17 Ekim 1813 yılında Darmstadt yakınlarındaki Goddelau kasabasında doğdu.
Doktorluğu meslek seçmiş bir aileden geliyordu.
Babası doktorluğun yanı sıra, 5 yıl süreyle Napoléon ordusunda görev yapmış, bütün Avrupa’yı dolaşmıştı.
Okuma yazma, hesap vb. ilk eğitimini annesinden aldı.
Schiller, Körner, Mathison’un şiirlerini ve J. P. Sartre’ın düzyazılarını okudu ve bu kişilerden etkilendi.
Ayrıca, halk şairlerinden ve masallardan etkilendi.
Eserlerinde bu etkileri yansıttı.
Babasından ateist düşüncelerine destek buldu.
Babasının evdeki laboratuarında çalışmayı seviyordu.
Tıp öğrenimi yapmak isteyen Büchner, liseyi bitirdikten sonra üniversite eğitimi için o zamanlar Fransa’da olan Straßburg’a gitti.
Straßburg’da bir pederin yanında yaşamaya başladı.
Straßburg günleri, düşüncelerinin yönlenmesi açısında önemli olmuştur.
O sırada Almanya’da feodal düzen vardı. 1815-1830 arasında açlık dönemlerinin en kötülerinden biri yaşanıyordu. Köylüler ağır vergiler ve yaşam şartlarının zorlukları altında eziliyordu.
Aydınlar arasında da 1830 Temmuz devriminin etkisiyle özgürlükçü düşünceler yayılıyordu.
Fransa’da işçi sınıfı vardı ve işçilerin durumu kötüydü. Fakat köylülerin durumu Almanya’dakilerin durumundan daha iyiydi.
Fransa’daki işçilerin kötü durumundan etkilenen Büchner, kendi ülkesindeki sorunun bir anayasa değişikliği ile değişemeyeceğini ve köylülerle küçük esnaf ve zanaatçıların kurtarılması gerektiğine inanıyordu.
1833’te tekrar Darmstadt’a dönen Büchner, üniversitelerde kurulan siyasi gençlik birliklerine katıldı ve siyasal-toplumsal düşünceleri burada şekillendi.
“İnsan Hakları Birliği” adını verdiği gizli bir birlik kurdu.
Asıl amacı köylüleri bir devrime hazırlamaktı. Bunun için küçük esnaf ve zanaatçıları da üniversite öğrencileri yanında birliğe kattı.
İncil’den alınacak basit örneklerle halkın dini duygularını kullanarak halkı devrime hazırladı.
Becker ve Weidig ile tanıştı. Bu kişiler halkın durumunun düzelmesini ve halka yönetimde haklar sağlayacak bir anayasanın çıkması için gayret gösteriyorlardı.
Bu kişilerin yanı sıra Wilhelm Schulz ile tanıştı. Schulz, Alman Yurdundaki Kentli ve Köylülerin Bilmesi Gerek Sorular ve Yanıtlar Kitabı’nı yazmış ve bu yüzden ordudan atılmıştı.
Büchner ve Weidig, köylüler için el bildirisi hazırladılar.
Weidig’in yaptığı bazı değişikliklerden sonra Büchner memnun olmasa da bildiri dağıtıldı.
Fakat bu hareket ne kadar gizli olursa olsun polis tarafından fark edildi. Bunun üzerinde Weidig ve Becker tutuklandı. Büchner ise bir şekilde kaçtı.
Bu olaydan sonra Büchner bir daha herhangi bir eyleme katılmadı.
Yazılarını tarihi olaylar üzerine yazan Büchner, Fransız devriminden ve babasının Napoléon ordusunda geçirdiği günlerden etkilenerek Danton’u yazmıştır.
Daha sonra, Lenz’i konu alan aynı adlı uzun bir öykü yazmıştır.
Lenz coşkunluk akımının tiyatrodaki en önemli eserlerini veren bir yazardır.
Daha sonra, 1835’te bilime döndü.
Victor Hugo’dan yaptığı çevirilerle de oyun tekniği konusunda da bilgi sahibi olmuştur.
Cotta yayınevinin güldürü yarışmasına Clemens von Brenlano’nun Ponce de Leon adlı güldürüsünü örnek alarak Leonce ile Lena adlı zarif bir güldürü çıkardı.
Ancak, posta yarışmanın bitiminden iki gün sonra ulaştığı için, Büchner yarışmaya katılamadı.
Ama iki ay sonra, Zürich Üniversitesi onu doktorluğa yükseltti ve ona doçent olarak ders vermesini önerdi.
Bunun üzerine Zürich’e taşınan Büchner yeni bir oyun yazmaya girişti. (Woyzeck)
Gerçek bir olaydan esinlenerek yazılan bu oyun, Büchner’in ölümü nedeniyle yarım kaldı.
Oyunun taslakları, Büchner’in ölümünden sonra Karl Emil Fransoz tarafında bulundu ve yayımlandı.
Oyunun düzenlemelerinde çeşitli sahne, sözcük ve sıralama farklılıkları bulunmaktadır.