“Cihadın bahşettiği bütün gelirler Allah’a ve Elçisi’ne aittir.Şu halde,Allah’a karşı sorumlu-
luğunuzun bilincinde olun ve aranızdaki ilişkiyi(bağı) düzgün tutun!(koruyun!)Bir de Allah’a ve Elçisi’ne kulak verin;tabi ki,gerçekten inanıyorsanız eğer!”
Enfâl(95);Âyet:1 “Enfâl”,”Kişinin alması gereken miktara ilâve olarak fazladan aldığı şey” ya da “vermesi gereken miktara ilâve olarak fazladan verdiği şey” anlamlarına gelmektedir.
Bu niteliğinden dolayı farz namazlar dışındaki namazlara da “nafile” denilmektedir.
Enfâl,büyüğün küçüğe merhametinin,şefkatinin ifadesidir aynı zamanda.Bu
bağlamda;”cihat sayesinde elde edilen lütuf ve nimet” vurgusunu taşır.
İslâm savaş hukukunun önemli bir prensibini içeren bu âyette,”ganimetler”
anlamına gelen “ganaim” değil de,”bağış ve bahşiş” anlamına gelen “enfâl” kullanılması
dikkat çekicidir.(Ayrıca bir de “zahmetsiz savaş gelirleri” anlamına gelen “fey “adı verilen
bir kalem vardır ki,bunun hukuku Haşr;6-7’de dile getirilmiştir.)
Gelirlerin Allah’a ve Peygamber’e ait olmasından kasıt,hukuki olgular çerçe-
vesinde,”kamu”ya tekabül etmesidir.Bununla adeta,kamunun hukukunun Bizzat Allah’ın
güvencesinde olduğu,O’nun bu hukuku korumak ve uygulamak üzere Hz.Peygamber(AS)’i
görevlendirdiği imâ edilir.
* “(Ey Nebi!)Tıpkı(nitekim) Rabbin seni hakikat yoluna(savaşmak için)evinden
çıkardığında inananlardan(zayıf inançlı) kimileri bundan nasıl hoşlanmadılarsa;”
“Gerçek ortaya çıktıktan sonra da,sanki sen onları göz göre,göre ölüme sürü-
yormuşçasına,seninle tartışmaktan geri durmadılar.”
“Hani Allah,iki topluluktan birinin sizin elinize geçeceğine ilişkin vaade
bulunmuştu;siz ise korumasız olanın(şan ve şerefi olmayan şeyin,kervanın) elinize düşmesini (geçmesini)istiyordunuz.Ne ki,Allah’ın muradı,kelâmı(sözün-ün- gücü)aracılığıyla hakkı
gerçekleştirmek(yerli yerine oturtmak/şanınıza şan katmak) ve kâfirlerin kökünü kurutmaktı.”
“Ki hakkın gerçek,bâtılın sahte(değersiz) olduğu böylece ortaya çıksın;tabi ki, günahı tabiat(yaşama tarzı)hâline getirenler istemese(ler) de!”
“Hani Rabbinizden yardım dileniyordunuz.Bunun üzerine siz şöyle icabet
etmişti:”Size birbirini izleyen(ardı ardına) bin melekle yardım edeceğim!”
“Çünkü Allah,bunu yalnızca bir müjde olsun için,bu vesileyle içiniz ferahlayıp,
moraliniz yükselsin(kalpleriniz yatışsın/cesaretiniz artsın) diye yaptı.Kaldı ki,zafer garantili yardım,başkasından değil,yalnızca Allah Katındandır.Elbette Allah,her işinde mükemmel olan,her hükmünde tam isabet (kayd)edendir.”
“Hani o zaman,O’nun inayetinden bir güvence (ve esenlik)olarak sizi bir iç
sükûnetinin çepeçevre kuşatmasını sağlamış ve gökten üzerinize tarifsiz bir yağmur(rahmet) indirmişti ki,onunla sizi temizlesin,(iç dünyanızı kirleten)Şeytan kirinden(Allah yolunda
mücadeleden kaçmayı telkin eden duygu ve düşünce kirliliğinden)sizi arındırsın,yüreklerinizi
güçlendirip,ayaklarınızı onunla sabit kılsın.”
“Hani o zaman(işte o anda)Rabbin melekler(in)e:”Elbet Ben de sizinle berabe-
rim!”mesajını(iletmelerini)bildirdi.Haydi,iman(ların)da sebat edenlere direnç ve moral verin.
döneceği haberi geldi.İlgili âyetlerden de anlaşılacağı üzere,Hz.Peygamber(AS),kervan için
değil,savaş için hazırlanıyordu.Bin deve yükünden oluşan kervanı kırk silâhlı korumaktaydı.
Medine’deki hazırlığı daha Suriye’deyken haber alan Ebu Süfyan,Mekke’den yardım istedi.
Mekke yardım çağrısına bin kişilik bir orduyu yola çıkararak karşılık verdi.
Hicri 2.yılın Ramazan ayının 17’sinde,etkileri açısından dünya tarihinin akışını
değiştiren bir olay yaşandı.Bedir’de sadece ikisi süvari olan 300’ü aşkın mü’minin müşrik
Mekke ordusuna karşı kazandığı zafer,ardından gelen bin yıl boyunca sürecek olan fetihler
çağını başlatmış oldu.Bu vahyin ve imanın zaferiydi.Sözün gücünün,gücün sözünü yenmesiydi. Bu zaferle başlayan iman hamlesi,daha önce eşi,benzeri görülmemiş bir toplum
ve siyaset tarzı üretti.Kur’an,zafer gününe kendine ait sıfatı verdi:Yevmu’l Furkan.”Yani:Hak-
la bâtılın kesin hatlarla ayrıştığı gün.”Bu zafer,o güne kadar şahsi başarı destanları yazan
hakikate şahit kılan(adayan) şahsiyetler değil,yiğit,temiz,müşfik bir cemaat vardı.
Sûre tek cümlede şöyle özetlenebilir;İman en büyük imkândır.Onun dışında
imkân(lar)arayanların aldıkları sonuçların etkileri ya çok kısa olur,ya da hiç olmaz.Çünkü
yaratılmış hiçbir şey gücünü kendisinden al(a)maz.Allah’ın yardımını da Allah’a(O’nun
dinine/davasına)yardım edenler(sahip çıkanlar)hak eder.
Sûre,sebebe değil müsebbibe dikkat çeker.Sadece savaş ahlâkını değil,ahlâk
savaşını da öğretir.Zımnen söylediği şudur:Hak,bâtıl savaşı,asla rakamlara,ganimet hırsına,
toprak kazanımına(işgale) ve dünyevi herhangi çıkara indirgenemez,yüce bir amaç için yapılır.
123
Allah’a ve Elçisi’ne içtenlikle bağlılık ve itaat,bireysel ve toplumsal barışın,
kardeşliğin,sevginin,hoşgörünün,adaletin,dünya ve âhiret mutluluğun güvencesidir.
Allah,hayata her an müdahale etmektedir.Sebebe değil,müsebbibe,cama değil
camdan bakarsak şu gerçeği görürüz:Allah’a yakın olursak,O bizim elimiz,ayağımız,gözümüz,
kulağımız olur.Biz de O’nun.O’nunla atar,tutarız,O’nunla görür ve duyar,O’nunla yaşarız…
Yani böylece hep diri ve özgür kalırız ki,işte asıl “yaşamak” budur. * “İyi bilin kiAllah Katında canlıların en zararlısı aklını kullanmayan(gerçek)
sağır ve dilsizlerdir.”
“Hem eğer Allah onlarda iyi bir hâl ve gidiş görseydi,onların(gerçeği)işitmele-
rini sağlardı.Ne ki,eğer onların işitmelerini sağlasaydı bile,onlar inatçı inkâr(cılık)larıyla
yine yüz çevirirlerdi.”
Enfâl(95);Âyet:22,23 Allah’ın verdiği en büyük nimetlerden biri-belki birincisi-olan aklını kullanma-
dığı için,yanlış düşünen yanlış kararlar alan insanın sağır ve dilsiz mesabesinde olduğu,yine
yaptığı yanlış tercihle iman yerine imansızlığı yeğlediği,yani Allah’ın mesajını tebliğ eden Elçi-
si’ni dinlemediği,bu yüzden de hem kendisine,hem çevresine zarar verdiği vurgulanmaktadır.
Ardından inananlara seslenilerek; “Siz ey iman edenler!O sizi hayat bahşeden bir(dirilişe)davet ettiğinde,Allah’a ve
Elçi’ye icabet edin!Zira iyi bilin ki Allah,kişiyle kalbinin(eğilimleri)arasına sürekli müdahale
Sonunda O’nun Huzurunda toplanacaksınız.”
“Ve öylesine çetin bir yürek sınavına karşı tetikte ve tedbirli olun ki,o içinizden
yalnızca bilinci alt,üst olmuş kimselere musallat olmakla kalmayacaktır.Ve iyi bilin ki,Allah’ın
azabı pek şiddetlidir.”
“Ve hatırlayın ki,bir zamanlar siz yeryüzünde ezilen bir azınlıktınız;insanların
sizi etnik temizliğe tabi tutmasından endişe ederdiniz!Böyleyken O size sığınak oldu,sizi yardı-
mıyla güçlendirdi ve size güzel ve temiz rızıklar bahşetti;belki şükredersiniz!”
“Siz ey iman edenler!Allah’a ve Elçi’ye ihanet etmeyin!Sonra,korumanız gere-
ken değerlere(fıtratınıza) bile,bile ihanet etmiş olursunuz.”
“Zira aklınızdan çıkarmayın ki,mallarınız ve çocuklarınız birer sınav aracıdır.
Ve bilin ki,Katında en büyük ecir bulunan Allah’tır.”
“Siz ey iman edenler!Eğer Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket ederse-
niz,size hakkı bâtıldan ayıracak bir ayrım gücü(hikmet)verir.Dahası kötülüklerinizin üzerini
örter ve sizi bağışlar.Çünkü Allah’tır sınırsız lütuf,sonsuz kerem(ikram) sahibi olan!”
Enfâl(95);Âyet:24,25,26,27,28,29. İdeal İslâm toplumunun inşasında temel taşları olan mü’minlerin nasıl olmaları
gerektiği konusunda belirleyici kriterler koyan âyetlerden anlaşılacağı üzere,aile içi ve aile
dışı sosyal ilişkilerde(Peygamber’in tebliğ ettiği)vahyin kılavuzluğu göz önünde bulundurulma-
lı,onun dışında bir yol ve yönteme itibar edilmemelidir.
Allah’ın ve Elçisi’nin üzerimizdeki ödenmez haklarının idrakinde olarak,onlara
lâyık olmak için elimizden geleni olanca iyi niyetimiz ve inancımızla yerine getirmenin çabası
içinde olmalıyız.
*
124
“(Ey Nebi!)Hani bir zaman da inkârda direnenler,senin önünü kesmek,öldür-
mek ya da sürgün etmek için sana tuzaklar kuruyorlardı.Nitekim onlar hep tuzak kurmuşlar,
Allah da onların tuzaklarını sürekli boşa çıkarmıştır.Zira Allah,tuzakları boşa çıkaranların en
hayırlısıdır.”
“(Ki onlar)Her ne zaman âyetlerimiz kendilerine iletilse derler ki:”Biz (bu tür
sözleri)önceden de işitmiştik.İstesek buna benzer sözleri biz de düzüp koşabiliriz.Hem bu,eski-
lerin masallarından(mesellerinden)başka bir şey değildir.”
“Bir zaman da tuttular şöyle dediler:”Allah’ım!Bu eğer Senin Katından gelen
bir hakikatse,o zaman gökten üzerimize taş yağdır,ya da bize can yakıcı bir azap gönder!”
“Oysa ki Allah,sen onların arasındayken,onları cezalandırmayı istemedi.Üstelik
Allah,af dileme sürecini yaşarken onları cezalandırmak da istemezdi.”
“Ama şimdi onlar,Mescid-i Haram’dan(inananları)alıkoyup dururken,Allah’ın
onları cezalandırmaması için ne gibi bir gerekçeleri(mazeretleri)olabilir?
Kaldı ki,onlar(Kâbe’nin) can dostları olamazlar.Çünkü oraya can dost olmaya
ancak sorumluluk bilincini kuşananlar lâyıktır.Fakat onların çoğu bunu bile fark etmezler.”
“Onların Beyt çevresindeki ibadeti(vahyi susturmak/etkisiz hale getirmek için)
şamata çıkarmak ve (namazı)engellemekten ibarettir.
Haydi öyleyse,ısrarlı inkârınızdan dolayı tadın azabı!”
Enfâl(95);Âyet:30,31,32,33,34,35. Bilindiği gibi Hz.Peygamber(AS)’e,Mekke’li müşrik kodamanlar tarafından
suikast düzenlenmiş,ancak Allah onların bu niyet ve tuzaklarını başlarına geçirmişti(r.)
Ararlında Hz.Peygamber(AS) gibi güzeller güzeli,iyiler iyisi,onların kurtuluşun-
dan başka bir şey düşünmeyen has bir insanın değerini bilemediler ve kuşkusuz kaybedenler-
den oldular.
Bunların başında “Cehaletin Babası”(Ebu Cehil)lâkaplı,onunla aynı yaşlarda olan Amr b.Hişâm geliyordu.İslâm’a ve Hz.Peygamber(AS)’e karşı yapılan bütün düşmanlık-
larda başı çeken oydu.Sonunda işbirlikçileriyle birlikte cezasını buldu. * “(İnsanları)Allah yolundan çevirmek(alıkoymak)için servetlerini ortaya koyan
şu kâfirler var ya,işte onların daha çok servet harcamaları gerekecek!Sonra bu(Allah yolun-
dan çevirme arzusu/tutkusu)onların içinde gerçekleşmemiş bir özlem(yüreklerine inen bir
acı)olarak kalacak(yer edecek) ve en sonunda mağlup olup,tükenip gidecekler.Nihayet,
inkârda ısrar eden bu kimseler topluca cehenneme sürülecekler.”
iyi bilin ki,Allah sizin Sahibinizdir.(Onlardan sizi korur.)O ne muhteşem bir sahip,O ne mü-
kemmel bir yardımcıdır!”
Enfâl(95);Âyet:36,37,38,39,40.
125
Âyetlerdeki ifadeler çok net,açık seçiktir.Allah’ın verdiği serveti/varlığı Allah
ile savaşmak için harcayandan daha zavallı kim olabilir?Onların sonları bellidir!
Bütün olumsuz şartlara/ortamlara rağmen,Müslümanlar kendilerine düşen
görevin ne olduğunun bilincine varmalı,cahil inançsızlarla en güzel bir şekilde mücadele
etmeli,Allah’ın,Sahipleri ve Yardımcıları olduğunu,her zaman yanlarında bulunacağından
emin olmaları hatırlatılmaktadır.Savaşın amacı,saldırgan ve baskıcı tarafın saldırganlığına
ve inanca yönelik baskılarına son vermek,onları İslâm’ın merhametiyle,adaletiyle,aydınlığıyla
buluşturmaktır.
*
“Şunu iyi bilin ki,ganimet olarak aldığınız(elde ettiğiniz)her şeyin beşte biri
Allah’a ve Elçi’ye,dolayısıyla yakınlara,yetimlere,muhtaçlara ve yolda kalmışlara aittir.
Eğer siz,Allah’a ve hakkın bâtıldan ayrıldığı o gün-yani iki ordunun karşı karşıya geldiği
gün-kulumuza indirdiklerimize inanıyorsanız,(bu paylaşıma uyarsınız.)Zira Allah her şeyi
yapmaya kadirdir.”(…güç yetirendir.)
“O zaman siz vadinin yakın ucunda,onlar da uzak ucundaydı.Eğer sözleşmiş
olsaydınız dahi,sözleştiğiniz zamanı/mekanı bu kadar isabetle tutturamazdınız.Fakat Allah,
olması mukadder bir işi(olayı) gerçekleştirmek için (böyle)yaptı ki,helâk olan,hakkın açık
bir müdahalesiyle helâk olsun,hayatta kalan da(yine)hakkın açık bir müdahalesiyle hayatta
kalsın!Zira Allah,her şeyi işitendir,her şeyi bilendir.”
“O zaman Allah rüyanda,sana onları az gösterdi.Eğer onları sana kalabalık
gösterseydi,kesinlikle yılgınlığa kapılacak ve yapılması gereken iş konusunda anlaşmazlığa
düşecektiniz.Fakat Allah(sizi)bundan korudu.Çünkü O,gönüllerin özünü en ince ayrıntısına
kadar bilir.”
“Hani o gün karşı karşıya geldiğiniz zaman,onları gözünüzde büyütmemenizi
sağlamıştı(k).Sizse onların gözünde zaten az görünüyordunuz ki,Allah olması mukadder bir işi
(olayı)gerçekleştirsin.Sonunda her iş döner dolaşır Allah’ın(dediğine)varır.”
“(Öyleyse)Siz ey iman edenler!Bir toplulukla savaş için karşı karşıya geldiği-
nizde yılmayın ve Allah’ı sürekli anın ki kurtuluşa eresiniz.”
“Ve Allah’a ve O’nun Elçisi’ne tabi olun(itaat edin) ve birbirinizle didişmeyin!
(İyi geçinin,kardeş olun!)Sonra direncinizi yitirirsiniz,rüzgarınız da kesilir.Kesinlikle direnin,
unutmayın ki Allah(hakikat üzre)direnenlerle birliktedir.”
“Ve yurtlarından,gösteriş içinde kasılarak huruç eden kimseler gibi olmayın,
çünkü onlar,(insanları)Allah’ın yolundan alıkoyuyorlar.Allah ise onların bütün yaptıklarını
etkisiz hale getiriyor.”
“Ve o zaman Şeytan,yapıp ettiklerini kendilerine güzel göstererek diyordu ki;
“Bugün hiçbir insan size galip gelemez,(…sizi yenemez!)çünkü ben sizin yanınızdayım!”
Fakat her iki taraf birbirinin görüş alanına girince,ökçeleri üzerine geri döndü ve dedi ki;
“Benim sizinle hiçbir ilişkim olamaz!Çünkü ben sizin görmediğin izi görüyorum,üstelik ben
Allah’tan korkarım!Çünkü Allah’ın cezalandırması pek şedid olur!”
“O zaman ikiyüzlüler ve kalplerinde hastalık olanlar diyorlardı ki;”Bu adamlara
dinleri yanlış yaptırıyor!”
Oysa,Allah’a güvenen herkes şunu bilmeli(dir ki):Her işinde mükemmel olan,
her hükmünde tam isabet eden yalnız(Bilgeler Bilgesi/Hakimler Hakimi)Allah’tır.”
Enfâl(95);Âyet:41,42,43,44,45,46,47,48,49.
Savaşta-ve barışta-moral değerlerin ne kadar önemli ve etkin olduğu çok veciz, açık seçik ifadelerle dile getirilmektedir.
Allah’ın”gör”(bak)dediği yerden bakanlarla,Şeytan’ın”gör”(bak)dediği yerden bakanlar aynı şeye(objeye)baksalar da,aynı şeyi göremezler,aynı sonuca ulaşamazlar. *
126
“Ve küfre saplanıp kalanlara ölümü tattırdığında bir görmeliydin!Melekler
onların suratlarına ve sırtlarına vurarak(diyecekler)ki:”Tadın bakalım yakıcı azabı!Bu öz
ellerinizle işlediklerinizin karşılığıdır.Yoksa,Allah’ın kullarına haksızlık yapma ihtimali(asla) bulunmamaktadır.”
“(Onların gidişatı da)tıpkı Firavun toplumu ve ondan öncekilerin gidişatı gibi;
Allah’ın mesajını ısrarla yalanladılar,ardından Allah da günahları nedeniyle onları(suçüstü)
“Bu,şu(yasa)gereğidir.Allah,bir topluma bahşettiği nimeti,o toplum özbenliğine yabancılaşmadıkça(kendilerinde olanı değiştirmedikçe)asla değiştirmez.Zira Allah,her şeyi
işitendir,tarifsiz bir ilimle(limitsiz bir bilgiyle)bilendir.” Enfâl(95);Âyet:50,51,52,53. Ölümü hatırlamak,ölümden sonra bütün fiillerimizden(yapıp ettiklerimizden)
hesaba çekileceğimize inanmak,hayatımıza çeki düzen vermenin en etkin ve doğru yoludur.
Yani insanın öte dünyada neyle karşılaşacağı,dünyadaki tercihlerine bağlıdır.
Bir de bireysel ve toplumsal ölçüde insan fıtratını bozan düşünce ve davranışla-
ra yönelmedikçe Allah o topluma bahşettiği nimeti değiştirmez.Bireysel ve toplumsal çürüme,