8-) Ve enna lemesnes Semâe fevecednaha müliet haresen şediyden ve şühüba; "Gerçekten biz semâya dokunduk da onu, güçlü bekçilerle (kuvvelerle) ve şihablarla (anlamamızı önleyen ışınlarla) doldurulmuş bulduk." (A. Hulusi)
08 - Ve doğrusu biz o Semayı yokladık da onu öyle bulduk ki şiddetli muhafızlar ve şihablarla doldurulmuş. (Elmalı)
Ve enna lemesnes Semâe cinler dediler ki biz göğü yokladık fevecednaha müliet haresen şediyden ve şühüba ama onu tam donanımlı bir koruma ordusu ve tarifsiz bir göktaşı sağanağı ile dolu bulduk. Hicr/17 ve18. ayetleri ile karşılaştırmak lazım Yahudi kabalizmine bir atıf var gibi geldi bana. Çünkü Yahudi kabalizmi gaybı bilme iddiasıyla ortaya çıkıyor. Oysa ki bu imkansız. Vahyin kaynağını bulandırmak ta dile getirilebilir burada. Yani vahyin kaynağına bir şey karıştırırlar mı cinler. Bu vahyin indiği sırada bazı insanlar böyle düşünüyorlarmış. Cinler de vahy getirir diye düşünüyorlarmış. Hatta Allah resulüne mecnun demelerinin sebebi cinlenmiş demeleriydi. Yani deli değil bizde ki gibi, mecnun cinlenmiş manasına kullanıyorlardı. Ne demekti? Onun cini var diyorlardı, ona cin vahiy getiriyor diyorlardı. İşte bu tip iddiaların tümüne birden rettir bu ayetler.
[Ek bilgi; HARES, bekçi ve muhafız demek olan "hâris" kelimesinin çoğuludur. "Hadem" kelimesinin, hizmetçi mânâsına gelen "hâdim" kelimesinin çoğulu olduğu gibi.
ŞÜHÜB de "şihâb ın çoğuludur. Şihâb, esasen ateş alevidir. Nitekim, "Parlak bir ateş koru." (Neml, 27/7) âyetinde de bu mânâda kullanılmıştır. Bundan, gökte yıldız kayar gibi kayan parıltılara da isim olmuştur.