lâ nuriydu minküm cezaen biz sizden bir karşılık beklemiyoruz, istemiyoruz. ve lâ şükûra ve teşekkür de beklemiyoruz. Hem yaparlar hem de teşekkür beklemezler. Neden?
1 – Allah’ın verdiğini veriyorlar. Aslında veren Allah’tır. Onun için niye teşekkür bekleyecekler ki. Allah’ın verdiğini Allah’ın kuluna verdiler. Kendileri de Allah’ın verdiği değil mi? Allah kendi verdiğine vermiş, insan da Allah’ın verdiği değil mi? Onun için kimin teşekkür beklemeye hakkı var? Allah’ın nimetini Allah’ın kuluna veriyor.
2 – Allah karşılığını verecek. İnsandan teşekkür beklese beklemese ne olacak, insan teşekkür etmese etse ne olacak, karşılığını Allah verecek onun için.
3 – Bir şey yapmış olmamak için teşekkür beklemezler. Çünkü gerçekte veren Allah’tır, Allah bir daha verir, daha fazlasını verir. Vermeyebilir di, vermedikleri veremezler. Dolayısıyla sana da vermeseydi sen de veremezdin. O zaman vermek bizatihi teşekkürdür. Aslında sen teşekkür etmelisin. Fetekabbel minniy demelisin, yani Rabbim benden kabul et. Kabul edince de teşekkür etmelisin. Ya rabbi, lütuf buyurdun, verdiğimi kabul ettin demelisin. Onun için mü’min hem verir hem de teşekkür eder. Tatlandırıcısı budur, kâfuru budur tabir caizse vermenin.
Hani cennette sunulan içeceklerin içinde öyle bir karışım varmış ya kâfur diye, hemen biraz önceki ayette okuduk. Amellerimizin de içinde tatlandırıcılar varmış. Hem verip hem teşekkür etmek, vermeyi, zekatı, infakı, tasadduku tatlandırmak. Yani içine muhteşem bir karışım katmak.