diğerlerine verilenlerden dolayı içlerinde bir hasislik duymazlar;dahası kendileri çok muhtaç
halde bulunsalar da,başkalarını kendilerine tercih ederler.Evet,başkasının elindekine göz dik-
mekten korunanlar var ya,işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”(Bkz:Felâk(23);Â:5.)
“Onlardan sonra gelenler şöyle yakarırlar;”Rabbimiz!Bizi ve bizden önce imanla
göçüp gitmiş olanları bağışla!İman edenlere ilişkin gönlümüzde en küçük bir kin(izi)bırakma!
Rabbimiz!Şüphe yok ki sen,çok şefkatli,çok merhametlisin.”
Haşr(102);Âyet:7,8,9,10 İdeal İslâm toplumunun en belirgin,temel,evrensel prensiplerinden/ilkelerinden
biri de servetin adilce paylaşılması,belli bir zümrenin(varlıklıların)elinde dolaşan bir güç ve
iktidar(övünme,gururlanma) aracına dönüşmemesidir.Bu suretle sosyal adaletin sağlandığı,uy-
gulandığı bir refah toplumunun inşası hedeflenmektedir.
Hatta böyle bir toplumda kendi ihtiyacı olduğu halde,başkalarını kendilerine ter-
cih edecek kadar(bende olmasın onda olsun mantığıyla ki,bu fedakârlığın en üst düzeyidir)diğer-
gamlık gösteren bireyler her zaman bulunmaktadır.(Ebu Talhâ v.b.)
Bizler de o örnek/model insanları-başta Peygamberimiz Efendimiz Hz.Muhammed
(AS)olmak üzere-kendimize kılavuz olarak seçersek gerçek ideal İslâm toplumunu oluşturur,hem kendimizin hem de cümle insanlığın dünya,âhiret saadetini sağlamış oluruz.
“(Onların akıbeti de),kendilerinden hemen önce yaptıklarının acısını(Bedir’de)
tadanların akıbetine benzeyecektir.Dahası onları(âhirette)can yakıcı bir azap beklemektedir.”
“Tıpkı malum Şeytan örneğinde olduğu gibi:Hani o insana:”İnkâr et!”diye telkin
eder,(insan)ona uyup inkâr edince de;”Ben senin yaptığından sorumlu değilim,çünkü ben Âlem-
lerin Rabbi Allah’tan korkarım!”der.”
“Sonuçta o iki(zümre)nin(inkârcı Yahudiler’in ve münafıkların)akıbeti de,
içinde yerleşip kalacakları ateş olacaktır.Zira zalimlerin(hak ettikleri)ceza(sı) budur.”
Haşr(102);Âyet:11,12,13,14,15,16,17. Âyetler çok çarpıcı bir biçimde münafıkların psikolojisini gözler önüne sermekte,
fakat nasıl bir kalp ve kafa dağınıklığı/karışıklığı içinde oldukları hatırlatılarak,-hatta Şeytan’la
kıyaslanarak-şeytani bir ahlâk ve davranış olan nifağa karşı Müslümanların Hz.Peygamber(AS)
in şahsında/kılavuzluğunda nasıl bir tutum ve davranış sergilemeleri gerektiğine dikkat çekil- mektedir. *** “(Ey Peygamber!)İkiyüzlüler(içinden inanmadığı halde,dışından inanmış gibi
Ama şeref Allah’a,O’nun Elçisi’ne ve mü’minlere aittir.Gel gör ki,ikiyüzlüler (bunu bile)bilmiyorlar.”
Münâfıkûn(103);7,8 Sûrenin adından da anlaşılacağı üzere;âyetler münafıkların en belirgin nitelikle- riyle portrelerini çizmektedir.Kapsamlı bir okuma bize,Kur’anda sözü edilen münafıkların tek tip
olmadıklarını,vahiyden yola çıkarak üç sınıf olduklarını görmemizi sağlar.Şöyle ki;
1)-İçinden inanmadığı halde,dışından inanmış gibi görünenler.(Bakara(94)/8-16)
Münafık huylu(tabiatlı)birinde kimi zaman nifakın bu üç hali farklı veya eş za-
manlı olarak tezahür edebildiği gibi,imanla nifak arasındaki geçişlerde(kırılmalarda)de yaşa-
nabilmektedir.
Münafık,fıtrat ve ruh köküyle bağını koparmış,kendi kendinden ve Rabbinden
uzaklaşmış,akıl tutulmasına uğramış,köstebek gibi gözleri görmez olmuş bir talihsizdir.
Bunların tipik özelliklerinden biri de,dış görünüşe önem vermek,içlerindeki
kokuşmuşluğu,çirkefliği giyim-kuşamla,alayişli bir yaşamla,tumturaklı,havalı konuşmalarla imajı ön plana çıkarmakla ört bas etmektir.
Kur’an böylelerini muhteşem bir ifadeyle “giydirilmiş kalaslar”a benzetmektedir.
Bu,egoları şiştikçe şişmiş,insanlıklarını yitirmiş nasipsizleri yakın ve uzak çevremizde
görmemiz her zaman mümkündür.Onları bu özellikleriyle çok iyi tanımalı,onlardan kendimizi
korumamız için gerekli maddi,manevi önlemleri Müslümanlar olarak almalıyız.Onların bu
aldatıcı görüntülerine aldanmamalıyız.
Münafıkların ileri gelenlerinden(!)İbn Ubey’in münafıklığı (yalancılığı)âyetle
(vahiyle)ortaya çıkınca;”Rasulallah’a git,kendin için istiğfar talebinde bulun!”dediler.O,çaresiz
bir baş hareketiyle;”İman etmemi istediniz,ettim,zekât vermemi söylediniz verdim,geriye
Muhammed’ e secde etmekten başka ne kaldı?”diye cevap vermişti.İşte münafığın gerçek yüzü-
nü ortaya çıkaran-Allah’ın söylettiği-sözler.Bu tarihten sonra çok yaşamayıp maskelerin sıyrıla-
cağı yere gitti!
Onlar-ve her kim-tevbe etmedikçe,günahlarının affı için kulu ile arasına başkala-
rının sokulmasını Allah kabul etmiyor.
Şerefi ve onuru kendi vehmettikleri varlıklarında,soyluluklarında ve maddi güçle-
rinde sanan kıt akıllılara Allah gereken cevabı vermektedir;Şerefin,onurun yegane kaynağı
Allah’tır.İnsan da şerefini sadece Allah’tan,O’na bağlılığından alır,eğreti,gelip geçici dünyevi
değerlerden değil!Allah’tan kopan,şeref ve onurundan da kopar.
Onurluluk sorumluluktur,sorumluluk takvâdır.
Sorumluluk bilincini kuşanmış bireylerden oluşan aileler ve toplumlar,dünyada “ da,ahirette de şeref ve onurla taçlanırlar.
Bunun dışındaki bütün seçenekler/tercihler dünyada da,âhirette hüsrandan başka
bir şey getirmez. ***
158
“Asıl her toplumdan bir şahit getirdiğimiz ve seni de(Ey Nebi!)onlar(inançsızlar)
aleyhine şahit gösterdiğimiz zaman ne olacak(onların hâlleri)?”
“O Gün hakikati inkâr edenler ve Peygamber’e karşı çıkanlar,yerin dibine geç-
meyi temenni ederler,fakat onlar hiçbir şeyi Allah’tan gizleyemezler.”
Nisâ(104);Âyet:41,42 Evet,âyetler,Hz.Peygamber(AS)’in Mahşer’de dürüst ve güvenilir bir şahit olarak
getirileceğini ve dinleneceğini söylemektedir.
Gerçekten,Peygamberlik,bir “toplumsal şahitlik” kurumudur.Bu dünya için de, âhiret için daha da gereklidir.
Peygamberler,toplumları ve insanlık hakkında en üst düzey gözleme ve bilgiye
sahip olan üstün şahsiyetlerdir.Onların şahitliği gereklidir ve önemlidir. * “Kendilerine vahiyden bir pay verilmiş olanların onu sapıklıkla değiştirdikle-
rini ve sizin de yoldan çıkmanızı istediklerini görmüyor musun?”
“Fakat Allah,düşmanlarınızı daha iyi bilir.Ama(eğer size dost lazımsa)dost
olarak Allah yeter;(yardım lazımsa)yardımcı olarak da Allah yeter.”
“Yahudileşenlerden kimileri sözleri bağlamlarından kopararak(eğip,bükerek)
çarpıtırlar;”İşittik ve sarıldık/reddettik!”,”Dinle,dinlenilmeyesi!” ve “ra’inâ” derler.Dillerini
eğip bükerek ve dine hakaret kastıyla.Eğer onlar;”İşittik ve itaat ettik!,”Dinle!” ve “Unzurna!”
deselerdi,bu kendileri için daha yararlı ve daha dürüstçe bir davranış olurdu.Ne ki,hakikati
inkâr ettikleri için Allah onları rahmetinden dışladı.Gerçekten de onlar,çok azı müstesna inan-
mıyorlar.”
“Kendilerine vahiyden bir pay verilenleri görmüyor musun?Eşya ve olaylarda
uğur ve uğursuzluk olduğuna ve tağuta inanıyorlar ve kâfirlerin mü’minlerden daha doğru
ya)uğrayan birine de asla yardımcı bulamazsın.”(…biri de kendisine asla yardımcı bulamaz.)
Yoksa onlar Allah’ın mülkünde ortak olduklarını mı sanıyorlar?Eğer öyle olsay-
dı insanlara zırnık bile vermezlerdi.”(…koklatmazlardı.)
Nisâ(104);Âyet:44,45,46,51,52,53 Hz.Peygamber(AS)ve bağlılarına,birlikte yaşadıkları Yahudi,Hıristiyan ve müş-
riklerin davranışlarını bir başka açıdan gözler önüne seren âyetler,onlara karşı Müslümanlarca alınacak tavrı da belirlemektedir. * “Siz ey iman edenler!Allah’a,Peygamber’e ve aranızdan alanlarında yetkin(ehil)
ve otorite sahibi olanlara itaat edin;(herhangi)bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz,onu Allah’a
ve Peygamber’e götürün;tabi eğer Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız.Bu,en iyi(doğru ve
isabetli)seçimdir ve sonuç açısından da en verimli(hayırlı/kârlı)olandır.”
Nisâ(104);Âyet:59 Devlet(yönetenler)vatandaş(yönetilen)arasındaki güvenin ve uyumun,barışın
sağlanması,sağlam ,sağlıklı bir toplumsal düzenin kurulması ve sürdürülmesi için bundan daha güzel bir ilke olabilir mi?
159
“(Ey Nebi!)Sana ve senden önce indirilen(vahiy)lere iman ettiğini sananlara bir baksana!Birbirlerini (ilâhlık rolüne soyunan)şeytani(tağuti)güç odaklarının hakimiyetine çağırmakta bir sakınca görmüyorlar!Oysa onu(kula kul olmayı)inkâr etmekle emrolunmuşlar- dı.Nitekim şeytanın tek arzusu,onları derin bir sapıklığa itmektir.”
“Onlara;”Allah’ın indirdiğine ve Peygamber’e gelin!”denildiğinde,bu münafık-
ların nefretle senden uzaklaştıklarını, yüz çevirdiklerini görürsün.”
“Fakat önceden yapıp ettikleri yüzünden başlarına öngörmedikleri(beklemedikle-
ri/ummadıkları)bir musibet gelirse ne olacak halleri?Sonra sana gelecekler,Allah adına yeminle;
“Bizim amacımız sadece iyilik yapmak ve uyumu sağlamaktı!”(diyecekler).
“Ama Allah,onların kalplerindeki her şeyi bilir.Şu halde onları kendi hallerine
bırak!Onlara öğüt ver ve içine düştükleri(acıklı/vahim)durumu net bir biçimde açıkla!”
“Zira Biz,her peygamberi Allah’ın izni dahilinde sadece kendilerine(Allah adına)
itaat edilsinler diye gönderdik.Eğer onlar,kendilerine kötülük ettikten sonra sana gelip de,Allah’
tan af dileselerdi, ve-Peygamber de onların bağışlanması için dua etseydi-kesinlikle Allah’ı
tevbeleri kabul etmeye hazır ve merhametli bulacaklardı.”
“Ama hayır!Rabbine and olsun ki,aralarında tartıştıkları her konuda seni hakem
yapmadıkça,sonra da senin hükmüne(Allah adına verdiğin hükme) içlerinde hiçbir tereddüt taşımaksızın tam bir teslimiyetle uymadıkça(gerçekten)iman etmiş sayılmazlar.”
“Fakat Biz,onlara:”Canlarınızı(bu yolda)feda edin!”ya da:”Yurtlarınız ter edin!”
diye emretmiş olsaydık,çok azı dışında bu emre uymazlardı.Ama öğütleneni yapsalardı,kendileri
için (dünyada da,âhirette de sonuç bakımından)daha iyi olurdu ve (bu davranış/ruh hali))onları
(kâfirlere karşı)daha dirençli(sabırlı)kılardı.”
“O zaman Biz de onlara,Katımızdan muhteşem bir ödül verirdik.”
“Ve onları dosdoğru bir yola yöneltirdik.”
“Allah’a ve Peygamber’e itaat eden kimseler,Allah’ın kendilerine nimet verdiği
peygamberler,Hakk’a sadık kalanlar,(sıddıklar),hayatını imanına şahit kılanlar ve iyiliği yayan-
larların safında olurlar.(Onlarla birlikte haşrolunurlar.)Bunlar ne güAzel dostturlar.”
“Bu Allah’ın bir lütfudur;ve(bunu birinin bilmesi gerekiyorsa)her şeyi bilen Allah
yeter!”
Nisâ(104);Âyet:60,61,62,63,64,65,66,67,68,69,70. Hz.Peygamber(AS)’a ve onun şahsında müslümanlara toplum içinde düşen görev-
ler hatırlatılmakta,toplumsal inşa devam etmektedir.
Müslümanlar ve cümle insanlar sorunlarını çözmede Allah’ın ve O’nun Bizzat
eğittiği,insanlığa önder,rehber ve öğretmen olarak gönderdiği Hz.Muhammed(AS)’in tavsiyeleri-
ne uysalardı,bugün yeryüzünde açlık,işsizlik,yoksulluk,terör,savaş v.b.belli başlı dertlerinden
kurtulmuş olacaklardı.Bunu başarmamız her zaman mümkündür.Çünkü şaşmaz bir kılavuz olarak Kur’an(vahiy)bize yol göstermeye devam etmektedir,edecektir.
Allah’a ve Elçisi’ne itaat etmeyen nasipsizlerin de acı sonları dile getirilmekte,
bundan ibret alınması istenmektedir,beklenmektedir. * “Kendilerine “(Artık savaştan)çekin ellerinizi!Namazı istikametle kılın,zekâtı
içten gelerek verin!”denilenlerin haline baksana bir!Ama onlara savaşmaları emredildiği
zaman,içlerinden bir grup Allah’tan korkarcasına,hatta daha da büyük bir korkuyla insanlardan
korkmaya başladılar ve şöyle dediler;”Rabbimiz!Niçin bize savaşı emrettin?Bize biraz daha süre
tanıyamaz mıydın?”
160
De ki:”Dünyevi tatmin geçici bir hazdır,âhiret ise sorumluluk sahibi biri için
en hayırlı olandır;sonunda zerre kadar haksızlığa uğra(tıl)mayacaksınız.”
“Nerede olursanız olun,ölüm gelip sizi bulur;yıldızlara yükselmiş bile olsanız.”
tıklarında,içlerinden bir güruh gece boyunca senin dile getirdiğinden farklı işler çevirirler.Ama
Allah,onların gece karanlığında çevirdikleri işleri(dolapları)kaydetmektedir.Şu halde(Ey Nebi!)
sen işine bak,(sana verilen risalet görevini sabırla,iyi niyetle,kararlılıkla sürdür!)ve Allah’a da-
yan.Zira dayanak (manevi destek verici)olarak Allah(sana) yeter!”
“Onlar(müşrikler),Kur’an’ın mânası üzerinde kafa patlatırcasına derinliğine durmuyorlar mı?Eğer o,Allah dışındaki bir kaynaktan gelmiş olsaydı,elbette onda bir yığın
çelişki ve tutarsızlık bulurlardı.”
“Onlar,kendilerine barış ya da savaşla ilgili herhangi bir bilgi ulaştığında,onu
dışarı yayarlar.Oysa k, onu Peygamber’e ya da mü’minler arasından kendilerine yetki verilmiş
olanlara iletselerdi,onlar arasından işin(uzmanı olup)ölçme-değerlendirme yapabilenler onu da
(değerlendire)bilirlerdi.Size Allah’ın lütuf ve rahmeti olmasaydı,çok azınız hariç,kesinlikle şeyta-
nın ardınca giderdiniz.”
“Artık Allah yolunda savaş!Sen kendinden sorumlusun.Yine de mü’minleri uyu- şukluktan kurtulmaları için(cihada/mücahadeye)teşvik et!Belki (böylece)Allah inkârcıların direncini kırar.Zira Allah’ın gücü daha çetin ve cezalandırması daha şiddetlidir.”
“Kim haklı bir davâya katkıda bulunursa(hizmet ederse),onun tüm getirisinden