hayatının aldatıcı albenisine kapılarak ömürlerini oyunda,oynaşta amaçsız,yararsız işler
peşinde geçirmeleri,inançsızlıklarına bahane olarak Peygamber’den-diğer elçilerden-onların
Allah’ın izni olmadan-yapamayacakları şeyler(mucizeler)istemeleri,Allah’ın dışında ilâhlar
edinmeleri ve inkârda ısrar etmelerine karşılık helâkı hak ettikleri vurgulanarak,bütün zamanlarda/mekânlarda yaşayan toplumların bundan ders,ibret almaları istenmektedir.
86
* “(Ey Peygamber!)Biz,senden önce yaşamış hiçbir insana ölümsüzlük bahşetmedik.
Hem sanki sen öleceksin de,onlar ebediyyen yaşayacaklar mı?”
Enbiya(79);Âyet:34 Ölümlü olan insanlara ancak-onlar gibi-ölümlü olan bir insan Allah’ın Elçisi
olarak gönderilecektir. * “Ve o küfre saplanmış olanlar ne zaman seni görseler,sadece alaya almak ama- cıyla;Bu muymuş sizin ilâhlarınızı diline dolayan?”diye (dudak bükerler),ama iş Rahmân
(adının)anılıp yüceltilmesine gelince,O’nu ısrarla tanımazdan gelen(ler) de yine onlar olur.”
“Doğrusı(Ey Muhammed!)Senden önceki elçilerle de alay edilmişti.Fakat alay
eden kimseleri,bizzat alay ede geldikleri şey perişan etti!”
“De ki:”O sınırsız rahmet kaynağına karşı,(O’ndan başka)sizi gece ya da gündüz
kim koruyacak?”
Ama hayır!Onlar Rablerinin uyarılarından yüz çeviriyorlar.”
“(Ey Muhammed!):”Ben sizi sadece vahiyle uyarıyorum!”de.
Ama ne kadar uyarılsalar da(kalpleri)sağır olanlar bu çağrıyı işitmeyeceklerdir.”
Enbiya(79);Âyet:36,41,42,45 Küfre saplanmış olan,gerçeğin üzerini örtmek için boşuna çabalayan talihsizlerin
bizzat alay ede geldikleri şeyle perişan olacaklardır.Oysa ki,sınırsız rahmet kaynağı olan Allah’a
olmak gibi çarpık bir mantık yürütmek küfrün özelliklerinden olsa gerek!) * “(Ey Muhammed!)İşte bu yüzden Biz seni bütün insanlığa sadece bir rahmet ola-
rak gönderdik.”
Enbiya(79);Âyet;107 Çok ünlü olan bu âyette Allah,Hz.Peygamber(AS)’i bütün insanlık(insanlar)için
bir rahmet olarak gönderdiğini bildiriyor.Ancak;gönderilişinden bunca zaman sonra bile Hz.
Muhammed(AS)’in gerçekten anlaşıldığı,onun olağanüstü kişiliği(nitelik ve nicelikleri)örnek
alınarak insanlığın bireysel ve toplumsal bir yapı oluşturduğunu söylemek mümkün değildir.
Onu ve getirdiği,mesajı ne kadar iyi anlar,bireysel ve toplumsal bazda pratiğe
geçirirsek,o kadar mutlu,huzurlu,adil,birlikten,kardeşlikten,paylaşımdan,dayanışmadan yana
olan,insanın insana değil,sadece Allah’a kul(dolayısıyla özgür)olduğu bir toplum oluşturabiliriz.
İnsanoğlu’nun çağlardan beri aradığı bu değil midir?
Bunun için de;
“De ki:”Bana vahyolunan her şeyin(özü)yalnız ve yalnızca “ilâhınızın bir tek
İlâh olduğu”som gerçeğidir.Şu halde artık siz O’na teslim olacak mısınız?”
“Fakat eğer(bu davetten insanlar)yüz çevirirlerse,o zaman de ki:”Ben bu daveti
hiçbir ayrım gözetmeden(insan kardeşliği için)hepinize duyurdum.Ne var ki ben tehdit
edildiğiniz(Hesap Günü’nün)yakın mı,uzak mı olduğunu bilemem.”
87
“Fakat(Allah) açıktan söyleneni nasıl bilirse,gizlediklerinizi de öylece bilir.”
“Ama ben,(bu ertelemenin)sizin için bir sınama ve kısa süreliğine verilmiş bir
mühlet olup olmadığını (da) herhalde bilemem.”
“(Ey Peygamber!Allah’a yönel ve )de ki:”Rabbim!Aramızda hakkaniyetle
hüküm ver!(Sonra onlara dön)ve(de ki):”Kendisine yakıştırdığınız tüm(gerçek dışı)nitele(ndir)
melere karşı Kendisinden yardım istenecek tek merci(yine)O sınırsız merhamet sahibi olan
Rabbimizdir.”
Enbiya(79);Âyet:108,109,110,111,112. Hz.Peygamber(AS)’in Hesap Günü’nü bilemeyeceği,onun bilgisinin sadece Allah’a ait olduğu,ancak O Gün’e herkesin Allah’ın buyruklarına uygun erdemli,temiz bir
hayat yaşayarak hazırlanması gerektiği,Allah’ın erişilmez/yenilmez gücünün,kudretinin
yanında merhametinin de limitsiz olduğu hatırlatılarak,kurtuluş ümidine her zaman açık
kapı bırakılıyor.
***
“İyi de onlar(bu)sözü(vahyi)hiç mi düşünmediler?Ya da kendilerinden önce gelip
geçmiş atalarına hiç ulaşmamış bir şey mi gelmiş onlara?”
“Veya elçilerini tanımadılar da,bu yüzden mi inkâr ediyorlar?Ya,yoksa onu cinnet
geçirmekle mi suçluyorlar?
Yoo,aksine o(elçimiz Hz.Muhammed(AS))onlara gerçeği getirdi,ama onların
çoğu katıksız(yalan,yanlış karışmamış)gerçeği sevmiyorlar.”(Gerçeği kirletmeyi kendi kafalarına
göre şekillendirmeyi seviyorlar,istiyorlar.)
“Ama eğer hakikat onların(kâfirlerin)keyiflerine tabi olsaydı,gökler,yer ve
içindekiler mahvolur giderdi.”(Yani ilâhi dengelerin yerini beşeri düzenlemeler alsaydı.)
Aksine Biz,onlara,kendi(insanlık)şeref ve onurlarını hatırlattık,fakat onlar kendi
şereflerini hatırlamaktan yüz çevirdiler.”(Şerefsizliği ve onursuzluğu yeğlediler.)
“Yoksa(Ey Nebi!)sen onlardan(hakka davet karşılığında)bir bedel mi istiyorsun?
“Sen onları gerçekten de dosdoğru(en güvenli)bir yola çağırıyorsun.”
“Âhirete inanmamakta direnen kimselerse ısrarla bu yoldan sapıyorlar.”
“De ki:”Rabbim!Eğer onları tehdit ettiğin azabı bana ille de göstereceksen,”
“O takdirde Rabbim,beni zalimler güruhunun arasında bırakma!”
“Ve de ki:”Rabbim!Şeytanların ayartmalarından Sana sığınırım.”
“Onların yaklaşımlarından da Rabbim,Sana sığınırım!”
“İmdi,(ey bu vahyin muhatabı!):”Rabbim!”de,”Bağışla!”Merhamet et!Zira mer-
hamet edenlerin en hayırlısı Sensin!”
Mü’minûn(80);Âyet:68,69,70,71,72,73,74,93,94,97,98,118. Bu olağanüstü,muhteşem ifadeler üzerine bizim ne diyeceğimiz olabilir ki!
Yüce Rabbimiz bizlere şeref ve onur kazandıran,yitirdiğimiz beşeri değerleri
yeniden inşa ederek insanlığımızı kurtaran ölümsüz buyruklarına titizlikle uyan,onların en
güzel uygulayıcısı olan örnek/model bir şahsiyet olarak Peygamber Efendimiz’in sünnetini yaşa-
yan,görünür,görünmez şeytanların ayartmalarından uzak duran gerçek Müslümanlardan eylesin!
Yoksa dünyadaki şerefsizlik ve onursuzluğumuz âhirette de devam edecek,
hüsrana uğramışlardan olacağız.Allah(CC)bizleri bu akıbetten korusun,hidayette olmayanlara
da hidâyetler lütfeylesin!
*
88 “Muhteşem bir indiriliş,O Rahman,O Rahim’den…
“Öyle bir kitap ki,onun âyetleri,kavrayabilen(idrak sahibi) bir topluluk için
Arapça bir hitap olarak ayrıntılı biçimde açıklanmıştır.”
“Bir müjdeci ve uyarıcı olarak.Ama(uyarılanlar var ya),onların çoğu yüz
çevirmiş(ler)dir,artık onlar işitmezler.”
“Bir de dönüp derler ki:”Kalplerimiz bizi çağırdığın şeye(ilâhi mesaja)kapalı-
dır,kulaklarımızda kurşun(gibi bir ağırlık)vardır.Dahası aramızda aşılmaz bir engel vardır.
Şu halde sen(elinden geleni)yap,unutma ki biz de(elimizden ne geliyorsa)onu yapacağız!”
Fussilet(81);Âyet:2,3,4,5 İnançsızların bu küstahlığına,değerbilmezliğine karşılık; “(Ey Peygamber!)De ki:”Ben yalnızca sizin gibi ölümlü bir insanım.Bana ilâ-
hınızın tek bir ilâh olduğu vahyediliyor.Öyleyse(yalnız)O’na yönelin ve O’ndan af dileyin!”
Yazıklar olsun Allah’tan başkalarına ilâhlık yakıştıranlara!”
ancak kendisine(ilâhi ikramdan) büyük bir pay ayrılanlar ulaşabilir.”
“Ve eğer Şeytan tarafından ısrarlı bir ayartmaya maruz kalırsan,hemen Allah’a sığın!Çünkü O,her şeyi işitendir,her şeyi bilendir.”
Fussilet(81);Âyet:33,34,35,36. Allah davasının haklılığına gönülden inanarak,sabırla karşı görüşlere ve
davranışlara direnerek(her şartta ve durumda) tebliğe devam etmek,tezimizi en güzel biçimde
savunmamız gerektiği(Hz.Peygamber(AS)’in şahsında)vurgulanıyor.Kuşkusuz önce erdemli,
örnek bir hayat yaşayarak temsil özelliğini kazanmamız gerekmektedir.Ancak,böyle etkili ve
inandırıcı(ikna edici) olabilir,düşmanlıkları bile dostluklara çevirebiliriz.
Düşmanlıklar ve önyargılar hoşgörü,sabır ve inançta samimiyet ve kararlılıkla
aşılabilir,yok edilebilir.O zaman toplumda,barış,kardeşlik,dayanışma,adalet tesis edilebilir. *
89 “(Ey Nebi!)Sana söylenenler,(indirilen vahiy)senden önceki elçilere söylenen-
lerden başka bir şey değildir.
Şüphe yok ki senin Rabbinin bağışlayıcılığı kesindir.Ama(aynı zamanda töv-
be etmeyen günahkârlara karşı)can yakıcı bir cezanın da sahibidir.”
“Eğer Biz bu(vahyi)yabancı dille okunan bir hitap kılsaydık,kesinlikle:”Neden
onun âyetleri açık ve anlaşılır değil,ne yani,bir Arab’a dili yabancı bir (hitap) mı?”derlerdi.”
“De ki:Bu(vahiy),iman edenler için bir yol gösterici ve bir şifa kaynağıdır.İman
etmeyenlere gelince;Onların kulaklarında bir çeşit kurşun(gibi ağırlık)vardır.Dahası o (vah-
yin ışığından dolayı)onlara bir tür körlük arız olmuştur.Şimdi onlar çok uzak bir yerden sesle- nilen(gerçeğin sesini bir türlü duy(a)mayan)kişi(gibi)dirler.”
Fussilet(81);Âyet:43,44. Kulaklarını gerçeğin sesine kapatanın,gözleri hakikati görmez olur.Bunun için bin bir bahane üretmek de onların huyu,çarpık mantıklarının bir sonucudur. * “De ki:”Ya bu vahiy Allah Katından gelmiş de,buna rağmen siz onu inkâr
etmişseniz(neler olacağını)hiç düşündünüz mü?Kim (kendine,özüne,fıtratına)derin bir yabancılaşma içine düşen birinden daha sapık olabilir?”
se ondan dolayı yürekleri titrer ve bilirler ki o hakikatin ta kendisidir.
91
Bakın!Son Saat hakkında kuşku yayan kimseler,derin bir sapıklığa gömülmiş-
lerdir.”
Şûrâ(82);10,13,14,15,16,17,18.
Vahyin kesiksiz olan sürekliliği ve aynı amaçla Allah’ın elçilerine indirildiği
kesin.mutlak,saf bilginin tek kaynağının o olduğu vurgulandıktan sonra,onun bildirdikleri
hakkında kuşkuya düşenlerin,ya da inkâr edenlerin bu davranışlarının Allah Katında tüm-
den geçersiz olduğu,bunun sonuçlarına-çok çabuk gelmesini istedikleri ,belki de çok yakın olan-Son Saatte(Kıyamette) katlanmaya hazır olmaları ihtar edilmektedir.
Âyetlerde aynı zamanda Hz.Peygamber(AS)’in şahsında İslâm’ı-ondan sonra-
tebliğ etme görevi verilen,bu onuru taşıyan örnek Müslümanlara(elçilerin elçilerine)uygula- yacakları tebliğ metodu talim ettirilmektedir. *
“De ki(Ey Peygamber!):”Bu davet(im)e karşılık sizden hiçbir ücret talep etmi-
yorum,sadece (Allah’a)yakınlık hususunda (kalplerinizde)tam bir ilgi ve sevgi(uyandırmak)
istiyorum.”
Her kim bir güzelliği bedel olarak gerçekleştirirse,Biz ona daha fazla güzellik-
ler bahşederiz.Şüphesiz Allah emsalsiz bir bağışlayıcıdır,şükre hadsiz hesapsız bir karşılık
veren tek otoritedir.”
Şûrâ(82);Âyet:23 Bir toplumun temel taşları olan bireyleri(ni) kaynaştıracak,toplumu ayakta
tutacak,güzel hedeflere ulaştıracak bundan daha etkili ve evrensel bir prensip olabilir mi? Sevgi,fedakârlıktır,paylaşımdır,dayanışmadır,şefkattir,merhamettir,güvendir…Hz.Peygamber (AS)’in-dolayısıyla Allah(CC)’ın bizlerden istediği budur.
Bizler de Müslümanlar olarak diğer toplumlara örnek teşkil edecek erdemli
bir ömür sürer,birbirimize Allah(CC)’ın hoşnutluğu için riyasız,katışıksız bir sevgi bağıyla
bağlanırsak,-ki,zaten müminler birbirleriyle ancak kardeştirler-o toplumda kimse birbirine
zarar verir mi,hır-gür,kavga-dövüş,savaş,fitne v.b.olur mu?
* “Yoksa(Ey Nebi,senin için):”Uydurduğu yalanı Allah’a isnat etmek suretiyle
iftira etti!”mi diyorlar?Fakat dilerse Allah senin kalbini de mühürleyebilir.
Evet,Allah bâtılı siler,hakkı kendi sözleriyle ortaya koyar.Şüphesiz O,göğüslerin
(sinelerin)en mahrem sırlarını bilendir.”
Şûrâ(82);Âyet:24 Yine bir hatırlatma.Kur’an’ın metodu budur.Ve inançsızlara ikaz… *
“Ne ki,eğer onlar yüz çevirirlerse,unutma ki(Ey Resûl!)seni onların muhafızı
olarak göndermedik.(…tayin etmedik.)Sana düşen sadece mesajı(insanlara)ulaştırmaktır.
Ve Biz ne zaman insana Katımızdan bir ikramda bulunsak,onunla gurur duyar,
ne zaman ki yaptıkları(yanlışlar)yüzünden başına bir musibet gelse,bu kez de insan kıymet
bilmez bir nankör olur çıkar.”
Şûrâ(82);Âyet:48
92
Tek dünyacı bir bakış açısı taşıyan ve servetin bir emanet olduğunu unutan
çarpık,yamuk bilinçlerin mantığını olağanüstü bir üslûpla yansıtan bu ifadeler karşısında
hayranlık duymamak mümkün müdür?
* “Hiçbir ölümlüyle Allah’ın (yüz yüze/bire bir)konuşması olacak şey değildir.
Ancak O,anî ve içe tesir eden ilâhi bir ilham yoluyla veya bir perde arkasından,ya da O’nun
dilediği şeyi,yine O’nun izniyle bildirsin diye bir elçi göndermek suretiyle konuşur.(…iletişim
kurar.)Şüphesiz O,aşkın ve yücedir,her hükmünde tam isabet sahibidir.”
“Ve (EyNebi!),işte sana Kendi emrimizden hayat bahşeden (ölü kalpleri diril- ten)bir mesaj vahyettik.