18 Haziran 2012 pazartesi



Yüklə 1,82 Mb.
səhifə19/29
tarix17.11.2018
ölçüsü1,82 Mb.
#83261
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   29

K A R A R


Davacı        : E. A.

Davalı        : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı 

Vekili         : Av. A. E. S.

O L A Y    : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü, Beşiktaş Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından;  davacı hakkında, vermesi gereken işyeri bildirgesini süresinde davalı kuruma vermediğinden bahisle kesilen idari para cezasının tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesi uyarınca 28.04.2010 gün ve 2010/930 takip no.lu ödeme emri düzenlenmiştir.



Davacı tarafından, bu ödeme emrinin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açılmış; davalı vekilince, ödeme emrinin iptaline ilişkin davaların çözüm yerinin iş mahkemesi olduğu öne sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

İSTANBUL 10. İDARE MAHKEMESİ;  14.07.2011 gün ve E: 2010/866 sayı ile, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 102. maddesinde; "İdari para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idari para cezası kesinleşir. / İdari para cezalarının, Kuruma itiraz edilmeden veya yargı yoluna başvurulmadan önce tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme idari para cezasına karşı yargı yoluna başvurma hakkını etkilemez. Ancak Kurumca veya mahkemece Kurum lehine karar verilmesi halinde, daha önce tahsil edilmemiş olan dörttebirlik ceza tutarı, 89 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir. / Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ödenmeyen idari para cezaları, 89 uncu madde hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir. / İdari para cezaları on yıllık; zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı süresi, fiilin işlendiği tarihten itibaren baslar. / İdari para cezaları hakkında, bu Kanun ve 16/5/2006 tarihli ve 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanununda hüküm bulunmayan hallerde 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanır." Hükmü;  'Primlerin Ödenmesi' başlıklı 88. maddesinde de; "Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz." hükmünün yer aldığı;  5510 sayılı Kanun'un 102. maddesinde ödenmeyen idari para cezalarının 89. maddede belirtilen gecikme zammı ve gecikme cezası oranlarına göre tahsil edileceğinin belirtildiği;  89. maddenin, madde başlığının 'Prim Borçlarına Halef Olma, Gecikme Cezası Ve Gecikme Zammı İle İadesi Gereken Primler' olduğu, 'Primlerin Ödenmesi' başlıklı 88. maddede de; kurumların ödenmeyen prim ve diğer alacaklarında 6183 sayılı Yasa'nın uygulanacağı, bu uygulamadan doğan uyuşmazlıklarda iş mahkemesinin yetkili olduğu belirtilmiş; söz konusu maddelerde para cezalarının tahsiline ilişkin bir düzenleme getirilmemiş olduğu; diğer taraftan 5510 sayılı Kanun'un 102. maddesinde, para cezalarına dair işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda idari yargının görevli olduğu açıkça belirtildiğinden bunun hem tahakkuka hem de tahsile yönelik işlemleri kapsadığının kabul edilmesi gerekmekte olup, davalı idarenin görev itirazının yerinde görülmemiş bulunduğu gerekçesiyle;  uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin adli yargı bünyesindeki Mahkemelere ait olduğundan bahisle yapılan görev itirazının reddine ve Mahkemelerinin görevliliğine karar vermiştir.

Davalı vekilince süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyası ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.



YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Davanın, 5510 sayılı yasa uyarınca SGK İstanbul il Müdürlüğü tarafından davacı E. A.'e verilen idari para cezasına itiraz davası değil, idari para cezasının 5510 ve 6183 sayılı yasalar uyarınca takip ve tahsiline ilişkin ödeme emrinin iptaline ilişkin bulunduğu;  konuya ilişkin hukuki mevzuat incelendiğinde; 31.05.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun ile değişik 102'nci maddesinin dördüncü fıkrasında, "idari para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler, Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idari para cezası kesinleşir." denildikten sonra altıncı fıkrasında, "Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ödenmeyen idari para cezaları, 89 uncu madde hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir." hükmüne; 89. maddenin ikinci fıkrasının son cümlesinde ise, "Dava ve icra takibi açılmış olsa bile, prim ve diğer Kurum alacaklarının ödenmemiş kısmı için gecikme cezası ve gecikme zammı tahsil edilir." kuralına yer verilmiş olduğu; yine sözü edilen Kanunun 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun ile değişik 88'inci maddesinin onbeşinci fıkrasında “Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır." hükmü yer almış olup; aynı maddenin onsekizinci fıkrasında da, "Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarıının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz." denilmek suretiyle, Kurumun süresi içinde ödenmeyerek kesinleşmiş prim ve diğer alacaklarının takibinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması; bu uygulama sonucunda doğacak uyuşmazlıkların çözümünde de, Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesinin yetkili olması esasının kabul edilmiş olduğu;  SGK İstanbul İl Müdürlüğü tarafından verilen idari para cezasının, ödenmemesi nedeniyle Kurum alacağına dönüşmesi üzerine gecikme zammı uygulanmak suretiyle tahsili için düzenlenen ödeme emrine karşı dava açıldığının anlaşıldığı, bu durumda, idari para cezasından doğan Kurum alacağının tahsili için düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın görümü ve çözümünde 5510 sayılı 88. maddesinde yer alan özel hüküm gereği yetkili kılınan iş mahkemesinin görevli bulunduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle; 2247 sayılı kanunun 10 ve 13 maddeleri gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar vermiştir..              

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısı’ndan yazılı düşüncesi istenilmiştir.



DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun "Primlerin ödenmesi" başlıklı 88'inci maddesinin 19'uncu fıkrasında, "Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde, Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz." hükmüne yer verildiği;  Anayasa'nın 2'nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmek suretiyle, devletin bütün kamusal faaliyetinin ve bağlamda idarenin işlem ve eylemlerinin hukuksal denetiminin amaçlandığı,  zira idarenin yargısal denetimi kavramının, hukuk devleti kavramının bir devamı, hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olduğu;  Anayasanın 125'inci maddesinin birinci fıkrasında, "idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır", 140'ıncı maddesinin birinci fıkrasındaki "Hakimler ve savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar" 142'nci maddesindeki "mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir" ve 155'inci maddesinin birinci fıkrasındaki "Danıştay, idari mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar" biçimindeki düzenlemelerin, hukuk devleti olmanın gereği olan idarenin yargısal denetiminin ve idari-adli yargı düzeni ayrılığının anayasal düzeydeki normlarına ilişkin bulunduğu;  bu bağlamda Anayasanın 125'inci maddesinin birinci fıkrasından sonra yer alan düzenlemelerin, idari yargı alanında geçerli olan ilkeleri belirlediği,  bunların, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden itibaren başlaması, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verme yasağı, yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için gerekli olan koşullar, yürütmenin durdurulması kararına getirilebilecek sınırlamalar ve idarenin verdiği zararı ödeme yükümlüIüklerine ilişkin olduğu, ağırlıklı olarak adli yargı düzeni için değil, idari yargı düzeni için geçerli olan temel ilkeler oldukları; bu itibarla, idarenin yargısal denetiminin anlamlı ve etkin bir şekilde gerçekleşebilmesinin, söz konusu hukuksal denetimin, idari yargı alanında görevli mahkemelerce yapılmasına bağlı olduğu,  idari ve adli yargı ayrımının bulunduğu yargı düzeninde, haklı bir neden bulunmadıkça İdari Yargı'nın görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünün adli yargı yerine bırakılması olanaklı bulunmadığı;  dava konusu ödeme emirlerinin dayanağı olan 6183 sayılı Kanunun, usul hukukunun bir dalı olan cebri icra hukuku, dolayısıyla kamu hukuku alanında kalan ve kamu idaresine kendi alacaklarını kamu gücü kullanarak bizzat takip ve tahsil yetkisi veren bir idari usul kanunu olduğu; alacaklı kamu idaresinin bu yetkileri kullanarak almış olduğu kararlar ile yapmış olduğu işlemlerin de, bütün unsurları ile idare hukukunda tanımı yapılan birer idari işlemden başka bir şey olmadığı, bu nedenle; 6183 sayılı Kanun hükümlerine dayanılarak düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözüm yerinin, idari yargı yeri olmasının gerektiği; buna göre, kamu alacağının takip ve tahsili gibi, özellikle kamu hukuka alanına ilişkin bulunan bir faaliyet kapsamında tesis olunan kamu alacağının, kamu gücü kullanarak cebren tahsili amacıyla düzenlemiş olan ve bu haliyle birer idari işlem olan ödeme emirlerine karşı açılacak davaların görüm ve çözüm yerinin, adli yargı yeri olarak belirlenmiş olmasında, Yasa Koyucu'nun bir takdir yetkisinin bulunmadığı; dolayısıyla, 5510 sayılı Kanunun 88'inci maddesinin ondokuzuncu fıkrasında yer alan göreve ilişkin kuralın, Anayasa'nın 2'nci,125'inci ve 155'inci maddelerine aykırılık oluşturduğu sonucuna ulaşılmış ise de; Başsavcılıklarınca, konuyu itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine götürme olanağı bulunmadığından, dosya ile ilgili olarak bu yola gidilemediği gerekçesiyle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 2247 sayılı Yasanın 10'uncu maddesi uyarınca yapılan başvurunun kabulü gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.              

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 21.5.2012 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:    Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davalı vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava,  işyeri bildirgesinin süresinde davalı kuruma verilmediğinden bahisle kesilen idari para cezasından kaynaklanan 28.04.2010 gün ve 2010/930 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılmıştır.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesinin 9.5.2007 gün ve 5655 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 4. fıkrasında, “İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî para cezası kesinleşir. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenmeyen idarî para cezaları, bu Kanunun 80 inci maddesi hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir. İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme, idarî para cezalarına karşı Kuruma itiraz etme veya yargı yoluna başvurma hakkını etkilemez. Ancak, Kurumca itirazın reddedilmesi veya mahkemece Kurum lehine karar verilmesi halinde, daha önce tahsil edilmemiş olan dörtte birlik ceza tutarı, 80 inci madde hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir” denilmiş; 80. maddesinin yedinci fıkrasında ise, "Kurum alacaklarının tahsilinde 21.7.1953 tarih ve 6183 sayılı Kanunun uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde, alacaklı Sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesi yetkilidir" hükmüne yer verilmiştir.

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, bu düzenlemelere göre, idarî para cezalarının ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk edeceği ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödeneceği veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebileceği, itirazın takibi durduracağı, Kurumca itirazı reddedilenlerin, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilecekleri nedeniyle tahakkuk aşamasında idare mahkemelerinin görevli oldukları, kurum alacaklarının tahsilinde ise, 6183 sayılı Yasa hükümleri uygulanmak suretiyle düzenlenecek ödeme emrine karşı açılacak davalara bakma görevinin, 80. maddenin yedinci fıkrasında açıkça belirtildiği gibi Sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer iş mahkemesine ait olduğu sonucuna varmıştır.

Ancak, 506 sayılı Kanun’un yukarıda sözü edilen maddeleri 31.5.2006 gün ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.

5510 sayılı Kanun’un 102. maddesinde, “…İdarî para cezaları ilgiliye tebliğ ile tahakkuk eder. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ya da Kurumun ilgili hesaplarına yatırılır veya aynı süre içinde Kuruma itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili idare mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde, idari para cezası kesinleşir.

İdarî para cezalarının, Kuruma itiraz edilmeden veya yargı yoluna başvurulmadan önce tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme idari para cezasına karşı yargı yoluna başvurma hakkını etkilemez. Ancak Kurumca veya mahkemece Kurum lehine karar verilmesi halinde, daha önce tahsil edilmemiş olan dörttebirlik ceza tutarı, 89 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü de dikkate alınarak tahsil edilir.

Mahkemeye başvurulması idari para cezasının takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde ödenmeyen idari para cezaları, 89 uncu madde hükmü gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte tahsil edilir…” denilmiş; 88. maddesinde ise, “…Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır.

Kurum, 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen alacakları hariç olmak üzere her türlü alacağın teminatını teşkil etmek üzere Yeni Türk Lirası ve/veya yabancı para birimi üzerinden ticari işletme, taşınır ve/veya taşınmaz rehni dahil olmak üzere her türlü teminat almaya yetkilidir.

Kurumun 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilen prim ve diğer alacakları amme alacağı niteliğinde olup, imtiyazlı alacaktır. Kurumun taraf olduğu her türlü dava ve icra takiplerinin kısmen veya tamamen aleyhe neticelenmesi halinde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yazılı tazminat ve cezalar Kurum hakkında uygulanmaz.

Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz…” hükmü yer almıştır.

Öte yandan, 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 37. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Süresi içinde ödenmeyen sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası primleri, işsizlik sigortası primleri, idarî para cezaları, gecikme zamları, katılım payları Kurum alacağına dönüşür ve bu alacakların tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç diğer maddeleri uygulanır” denilmiştir.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

Olayda, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı,  İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü, Beşiktaş Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından;  vermesi gereken işyeri bildirgesini süresinde davalı kuruma vermediğinden bahisle kesilen idari para cezasının tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesi uyarınca davacı adına 28.04.2010 gün ve 2010/930 takip no.lu ödeme emri düzenlenmesi üzerine, sözkonusu ödeme emrinin iptali istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

Bu durumda, söz konusu ödeme emrine karşı açılan davada, 5510 sayılı Yasa’nın 88. maddesi gözetildiğinde İş Mahkemesinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile İdare Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.



SONUÇ  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İstanbul 10. İdare Mahkemesi’nin 14.07.2011 gün ve E:2010/866 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 21.05.2012  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

—— • ——


Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS NO                 : 2012/26

KARAR NO            : 2012/121

KARAR TR             : 4.6.2012

(Hukuk Bölümü)

ÖZET   : Konut Yapı Koope­ratifi üyesi olan davacı tarafından,  Koope­ratif olağan genel kurul toplantısında alınan karar uyarınca, Ana Sözleşmenin “Süre” başlıklı" 5. maddesinde 30 olarak yer alan sürenin, 60 yıl olarak değiştirilmesi talebinin onaylanmasına ilişkin, Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü olurunun iptali istemiyle açtığı davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesinin gerektiği hk.

K A R A R

Davacı        : T. Ö. (Ölümü üzerine Mirasçıları:1- D. Ö., 2- N. Ö.)

Davalı        : Aydın Valiliği (Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

O L A Y    : S.S.Kuşadası Özkent Konut Yapı Kooperatifi, 10.11.1973 tarihinde konut yapı kooperatifi olarak kurulmuş, 16.01.1974 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilmiş, 06.02.1974 tarih ve 5066 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanarak hükmü şahsiyet kazanmış, bila tarih ve 2003.06 sayılı yazı ile Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğüne müracaat edilerek, kooperatif ana sözleşmesinin "kooperatifin süresi başlıklı" 5. maddesinde yazılı olan 30 yıl sürenin 60 yıl olarak değişiklik yapılması için ön izin verilmesi talebinde bulunulmuş; Müdürlüğün 01.04.2003 tarih ve MD.03/0 sayılı onayı ile izin verilmiş, 06.07.2003 tarihinde yapılan Genel Kurul Toplantısında "Madde Tadilatı" kabul edilerek, 18.07.2003 tarih ve 5844 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanarak tescil edilmiştir.

Davacı T. Ö.;  Kooperatifin 154 no.lu ortağı olduğunu, yıllar önce, kooperatifin konut yapıp, ortaklarına dağıtmasının imkansızlığının görülmesi üzerine, kooperatif genel kurul kararı ve davalı idarenin onayı ile kooperatif arsasının ortaklarına dağıtıldığını; Kooperatifin, amaçsız olarak yöneticiler ve çevresinin ya­rarına, ortaklarının zararına faaliyetine devam ettirildiğini, ana sözleşmedeki süre dolmasına rağmen, yine davalı idarenin onayı ile amacı olmayan kooperatifin süresinin 30 yıl daha uzatıldığını, ortakların zarar görmesine, yönetici ve çevresinin faydalanmasına fırsat verildiğini; 02.08.2007 tarihli dilekçeyle davalı idarenin, hukuka ve yasaya uygun olmayan süre uzatımı onayının iptalini istediğini, talebinin 13.08.2007 tarih ve 114 İLM 0 09 00 03/II-I-I(87)2300 yazı ile reddedildiğini ifade ederek; Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünün, S.S. Kuşadası Özkent Sitesi Konut Yapı Koope­ratifinin süresinin 30 yıl daha uzatılmasına ilişkin 01.04.2003 tarih ve MD 03/07sayılı onayının iptali istemiyle 19.09.2007 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

AYDIN 1. İDARE MAHKEMESİ; 13.11.2007 gün ve E: 2007/1181, K: 2007/1359 sayı ile,  1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun "Davaların niteliği ve Muhakeme usulü" başlıklı 99. maddesinde,  bu kanunda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılır. Bu davalarda basit yargılama usulü uygulanır." hükmünün yer aldığı;  uyuşmazlıkta 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu uyarınca S.S. Kuşadası Özkent Konut Yapı Kooperatifinin süresinin 30 yıl daha uzatılmasına ilişkin Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü’nün 01.04.2003 gün ve MD. 03/07 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan bu davada yukarıda anılan mevzuat uyarınca ticari dava sayılacağından, davaya özel hukuk hükümleri uygulanmak üzere Adli Yargı mercilerinde bakılmasının gerektiği gerekçesiyle; davanın görev yönünden reddine karar vermiş bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı T. Ö. bu defa, S.S Kuşadası Özkent Konut Yapı Kooperatifi'nin süresinin 30 yıl daha uzatılmasına ilişkin Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünün 01.04.2003 gün MD 03/07 sayılı işleminin iptali, adı geçen Kooperatifin tasfiye sürecine girmesinin sağlanması,  süre uzatımı nedeniyle uğradığı 3.000.00 YTL maddi zararın tazmini istemiyle 08.01.2008 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

Aydın 2.Asliye Hukuk Mahkemesi; 24.07.2008 gün ve E:2008/50 K:2008/518 sayı ile, olayda hukuk kuralları ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun uygulanması bahis konusu olup, bu kanundan doğan uyuşmazlıkların çözümü adli mahkemelere ait olduğundan mahkemelerinin görevli bulunduğu belirtilerek esasa girilmiş ve Kooperatifi adına kayıtlı bulunan arsaların kura ile ortaklara dağıtılmış olduğu, ana sözleşmenin 6. maddesine göre ortaklarına konut yaptırma amacının ortadan kalkmış olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile,  Aydın Sanayi Ticaret İl Müdürlüğünün 01.04.2003 tarih M.D 2003/7 sayılı süre uzatımı işleminin iptaline, davacının fazlaya ilişkin ve maddi tazminat talebinin reddine karar vermiş; kararı, davacı ile davalı temsilcisinin temyiz etmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi; 12.04.2010 gün ve E: 2010/2831, K:2010/4048 sayı ile,  mahkemece, her ne kadar uyuşmazlığın 1163 sayılı Kanun'dan kaynaklanması nedeni ile adli yargı mahkemelerinin görevli bulunduğu sonuca varılmış ise de, davalı tarafından verilen ön izin işleminin idari bir işlem olduğunda kuşku bulunmadığı;  bu bağlamda, ana sözleşme değişikliğinin Kooperatif]er Kanunu'na uygun olup olmadığını denetlemek ve sonucuna göre izin vermek ya da vermemenin Bakanlık yetkisi içinde bulunduğu, gerek izin isteminin reddi kararı, gerekse kabulü yönündeki kararın idari bir karar olmasına göre, ön izin işleminin iptaline yönelik davada genel mahkemelerin değil idari yargının görevli olduğunun kabulünün gerektiği, mahkemece,  davanın yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi yerine yanılgılı değerlendirme ile işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru görülmediği gerekçesiyle davalı temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına bozulmasına, davalı temsilcisinin diğer, davacının ise tüm temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar vermiştir.

AYDIN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; davanın geçirdiği aşamaları özetledikten sonra; davanın, ana sözleşme süresi biten dava dışı kooperatifin süresinin 30 yıl daha uzatılması yönündeki davalı tarafından verilen ön izne ilişkin işlemin iptali, bu isteme bağlı olarak kooperatifin tasfiye sürecine girmesinin sağlanması ve süre uzatımı nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tahsili istemine ilişkin bulunduğu;  bozma ilamında da açıklandığı üzere, davalı tarafından verilen ön izin işleminin idari bir işlem olması karşısında, ana sözleşme değişikliğinin kooperatifler kanununa uygun olup olmadığını denetlemek ve sonucuna göre izin vermek ya da vermemek bakanlık yetkisi içinde idari bir karar niteliği taşıdığından, ön izin işleminin iptaline yönelik davanın Mahkemelerince görülemeyeceği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, bu karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı T. Ö.’ın vefatı üzerine mirasçıları D. ve N. Ö. tarafından, Aydın 1. İdare Mahkemesi’ne aynı istemle bir kez daha dava açılmış;  Mahkeme’ce 21.10.2010 gün ve E:2010/1940, K:2010/1767 sayı ile, aynı işlemin iptali istemiyle “İlk Görevsizlik Kararını veren” Mahkemelerine açılan davanın esasının incelenmesinin mümkün olmağı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar verilmiş; Davacıların,  Aydın 1. İdare Mahkemesi’nin 21.10.2010 gün ve E:2010/1940, K:2010/1767 sayılı kararı ile Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 12.4.2010 gün ve  E:2010/2831, K:2010/4048 (belirtilen tarih  ile Esas ve Karar sayıları Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bozma kararına aittir) kararları arasında olumsuz görev uyuşmazlığı bulunduğu ileri sürülerek uyuşmazlığın giderilmesi istemiyle, İdare Mahkemesi kanalıyla Mahkememize başvurması üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, 06.06.2011 tarih, E:2011 / 74, K:2011/130 sayı ile, olumsuz görev uyuşmazlığına konu edilen kararlardan Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararı görevsizlik kararı olmasına karşılık; Aydın 1. İdare Mahkemesi’nin  21.10.2010 gün ve E:2010/1940, K:2010/1767 sayılı kararı görevsizlik değil, davanın incelemeksizin reddine ilişkin karar olduğundan, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle başvurunun reddine karar vermiş;  son olarak, Davacıların kesinleşen görevsizlik kararları nedeniyle ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle  Asliye Hukuk Mahkemesine verdikleri dilekçeye istinaden dava dosyaları Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 4.6.2012 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında “Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünün, S.S. Kuşadası  Özkent Sitesi Konut Yapı Koope­ratifinin süresinin 30 yıl daha uzatılmasına ilişkin 01.04.2003 tarih ve MD 03/07sayılı onayının iptali istemi” yönünden anılan Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacıların istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, S.S. Kuşadası Özkent Sitesi Konut Yapı Koope­ratifinin olağan genel kurul toplantısında alınan karar uyarınca, Ana Sözleşmenin “Süre” başlıklı" 5. maddesinde 30 olarak yer alan sürenin, 60 yıl olarak değiştirilmesi talebinin onaylanmasına ilişkin, Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü’nün 01.04.2003 tarih ve MD.03/0 sayılı olurunun iptali isteminden ibarettir.

1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun “Tarif” başlıklı 1. maddesinde, “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.” denilmiş; Kanun’un 2. maddesinde, bir kooperatifin en az 7 ortak tarafından imzalanacak ana sözleşme ile kurulacağı; 3.maddesinde, ana sözleşmenin, Ticaret Bakanlığına verileceği, Bakanlığın kuruluşa izin vermesi halinde, kooperatif merkezinin bulunduğu yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunacağı, kooperatifin amacı, konusu ve varsa süresinin, tescil ve ilan olunacak hususlar arasında sayıldığı, ana sözleşmenin değişikliklerinin de kuruluştaki usullere bağlı olacağı; 81 ila 85. maddeleri kapsayan Yedinci Bölümde Kooperatiflerin dağılması koşullarının yöntemi ve sonuçlarının neler olacağı hususlarına;

“Anonim şirket hükümlerine atıf” başlıklı 98.maddesinde, “ Bu kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki Anonim şirketlere ait hükümler uygulanır.;

“Davaların niteliği ve muhakeme usulü” başlıklı 99. maddesinde ise, “Bu kanunda düzenlenen hususlardan doğan hukuk davaları, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılır.

Bu davalarda basit muhakeme usulü uygulanır.”  hükümlerine yer verilmiştir.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde:

“a) (Değişik : 8.6.2000-4577/5 md.) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,

c) (Değişik : 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” idari dava türleri olarak sayılmıştır.

Olayda, davaya konu kooperatifin 10.11.1973 tarihinde 30 yıl süreli konut yapı kooperatifi olarak kurulduğu, 16.01.1974 tarihinde ticaret siciline tescil ettirilip, 06.02.1974 tarih ve 5066 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanarak hükmi şahsiyet kazandığı; Kooperatif tarafından, 30 yıl süresinin dolacağına binaen, bila tarih ve 2003.06 sayılı yazı ile Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğüne müracaat edilerek,  kooperatif ana sözleşmesinin "Süre” başlıklı 5. maddesinde yazılı olan 30 yıl sürenin 60 yıl olarak değiştirilmesi için ön izin verilmesi talebinde bulunulduğu, Müdürlüğün 01.04.2003 tarih ve MD 03/07 sayılı onayı ile izin verildiği,  06.07.2003 tarihinde yapılan kooperatif genel kurul toplantısında gündemin 5. maddesinde "madde tadilatı"nın görüşülerek kabul edildiği;  davacı tarafından, Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünün S.S.Kuşadası Özkent Konut Yapı Kooperatifinin süresinin 30 yıl daha uzatılmasına İlişkin 01.04.2003 tarih ve MD 03/07 sayılı onayının iptali istemiyle açtığı davada; davalı İdare; Kooperatiflerin, madde tadili ile ilgili olarak "Müdürlüklerince" istenilen evrak ve belgeleri ibraz etmeleri halinde "Bakanlığın Müdürlüklerine vermiş olduğu yetkiye istinaden" ön izin verilmekte olduğunu,  ancak; madde tadilatının kabul edilmesinin ve onaylanmasının ana sözleşmenin “Genel kurulun görev ve yetkileri" başlıklı 23. maddesinde belirtildiği üzere, genel kurulun yetkisinde olduğunu, ortakların vereceği karara bağlı bulunduğunu, madde tadilatının da genel kurul toplantısında oy birliği ile kabul edilmiş bulunduğunu;  ayrıca; Kooperatifin tasfiyeye girmesi ve fesih edilmesinin de yine 23. maddede belirtildiği üzere genel kurulun yetkisinde olduğunu, ortakların vereceği karara bağlı bulunduğunu ifade ederek, yapılan işlemin yasalara uygun olduğunu savunmuştur.

Bu durumda, adli ve idari yargı yerleri arasında “Aydın Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğünün, S.S. Kuşadası Özkent Sitesi Konut Yapı Koope­ratifinin süresinin 30 yıl daha uzatılmasına ilişkin 01.04.2003 tarih ve MD 03/07sayılı onayının iptali istemi”  yönünden olumsuz görev uyuşmazlığının doğduğu; her iki yargı yerinde, kooperatif genel kurulu kararlarına ilişkin bir itirazın ve iptal isteminin mevcut bulunmadığı; davalı İdare tarafından verilen ve idari bir işlem niteliği taşıyan  ön izin işleminin iptalinin istenildiği;  bu bağlamda, ana sözleşme değişikliğinin Kooperatifler Kanunu'na uygun olup olmadığını denetlemenin,  sonucuna göre izin verme ya da vermemenin Bakanlığın yetkisinde bulunduğu, gerek izin isteminin reddi, gerekse kabulü yönündeki kararın idari bir karar olduğu gözetildiğinde; bu idari işlemin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde,  2577 sayılı Yasanın 2/1-a maddesi uyarınca idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle Aydın 1. İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.



SONUÇ    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Aydın 1. İdare Mahkemesi’nin 13.11.2007 gün ve E:2007/1181, K:2007/1359 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 4.6.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

—— • ——


Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS NO                 : 2012/32

KARAR NO            : 2012/122

KARAR TR             : 4.6.2012

(Hukuk Bölümü)

ÖZET        : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.

Yüklə 1,82 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin