16 “(Ey Peygamber!)De ki;”Siz ey kâfirler!”


sizin aranızda bir sevgi var edebilir.Ve Allah’ın(buna)gücü yeter.Üstelik Allah,tarifsiz bir bağış, eşsiz bir merhamet kaynağıdır.”



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə30/32
tarix30.07.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#63462
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   32
sizin aranızda bir sevgi var edebilir.Ve Allah’ın(buna)gücü yeter.Üstelik Allah,tarifsiz bir bağış, eşsiz bir merhamet kaynağıdır.”

Mumtehane(109);Âyet:7
Kaynaklar,bu âyetin in(diril)iş sebebi olarak,Rasuallah’ın Ûmmü Habibe ile

gıyabında nişanlanmasını göstermektedir.Hz.Peygamber(AS),Habeş muhacirlerinden olan

Ûmmü Habibe’yi,kocası Ubeydullah b.Cahş öldükten,veya “tanassur” edip boşandıktan sonra

eş adayı seçerek ödüllendirmişti.Allah Elçisi’nin bu jestine hayran olan Ebu Sufyan;”Bu yiğidi

kimse durduramayacak!” itirafında bulunacaktır.

Şu sahiplenmeye,fedakârlığa,şefkate bakar mısınız?Yüce kişiliğiyle,üstün ahlâ-

kıyla düşmanlarını bile kendisine hayran bırakan bu muhteşem insan Peygamber olmasın da

kim olsun?Onun ümmetinden olmak ne büyük bir talih ve onurdur.Ona lâyık olmak,bu onura kavuşmak için Ona olan saygımızda,sevgimizde ne kadar samimiyiz,bu konuda ne kadar çaba gösteriyoruz?Asıl bu soruya cevap aramak durumundayız.

Bir de ona ümmet olamayanların talihsizliklerinin ve onursuzluklarının sona

ermesi için Allah’tan hidayet dilemeliyiz.
*


“Sen ey Peygamber!Ne zaman mü’min kadınlar sana gelir de,Allah’a hiçbir

şeyi ortak koşmayacaklarına,çalmayacaklarına,zina etmeyeceklerine,çocuklarını katletmeyecek-

lerine,elleri ve ayakları arasında yalan düzüp koşarak iftira atmayacaklarına,(dinin)değerler

sistemi konusunda sana isyan etmeyeceklerine dair biatlerini(bağlılıklarını)sunarlarsa,onların

biatlerini kabul et ve Allah’tan onlar için mağfiret dile!Unutma ki Allah,tarifsiz bir bağışlayı-

cıdır,eşsiz bir merhamet(rahmet)kaynağıdır.”

Mumtehane(109);Âyet:12



Zamanı,zemini,alınış usul ve üslûbu farklılıklar gösteren birçok biat alan,bazen

bu bağlılık yemini için Hz.Ömer(RA)’i,adına biat alması için görevlendiren Hz.Peygamber(AS)’

e,hanımların biat etmelerinin şartlarının belirtildiği bu âyetin,zamanımıza uyarlanması duru-

munda,devlette çeşitli branşlarda ve kademelerde görev alacak olan hanımlarda aranan özellik-

leri belirleyici kriterler olarak kabul edilmesi mümkündür.
***
“(Ey Peygamber!)Elbet sana,tartışmasız(apaçık)bir fethin önünü açan Biziz.”

“Bu sayede Allah,senin geçmiş ve gelecek tüm hatalarını bağışlayacak;ve sana

olan nimetini tamama erdirecek ve seni dosdoğru bir yola yöneltecektir.”

“Nihayet Allah seni,saygın ve müstesna bir zafere(başarıya)ulaştıracaktır.”

“İmanlarına iman katsınlar diye,mü’minlerin kalplerine güven ve sukûnet

bahşeden O’dur.Zira göklerin ve yerin bütün orduları Allah’ın emrine âmâdedir.Ve zaten Allah,

her şeyi bilmektedir,her hükmünde tam isabet sahibidir.”

“(O)böyle yapmıştır ki,mü’min erkek ve mü’min kadınları zemininden ırmaklar

çağlayan cennetlere alsın da,orada yerleşip kalsınlar;ve onların günahlarının üstünü çizsin;ve

zaten bu Allah Katında büyük bir başarıdır.”

Fetih(110);Âyet:1,2,3,4,5
190

Hz.Peygamber(AS)’in vahyi(ilâhi mesajı)tebliğinde bir hata yapması düşünüle-

mez.Ancak dünyevi işlerde/meselelerde(yönetim ve içtihatlarda)beşeri yönü itibariyle isabetsiz

kararları olabilir.Bu sebeple İslâm,”istişare/danışma” ilkesini getirmiştir.Zaten Hz.Peygamber

(AS)bu ilkeyi,dünyevi meselelerin çözümünde çevresindekilere her zaman danışarak sık,sık pra-

tiğe geçirmiştir.

Saygın ve müstesna zafer,ortada hiçbir askeri operasyon olmadığı halde ihsan

edildiği söylenen bu “apaçık fetih” olsa,olsa gönüllerin fethidir.

Bir peygambere de ancak böyle bir fetih yakışır.

Mü’minlerin kalbine verilen “güven ve sekinet” de ne büyük bir nimettir.Bu onla-

rı bütün iç savrulmalardan korur,melekleştirir,direnç ve kararlılık (sabır),dinginlik verir,günah işlemekten alıkoyar,böylece yaşadıkları temiz,erdemli hayatla kendilerine cennetlerin yolu açılır ki,bu onlar için Allah Katında bir zaferdir.
*

“(Ey Peygamber!)Elbet Biz seni bir şahit,(bir örnek ve model )bir müjdeci ve

bir uyarıcı olarak gönderdik.”

“Şu nedenle ki,(ey insanlar)Allah’a ve Elçisi’ne inanasınız,O’nu(n dâvâsını)

destekleyip O’na saygıda kusur etmeyesiniz ve sabah,akşam(her zaman/sürekli)O’nun yüceliğini

dillendiresiniz.”(O’nu gündeminizden hiç çıkarmayasınız.)

Fetih(110);Âyet:8,9

İşte bizlerden-bütün insanlardan-yine kendi yararımız için istenen budur.

*

“(Ey Nebi!)Sana biat edenler,gerçekte yalnız Allah’a biat etmişlerdir.Allah’ın

(yardım/rahmet)Eli,onların(biat için kenetlenen)elleri üzerindedir.Bundan böyle kim ahdinden

dönerse,iyi bilsin ki o kendi aleyhine dönmüş olur;kim de Allah’a verdiği ahde sadık kalırsa,

O,ona muhteşem bir ödül ihsan edecektir.”(…lûtfedecektir.)

“Geride kalan(kısa akıllı,nasipsiz)bedeviler;”Mallarımız ve çocuklarımız bizi (sana katılmaktan) alıkoydu;artık Allah’tan bizim için af dile!”diyecekler.Onlar kalplerinde

olmayan şeyi dile getiriyorlar.

De ki:”Peki,şayet Allah size bir zarar vermeyi,veya bir yarar sağlamayı dilemiş

olsa,O’nun sizin için takdir ettiği şeye kim engel olabilir?Elbette hiç kimse!Ki zaten Allah

yaptıklarınızdan(en küçük ayrıntısına kadar)haberdardır.”

“Aksine sizler,(bedeviler/savaştan kaçanlar)Rasul’ün ve mü’minlerin bir daha

asla ailelerine kavuşmayacaklarını zannetmiştiniz;ve böyle düşünmek size pek cazip görünmüş- tü.(…keyif verici gelmişti!)İşte böyle berbat bir zanna kapıldınız da,sonunda kredisi tükenmiş

bir toplum olup çıktınız.”

“Ama kim Allah ve Rasul’üne inanmazsa,iyi bilsin ki Biz inkârcılar için kışkırtıl- mış bir ateş hazırlamışızdır.”

Fetih(110);Âyet:10,11,12,13
Kim(ler) Allah davâsına yardım için yürekten söz verir,onu yerine getirmek için hayatını göz kırpmadan ortaya koyarsa,bilmelidirler ki,Allah da onlara yardım edeceğine(El

uzatacağına)söz vermiştir.

Âyette ifade edilen “muhteşem ödül” müjdesine sebep olan biate “Rıdvan(Hudey-

biye)Biatı” adı verildi.Hz.Osman(RA)’in öldürüldüğü haberi gelince,Rasulallah kanlarının son

damlasına kadar çarpışacaklarına dair ashabından biat istedi.İlk önce Vehb b.Muhsan adlı sahabi:”Uzat elini biat edeyim ya Rasulallah!”dedi.Allah Elçisi:”Ne üzerine edeceksin?”diye

sorunca,sahabinin cevabı kısa,net ve içten oldu:”Kalbinde ne varsa onun üzerine!”O gün,

devesinin altına saklanan bir kişi dışında herkes biat etti.Allah(CC) da onların dostluklarını,
191

içten teslimiyetlerini onayladı.Bu ne büyük bir onurdu.İnsanlığın en büyük fikir ve aksiyon

davasını(misyonunu)yüklenen başta Hz.Muhammed(AS) olmak üzere,bu muhteşem insanların

(mübarek kadronun)insanlığa neler kazandırdıklarını ah,gerçekten bir anlayabilseydik!Bizler

de ilk Müslümanların verdiği bu biata yürekten katılarak,ilâhi,evrensel değerler manzumesi

olan İslâm’ı özümseyerek,Çağ’a,Çağlar’a olanca gücümüz,iyi niyetimiz ve çabamızla-önce

yaşarak-anlatmamız gerekmiyor mu?Ne mutlu bu yolda çaba harcayanlara,Allah’ın rızasını

kazananlara!

Yine bu pasajda geçen Bedeviler,işledikleri hatalardan dolayı yürekten pişmanlık

duyup Allah’a yönelmediler,tevbe ve istiğfar kalbin yönelişi olduğu halde,bunda kalbin Allah’a

karşı duruşunu önemsemediler.Onun yerine imajı öncelediler.Rasulallah’tan,kendileri için

Allah’tan af dileme taleplerinin altında yatan gerçek sebep buydu.Dilleriyle istedikleri istiğfarın

kalplerinde bir karşılığı yoktu,yani samimi değillerdi.

Bu âyet her zamanda/mekânda imaja yatırım yapanları(bir nevi bedevileşenleri)

imana yatırım yapmaya davet etmektedir.

Bir de,Medine-Mekke arasındaki mücadeleden Mekke’nin galip çıkacağından

emin olan Bedevi kabilelere Hz.Peygamber(AS)’in ağzıyla zımnen şu söylenmektedir:Hadi beni

ikna ettiniz sizin için Allah’tan af diledim,fakat Allah’ı nasıl ikna edeceksiniz?.(O sizin samimi

olmadığınızı biliyor.)Allah’ın hakkınızdaki takdirini benim sizin için af dilemem değil,sizin

davranışlarınız belirler.(Beni kandırabilirsiniz,ama Allah’ı kandırmaya kalkıştınız mı kendinizi

kandırmış,kendinize zulmetmiş olursunuz.)

*

“Yakın bir gelecekte,ganimet vaad eden bir savaşa çıktığınızda,(şimdi)geride

kalanlar;”Bırakın bizi de arkanızdan gelelim!”diyecekler.Allah’ın sözünü(akılları sıra böylece)

değiştirmek isteyecekler.

De ki:”(Bu kez)asla bizimle gelmeyeceksiniz,böyle olacak,(zira)Allah önce(gani-

met hakkında konuşmuştu.”(Ganimet yasağını sadece Hayber’le sınırlandırmıştı.)

Bunun üzerine onlar;”Asla,aksine siz bizi çekemiyorsunuz!”diyecekler.Yoo,bilâ-

kis onlar kıt anlayışlı(yüzeysel düşünceli,çarpık mantıklı)kimselerdir.”

“Geride kalan şu Bedevilere de ki:”Gelecekte ezici gücü olan toplum(lar)la müca-

deleye çağrılacaksınız;onlarla(sonuna dek)savaşacaksınız ya da onlar teslim olacaklar.İşte siz

eğer bu çağrıya uyarsanız,Allah size güzel bir karşılık verecek,yok eğer şimdi(daha önce)yaptı-

ğınız gibi geri durursanız(cepheden kaçarsanız),O sizi umduğunuzdan mahrum bırakarak terk-

edilmişliğin şiddetli acısını tattıracaktır.”

“Görme özürlüye,yürüme özürlüye ve hastaya(Allah yolunda savaşmadığı için)

bir sorumluluk(günah/vebal)yoktur;ama kim Allah’a ve Rasul’üne itaat ederse,onu zemininden

ırmaklar çağlayan cennetlere(zamanlar/mevsimler üstü sonsuz bahçelere)koyacağız;kim de yüz

çevirirse elim bir azap ile cezalandıracağız.”

Fetih(110);Âyet:15,16,17
Hudeybiye Biati’nden üç ay sonra gerçekleşen Hayber seferi ve alınan başarılı

sonuç,mucizevi bir ihbar olarak duyurulmaktadır.

Düşman ordusundan geriye kalan serveti(ganimeti)ele geçirenin kişisel malı

sayan geleneksel ganimet anlayışı,savaş ahlâkını(hukukunu)yok eder,gözünü ganimet(dünyalık

mal)hırsı bürümüş,kural tanımaz savaşçıları ”mücahit” boyutundan çıkarır,birer “ölüm maki-

nesi” haline getirir.Vahiy,ganimet için savaş yerine,iman,adalet,özgürlük ve medeniyet(ilâ-yı kelimatullah)için savaşı getirdi,yerleştirdi.
192

Burada her zamanda/mekanda rastlanan iki tip(tavır)ortaya çıkmaktadır:Arılar

ve sinekler.Üretenler ve tüketenler.Birinci tavrı Rıdvan Biatine katılanlar,ikinci tavrı savaştan

kaçıp ganimete koşanlar temsil ediyor.Birinciler galipler,ikinciler mağluplardır aslında.

Daha sonra dönemin süper güçleri olan Bizanslılar ve Farslarla yapılacak olan

Savaşlara dair mucizevi bir ihbar verilmektedir.(Bkz:Rûm(88)/1-5)

Günümüz savaşlarının analizini bu kriterler çerçevesinde yaptığımızda,insanlı-

ğın nasıl büyük bir zulümle ve felâketle karşı karşıya,iç,içe olduğunu,barış,özgürlük,demokrasi

için girilen topraklarda bu noktaya gelinmesinin sebeb(ler)ini daha iyi anlayabiliriz.

Görme,yürüme özürlülerle,hastalara savaşa katılmamaları halinde,sorumluluk

(vebal)yüklemeyen Allah’ın,merhamet ve rahmeti bu âyette de tecelli etmektedir.

Meşru mazeret sadece yükümlülüğü kaldırmaz,o fiilin sevabından mahrumiyeti

de kaldırır.Yani mazeretliyi niyet ettiği-fakat yapamadığı-fiili yapmış gibi ecre nail kılar.



*

“(Ey Peygamber!)Doğrusu Allah,o ağacın altında sana biat edenlerden razı

olmuştur;üstelik O,onların kalbinden geçenleri de bilmekteydi.İşte bu yüzden onlara iç huzuru

(sekinet)indirdi ve kendilerini yaklaşan bir fetihle ödüllendirdi.”

“Bir de elde edecekleri sayısız ganimetle…Ve zaten Allah her işini mükemmel

yapar,her hükmünde tam isabet kaydeder.”(…verdiği hiçbir hükümde yanılmaz.)

“Allah size elde edeceğiniz daha birçok ganimet vaad etti.Nitekim O,size olan

bu ikramını öne almış ve insanların(zarar verebilecek)elini üzerinizden çekmiştir ki,hem mü’

minler için bir belge olsun,hem de sizi dosdoğru bir yola yöneltsin.”

Fetih(110);Âyet;18,19,20



“Ama bir diğer(ikramı)daha var(dır)ki,onu sizin havsalanız almasa da,Allah

onu(sonsuz ilmiyle/kudretiyle)kuşatmıştır.Ve zaten Allah’ın kudreti her şeyin üstündedir.”

“Eğer inkârda direnenler size karşı savaşırlarsa,arkalarını dönüp kaçacaklar,

ardından da ne samimi bir dost,ne de sağlam bir destekçi bulacaklardır. “Allah’ın sünneti(adeti/yasası)geçmişten bugüne hep böyledir.(Gelecekte de

böyle olacaktır.)Allah’ın sünnetinde(asla)bir değişme(değişiklik)bulamazsın.”

Fetih(110);Âyet;21,22,23
İslâm ve insanlık tarihinin en önemli ve etkili antlaşmalarından biri olan Hudey-

biye(Rıdvan)Biati ile,ardından elde edilen Hayber’in fethi dünyevi kazanımlardı.Bir de bu kutlu

mesainim karşılığı uhrevi ödüller vardır ki,bunları-dünya hayatında/bu ölçülerle-havsala almaz

Hz.Peygamber(AS)’in vefatından sonra süren/sürdürülen fetihlerle Kur’an’ın

(İslâm’ın)hükmettiği topraklar kısa zamanda Batı Avrupa büyüklüğüne ulaşmıştı.Sonraki birkaç

on yıl içinde sınırlar doğuda Asya steplerine ve Hind-Çin sınırına,kuzeyde Kafkaslar’a ve Ana-

dolu’ya,batıda Akdeniz’e,güneyde okyanusa dayanmıştı.

Bu fetih,Endülüs eliyle Fransa’nın Pireneler’ine,Osmanlı eliyle Viyana’ya,Babür-

şahlar eliyle Hind altkıtasına,Müslüman tüccarlar eliyle Malay,Endonezya ve Java Adaları’na

(Uzakdoğu’ya)kadar-maddi/manevi alanlarda- götürülecektir.

Bu ruhu(saf İslâm/fetih ruhunu)yeniden kazanabilirsek,İslâm’ın,yani adaletin,

sevginin,kardeşliğin,barışın,hoşgörünün,diğergamlığın,paylaşmanın,dayanışmanın yeryüzünde tekrar hakim olmasını sağlayabiliriz.Bunun için Allah’ın Kutlu Elçisi’yle bizlere ilettiği ilâhi, evrensel,ölümsüz mesajı(İslâm’ı)özümseyerek,hayatın bütün alanlarında pratiğe geçirmek, özümüze ve sözümüze güvenerek,örnek/model bir hayat sergilemek,böylece insanların gönül-

lerini fethetmek suretiyle bir dönüşümü sağlamak için birey ve toplum olarak olanca iyi niyeti-

miz ve inancımızla çalışmak,çabalamak durumundayız.
193

Çağımızın en güçlü silâhları olan bilim,sanat,ahlâk,siyaset,ekonomi,medya argümanlarını İslâmi ölçü(t)ler içinde kullanarak bunu başarabiliriz.Çünkü Allah’ın davasına

(dinine)adanan ruhların en büyük yardımcısı Bizzat Allah’tır.

Bunu başardığımız takdirde,sonuç hem bizler,hem cümle insanlık için hayırlı

olacak,dünya ve âhiret mutluluğunun kapıları aralanmış olacaktır.
*
“(Ey mü’minler!)Sizi onlara(düşmanlarınıza) galip getirdikten sonra,Mekke vadisinde onların ellerini sizden ve sizin ellerinizi de onlardan çeken O’dur.Ve zaten Allah,

yaptığınız her şeyi görmektedir.”

“(Doğrudur),inkârda direnenler,sizi Mescid-i Haram’a girmekten alıkoyanlar

ve kurbanlarınızın yerine ulaşmasını engelleyenler hep onlardır;ama keşke şu istemeden(hakla-

rını)çiğneme ve bilmeden kendileri yüzünden büyük bir yanlışa düşme ihtimaliniz bulunan,

üstelik henüz tanımadığınız mü’min erkekler ve kadınlar(gizli Müslümanlar)(Mekke’de)olma-

salardı.(O zaman Allah sizin ellerinizi onlar üzerinden çekmezdi.)Allah,dilediğin rahmetiyle

(merhametiyle/şefkatiyle)kuşatmak(Mekke’de yerleşik mü’minleri korumak)için böyle yaptı.

Eğer onlar seçilip ayrılsalardı,elbet onlar içersinden küfürde direnenleri(sizin elinizle)şiddet-

li bir cezaya çarptırırdık.”

“Hani,inkârda direnenlerin kalbini malûm gurur-cahiliyye gururu-doldururken,

Allah,Elçisi’ne ve mü’minlere iç huzuru(sekinet/dinginlik)bahşetmiş ve onların sorumlu davran-

ma sözüne sadık kalmalarını sağlamıştı.Zira onlar buna fazlasıyla lâyık ve ehil idiler.Ve zaten

Allah da her şeyi hakkıyla bilendi.”

Fetih(110);Âyet:24,25,26

Hz.Peygamber(AS)’in önderliğinde ve Allah’ın yardım ve denetiminde inşa

edilmekte,yapılan savaşlar,antlaşmalarla siyasal,sosyal,ekonomik,metafizik gelişimi/dönüşümü

sürmekte olan ideal İslâm toplumunu oluşturan,Allah’a ve Elçisi’ne yürekten bağlı mü’minlerle,

henüz Medine’ye hicret etmemiş/edememiş Mekke’de bulunan ve yeni Müslüman olan,ancak

imanlarını Mekke’li müşriklerden gizlemek zorunda kalan mü’minlerin durumunu ele alan bu

âyetler,Allah’ın,Müslümanlar üzerindeki şefkatinin ve merhametinin ne kadar büyük olduğunu

da göstermektedir.
*
“Doğrusu Allah,gördüğü rüyayı gerçekleştirmek sûretiyle Elçisi’ni tasdik etmiştir.

Elbet Allah,dilerse Mescid-i Haram’a güven içersinde,başlarınız tıraşlı veya (saçlarınız)kısa

kesilmiş olarak ve asla korkuya kapılmadan gireceksiniz.Çünkü O,sizin bilmediklerinizi bilmekte-

dir ve bundan ayrı olarak yakında gerçekleşecek bir fetih takdir etmiştir.”

“O Elçisi’ni doğru yol rehberliği ve hak din(İslâm)ile göndermiştir ki,böylece (hak)

Din’i tamamıyla ortaya çıkarıp (bütün zamanlara/mekanlara)bildirmiş olsun.İşte (buna)şahit

olarak Allah yeter.”

Fetih(110);Âyet:27,28
Hz.Peygamber(AS),Hudeybiye’ye çıkmadan önce rüyasında kendisinin ve ashabı-

nın başları tıraşlı olarak güven içinde Mekke’ye girdiklerini görmüş bunu onlara müjdelemiş,

onlar da çok sevinmişlerdi.Nihayet sefere çıkıp,Hudeybiye’de imzalanan antlaşma gereği geri

dönmek zorunda kaldıkları için de çok üzülmüşlerdi.Bazı münafıklar da bunu fırsat bilerek üstü

kapalı,ileri geri konuşmaya başlamışlardı.

194

Ancak,-Rasulallah’a yapılan itirazlara rağmen-o,gerçek bir devlet/siyaset adamı

olarak ileriyi görmüş,bunda bir hikmetin olduğunu belirtmiş,fethin müyesser olacağını bildirmiş,

bir sene önceki yakın fethi(Hayber’i)hatırlatmıştır.Bu arada mü’minlerin kalbi(inancı)sınanmış-

tır.

Ve O,Elçisi’ni,ezeli ve biricik hakikatin tüm zamanlar ve mekanlardaki tezahürü olan İslâm’ı bütün boyutlarıyla ortaya koymak için seçmiştir/görevlendirmiştir.Bu dini diğer dinlere(İslâm dışı bütün beşeri inanç/düşünce sistemlerine )üstün kılmak üzere.Buna Allah şahit ve kefildir.Onun başarısına,başta önceki vahyin muhatapları/mensupları olmak üzere hiç kimse (hiçbir sistem)engel olamayacaktır,olamamıştır.Hele çağımızda İslâm’ın önlenemez yükselişi hızla devam etmektedir.Çünkü insanlık kendisi için tek kurtuluş,tek çıkış yolunun ,dünya ve

âhiret mutluluğunun kaynağının İslâm olduğunun farkına varmıştır.Malûm güçler ve çevreler istemese,onu engellemek için ellerinden geleni yapsalar da;”Allah nurunu tamamlayacaktır.”



*
“Muhammed Allah’ın Elçisi’dir ve onun safında olanlar,hakkı inkâr edenlere

karşı kararlı ve ödünsüz,birbirlerine karşı ise çok merhametlidirler.Onları hep rükû ve secde

halinde Allah’ın kerem ve rızasını ararken görürsün.Onların nişanları yüzlerindeki secde izleri-

dir.Bu onların Tevrat’taki temsilidir.Bir de onların İncil’deki temsili var:Onlar filiz vermiş tohum

gibidir;derken(Allah)o filizi güçlendirir ve kalınlaştırır ki,kökü(gövdesi)üzerinde dimdik dursun

da (bol ürün vererek)üreticiyi sevindirsin.Böylece O,hakkı inkâr edenleri de kinlerine mahkûm

etmiş olur.(Ne ki)Allah onlardan(inkârcıların içinden)iman eden ve ıslah edici eylemler ortaya koyanlara sınırsız bir bağış ve büyük bir ödül vaad etmiştir.”

Fetih(110);Âyet:29

Hudeybiye’de imzalanan antlaşmanın;”Bu Allah’ın Rasulü Muhammed’in

Mekkelilerle akdettiği anlaşmadır.”başlığındaki “Allah’ın Rasulü” ifadesini sildiren Mekke

Elçisi Süheyl b.Amr’ın şahsında tüm inkârcılara verilmiş zamanlar/mekânlar üstü ilâhi cevap;

“Muhammed,Allah’ın Elçisi’dir.” “….onun safında olanlar da…”

Bazı müfessirler “onun safında olanların” elçiliğini Yâsin/14’de geçtiği gibi,


Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin