerçevesinde faaliyet gösterip göstermediği ve belirtilen oluşuma üye olup olmadıkları hususunda bu şahısların ev ve iş yerlerinde belirtilen yasadışı oluşumla ilgili olarak bilgi, belge ve doküman bulunabileceği hususları göz önüne alınarak arama isteminde bulunuyor. Şimdi savcı Zekeriya Öz’de bu anlamda devletin yeniden yapılandırılması ile ilgili kafasında şüphe oluşuyor ilk başta. Ergenekonda demiyor devletin yeniden yapılanması çerçevesinde bir örgütsel faaliyet. Yani bu kadar ciddi bulunuyorsa nasıl bu kadar fark olabiliyor? Mahkemenizden bana ulaşan cevabi yazı 66 numara yine mahkemenizin ara kararı gereği savcının vermiş olduğu tutanakta 14 numara. Nasıl oluyor bu? Çok ciddi bir şüphe kaynağı, diğer Özden Örnek’in günlükleri ile ilgili yazılı talebime de cevap şu. Şüpheli Mehmet Zekeriya Öztürk’ün ne NEC laptop bilgisayarında elde edilen yine bu bilgisayarım bana kopyası verildiğine dair de bir polis tutanağı yok arama, el koyma tutanaklarında da. Bilgisayarımda elde edilen nokta dergisi bir bomba daha patlatıyor Özden Örnek paşanın günlüklerinin bazı bölümleri basınla ilişkilerle ilgili ilginç notlar içeriyor anlatımı dikkate alınarak yöneltilmiştir. Soru Kemal Sayın Kemal Alemdaroğlu’na yöneltiliyor. Kemal Alemdaroğlu’nu ilgilendiren kısım burda yok yani bir ilişki kuruyor savcılık Özden Örnek’in günlüklerinin bende çıkmasından yola çıkarak Sayın Kemal Alemdaroğlu ile ilgili olarak ki itiraz etmiştim o zaman ve soru yöneltiliyor ve bu soru burada soruluyor. Aynı şekilde devletin yeniden yapılandırılması ile ilgili olarak sorulduğu gibi soru sorulduğu zaman elde mevcut delil yok. Yani suçlamayı yapan savcının elinde delil yok. 18 ay sonra bana delil veriyor tenakuz bununla ilgili delilde de yine tutanaklarını istiyorum. Benden elde edildiğine dair, cevap şu, bu davaya ilişkin soruşturma kapsamında 20.06.2007 tarihinde sanığa ait aynı adreste arama yapılarak diğer eşyalarla birlikte bir adet NEC marka 3003, 1657, 0007 seri nolu laptop bilgisayar elde edildiği belirtilmiştir. Konuya ilişkin belgeler mahkemenizin dijital ortama aktarılan klasörler içerisinde 8. klasör 233, 236, 293. klasör 2, 7, 357. klasör 101, 128 PDF sayfalarında bulunmaktadır. Bulunan ne Nokta dergisi bir bomba daha patlatıyor, Özden Örnek paşanın günlüklerinin bazı bölümleri basınla ilgili ilginç notlar içeriği diye veriyor savcılık bu cevabı ve devamında diyor ki inceleme raporunda dijital veri içerisinde Özden Örnek’in günlüklerinden bir bölüm bulunmadığı anlaşılmış olup iddianameye sehven aktarılmış olabileceği değerlendirilmiş. E peki nasıl soruyorsunuz? Bu soruyu nasıl soruyorsunuz? Beni nasıl zan altında bırakıyorsunuz bir başka sanığa soru sorarak burda? O sanığı nasıl zan altında bırakıyorsunuz Özden Örnek’in günlükleri ile ilişkilendirerek, nasıl oluyor bu, nasıl bir yargılama? Sehven yazıldığı söyleniyor iddianamenin ve sonunda da deniyor ki konuya ilişkin yeni bir bilgi edinildiğinde mahkemenize sunulacaktır. Çok güzel tamam 28 aydır bekliyorum Sayın savcılar delilleri bulamadılar bundukları zaman nasıl olsa mahkemenize sunarlar tekrar o soru yerine oturmuş olur böyle mi, bu mu? Bununla yargılanıyorum, cevap bu mu olur? Kaldı ki iddia edildiği gibi 8. klasörün içerisinde bakın klasörleri ben ilk iddianame bizlere dağıtıldığı zaman dijital ortamda ciltli hale getirdim. 8. klasör düzeltiyorum 357. klasör 101 ve 128. sayfalar benimle ilgili bir tek dijital veri yok burda. Ayşe Asuman Özdemir’e ait dijital verilerin olduğu sayfa. Hani bende nokta dergisi bir bomba daha patlatıyor Özden Örnek paşanın günlüklerinin bazı bölümleri basınla ilginç notlar içeriyor kısmı bu sayfalar arasındaydı? 357. klasörde de yok. Facia, hakeza diyor ki 8. klasör 233, 236 sayfaları arası. 233. 236. sayfalara bakıyoruz. Ne var biliyor musunuz Sayın Başkanım? Olan şu arama el koyma tutanakları değil arama, el koyma ve inceleme emri. Benim istediğim benden Özden Örnek günlüklerinin elde edildiğine dair tutanak o tutanağın altına da şunu yazacaklar Mehmet Zekeriya Öztürk’ün talebi üzerine kendisine bu bilgisayarın kopyasını verdik, bu CD’nin kopyasını verdik diyecekler. Ben emir istemiyorum ki yani istediğim sorunun cevabı yine yok burda. Sayın savcılar iddia ettikleri delilleri ortaya koyamamışlardır ve sehven yazılmıştır. Sehven aktarılmış olabileceği değerlendirilmiş. Sehven aktarıyorsanız bunu değerlendiriyorsanız çekin bu suçlamayı, çekin elinizin altındaki kuş muyum ben? 28 ay tutacaksın istediğim soruyu da soracağım diyeceksiniz. Kandil’in işine yarayan Kandil’de hazırlanmış bir iddianame ile 28 aydır yargılanıyorum burda. Dağda bize çatışmaya girdiğimiz zaman terörist şöyle derdi Sayın Başkanım. Mehmetçik seninle sorunumuz yok komutanını bize teslim et. Bir keresinde yaşanmadı bu ama siz bizleri PKK’ya teslim ettiniz, şu iddianameler şu ek klasörler sayesinde 28 aydır. Şimdi Danıştay saldırısı ile ilgili birkaç şey aktarmak istiyorum mahkemenize. Yine verilere dayanarak. 1. iddianame sayfa 406 bakın Sayın savcılar imza attıkları iddianamede mahkeme kararı özeti demişler. Soruşturma ve bu kapsamda delil toplama çalışmaları devam etmekte iken Ankara 11 ağır ceza mahkemesi 13.02.2008 tarih ve 2006/158- 2008/45 sayılı kararı ile davayı hükme bağlamıştır. 11 ağır ceza mahkemesi davayı hükme bağlıyor diyor ki sanıkların isimlerini sıralıyor bir alt paragrafta sanıkların yani bakarsanız da çok sevinirim aslında Sayın başkan facia çünkü burası. Sanıkların eylemden önce plan yapıp bir araya geldikleri eylemlerin türbanla ilgili olduğu, sanık Alparslan Arslan, sanık Osman Yıldırım diye devam ediyor ve bu paragrafın sonunda şöyle bir cümle var. Sanık Alparslan Arslan’ın lider vasfında olduğu sanık Osman Yıldırım’ında Alparslan Arslan’dan sonra geldiği bütün bu anlatılanların ortada silahlı bir örgütün bulunduğunu gösterdiği bu neydi? Ankara 11 ağır ceza mahkemesinin 23 Şubat 2008 tarihli kararı, iddianame tarihi ne size ulaştığı tarih? 14 Temmuz ve sizin kabul ettiğiniz iddianame bu. Şimdi daha öncede söylemiştim adeta sihir gibi bir şey nedir o sihir gibi bir şey? Şimdi bakınız mahkemenin bu kararına 12.09.2008’de yani sizin iddianameyi kabul ettiğiniz tarihten sonra doğru söylüyorum herhalde değil mi? Evet 12.09.2008 tarihinde burda Ankara 11 ağır cezanın Alparslan Arslan’ı lider Osman Yıldırım’ı da 2. adam yaptığı bu kararda Süleyman Esen’de ceza alıyor ve Yargıtay 9. ceza dairesi şöyle bir karar veriyor. 3-b, sanık Süleyman Esen hakkında patlayıcı madde temin etmek suçundan verilen hüküm yönünde kabule göre ise sanık müdafiinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi ancak o yer Cumhuriyet savcılığının temyiz itirazının incelenmesinde ise sanık hakkında TCK’nın 174/1 maddesinde tayin edilen 3 yıl 6 ay hapis cezalarının aynı yasanın 2. fıkrasında yapılan hesap hatası sonucu 5 yıl 3 ay yerine 4 yıl 9 ay hapis cezası olarak TCK’nın 62. maddesi uygulandıktan sonra ise 4 yıl 4 ay yerine 3 yıl 11 ay 15 gün olarak eksik ceza tayini usule ve yasaya aykırı olduğundan diye Süleyman Esen hakkında da hesap hatası olduğunu ve bu hesap hatasının da eksik hesaplanmış olduğunu ve cezanın ne kadar olduğunu süresi yazıyor buraya. Şimdi Süleyman Esen’e bakıyoruz Süleyman Esen daha 11 ağır ceza mahkemesini kararını yazmış iken ve 12.09.2008’de Yargıtay’ın bu kararı varken görmeden bunu Süleyman Esen’i afetimmiş. Kim? Sayın savcılar, neden? Bunun var mı yasal bir açıklaması, Allah aşkına var mı? Yani hukuk devleti buraya dikiyorsunuz insanları, arkanızda Türk bayrakları üzerinizde hakim cübbeleri bana bunu adalet mülkün temelidir yazısı altında şu kürsüden söyleyebilir misiniz? İnanç kalabilir mi adalete? Mümkün mü bu? Kaldı ki Osman Yıldırım’ı 2. adam yapıp Alparslan Arslan’ı lider vasfında olduğuna karar veren Ankara 11 ağır ceza mahkemesinin 13.02.2008 tarihli kararından yaklaşık 5 ay sonra mahkemenize iletilen iddianamede sanık Osman Yıldırım lider. Ne sihirdir ne keramet nasıl oldu? 11 ağır ceza diyor ki Alparslan Arslan lider vasfında ama savcılar diyor ki hayır biz önemsemiyoruz 11 ağır cezanın kararını biz kararımızı verdik karar Osman Yıldırım lider. Neden Osman Yıldırım lider? Çünkü Osman Yıldırım lider olduğu zaman onun söylemlerine itibar edecek ki ettiniz hala da ediyorsunuz bu Kandil iddianamesine göre. Buradaki 4, 5 tane sanığın Osman Yıldırım’a bomba verdiğini o toplantıda olduğunu söylüyorsunuz bunu söylemek için onlar söylüyor size bunu kabul ediyorsunuz niye göre Ankara 11 ağır ceza mahkemesinin kararına rağmen? Yargıtay 9. ağır ceza mahkemesinin daha karar vermeden önceki kararından önce savcılar bu kararı veriyor.”
Mahkeme Başkanı :”Zekeriya bey kabul ettiğimiz herhangi bir şey yok, yargılama devam ediyor.”
Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Sayın Başkan yaklaşık Danıştay davası sanıklarından önce bu dava 7, 8 ay sürdü, burda 81 sanık sorgu ve savunma yaptı yaklaşık 7 aydır burda 6 kişi savunma yapıyor. Zaten meselede bu Mezopotamya Potamya hattında işler yolunda gitsin diye Tillo Nurşin Potamya cemaat, örgüt, PKK ilişkileri gelişsin diye o zihniyetler her gün çıkıp buraya vursun diye zaten anlatmak istediğimiz zaten bu daha demediniz. Daha demediniz demediğiniz için zaten devam ediyor bu Başbakan çıkıp söylüyor utanmadan, İçişleri bakanı söylüyor utanmadan, Hüseyin Çelik söylüyor utanmadan bu dava ile ilgili konuşuyor. Elinizde karine mi var sizin, kimsiniz? Milletvekili, neyiniz var? Dokunulmazlığınız. Kürsü dokunulmaz ben de Cudi’deyim bende Cudi dokunulmazlığına sahibim burasını Cudi gibi görüyorum, işte o yüzden. Buradan çatışıyorum.”
Mahkeme Başkanı :”Sinirlenmeyin, mahkeme dışındaki beyanlarda bizi bağlamaz.”
Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Nasıl sinirlenmezisiniz Sayın başkan 28 aydır. Etkisinde kalıyorsunuz. Her mahkemeden önceki hafta burda Danıştay’la ilgili bir açıklama oluyor, hükümet tarafından.”
Mahkeme Başkanı :”Hayır, hiç kimsenin etkisinde kalmayız ondan emin olun.”
Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Bir ay 1 hafta 1 ayda 1 hafta 4 gün duruşma yapıyorsunuz. Bakın devam ediyor aynı yaklaşımlar Danıştay’la ilgili olarak 2. iddianamede de var görüyorsunuz bunu Süleyman Esen affedilmiş yok yani yok. Osman Yıldırım 1. adam, Ankara 11 ağır ceza mahkeme değil hakim değil Türk yargısı değil, sınır dışından bir yerden bu kararı yazmış ve bu utanmadan iddianameye konmuşken aksi kararla Osman Yıldırım 1. adam. Amaç belli Süleyman Esen’de yok ortada. Niye? Çünkü Mehmet Ener ikisini de organize ediyor. Kiminle koordine ediyor organize ettiği kişiyle ilgili olarak Osman Yıldırım ve Süleyman Esen’i organize ederken kiminle koordine ediyor? Sayın savcılarla. Mehmet Ali Pekgüzel ve savcı Zekeriya Öz’le koordine ediyor. Bakın 3. iddianame hakeza 3. iddianamede de aynı şey var. Bunu zaten Osman Yıldırım’a sordum 2 kişiye ben soru sordum Danıştay’la ilgili olarak biri Osman Yıldırım birisi Süleyman Esen. 3, 5 tane soru da yetti. Osman Yıldırım ağır adam kendisi egosunu tatmin etmek için savcılarda zaten kanına girmişler vicdan ister her ne kadar suçlu da olsa bir insanı böyle burda rezil kepaze etmek. 9 numaralı gizli sanık yapmak ona buna iftira etmek ayrı bir rezaletken iddianamede yine Süleyman Esen düzeltiyorum Osman Yıldırım 1. adam lider var mı 11 ağır ceza mahkemesinin kararı? Yok. Neye göre yapıyorsun bunu? Belli bir ideale göre. Belli bir sisteme göre, belli bir amaca göre. Başka bir şeye göre değil ki. 3 iddianameyi de gösterdim size 3 iddianameyi ve avukat Mehmet Ener’in beyanları yine aynı minvalde devam eden tanık ifade tutanağı okuyun 3 sayfa. Maharetli Mehmet Ener avukatlık dışında savcı ve tanık kotarıyor organize ediyor ve mahkemeniz bu iddianameyi kabul ediyor ve hala biz burda Danıştay kirinden pasından kurtulamıyoruz. Danıştay’ın hangi kiri pası? Yapılmış suikastın kirinden kurtulamıyoruz. Cumhuriyetin kurumuna yapılan ve yargılanıyorum. Ben silah üzerine yasal silah üzerine PKK silahı değil Kandil’deki silah değil, itibar edilen silah değil. Benim silahım TSK’nın silahı üzerine elimi koyup yemin ettim. Söylediğim ilk madde şuydu. Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız. Tufanları gösteren tarihlerin yadıyız. Kanla irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti cehennemler kudursa ölmez nikahla bağlıyız. Bu marşı söyleyen bir adama Cumhuriyetin Danıştay’ına saldırdı diye burda gizli tanık çıkartıyorsunuz. Sadece ben kendim için söylemiyorum diğer sanıklar içinde geçerli bu. Şimdi Sayın mahkemenize 2 tane rapordan bahsedeceğim. Bir tanesi mahkemenize gelen şahsımın talebi doğrultusunda Zirve yayıneviyle ilgili olarak televizyon haberlerinde Zirve cinayetini Ergenekon tipi cinayet olduğunun söylenmesi üzerinde bu talebimi yapmıştım. Mahkemenize ulaştı, şimdi uzun zaman önce ilk tutuklandığım sıralarda benimle Kemal Kerinçsiz’in adını bangır bangır bağırarak oradaki Varol Bülent Aral isimli şahsın ajandasından ismim çıktığı o ajandanın da tesadüfen otogarda unutulduğu için bulunduğu söyleniyordu. Çok ilginç tesadüfler çok hayırlı kullar ya Tanrı’ya Allah hep yardım ediyor bunlara ellerine ulaştırıyor böyle her şeyi koyuyor onlarda buluyor. Benim ismim değilmiş İstanbul Cumhuriyet savcısı Zekeriya Öztürk, Varol Bülent Aral isimli şahsın ajandasında Zekeriya Öztürk’ün ismi çıkıyor benim değil. Savcı Zekeriya Öztürk’te olmadığına göre savcı Zekeriya Öz. Şimdi merak ediyorum acaba Danıştay saldırganları savcı Zekeriya Öz Beşiktaş adliyesine atanmadan önce Ümraniye’de savcılık yaparken bu sanıklarla tanıştı mı? Osman Yıldırım ile karşılaştı mı her hangi bir suçtan dolayı, herhangi bir şikayetten dolayı? Benim aklıma geliyor savcı Zekeriya Öz’ün TİB’den telefon kayıtlarını istemek lazım Osman Yıldırım’ın cep telefonuyla kesişen telefonları var mı? Cep telefonunda kayıtlı mı? İMEİ numaralarına bakmak lazım, daha önce kullandığı cep telefonlarında görüşme var mı? Şüpheleniyorum, şüphemi söylüyorum onlar söylüyorsa şüphesini savcılar bende söylüyorum ve bu rapor iddia olunan Ergenekon terör örgütünün kendine has yapısı başlığı altında buraya anlatmaya başlamış. Sayın Başkan siz Ergenekon terör örgütü iddianamesini yargılamıyor musunuz? Siz savcının söylediğini dışında Ergenekon terör örgütü ile ilgili olarak sormadınız mı jandarma genel komutanlığına, Emniyet Genel Müdürlüğüne ve MİT’e sormadınız mı, var mı yok mu diye sormadınız mı? Ergenekon terör örgütü eylemleri var mı, böyle bir örgütlenme var mı, ne cevaplar geldi? Yok. Birazcık olayı esneten net cevap vermeyen Emniyet Genel Müdürlüğünün yazısıydı e şimdi Emniyet Genel Müdürlüğü bu raporu neye göre yazıyor? Neye göre yazıyor ve siz buna neye göre itibar edeceksiniz? Siz İçişleri bakanlığının düzeltiyorum İçişleri bakanlığının doğru vesayeti altında mı mahkemesiniz? Siz emniyetin, polis akademisinin vesayeti altında onların hazırladığı raporların vesayeti altında karar verecek mahkemesiniz, mahkeme misiniz? Ve facia şeyler söylüyor burda adam kararını vermiş. İddia olunan Ergenekon silahlı terör örgütünün anlaşılıp kavranabilmesi için bölücü ve yıkıcı diye adlandırılan terör örgütlerinden farklı olarak ele alınması. Hadi ya, neye göre sen söylüyorsun bunu? Ne fark ettin de diğer terör örgütlerinden farklı olarak bu terör örgütü iddia bu terör örgütünü farklı olarak ele alıyorsun sen? Nerde hazırladın bunu? Ankara’da masa başında. Kiminle? Belli Önder Aytaç vesaire uzantılı cemiyet Kürtçü, PKK zihniyetli akademisyenlerin yazıları belli bu onun raporlarının sonucunda mı ben yargılanacağım bu rapora göre? Zirve’ye ona göre mi yapıştırılıp ya da yapıştırılmayacağım? Nasıl bir mahkeme Sayın Başkanım? Orta çağda yok böyle, orta çağda yok. Ergenekon ve etnik ayrımcılık nerde gördün Ergenekon’da etnik ayrımcı. Görmüyorlar mı etnik ayrımcılığı kim yapıyor? Ya bakanın burnunu kırdılar etnik ayrımcılığı siz yapıyorsunuz diye. Ergenekon nerde yapmış nerde görülmüş Ergenekon terör örgütünün iddia edilen Ergenekon terör örgütünün etnik ayrımcılık yaptığı? Etnik ayrımcılık yapanlara karşı terörle mücadele vermiş sanıklarla dolu bu salon. Yakında terörle mücadele kanunun adı değişecek bu ülkede askerle mücadele kanunu haline dönecek sadece yetmeyecek o yargıyla mücadele kanunu yapacak çünkü hedefte sizlerde varsınız. Ama iyi yargıçlar iyi hakimler savcılar olduğunuz taktirde belki o tarafta olursunuz bunlara riayet ederseniz. Bu polis arkadaşların şu uydurma raporlarına o raporun uydurma olmasa bile buram buram bilim koksa bile itibar edemezsiniz anca bilirkişi olarak kabul edersiniz bilmiyorum burda hukukçular var ukalalık yapmak istemiyorum. Ama anca böyle sorarsınız istedik ve geldi demek ki Malatya’daki ceza mahkemesi buna göre yargılama yapıyorum utanç verici. Utanç verici demek ki gittikçe yayılan bir Mezopotamya Potamya egemenlik hattı söz konusu. Şimdi 2. raporda şu Hürriyet gazetesi.”
Mahkeme Başkanı :”Toparlar mısınız, toparlar mısınız süreniz dolmak üzere.”
Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Bitiriyorum çok önemli çok önemli Sayın Başkan. CIA’nın bir rapor hazırladığını ve bu raporun belli kısımlarını Hürriyet gazetesi yayınladı. Şu raporun orijinali İngilizce metni. Şimdi bu konuda talebim var yazalı hale getiremedim şifahen. Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Milli Savunma bakanlığında CIA’nın Ergenekonla ilgili olarak hazırlamış olduğu raporun orijinalinin istenmesine ve gelecek olan bu raporun yeminli tercüman bürosu tarafından tercüme ettirilmesi mahkemenizce muhafaza edilmesini talep ediyorum Sayın Başkan. Şimdi ne diyor raporda CIA’da karar vermiş yine size gerek yok. Büyük Amerika ordan sizin üzerinizde karar veriyor. Bir kere hepimizin ismi var bu raporda savunmamı yaparken şunu demiştim, Aralık 2008 tarihinde demiştim ki bu iddianameye göre yarın başka ülke devletleri de bu davada ismi geçenleri terör örgütü listesine alırsa ne olur demiştim? CIA raporunda buradaki sanıklar terör örgütü listesinde. Bu dava 2, 3, 4, 5, 6, Poyrazköy, Kafes, 3. ordu komutanı terör örgütü listesinde bu rapora göre. Kim bu? Müttefik ülke, müttefik ülke ne yapıyor? Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri müttefiki olduğu Türkiye’nin generalini, subayını, emekli askerini terör listesine koyuyor. Muhteşemle bakar mısınız savaştaki? Ben şunu merak ediyordum iktidar Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bu kadar yalın kılıç saldırırken acaba ekonomik gücü varken silahlı gücü olmazsa olmaz nereden buluyordu? İşte ortaya çıktı, silahlı güç Amerika’sı ve e şimdi ayrıldılar. Corneynis Güler Kömürcü birde CIA’da yalan söylüyor. Yalan söylüyor CIA’da. Savcılarla yarışıyorlar ona göre eşimden Ergenekon ve lobi belgeleri çıkmış. Benden çıktı ve devam ediyor sizi yönlendiriyor Sayın Başkan muhtemelen de buna göre bize ceza vereceksiniz herkes bunu kafasına koysun bu cezayı 13 ağır ceza mahkemesi 2 yerden geldi rapor bir polisten bir CIA’dan buna göre ceza vereceksiniz anlaşıldı. Berk paşaya dahil, Erzincan savcısına dahil Kafes, Poyrazköy iddianamelerine dahil operasyon planından bahsediyor. İngilizce yani ukalalık olmasın diye okumak istemiyorum ancak Sayın savcıların hazırladığı mahkemenizin daha sonra sorduğu 2, 3, 4, 5. iddianamelerde de bu şemalar var mı, yürütüldü mü, eklendi mi, çıkarıldı mı diye sordu ve cevap olarak da hayır yürütülmedi eklenme çıkarma da yok 1. Ergenekon iddianamesindeki şekliyle donduruldu nasıl bir terör örgütüyse o soru işaretleri açılmadı. Ama Amerika almış bakın bunu aynen bunu böyle buraya koymuş isimleri de yazmış. Sayın Veli Küçük Sayın Muzaffer Tekin, Fikri Karadağ Sayın Fikri Karadağ, Kemal Kerinçsiz var bu şemayı buraya koymuş. Kim? CIA. Kabul etmiş, kabul etmiş yani sizin kabul etmediğiniz 2, 3, 4, 5’de olmayan şemayı CIA kabul etmiş. Maşallah. Ve şöyle bir karar vermiş CIA. Meinstaspek yani ana şüpheliler kim ana şüpheliler? Yine başlıyor Sayın Veli Küçük, Sayın Doğu Perinçek, Muzaffer Tekin, Sayın Muzaffer Tekin, Kemal Kerinçsiz ve devam ben dahil Ergün Poyraz devam ediyor. Yani listeyi de yapmış ana şüpheli diye ha bana bir iyilik yapmış orda benim terör örgütü üyeliğimi kaldırmış Sayın Başkan kaldırmanızı talep ediyorum savcılardan da CIA’nın talimatına göre. İllegali rekordink pörsınıl data. Yani illegal yoldan kişisel verileri kaydetmek suçunu yüklemiş bana CIA. Şimdi bu rapor böyle devam edip gidiyor. Ana olaylar diye koymuş her şeyi koymuş buraya ana olayların içerisinde Zirve yayınevini de koymuş buraya. Siz koymadan CIA koymuş. Poyrazköy var ve 2. Ergenekon davası diye geçmiş paşalarımızın dahi görevde olanlar dahil müttefik ordusunun 3. ordu komutanının ismini dahi koymuş savaşın işlevine bakar mısınız? Teslim almak, teslim almak budur işte. Ha 3. bir rapor eksik, mahkemenize veya basına düşerse bilmiyorum, PKK Kandil yöneticisi Murat Karayılan yakında gönderir zannediyorum bir Ergenekon raporu eli kulağındadır üçlü kestirmeyle zannediyorum burda da bizlerin infazına karar verilir. Son olarak yazılı talep ileteceğim şu an hazırlayamadım ilk adım isimli gizli tanık hakkımda 6 kişiyi öldürüp tabura gömdü diye bir beyanda bulunmuştu. Bununla ilgili olarak Taraf gazetesi haber yapmıştı taraf gazetesinin hakkında suç duyurusunda bulundum avukatım marifetiyle dava açıldı adil yargılamayı etkileme teşebbüs suçlamasıyla ben kişisel olarak bunu yeterli görmedim. 8 sayfalık bir olayı anlatan dilekçem var dilekçemde aynı zamanda bu yargılamanın terörle mücadele kanununun 6. maddesine göre yapılaması gerektiğini ve aynı zamanda soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulundu. Taraf gazetesinin genel yayın yönetmeni Ahmet Altan, Genel yayın yönetmeni yardımcısı Yasemin Çongar ve gazetenin tüzel kişiliğinin de aynı suçlar kapsamında yargılanması gerektiğini soruşturmanın eksik kalacağını bildiren bir dilekçemi sundum mahkemenize bunu da konuyla mahkemenizle ilgili olduğu için biraz sonra hazırlayacağım dilekçenin ekini de mahkemenize sunacağım. Dinlediğiniz için teşekkür ederim.
Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi:”Değerli Başkanım Sayın üyeler. Değerli başkanım Tuncay Güney konusu açıldı sayın Hikmet Çiçek tarafından konu gündeme getirildi. Ancak ben bu konuda değerli mahkemenize birçok talepte bulunmuştum hatırlarsınız bu talepler sonucunda en sonunda yaklaşık 1 yıl kadar oluyor sizin son vermiş olduğunuz karar savcılıktan gelecek olan bilgilerden sonra geçmişteki bilgilerinde vermiş olduğunuz ara kararlarında değerlendirilerek bir sonuca ulaşılması konusunda nihai bir karar verilmesi konusunda ve bu ara karar üzerinden 1 yıl geçti. Bende sabırla bekledim Değerli başkanım. Hata benim cezaevinde koğuşumda masamın üzerinde sizin ara kararınız ve o konuda benim notlarım sağ tarafında duruyordu. Bakalım dedim ki Değerli mahkeme bu konuda ne kadar verecek? Ve bu konuda ondan sonra yani son ara karardan sonra ben yazılı bir layihada sunmadım. Ama maalesef mahkeme bir yıldan bu yana yaklaşık tarih itibariyle belki 11 ay olabilir ama geçen sene mayıs ayları veya Nisan ayı olabilir o tarihten bu yana Tuncay Güney meselesi adeta yokmuşçasına hareket edildi. Oysa bu davanın temeli Tuncay Güney’in beyanları değil mi? Bu güne kadar Sayın iddia makamı tarafından sunulan iddianamelerde esas delil olarak Tuncay Güney’den çıkan belgeler değil miydi? Hatta bir konuşmamda Sayın Başkana şunu söylemiştim Sayın Başkanım mutlaka Tuncay Güney’i siz etiyle kemiğiyle burda dinlemelisiniz. Bu tertibin çözülmesi noktasında Tuncay Güney’e bu belgeleri nereden aldın, bu yüzlerce sayfalık beyanları nereden bu bilgilere ulaştın, bu kadar suçlamaları yapabiliyorsunuz diye tek tek sormanız gerekir dediğimde Sayın Başkan da evet bizde onu arzu ediyoruz demişti. Ama bunun üzerinden 1 yılı aşkın süre geçti Tuncay Güney unutuldu ve Tuncay Güney iddia makamının da koruması altında olduğunu defalarca söyledim ve bu koruma da halen devam ediyor. Bakınız Bedrettin Dalan hakkında 2 hafta kadar önce yakalama kararı çıkarıldı gayet tabi normaldir. Şüphelidir yurt dışındadır 98. maddeye göre siz yakalama kararı çıkartırsınız. Turhan Çömez hakkında gayet tabi çıkartırsınız yapılması gereken hadiseler peki Tuncay Güney hakkında neden yakalama kararı çıkarmıyorsunuz? Sayın iddia makamına defalarca sorduk dedik ki 98. maddeyi neden Tuncay Güney hakkında işletmiyorsunuz? Elinizde yeterli delil mi yok? Tuncay Güney’in bünyesinde ukdesinde çıkan delillerle bu kadar davalar açtınız. Bu kadar insanları buraya getirdiniz, suçladınız ve tutukladınız. Ama bu kişi hakkında bu kadar delil çıkmasına rağmen arama gereği duymadınız ve tamamen kamuoyunu tatmin etmek amacıyla buradan uyduruk bir yöntemle onunda usule uygun olmadığını ifade ettim. Bir takım emniyetçe hazırlanan sualler gönderildi ve bu şahıs bana ulaşmadı diye basından duyduğumuz kadarıyla o sualleri cevaplandırma gereği dahi duymadı. İddia makamının Tuncay Güney konusunda görüşü belli o önemli değil Değerli Başkanım. Asıl meseleyi sizlerin çözmesi gerekir. Eğer gerçekten değerli mahkeme bu meseleyi çözecekse bu tertibin sonuna kadar gidecekse o inanç bende yok birçok insanda yok kamuoyunda yok. Sizler anacak sizlere verilebildiği ölçüde çözme noktasında gayretiniz var onun noktasında bir çabanızı üstün bir performansınızı göremiyoruz, görmekte mümkün değil bu şartlar altında. Ama eğer bu ehemmiyetiniz var ise en azından 2 olayı yapmamız gerekirdi. 2 olayı da ben size söyledim yetkimiz yok dediniz. Hayır yetkiniz var pekala savcıya deyip de şunu diyebilirsiniz. Siz elinizdeki delililer Tuncay Güney hakkında ek bir iddianame hazırlayıp bu dava ile birleştirmeye yeterli değil midir? Bunu sorabilirsiniz, elbette ek iddianame tanzimi sizin yetkinizde değil ek iddianame 160, 170’e göre eğer elinde yeterli delil varsa savcılık tanzim edecektir ama siz bunu sorabilirsiniz. Neden? Çünkü sizden delil kaçırılıyor. Siz Tuncay Güney’i dinlemeden onu buraya getirmeden onun bilgilerine vakıf olmadan bu meseleyi nasıl çözeceksiniz tatminkar olarak? Veya çözdüğünüze inanacak mısınız? Bu kadar elinde delili olan bu kadar insanın suçlanması sebep olan kişiyi dinlemeden, görmeden, sorgulamadan bu dava yürüyor ve yüzlerce insan tutuklu. Bırakınız ek iddianame, ek iddianame tanzimini istemek yetkinizde dahilinde efendim ben size bir örnekte Ankara 11 ağır ceza mahkemesinin bir kararını sundum. Sayın heyet ordan sanıklardan daha doğrusu dava açılmayan şüphelilerden bir tanesi hakkında ek iddianame tanzimini savcılıktan isteyerek bunu yapabilmiş bir örneğini sunmuştum sizlere. Bu mümkün bir engel değil usul yasasında sizlerin iddia makamından bakınız takdir yetkisi yani eldeki delillerin kamu davasını açmaya yeterli şüphe oluşturup oluşturmadığı konusunda ki taktir yetkisi 160 ve 170’ye göre Cumhuriyet savcısında olmak kaydı ile sizler kamu davasının neden açılmadığını sorabilirsiniz. Ha iddia makamı diyebilir ki efendim benim elimde ki deliller yeterli şüphe yaratmıyor o yüzden açmıyorum diyebilir veya bir başka gerekçe çıkarabilir ama en azından burada biz ciddi bir yargılamanın yapıldığına inanırız. Mahkemenin bir çözüm peşinde olduğuna inanırız. Fakat sizlerin bu konudaki pasif ve edilgen tutumunuz maalesef bizde adalete olan duygumuzda sarsılmasına sebebiyet veriyor. Sayın Başkanım ek iddianame tanzimini istemediniz. Peki, 98. maddeye göre neden yakalama kararı çıkarmıyorsunuz diye soramaz mısınız iddia makamından? Böyle bir yetkiniz de yok mu sizin? Bakınız Bedrettin Dalan hakkında çıkarıldı. Turan Çömez hakkında çıkarıldı. Tuncay Güney’in durumu bunlardan çok daha mı hafif? Ellerinde delil mi yok Değerli Başkanım? Bir yılı aşkın bu olay devam ediyor emin olunuz Değerli Başkanım salt Tuncay Güney konusundaki iddia makamının tutumu kendilerinin hukuki ve cezai sorumluluğunu gerektiriyor. Evet, bugün hukuk işlemiyor ama mutlaka hukukun ve adaletin de olacağı ortam oluşacaktır bu ülkede. O dönem geldiğinde inanıyorum sadece Tuncay Güney meselesinde iddia makamının yaptıkları sorumluluklarını gerektirecek ama siz Değerli heyetin bu sorumluluğa iştirak etmemesi gerekir. Sizin de yapmanız gerek birçok hukuki müracaat yolları var ki sadece yaptım demek için değil bu meseleyi çözmek burada masum yere yatan birçok insanın aklanmasının da yolunu açacaktır mahkemenin bu konudaki tutumu. Değerli başkanım ben bu konuya değinmeyecektim ancak Sayın Hikmet Çiçek bir talepte bulununca mecburen bu bilgileri çünkü ondan önceki 4, 5 talebi bana ait olduğunda ben merakla bekliyordum mahkemenin tutumunu. Ama mahkeme maalesef bu konuda unutmuş olur diyemiyorum. Neden unutmuş olur diyemiyorum? Bakınız hayatın olağan akışını biz burada hep konuşuyoruz. Değerli üyelerimle konuşuyorum ama maalesef gizli tanık 17 denilen bir şahsın bir müptezel güya Fikri Karadağ buna bir plaket veriyor güya bu plaketi alıp bana gönderiyor biz 140 celsedir bu plaketi sormadığımız kişi kalmadı. Sorulabilir, sorulabilir ama hep söylüyoruz ya normal hayat kuralları büyük sayılar yasası hayatın olağan akışı, hayatın olağan akışı o plaketin bana o şekilde gönderilmesini gerektirmez. Biz o plaketin peşine düşelim ama asıl düşmemiz gereken meselenin de Tuncay Güney olduğunu unutmayalım o yüzden bu mahkemenin yapacağı çok daha önemli meseleler var. Değerli Başkanım 27 aydan bu yana tutukluyum 2 buçuk seneyi bulacağım yakın süreçte. Bu tutuklama sürecinden sadece şahsımın değil masum yere yatan birçok sanığın bu şekilde uzun süren tutuklama sürecinden gerçekten kamuoyu rahatsız, vicdanlar rahatsız, başından itibaren söylüyorum. Bir hakim olabilmek için belki bilgi konusunda yeterlilik konusunda çok fazla şey istenmeyebilir. Ama bir şeye ihtiyaç var demişimdir bir adalet duygusu iki vicdan. O vicdanında mutlaka olması gerekir. Eğer yok ise o cübbelerin tarafınızdan giyilmesi zaten mümkün değil. Bakınız Başbakan dahi bu konuda rahatsızlığını dile getiriyor. Dün değil evvelsi günkü bir beyanı var mutlaka sizde ıttıla ettiniz Sayın başbakanın bu beyanına diyor ki. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Ümraniye soruşturması ile ilgili sürecin uzamasından rahatsız olduğunu söyledi. Erdoğan NTV’de canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtları Ümraniye ile ilgili sürecin çok uzamasının yargılamanın çok uzamasının hakkında mahkumiyet kararı çıkmayan insanların uzun süreler içersinde kalmasının sıkıntı yarattığı yorumları yapılıyor. Siz bundan rahatsızlık duyuyor musunuz? Sorusu üzerine Erdoğan şunları söyledi. Gecikmiş adalet, adalet değildir diye malum hukukun içinde böyle bir tespit var gönlümüz bu sürecin böyle uzamasından yana değil. Bunun uzamasını istemeyiz bir an önce neticelenmesi bizi de rahatlatır. İnanıyorum ki ülkeyi de rahatlatır adil olmayan bir durumda hakikaten orada kalanlar varsa bu da onlar için adil bir yaklaşım tarzı olmaz gönlümüz bir an önce neticelensin. Bir an önce karara bağlansın istikametindedir. Tabi Sayın Başbakan bunu beyanları gerçek iradesini yansıtmayabilir siyasetten de söyleyebilir ama bizim için önemli olan ağzından çıkan sözlerdir. Çünkü o bir başbakandır. Bu noktada eğer burada her şeyden bağımsız olarak yorumladığımız kendi kişilik siyasi düşüncelerinden soyutlayarak yorumladığımız bu sözlerden Sayın Başbakanın bulunduğu konum itibariyle rahatsızlığını dile getiriyorsa inanıyorum sizlerin de bu konuda artık rahatsız olmanız vicdanlarınızın sesini dinleyerekten bu insanlar 3 yıla yakın uzun bir süreçtir tutuklu. Yargılamamız yaklaşık hemen hemen 2 yıldan bu yana devam ediyor. Tutukluluk süremiz benim tutukluluk sürem 28 aydır. Mutlaka inanıyorum ki bunları sorgulayacaksınız ve bizlerde en azından şahsım olarak sürekli olarak bir hukukçu olarak neden burada yattığım olayını tatminkar cevaplarını alamadığımdan ötürü o vicdan rahatsızlığım sürekli kanar haldedir. Sizlerde kanıyordur inanıyorum başka türlü burada yargılama yapma şahsınızda olamaz. Değerli Başkanım sorgumun üzerinden yaklaşık 1 yıl geçti. Sorguma başlarken şöyle bir beyanda bulunmuştum demiştim ki bu mahkeme huzurunda yargılanmaktansa bir sıkıyönetim mahkemesinde 12 Eylül hukukunu uygulayan sıkıyönetim mahkemesinde yargılanmayı yeğlerim demiştim ve arkasından da şunu açıkladım sakın ola ki dedim bu konuda askeri bir rejim ve darbe taraftarı olduğum asla düşünmeyin çünkü Türkiye’de aklı başında hiçbir insan askeri bir rejimi, diktayı darbeyi özlemez. Özlem duyamaz hele bir hukukçu olarak mümkün değil bunu ben açıklama gereğini bile duymak istemiyorum. Ama bunu söylerken şunu ifade etmek istedim sıkıyönetim mahkemeleri özel görevli mahkemelerdir. Anayasa ile kurulmuşlardır Anayasa’dan yetki alırlar. Peki, 13. ağır ceza mahkemesi böyle bir mahkeme midir diye sormuştum? O günkü kanaatimde bugünkü kanaatimde değişmedi. 13. ağır ceza mahkemesi özel yetkili mahkeme değil özel mahkemedir ve özel mahkeme olduğundan da Anayasa’ya aykırıdır. Anayasanın 37. maddesinde tabilik tabi hakim, tabi mahkeme prensibine aykırıdır demiştim tabi bu konuda geniş ayrıntılı bir dilekçe sunmuştum ve sizler ara kararınızda mahkemenizin Anayasa hükümlerine ve yasa hükümlerine uygun olarak kurulduğunu ve icraatta bulunduğunu söylediniz. Hiçbir özel mahkeme kendisinin özel mahkeme olduğunu kabul etmez. Çünkü o özel mahkemeyi kuran güçler siyasi iktidarın devam ettirdiği müddetçe zaten o mahkeme kendi özelliğini kabul etmez Değerli Başkanım. Mümkün müdür siz kendinizin özel olarak kurulduğunuzu kabul etmeniz? Ancak siyasi iktidar değişir ondan sonra sizin özel mahkeme olduğunuz ortaya çıkacaktır bugün için değil kabul etmeniz de mümkün değil. Değerli Başkanım bu konuda küçük bir anekdot var bir gazeteci çok ilginç başından geçeni aktarmış onu okumayı istiyorum sizlere 12 Eylül darbesinin Aydınların tepesine balyoz gibi indiği günler Selimiye kışlasında sıkıyönetim mahkemeleri devam ediyordu. Ben o dönemde Milliyet’te çalışıyordum ve sıkıyönetim davalarını izliyordum bir gün Türkiye komünist partisi davasının duruşmasında gazeteci arkadaşımız Tanju Cılızoğlu savunmasını yapıyordu. Tanju savunmasına henüz yeni başlamıştı ki savunmasının sayfalarca olduğunu gören Mahkeme Başkanı askeri yargıç araya girdi şöyle dedi. Sayın Cılızoğlu isterseniz savunmanızı okumayın yazılı olarak verin zaman kazanayım çünkü sanık arkadaşlarımız tahliyelerini bekliyorlar ve akabinde askeri yargıcımız müdahale etmeseydi tahliyeleri uzayacaktı bu müdahale üzerine bu kişiler kısa sürece tahliye oldular. İşte benim sizlere söylemek istediğim yetkisini Anayasa’dan almış ama özel görevli olmasına rağmen olaydan önce kurulmuş. Böyle bir sıkıyönetim mahkemesinde burada yargılanmaktan çok daha fazla tercih ederdim ve yeğlerdim. Bunu izahat ettim sizlere Değerli Başkanım.
Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Orda hukuk vardı hakikaten haklısınız orda hukuk vardı Kemal bey ben yargılandım hukuk vardı.”
Sanık Kemal Kerinçsiz:”Burada zaten 3 ana unsurun olmadığını ifade etmiştim birincisi Değerli Başkanım kuruluş itibariyle sizler özel mahkemesiniz. İkincisi, zaman itibariyle siz bu davadan sonra teşekkül ettiniz. Tabi bugün bunlar ne kadar tartışılsa sonuç alınamayacak tartışmalar. Az önce söyledim hiçbir özel mahkeme kendi dönemi sona ermeden özelliği tescil olmaz Değerli Başkanım. Sizin özel mahkeme olduğunuzu evet Sayın Başbakan açılım bildirgelerinde veya broşürlerinde açıkça yazıyor, deklare ediyor. Biz özel mahkemeler kurduk diyor. Sadece benim beyanım değil kamuoyunun bir kesiminin beyanı değil Başbakanın ikrarıdır bu ama siz özel mahkeme olduğunuzu ancak şu dönem şu fetret dönemi fetret dönemi olarak görüyorum. Kapandıktan sonra gerçek hukukun ve adaletin işlediği dönemde anlaşılacaktır. 3 ana unsur söylemiştim. Kuruluş itibari ile zaman itibariyle ve fiziki şartları itibariyle. Şu salona bakın Değerli Başkanım şu salona lütfen bir bakın. Türkiye Cumhuriyetinde şu salonda olduğu gibi bir mahkeme gördünüz mü? Oldu mu hiç? Şu dönemde bir örnek verebilir misiniz bana? Şu salona girdiğim andan itibaren ki bundan önceki salonda dahil olmak üzere bu mahkemenin özelliği benim vicdanımda yerleşti. Sizler ne kadar inkar ederseniz kabul etmezseniz etmeyin. Ama bir sanık eğer burada şu şartlar altında yargılanıyorsa bu mahkemenin özelliğini mutlak surette her tarafında her hücresinde damarında hisseder bunu. Özel mahkemede yargılanmakta hoş bir şey değil Sayın Başkanım. Sizin de inşallah başınıza gelmez.”
Mahkeme Başkanı :”Duruşmanın niçin bu salon yapıldığı daha önceki verdiğimiz ara kararlarında belirtildi.”
Sanık Kemal Kerinçsiz:”O kararlar tabi Değerli Başkanım az önce söyledim tamamen sizlerin belli bir prosedür dahilinde verdiğiniz kararlar ama gerçek adaleti ve gerçek hukuku yansıtan ara kararlar olmadığı kanaatindeyim. Bir sanık olarak şahsi kanaatim Sayın Başkanım. Sayın Başkanım sizler özellikle zabıtları okuduğumda Boğazlıyan kaymakamı Kemal beyin anma toplantılarına katılımlarını ve bu anma toplantılarının da sanki sözde örgüt toplantısı imişcesine böyle bir algılamanızın olduğunu gördüm zabıtlarda. Tabi sizler farklıda söyleyebilirsiniz ama suallerinizden onu çıkardım. Bakınız 10 Nisan’da rahmetli Kemal beyin milli şehidimiz, milli kahramanımızın ölüm yıl dönümüydü. Yaklaşık 13, 14 gün önce kadar ve o 10 Nisan’da milli şehidimiz yine Türkiye’nin her bir tarafında anıldı. Muhtelif kurum ve kuruluşlar kişiler dernekler sivil toplum kuruluşları yine Beyazıt’ta idam edildiği yerde şu anda gömülü olduğu Kadıköy Kuşdili’nde veya diğer muhtelif yerlerde kapalı ve açık toplantılarda sabahtan akşamlara kadar anıldı. Eğer söz konusu toplantılar sözde örgüt toplantısı olmuş olsaydı ki bizler mademki sözde örgütün üyeleri veya burada yöneticileri olarak yargılanmaktayız. Bu toplantıların icra edilmemesi gerekirdi eğer bu toplantıları sözde örgüt tanzim ediyorsa demek ki bu sözde örgüt öyle bir etkinlikte çalışıyor ki bütün Türkiye’nin genelinde de Kemal beyin rahmetli milli şehidimiz kaymakam Kemal beyin bu anma toplantılarını devam ettiriyor. Ben gazete kupürlerini kestim 10 Nisan’da muhtelif Türkiye’nin hemen her yerinde yapılan bu konudaki anma toplantılarının bir kısmını içeriyor. Ben bu konuda sizlerin bilgi sahibi olmanız bakımından söylüyorum tabi her konuda bilgi sahibi olmak mümkün değil Değerli Başkanım. Rahmetli Kemal Bey 1919’da asıldıktan 2 yıl sonra bizim meclisimiz kurucu meclisimiz Türkiye büyük millet meclisi ilk yasa olarak onu milli şehit olarak kabul etmiştir. 4 maddeliktir eşine, çoluk çocuğuna maaş başlamıştır. Vecizesinde söylemiştim Atamızın o güzel veciz sözü demiştir ki eğer kaymakam Kemal Bey olmamış olsaydı belki milli mücadelemiz gecikebilirdi diye. Böyle bir insanı anmakla sözde örgüt toplantılarını aynı anda düşünmek tasavvur etmek gerçekten bizler için ben şahsım için üzüntü verici olduğu gibi rahmetli milli şehidimizin de kemiklerini sızlatıyor ve böyle bir yasayı çıkartan Atamızın da kemiklerini sızlatır. Bunu bir defa deha sizlerin huzurunuzda söyleme ihtiyacı hissettim. Boğazlıyan kaymakam Kemal beyin anma törenleri asla ve asla sözde örgüt toplantısı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Bütün millete mal olmuştur. Anadolu’nun dört bir tarafında heykelleri vardır. O bakımdan biz burda da olsak ben burda da olsam ki en az 15, 20 yıl boyunca bu toplantılara muhtelif yerlerde kapalı, açık toplantılara katılmışımdır rahmetli kemal Beyin anma toplantılarına. Ben burda da olsam mutlaka Türk milleti o milli şehidine zaten sahiplenmiştir. Onu yasayla da belli etmiştir o bakımdan bu hususun bir kez daha sizin bilgilerinize sunma ihtiyacı hissetim Değerli Başkanım. Sayın Başkanım bir telefon çalışması rehber çalışması yapmıştınız o rehber çalışması içerisinde bende bilgisayardan kontrol ettiğimde benim bu cep telefonu çıktığı tarihten bu yana kullanmış olduğum 05322143354 numaralı telefonlukla benim adıma bazen de Haşal AŞ diye esas kayıtlı olan şirket adına yazıldığını gördüm. Zaten bu konuda değerli mahkemenize daha davaların en başında şunu söylemiştim demiştim ki alınan telefon dinleme kararı hatalıdır çünkü öncelikle bir telefon dinlenmeden önce kimin adına kayıtlı olduğunun ilgili şirketten bilgisini alıp ondan sonra Sayın savcıların talepte bulunması gerekir. Bu durum birçok hatalarında önüne geçer diye itirazda da bulunmuştum. Nitekim ekte de sunacağım Değerli Başkanım daha öncede sizlere bunu sunmuştum bu dilekçemi 03.08.2009 tarihli yaklaşık 9 ay önce vermiş olduğum dilekçemde şu cümleleri ifade etmiştim Sayın hakim bu telefonunun Kemal Kerinçsiz adına kayıtlı olmadığı halde kayıtlı olduğu kanaatine nasıl vardınız? Telekom’un bir yazısı mı vardı? Yoksa ortada olmayan emniyet yazısında belirtildiği için mi kararı aynen geçtiniz? 05322143354 nolu telefon Kemal Kerinçsiz adına kayıtlı değildir. 05332949190 numaralı telefon ayrı bir numara olmayıp ilk numaraya bağlı yönlendirilmiş iş hattı olduğundan başkası adına kayıtlı numaranın dinlenmesi yasaya aykırı olup sorgudaki tapeler hakkındaki beyanlarımız yapılan usulsüzlüğü ortadan kaldırmaz demiştim. O gün dahi ben bu hususu dile getirmiştim tabi haklı olarak değerli Naip hakimimiz böyle bir telefonu görmüştür Haşal AŞ adına kayıtlı diye. Onu zaten beyan etmiştim sizlerde ara kararınızda 27.03.2010 tarihli 2010/212 nolu değişik iş sayılı kararın 25 nolu bendinde söz konusu telefonunun Haşal AŞ adına kayıtlı gördüğünüzden bu şirketin ortaklarını vesaire sini istemişsiniz ben sizlere yardımcı olmak maksadıyla ticaret sicil kayıtlarını çıkardım. Söz konusu şirket benim 1985’den bu yana müvekkilimdir. Hem ortaklarının aile şirkettir kuruluş itibariyle hem de şirketin tüzel kişiliğinin vekaletnameleri vardır ve vekaletnamelerin de hepsini burda sunuyorum tarihi itibariyle Değerli Başkanım 1985’den bu yana 89, 85 muhtelif vekaletnameler vardır. Bu telefonla görüşmeler tarafımdan yapılmıştır. Ancak söylediğim gibi şu olabilir ben duruşmalara girdiğimde ceza duruşmaları uzaması sebebiyle 3, 4 saattik yardımcı stajyerime veya yardımcı arkadaşıma telefonumu bırakırdım veya cezaevine gittiğimde yine yardımcı arkadaşıma bırakırım telefon açık kalır çünkü arayanların notlarını alır ben cezaevinin çıkışında veya televizyon programlarının bitiminde arayanları ararım. Bu arada bana verilen sesli kayıtlarda benim telefonumdan yardımcı arkadaşlarımın aradığını gördüm, tespit ettim ancak ne olursa olsun yardımcı arkadaşlarımda aramış olsa telefonu emanet ettiğim o anda cezaevine gidip çıkarken o saatte veya televizyon programı boyunca veya duruşma boyunca hiç birinde hiçbir şekilde suç unsuru yoktur. Yani ister Haşal AŞ adıyla ister Kemal Kerinçsiz’le ilgili olsun hiçbir konuşmamda herhangi bir sahibe, şüphe yoktur eğer değerli mahkeme bu konuda küçücük bir tereddüde düşerse o konuda her türlü soruyu açıklıkla ve samimiyetle yanıtlamaya da hazırım. Yine bu telefon ile yani Haşal AŞ ile benim telefonumla Kris bakım güzellik merkezi turizm tekstil ticaret limitet şirketi arasında görüşme olduğu görülmüş. Tabi sizde haklı olarak o şirketinde ne olduğunu ortaklarının ne olduğunu celp etmişsiniz. Böyle bir ara kararınız var ben onu da bilmediğimden ötürü müdafilerim söz konusu Kris bakım güzellik şirketinin ticaret sicil kayıtlarını çıkardılar. Ancak bu telefon numarasının iddianame kayıtlarından Levent Temiz’e ait olduğunu Levent Temiz tarafından bizatihi kullanıldığını iddia makamının iddianameye bu şekilde geçirdiğini gördüm. Tabi Levent Temiz’le bu telefonla görüşürken bu telefonun ben Levent Temiz’in dışında bir başka şirkete ait olduğunu veya başka şahsa ait olduğunu bilmem mümkün değil çünkü kişilerin telefon numaralarının sizler hiçbir zaman kimin adına kayıtlı olduğunu kontrol etmezsiniz. Bir arkadaşınızdır telefonlaşırsınız bende merak ettim şirket ortakları kimler diye bu Kris bakım güzellik diye aldım hiç tanımadığım kişiler. Elida Mena, Mücella Altunel, Seren Arslan isimli kişiler bunları çıkarmamın sebebi Değerli Başkanım bu Kris adına kayıtlı ancak fiilen Levent Temiz tarafından kullanılan telefonla yapmış olduğum görüşmelerde en ufak bir tereddüt ve şüphenin doğmaması bakımındandır. O bakımdan huzurunuza bunları getiriyorum kayıtları da dilekçemin ekinde sunuyorum Değerli Başkanım. Ancak daha öncede sorgum sırasında da ifade ettim Levent Temiz’le benim 9 Kasım’dan sonra 9 Kasım 2006’dan sonra aramızda oluşan bir husumet nedeniyle hiçbir görüşmem olmamıştır. Ne telefon görüşmesi ne yüz yüze görüşmelerim 9 Kasım 2006 tarihinden öncedir. Daha ziyade bu görüşmelerde onun çektiği mesajlar vardır. Dediğim gibi bu mesajları saat gecenin 3’ünde, 4’ünde, 5’İnde duygusal tamamen duygusal bir ortam içerisinde sadece bana değil veya burada yargılanmakta olan sanıklara değil yüzlerce kişiye görev yaptığı parti teşkilatı içerisinde genel başkandan tutup da milletvekillerine kadar. Ocak başkanlarına kadar otomatiğe bağlar bir saat, iki saat boyunca o andaki hissiyatını ifade eden biri şehit olmuştur, duygulanmıştır onun mesajını çekmiştir. O mesaj içeriklerine daha önce de söyledim katılmam mümkün değil değildir o mesajı zaten kabul ekmeme gibi bir hadiseniz de yoktur benim telefonum 24 saat açıktır. Çoğu zaman geldiğinde okumamışımdır çünkü katıldığım ifadeler değildir. Kendisini de birkaç kez de ikaz ettim bir meslektaşı olarak çünkü o konularda daha duyarlıyımdır. Aman mesajlarınıza dikkat edin çünkü sizin o andaki duygusal yapınızı yansıtabilir ama bunlar üçüncü kişiler tarafından yanlış algılanabilir diye de uyarmışımdır ama dediğim gibi o mesajlar ne olursa olsun ne şekilde yorumlanırsa yorumlansın asla bir suç unsuru veya suca teşvik veya bir suç işleme aracı olarak da yorumlanmaması gerektiği kanaatindeyim kişiyi bildiğim kadarıyla.”
Mahkeme Başkanı :”Toparlar mısınız.”
Sanık Kemal Kerinçsiz:”Tabi Değerli Başkanım ben bir hususu daha sunacağım ondan sonra kapatacağım çünkü ayda bir sizlerle yarım saat böyle 5, 10 dakikalık bir taşma olabilir onu da mazur görmenizi özellikle istirham ediyorum.”
Mahkeme Başkanı :”Tabi, tabi”
Sanık Kemal Kerinçsiz:”Sayın Başkanım geçen önceki sunumumda müdafilerim 3, 4 tane telefon tapesi dinletmişlerdi bu telefon tapelerinde benim bu davada tutuklanmadan, gözaltına alınmadan önce müdafilik görevimi yaptığımı. Ve yaptığım müdafilik görevimin nasıl hukuksal bir boyut içerisinde o sürece sıkı sıkıya bağlı ancak müvekkil koruyan, kollayan aktif ama asla yasa ve kuralların dışına çıkmayan bir süreç içerisinde takip ettiğimin kanıtı olarak sizlere belki 30’un üzerinde tape sunmuştum. Özellikle o tapelerin de dinlenmesi arz etmiştim çünkü savcının bir iddiası vardı takip etmiş olduğu yasal sürecin dışına çıkarak diye bir suçlama getirmişti oysa o tapelerde göreceksiniz. Yapmış olduğum tüm işlemlerde yapmadan önce ve yaptıktan sonra müvekkilimin yakınları ile görüşüp bilgi verip ve onların bilgilerini değerlendirerek yaptığımı hem ifade etmişimdir nitekim o tapelerde de dinlediğinizde onları göreceksiniz. Yasanın bir tek dahi santim ötesine aşılmamıştır evet aktif yapılmıştır doğrudur Yargıtay kararlarında da vardır avukat cüretkar olacak aktif olacak yasalar karşısında müvekkilinin hakkını ve hukukunu savunacak. Bunu yaparım ama yasaların içinde çerçevesinde yaparım ve bu şekilde de yapmışımdır. Değerli Başkanım benim en büyük üzüldüğüm noktalardan bir tanesi ki bunu özellikle benim sorgum sırasında sizler sordunuz. Belki birkaç defa anlatmak durumunda kaldım sizlere. Bir avukatın müvekkilini savunurken savcının talimatıyla emniyet tarafından kendisine teslim edilen delillerin bilahare kendi aleyhine değerlendirilmesi bir hukuk katliamıdır. Kabul edilmesi mümkün değil Başkanım. Bunu sizin burada fark edip ki yazlı belgelerindi de sundum. Zabıtları sundum yani Sayın savcı Zekeriya Öz’ün vermiş olduğu talimata binaen Muzaffer Tekin’in, Ergün Poyraz’ın disketlerinin, hard disklerinin tarafıma teslim edildiğine ilişkin emniyette tanzim edilen ve savcının verdiği talimatları sunmuş olmama rağmen. İddianamede bu müvekkilimin uhdesinde çıkan delillerin sanki benim delilim gibi aleyhime delilim gibi değerlendirilmesi gerçekten meslek adına ben utanıyorum, utandım. O zaman soruyorum ben bu avukatlığı nasıl icra edeceğim? Emniyet bana müvekkilimin delilini bana teslim ediyor ben delilimi inceliyorum bilgisayarımda aynı delil elbette ki hard diskin içerisinde ki olan delil bilgisayarımda incelenince bilgisayarımda çıkacak. Bu çıkan ne kayıt varsa müvekkilime ait olan kayıt getirip benim iddianameme Kemal Kerinçsiz’in aleyhine bir delili olarak getiriliyor. Böyle bir şeyi nasıl kabul edebilirsiniz Değerli Başkan? Evet, iddianamenin belki iadesi mümkün değil belki tahsisi mümkün değil ama sizler en azından bu kadar yazılı belge ile bu kadar yazılı belge açıkça belli her şey. En azından Sayın savcıya bu konuda müsaade verip bu konunun açıklanmasını isteyebilirdiniz. Bu savunma neshine vurulan bir darbedir. Ben nasıl icra edeceğim başka türlü şu mesleği Sayın Başkanım? Bakın iddianamemin çok önemli bir bölümünde 26, 27 adet kalem tamamı mesleğimi icra ettiğim hadiselerden ötürü önünüze getirildi, hepsi hukukçuluğumdan, avukatlığımdan ötürü önüne getirildi, müdafilik görevimden ötürü yargılanıyorum. Çok önemli bir bölümü evet siyasi bir yapım var herkesin bir siyasi düşüncesi var. Bir sivil toplum kuruluşunun başkanı olarak sivil toplum çalışmalarımın var siyasi çalışmalarım, mesleki çalışmalarım var ama çok önemli bir kısmı da burada tamamen mesleki faaliyetlerimden ötürü yargılanıyorum. Şurada 3 adet delil diğerlerini atıyorum bir kenara Değerli Başkanım. Siz bunları bana sordunuz çünkü sorgu sırasında SV Özge Tekin DOÇ isimli dosyada Ergenekon operasyonu kapsamında hala tutuklu bulanan Muzaffer Tekin’in kızı Özge Tekin’e ait olan SV olduğu, 2, yeni yıl DOÇ isimli dosyada 23.12.2003 tarihli Muzaffer Tekin’e gönderilmek üzere hazırlanmış yeni yıl tebrik mesajı. Şimdi neden bunu sokuyorlar biliyor musunuz Değerli Başkanım? Ben Muzaffer Tekin’i tanıdığım tarih 2006 yılının muhtemelen Nisan ayıdır. Şimdi burada bir 2003 yılı var ya Değerli Başkanım Muzaffer Tekin 2003 yılında arkadaşlarına, dostlarına tebrik mesajları göndermiş bunlarda kendi bilgisayarında delil olarak kendi dosyasına girmiş. Bunlarda bana teslim edilince bakıyorum tabi bunlarda benim bilgisayarımda çıkıyor ama Muzaffer Tekin göndermiş arkadaşına zaten benimle alakası yok belli ama asıl olan ne inik bunda inik diyorum bir hukukçunun yapmaması gerekir. Ben üzülüyorum Sayın savcıların adına üzülüyorum. Aynı mekteplerde okuduk bir hukukçunun yapmaması lazım. Bakınız siz okudunuz az önce hep sehven geliyor. Nerede Kemal ismi var yanına Kerinçsiz’i koyuyorlar. Kemal Alemdaroğlu, Alemdaroğlu’nu atıyor Kerinçsiz koyuyor kaç tane böyle sehven geldi. Bu sehvenlerle benim kuvvetli suç şüphem sizin nezrinizde sürekli artıyor ama o sehvenler sürekli ortaya çıktığında da asla o kuvveli suç şüphesinde bir azalma meydana gelmiyor ve bunun hesabını da Sayın savcılardan soramıyoruz. Nasıl sehven? Ben burada sehven mi yatıyorum 27 aydan bu yana? Sizin sahte olarak yarattığınız bu düzen dolu naylon delilerden ötürü buradayım sehven cümlesi ile siz geçiştirebilir misiniz bunu? Sorumlusunuz, biri diğer ile telefon görüşüyor Değerli Başkanım yanına yine Kemal Kerinçsiz soruyoruz efendim o gün sizinde telefon görüşmeniz varmış o yüzden sehven yazdık. Bu kadar kolay mı insan hayatı? Bunu da mı sehven yaptınız 2003 yılı, neden maksadınız ne? Sayın Muzaffer Tekin ile benim sanki 2003 yılından bu yana tanışıklığım olduğunu güya kendilere göre sahte delilerle ortaya koymak için yapmayın bunu yakışmaz. Eğer bir suç varsa ciddi, samimi inandırıcı delilerle getirin. Evet, bende diyeyim ki teşekkür ediyorum Değerli savcılarım. Bir hukukçu gibi çalışmışsınız diyeyim ama sizi tebrik edecek bir hadise olmadı, olamadı. Biz beni salma kararı verdiniz 10 buçuk saat sorgulamanın dışında. O salma kararını mahkemeye sevk etmeme kararını uygulayamadınız kendi iradenizle delililerimi gördünüz, masum olduğuma inandınız ama gidip Zekeriya Öz’le görüşüp ondan sonra mahkemeye sevk ettiniz bir hukukçu bunu yapmamalıydı. Değerli Başkanım kapatıyorum arkasından 2003’e göre tayinler işte Sayın Muzaffer Tekin’in kendi dönemine göre tayin listesi var arkadaşlarının kendi bilgisayarında haliyle benim bilgisayarıma geçiyor inceliyorum. Savunmanım, müdafiim incelemeyeyim mi Değerli Başkanım? Gayet tabi inceleyeceğim ve bunlar benim bilgisayarımda çıktı diye delilim oluyor istirham ediyorum Değerli Başkanım 1 dakikalık 1 telefon görüşmesi var birkaç tane burda belki zamanınızı alıyorum, ama burda bizim hayatımız gidiyor.”
Mahkeme Başkanı :”Buyurun son olarak dinleyelim.”
Sanık Kemal Kerinçsiz.”Bir iki tane şöyle çok kısa telefon görüşmeleri bütün bunların tamamının müdafilikten kaynaklanan delil olduğunu, yardımcı avukatlarım gidiyor emniyete. Savcı Zekeriya Öz’le görüşüyoruz. Siz bunları sordunuz bana çünkü sorgum sırasında da belki tatmin edici cevaplar veremedim diye özellikle üzerinde durdum. Şu anda bu konuyla alakalı 19 tape var 19 tape çıkardım değerli başkanım lütfen bunlar dinlensin.”
Mahkeme Başkanı :”Bunların hepsini dinlemeyiz de 1, 2 tanesini dinleyebiliriz.”
Sanık Kemal Kerinçsiz:”Yok bu ayrı birkaç tanesi dinlensin hepsi 50’şer saniyedir efendim. Baştan başlayabilirsiniz efendim tabi çok kısa 50’şer saniyelik, 60’ar saniyelik bir şey.”
Salonda telefon ses kaydı dinletildi.
Sanık Kemal Kerinçsiz: “Geçebiliriz öbürlerine.”
Mahkeme Başkanı :”Değiştirin.”
Salonda telefon ses kaydı dinletildi.
Sanık Kemal Kerinçsiz:”Değiştirelim bir tane çok kısa.”
Mahkeme Başkanı:"Değiştirelim. Son son olanı dinleyelim.”
Sanık Kemal Kerinçsiz:”Üçüncü efendim, tabi sırayla.”
Salonda telefon ses kaydı dinletildi.
Mahkeme Başkanı:" Tamam bu kadar.”
Sanık Kemal Kerinçsiz:”Tamam kapatabiliriz.”
Mahkeme Başkanı:" Bu kadar evet.”
Sanık Kemal Kerinçsiz:”Değerli başkanım böyle başından sonuna kadar giderseniz önce bilgisayarların teslimine sayın Zekeriya Öz karar verdi, sonradan emniyet herhalde inceleme bitmedi dedi. Kendi aralarında konuşma anladığım kadarı ile, biz size bir hard disk dışarıdan temin edelim bu hard diske yükleyeceğiz dedi, ondan sonra hard diske yüklendi. Bu deliller bana bu şekilde geldi. 19 görüşmede periyodik olarak göreceksiniz eğer izlerseniz, değerli başkanım gerçekten.”
Mahkeme Başkanı:”Son cümlelerinizi alalım.”
Sanık Kemal Kerinçsiz:”Gerçekten son cümlemi söylüyorum. Sayın heyetin soruşturma savcısının bana teslim etmiş olduğu bu delillerin benim aleyhime değerlendirilmesi ve iddianamede aleyhime delil olarak konulmasının üzüntüsünü, hukuksuzluğunu, adaletsizliğini sizlerin de inanıyorum, iliklerine kadar hissettiğine inanıyorum. Ama asıl olan değerli başkanım, bunu hissetmek görmek değil önlemini ve tedbirlerini almak, bu hususları ortadan kaldırmaktır. Sizlerden istirhamım en azından bu konularda iddia makamına eğer yanlışlık var ise o yanlışlıkların beyan etmesi konusunda süre vermeniz. Bu usul içerisinde mümkündür ceza muhakemeleri kanunu bunu kabul eder, eğer açık bir yanlışlık varsa savcıların bunu düzeltmeleri de gerekir. Bakınız Mustafa Dönmez hakkında hiçbir telefon görüşmem olmadığı halde, Mustafa Dönmez benim müvekkilim başka nüfusa kayıtlı başka kişi olduğu halde hala düzeltme yapmadılar ve kaç tane var böyle hukuksuzluk. Değerli başkanım bütün bu çerçevede benim durumumun bir kez daha tarafınızdan değerlendirilmesini tutuklu duracak, kalacak konumum da olmadığını tespit ederek adli kontrolün de tatbik edilerek tahliyemi talep ediyorum.”
Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”
Sanık Kemal Kerinçsiz:”Teşekkür ederim.”
Mahkeme Başkanı:”Kısaca alalım.”
Sanık Hayrettin Ertekin:”Sayın başkanım savunmamda söyleyemedim geçen ay ki duruşmada ben mahkemenizden bir CD talebinde bulunmuştum tapeler ile ilgili şimdi Kemal Bey söyleyince ben onları 1400 küsur telefon görüşmesi var. Fakat ben tutuklandıktan sonra ailemin, eşimin, oğlumun, abimin cep telefonları benim ev telefonum dinlenmiş. Hep bahsediyorlar işte benim ceza evine gittiklerini, geldiklerini, beni ziyaret ettiklerini arayanlara işte bunları bahseden tutuklandıktan sonra tam 9 ay benim ev dinlenmişim, ailem dinlenmiş. Bunlar ile ilgili yüce mahkemenizin bilgisi var mı bilmiyorum, CD yoksa bana sehven mi verildi yani böyle bir şeyin olması hangi hukuk normlarında vardır bilmiyorum. Ben tutukluyum Kandıra cezaevinden buraya gelmişim.”
Mahkeme Başkanı:”Konu anlaşıldı talebinizi alalım, var mı bir talebiniz bu konu ile ilgili.”
Sanık Hayrettin Ertekin:”Talebimde yok şimdi talep ediyorum, bunun kayıtlardan tape kayıtlarından çıkartılmasını talep ediyorum. Anayasamızın ailenin ve gizliliğin korunması bakımından da imha edilmesini yüce mahkemenizden talep ediyorum. Çünkü bunlar, bunlar suçtur anayasal suçtur anayasanın 38. maddesine göre suçtur ve bu izni veren, bu dinlemeyi yapan kişiler hakkında zaten dava açtım. 50 milyarlık tazminat davası açtım geçen hafta ve dinlemeyi yapanlar hakkında da suç duyurusunda bulundum. Bunun yüce mahkemenizin bilgisinde olmasını ve bunu kayıtlardan çıkartılmasını talep ediyorum, saygılar sunuyorum.”
Mahkeme Başkanı:”Anlaşıldı hakim beyin bir beyanı var.”
Üye Hakim Hüsnü Çalmuk:”O konuda bir açıklama yapayım. Emniyetten gelen bu CD’ler emanete aldırılmış, tapesi yapılmamış emanete aldırılmış. Emanetten de bize geldi sadece bizim hard diskimizde var. Bunu sadece size verdik başka bir yerde kullanılmadı.”
Sanık Hayrettin Ertekin:”Teşekkür ederim sayın baş sağ olun.”
Dostları ilə paylaş: |