(bir gün)gelecek kâfirler de bilecekler.”
səhifə 6/32 tarix 30.07.2018 ölçüsü 1,6 Mb. #63462
(bir gün)gelecek kâfirler de bilecekler.”
“İnkârda ısrar edenler,(yine);”Sen Allah tarafından gönderilmiş(bir elçi)
değilsin!”diyecekler.
“Sen(de) de ki:”Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter!Bir de
İlâhi Mesajın bilgisini iyice(içine) sindirmiş olanlar…”(şahit olarak yeter!)
Ra’d(58);Âyet:36,37,38,39,40,41,42,43.
Allah(CC)’a kulluğu,Hz.Peygamber(AS)’e ümmet olmayı gururlarına yedire-
meyenlerle,Elçi’ye gelen ilâhi mesaja sevinen ve seve,seve uyan mü’minler karşılaştırılıyor,
müşriklerin sapkın davranışlarına karşı nasıl bir tutum ve davranış sergileyecekleri talim
ettiriliyor.
Müşriklerin(Mekke egemenlerinin) peygamberlik kurumunu kökten inkârdan
ziyade Hz.Peygamber(AS)’in peygamberliğine(tebliğ ettiği vahye)karşı oldukları anlaşılmak-
tadır.
***
“(Ey Nebi!)Öğüt vermeyi(sürdür),şüphesiz-Rabbinin nimeti(keremi)sayesinde-
senin bir kahin (ya da)bir mecnun olma ihtimalin asla bulunmamaktadır.”
“Yoksa (şimdi de):”O bir şairdir,(bırakın da)feleğin sillesini yiyeceği zamanı
bekleyip görelim!”mi diyorlar?”
“De ki:”Bekleyin bakalım!Ama unutmayın ki ben de sizinle birlikte bekleyen-
lerdenim.”(Benim de sizin de sonunuzun ne olacağı bir gün belli olacaktır)
“Yoksa onları bu tavra savruk akılları mı sevk ediyor?(O engin-ama sahte-
hoşgörüleri(!) mi sevk ediyor?)Sakın onlar isyanda sınır tanımayan azgın bir topluluk olma-
sın!?”
“Ya yoksa onlar;”(Peygamber)Kendi söylediğini Allah’a isnat etti!”mi diyor-
lar?Ama yoo!(hayır!)(Dediklerine)kendileri de inanmıyorlar!”
“Öyleyse haydi onun benzeri bir başka söz üretsinler bakalım!Sözlerinin
arkasında duruyorlarsa tabii ki!”
“Yoksa onlar senin kendilerine,onları ağır bir ekonomik yükümlülük altına
sokacak bir bedel ödetmenden mi(çekiniyorlar?)”
Tûr(59);Âyet:29,30,31,32,33,34 ve 40.
47
Her şeye rağmen,bulunduğu toplumun olanca olumsuzluğuna,duyarsızlığına,
katılığına,hoyratlığına rağmen Hz.Peygamber(AS)’ın tebliğini sürdürmesi asla ümitsizliğe,
yılgınlığa kapılmaması,mutlu sonun ve zaferin kendisinin ve ona inananların olacağı ve
ecirlerinin Allah tarafından mutlaka verileceği bildirilerek,kutlu görevini sürdürmesi talim
ve telkin edilmektedir.
İşte o olağanüstü âyetler;
“Artık onları(ey Nebi!),dehşetten kendilerini kaybedecekleri Gün(Kıyamet)’le
karşılaşıncaya kadar kendi hallerine bırak!”
“O Gün tuzakları kendilerine hiçbir yarar sağlamayacak ve kendilerine
hiçbir yardım(da) ulaş(tırıl)mayacak!”
“Ve elbet kendilerine yazık edenler,bu(ahiret)azabından daha yakın bir(dünya)
azabına da mahkûm olmuşlardır,fakat onların çoğu bunu kavrayamamaktalar.”
“Sözün özü(Velhasıl):Rabbinin (er-geç gerçekleşecek olan)hükmünü sabırla
bekle!Unutma ki sen,Bizim gözetimimiz(güvencemiz)altındasın.Kalktığın zaman Rabbinin
yüceliğini hamd ile tesbih et!”(an!)
“Bir de gece vakti ve yıldızların çekildiği(gündüz)vakti O’nun yüceliğini
dillendir.”
Tûr(59):Âyet:45,46,47,48,49.
Muhammedi davetin şafağı yaklaşmaktadır.Gecemizi diri(uyanık)tutarsak,
gündüzümüz de dirilir,bereketlenir.Gündüzümüzü diriltelim ki,geleceğimiz de dirilsin,
aydınlık olsun!Bugün uykumuzu denetim altına alırsak,yarın yedi iklim,dört bucağı denetim
altına alabiliriz
Tarih ve insanlık buna(böyle zamanlara/çağlara)-geçmişte-yanık olmuştur.
gelecekte de şahit olacaktır.Bu biz Müslümanların tutumuna bağlıdır.
***
“(Ey Nebi!)De ki:”O sizi(insanları)inşa edendir.Size işitme duyusu,gözler ve
(akleden)kalpler bahşedendir.Ne kadar da azınız şükrediyor!”(Ya da ne kadar az şükrediyor-
sunuz!)
“De ki:”O sizi yeryüzünde yayıp çoğaltandır.En sonunda O’na döndürülecek-
siniz!”
“Ama onlar(inançsızlar);”Bu vaad ne zaman gerçekleşecek,eğer sözünüz(d)e
sadıksanız(haber verin de görelim!)”diye meydan okuyorlar!
“De ki:”Onun(Kıyamet’in)bilgisi,sadece Allah Katındadır!Ben ise yalnızca
onu(hakikati/vahyi)olduğu gibi ileten bir uyarıcıyım.”
“Fakat onun çok yakın olduğunu gördükleri zaman,inkâra şartlanmış olanla-
rın suratları asılacak,dahası kendilerine denilecek ki:”İşte(gelmeyeceğini)iddia edip durdu-
ğunuz(Gün)budur.”
Mülk(60);Âyet:23,24,25,26-27.
Yüce Allah,Elçisi aracılığıyla,insanlara(kullarına)bazı hatırlatmalarda bulu-
narak,kendilerinden O’na-verdiği nimetlere karşılık,haklı olarak-şükretmelerini istemektedir.
“(Ey Nebi!)De ki:”Hiç düşündünüz mü?Allah beni ve benimle beraber olanla-
rın ölümünü takdir etse,ya da bize rahmet edip(yaşatsa ki,ikisi de mü’min için hayırdır)
fakat(söyler misiniz)inkâr edenleri acıklı bir azabın pençesinden kim kurtaracak?!”
48
“De ki:”(İşte kurtaracak olan)O Rahman’dır.Biz O’na iman ettik ve O’na
güvendik.(Size gelince ey nankörler/münkirler!):kimin apaçık bir sapıklıkta olduğunu
günü gelince(Kıyamet kopup Yüce Mahkeme kurulduğunda)öğreneceksiniz!”
“De ki:”Hiç düşündünüz mü?Eğer suyunuz(yeryüzünden)tamamen çekiliverse
(sizlerin yaptığı hatalar yüzünden su kaynakları azalsa/ya da kurusa…)size tertemiz kaynak
sularını kim(geri) getirecek/getirebilir.”
Mülk(60);Âyet:28,29,30.
Su (dünyada da,ahirette de)hayatın kaynağıdır.Su(yağmur)vahiydir,gönül
toprağına düşünce onu canlandırır.Su medeniyettir.Su canlıdır,canlandırandır,mucizedir.
Hayat da bir mucizedir.Bu âyetlerin indi(rildi)ği zamanda bir gün gelip insanoğlunun yer
yüzünün su rezervlerini hoyratça kullanacağı ve tüketeceği,tam bir çevre katliamıyla ırmak-
ları,gölleri kurutacağı,denizleri kirleteceği kimsenin aklının ucuna dahi gelir miydi?Bu
âyet(30)Kur’an-ı Kerim’in mucizevi ihbarlarından(geleceğe dair haberlerinden))biridir.
***
“İmdi sen(ey Peygamber!)(insanlara ilâhi mesajı)hatırlat!Çünkü sen sadece
bir hatırlatıcısın”
“Onlara(inançsızlara)inanç(ı) dayatan bir zorba değilsin!”
“İllâ ki(ilâhi mesajdan)yüz çeviren ve (hakikati) inkâr eden(ler)olacaktır.”
“Allah en büyük mahrumiyeti(Kendisinden uzaklaştırarak)işte böylesine/
böylelerine yaşatacaktır/tattıracaktır.”
Ğaşiye(61);Âyet:21,22,23,24.
Hiçbir yorum gerektirmeyecek kadar açık seçik ifadelerle,inancın dayatmayla
değil insanın özgür iradesiyle seçtiği bir değer olduğu,inançsızlığın ne büyük mahrumiyet ve
kayıp olduğu vurgulanmaktadır.
***
“…Hal böyleyken demek sen(ey Peygamber!)kalkıp-bu hitaba(ilâhi vahye)
inanmamaları durumunda-onların verdiği tepkiler üzerine kızıp (üzülüp/telâşlanıp)kendini
helâke sürükleyeceksin!”
Kehf(62);Âyet:6
Hz.Peygamber(AS)’ın tebliğ görevini,karşılaşacağı olumsuzluklara ve bütün
güçlüklere rağmen sürdürmesi ,yoksa kendini helâke sürükleyebileceği hatırlatılarak;
“O halde,Rabbinin Kitabı’ndan(Levh-i Mahfuz’dan)sana indirilenleri izle
ve (insanlara) ilet!O’nun kelimelerini kimse değiştiremez;Sen de O’ndan başka sığınacak
birini bulamazsın.”
“Ve Rablerinin rızasını arzu ederek,sabah akşam(daima)O’na yalvarıp,
yakaran kimselerle birlikte sen de sabret!Dünya hayatının çekiciliğine aldanıp da,sakın
onları(çevrendeki yoksul ama samimi ,Müslümanları)gözden çıkarma!Ve ayartıcı arzularına
uyarak,işi gücü aşırı uçlarda dolaşmaya döktüğü(aşırı uçlarda dolaşmak olduğu)için
(akleden)kalbi kendisini zikrimize (Kur’an’a/vahye)karşı duyarsızlaştıran kimselere de
uyma!”
“Ve de ki:”Mutlak hakikate(atıf olan bu mesaj)Rabbinizdendir.Artık dileyen
iman etsin,dileyen inkâr etsin!”
Kehf(62);Âyet:27,28,29.
49
Hz.Peygamber(AS)’in kişisel inşası devam etmekte ve içinde bulunduğu
toplumdaki müslümanlara ve münkirlere/müşriklere karşı sergileyeceği tutum ve davranış-
ların nasıl olması gerektiği önerilmektedir.
“(Ey Nebi!)De ki:”Eğer Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep
olsa,hatta onun bir mislini de üzerine ilave etmiş olsak,yine de Rabbimin kelimeleri tükenme-
den denizler tükenirdi.”
“De ki:”Elbet ben de sizin gibi ölümlü bir insanım;Bana ilâhınızın bir tek
İlâh olduğu vahyolunuyor.Artık kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa(kavuşacağına inanıyor-
sa),işte o Allah’ı razı eden imanına lâyık(uygun/yaraşır)işler yapsın ve Rabbine kulluk eder-
ken,hiç kimseyi O’na ortak koşmasın.”
Kehf(62);Âyet:109,110.
Allah(CC)’ın ilminin(bilgisinin)sınırsızlığı çok çarpıcı bir örnekle gözler önüne
serilmekte,Hz.Peygamber(AS)’in bir insan olarak ölümlü ,ancak misyonunun(risalet/tebliğ)
ölümsüz olduğu,O’nun vefatından sonra ümmeti olan bizlerin “risalet/tebliğ” görevini sür-
dürmemiz gerektiği ve tevhid inancının(prensibinin)en büyü dayanak ve Müslümanları
birleştirici unsur olduğunun bilinmesi hatırlatılmaktadır.
***
“(Ey Nebi!)De ki:”Bana vahyedildi ki,cinlerden bir kısmı(bu mesaja) kulak
vererek(dostlarına/ya da kendi kendilerine)şöyle dediler:”Gerçekten biz olağanüstü güzellikte
bir hitap dinledik.”
“Doğru(selim)bir bilinç inşa eden (bir hitab)…Böylece ona iman ettik.Artık
asla Rabbimizden başkasına ilâhlık yakıştırmayacağız.”
“Ve şu bir hakikat ki,Rabbimizin şanı pek yücedir.O kendisine ne bir eş,ne bir
çocuk edinmiştir.”
Cin(63);Âyet:1,2,3.
Hz.Peygamber(AS),amcası Ebu Talib ve eşi Hz.Hatice’yi kaybettikten sonra
derin bir hüzne kapılmıştı.İslâm’ı tebliğ içim Mekke dışına(Taif’e)gitmiş,orada çok çirkin
davranışlarla(taşlanmayla)karşılanmış,hüznü daha da yoğunlaşmıştı.Bu sıralarda Kureyş
müşrikleri de Müslümanlara karşı düşmanlıklarını/eziyetlerini iyiden iyiye arttırmışlardı.
İşte Taif dönüşünde nazil olarak Rasulallah’a teselli veren bu âyetler(ve sûre)yalnız insanla-
rın değil,cinlerin de(görünmez varlıklar)Kur’an’dan haberdar-ve ona tabi-olduklarını
bildiriyor,İslâm’ın muzafferiyetini,yenilmezliğini,büyük etkisini müjdeliyordu.
Hz.Peygamber(AS)’in Taif dönüşünde Batn-ı Nahle denilen yerde yanındaki
cemaatine sabah namazın kıldırdığı esnada,söz konusu cinler Kur’an-ı Kerim’i-Hz.Peygam-
ber’in mübarek ağızlarıyla okuyuşunu-duymuşlar,dinlemişlerdi.Tefsirler Hz.Peygamber(AS)’
onları görmediğini,olayın daha sonra vahiyle(bu âyetlerle)kendisine bildirildiği belirtilmekte-
dir.(Seni en yakınındakiler bile anlamaz,sana tabi olmazlarken,Allah çok uzaklardan gelen
cinleri tabi kılar.)
“Yine(bana vahyedildi ki)ibadethaneler (bütün yeryüzü ve gökler)kesinlikle Allah’a mahsustur.
Öyleyse Allah’ın yanı sıra başka hiç kimseye yalvarıp yakarmayın!”
“Ne var ki Allah’ın kulu (Elçisi)O’na davete kalkmaya görsün;hemen yek
vücut olup üzerine çullanıverirlerdi.”
“Dediği sadece şuydu;”Ben yalızca Rabbime yalvarıp,yakarırım ve O’ndan
başka hiç kimseye ilâhlık yakıştırmam.”
“De ki:Ne zarar(ve yarar)verebilirim,ne de hidayet(ve delalete)götürebilirim.”
50
“De ki:”Şu bir gerçek(tir)ki,ne beni Allah’a karşı kimse koruyabilirdi,ne de
ben O’nun dışında bir sığınak(ve dayanak)bulabilirdim.”
“Tabii ki eğer,Allah’tan gelen görevi ve O’nun mesajlarını iletmemiş olsay-
dım…
Artık kim Allah’a ve Elçisi’ne karşı gelirse,iyi bilsin ki onu payına içinde ebedi kalacağı Cehennem düşecektir!”
“Tehdit edildikleri azabı görünceye kadar yolları var.İşte o zaman(yolun sonu
göründüğünde)kimin yardıma daha muhtaç ve sayıca az olduğunu anlayacaklar.”
“De ki:”Keşke bilseydim tehdit edildiğiniz azap yakın mı,yoksa Rabbim onu
bir müddet daha erteledi mi?”
“Gaybı(sadece)O bilir ve O gaybına(gizli bilgisine)kimseyi bütünüyle muttali
kılmaz.”
“Razı olduğu elçi(Cebrail ya da Peygamberler)müstesna…Böylesi bir durumda
O(elçisini)gerek bildiği,gerekse bilmediği hususlarda ilâhi gözetim altına alarak hedefine
ulaştırır.”(Elçilik görevini lâyıkıyla yapmasını,başarıya ulaşmasını sağlar.)
“Ki(peygamberleri)bu sayede tebliğ ettiklerinin Rablerinin risaleti olduğunu,
dahası(Allah’ın)ellerindeki(vahyi)çepeçevre kuşattığını ve her şeyi tek,tek sayarak muhafaza
altına aldığı(almış olduğunu)bilsin.”
Cin(63);Âyet:18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28.
Hz.Peygamber(AS) ve diğer peygamberler her türlü saldırıdan,olumsuz tutum
ve davranışlardan-özellikle cinlerin tasallutundan,onlara zarar vermelerinden-korunmuştur.
Onlar risalet(ilâhi mesajı tebliğ)görevini Allah’ın izin ve yardımlarıyla eksiksiz
yerine getirmekle mükelleftirler.
Bazı özel durumlar dışında gizli bilgisini(gaybı)hiç kimseyle paylaşmadığını/
paylaşmayacağını Allah kesin bir ifadeyle dile getirmektedir.
Cinlerden bazı gizli bilgiler öğrendiğini iddia eden kimselere de itibar edilme-
mesi,bu âyetlerden anlaşılmaktadır.
***
“Bu(Kur’an)insanlığı Rablerinin arzusuyla karanlıklardan aydınlığa,tüm
övgülerin muhatabı olan,O her işinde mükemmel olan(Allah)ın yoluna çıkarman için sana
indirdiğimiz vahiydir.(Ey Nebi!)
İbrahim(65);Âyet:1
“Bu,(vahiy/Kur’an)insanlık için bir mesajdır.Artık onunla uyarılsınlar ve
bilsinler ki,biricik ilâh O’dur.Nihayet derin kavrayış sahibi olanlar,bunu(bu gerçeği)hatır-
(ların)dan hiç çıkarmasınlar!”
İbrahim(65):Âyet:52
Kur’an-ı Kerim’in Allah(CC)’ın Katından Hz.Peygamber(AS)’e insanlığı
karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için indirilen kesin ve mutlak bilgi olduğu,derin kavrayış
sahibi olan(Müslüman)ların bu gerçeği hatırlarından hiç çıkarmamaları,Allah’ın Elçi’sinin
çağrısına uymaları istenmektedir.
Ondan aldıkları mesajı ondan sonra da önce kendi kişiliklerinde yaşamaya
ve en yakınlarından başlayarak herkese ellerindeki bütün imkânları kullanarak ulaştırmaları
(tebliğ etmeleri)önerilmektedir.
***
51
“Şu bir gerçek ki,ne zaman kendilerine;”Allah’tan başka ilâh yoktur.”
denilmişse,mutlaka küstahça kibirlenmişler ve;”Ne yani,şimdi kalkıp da mecnun bir şairin
sözüne uyup ilâhlarımızı mı terk edelim?”demişlerdir.”
“Hayır!Bilakis o,(Allah Elçisi)hakikati getirmiş ve (önceki)elçileri (de)tasdik
etmiştir.”
“Şu kesin ki ,siz (ey münkirler,bu tutumunuz yüzünden)acıklı bir azabı hak
ettiniz.”
“Ve yaptıklarınızın dışında bir şeyle cezalandırılmayacaksınız.”
Sâffât(66);Âyet:35,36,37,38,39
İnançsızların hep aynı mantıkla hareket ettikleri,inanmamalarına gerekçe
olarak gönderilen elçilerin kendileri gibi insan soyundan olmalarını gösterdikleri belirtilmek-
tedir.
“Ama bir de ısrarla şöyle diyenler var;”
“Eğer geçmiş atalarımızdan bize tevarüs eden ilâhi bir uyarı devralmış olsay-
dık,elbet biz de imanını saf ve temiz tutma çabasını Allah’ın desteklediği has kullarından
olurduk!”
“Fakat(vahiy gelince de)onu inkâr ettiler,ama zamanı gelince(ne fena bir şey
yaptıklarını)bilecekler.”(görecekler.)
“Ama doğrusu,has kullarımız olan elçilerimize geçmişte verilmiş bir sözümüz
vardı;Mutlaka kendileri (Allah tarafından)yardıma mazhar olacaklar,elbet sonunda galip
gelecek olan da Bizim ordumuz olacaktır.”
“Bu yüzden artık onlardan(inançsızlardan)bir süreliğine uzak dur!”(Ey Nebi!)
“Ve sen onlar(ın zavallı halini)gör.Zamanı gelince onlar da(kendi perişan
hallerini)görecekler.”
“Sahiden de onlar azabımızın bir an önce gelmesini(gerçekten)istiyorlar mı?”
“Fakat o(azab/Kıyamet)aniden kendi mekânlarında başlarına indiğinde,uyarı-
lanlar berbat bir sabaha uyanmış olacaklar.”
“Yine de sen(Ey Peygamber!)onlardan bir süreliğine uzak dur!”
“Ve sen gözetle,onlar da yakında(günlerini)görecekler.”
“İzzet ve azamet sahibi Rabbin,insanların idrak evrenlerinin(boyutlarının)
çok ötesinde aşkın bir yüceliğe sahiptir.”
“O’nun bütün elçilerine selâm olsun!”
“Ve Âlemlerin Rabbi’ne hamdolsun!”
Sâffât(66);Âyet:167,168,169,170,171,172,173,174,175,176,177,178,179,180,
181,182.
İlâhi mesajı tebliğ metodunda(n) bir ilke de;İnançsızların sürekli üzerine git-
meden çağlar boyunca inandıkları ve benimsedikleri değerlere(dinlerine) saldırmadan,önce
Müslümanlığı temsil etme durumuna/kıvamına/olgunluğuna geldikten ve örnek ,onları
imrendirecek bir yaşam sergiledikten sonra,fazla baskı yapmadan,güzellikle,yumuşak ve
etkileyici bir üslupla-bazan bir süreliğine uzak durarak/ara vererek-bu görevi yerine
getirmeye çalışmaktır.
Onlara yaptıkları şeyin,yaşadıkları hayatın ne kadar yanlış,anlamsız sonucu-
ne kadar tehlikeli olduğu anlatılmaya çalışılmalıdır.
***
52
“(Ey Peygamber!)Şüphesiz ki sen,sevdiğin herkesi doğrun yola yöneltemezsin
ve fakat Allah(isteyenin)doğru yola yönelmesini diler.Zira O,kimin doğru yola girmek
istediğini çok iyi bilir.”
“Bir de;”Eğer seninle birlikte doğru yola girersek,yurdumuzdan,yuvamızdan
koparılırız.”dediler.Ama onları,sayemizde her türlü ürünün gelip rızık olarak kendisinde
toplandığı kutsal bir dokunulmazlığa sahip güvenli bir yere yerleştirmedik mi?Ne ki onların
çoğu bunun farkında bile değil!”
“Ama Biz,refahın şımartıp azgınlaştırdığı nice ülkeyi(toplumları)helâk etmişiz.
Bakın,işte onları yaşadıkları mekânlar!Pek azı dışında arkalarından oralara bir daha yerle-
şen olmadı.Ve zaten her şeyin ebedi varisi sadece Biziz.”
“Ama senin Rabbin,hiçbir ülkeyi(toplumu/milleti),onların ana kentine kendile-
rine mesajlarımızı okuyup,açıklayan bir elçi göndermedikçe asla helâk etmemiştir.
Zaten Biz,başkalarının değil,sadece fertlerinin(birbirine)zulmettiği toplumları
helâk etmişizdir.”
“Ve size her ne verilmişse,hepsi de dünya hayatının kısa vadeli hazları ve süsü-
dür.Allah Katında olanlarsa daha hayırlı ve daha kalıcıdır.Halâ akletmeyecek misiniz?”
“Şimdi kendisine tarifsiz güzellikte bir vaade bulunduğumuz ve sonunda ona
kavuşan(kavuşturulan)kimsenin durumu,kendisine dünya hayatının tadımlık hazlarını
tattırdığımız ve Kıyamet Günü yargı önüne çıkarılacak birinin durumuyla aynı olur mu?”
Kasas(67);Âyet:56,57,58,59,60,61
Yine olağanüstü âyetler,ölümsüz çağlar(zamanlar)üstü prensipler.
Hidayetin(doğru yolun)insanın özgür iradesiyle seçimine(yönelişine) bağlı
olduğu,bu seçimi(hayatı)ömür boyu sürdürmenin zorluğu,ancak sonunda çok kârlı çıkılaca-
Dostları ilə paylaş: