1—KİBİR, 2—giybet, 3—kiskançlik


Günah olmayan zanların bazıları



Yüklə 0,79 Mb.
səhifə5/11
tarix11.12.2017
ölçüsü0,79 Mb.
#34463
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

Günah olmayan zanların bazıları
Cumhurbaşkanı genel veya yerel seçim sonuçları, Futbol maçlarının sonuçları zan veya tahminleri, hava raporu zan ve tahminleri, at ve araba yarışları zan ve tahminleri gibi zanlar tahminler zararsız zanlar ve tahminlerdir.

Bildiğiniz gibi iki çeşit zan vardır. bir hüsnü zan, birde sü-i zandır.

Peygamberimiz (s.a.v.) Ramazanın sonunda, hanımları Safiyye ile mescit’de oturmuş konuşuyorlardı. İki kimse oraya geldi. onlara tebessüm edip.“ Bu benim hanımım Safiyye’dir. buyurdu. “. Yâ Resulüllah! bir kimse ne kadar sü-i zan etse de size de etmez ya.”deyince , Efendimiz (s.a.v.) “ Şeytan insanın vücudunda kan gibi akmaktadır.” buyurdu. ( Kimya’yı Saâdet 290 )
Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor.

Sizden biriniz sakın Allah’a hüsnü zan etmeden ölmesin.” Müslim Cennet 19)

Hüsnü zan beslediğimiz yani iyi sandığımız kimse, zan ettiğimiz gibi değil ise, bize bundan ötürü bir sorumluluk yoktur. çünkü biz kesin bilmediğimiz bir konuda kişilere ancak hüsnü zanda bulunabiliriz. Aksi taktirde kötü zanda bulunur isek Allah’ın emrine aykırı hareket etmiş olmakla günaha girmiş oluruz. Daha önceki sayfalarımızda bu iki konu olan, Hüsnü zan ile Sü-i zan konusuna geniş olarak değinmiştik. bak.

Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

Müslümanlar kendi aralarında konuşurlarken, ne konuşuyorlar diye onları dinlemek isteyenlerin kulağına, kıyamet günü erimiş kurşun dökülür.” ( İmam Gazali Kimya’yı Saadet sayfa 290 )
Gıybetin Kefareti
Gıybettin kefareti tövbe etmek, pişman olmakla ve helalaşmakla olur. ve ancak bu şekilde Allah ve kul hakkından kurtulur ama: aşağıda ki hadis’te perdesini yırtanların gıybeti yoktur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki:

Bir kimsenin malını ve parasını gasp eden, mal ve paranın ve dünyanın işe yaramadığı, kendi sevapları hak sahibine verilip sevabı yoksa, hak sahibinin günahları da kendisine verileceği gün gelmeden onunla helalaşın.”


Yine başka bir hadiste;

Hz. Âişe (r.a) ha bir kadın için, uzun dillidir. Deyince, Resulüllah (s.a.v.)

Bir gıybet ettin, o kimseden helâlık iste,”buyurdu.

Başka bir hadiste şerifte bildiril di ki:

Bir kimse bir kimseyi gıybet ederse, Allahü Teâlâ’dan ona afv ve mağfiret dilesin.” (Bu üç hadis de, Kimyayı Saâdet Sayfa 438 alındı.
Bir hadis de Enes (r.a.) rivayet ediyor.

Gıybetini yapmış olduğun kimsenin gıybetinin kefareti, onun için istiğfar, edip af talep ( Dua) etmenliğindir.” ( İbni Ebi Dünay. İhyêi ulüm’id-Din sayfa 374 )


Bazıları bu hadisi Şerif’den mağfiret dilemenin kâfi geldiğini, helalaşmaya lazım kalmadığını zannettiler.

Diğer sözlerin delili ile yanıldıkları anlaşılır. İstiğfar yani mağfiret dilemek, hayatta olmadığı zaman olur. o zaman onun için istiğfar etmelidir.

Helâlaşmak ise, tevâzu ve pişman olarak huzura çıkıp, yanıldım, yalan söyledim. Beni affet demekle olur. affetmezse, onunla güzel sözler konuşmalı, bağlılığını, sevdiğini bildirmeli, yalvarmalı gönlünü almalı ve helal ettirmelidir. Yine helal etmezse, hak onundur. Fakat bu hareketleri sevap olarak yazılır. Ve belki de, kıyâmet günü onun karşılığı olur. afvetmek hepsinden iyidir. Bizden öncekiler öyleleri vardı ki, helal etmediler ki, bizim amel defterimize bundan daha iyi sevap yoktur. ama affetmenin sevâbı, onun sevabından daha üstündür. ( Kimya’yı Saâdet )
Bazı riyakar kimse, bazen, gıybetini yaptığı kimseden nefsinin muttaki olduğunu göstermek için helalık ister. Halbuki içinde, gıybetten dolayı, pişmanlık diye bir şey yoktur. binan aleyh, böylece ikinci günah işlemiş olur. ( İma Gazali Kimya’yı Saâdet )
Ebu’l- Leys Semerkandi Hz. Tenbihü’l –Gafilin kitabının 231-231ci sayfaların da konuyla ilgili şöyle demiştir.

Gıybet eden kimsenin, çekiştirdiği kimseden helâllık almaksızın, tevbesinin kabul edilip edilmeyeceği konusunda âlimler tarafından farklı görüşler illeri sürülmüştür.

Bazı kimseler, karşı taraftan helalık almaksızın yapılan tevbenin câiz olacağını söylerken, bazı âlimler de; “ Çekiştirilen kimse hakkını helal etmedikçe gıybet edenin yapacağı tövbe caiz olmaz “ demişlerdir.

Bu meseleyi ikiye ayırmak gerekir: eğer söylenen söz, arkasından çekiştirilen kimsenin kulağına varmış ise gıybet eden kimse karşı tarafın helâlığını almak zorundadır.

Buna karşılık söylenen söz, karşı tarafın kulağına varmadı ise gıybet eden kimse, Allah Teâlâ’ dan onun için af dilemeli ve içinden bir daha gıybet etmemeye kesinlikle karar vermelidir.



Örneğin: sevmediğimiz siyasi parti lider ve yöneticilerinin çok zaman gıybetlerini yapıyoruz bu gıybet onların kulaklarına gitmez gibi düşünüyorum, işte yukarıdaki açıklama bunu kast ediyorum ve gıybet eden kişi AllahTeâlâ’ya tövbe edip bir daha gıybet etmemesi gerekir. En doğrusunu Allah Teâlâ bilir.
Hasan Basri Hz. buyurdu : Gıybetçiye gidip helalık istemek değil de sadece günahının affını Allah’tan istemek kâfi gelir.

Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurmuştur.

Gıybetini yapmış olduğun kimsenin gıybetinin kefareti, onun için istiğfar, edip af talep etmekliğindir.” ( İbni Ebi Dünay. İhyêi ulüm’id-Din sayfa 374 )
İslam büyüklerinden Hz. Ömer diyor ki : “ Allah’ı çok anın, o derde davadır. İnsanlara dil uzatmayın, çünkü o hastalıktır. İbadet konusunda Allah’tan başarıların güzelini dileriz. “
Seleften bazıları helâl etmezdi. Said bin Müseyyeb derki:Bana zulmedeni helal etmem!

İbni Şirin der ki : Ben gıybetimi yapana gıybeti haram etmemişim ki, kendisine helal edeyim. Muhakkak Allah ona gıybeti haram etmiştir. Ben ise hiçbir zaman Allah’ın haram ettiğini helal edemem.

Eğer desen o halde Resulüllah’ın : “ Helalık istemesi uygundur.” Şeklindeki sözünün manası eğer Allah’ın haram kıldığının helal edinilmesi mümkün değilse, nedir?

Cevap olarak deriz ki: Resulüllah’ın maksadı zülmü affetmektir. Yoksa haramı helale çevirmek değildir.

Sonuç olarak: gıybetçiyi affetmek daha faziletlidir.


Hasan Basri buyurmuştur ki: Ümmetler kıyamet gününde, Allah ‘ın huzuri ilâhisine diz çöktükleri zaman çağrılırlar : “ Kimin Allah nezdinde ecri varsa ayağa kalksın! o zaman ancak dünyada halkı affedenler ayağa kalkarlar

Bir kimse Hasan-ı Basri Hz. lerini gıybet etti. Hasan-ı Basri Hz. leri o kimseye bir tabak hurma gönderip,

“ Duydum ki ibadetlerini bana hediye etmişsin. Ben de karşılık olarak bir şey vermek istedim. Ancak bu kadar hurmam vardı. Hepsinin karşılığını veremediğim için özür dilerim.” dedi.


Ve ibn-i Mübarek Allah ondan razı olsun şöyle dediğini rivayet ettiler.

“ Eğer birisini gıybet etseydim anne ve babamı gıybet ederdim; çünkü sevaplarıma en lâyık onlardır.” ( Sevaplarım onlara gitsin, yabancıya gitmesin)


Tabi ki, Yüce Allah Teâlâ dilerse tüm günahları affeder.

Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

De ki, “ Ey kendi aleyhine haddini aşmış kullarım. Sakın Allah’ın Rahmetinden ümit kesmeyiniz. Çünkü Allah tüm günahları.Affeder. Hiç şüphesiz, O affedici ve merhametlidir.” ( Zümer süresi ayet 53 )

Nitekim Yüce Allah Teâlâ El- A’raf süresinin 199. ayetinde şöyle buyurmuştur. “ Affetmeyi şiar edin, mârufu emret ve cahillerden yüz çevir.”

ALLAH’ın Resulü (s.a.v.) da buyurdu: Ey Cebrail! Âyette nâzil olan şu “af “ ne demektir?

Cebrail buyurdu. : “ Muhakkak Allah sana zulmedeni afv etmenliğini emrediyor. Sıla-yı rahim yapmanı ve seni mahrum edeni, mahrum etmeyip vermeni sana emir ediyor.

Hz. Enes (r.a.) rivayet ediyor. Bir gün Peygamberimiz (s.a.v.) oturuyordu, tebessüm ediyordu. Hz. Ömer (r.a.) “ Ya Resulüllah! annem babam sana feda olsun, niye gülüyordun?

Buyurdu ki: Ümmetimden biri âlemlerin Rabbinin huzurunda diz çökmüş: Ya Rabbi, benim hakkımı ondan al, bana zülüm etmiştir. Hakkımı isterim diyor.



Allah Teâlâ diğerine: bunun hakkını ver buyurur.

Yâ Rabbi benim iyiliklerimi sevaplarımı hasımlarımın hepsi aldı, bende hiçbir şey kalmadı.

Allah Teâlâ mazluma: hiç sevâbı kalmadı der.

Ya Rabbi günahlarımı ona yükle, der. böylece günahları ona verilir. Yine zulmü bitmez.”

Sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ağladı ve buyurdu ki.

Bu her kesin, üzerindeki yükünü kaldırılmasını istediği büyük bir gündür. Sonra Allahü Teâlâ kendisine zulüm olunana:

Bak bakalım ne görüyorsun? der. Yâ Rabbi, gümüşten şehirler, altından köşkler görüyorum. Hangi Peygamberin, hangi sıddık’ın yâhud ( veya ) hangi şehid’in olduğunu bilmiyorum der.

Allahü Teâlâ Bunlar satılıktır. Buyurur.

Yâ Rabbi bunların kıymetini ( bedelini) kim verebilir? der.

Allahü Teâlâ, sen verirsin buyurur.

Yâ Rabbi ben bunu ne ile alabilirim? der.

Allahü Teâlâ, din kardeşini affetmekle buyurur.

Yâ Rabbi onu affettim der.

Allahü Teâlâ kalk elinden tut ve ikinizde cennete giriniz. buyurur.”

Bazı bilinçsizler kendi aralarında şöyle konuşurlar, ben buna çok şahit oldum sizleri bilmem, şöyle derler. Allah Teâlâ kul hakkı birisinde varsa onu af edemiyor. Bu ne kadar haşimce bir ida ve sohbet, Yüce Rabbimin kim yetkisini kısabilir, kimin haddine. Bir kul Allah Teâlâ’ya şirk koşmuşsa, o kul ölmeden önce tövbe ederse af ediyor da, bir kul hakkını nasıl af af edemiyor? İşte yukarıdaki hadisi okuduk, Allah Teâlâ alacaklı kişiye mükafat vererek diğer kulunu af etiriyor, Rabbim dilerse af edemez olmaz diye bir şey yoktur bir kayda yoktur.yeter ki O istesin.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v.buyurdu: “ Allah’tan korkunuz ve Müslümanları barıştırınız. Zira Allahü Teâlâ kıyamet günü Müslümanların arasını bulur onları barıştırır. “. ( Bu Hadisi şerif İmam-ı Gazali’nin Kimyayı Saâdet kitabından sayfa-288- 289 .)

Hasımları / kul hakkı alacağı olanı helal ettirme namazı:



Hasımların hakkını ödemek onların helalığını almak için kılınacak namaz dört rikâttır. hepsi bir selamla şöyle kılınır:

1.Rekat,Bir Fatiha, 11 kere ihlas süresi,

2. Rekat, bir Fatiha. On kere ihlas süresi, üç kere kâfirun süresi. (bilmiyorsan onun yerine ihlas süresini oku.)

3. Rekat’e bir kere Fatiha süresi, on kere ihlas süresi, bir kere tekâsür süresi.

4. Rekat’e bir kere Fatiha,on beş kere ihlas, bir kere ayetül-Kürsü.

Bundan sonra kıldığı namazın sevabını hasımlarına, kendisine hakkı geçenlere bağışlar. Yüce Allah Teâlâ dilerse.. hasımlarını razı etmekte kendisine yarımcı olur. Bu namaz sayılacak yedi vakitte / zamanda kılınabilir. 1- Recep ayının ilk gecesinde. 2- Şaban ayının on beşince ( Beraat kandili) gecesinde. 3- Ramazan ayının son cumasında. 4-Ramazan bayram gününde, 5- Kurban Bayramı gününde 6- Arefe gününde, 7- Aşure gününde kılınır. ( Abdulkadir Geylân-i Hazretlerinin Gunyet’üt Talibin kitabının sayfa: 1016 )
Müslüman, müslümanın ayıplarını ve gizli şeylerini örtmelidir.
Hadisi şerifte:

Efendimizin Müjdelediği Mükaffat

Bu dünyada Müslümanların hallerini örtenlerin, günahlarını Allahü Teâlâ kıyamette örter buyurmaktadır. Bu Hadisi şerif İmam-ı Gazali’nin Kimyayı Saâdet kitabından sayfa- 289 .)

Yüce Allah Teâlâ şöyle buyuruyor.

Öfkelerini yenenler ve insanların kendilerine karşı olan kusurlarını affedenler. Allah iyilik yapanları sever. ( Âl-i İmrân süresi ayet: 134 )

…..

------------------------------------------------------------------------------------------------

>>Ey Muhammed !.. De ki: Haset ettiğinde kıskancın kötülüğünden sana sığınırım.<< (Falak Süresi Ayet; 5 )

KISKANÇLIK--- ( H a s e d )

-----------------------------------------------------------------------------:

Yüce Allah buyuruyor :

Yoksa, onlar Allah’ın lütfünden verdiği nimetlerden dolayı insanları kıskanıyorlar da haset mi ediyorlar?” (Nisa Süresi Ayet 54 )

Kısacası : Kıskançlık,Hased / Çekememezlik, nedir,

Kıskanç kişi benim her şeyim olsun veya en iyisi benim olsun, en güzeli benim olsun, her kes bana muhtaç olsun, her kes beni konuşsun, başkası onu överse çok hoşuna gider, hep öğünmek ister.

Çünkü: Kıskanç kişi, o kıskandığı kişinin Evini, arabasını, malını, işini, aşını kıskanır,

Kıskandığı / haset ettiği o kimsenin, iyiliklerine üzülmek, onun üzüldüklerine ise sevinmektir. ona, bir bela gelmesini ister, onunla konuşmaz ona aşağılık gözü ile bakar her fırsatta hakaret eder. dedikodusunu ve gıybetini yapar, kendisini hep haklı görür, kıskandığı kişiye o kadar nefret eder ki selam bile vermek istemez, her oturuşta / toplantılarda onu küçük görür veya elinden gelinceye kadar onu küçümsetir..

Kıskançlık öyle bir şey ki, az veya çok, komşu, komşuyu, Müslüman Müslüman-ı, akraba- akrabayı, arkadaş arkadaşı, kardeş kardeşi her nedense bazı insanlar bir birlerini kıskanır.

Her nedense bazı insanlar kıskanır dedik ama kıskanmanın tek nedeni var inanç veya iman zayıflığı.

Hasan’dan rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyurmuştur.

>Ateş odunu nasıl yakarsa kin ve kıskançlık da iyilikleri öyle yakar.”

( Buhari Tebihhü’l Gafilin, ve İbnii Hıbban Tergib ve terhib 5 /447 )
Çok, çok Dikkat,İlk işlenen günahlar kıskançlıktan başlamıştır.
İslam Büyüklerinden bir zat der ki :

Kıskançlıktan sakınınız. Çünkü kıskançlık gerek göklerde ve gerekse yer yüzünde Allah Teâlâ’ya karşı gelmeye ilk yol açan günahtır.”

1- Bu zatın: “ Gökte Allah’a karşı gelmeye ilk yol açan günah” dan kastı,

şeytan olayıdır. Bilindiği gibi şeytan, Hz. Adem’i –Selam onun üzerine olsun—kıskandığı için “ Beni ateşten . O’nu ise topraktan yarattın!” diyerek Allah’a secde etmek istememiş ve bu kıskançlığı yüzünden Allah Teâlâ’nın lanetine uğramıştır.

2- Bunun yanında kıskançlık yüzünden yeryüzünde Allah Teâlâ’ya ilk karşı gelen kimse Hz. Adem’in oğlu Kabil’dir. Bilindiği gibi Kabil kıskançlık yüzünden Kardeşi Habil’i öldürmüştü,


Bu hususta Yüce Allah şöyle buyuruyor:

>>Onlara Adem’in iki oğlunun gerçek olan hikayesini anlat. Hani her ikisi de birer kurban sunmuşlardı. da birinin kurbanı kabul edilmiş, fakat öbürününki kabul edilmemişti. Bunun üzerine ( Kurbanı kabul edilmeyen ) :

“Seni mutlaka öldüreceğim “ dedi. Beriki de: “ Allah sadece takva sahiplerinkini kabul eder.” dedi.”(Maide süresi Ayet 27 )

Ey Müslüman Kardeşim!
İyi bil ki ötekini berikini kıskanan kimseyi şu felaketler bekler.

1- Kıskançlık ibadet ve teatin / kulluk / görevin sevabını giderir.


Bu hususta Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyuruyor. Rivayet eden Ebu Hüreyre:

>>Birbirinize kin beslemeyiniz, birbirinize sırt çevirmeyiniz, dünyalık için birbirinizle yarışa girmeyiniz. Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz.”

( Buhari,Müslim, Ebu Davud, Tirmizi Cemiü’s-Seğir )

İşte biz bu zamanki insanların en büyük eksiklikleri, biz biri birimize sırt çeviriyoruz,dünyalık için biri birimizle yarışa giriyoruz, ve ne yazık ki, biri birimizle kardeş olamıyoruz kardeş olsaydık, inanın şimdi savcı ve hakimler işsizlikten makamlarında boş, boş oturacaklardı, ceza evleri de bon boş olacaklardı, binlerce polis yerine yüzlerce polis yeterdi, ama ne yazık ki, ne sözde, nede özde kardeş olamıyoruz. Kısacası Efendimizin yukarıdaki hadisinde birleşemiyoruz.


2- Kötülükler, çirkinlik işlemeye sürükler. Çünkü kıskanç kimse dedi-koduyu, yalancılığı, sövüp saymayı alışkanlık haline getirmiştir.

Bu hususta Efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyuruyor:

>>İnsanlar birbirlerine karşı çekememezlik ve kıskançlık göstermedikleri sürece daima hayır üzeredirler .<<buyurmuştur. (Dürret-ül Vaizin )
3- (Kıskançlık ) Peygamberin şefaatinden mahrum eder.

Bu hususta efendimiz (s.a.v. ) şöyle buyuruyor;



>> Hased çeken, koğuculukeden, gaip den haber verenler benden değil, ben de onlardan değilim.<<
Bu hususta Yüce Allah şöyle buyuruyor :

>>Mü’min erkek ve kadınları işlemedikleri bir fiilden dolayı incitenler şüphe yok ki iftira etmiş ve apaçık günah yüklenmiş olurlar.<<(Ahzap Süresi Ayet:36 )

***

4- Kıskanç kimse cehenneme gider. Bu hususta Peygaberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor;



>>Şu altı kimse hesaba çekilmezden önce cehenneme girip bir yıl orada kalacaklardır: dinleyenlerden biri , “ Ey Allah’ın resulü , onlar kimlerdir. ? diye sorunca

,Peygamberde o kimseleri şöyle sıraladı:



a)Zorba / zülüm yapan devlet adamları :

b) Araplar Irkçılık ve kabilecilik yüzünden.

c) Büyüklük taslayanlar :

ç) Tüccarlar hile yüzünden,:

d) Bilgisizliğini kabul etmeyen kuru cahiller:

e) Alimler kıskançlık yüzünden.
Az veya çok dünyaya düşkün alimler biri birlerini kıskanırlar.

Buna göre âlim, ahret kazanma amacı ile ilim öğrenmelidir. Çünkü alim ilmi ve ahreti kazanmak amacı güderse, ne kendisi başkasını kıskanır ve ne de arkadaşları kendisini kıskanırlar. Fakat dünya uğruna ilim öğrenirse, o zaman başkasının ilmini kıskanır.(Tenbihü’l-Gafilin 247 )


Yoksa, onlar Allah’ın lütfünden verdiği nimetlerden dolayı insanları kıskanıyorlar da haset mi ediyorlar?” (Nisa Süresi Ayet 54 )
5- Yüce Allah biz kullarına lanetlik şeytanın kötülüğünden kendisine sığınmamızı emrettiği gibi haset edenin de kötülüğünden, Allah Teâlâ’ya sığınmamızı emrediyor.

Bu hususta da Yüce Allah şöyle buyuruyor:



>>Ey Muhammed !.. De ki: Haset ettiğinde kıskancın kötülüğünden sana sığınırım.<< (Falak Süresi Ayet; 5 )
Bu konuda Efendimiz ( s.a.v.) şöyle buyuruyor:

>>İhtiyaçlarınızı giderilmesi için büyük bir gizlilik içinde Allah’tan yardım dileyin, Çünkü Allah’ın verdiği her nimet başkaları üzerinde kıskançlık doğurabilir.”

***


6- Kıskançlık kişiyi boş yere gam keder ve yorgunluk yükler. günah’a düşmesi (yani üstelik ağır günaha düşmesi de kaçınılmazdır.)
7-Kıskançlık kalbi kör eder. Hatta o kadar ki, kıskanç kimseler Allah’ın kesin hükümlerinden bile bir şey anlayamazlar. Bu konuda ebu süfyan şöyle diyor. “ Haset olma ki, anlayışın artsın. “
8- Kıskanç kimse hiçbir alanda başarılı olamaz, Ne istediğine kavuşabilir, nede düşman karşısında Allah’ın yardımı erişir. Her şeyde tam bir mahrumiyet ve rezaletle karşılaşır.
Ebu Hüreyre r.a. Rusulüllah (s.a.v. ) şöyle buyurduğunu rivayet etti.

>>Kulun kalbinde, iman ile kıskançlık bir arada bulunmaz .<

(İbn Habban,sahi’nden,ve beyhaki rivayet etmişlerdir. Tergib ve Terhib. Cilt 5, sayfa: 447)

Önemli Not:

Bunu okuyan her Müslüman, ferdi / kişisel olarak en az iki dakika Tefekkür etsin.

İsterseniz, Tefekkür için ip ucu vereyim.

Yukarıdaki hadis açık, açık şöyle buyuruyor, imanla kıskançlık kalpte bir arada bulunamaz veya olamaz. Kıskançlığın ne kadar önemli ve tehlikeli olduğu aşikardır. Kısacası ben şöyle anlıyorum aşırı kıskanç veya kıskanç olan imanını sorgulamalıdır.

Tabiî ki bazı yerde, mesela, takvada iyiliklerde kıskançlık yapılmalıdır önümüzdeki sayfalarda tekrar konuya değineceğiz. Ama, siz tefekkürü çok yönlü düşünebilirsiniz.
İslam büyüklerinden biri diyor ki :

Kıskanç kimse hiçbir zaman başarı kazanamaz. (Tarikat-ı Muhamediye )
Zübeyr ( r.a. ) Resulüllah (s.a.v. ) şöyle buyuruğunu rivayet etti :

>>Sizden önceki toplumların kıskanma ve öfkelenme hastalıkları size de sirayet etti. Öfkelenmek tıraş etmek demektir. Fakat saçı tıraş eder demiyorum. O, dini tıraş eder ; kökünden kazır.<<( Bezaar ceyid isnadla Beyhaki, Tergib ve Terhib 5 / 449 )


İslam Büyüklerinden biri diyor ki :

Şu üç şey bütün kötülüklerin anasıdır.


1-Kıskançlık :

2-Sonu gelmez istek ve ihtiraslar :

3-Büyüklük taslamak :

İbni Ömer’den rivayetle Peygamber efendimiz (s.a.v. )şöyle buyuruyor.



>>Birbirinizle musafaha yapınız ki, kalplerinizden kin duyguları yok olsun.<<

(Cemiü’s-Seğir İbni Adiyy el-Kamil’linden)


Başka bir hadiste şöyle buyuruyor:

>Birbirinizi affediniz ki, aranızdaki kin ve düşmanlık kalksın.<(Bezaar’dan Cemiü’s-Seğir )


Sana kötülük yapana, iyilik yapmandan daha büyük fazilet yoktur. bunu

yapamasan bari kötülük yapanı affet.çünkü affın fazileti çok büyüktür.


Efendimiz (s.a.v. ) Buyuruyor ki :

>>Mümin Kindar olmaz.” (Kimya-yı Saadet )

***

Bir de iyilik yapanlarla kötülük yapanların durumuna bakalım.

1- Kendisiyle mücadele edene, Ona, iyilik etmeli ve daha yakın olmalı, güler yüz göstermeli, ona, kin beslememelidir. Bu sıdıkların derecesidir.

2-İyilik yapmasa da, asla kötülük yapmayı da caiz görmez ve kötülük yapmaz, (aradaki kırgınlığı hasedi kini )kaldırmaya çalışır hep hoş görüşlü güler yüzlü davranır. Buda zahidlerin ve Salihlerin derecesidir.

3- Kötülüğe, kötülük, fenalığa, fenalık yapan. Bu ise fasıkların ve zalimlerin derecesidir.

Amr. Oğlu Abdullah ( r. a. ) şöyle anlattı .

“Ya Resulallah! hangi insan daha faziletlidir?diye soruldu:

Resulüllah (s.a.v. )

Temiz kalpli ve doğru sözlü olanlar, buyurdu : Ashap :
“Doğru sözlü biliyoruz, temiz kalpli nasıl oluyor? “dediler.

Resulüllah (s.a.v. )

Kalbi kıskançlık, kin, kötülük ve günahtan temiz olup, Allah’tan korkan kişidir.” buyurdu. (İbni mace.Beyhaki. Tergib ve Terhib, cilt 5 sayfa 453-454 )

***


Başka bir hadis de:

Kulun kalbinde, iman ile kıskançlık bir arada bulunmaz.”(Tergip, ve Terhip,5 / 447)


H İ K A Y E
Hz. Musa Peygamber (a.s.) Turi Sinaya Rabbimizle Kelam etmeye giderken, bir oduncu Hz. Musa’ya rastlar, ve şöyle der.

Ya Musa Sen Rabbimize kelama gidiyorsun benim için şöyle de, oduncuyum ben yaşlandım, artık odunları sırtımla taşıma imkanım yok çok zorlanıyorum. Bana yardım etsin bir eşek alayım da odun taşıyıp evimin nafakasını çıkarayım.

Hz. Musa Peki der senin arzını Rabbimize ileteceğim.

Hz. Musa Rabbimizle gerekli kelamı yaptıktan sonra, şöyle der. Ya Rabbi Sen her şeyi biliyorsun görüyorsun ve duyuyorsun, Sana konuyu anlatmaya gerek yok, ben o oduncuya ne söylüyeyim.

Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: o oduncu komşusuna bir eşek istesin ben ona iki eşek almayı yardım edeyim.

Hz.Musa Turi Sinadan dönünce oduncu önünü keser, benim Rabbim benim için ne buyurdu.

Hz. Musa şöyle der. Rabbimiz buyurdu ki, sen komşuna bir eşek almasını bir eşeği olmasını iste Rabbimiz sana iki eşek alma gücünü verecektir.

Oduncu der ki, hayır o komşumun eşeği olmasın ben de eşek istemiyorum halime razıyım der.


Değerli okuyucular kine bakın, kıskançlığa bakın, sanki şimdi öyle kişiler yok mu zan ediyorsunuz?


Ağzımızdan çıkanı Kulağımız duysun:
Bazen kendisini veya dinini bilmez gafil kişiler şöyle der. o var ya o siz onu tanımazsınız, o ne maldır ben söz veriyorum o kişi cennete giderse ben o cennete gitmem ve ben o cenneti istemiyorum. Bunu diyen bir adam dinden çıkar bunun tartışması bile olmaz.

Çünkü: Yüce Allah Teâlâ bir kuluna layık bulup cennete karar vermişse bir lütuf ve ihsan etmiş ise, bir mükafat veya ceza vermiş ise kimin haddine ki, O’na karşı gelsin biz kimiz ki, Allah Teâlâ’nın almış olduğu kararı itiraz edelim veya karşı gelelim hadimiz midir.

Sen cenneti istemiyorsan hadi git cehenneme, sanki cehennemde yer mi yok. Sen kendi kendine ateşe atıyorsun dinden çıkıyorsun.



Yüklə 0,79 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin