bir pay alacaktır;kim de haksız(bâtıl)bir davâya katkıda bulunursa(destek verirse),onun tüm
vebalinden bir pay alacaktır.Zira Allah,her şeye bir ölçü koyan,koyduğu ölçüye sahip çıkandır.”
Nisâ(104);Âyet:77,78,79,80,81,82,83,84,85 Allah yolunda savaş ne demektir.Vahyin öngördüğü meşru savaş ancak yüce
değerler ve ahlâki ilkeler uğruna zulme karşı verilen,barışı tesis etmek için yapılan savaştır.
Zulme karşı verilen ve insanlığın onurunu kurtarmaya yönelik savaş,savaşı sadece caiz kılmaz aynı zamanda insani sorumluluğun ve İslâmi yükümlülüğün zirvesi kılar.
Çağımızın savaş araçları toptan,tanktan,uçaktan…ziyade bilim,sanat,internet,
medya gibi toplumları derinden etkileyen araçlardır.İyi niyetle kullanıldıkları takdirde,insanlığı
barış,kardeşlik,sevgi,adalet ortamına kavuşturmak ideal bir toplum inşa etmek mümkün olabi-
lecektir.
Kur’an’ı Kerim’i dümdüz okumaktan ziyade âyetlerin üzerinde derinlemesine ve
geniş kapsamlı düşünülmesi(tedebbür/tezekkür) gerektiği,ancak o zaman gerçek anlamlarının
anlaşılabileceği,böylece birçok yanlış anlamanın,çelişkili gibi görünen ifadelerin aslında,Allah’
“gör/bak” dediği yerden bakamayanların yanılgısı olacağına dikkat çekilmekte,kaynağı Allah
olan bir bilgide çelişki olmasının mümkün olamayacağı,çelişkinin görülende değil,görende
(doğru açıdan bakmasını bilmeyende,kusuru bakışında değil baktığında arayanda),görenin zihninde olduğu vurgulanmaktadır.
161
“Bir selâm aldığınızda(size selâm verildiğinde),daha güzel bir selâmla karşılık
verin,ya da aynıyla iade edin;zira Allah,her şeyin hesabını tutmaktadır.”
Nisâ(104);Âyet:86
(Ya da:”Barış teklifi aldığınızda,daha güzel bir teklifle mukabele edin!”ifade-
sinden İslâm’ın öncelikli tercihinin barış olduğu anlaşılır.)
Âyet,evrensel bir toplumsal ilkeyi dile getirdiğinden buraya alınmasında yarar
mülâhaza edilmiştir.
Selâmın aramızda yayılmasını teşvik eden hadisler de bulunmaktadır.
Müslümanlar olarak yalnız kendi cemaatimize değil herkese selâm vermeyi
bir görev saymalı,böylece toplumda kaynaşmaya ve dayanışmaya katkıda bulunmalıyız. * “İşlediklerinden dolayı Allah onları(münafıkları/müşrikleri)terslediği halde,
size(ey Müslümanlar)ne oluyor da münafıklar hakkında iki gruba ayrılıyorsunuz?Allah’ın
sapıklık içinde bıraktığı kimseyi doğru yola getirmek mi istiyorsunuz?(Bu sizin üzerinize vazife
değil!)Allah kimi sapıklık içinde bırakırsa,artık ona bir çıkış yolu bulamazsın!”
“Onlar,kendilerinin inkâr ettikleri gibi,sizin de inkâr edip kendileriyle aynı seviye-
ye düşmenizi istiyorlar.O halde,Allah yolunda hicret edinceye kadar onları kendinize sır ortağı
“Ne var ki,sizinle arasında antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar,ya da sizinle
veya kendi toplumlarıyla savaşma(fikrinden dolayı)içleri daralarak size başvuranlar hariç.Eğer
Allah isteseydi,onları sizin başınıza musallat eder ve onlar da sizinle savaşırlardı.Ama onlar sizi
bırakır,size karşı savaşmaz ve size barış teklif ederlerse,o zaman onlara zarar vermenize Allah
razı olmaz.”
“Siz,hem sizden,hem de kendi toplumlarından emin olmak isteyen,fakat ne zaman
(mü’minler aleyhine bir)entrikaya davet edilseler,içine balıklama dalanlara da rastlayacaksınız.
İşte o zaman,eğer onlar sizi bırakmaz,sizinle barışa yanaşmaz ve ellerini yakanızdan çekmezlerse
onları da savaş içinde gözünüze kestirdiğiniz her yerde yakalayın(sizin ve toplumun selâmeti için)
öldürün.(…etkisiz hale getirin.)İşte size,kendileri aleyhine açıkça(savaşmak için)izin verdikleri-
miz bunlardır.”
Nisâ(104);Âyet:88,89,90,91. Münafıkların ruh hallerini ve toplum içindeki tutum ve davranışlarını sergileyen
(analiz eden)bu ayetlerin ışığında Müslümanların (Hz.Peygamber(AS)in kılavuzluğunda)ala- cakları tavrın ve duruşun nasıl olacağı dikte ettirilmektedir. * “(Ey Peygamber!)Biz sana,insanlar arasında Allah’ın gösterdiği(dilediği)gibi
hüküm verebilesin diye,hakikatin ifadesi olan bu vahyi indirdik.Sakın hainlere taraf olma!”
“Ve Allah’tan af dile!Çünkü Allah,tarifsiz bir bağışlayıcıdır,eşsiz bir merhamet
(rahmet)kaynağıdır.”
“Öz benliklerine ihanet edenleri(fıtrat sözleşmesini bozanları) de savunma!Hiç
şüphesiz Allah,kendisine ihaneti meslek edinip,boğazına(gırtlağına)kadar günaha batanları
sevmez.”
Nisâ(104);Âyet:105,106,107
162
“Onlar yaptıklarını insanlardan gizleyebildiler(belki),fakat Allah’tan gizleyemez- ler.Çünkü zifiri gecede(karanlıkta) Allah’ın razı olmadığı bir söylemi tasarladıkları her an bile Allah onların yanı başındadır.Zira Allah,onların yaptığı her şeyi(ilmiyle)çepeçevre kuşatmıştır.”
“Hadi siz bu dünya hayatında onları savundunuz diyelim;ya Kıyamet Günü Allah’ a karşı onların savunmasını kim üstlenecek,ya da onları kim koruyacak?”
“Fakat(her şeye rağmen)kim kötülük yapar ya da kendine zulmeder,ama,Allah’ tan af dilerse,Allah’ı hem tarifsiz bağışlayıcı,hem de eşsiz merhamet sahibi bulacaktır.”
“Zira kötülük işleyen kimse ancak kendi aleyhine işlemiş olur,Allah ise her şeyi bilendir,her hükmünde tam isabet edendir. “
“Kim de bir hata yapar ya da günah işler,ardından da onu suçsuz bir kimsenin üzerine atarsa,işte o zaman korkunç bir iftiranın aşikâr bir günahın vebalini yüklenmiş olur.” “(Ey Nebi!)Allah’ın sana lütfu ve rahmeti olmasaydı,o(kendilerine zulüm yapa)n- lardan bazısı seni(yolundan)saptırmaya çalışırdı,fakat onlar kendilerinden başka kimseyi sap- tıramazlar ve sana(ve seni izleyen mü’minlere)hiçbir zarar veremezler.Zira Allah,sana bu Kitab’ı indirmiş,sana doğru hüküm vermeyi ve bilmediklerini öğretmiştir.Çünkü Allah’ın sana olan lütfu gerçekten büyüktür.”
“Gizli toplantıların çoğunda hayır yoktur.Ancak yardımlaşmayı,iyilik yapmayı ve
insanların arasını düzeltmeyi amaçlayan kimselerin yaptığı toplantılar müstesna.Bütün bu güzel-
likleri Allah rızasını kazanmak için yapan kimseye,zamanı geldiğinde muhteşem bir ödül verece-
ğiz.”
“Fakat doğru yol kendisine ayan açık belli olduktan sonra Peygamber ile yollarını
ayıran ve mü’minlerin yolundan başka yollara sapan kimseyi kendi tercihiyle baş başa bırakacak
ve onu cehenneme sokacağız.O ne berbat bir ikametgahtır!”
Nisâ(104);Âyet:108,109,110,111,112,113,114,115. Bir yanda Hz.Peygamber(AS) ve ona gönülden bağlı mütevazı mü’minler,diğer yanda gurur,kibir,art niyet,önyargı burgaçlarında debelenen çarpık akıllı,kara yürekli inançsız-
lar.
Her şeye rağmen tevbe kapısını açık tutan Allah…Yaptıklarına pişman olup zaman
varken tevbe edenler için affedilme ümidi…Allah’ın bize verdiği tek ama çok önemli olan dünya
hayatı fırsatını iyi değerlendirmeli,O’nun affına ve rızasına nail olmanın yollarını arama hakkı
ve şansı yalnız müslümanlara değil,olmayanlara da verilmektedir.(Kuşkusuz önce Müslüman olmaları şartıyla.) * “(Ey Nebi!)Onlar,kadınlar(ın hakları)konusunda senden açıklama istiyorlar.De ki:
“(Bizzat)Allah onlar hakkındaki hükümleri size açıklamaktadır.”Kaldı ki,yazılı haklarını dahi
kendilerine vermeye yanaşmayıp,üstelik(bir de)nikahlamak istediğiniz(velâyetiniz altındaki)yetim
kızlar,kimsesiz çocuklar ve söz konusu yetimleri adaletle koruyup kollama yükümlülüğünüz
hakkında Kitap’ta size tebliğ edilen hükümler zaten mevcuttur.Ve her ne iyilik yaparsanız yapın
unutmayın ki Allah onu bilir.”
“Eğer bir kadın kocasının sadakatsizlik ve geçimsizliğinizden ya da kendisini terk
etmesinden korkarsa(endişe ederse),karşılıklı anlaşma yoluyla aralarındaki sorunu çözmelerinde
her iki taraf için de bir beis yoktur.Anlaşma(barış)en iyi yoldur,bencilce kıskançlık ise insan fıt-
ratında hazır ve nazırdır.Eğer iyilik yapar ve sorumlu davranırsanız,iyi bilin ki Allah,yaptığınız
her şeyden haberdardır.”
Nisâ(104);Âyet:127,128 163
“Ne kadar arzu etseniz de,eşleriniz arasında adâleti tam gerçekleştiremeyeceksiniz.
Hiç değilse,sadece birine yönelerek diğerini boşluktaymış gibi bırakıp dışlamayın.Eğer aralarını
bulur ve sorumlu davranırsanız,iyi bilin ki Allah,tarifsiz bir bağışlayıcı,eşsiz bir rahmet kaynağı-
dır.”
“Ve eğer(her şeye rağmen)eşler ayrılırlarsa,Allah’ın lütfuyla her birinin geçimini
sağlar.Zira Allah(lütfunda)sınırsızdır,her hükmünde tam isabet sahibidir.”
Nisâ(104);Âyet:129,130 Toplumun inşasında temel taşı mesabesinde olan ailenin(evlilik müessesesinin)
sınırları bu âyetlerde,sosyal,psikolojik,ahlaki değerler(boyutlar)göz önünde bulundurularak,
“Onlar,müjdeli ve uyarıcı haber taşıyan elçiler;ki(o)elçilerden sonra insanın Allah
karşısında bir mazereti bulunmasın.Allah Zâtında sonsuz izzet ve her hükmünde tam isabet sahi-
bidir.”
“Lâkin Allah,sana Kendi ilminden indirdiğine Bizzat şahitlik eder ve melekler de
şahitlik ederler.Zaten şahit olarak Allah yeter!”
Nisâ(104);Âyet:163,164,165,166
Vahyin kaynağının Allah’ın Kendi ilminden olduğu ve sürekliğini vurgulayan
bu âyetlerin ışığında en güvenilir ve doğru yolun Hz.Peygamber(AS)’in davet ettiği yol olduğu
bilincinde olarak,hayatımızı ona göre tanzim etmeli ve sürdürmeliyiz. * “Ey insanlık ailesi!İşte Peygamber size Rabbinizden hakikati getirdi.Artık iman
ederseniz(ona inanır,onu onaylarsanız)sizin için hayırlı olur.Yok eğer hakikati inkâr ederseniz,
iyi bilin ki göklerde ve yeryüzünde olan her şey Allah’a aittir.Zira Allah her şeyi bilendir,her
hükmünde tan isabet kaydedendir.”
“Ey insanlık/ailesi!)Artık Rabbinizden size hakikatin gölgesi geldi!Biz de size
Aydınlatıcı bir ışık(Vahiy ve Peygamber)gönderdik!
“Ey Kitap Ehli(olan Hıristiyanlar!)Akidenizde haddi aşmayın ve Allah hakkında
yalnızca hakkı söyleyin!Meryem oğlu İsâ Mesih sadece Allah’ın Elçisi,O’nun Meryem’e ilkâ
ettiği kelimesi ve O’ndan bir ruhtur.(Yarattığı canlardan bir candır.)Artık Allah’a ve Peygamber-
lerine inanın ve “üçlüdür”demeyin.(Teslisin reddi.)Buna bir sahson verirseniz hakkınızda hayırlı
olur.Allah Tek İlâhtır;çocuk sahibi olmaktan münezzehtir,göklerde ve yeryüzünde olan her şey
O’na aittir.Koruyucu otorite olarak Allah yeter.”
Nisâ(104);Âyet:170,174,171
164
“Ne İsâ Allah’a kul olmaktan kaçınacak kadar gurura kapılır,ne de kendisine
yakın melekler.Ve Allah,Kendisine kul olmaktan kaçınacak kadar küstahça bir gurura kapılan
mirasçısı olmayanlar hakkında size (şöyle)açıklama yapar:Eğer bir erkek,çocuk bırakmadan
ölürse ve bir kız kardeşi varsa,onun terekesinin yarısına kız kardeşi sahip olacaktır;kız kardeşin
çocuk bırakmadan ölmesi durumundaysa erkek onun mirasını(nın tamamını)alacaktır.Ama iki
kız kardeş varsa,ikisi birden onun terekesinin üçte ikisine sahip olacaktır.Ve eğer erkek kardeş-
ler ve kız kardeşler varsa,erkek iki kadının payı kadar alacaktır.
Allah bunları(aksi halde)sapıtırsınız(yanlış bir uygulama yaparsınız)diye size açıklar.
Sözün özü:Allah her şeyi sonsuz ilmiyle kuşatandır.”
Nisâ(104);Âyet:176 (Miras hukukunun düzenleyen bu âyetlerin dışında aynı sûrenin 11.12.âyetlerine ve Kur’an-ı Kerim’deki ilgili diğer âyetlere bakılabilir.) *** “Doğrusu Allah,kocası hakkında(Ey Nebi!) seninle tartışan ve nihayet(işini/prob-
lemini)Allah’a havale eden kadının başvurusunu(işitmiş ve)kabul etmiştir.Zira Allah ikiniz ara-
sında geçen konuşmayı işitiyordu.Çünkü Allah her şeyi işitendir,her şeyi tarifsiz görendir.”
“İçinizden;”Sen bana annem kadar haramsın!(…annemin sırtı gibisin!)diyerek
eşlerinden ayrılanlara gelince;O kadınlar asla anneleri olamaz,onların anneleri yalnızca kendile-
rini doğuranlardır.Ve şüphesiz onlar mantıksız,dahası düzme-koşma bir laf söylüyorlar.Ama
şüphe yok ki Allah,tarifsiz bir bağışlayıcı,eşsiz bir rahmet(merhamet)kaynağıdır.”
“Ne ki;”Sen bana annem kadar haramsın!”diyerek eşlerinden ayrılanlar,ardından
da söylediklerinden geri dönenler var ya,işte onların(kefareti)eşler birbirine yaklaşmadan önce
bir köleyi özgür kılmaktır.Siz ancak böyle uslanırsınız.Ved Allah,bütün yaptıklarınızdan ayrıntı-
sıyla haberdardır.”
Mücâdile(105);Âyet:1,2,3
165
“Fakat kim bu imkânı bulamazsa,yine eşler birbirlerine yaklaşmadan önce peş
peşe iki ay oruç tutar.Buna güç yetiremeyen kimseye ise altmış yoksulu doyurmak düşer.Bu
(uygulama)Allah’a ve Elçisi’ne imanınızın bir gereğidir.(…göstergesidir,kanıtıdır.)Ve bunlar
Allah’ın çizdiği sınırlardır.İnkâr edenler için acıklı bir azap vardır.”
“Kuşku yok ki,Allah’a ve Rasul’üne meydan okuyanlar-ki Biz onlara hakikatin
apaçık delillerini indirmiştik-tıpkı kendilerinden önce rezil edilenler gibi rezil edilecekler.Zira
inkâr edenler için alçaltıcı bir azap vardır.”
“Gün gelip Allah onların hepsini diriltecek,yaptıkları her şeyi kendilerine bir,bir
haber verecek,onlar unutmuş olsalar bile,Allah onlara yaptıklarını bir,bir sayıp dökecek.Zira
kadına verilen değeri,kadın haklarının nasıl korunması gerektiğidir.
Bu o çağa-ve her çağa göre-bir devrimdir.
Allah Elçisi’nin eğittiği/terbiye ettiği nesle(topluma)mensup bir kadının,hak ve
hukuk konusundaki tavizsiz duruşu ve destani özgüvenini ortaya koyuşunun ifadesi,onun bu
mücadelesinin Allah ve Elçisi tarafından nasıl ciddiye alındığı ve çözüme kavuşturulduğunun
gözler önüne serilişidir.
Halktan bir kadının bir problemini doğrudan doğruya devlet başkanına götürmesi
ve tartışması çağımızda mümkün müdür?
O halde;Günümüzde de-her konuda olduğu gibi-bu konuda da müslümanların bireysel ve toplumsal bazda aynı bilinci sürdürerek bütün insanlığa örnek olmaları gerekmek-
tedir.
Bu haksızlığa uğrayan hanım Havle bt.Sa’leber’dir.Eşi Evs b.Samit:”Sen bana
anamın sırtı gibisin!”diyerek “zıhar yemini” yapar.Daha sonra Havle’ye birliktelik teklif etti-
ğinde bu kez o reddeder ve:”Hükmü Rasulallah versin!”der.Kocası:”Ben söyleyememem!”der.
Bunun üzerine Havle,olayı Allah Rasulü’ne kendisi taşır ve aralarında şöyle bir diyalog geçer:
“-Ya Rasulallah!Kocam beni aldığımda gençtim,güzeldim,alımlıydım.Ona bir
çocuk verdim,yaşım da ilerledi.O zaman sevdiğiydim,şimdi anası oldum,beni sokağa attı!”
“-Sen ona haram olmuşsun!”
“-Vallahi talak vermedi!”
“-Haram olmuşsun,bu konuda bana bir şey(vahiy)inmedi!”
“-Allah’ım!Halimi Sana,yalnız Sana arz ve havale ediyorum!”diye dua eder. Bu diyalogdan bir süre sonra,Havle,bu âyetlerin indiği müjdesini alır.Dahası,
“hakkını,hukukunu arayan kadın”olarak hem Kur’an’a,hem de tarihe geçer.
Böylece Arap(cahiliyye)toplumunda uygulana gelen yanlış bir örf ortadan(yürür-
lükten)kaldırılmış olur.Toplumun dönüşümü ve yeniden inşası böyle kademe,kademe devam eder.
Bir de bu günahın kefaretinin köle azadı olması,hem kadına yapılan bu zulmün
köle muamelesi yapmak olduğunu,hem de bu tür uygulamaların köleliği besleyen kaynaklardan
biri olduğunu ihsas eder.İnsan onurunu incitmek onu öldürmek gibidir.O halde kefareti de
bir insan diriltmeye gelen köle azadı olmalıdır.
*
166
“(Ey muhatap!)Görmedin mi ki Allah,göklerde ve yerde olan her şeyi bilir.
Gizli görüşme yapan üç kişi yoktur ki,dördüncüleri O olmasın,ve(ya)beş kişi yoktur ki altıncıları
O olmasın.İster bundan daha az,ister daha çok olsun,nerede olurlarsa olsunlar,illâki O,kendile-
riyle beraberdir.En sonunda Kıyamet Günü,yapıp ettiklerini onlara bir,bir haber verecektir.