Gizli görüşme yapmak üzere toplanan kimselerin yanında Allah’ın mutlaka bulun-
duğu,toplantılarda yapılan görüşmelerin konusundan haberdar olduğu hatırlatılmakta,bu sebep- le günah,düşmanlık ve Rasul’e isyanla ilgili değil,iyilik ve takva üzre yapılması önerilmektedir.
Müslüman gizli kapaklı işler,art niyetli toplantılar yapmaz,kendini açıkça ifade
eder,onurlu ve tavizsiz bir duruş sergiler,kimseden çekinmez,çünkü en güçlü olan Allah’a daya-
nır,güvenir.Münafıkların yaptığı gizli toplantılarda çevirdiği dümenlere,kurduğu tuzaklara karşı
daima temkinli ve uyanık olur. * “Siz ey iman edenler!Sosyal hayatta;”Birbirinize yer açın!”denildiğinde derhal yer
açın ki,Allah da size yer açsın.Yine;”Davranın!”denildiği zaman,derhal yerinizden fırlayın!Allah,
içinizden tam inanan,bilen ve bilginin amacını kavrama yeteneğiyle donatılanları kat be kat yü-
yerli-yersiz çalınmasının önüne geçmek,görüşmenin amacına uygun,yararlı olmasını sağlamak
için,söz gelimi;”falanca eseri oku,şunları şunları yap,şu sorumlulukları yerine getir,filâncaya
filân yere şu yardımı yap!”gibi şartlar(görüşme sadakası olarak)ileri sürülebilir. *
“Allah’ın gazabına uğrayan bir toplulukla dayanışma içine girenleri(münafıkları)
görmez misin?Onlar ne sizdendir,ne de onlardandır.Bir de(utanmadan)bile,bile yalan yere yemin
ediyorlar.
Mücâdile(105);Âyet:14
(Müteakip âyetlerde münafıkların durumu ve karşılaşacakları son belirtildikten
sonra);
“Bir de Allah’a ve Rasul’üne meydan okuyanlar var!İşte onlar da en alçaklar
sınıfına dahildirler.”
“(Zira)Allah şöyle diledi:”Elbet Ben galip geleceğim;Ben ve elçilerim!”
Şüphe yok ki Allah tarifsiz(limitsiz) güçlüdür,mutlak üstün ve yüce olandır.”
Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir topluluğu,Allah ve Rasul’üne meydan
okuyan kimselerle(bir toplulukla)-isterse bunlar babaları,oğulları,kardeşleri veya soydaşları
olsun-candan,yürekten bir ilişki içinde bulamazsın.
İşte (Allah’ın)kalplerine imanı nakşetti ve Katından manevi bir güç ile destek-
lediği kimseler onlardır.Onları zemininden ırmaklar çağıldayan cennetlere,içinde daimi kalmak
üzere yerleştirecektir.Allah onlardan razı olmuş,onlar da Allah’dan razı(memnun)olmuşlardır.
İşte gerçek Allah taraftarları(Hizbullah)bunlardır.Bakın,Allah taraftarları var ya,işte kurtulacak
olanlar kesinlikle onlardır!
Mücâdile(105);Âyet:20,21,22
168
Allah ve Rasul’üne meydan okuyanlar(!) ancak Şeytan’ın yoldaşlarıdır.Onun
yoldaşlarına değer vermek Şeytan’a değer vermektir.Bu kuşkusuz alçaklıktır,ahmaklıktır.
Alçağı yüceltmek,yüce olana haksızlıktır,saygısızlıktır.Allah’a ve Rasul’üne
meydan okuyanla karşılıklı candan-yürekten bir ilişki içine girmek,Allah’a ve âhiret gününe
inanan,Allah’ın kalplerine imanı nakşettiği kimselere yakışmaz.Bu imanla küfür arasındaki
sınırı yok eder,dengeleri bozar.Yasak olan budur,insani ve medeni münasebetler değil.
Allah’ın ve Rasul’ünün tarafında(safında)yer almak dünyada da,âhirette de en onurlu olmak,en kazançlı çıkmak,en büyük nimet olan Allah’ın rızasını kazanmaktır. *** “Sen ey Peygamber!Allah’a karşı sorumlu davran!(Açıktan açığa)inkâr edenlere
ve ikiyüzlü davrananlara uyma!Unutma ki Allah her şeyi bilendir,her hükmünde tam isabet edendir.”
“(Sadece)Rabbinden sana indirilene uy!Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haber-
dardır.”
“Ve yalnızca Allah’a dayan,zira dayanak olarak Allah yeter!”
Ahzab(106);Âyet:1,2,3 Âyetler,Hz.Peygamber(AS)’e doğrudan hitap eden bu ayeti,nübüvvet ailesinden söz
eden;”Hani bir zaman tüm peygamberlerden söz almıştık,senden,Nûh’tan,İbrahim’den,Musa’dan
ve Meryem oğlu İsa’dan…İşte bunlardan sapasağlam bir söz aldık;ta ki O(Allah),sözlerine sadık kalanların sadâkatlerine buldukları karşılığın hesabını sorabilsin.Zira O,inkârcılar için acıklı bir azap hazırlamıştır.”şeklindeki 7. ve 8.âyetlerle birlikte düşünmek,değerlendirmek gerekir. Hz.Peygamber(AS)’e doğrudan yapılan hitap,dolaylı olarak aynı zamanda müs-
lümanlara-hatta tüm insanlara-yapılmış demektir.
Bu âyetler,ideal toplumun vahiyle inşası sırasında mü’minlerden istenen tutum
ve davranışı önermektedir,düzenlemektedir.
Aslında yapılması serbest olan bir davranıştan sırf toplumsal baskıdan,dayatmadan
çekinerek vazgeçmek ve o kolektif yanlışı sorgulamamak bu ilâhi uyarının gerekçesini oluştur-
maktadır.(Bkz:Tahrim(113/1)
Toplumsal baskıya ve dayatmaya karşı “koruyucu otorite” olarak Allah yeter.Her
şeye rağmen mü’min vahyin çizdiği sınırlar içinde tavizsiz ve onurlu duruşunu sürdürmek,toplu-
mun nesnesi olmak istemiyorsa,mutlaka daha üstün bir otoriteye dayanmalıdır.O da Allah’tır.
İnsan ancak o zaman toplum içersinde öznelliğini koruyabilir.Tam da günümüz toplumuyla
aykırı bir tutum ve davranış içine girmemek,Allah(CC)’ı,Peygamber(AS)’i gücendirmemek için azami dikkati ve gayreti göstermek durumundayız. * “Allah,hiç kimse için bir bedende iki kalp(iki akıl ya da iki vicdan)yaratmamıştır.Aynen
böyle,vücudunu annenizin vücudu gibi haram saydığınız eşlerinizi de hiçbir zaman sizin gerçek
anneleriniz kılmamıştır.Yine evlâtlıklarınızı da sizin gerçek çocuklarınız kılmamıştır.Bütün bun-
lar(düşünmeden)ağzınıza aldığınız boş lâflardır.Ne ki,Allah yalın gerçeği söyler ve O,hep doğru
(en güvenli)yolu gösterir.”
Ahzab(106);Âyet:4
169
“(Şu halde evlâtlıkları)babalarına nisbet ederek çağırın,bu Allah Katında daha
hakkaniyetli bir davranıştır.Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız,zaten unutmayın ki
onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır.Bu konudaki yanılgılarınızdan dolayı size bir
vebal yoktur,fakat asıl kalbinizdeki kasıt(belirleyicidir.)Zaten Allah,tarifsiz bir bağışlayıcı,
eşsiz bir merhamet kaynağıdır.”
Ahzab(106);Âyet:5 Âyetler,birey,aile ve toplumun inşası konusunda yol göstermeye devam etmektedir.
Mücadile Sûresinin ilk dört âyetine atıf yapılarak bir kadının hem eş,hem anne olamayacağı
vurgulanmakta,kadınları sorumsuz,zalim erkeklerin elinde adeta inleten,zıhar yapılan kadının
kocanın annesi olamayacağı gibi,karısı da olamayacağı,ancak evli sayıldığından bir başkasıyla
evlenemeyeceği gerçeğinden hareketle bu cahiliyye geleneğinin kaldırıldığı,böylece kadının
hak ettiği özgürlüğüne kavuşturulduğu belirtilmektedir.
Evlâtlık konusuna da yeni boyutlar getiren ifadelerden;Evlâtlık edinmenin bir
sakıncası olmadığı,ancak onların gerçek neseplerini yok sayarak gerçeğin gizlenmesinin doğru
İmam Şafiî,âyetten evlât edinmenin hükümsüz olduğunu çıkarmıştır.Ebu Hanife,
âyetin evlât edinmeyi hükümsüz kılmayıp sadece hukuki düzenleme getirdiği kanaatindedir. * “Peygamber,inananlara kendi öz varlıklarından daha öncelikli gelir,(o onlara
baba gibi olduğundan)eşleri de onların anneleridir.Böyle olduğu halde,Allah’ın yasasında yer
aldığına göre,akraba olanların birbirleri üzerindeki hakları mü’minlerden ve muhda acirlerden
daha önceliklidir.Ancak geri kalan dostlarınıza da iyi davranmak durumundasınız.Zaten bu da
yasada kayıtlıdır.”
Ahzab(106);Âyet:6 Bu âyet gerçek/samimi iman konusunda muhteşem bir ölçü getirmektedir.Hz.
Peygamber(AS)’in mü’minler üzerindeki hakkı,mü’minlerin kendileri üzerindeki hakkından
önceliklidir.O,bu konuda şöyle buyurmaktadır:”Sizden biri beni kendisine öz varlığından,
malından,evlâdından ve herkesten daha çok sevmedikçe gerçek imana ulaşamaz.”
Onun eşleri de mü’minlerin anneleridir.
Din kardeşliği konusunda getirilen ölçü de şudur:Birbirine akraba olan mü’minler
ve muhacirler (kâfir akrabalardan ve Medine’ye hicret etmeyip Mekke’de kalan mü’min akraba-
lardan)daha önceliklidirler.Bunu çağımıza ve gelecek zamanlara uyarlarsak gerçek ve samimi bir
inançla Müslümanların Allah’a,Elçisi’ne ve birbirlerine bağlanmalarının ne kadar önemli oldu-
ğunu daha iyi anlarız.
* “Siz ey iman edenler!Sayısı belirsiz ordular üzerinize geldiğinde Allah’ın size olan
nimetini hatırlayın!Onların(düşmanın)üzerine bir belâ kasırgası ve görmediğiniz(semavi)ordular
gönderdik.Ama Allah yapıp ettiklerinizi görmekteydi.”
“Hani onlar sizin önünüzden ve ardınızdan üzerinize gelmişlerdi.İşte o an gözlerin
yuvalarından fırladığı,yüreklerin ağızlara geldiği bir andı.Öyle bir hal(içindeydiniz)ki,Allah’ın
ne yapacağı hakkında her tür düşünce zihninizde cirit atıyordu.”
Ahzab(106);Âyet:9,10
170
“İşte o anda ve orada mü’minler sınanmışlar,şok bir sarsıntıyla sarsılmışlardı.”
“O sırada ikiyüzlüler ve kalplerinde hastalık olanlar diyordu ki;”Allah ve O’nun
Elçisi bizi yalnızca boş vaadlerle avuttu!”(…oyaladı!)
“Yine o sırada onlardan bir tayfa da çıkmış:”Ey Yesribliler!Buradan elinize hiçbir
şey geçmez,derhal dönün!”demişti.Yine bir başka grup da evleri korumasız olmadığı olmadığı
halde;”Evlerimiz korumasız!”gerekçesiyle Peygamber’den izin istemişlerdi.Oysa ki onların mak- satları cepheden kaçmaktı.”(“Eski-cahiliyye- kimliğinize” ya da “davadan dönün!”)
“Eğer şehrin her yanından üzerlerine hücum edilseydi ve onlardan da fitne çıkar- maları istenseydi,onlar bunu bir an bile duraksamadan(tereddütsüz)yaparlardı!”
“Oysa ki onlar,daha önce kaçmayacaklarına dair Allah adına söz vermişlerdi.(and
içmişlerdi!)Ama(olsun),nasıl olsa Allah’a verilen sözün hesabı sorulacaktı.(r.)”
“De ki:”Eğer ölümden ya da öldürülmekten kaçıyorsanız,kaçmanızın size hiçbir
yararı yok.Zira böyle bir durumda bile,sadece kısa vadeli bir haz elde etmiş olacaksınız.”
“De ki:”Eğer O sizi bir zarara uğratmayı dilerse,sizi Allah’a karşı kim koruyabilir? Ya da size bir rahmet(ulaştırmayı)takdir etse(sizi bundan kim mahrum edebilir)?”
Onlar kendileri için Allah’tan başka ne bir dost,ne de bir yardımcı bulabilirler.” “Doğrusu Allah,içinizden (başkalarını savaştan)caydıranları da,kendileri muhare- beye çok az katıldıkları halde;”Haydi katılın bize!”diyenleri de çok iyi bilir.”
“(Aslında)size yönelik bir kıskançlık bu!(güya)sizin üzerinize titremek ve siz esirge- mekmiş bu!Tam da münafıkça bir davranış!)Öte yandan tehlikeyi hissettikleri zaman da,sanki ölüm tarafından çepeçevre kuşatılmışlar gibi gözleri dönmüş bir halde sana(yalvarırcasına)bak-
tıklarını görürsün!(Ey Nebi!)Tehlike geçtiğinde ise,iyiliğe karşı kıskançlık edip sivri ve keskin
bir dille size hücum ederler.İşte bunlar inanmamışlardır.Allah da onların yaptıklarını boşa
çıkarmıştır.Zira bu Allah için oldukça kolaydır.”
Onlar,müttefiklerin(gerçekte)ayrılmadığını sanıyorlar;ama eğer müttefikler dönüp
gelecek olsalar,bu kez de onlar çölde bedeviler arasına karışıp haberlerinizi(uzaktan)almayı tercih edecek kadar(sıvışmayı)isterler.Hoş,eğer aranızda bulunmuş olsalardı da,göstermelik bir iki hare-
ket dışında(yiğitçe)asla savaşmayacaklardı.”
“Nitekim mü’minler müttefikleri gördüklerinde:”Allah’ın ve Rasul’ünün bize vaad
ettiği şeyişte budur!”ve “Allah da doğru söylemiştir,Rasul’ü de…”derler.Dahası bu,onların yal-
mızca imanlarını ve (Allah’a )teslimiyetlerini arttırmıştır.”(…güçlendirmiştir.)
Ahzab(106);Âyet:11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,22 Âyetler,sûreye de adını veren ve “müttefik güçler” anlamına gelen Ahzab(Hendek) Savaşını olağanüstü bir belâğat,bilgelik ve tasvir gücüyle anlatmaktadır.
Bilindiği gibi,İslâm ve insanlık tarihinin en önemli savunma savaşlarından biri
olan ve tarihin akışını değiştiren Hendek Savaşı H:5.yılın Şevval ayında gerçekleşmiştir.
Kaynaklar,müttefik düşman ordularının 24 bin olarak vermektedir.Bir koldan
Yahudi Kaynuka ve Nadr oğulları,bir başka koldan Gatafan kabileleri,bir koldan da Kureyş,
Medine’ye saldırıya geçti.Buna karşılık 3000 kişiden oluşan Medine savunma kuvvetleri şöy-
leydi:Mü’minler Sel’ Dağını arkalarına alarak Uhud istikametindeki kuzeybatıya hendekler
kazdılar.Doğu ve güneybatı taraflar kayalık olduğu için geçit vermiyordu.Müslümanların mütte- fiki Kureyza oğulları ihanet etti.Sa’d b.Ubade görevlendirilip,soruşturma yapıldı,Kureyza’nın
ihanetinin kesinleştiği öğrenildi.Gatafan’dan Eşca’a mensup Nuaym B.Mes’ud Müslüman oldu ve Rasulallah’tan görev istedi.Rasulullah ondan şer ittifakını bozmasını talep etti.O da ihanet eden Kureyza ile Kureyş’in ittifakını bozmayı başardı.İşte bu “Allah’ın nimeti” idi.Düşmanı
dağıtan ve kaçırtan kasırga,dondurucu soğuk,hepsinden öte kalplerine düşürülen korku,”Allah’ın nimeti” idi.
171
Görünmeyen bir el,mü’minlerin yüreğine cesaret ve metanet,düşman(ların)ın yüreğine korku ve kasvet salıyordu.Tam da Müslümanların müttefik düşman orduları ile ihanet eden Kureyzoğulları arasında sıkışıp kaldıkları bir sırada.
Mü’minler sınandıkları ve şok bir sarsıntıyla sarsıldıkları o gün ilk defa namaz- larını eda edememişler,gün sonunda Rasulallah hepsini birlikte kıldırmıştı.
Hasta kalpli ikiyüzlü münafıkların “boş vaadler” olarak nitelemeleri,şu olayla
ilişkilendirildiğinde daha iyi anlaşılır;Hendekler kazılırken Selman ve Huzeyfe’nin de arala-
rında bulunduğu grup,paylarına düşen yerde kazı yaparken karşılarına bir kaya çıkmıştı.Kayayı
parçalamak için giriştikleri tüm çabalar boşa çıkmış,kaya değil balyoz kırılmıştı.Durum Hz.
Peygamber(AS)’e haber verildi.Olay yerine gelerek balyozu aldı ve kayaya vurdu.Her vuruşunda
kayadan bir parça kopuyor ve kıvılcımlar saçılıyordu.Resulallah saçılan kıvılcımları işaret ederek,
Pers,Bizans ve Yemen saraylarının ümmetinin eline geçeceğini müjdeliyordu.İşte,içinde bulunu-
lan zor zamanla bu müjde arasında bir bağlantı kuramayan hasta kalpliler(ve kıt/kısa akıllılar)
bunu “boş vaad”olarak gördüler,değerlendirdiler.
Kahramanlarla korkakların,gerçek,samimi iman sahipleriyle münafıkların ruh tahlillerini bu kadar mükemmel ancak-insanı enfüsü ve afakıyla en iyi tanıyan-Allah yapabilir.
* Doğrusu Allah Rasulü,sizler için,Allah’a ve Ahiret Günü’ne umut besleyen ve
Allah’ı sürekli hatır(ın)da tutan(gündeminden çıkarmayan) herkes için güzel bir örnek(model)
teşkil eder.”
Ahzab(106);Âyet:21 Allah’ın-yine insanlar arasından-seçtiği,beğendiği,ilâhi denetimi altında Bizzat
eğittiği,maddi,manevi üstün fizik ve metafizik değerlerle donattığı,İslâm’ı maddi/manevi bütün
boyutlarıyla en üst düzeyde temsil eden,yaşayan,en kritik,zor durumlarda bile duruşunu bozma- mayan Hz.Peygamber(AS) yalnız mü’minler için değil,bütün bir insanlığa model insan olmayı gerçekten hak etmektedir.
Onun üstün ve örnek kişiliğini ve öğretisini bireysel ve toplumsal ölçekte hayatımı-
zın her alanına uyarladığımız takdirde barış,kardeşlik,hoşgörü,adalet,sevgi,dayanışma…ortamını
oluşturabilir,dünya ve âhiret mutluluğunu elde edebiliriz. * “Mü’minler içersinde Allah adına verdikleri söze sadık kalan nice yiğitler var.