1923 yılında kalınmıştır. Aradan geçen zaman hiç geçmemiş gibi yapılmaktadır. Oysa bu konuda muazzam değişiklikler olmuştur.
1923 yılında kalınmıştır. Aradan geçen zaman hiç geçmemiş gibi yapılmaktadır. Oysa bu konuda muazzam değişiklikler olmuştur.
Üstelik, o zaman yazılan ve imzalanan bugün eksik ve yanlış uygulanmakta veya hiç uygulanmamaktadır.
Millet konusunda “teklik” ile “birlik” aynı şey sanılmaktadır. Oysa, birincisi ikincisini ortadan kaldırır.
Tekliği bozacağı düşünülen her türlü davranış cezalandırılmaktadır. Kürtlerle ilgili olsun, olmasın (Melisa); tehlikeli olsun, olmasın (Süryaniler). Yasaklanan ve cezalandırılan, farklılıktır.
Azınlık dedin mi, bu ülkede hemen “milletin bölünmez bütünlüğü” üzerinden bölücülük akla gelmektedir. Sınıf farkı olmadan, herkeste.
Bu durumda alt-kimliğini sergileyen veya onun bu hakkını savunan herkes bölücüdür .
Fransa asimilasyoncudur, kendinde azınlık bulunduğunu kabul etmez, ama belli bir etnik grup ekseninde inşa edilmemiştir (teritoryal model). Frank yoktur. Mitterrand, 1981: “Fransa’nın kurulabilmesi için, geçmişte, güçlü ve merkeziyetçi bir iktidara gereksinme duyulmuştur. Bugün ise, dağılmaması için, siyasal iktidarın ağırlıklı olarak yerel yönetimlere bırakılması zorunlu duruma gelmiştir”.
Fransa asimilasyoncudur, kendinde azınlık bulunduğunu kabul etmez, ama belli bir etnik grup ekseninde inşa edilmemiştir (teritoryal model). Frank yoktur. Mitterrand, 1981: “Fransa’nın kurulabilmesi için, geçmişte, güçlü ve merkeziyetçi bir iktidara gereksinme duyulmuştur. Bugün ise, dağılmaması için, siyasal iktidarın ağırlıklı olarak yerel yönetimlere bırakılması zorunlu duruma gelmiştir”.
Türkiye, Fransa gibi kültürel birliğe vurgu yapmanın yanı sıra, bir de Türk etnik/dinsel kimliğine vurgu yapar.
Türkiye’de üst-kimliğin edinilmesi olanaksızlaştırılmamış ve sınırlanmamıştır: “… diyene”. Ama üst-kimlik (Türk) bireyi temsil etmez. En azından, gayrimüslimler ve Kürtler için.
Bunu kimi durumlar daha da vurgulu hale getirir:
Bu üst-kimlik işin başından beri kullanılıyor değildir.
Kürtlük bilinci başladıktan sonra bu üst-kimlik bu bilinci artırır hale gelmiştir (diyalektik etki).
Ekonomik Pazar, Kürtlük bilincinden sonra kurulmuştur.
Küreselleşme ortamında böyle devam etmek mümkün değildir
Aslında, yöntem kan değil, karmadır: “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” .
Bu Unsur olma iddiası ancak devlet ilk başta kurulurken ileri sürülür; sonradan eklemlenme olmaz.
İspanya örneği: Eklemlenme yok, yeni baştan kuruluş var .
Chosen Trauma/Mukaddes Korku kavramı.
Chosen Trauma/Mukaddes Korku kavramı.
Sevr Sendromu ve Paranoyası: Tetikleyiciler
Bütün kimlikleri altüst eden küreselleşme. Buna tepki olarak milliyetçiliğe sığınma.
Brüksel’in her yeni belgede ayrı bahane icadı (parasızlık + İslamofobi).
“Dinci” iktidarın korkutmaları
Dört Zombi: 1965-75 Kıbrıs + 1975-85 ASALA + 1985-2000 PKK + 2002AKP.
Kurucuların primus inter pares’e razı olmayışları ve 30’ların reçeteleri ters sonuç verdikçe “Vatan Gidiyor!” ve “Şeriat Geliyor!” diye panik yaratmaları.
Örnekler: Pontus Rum kurulacak. Fener Vatikan olacak. Diaspora toprak istiyor (3 T). Dönmeler ülkeye egemen. Misyonerler bizi Hıristiyan yapıyor. Emperyalist AB bizi parçalayacak. Kürtler ayrılacak. Kıbrıs elden gidiyor, sıra Anadolu’da. Vatan gidiyor, Şeriat geliyor.
Özet:
“Hıristiyan ve emperyalist Batı bizi parçalıyor”
“İslamcılar bize türban taktıracak”
“Bunlar demokrasi geldiğinden oluyor. Ordu iktidara!” .
Başbakanlık İHDK ve Raporu
Başbakanlık İHDK ve Raporu
Ekim 2004: Rapor’un içeriği
1) Dünyada Azınlık Kavramı ve Tanımı
2) Türkiye’de Azınlık Kavramı ve Tanımı, kültürel hakların durumu: Gelişmeler Lozan’ı çok aşmıştır. Lozan ihlal edilmektedir. Gönüllü yurttaş Türkiye’yi güçlendirir.
3) Türkiye’de Mevzuat ve Uygulama: Anayasa, yasaları da etkilemekte.