2 nolu alt komisyon tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 2,59 Mb.
səhifə18/37
tarix07.01.2019
ölçüsü2,59 Mb.
#90806
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   37

  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Teşekkür ediyoruz değerli arkadaşlar, ağzınıza sağlık.

  • Buyurun.

  • BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ben bir kere çok teşekkür ederim. Sayın Bilal Erişoğlu, Sevgili Kardeşim bir şey söyleyeceğim. Şunu unutmayın, burada dört tane ayrı parti grubu bulunuyor. Bu partilerin anayasa yapma veya anayasanın içeriği konusunda tabii ki aynı fikirleri yok. Şimdi, biz de bunları tartışıyoruz, yani işte bir alan temizliğinin yapılması Türkiye’de insanların inandırılmasından tut, 12 Eylül Anayasası’nın ve bugüne kadar getirilen anayasaların belli bir küresel diyelim veya neyse sermayenin bir direttiği yönünden düşünenler de var. En azından ben böyle düşünüyorum. Amma velâkin sizlerden, yine arkadaşlarınıza söyleyin, yeni bir anayasa yapıyorsak, mutlaka ve mutlaka bu bize kelime aralarında aldığım konudaki değerlendirmelerinizi daha net maddeler hâline dönüştürmeye gayret etsinler.

  • Şöyle zannetmesinler: Yani, biz burada dördümüz de aynı konuda, her konuda aynı fikirdeyiz ve de örneğin tabipler konusunda, bugün sağlık konusunda getirilen bütün düzenlemelerde hemfikiriz, dolayısıyla ortadan kaldırılmaya çalışılan bir meslek özerkliği konusunda zaten üstümüze düşeni de yapacağız… Böyle bir anlayış sakın arkadaşlarınızda olmasın. Biz bu konuda aynı görüşlerde filan değiliz. Ama buradan ortak, Türk toplumu, Türk milleti için, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği için ortak bir anayasa nasıl çıkartırız, bunun peşindeyiz.

  • Şimdi bu konuda sizlerin, sizin gibi meslek kuruluşlarından gelecek her ne kadar işlevsizleştirildiğinizi düşünseniz veya biz de düşünsek veya ben de düşünsem veya hepimiz de düşünsek veya düşünmesek de ortadaki gerçeklerden kaynaklanan bir şey de siz tabiplerin, siz Tabipler Birliğinin görüşlerini yansıtacaksınız. Biz de o zaman diyeceğiz ki bak toplumda bu kadar önemli kuruluşlardan böyle değerlendirmeler de geliyor. İşte bakın, en azından ben söyleyebileceğim veya bak aynı görüşleri paylaşan arkadaşlar da var. Bu maddelerin böyle olmasını istiyorlar. O yüzden arkadaşlarınıza söyleyin, bu maddelerde… “135” dediniz, “yüzde 10 barajı” dediniz, “sağlığın kamusal bir sorumluluk olduğu yönünde bir şeyler yapılmalı” dediniz yani “mesleki karar alma özerkliği hem de bir örgütsel özerklik” dediniz. Ama bunları, sizler, birer anayasa düzenlemesi, olmayan bir düzenlemeyi yenilemek ya da olan bir düzenlemeyi yeni baştan yazmak yönünde ve başta söylediğiniz gibi de bu 24 Ocak Kararları’nın devamı değil, işte lafın gelişi söylüyorum, 2012’de Türk toplumu için geçerli bir düzenleme olduğunu düşünerek yapmanızda ve bize önermenizde yarar olduğunu düşünüyorum. Sizden istirhamım, böyle bir şeyi arkadaşlarınızla da paylaşın ve bizlere yansıtın bunları.

  • Son olarak şunu söyleyeceğim: Bakın dalgasız denizde anayasa maddesi yazmak çok kolay. Yazmasan ne olur? Zaten orada vardır. Önemli olan dalgalı bir denizde, herkesin aynı şeyleri paylaşmadığı ve kimilerinin yanlış da olsa bugüne kadar gelen anayasaların bir bölümü küresel sermayenin direttiği anayasalardı diyen, yanlış da olsa bir ülkede yok bakalım, emekçiler, yoksullar veya neyse toplumun önemli bir bölümü bugüne kadar bu nimetlerden yeterince yararlanamamış, nimetlerin paylaşımı için yeni bir anayasa diyenlerin de nasıl bir madde önerdiğini muhakkak görmemiz lazım diyorum. O yüzden arkadaşlarınıza, yönetim kuruluna da sevgilerimizi söyleyin ama mutlaka bazı konularda ek şeyler, en azından maddesel bazda biz hâlâ sizden birtakım şeyler istiyoruz ve söyleyin onlara da yani bir sıkıntı içinde olabilirler ama biz de zannetmeyin ki bu konuların hepsinde hemfikiriz. Tabii ki böyle olacak, demokrasi de bu, aynı konularda biz de diyoruz ki mutlaka bir yol temizliği yapılmalı diyen var, hayır diyen var, yapalım diyen var, şu kadarını yapalım diyen var, dolayısıyla biz onları aramızda tartışıyoruz. Ama zaten küstük, bu yüzden madde getirmedik demeyin. Mutlaka maddeleri önerin diyorum.

  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Teşekkür ederiz Süheyl Bey.

  • Hocam buyurun.

  • TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ben de çok teşekkür ediyorum. Yalnız anayasa meselesiyle ilgili değil daha evvel Türkiye’nin bütün sorunlarıyla ilgili yapılmış olan fikri çalışmalarının bir sonucunu veya vardığınız noktayı bize psikolojik alt geri planıyla birlikte ilettiniz. Bu bakımdan teşekkür ediyorum. Söylediklerinizin önemli bir bölümüne katıldığımı da ifade ediyorum.

  • Yalnız benim şimdi size bu konuda bir görüş de bildirin demiyorum ama söylediklerinizin arasında bir cümle var, o cümlenin bizi karşılaştırdığı durum ve ona göre ne yapabileceğimiz konusunda teorik bir yaklaşım olacak. Dediniz ki: “1982 Anayasası’nın dinamiği 1980 24 Ocak kararlarıdır.” Bu dinamikler değişmeden sizin kafanızda geçen ki bizim büyük ölçüde katıldığımız bölümleri de olabilen bir yeni anayasanın yapmanın mümkün olmadığını ifade ettiniz. Bu sizin söylediğiniz tarihten bu tarafa tam otuz iki yıl geçti. 24 Ocak 1980’de Türkiye uluslararası platformdaki ekonomik ve siyasi gelişmelere belki ciddi bir adım atarak dâhil oldu. Hâlbuki o yaklaşık otuz yıl evvel başlamış olan bir süreç. Şimdi o süreçten biz dâhil olduğumuzdan bu tarafa da otuz iki yıl geçti. Bu süreçte bütün dünyada, yalnız Türkiye’yi değil dünyadaki bütün toplumlara o döneme nazaran çok daha fazla nüfuz etti. Yani özellikle 1990’ların başındaki birtakım siyasi ideolojik değişmelerden sonra bu söylediğimiz dinamik, dünyada daha fazla ülke ve topluma yayıldı.

  • Şimdi bunu nasıl çözeceğiz yani 1982 Anayasası’nın dinamiğinin dışında Türkiye’nin ihtiyaçlarına, evrensel hak ve özgürlüklere, hukuk sistemine uygun bir anayasayı yapmak öyle zannediyorum ki kolay bir görev değil. Bunu sizi eleştirmek için, sizin söylediğinizi şey yapmak için değil sizin değindiğiniz noktayla ilgili içinde bulunduğunuz şartları ifade etmek için söylüyorum. Bu önemli bir konu ancak haddim olmayarak bir şey daha söyleyeceğim.

  • Türkiye’deki bütün bu gelişmelerden, mesleğinizle ilgili olan veya olmayan, sizin meslek grubunuzun bir bedbinlik, bir küskünlük, bir kayıtsızlık psikolojisi içinde olduğunu ifade ettiniz. Buna ben saygı duyuyorum ama o zaman hep beraber bırakalım bu işi, varacağı yere varsın. Arkadaşlarınızı biraz motive edin. Peki, bu söylediğimiz mücadeleyi doktorlar yapmayacaklar, avukatlar yapmayacaklar yani Türkiye’nin belli bir eğitim düzeyinde olan, Türkiye’nin sorunları konusunda eski tabirle fikri imal eden, düşünen kişiler ben bedbinim, işte bilgisayarda tıklayamam, bunu böyle yaparsam ne olur, şunu şöyle yaparsam ne olur derlerse, Sayın Başkanım, biz bu mücadeleyi kimle yapacağız?

  • BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Zaten Parlamento da yapmıyor, o zaman TÜSİAD ve MÜSİAD yapar!

  • TUNCA TOSKAY (Antalya) – Kiminle yapacağız? Tabandan bize bir şey gelmesi lazım o istikamette, görüntü gelmesi lazım. Açıkça söyleyeyim: Onlar böyle olacak, diğer kesim öyle olacak, diğer kesim öyle olacak, ben siyasetçi olarak yaklaşık yirmi yıldır, yirmi bir yıldır siyaset yapıyorum, ben kime dayanarak siyaset yapacağım? Yani doktorlarımız benim arkamda durmazsa, avukatım benim arkamda durmazsa, esnaf ve sanatkârım benim arkamda durmazsa, TOBB üyesi benim arkamda durmazsa, en azından belli konularda durmazsa biz bunu nasıl değiştireceğiz? Ondan sonra siyasetçiden bir şey beklemeye hakkımız olur mu olmaz mı, bunu bir konuşmamız lazım. Yani bunu eleştirmek için söylemiyorum.

  • TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ BAŞKANI DR. ERİŞ BİLALOĞLU – Benim anlattığım yanlış anlaşılmışım.

  • TUNCA TOSKAY (Antalya) – Hayır, ben çok daha başka bir şey söylüyorum. Sizin anlattığınızın dışında bir şey söylüyorum. Hiç kimsenin bedbin olmaya, ümit kesmeye hakkı yok bu Türkiye’de. Doktorlarımız Türkiye’nin sosyokültürel ve ekonomik olarak, teorik anlamda daha etkili olan ve belli bir düzeyde yaşayan ve gören, Türkiye’yi irdeleyen insanlarımız. Sizler böyle kabuğunuza… Sizi söylemiyorum, siz bu örgütün yöneticileri olarak büyük bir gayret içerisinde olduğunuzu ve bize aktarıyorsunuz psikolojiyi. Ama o zaman ben Antalya Milletvekiliyim yani oturacağım işte Torosların arasında sıkışmış, geçimini sağlamakta büyük sıkıntısı olan Gündoğmuş’taki yalnız köylüyle mi bu mücadeleyi götüreceğim? Ne yapmamızı öneriyorsunuz bize o zaman? Ne olur bunu bir hasbıhâl olarak kabul edin.

  • TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ BAŞKANI DR. ERİŞ BİLALOĞLU – Ben sizinle görüşlerimizi paylaşmak isterim.

  • TUNCA TOSKAY (Antalya) – Bu doğrudan doğruya bu anayasa maddesiyle ilgili değil de yani Türkiye’nin genelinde meseleye nasıl yaklaşım göstermemiz açısından ben kişisel fikrimi söyledim.

  • BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) - Eriş Bey en azından cevap vermeyin. Ben de dalgalı deniz derken şunu söyledim. Cevap vermek için değil sizin en azından bunu aranızda düşünün ve önerilerde bulunun.

  • TUNCA TOSKAY (Antalya) – Size bir şey sorduğum için söylemiyorum. Çok teşekkür ediyorum, lütfen yanlış anlamayın, eleştirmek için söylemedim.

  • TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ BAŞKANI DR. ERİŞ BİLALOĞLU – Hayır, bir cevap hakkı gibi konuşmuyorum zaten. Sadece yanlış anlaşıldı ise diye.

  • Biz bir yönetimiz, merkez yönetimiyiz. Arzu ederdim ki demek istedim, olabildiğince hekimler arasında tartıştırarak bu konuyu, onlardan aldıklarımız şudur ama bizim görüşümüz budur. Hani bizim görüşümüz budur, onlar da bunu diyor. Hemfikirsem de şudur diyerek gelebilseydim. Bunu arzu ederdik. Türkiye’nin ihtiyacı biraz budur diye düşünüyoruz. Bunu yapamıyoruz. Başarısızız kelimesini söylerken ne umut kesmeyi söylüyorum ne başka bir şeyi ama bir tablonun altını çiziyorum. İsterseniz muhalefet partileri olarak iktidara, hükûmete, tırnak içinde, faturayı kesersiniz, isterseniz hep birlikte Meclisin üyeleri olarak değerlendirirsiniz. Bakın tüm süre yasası, adı tam gündür, tüm gün yasası. Tam güne karşı mıdır Cumhuriyet Halk Partisi? Değil. Siz tam güne karşı mısınız? Değil. Siz? Değilsiniz. BDP?

  • BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Nereden değil! Biz yasa teklifi de verdik.

  • TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ BAŞKANI DR. ERİŞ BİLALOĞLU – Siz tam gün çalışma istiyorsunuz. Benim bildiğim, size baktığımızda evet hekimler tam gün çalışmalıdır diyorsunuz. Biz de böyle diyoruz, herkes böyle diyor. Şunu diyorum: Herkes böyle diyor. Sayın iktidar niye herkes evet dediği hâlde bir tam gün yasası yapamıyor? Böyle bir şey olabilir mi?

  • Bakın, burada söylediğim şudur benim: Bir biçimde hemfikir olduğumuz konularda bile, kağıt üzerinde herkesin tam gün istediği bir konuda bile ortak bir yasa çıkartılamayan bir tablo içerisindeyiz. Burada mesele küslük değildir. Biz küslükten bahsetmiyoruz. Evet, güvenmiyoruz. Kime güvenmiyoruz? Kendimize de dâhil güvenmiyor olabiliriz, toplamda bu yürüyen mekanizmaya ilişkin bir güvensizlik tablosu var.

  • BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Mesele karşılıklı tartışma değil. Bakın, bunların üstünde vakit kaybetmeyelim. Şunun için söylüyorum size: “Şimdi, tam günde hemfikir misiniz, bir yasa yapamıyorsunuz…” Bakın, biz burada sizden beklentimiz şu değil: Bir gün panel yaparız, beraber katılırız, konuşuruz bunu. Benim beklentim şu değil Sevgili Eriş Bey, “Sizden bu sistem neden yürümüyor?”diye sen net söyledin, ben de benzer görüşteyim. Türkiye’de anayasası da bilmem nesi de sistemi belli bir amaçlıdır dedim. Amma velâkin şunda neden anlaşamadığımız ortada. Zaten anlaşsaydık aynı partiden olurduk, şey yapardık. Ayrı mesele.

  • Bizim sizden şu anda beklentimiz şu: Eğer birtakım sıkıntıları yaşıyorsak, bunun anayasal dayanakları varsa, bu dayanakları arkadaşlarınıza söyleyin, biz de diyelim ki bak bizim de fikirlerimiz var ama en azından toplumun bir kesiminde bak bu maddenin böyle değiştirilmesi gerekli, bak böyle arkamızda bir destek var diyebilmemiz. Bizim beklentimiz o. Yoksa neden tam gün yasası yapamıyoruz? Yapamıyoruz. Neden anlaşamıyoruz? Anlaşamıyoruz.

  • TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ BAŞKANI DR. ERİŞ BİLALOĞLU- Süheyl Bey, söylemedim onları. Ben hakikaten çok başarısız bir haldeyim. Ben sizler anlaşın noktasında söylemiyorum, sonuçta birazcık ben de bugün aslında temel rolün hükûmette olduğunu vurguluyorum. Çünkü demin söylediğim antidemokratik süreç insanların bu tabloya katılımını engelliyor. Bunu düzeltme konusunda bir irade bizce evet hükûmetten gelmesi gerekiyor, sizlerin de katılımıyla. Şimdi burada bir sıkıntı olduğu için yolda ilerleme şansı zor. Bizim için de, sizin için de geçerli, hepiniz için de geçerli, Türkiye’de hekimlerin hiç kimseden ne az ne de daha fazla, fazlasını yaparsak ne güzel, bu ülkeye karşı sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz. Hepsinin bu heyecanını hem meslekleri üzerinden hem de bu topraklara, doğdukları, onlara bakan, büyütenlere karşı sorumlu olduğunu düşünüyoruz. O sorumluluğu yerine getirmeye büyük bir heyecanla davet ediyoruz. Onun için bir hafta Batman’da gidip oradaki odalarla görüşürken, bir hafta Ege’ye gidip oradaki odalarla görüşüyoruz. Hepsinin aynı topraklarda, aynı coğrafyada, aynı zenginlikle, heyecanla sarılmasını istiyoruz. Biz bunu, yanlış anlamayın, size rağmen de yaparız. Zaten yapacağız da çünkü siz de ben de bu ülkenin insanıyız, eşitiz, hiçbir fark yok burada. Dolayısıyla biz herkese rağmen ama aynı duygularla bunu yapmak için çaba harcıyoruz.

  • Temelde söylediğimiz şudur: İyi bir anayasayı arzu ettiğimize göre, yeni bir anayasayı arzu ettiğimize göre bunun önünü açarsınız -iktidar partisi başta olmak üzere- daha büyük heyecanla bir süreç sağlarız. Biz de buraya kendi görüşlerimizle sınırlı olmayan bir tartışmayı da sunan hatta sizin de göreceğiniz… Eskişehir’deki bir panele çağrıldınız değil mi? Değişik toplantılarla bu sürece katkı sunarız. Bunu söyledim. Yoksa mış gibi yapmak Türkiye’de bir roldür. Biz mış gibi rolleri benimsemiyoruz. O nedenle büyük bir gönül ferahlığıyla genel sekreter arkadaşımız “Meslek örgütlerini kapattınız. İşlevsiz kıldınız kanun hükmünde kararname ile” dedi. Biz ona rağmen geliyoruz, onun farkındayız. İşlevsiz kıldığınız meslek örgütlerinin başkanı ve genel sekreteri olarak buradayız. Size hitap ediyoruz Mecliste olduğunuz için. İktidar partisi çıkartmıştır kanun hükmünde kararnameyi ayrı bir şey. Küslük diye bir şey yoktur. Ama bir güven sorunu vardır toplumda. Budur altı çizilen.

  • TUNCA TOSKAY (Antalya) – Duygusal bir pesimist hava olduğunu söylüyorsunuz.

  • TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ BAŞKANI DR. ERİŞ BİLALOĞLU – Evet, bunu yansıtmak durumundayım çünkü bilmelisiniz bir kez daha buradan. Ben mutlu mutsuz örneğini sizin vaktinizi alayım diye değil, yaşanmış ve çarpıcı olduğu için aktardım. 2012’nin ocak ve şubat ayında kayıtlara girsin diye. Evet, bu yaşanmış bir şeydir ve Türkiye’de böyle bir tablo vardır. Bunu da sizlerle paylaşmak istedim.

  • Sön cümlelerim şudur: Bir meslek örgütüyüz. Bize dilekçeler geliyor “cezaevindeyim, şöyle şöyle sağlık koşullarım, sıkıntılarım var.” diye dilekçeler geliyor. Biz bunların üstünü ve altını kapatarak okuyoruz. Altını kaldırıyorsunuz Çetin Doğan da çıkabiliyor, kaldırıyorsunuz Abdullah Öcalan da çıkabiliyor. Kaldırıyorsunuz herhangi bir adli tutuklu da çıkabiliyor. Biz böyle bir meslek örgütüyüz, altı üstü bizi ilgilendirmez, içeriğine bakarız. Bir, cezaevinde huzurevine, herhangi bir yerdeki sağlık sorununun hekimlerle ilgili bir kusuru var mıdır; iki, bir bütün olarak hizmetin sunumunda bir kusur var mıdır? Evet bugün demin söylediğim isimler de dâhil, isimsizler de dâhil her türlü alanda sağlık açısından ciddi bir sıkıntı vardır ve biz bu rollerimizi bile yerine getirmekte zorlanıyoruz. 13 Ekim tarihî, Adalet Bakanı ile görüştüğümüz tarihtir. Niye görüşüyoruz Adalet Bakanıyla? Cezaevlerinden bize gelen mektuplar böyle olmuş. Şimdi, biz anayasa meselesinde oradaki insanların da hekimler başta sağlık sorunlarına müdahil olup çözüm için uğraşması gereken bir yerdeyiz. Yapamıyoruz. Adı olanlar, olmayanlar için de. Burada zorlanıyoruz. Böyle bir tablonun içerisini aktarırken eğer duygusal ton, karamsarlık olduysa geri alıyorum. Bunları düzeltmek için, adı Çetin Doğan olur, Abdullah Öçalan olur, başkası olur, hepsi için uğraşma sorumluluğuyla uğraşıyoruz, isimsizler başta olmak üzere uğraşmak durumunda olan bir meslek örgütüyüz. Ama canımız sıkılıyor cevap alamayınca, doğru. Yol alamayınca canımız sıkılıyor. Bunları aktarmaya çalıştım.

  • Biz, onun için Türkiye sağlık hakkı meclisi kurmaya başladık. Bakın hepinize burada da söylemiş olayım. 11 Mart tarihinde Türkiye sağlık hakkı meclisine… Yanlış anlaşılmasın Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı falan filen bir şey değil. Türkiye sağlık hakkı meclisine hepinizi, şimdi iller düzeyinde oluşturacağız, açılışını yapacağız. Türkiye sağlık hakkı meclisine katılımızı arzu ediyoruz herkesin. Çünkü sağlık hakkı meselesinde eksik fazla, tıpkı anayasada olduğu gibi, tek tek insanlar katılabilsin, oralarda kendilerini var edebilsinler diye bir süreci zorluyoruz. Bu niye yapılır böyle tırnak içinde komik bir şey? Çünkü bu ülkeye, bu topraklara, bu insanlara sorumluluğumuz var. O heyecanla, o enerjiyle yapıyoruz. 11 Martta da öyle toplayacağız.

  • Teşekkür ederim.

  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ben de teşekkür ederim. Tabii biz burada görüş bildiren arkadaşların görüşlerini tartışmıyoruz, müzakere etmiyoruz, cevap vermiyoruz. Doğrudan olarak da tartışmıyoruz, dolaylı olarak görüş bildirenler üzerinden kendi aramızda bir tartışma da yürütmüyoruz. Bu bakımdan birçok husus var tabii hükûmetle ilgili olarak da. Bunların mühim bir kısmı belki doğrudan anayasa ile ilgili hususlar da değil. Bu bakımdan ben buna dair, detaylara dair görüş bildirmeyeceğim. Fakat yeni anayasa meselesi esasen hükûmetin çok önceden beri yaşanan sorunlar dolayısıyla ortaya attığı bir meseledir. Dediğinize tamamen katılıyorum. Bence de özellikle 1982 Anayasası değil sadece, 1961 Anayasası da darbelerin bir uluslararası müdahale olduğunu düşünüyorum ben ülkelere. Bu süreçlerle, bu paradigmalarla hazırlanmış metinler, Türkiye’nin yeni bir anlayışla, yeni bir paradigma ile anayasa hazırlanması gerekir. Bu maksatla aslında biz Uzlaşma Komisyonu olarak da Türkiye şartlarında, Türkiye’nin siyasi şartlarında, Meclis şartlarında aslında çok da olumlu bir çalışma yürütüyoruz. Yani sadece Türkiye’nin günlük siyasetine, Meclis çalışmalarına bakarak Uzlaşma Komisyonunu değerlendirmemek gerekir. Burada elbette birçok konuda farklı fikirlerdeyiz. Burada kendi aramızda da bunları tartışıyoruz. Ama bunların bir kısmı şöyledir böyledir anlamında değil mutabık kaldığımız hususların bir kısmının da Uzlaşma Komisyonunun meselesi değil başka bir meseledir gibi ayırdığımız hususlar da oluyor fakat bu süreci biz kararlı olarak ve 2012 sonuna kadar Türkiye’ye en azından bugünün şartlarında yakışan bir anayasayı tamamlamak üzere yürütüyoruz. Toplumsal görüşleri, özellikle sizin gibi Türkiye’de temsil niteliği çok yüksek belli bir meslek grubunu temsil eden kuruluşların yıllardır çeşitli sorunlara bir açıdan bakan ve bunların birikimini taşıyan kurumların görüş aktarmasını da özellikle istiyoruz. O bakımdan sizin de ümitli olmanızı bu süreçten -bu da bize psikolojik bir destek verecektir, buradaki çalışmalar- ümitli olmanızı istiyorum.

  • Kapanma Saati: 11:47





  • ÜÇÜNCÜ OTURUM

  • Açılma Saati: 12.00

  • -----0-----

  • MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, hoş geldiniz, oturumu da açıyorum.

  • Türkiye Yayıncılar Birliği adına Celal Metin Zeynioğlu, Tuğrul Paşaoğlu ve Kenan Kocatürk arkadaşlarımız teşrif etmişler.

  • Hoş geldiniz tekrar.

  • Biz sizin görüşlerinizi dinliyoruz, gerekirse sonunda belki açmak üzere -müzakere etmek, tartışmak için değil- bazı sorular sorabiliyoruz. Bu bakımdan vakti ayarlarsanız memnun oluruz.

  • Süreniz kırk dakika, bunun otuz dakikasını sunumla, geri kalan on dakikasını da belki sorulara cevap mahiyetinde değerlendirmemiz mümkün.

  • Buyurun.

  • TÜRKİYE YAYINCILAR BİRLİĞİ BAŞKANI CELAL METİN ZEYNİOĞLU – Şimdi, size zaten görüşlerimizi yazılı olarak ilettik, umarım inceleme fırsatınız olmuştur.

  • Şimdi, Türkiye Yayıncılar Birliği Türkiye’de kitap yayınlayan şirketlerin kurduğu, esas olarak da yayıncılık mesleğini geliştirmek amacıyla kurulan, yapı olarak bir sektör derneğidir 1985’te kurulmuş. Birincil amacımız yayıncılık mesleğini geliştirmek, kültür ve sanatın gelişmesine, yayılmasına, kültür mirasımızın korunmasına yardımcı olmak ve buna bağlı olarak da ülkemizin uluslararası yayıncılık alanında sözcülüğünü yapmak. Uluslararası Yayıncılar Birliğinin üyesiyiz. Çalıştığımız alanlarda yayıncılığı kapsayan, sonuç itibarıyla tabii ki kültür hayatımızı da kapsayan konular yayınlama özgürlüğü, fikrî ve sınai haklar, yayıncılığın ticari alanlarıyla ilgili sorunlar bizim ilgi alanımız. Biz Anayasa’ya ilişkin görüşümüzü de hazırlarken bu alanlarda baktık yani bütüncül bakma olanağımız yok zaten, böyle bir arzumuz da yok çünkü sonuçta diyelim ki Türkiye'nin temel yasası olarak bütüne şamil bir şey olduğunu düşünüyoruz.

  • O nedenle de biz, dediğim gibi temel insan hak ve özgürlüklerinden başlayarak konuya giriyoruz.

  • Yeni Anayasa’da insan onuru, temel insan hakları, halk egemenliği, hukukun üstünlüğü, azınlık haklarına saygı, kültürel farklılıkların tanınması ve bu farklılıklara saygı, toplumsal barış, vicdan ve din özgürlüğünün teminatı olarak laiklik, hukuk önünde eşitlik, herkesin kamu hizmetlerine eşit ulaşma hakkı, devletin uluslararası hukuktan doğan taahhütlerine bağlılığı prensipleri yer almalıdır, temel tezimiz.

  • Bunlara bağlı olarak temel insan hak ve özgürlüklerine dayanan, demokrasi, laiklik ortak paydasında kurulu, sosyal bir hukuk devleti arzumuz.

  • Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkesi, temel insan hak ve özgürlüklerine dayanan, demokrasi, laiklik ortak paydasında kurulu bir hukuk devleti olduğu kadar sosyal bir hukuk devleti olduğu kabul edilmeli ve bu kabule anayasada açıkça yer verilmelidir.

  • Ben şeyi açıklayayım, biz bir yasa maddesi önerisinde bulunmuyoruz, bunun biz şahsen Birlik olarak doğru olduğunu da düşünmüyoruz, sonuçta anayasayı oluşturacak olanlar sizlersiniz. Biz nelerin olması gerektiği yönündeki arzumuzu, düşüncelerimizi ifade etmeye çalıştık.

  • Yeni anayasada yurttaşlığın tanımında etnik çağrışımları olan kavramlardan uzak durulmalı, din, mezhep ve etnisite farkı gözetmeyen ve bunlarla ilgili kavram ve terimlere atıfta bulunmayan, ideolojik, dinî, etnik ve milliyetçi referanslardan da arınmış, tamamen eşitlikçi bir yurttaşlık tanımına yer verilmelidir.

  • Anayasada devlet iktidarının hukuk devleti ve insan hakları çerçevesinde, uluslararası ve uluslar üstü hukuka ve Türkiye'nin milletlerarası taahhütlerine uygun olarak kullanılacağı belirtilmelidir.

  • Temel haklar, özgürlükçü bir anlayışla düzenlenmelidir. Bu düzenlemede yurttaşlar arasında keyfî ayrım yapılmasına dayanak oluşturabilecek ifade ve ibarelere yer verilmemelidir.

  • Yeni anayasa, toplumun çeşitlilik ve çoğulculuğuna saygılı bir uygulamayı mümkün kılmalıdır.

  • Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası hukukun ve sözleşmelerin kendiliğinden ve öncelikle üstünlüğü ve doğrudan uygulanabilirliği Anayasa’da açıkça ve net olarak vurgulanmalıdır.

  • İnsan onuruna dokunulamaz. İnsan onurunun korunması ve saygı gösterilmesi temel ilkedir. Anayasada "insan onurunun korunması ve asla çiğnenmemesi" ilkesi temel insan hak ve özgürlüğü olarak yer almalıdır.

  • Özgürlük genel bir ilkedir, sınırlandırılması ise istisnadır.

  • Kişi hak ve özgürlüklerini oluşturan hakların korunmasında devletin müdahalesi sınırlandırılmalıdır. Temel hak ve özgürlükler, yalnızca ilgili maddelerinde belirtilen neden ve amaçların haklı ve zorunlu kıldığı ölçüde, Anayasa’nın ruhuna uygun olarak ve ancak kanunla sınırlandırılabilir haklar olarak anayasada yer almalıdır. Anayasada her özgürlük için tek tek sayılan "özel sınırlama nedenleri" dışında başkaca bir sınırlandırma nedeni yaratılamayacağı ilkesi benimsenmelidir. Bir başka deyişle anayasada özgürlüklerin sınırlandırma nedenleri sayılarak saptandıktan sonra kanunla sadece sayılan sınırlandırma nedenleri somutlaştırılabilmelidir

    Yüklə 2,59 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
  • 1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   37




    Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
    rəhbərliyinə müraciət

    gir | qeydiyyatdan keç
        Ana səhifə


    yükləyin