Bugün -yani bunu bir eleştiri olarak söylemiyorum, bu konuda tabii ki rahatlıkla konuşuyoruz, şey yapıyoruz- mütekabiliyet esası kaldırılarak yabancılara toprak satışının çok genişletildiği bir dönem yaşamak üzereyiz. Ben Antalya’dayım, Antalya’da yani 1 dönüm, 2 dönüm, 5 dönüm arazi akıl almaz kıymetli, müthiş verimli. Buralarda siz oturup da 30 hektar, 40 hektar, 50 hektar araziyi bir yabancı şirkete verdiğiniz zaman sizin gıda güvenliğiniz de ortadan kalkar. Adam orada üretir, götürür kendi ülkesinde yapamadığı, çölde olduğu için orada yapamadığı üretimi sizin ülkenizde yaptığı üretimle şey yapar. Bizim gıda ve her türlü tarım ürünü üretimimizin toplum olarak kendi kontrolümüzde olması lazım. Yani bunu bir totaliter bir rejim vesaire olarak söylemiyorum, su ve besin önümüzdeki dönemin en stratejik iki tane varlığı yani siz ziraat odaları olarak, uzman kuruluş olarak bunlarla ilgili formüle edilmiş bir teklifi bize lütfederseniz ben faydalı olur diye düşünüyorum.
Onun dışında, Hocam, çok teşekkür ediyorum.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kaydı bitirirsek Sayın Başkanım, benim de söyleyeceklerim var.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Peki, o zaman kapalı oturuma geçiyoruz.
Kapanma Saati: 10.36
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 10.53
--------------- 0 ---------------
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Efendim, hoş geldiniz.
Bizim 30 Nisana kadar devam edeceğini söylediğimiz katılım sürecine buraya kadar zahmet edip katıldığınız için teşekkür ediyoruz.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Biz de nazik davetiniz için teşekkür ediyoruz.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sağ olun efendim.
Genelde yazılı olarak da geliyor görüşler ama bir de sizlerle karşılaşarak sizlerin görüşlerinizi de şifahi olarak almanın biz faydalı olduğunu düşünüyoruz. Size de davetimize icabet ettiğiniz için tekrar teşekkür ediyorum.
Burada dört partiden arkadaşlarımız var, bir partinin temsilcisi şu anda teknik bir konuyla ilgili olarak dışarıda ama biz üç parti buradayız. Bizim buradaki karşılıklı fikir teatimizin genel prensibi, biz sizin söylediklerinizi dinliyoruz, o konuda genelde bir fikir beyan etmiyoruz yani biraz nötr olarak sizi dinliyoruz ancak değerli üyelerimiz sizin anlattığınız hususlarda biraz daha açılması gereken bir konu varsa onu öğrenmek babında size soru yöneltebilir. Bunu düşündüğümüzde de size otuz dakikalık bir süre veriyoruz, on dakikayı da eğer ihtiyaç olursa bu şekilde bazı konuların aydınlatılması için kullanacağız.
Buyurun efendim.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Şimdi, burada konuşacağımız şeylerin, söyleyeceğimiz şeylerin hiçbir bakımdan Türkiye Büyük Millet Meclisinin manevi kişiliğine ya da sizin şahıslarınıza yönelik bir beyan olmadığını, daha önce verdiğimiz kamuoyu açıklamalarında da ifade ettiğimiz gibi cumhuriyet tacının en değerli mücevheri olarak Türkiye Büyük Millet Meclisini kabul ettiğimizi biz defalarca bildirdik.
Şimdi, efendim, biz hukukçuyuz. Anayasalar devletin örgütlenmesini, işleyişini, iktidarın el değiştirmesinin yöntemlerini ve denetlenmesini belirleyen ve aynı zamanda Leviathan’a karşı yani iktidara karşı kişilerin hak ve özgürlüklerini güvenceye bağlayan siyasal ve hukuksal metinlerdir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi -altını çizerek söylüyorum- bugünkü yapısıyla bir İç Tüzük düzenleyemiyor, devletin yapısını nasıl düzenleyecek? Örgütlenmesini nasıl düzenleyecek? Türkiye Büyük Millet Meclisi kendi üyelerini koruyamıyor, milletvekilleri hapiste, yurttaşları nasıl koruyacak? Türkiye anormal derecede yüksek bir gerilim altında. Bu kadar yüksek gerilim altında istediğimiz şeyin dengeci, uzlaşmacı bir anayasa olduğunu söylüyoruz. Bu kadar yüksek gerilim altında dengeci, uzlaşmacı, tam bir oydaşmaya tekabül eden anayasanın mümkün olduğunu nasıl düşünebiliyoruz? Türkiye’deki gerilimin düşürülmesi, Türkiye’de bir barış ortamının kurulması şartlarında bir uzlaşma, Sayın Toskay, sağlanabilir ve gerçekleştirilebilir.
Biz baroyuz ve Barolar Birliğiyiz, bir kurumuz biz, sabahtan akşama başka bir düşünce ortaya koyamayız. Öğrendiğime göre zaten sizler istemişsiniz. Türkiye Barolar Birliği 2001 yılından başlayıp 2007 yılına kadar süren bir çalışma yaptı ve bu çalışma sonucu bir anayasa taslağı oluşturdu. Biz yaptığımız çalışmanın, ulusal ve uluslararası uzmanlar tarafından gerçekleştirilmiş olan bu çalışmanın arkasında duruyoruz. Elbette ayeti kerime göndermedik kamuoyuna ya da size sunmadık efendim ama genel taslak, genel çerçeve odur. Bizim yeni yapılacak anayasa bakımından diyeceğimiz şeyler o metinde yazılıdır. Buna ek olarak söyleyeceğimiz şeyler de vardır fakat biz yeni bir anayasa yapılacağının ve bunun tarif edildiği biçimde gerçekleşeceğinin umudunu taşımıyoruz, böyle bir inancı da taşımıyoruz. Zaten, Sayın Toskay, dünyada bu söylenen yöntemle gerçekleşmiş tek bir anayasa yoktur. Mutlaka o oydaşmalar gerçekleşmeden önce ya büyük savaşlar olmuştur, ya büyük ihtilaller olmuştur, ya büyük kanlı olaylar olmuştur, ondan sonra gerçekleşmiştir anayasalar.
Bilirsiniz, hatta Hocam imzalayıp da vermişti bana kitabını, Fransız Anayasası neden anayasadır, neden değiştirilemez, neden temel prensiplerine kimse dokunamaz? İnsan derisiyle kaplı Anayasa’dır, o yüzden.
Sanıyorum bu konudaki görüşlerimizi söylememiz lazım, çok tartışma konusu olan, işte etnik kimliklerin anayasada kendisine yer bulması görüşü, bu asla kabul edilemez bir şeydir. Biz Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinin değiştirilmesini hiçbir biçimde kabul etmeyiz ve açık olarak ifade ettik bunu, daha önce de ifade ettik, şimdi de edebiliriz, bizim için “casus belli”dir, yani savaş nedenidir. Bunu yapanlara karşı direnme hakkımızı kullanırız, meşruiyetlerini kaybettiklerine inanırız. Evet, kültürel özelliklerin korunması gerekir bu ülkede ama kültürel ayrılıkçılık asla kabul edilemez, bizim kabul ettiğimiz bir şey değildir. Herkes de bilir ki Muğla Barosu Türkiye’de Kürt yurttaşlarımızın, Kürt hukukçularımızın hakları ve hukuku konusunda Türk soylu bir baro olarak herkesten önce tavır almıştır, onları savunmuştur. 49 avukat tutuklandığı gün Diyarbakır Barosundan önce biz tavır aldık, olmaz dedik. Taş atan çocuklar meselesi çıktığı zaman olmaz dedik. Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulunda çıkıp hiçbir baronun söylemediği şeyi söyledim ben: Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinden bu Barolar Birliği yönetimine temsilci almalıyız, yoksa sakat kalır bizim yönetimimiz. Bunları söyledik biz. Ama bütün bunları söylemek, hakları savunmak başka bir şeydir, vatan üzerinde farklı projeler ve programlar oluşturmak başka bir şeydir. Vatan yoksa demokrasi yok, vatan yoksa hukuk yok, vatan yoksa hiçbir şey yok. Bakın, Birleşmiş Milletler tanımlıyor, diyor ki: “Ortak bir kara parçası üzerinde, ortak bir ekonomik pazar etrafında ortak bir kültürü paylaşan ve ortak bir dili olan, tarihsel bakımdan istikrarlı insan topluluklarına ‘millet’ denir.” Bir vatan üzerinde bir millet olur, bir vatan üzerinde iki millet olmaz; iki halk olabilir, iki etnik topluluk, on beş etnik topluluk da olabilir ama bir vatan üzerinde bir millet olur ve ortak dildir esas olan. Kendi dilinde eğitim yapar, okul açar, öğretir. Ana dilde eğitim başka bir şeydir, ana dilde öğretim başka bir şeydir, ana dilin öğretilmesi başka bir şeydir. Öğretilmelidir, Kürt kültürü korunmalıdır, geliştirilmelidir. Ama bakın, şunu ifade etmek istiyorum. Keşke burada Sırrı Bey de olsaydı da daha şey konuşabilseydik.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Biz ileticeğiz efendim.
Tahmin ediyorum şu konuşmayı siz irticalen yapıyorsunuz Sayın Gürkan.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Evet.
TUNCA TOSKAY (Antalya) - Bize bunu bir metin olarak da lütfedip takdim eder misiniz?
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Tabii, efendim.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Bu irticalen yaptığınız konuşmada elimizde bir metin olursa daha faydalı olur diye düşünüyorum.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Biz kamuoyuna yaptığımız basın açıklamalarında iki üç sene önce de söyledik bunları.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Yani bu mealdeki takdiminizi bir metin hâlinde de bize iletirseniz lütfedersiniz.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Şimdi, bakın, kültürlerin kutsanması yani folklorik anlamda kutsanması doğru bir şey değildir. Neden değildir? Kültür ne yapar? Nereden gelir kültür? Eski arkaik yapıdan. Eski yapının bugüne intikal eden tarafıdır. Feodal yapıdan, ilkel yapıdan, aşiretler düzeninden, kabileler, boylar, soylar düzeninden gelen alışkanlıklarımız, değerlerimiz ve olumlu şeylerdir ama sanayi toplumuna geçmiş bir dünyada siz o kültürle ilerleyemezsiniz. Sanayi toplumunun üzerine çıkmak, bilgi toplumu olabilmek için o kültürün üzerinde bütün milleti kapsayan bir kültür ortaya çıkarabilirseniz diğer milletlerle yarışırsınız, millet kültürüne ihtiyacınız vardır; millet kültürü de soy kültürü, boy kültürü değildir. Yani bunları -sanıyorum zapta geçiyor bunlar- zapta geçsin diye söylüyorum yoksa sizlerin farklı düşündüklerinizi şey yaparak söylemiyorum, üç aşağı beş yukarı şu masada oturan arkadaşlarla bu konuda hemfikir olduğumuzu biliyorum. Birinci konu budur.
İkinci konu adaletle ilgilidir. Biz adalet konusunda çok ciddi sıkıntılar çekiyoruz. Bir kere Türkiye Cumhuriyeti devleti, Parlamentosu, yürütmesi sadece bu İktidar döneminde değil, bundan önceki dönemde de yargıya gereken önemi vermiyor yani Adalet Bakanlığının bütçesine bakın Allah aşkına, Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesine bakın. 17 bin öğretmeni bir kalemde atıyorsunuz, 11 bin yargıç var, 9 bin yargıçla idare ediyorsunuz, 2 bin tanesi zaten bakanlıklarda görevli yani yazık. Gelin, bakın adliyelere. Bilmiyorum, mesleğiniz…
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hukuk profesörüyüm.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Evet. Avukatlık yapıyor musunuz?
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yapmadım.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Gelin, bakın adliyeye. Bizim hâkim arkadaşlarımız çantalarla giderler sabah; akşam çantalarla gelirler, ellerinde de dosya. Karılarıyla, çocuklarıyla ilgilenemezler, yazık. Yani 17 bin öğretmen atayan… 40 bin mi, 30 bin mi ne Kamu Güvenliği Müsteşarlığına adam alınacakmış, ya 10 bin tane hâkim alın, Kamu Güvenliği Müsteşarlığına ihtiyaç kalmaz, emin olun ihtiyaç kalmaz. Bakın -mesela, işte güneydoğudaki terör olayları nedeniyle diyorlar- bizim Muğla için söylüyorum, yüzde 70-80 oranında söylüyorum: Muğla halkının Kürt meselesindeki tepkisinin sebebi PKK değildir; Kürt unsurların her türlü mafyozik, illegal, abuk sabuk işlerde fonksiyon görmesidir, işler yerine getirmesidir; buna tepki göstermektedir. Bu ne oluyor? Milletler arasında bir çatışma sebebi oluyor. Onunla ilgili değil, onu Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, devleti halleder, o konuda bir tereddüdü yok ama bir etnik çatışma ortamı ortaya çıkıyor. Bu geriliği, bunların hepsini bizim aşabilmemiz adalet mekanizmasına güveni sağlayabilmemizle olacak. Bir, bu Adalet Bakanlığının bütçesinin artırılması ve Türkiye’de hâkim sayısının en az 3 katına… İstatistik var Hocam. İstatistik diyor ki -çok sevindim hukukçu olduğunuza- Fransa 55 milyon, 40 bin yargıç ve savcıyla idare ediliyor; Türkiye 74 milyon, 9 bin yargıç ve savcıyla idare ediliyor. Yani böyle bir tablo…
İkinci konu adalette, tabii, özel yetkili, görevli mahkemeler kaldırılsın, bu konuda çok şeyler söylemişlerdir, bunun gerekçeleri bellidir. “Özel görevli mahkeme” diye bir mahkeme olamaz. Özel görevli olduğu zaman mahkemenin tamamen siyasal amaçlara yöneldiğini -tamamen siyasi hareket etmese bile- görüyoruz. Bakın, bu özel yetkili mahkemeler meselesinde, sadece bugün AK PARTİ İktidarı vardır, onunla ilgili böyle davranır, yarın başka bir iktidar gelir, onunla ilgili davranır. Hiç tereddüdünüz olmasın. Yarın CHP iktidarı olsun, CHP’li fonksiyon görmeye başlar. Olur yani bu, bunun önüne geçemezsiniz çünkü kendisi siyasi bir mahkeme.
Üçüncü konu savunma mesleğiyle ilgili. Bakın, adalet mülkün temelidir, doğru. Yani devletin meşruiyetinin temeli adalettir, adalet olmazsa devlet, meşruiyet, her yerde bir yönetim olur ama adaletin meşruiyetinin temeli savunmadır, savunma yoksa adalet yoktur. Biz yoksak -biz bunu hâkim arkadaşlarımıza da söyledik- siz yoksunuz; sizin meşruiyetiniz yok, savcılık yok, böyle bir şey yok. İstediğiniz kararı verin; hapse de atarsınız, fiilen her şeyi yaparsınız ama meşruiyetiniz yoktur, hem hukuki meşruiyetiniz yoktur hem demokratik meşruiyetiniz yoktur. Bu nedenle savunmanın mutlaka -yeni anayasa yapılır ama- bir Anayasa değişikliğiyle en azından Anayasa’da yer alması gerektiğine inanıyoruz.
Şununla ciddi bir mücadele hâlindeyiz ve devam edeceğiz: Bakın, 2002 yılında -siz de Hocamızsınız- Avrupa Birliğinde bir çerçeve karar çıkarıldı “terörizmle mücadele konusunda devletin proaktif işlevi” diye. Jean Claude Paye’nin “Hukuk Devletinin Sonu” kitabında ayrıntılı olarak anlatılır bu. Bu 9-11 Eylül hukukudur polisin proaktif işlevi adı altında. Bize şu anda dayatılan hukuk AK PARTİ projesidir değildir, Avrupa Birliği projesi de değildir; tamamen “9-11 hukuku”, “11 Eylül hukuku” dediğimiz Amerikan hukukudur ve bunun delilleri, belgeleri, benzerlikleri… Bakın, çok özel bir şey söyleyeceğim: “TIPS polisi” diye bir polis modeli çıkarılıyor şimdi. TIPS polisi övülüyor, TIPS polisi, işte Türkiye International -bilmem ne- Polis Enstitüsü polisi. Bu çok donanımlı, çok… TIPS nedir? TIPS aslında Amerika’nın ikiz yasalarından bir tanesidir. Birisi Patriot Yasası’dır terörizmle mücadelede, diğeri Terörizmle Mücadele Sistemi Yasası, TIPS Yasası’dır. Amerika’nın terörizmle mücadele politikası, yani şimdi komünizmin yerini terörizm aldı, dünyadaki egemenlik, onun dayatılmasıdır. O nedenle biz “polisin proaktif işlevi”, “devletin proaktif işlevi” diyerek kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayan her türlü girişimden uzak olmalıyız.
Bizim, AK PARTİ İktidarını, benim yani şahsen, benimsemediğim herkes tarafından bilinir. İşte, birçok eleştiriler yapmışızdır. Bize sordular, dediler ki: “Hakan Fidan’ın yargılanması meselesinde ne düşünüyorsunuz?” Biz dedik ki biz hukukçuyuz, özgürlükçü yorum yaparız. “MİT Yasası özel yasa…” -Bekir Bozdağ öyle söylüyor- “…CMK Yasası genel yasa; özel yasa uygulanır.” Doğru. Ama buna karşılık diyorlar ki “MİT Yasası eski yasa, CMK yeni yasa; yeni yasa uygulanır.” Şimdi, şöyle bir durum ortaya çıktı: Eski ama özel yasa; yeni ama genel yasayla karşı karşıyayız. Nasıl bir yorum yapacaksınız? Biz özgürlükçü yorum yaparız dedik. Kişi lehine olan hangisi? Başbakandan izin alınması, o uygulanacak. O zaman Başbakandan izin alınacak dedik, bizim görüşümüz budur dedik. Biz tamamen hukuk olayına, yani olaya hukuki ve özgürlükçülük anlamında, hukuki olarak bakıyoruz, böyle bir yaklaşım içerisindeyiz ama bütün bu yaklaşımların altında -demin de ifade ettiğim gibi Sayın Toskay- vatan var, vatan varsa bunlar var çünkü, vatan yoksa bunlar yok. Bu nedenle bu devletin proaktif işlevi, polisin proaktif görevi adı altında yürütülen…
Suçu Önleme Sempozyumu yapıldı Bursa’da, bilmem haberiniz var mı? Türkiye’den giden tek baroyuz, hukuk dünyasından kimse yok. Arkadaşlarım gittiler, giden heyetin başındaki arkadaşım İbrahim Bey, İbrahim Erdoğan. Getirdiler, bize rapor verdiler. “Suçu önleme” adı altında polisin yetkilerinin artırılması ve vatandaşlara dinî eğitim verilmesi, öğütlenen bu. Bu olmaz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Düzenleyen kim bunu?
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Uludağ Üniversitesi ve Emniyet Genel Müdürlüğü.
MUĞLA BAROSU YÖNETİM KURULU ÜYESİ AV. İBRAHİM ERDOĞAN – Bursa Emniyet Müdürlüğünün koordinatörlüğünde.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Çok değerli, çok muhteşem bildiriler sunmuşlar birtakım polis müdürü arkadaşlar falan. Ama işin kırılma noktasında, yirmi dört saat gözaltına alınan… Mesela, önerilerden biri bu: “Suç ne olursa olsun avukatıyla görüşmesin ilk yirmi dört saat. Dört güne çıkarılsın gözaltılar. “
MUĞLA BAROSU YÖNETİM KURULU ÜYESİ AV. İBRAHİM ERDOĞAN – Hâkim kararı olmadan.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Evet.
MUĞLA BAROSU YÖNETİM KURULU ÜYESİ AV. İBRAHİM ERDOĞAN – Örnek olarak da Amerika’daki Teksas eyaletinin bir şehri -şimdi hatırlayamayacağım- oradaki uygulama Türkiye’de örnek gösteriliyor. Teksas eyaletindeki bir şehirde uygulanan yöntem. Şehrin dört parçaya bölünüp polisiyle önlemlerle nasıl önleneceği, bunun kişi özgürlüklerini kısıtlayacağı ama güvenliğin sağlanacağı şeklinde de söyleniyor. Teklif de bu, yani Türkiye’de uygulanması istenilen şey bu.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir şey söyleyebilir miyim.
Genelde Sevgili Gürkan, biz tartışmıyoruz. Biz tartışmıyoruz fakat muhakkak beklediğimiz şey var. Şimdi, böyle bir gelişme var Türkiye’de. Bunun başlıca şeyi Amerikan hukukudur veya bunların dışında, bizim çok önemle vurguladığımız… Şurada zannetmeyin, dört tane ayrı parti var. Dört partinin de Anayasa’ya bakışı farklı farklı olabilir. Zaten “Uzlaşma Komisyonu”, adı o. Dört partinin de siyasal görüşü, Anayasa’ya bakışı, hukuka bakışı farklı da olabilir, benzer de olabilir.
Mesela, değiştirilemez maddelere dokunulmamalıdır; bu net bir şeydir. Millet fikri korunmalıdır. Tek millet olur, Türk milleti olur; bu da net bir şeydir. Fakat mesela TIPS polisi gibi son verilmedir. Bir de gerçek adaleti yaratacak mekanizmalar oluşturulmalıdır. Peki, bunlar ne olur? Bunları yazılı olarak bize ulaştırmanız lazım ya da en azından demeniz lazım ki “Bak, şurada biz daha önce bir anayasa verdik.” veya işte “Şunun anayasasına katılıyoruz.” veya “Bizim de önerimiz budur.” diye… Çünkü bu maddeler çok önemli. Siz baro olduğunuz için çok iyi biliyorsunuz, Türkiye’de çok şeyi tartışıyoruz fakat siyasal pozisyonlarımıza göre tartışıyoruz. Sonuçta bu da Türkiye’de ciddi bir hukuk fikrinin oluşmasına engel oluyor veya düzenlemelerin. Çok basit bir şey söyleyeyim: Sen Hakan Fidan’ı verdin. Ben de Hakan Fidan gibi adamaların mutlaka -siyasi olarak söylüyorum- yargılanması gerektiğini düşünen insanlardan bir tanesiyim. Başbakan izni ne demek? Başbakan kim? “Başbakan kim?” derken yani bir başbakan, bir ülkede, bir adama suç işleme imtiyazını verebilir mi diye düşünenlerden biriyim. Böyle bir şey olamaz diye… O bakımdan, mesela bunun maddeleri olması lazım.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Biz onu tartışamayız. Diyoruz ki hukuki durum nedir, hukuki durumu söylüyoruz biz. Ayrı, herkes de yargılanır, o ayrı bir şey, biz hukuki durumu söylüyoruz. Hukuku özgürlükçü olarak yorumlayacağız. Eğer özgürlükçü olarak yorumlama yaparsak Kaşif Kozinoğlu’nun da izin alınması gerektiğini söyleyebiliriz. İlhan Cihaner’le beraber tutuklanan MİT’çilerin, Adana’da tutuklanan… Eğer hukukçu gibi bakarsak, herkese çifte standart uygulamazsak böyle yapabiliriz. Siyasi olarak yargılansın, yargılanmasın, o ayrı.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ama öyle bir ülke yok, o bakımdan bunun maddesi, bunu güvence altına alacak madde ne olabilir? Ben barolar gördüm, İlhan Cihaner yargılanırken “Tabii, özel yetkili mahkemede yargılanır, ne izni?” dedi. “Ne Yargıtayda yargılanacak kişilere ilişkin hükümler saklıdır, olmaz öyle şey.” dedi. Aynı baroları şimdi “Olur mu? Yargılanabilir mi? Yargılanmaması…” Şimdi, dolayısıyla ben o baro, bu baro demiyorum. Türkiye’de bizim sadece vicdanlara bırakmayan maddeler düzenleyebilmemiz lazım düzenleyeceksek. Anayasa’nın bence en önemli işlevi bu. İlerideki nesillere… Çünkü biz yapamadık, bizim neslimiz yapamadı. Biz sahtekârlar ürettik, sahtekârlar yarattık ve…
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Estağfurullah.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Devamla) – Hayır, hayır, tabii. Adam aynı konuya farklı görüş… Demek ki bunu gelecek nesillere bir madde hâlinde dönüştürebilecek miyiz? Dönüştüremeyeceksek zaten bu işin bir anlamı kalmaz. Dönüştürebileceksek de sadece vicdanlara bırakarak olmaz. Benim söyleyeceğim bu. Maddeler çok önemli.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de teşekkür ediyorum.
Tabii, yazılı bir metin olarak elimizde olmasında fayda var. Biz, tabii, birlikleri çağırıyoruz genel olarak ama Türkiye’de özellikle baroların farklı görüşler taşıdığını -Barolar Birliğinden bazı konularda- en azından düşündüğümüz için, gördüğümüz için biraz daha bir çeşitlilik sağlaması bakımından, özellikle bu çalışmalara en çok baroların katkı yapacağını düşündüğümüz için biraz da, baroları da -Barolar Birliği dışında- davet etmek istiyoruz.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Bir not koyabilir miyim? Türkiye’de avukatların yüzde 75’ini temsil eden Barolar aynı fikirdedir, öbürlerinin sadece baro olarak sayıları, isimleri vardır.
MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) – Tabii, istatistiki çalışmaları bilmiyorum.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Yaptık biz onu. Yüzde 74-86…
MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) – Bir de, tabii, avukatların da kategorik olarak aynı düşündüklerini de zannetmiyorum. Birçok konuda farklı düşünenler olabilir.
Şimdi, Süheyl Bey’in dediği görüş farklılıkları konusunda da bir şey söylemek istiyorum. Tabii, bu görüş farklılıkları meselesi Türkiye’de, daha çok, konuya kendi açısından bakmayla ilgili bir şeydir sadece, yani kişinin kendisini biraz objektif bir yerde konumlandırabilmesi -zihinsel olarak en azından-, karşı taraf açısından da bakabilmesi önemli. O açıdan, sadece baroların, avukatların falan değil, birçok siyasetçinin bir ay önce söylediğiyle bugün söylediği arasında farklılıklar olabiliyor. İnsanlar genelde kendilerine, kendi yakınlarına…
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Siyasetin doğası odur.
MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) – …kendi görüşünden olanlara bir şey yapıldığında karşı çıkıyor ama karşı taraftan rakiplerine özellikle yapıldığında da bu sefer onun yanında yer alıyor.
Ben de görüşümü söyleyeyim. Ben sizin dediğiniz gibi düşünüyorum yani burada önceki, sonraki kanun bir kriterdir çatışmayı çözmede, fakat özel kanun, genel kanun kriteri öncelikli kriter olmalıdır. Benim şahsi görüşüm bu.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Özgürlükçü yorum yapalım. Kişi lehine olan hangisiyse onu uygulamak gerekir.
MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) – Öyle değil, ben daha teknik şey yapıyorum yani özel kanun, genel kanun. Genel kanunla özel kanun sınırlandırılamamalı.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Ama kanunlar çıkarken ne dedik? Bu kanunlar özgürlükçülük için, ceza kanunlarımız özgürlükçüdür dedik.
MUSTAFA ŞENTOP (Devamla) – O gaî yorum tabii, bir yorum çeşidi o sadece.
Benim şahsi görüşüm bu, fakat buradan mahkemelerin yorumuna baktığımızda, daha önceki yorumlarıyla ilgili olarak görüş söylediğimizde, aynı şekilde MİT’le ilgili, MİT Kanunu’ndaki düzenlemeyi de dikkate almamaları gerekiyor mahkemenin. Dolayısıyla Hakan Fidan’ı ve MİT görevlilerini çağırmalarında -yani teorik mülahazamı söyledim, yanlış ama- mahkemelerin aşağı yukarı bir dört beş yıldır uygulamasına baktığımızda bunun da normal olduğunu görüyorum. Zaten şu an dünkü Adalet Komisyonunda yapılan değişiklik de biraz bununla ilgili, yani mahkemelerin yorumlarını sınırlandırmak üzere bir hukuki düzenleme şeyi yapıldı.
Şimdi, tabii, burada görüşlerimizi tartışmıyoruz, o bakımdan detaylara girmek istemiyorum. Ancak Barolar Birliğinin yine 2007’deki metnine atıflar yaptı Barolar Birliği adına gelen başkan yardımcısı arkadaş, ama daha çok o metinle farklılaşan hususları bize yazılı olara bildirirseniz makbule geçer diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Efendim, teşekkür ederim ben de.
Son derece samimi, içten, inançlı bir şekilde fikirlerinizi bizlerle paylaştığınız için. Ben de Sayın Hocamın şeysine katılıyorum. 2001 ve 2007 masamızın üstünde bizim. Ben dün hatta karıştırmaya başladım başlangıçtan itibaren. Hocamın da ifade ettiği gibi, burada tabii ki çok büyük bir ailede müşterek bir metin ortaya çıkardığınız zaman aile fertlerinin bazı nüanslardaki görüşlerinden bir sapma olması son derece doğal. Bizim sizi burada Muğla Barosu olarak rica edip, davet etmemizin bir sebebi bir de siz orijinal görüşlerinizi biraz evvel ifade ettiğiniz şekilde bize lütfen iletin.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Hocam, bunu yapamazsınız Hocam. Bu Meclis, Anayasa…
TUNCA TOSKAY (Devamla) – Yok, şimdi onu konuşmayalım, ona da geleceğim ben. Son madde olarak onu da not ettim, sizinle görüşeceğim ben.
Bu adalet ve yargının tarafsız ve bağımsız hâle gelmesi açısından somut formüle edeceğiniz şeylere ihtiyacımız var. Özellikle savunma hakkının anayasada bulunması. Bu olmazsa yargı ve demokratik meşruiyetten bahsedilemez dediniz. Bunu nasıl formüle ederiz, anayasanın neresine oturturuz. Bu konuda da somut şöyle ilkesel bazda bir şey söylerseniz faydalı olur diyorum.
Anayasa yapabilir miyiz, yapamaz mıyız meselesi. Siz, tabii, toplumun kendisine göre bir sivil toplum örgütü olarak görüşünüzü söylüyorsunuz.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Hayır efendim. Biz sivil toplum örgütü değiliz, biz kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşuyuz.
TUNCA TOSKAY (Devamla) – Kamu kuruluşu olarak, bir kuruluş olarak görüşünüzü belli ediyorsunuz, biz buna saygı duyarız. Ama burada -ben kendi partim adına söylüyorum- Türkiye’de Anayasa değişikliği kamuoyunda tartışılmaya başladığından itibaren -ki bu 2010 Anayasa değişikliklerinin ve referandumun çok öncesine gidiyor- biz devamlı şunu söyledik: Meclis Başkanının Başkanlığında bütün partilerin eşit olarak katıldığı bir uzlaşma komisyonu kurulsun. Bir demokratik toplum sözleşmesi niteliğinde bir anayasa tasarısı hazırlasın ve Meclise sunsun dedik. Bizim kanaatimiz, 2010 referandumuna konu olan tasarı böyle bir uzlaşmadan ve dengeden yararlanmadı, daha değişik bir yöntemle geldi. Neticede halkın oyuna sunularak… Siz de çok iyi biliyorsunuz. Türkiye’de siyasi yasakların kaldırılmasıyla ilgili -Anayasa’yı istisna tutarsak çünkü o çok marjinal bir farkla 86’da geçen bir Anayasa referandumu, onun dışındaki- bütün anayasaların hiçbirinde “evet”lerle “hayır”ların birbirine bu kadar yakın olduğu bir referandumu biz yaşamadık. En az farklı olan sonuç buydu, bu da toplumun bu konuda uzlaşmayı pek başaramadığının işaretidir. İşte bu sefer yapmaya gayret edeceğimiz şey bunu başarmak. Bu başarılır, başarılmaz ama demokratik olarak bu sistem bugün bunu deniyor.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Sayın Hocam, bunu biliyoruz.
TUNCA TOSKAY (Devamla) – Bunu biz deniyoruz bugün ve de burada hakikaten bazı konularda siyasi bakımdan, sizin de işaret ettiğiniz özel konularda birbirinden çok farklı siyasi görüşler var.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Bizi korumak için yapıyorsunuz bunu değil mi Hocam? Yurttaşları…
TUNCA TOSKAY (Devamla) – Tabii.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Ama üyelerinizi koruyamıyorsunuz Hocam. Partiniz adına söylüyorum, Engin Alan’ı koruyamıyor Milliyetçi Hareket Partisi ya da öbürünü koruyamıyor öbür parti.
TUNCA TOSKAY (Devamla) – Bu koruma meselesi partilerin meselesi değil. Bu devlet erkinin koruması lazım.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Anladım, hayır, “partim adına” dediğiniz için söylüyorum.
TUNCA TOSKAY (Devamla) – Şimdi bu söylediğimiz…
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Meclis koruyamıyor, bu Meclis nasıl bizi koruyacak?
TUNCA TOSKAY (Devamla) – Şimdi Sayın Gürkan, bir şeyi deniyoruz burada.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – İyi, peki, deneyelim.
TUNCA TOSKAY (Devamla) – Bunu denerken de bizim…
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Maksimum iyi niyetle de katkı yapalım size.
TUNCA TOSKAY (Devamla) – Evet, onu istiyoruz. “Buradan anayasa uzlaşması çıkmaz.” söylemini çok dillendirmek yerine “Siyasi partiler iyi niyetle bunu deniyorlar, inşallah da başarırlar.” Biz de o niyetteyiz. Bana soruyorlar: “Efendim, sizin, parti olarak şu şu konularda açık beyanlarınız var. İşte bunlar olsa siz ne zaman koparsınız bu Komisyondan?” Benim söylediğim şey şu: Evet, biz siyasi parti olarak bazı konularda diğer siyasi partilerden farklı düşünüyoruz ama biz bir araya geldik, birbirimizi ikna etmeye çalışacağız. “Ben bilmem ne olursa kopar giderim.” diyemem. Dediğim zaman zaten bu Komisyonun şeysini sabote etmiş olurum. Ben diyorum ki ben çok haklı olduğuma inanıyorum, Komisyondaki diğer üyeleri ikna etmek için elimden geleni yapacağım. Diyeceksiniz ki “Bu siyasi bir söylem.” Evet, siyasi bir söylem ama “Kopar, giderim.” dediğimiz zaman onu Sayın Hocam da söyler, Süheyl Hocam da söyler, o zaman zaten burada bir arada oturamayız.
MUĞLA BAROSU BAŞKANI AV. MUSTAFA İLKER GÜRKAN – Hocam, başka bir şey söylüyorum ben. Tamam, haklısınız, fakat gelişmeler halka veya halk bir tarafa, bize .. Bakın, bu konuşmalarımı -şundan emin olun, benim kişisel ya da yönetim kurulu üyelerinin değil- bu konuları bütün baro üyesi arkadaşlarımla toplantılar yaparak konuşup söylüyorum. Bir defa ben 2010 yılında Anayasa çalıştayı falan yapan bir baronun başkanıyım. İlhan Cihaner’e armağan etmiştik Anayasa çalıştayını, tutukluydu o zaman İlhan Cihaner.
Bakın, biz şunu söylüyoruz: Anayasa, devletin işleyişini düzenleyen bir belgedir ve Meclisimiz bunu hazırlayıp devletin işleyişini düzenleyen bir belgeyi toplumumuzun önüne sunacak. Hocam, kendi işleyişini düzenleyen belgeyi sağlayan…
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Şimdi, bir kapatalım isterseniz Hocam.
Kapanma Saati: 11.27
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 11.45
--------------- 0 ---------------
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Efendim, hoş geldiniz.
Davetimize icabet ettiğiniz için bizi mutlu ettiniz, teşekkür ediyoruz.
İşte, bu Anayasa Uzlaşma Komisyonu bu anayasanın yapılması sürecini belli bölümlere ayırdı. Bunlardan bir tanesi de toplumun bütün kesimlerinin hem kişisel olarak hem organizasyonlar, örgütler olarak bu yapım sürecine katkı vermesiyle ilgili. Esasen geniş bir platformda Türkiye'nin değişik yerlerinde bu amacı gerçekleştirmek bakımından birtakım toplantılar da yapıyor. İşte, Edirne’de, Konya’da, Ankara’da yapıldı. Bu ayın 19’unda pazar günü de Diyarbakır’da bir toplantı olacak. Ama biz bir taraftan da bu 30 Nisana kadar süreceğini planladığımız süreç içinde sizlerin görüşlerini, bir de sizlerle birlikte sizlerin ifadesiyle dinlemenin bize faydalı olacağını düşünüyoruz.
İlke olarak kararlaştırdığımız toplantı yöntemimiz şöyle: Biz sizin görüşlerinizi âdeta tabiri caizse pasif olarak dinliyoruz, herhangi bir tartışma, vesaire, “Şu şöyle ama bu böyle olmaz mı?” diye bir tartışmaya girmiyoruz ancak değerli milletvekili arkadaşlarımız son dönemde sizin görüşmeniz, takdiminiz bittikten sonra sizin söylediklerinizin içinde açıklığa kavuşturulmasının yararlı olacağını düşündükleri konularda sizlere bir iki soru yöneltebiliyorlar. Yoksa sizin fikirlerinizi tartışmak gibi bir konumumuz yok, böyle bir ilke kararımız var.
Size otuz dakikalık bir süre düşünüyoruz. Eğer ihtiyaç olursa on dakikalık süreyi de biraz evvel ifade ettiğim bazı konuların açıklığa kavuşturulması için harcayacağız.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Otuz dakika bizim için uzun bir süreç, otuz dakikayı bile doldurmayabiliriz çünkü sizin zamanınızı almamak açısından ona da biz özen gösterdik.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Yok, biz gelen herkese, bütün heyetlere 40’ar dakikalık bir süreyi tahsis ettik. Tekrar teşekkür ediyorum.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI YAŞAR MEYVACI – Biz teşekkür ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Uzlaşma Komisyonunun Saygıdeğer Başkanı, saygıdeğer üyeleri; ülkemiz ve ulusumuz için yaşamsal bir değer taşıyan yeni anayasa çalışmalarınızda Balıkesir Barosunun görüşlerini de dinlemek için yapmış olduğumuz çağrıya teşekkür ediyoruz. Balıkesir Barosu mensubu arkadaşlarım adına sizleri saygıyla selamlıyor, başarılı çalışmalar diliyorum. Fazla zamanınızı almamak açısından da konuya hemen girmenin uygun olduğunu düşünüyorum.
Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in çok nazik bir üslupla kaleme alarak yeni anayasa çalışmalarına katkı sunmamızı isteyen mektubu üzerine Balıkesir, Aydın, Manisa, Denizli, Muğla ve Uşak baroları olarak ortak bir metinde uzlaştık. Bu metinde birkaç sözcük, bir iki cümle farklılığı olabilir ama özünde aynı. Görüşlerimizi de mektupla iletmiştik ancak Komisyonunuz tekrar nazik bir davet ile Balıkesir Barosunu dinlemek isteğinde bulununca ben ve arkadaşlarım durumu değerlendirdik, davetinize olumlu yanıt vermeyi, görüşümüzü yazılı olarak sunmuş olmamıza rağmen sözlü olarak da biraz daha ayrıntıya girerek sunmayı uygun bulduk ve çağrınızdan da onur duyduk.
Balıkesir Barosu, her biri birer Kuvayımilliye kahramanı olan kurucuları, İbrahim Ethem Akıncı Bey, Sadi Bey, Mustafa Necati Bey ve çalışma arkadaşlarının 1920'lerde, o ateşten günlerde yaşadıkları heyecan, taşıdıkları sorumluluk, yaptıkları özverili çalışmalarının hep bilincinde oldu. Balıkesir Barosu bundan sonra da aynı bilinçle hareket edecektir. Ulusumuzu ve ülkemizi ilgilendiren her konuda bir hukukçu bakış açısı ile olayları, gelişmeleri ve çalışmaları yakından izliyor, değerlendiriyor ve bize düşen bir görev varsa bu sorumluluğun gereğini de elimizden geldiği, gücümüzün yettiğince yerine getirmeye çalışıyoruz. Hiç kuşkunuz olmasın ki dün böyleydi, bugün de böyle ve yarın da böyle olacak.
Şimdi, yazılı olarak sunduğumuz görüşümüzde, anayasa yapacak yüce Meclisin hâlen tutuklu olan milletvekili seçilen kişilerin de katılması ile tamamlanması gerektiği, yüce Meclisin bugünkü hâliyle yapacağı yeni bir anayasa söz konusu olduğunda bazı çevrelerin Meclis iradesinin eksik olduğunu gündeme getirebileceğini ve hatta meşruiyeti hususunda bile tartışmalar açılabileceği endişesini taşıdığımızı biz yazılı olarak belirtmiştik. Bu endişeyi biz bugün de taşıyoruz çünkü -yazılı görüş metnimizde de belirttiğimiz üzere- bize göre Türkiye Büyük Millet Meclisi cumhuriyet tacının en değerli mücevheridir, bunun hep bilincinde olduk. Bu bilinçle de Türkiye Büyük Millet Meclisinin her türlü tartışmanın dışında tutulması, iradesine saygı duyulması gerektiğini ısrarla ifade ettik ve ediyoruz. Bizim bu konuda gösterdiğimiz özenin sayın Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerince gösterilmesi beklentisi içerisindeyiz, bunu altını çizerek söylüyoruz. Bizce milletvekili seçilen ancak hâlen tutuklu olan bu kişilerin bir an önce yüce Meclisin yasama faaliyetlerine bir biçimde katılmaları sağlanmalıdır ki yeni anayasa yapma çalışmalarına gölge düşürülmesin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi birtakım tartışmalara konu edilerek yıpratılmasın. Bu tartışmalara konu olmamak, yıpranmamak için gerekli özeni göstermek de yine Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin asli görevidir diye düşünüyoruz ve bu hususta çözümü bulacak, çözümü üretecek olan da Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Balıkesir Barosu olarak ulusumuzun darbe ürünü olmayan, olağanüstü koşulların dayattığı bir anayasadan daha çok, ulus iradesinin oluşturduğu ve ulus iradesini yansıtan Türkiye Büyük Millet Meclisinin büyük bir uzlaşma ve özgür iradesiyle yapacağı bir anayasaya layık olduğu görüşündeyiz.
Gerçekleştirilmesi düşünülen yeni anayasa, her türlü vesayetten uzak, özgürlükçü, özellikle de bir tepkiler manzumesi niteliği taşımadan, birey hak ve özgürlüklerini en geniş anlamda güvence altına alan, parlamenter demokrasinin en mükemmel ve en sağlıklı biçimde işlerliğini sağlayacak, cumhuriyetin kazanımlarından da zerre kadar taviz vermeyen bir anayasa olmalıdır diye düşünüyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olarak yaşamasının en önemli güvencesinin Anayasa olduğu asla unutulmamalıdır. Dolayısıyla yeni anayasada bunun için gerekli düzenlemeler herhangi bir yorumu gerektirmeyecek en net biçimde yer almalıdır.
Bu ülkede ortak yaşama iradesiyle kan, can ve gözyaşı pahasına nice acılara, katlanılarak olağanüstü özverilerle kurulan cumhuriyetin dili, dini, mezhebi, etnik kökeni, inancı, felsefesi ve cinsiyeti ne olursa olsun hiçbir bireyini göz ardı etmeden, özgür, egemen, mutlu ve huzurlu yaşatma felsefesi yeni anayasada yerini almalıdır. Kuşkusuz bu görev de yüce Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.
Tekrar vurgulamak istiyoruz ki yeni anayasa en geniş katılımla, ortak akılla, tam bir konsensüs ile oluşturulmalıdır. Birtakım tepkilerin yansıtıldığı, konsensüse dayanmayan, birey hak ve özgürlüklerini en geniş anlamda güvence altına almayan ve "Ben yaptım oldu." anlayışına dayanan bir anayasa yeni de olsa çok kısa bir sürede eskiyip yıpranacak ve tekrar yeni bir anayasa arayışı başlayacaktır diye düşünüyoruz.
Yazılı olarak görüşlerimizi sunduğumuz metinde Komisyonunuzun görüşlerimizi öğrenmek açısından Türkiye Barolar Birliğinin 2001'de hazırlattığı, 2007'de redakte ettiği Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Önerisi’ne başvurabileceğini belirtmiştik. Bu önerimizi tekrarlıyoruz. Özenle hazırlanan bu önerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeni anayasa çalışmasına katkıda bulunacağına inanıyoruz ancak bu çalışmada 93’üncü maddede yer alan milletvekili andında “Atatürk ilke ve inkılâplarına” daha Türkçesi “Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalacağıma” ibaresinin yer alması talebimiz vardır ve aynı talebimiz Cumhurbaşkanı yemini için de geçerlidir çünkü Atatürk’ün ulusumuzu oluşturan tüm bireylerin yaşamında, beyninde ve yüreğinde çok özel bir yeri olduğuna inanıyoruz.
Ayrıca, bu çalışmanın 174’üncü maddesinde Hâkimler Yüksek Kuruluna Cumhurbaşkanının doğal başkan olarak gerekli gördüğünde başkanlık edeceği hususu yer alıyorsa da bu Kurulun yürütmenin denetim ve yönetiminde olması yerine, bağımsız bir kurul olarak görev yapmasının daha yararlı ve hatta şart olduğu görüşündeyiz. Bu Kurula Cumhurbaşkanının doğal başkanlık yapacağına dair ibare çıkartılmalıdır.
Tüm bunların yanında -bu bizim için çok hayati önem taşıyan bir unsur- savunmanın -ki hak arama işlevi de unutulmadan- yargının kurucu unsuru olduğuna yeni anayasada mutlaka yer verilmelidir. Tekrar söylüyorum, bu husus bizim için hayati önemdedir. İlgili düzenlemenin yapıldığı günden bu yana hukukçular ve politikacılar tarafından tartışılan, eleştirilen ve giderek toplumun önemli bir kesimince de tartışılmaya başlanan “Olağan dönemlerde olağanüstü yargılamaya” ilişkin düzenlemelerin son bulmasının gerekliliği ve önemi, yapılacak olan yeni anayasada göz önünde bulundurulmalıdır. Olağan dönemlerde olağanüstü mahkemeler aracılığı ile yargılama uygulamasının olmaması gerektiğinin, özgürlükçü, çağdaş, birey hak ve özgürlüklerini önemseyerek en geniş anlamda konsensüse dayandırılacak olan yeni bir anayasa yapılırken göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bütün bunları ifade ettikten sonra cevabını çok merak ettiğimiz şu soruyu gündeme getirme ihtiyacı duyuyoruz: Yüce Meclis çatısı altında yer alan siyasi partilerimizin olağanüstü olarak nitelendirilebilecek görüş ayrılıkları, en sert ve en ağır sözcüklerle karşılıklı olarak birbirlerine yönelttikleri eleştirileri, çekişmeleri, yumruklaşmaya ve birbirinin gırtlağına sarılmaya varan tartışma ve kavgaları ve ayrıca ulusumuzun çok büyük bir kesimi için vazgeçilmez değerlerin tartışmaya açılması ve benzeri olumsuzlukların toplumda olağanüstü endişe ve tedirginlik yaratması sonucunda yeni bir anayasa için gerekli olan konsensüs nasıl sağlanacaktır? Komisyonunuzun yeni bir anayasa için uzlaşı arayışı içerisinde en çok göz önünde bulundurması gereken noktanın bu olduğu görüşünde ve bu endişemizin toplumun çok büyük bir kesimince paylaşıldığı inancındayız. Endişe kaynağımız olan özgürlükçü ve çağdaş yeni bir anayasanın en geniş katılım ve uzlaşmayla oluşturulmasının önündeki bu engel bir an önce ortadan kalkmalıdır. Bu da yeni bir anayasa yapmaya niyetlenen Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm üyelerinin sorumluluğudur.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm üyelerinin sorumluluğudur. Eğer bu gerçekleştirilemez, bu engel kaldırılamaz, aşılamaz ise yüce Türkiye Büyük Millet Meclisi, hiçbir komplekse girmeden, yeni bir Anayasa’yı tam bir konsensüs ile gerçekleştirebilecek, görevi ve işlevi yalnızca bu Anayasa’yı hazırlamak olan, oluşumunda hiçbir ayrım gözetmeden tüm ulusu yansıtması da gerekli olan ayrı bir Anayasa hazırlama kurulunun -adı da çok önemli değil, adı ne olursa olsun- oluşumunu sağlamalıdır diye düşünüyoruz.
Saygıdeğer Başkan ve saygıdeğer üyeler; bizi görüşlerimizi açıklamak ve bu şekilde çalışmalarınıza katkıda bulunmak için çağırdınız, tekrar teşekkür ediyoruz. Çağrınıza uyarak geldik. Üzerinde yaşayabileceğimiz bir başka vatan, altında yaşayabileceğimiz bir başka bayrak olmadığının bilinci, ulus ve ülkemizin tüm sorunlarının Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesiyle, temel insan hak ve özgürlükleri ışığında çözülebileceği inancıyla tarih önünde görevimizi yaptığımıza inanıyoruz ve görevimizi yapmanın, sorumluluğumuzu yerine getirmenin rahatlığını bu şekilde yaşadık. Balıkesir Barosu olarak yüce Meclise ve Komisyonunuza başarılar diliyor, saygılar sunuyoruz.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyoruz, gayet net ve hem de yazılı olarak görüşlerinizi verdiniz. Bu konuştuğunuzun dışında şu anda şifahen eklemek istediğiniz bir şey var mı?
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Bu konuştuğumuzun dışında özel olarak başka bir hususu şimdilik eklemek istemiyoruz. Biz ana hatlarıyla bu konudaki düşüncelerimizi, kaygılarımızı, endişelerimizi, özlemlerimizi yansıtmaya çalıştık. Umarız göz önünde bulundurulur. Yeni bir Anayasa yapmanın çok kolay olmadığını herkes biliyor ve üst üste gelen darbeler sonucunda ilk kez bu Meclis kendi özgür iradesiyle bir Anayasa yapmaya çalışacak ancak o bizim yakındığımız, endişe kaynağımız olan çekişmeler aşılamazsa, yukarıda konsensüs sağlanamazsa aşağıda hiç konsensüsün sağlanabileceğini düşünmüyoruz.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Bu arada arkadaşlarımdan bir hatırlatma var. Üniter devlet konusunda çok hassasız.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Burada…
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Oraya yazmayı uygun bulmadık, zaten metnin tamamından çıkıyor. Başkanlık ve yarı başkanlık sistemi gündeme getirilmeye çalışılırsa ona da karşıyız.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – İsterseniz bu metninizi bu söylediğiniz istikamette birazcık daha geliştirerek gönderebilirsiniz diye düşünüyorum.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Ayrıca göndeririz efendim.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – O şimdi bizde var. Yani mademki bu konuda ittifak hâlinde bir yaklaşımınız var, o da burada yazılı olarak elimizde olursa… Zaten bizim yaptığımız çok kapsamlı bir şey var, bütün gelen görüşleri, belli konular itibarıyla da, gelen menşe olarak da tasnif ediyoruz. O bakımdan, o da şeye girmiş olacak.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Gönderelim efendim.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Hocam, buyurun.
MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Değerli Başkan, değerli arkadaşlar; teşekkür ediyorum. Hoş geldiniz, ayaklarınıza sağlık.
Tabii, az önce Muğla Barosu Başkanı da aynı şekilde ifade etti, yeni Anayasa çalışmalarına dair bir ümitsizlik ifadesi var. Tabii, bu olabilir, buna bir şey diyemiyorum. Tabii, herkesin tabloyla ilgili değerlendirmesi ayrı olabilir ama Meclis seçimlerden sonra bu konuda ciddi bir adım attı ve atılabilecek tek adım da buydu. Bunun başka bir alternatifi yok, Meclisteki bütün siyasi partilerin birlikte çalışabileceği… Meclisin bir Anayasa Komisyonu var ama mesela, onu tercih etmedik. Niye? Çünkü orada salt çoğunlukla karar alınıyor ve milletvekilleri sayısına göre siyasi partiler temsil ediliyor ve bütün partilerin gerçek anlamda katkı yapma imkânı o Komisyonda yok ama eşit temsilli olan bir komisyonda bütün siyasi partilerin gönül rahatlığıyla katkıda bulunabileceği bir çalışmayı yürütebiliriz diye. Elbette ümit kırıcı birçok husus da var ama böyle bir Komisyonun kurulması… 19 Ekimde faaliyete başladı Komisyon, aşağı yukarı o tarihten beri buradayız, dört aydan fazla bir zaman oldu ve bir arada gayet de iyi bir çalışma yürütüyoruz; herkes buradayken söylüyorum. Yani Meclisteki görüntüler, işte siyasi partilerin günlük basına yansıyan tartışmalarının dışında -tabii, onları da burada tartışıyoruz ama daha farklı bir üslupla tartışıyoruz- bu bir yol. Tabii, bu biraz “Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan?” meselesi gibi. Yani ortamın düzelmesi, Meclisin istediğimiz anlamda uzlaşmacı bir havaya bürünmesi, ondan sonra Anayasa çalışmalarına başlamak mı acaba gerekir, yoksa bu ortam devam ederken aslında bu ortamı da değiştirebilecek bir gücü de içinde barındıran Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını sürdürmek mi daha doğrudur, bunu hep beraber göreceğiz çünkü siz de ifade ettiniz, daha önce bu şekilde bir Anayasa yapmadık, Türkiye’nin böyle bir deneyimi yok, bizim de yok, Türkiye tarihinde böyle bir teşebbüs de yok. Dolayısıyla yeni bir şey yapıyoruz. Bu bakımdan biz ümitliyiz ama sizin de ümitli olmanız bizim bu ümidimizi daha da artırır diye düşünüyorum. Yoksa bu Komisyonun başarısız olması yani yeni bir Anayasa’nın yapılmamış olması, neticede mevcut Anayasa’yla devam edeceğimiz anlamına geliyor, bunun başka bir alternatifi yok. Bu bakımdan, Türkiye’nin bu şansını hepimizin ümitlerimizle de beslememiz gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Biz teşekkür ederiz efendim.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, sevgili arkadaşlar; ben de şunu söyleyeyim: Şimdi, Sayın Şentop’un söylediklerine katılıyorum. Dün -ben yoktum ama- Tunca Bey de bir konuşma yapmış, bugün biraz da onun kısa bir özetini yaptı. Şimdi, yüce Meclis çatısı altında yer alan siyasi partilerimiz arasındaki görüş ayrılıkları en sert sözcüklerle, birbirlerinin boğazına… Şimdi, bunlar olmazsa korkun. Bu tür tartışmalar hep şunda oluyor: Bizim partilerin doğasında yok zaten, yani dayandığımız kitleler veyahut da görüşlerimiz itibarıyla zaten benzeri noktalarda uzlaşmamız mümkün değil. Mecliste de haklı olarak bir güç dengesi oluyor dünyanın her yerinde olduğu gibi. Hele Türkiye’de bunlar bu güçten kaynaklanan veya sayısal güçsüzlükten kaynaklanan kavgalara dönüşüyor. Bunlar yoksa çok korkun. Siz daha iyi bilirsiniz hukukta, bunlar yoksa demektir ki tek sesli oldu bu Parlamento, ondan kork. Mutlaka ve mutlaka sonucunda da bunun bir şey patlar. İşte, Mısır için Amerikalılar ne diyordu? “Dünyada böyle demokrasi görmedik.” diyorlardı. 88,6 alıyordu Hüsnü Mübarek, beş sene sonra adamı şeye koydular “Bu diktatörmüş meğer.” diye.
Şimdi, bu kavgalar oluyor ama Uzlaşma Komisyonunun bir özelliği var, oy birliği. Önemli olan, birbirimizle mutlaka uzlaşmak zorundayız. Burada şöyle bir gerçek var: Benim sayısal çoğunluğum var, dolayısıyla ben istediğim formülü geçiririm diyebildiğin anda birbirimizin gırtlağına sarılma olur.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Bizim korktuğumuz bu Hocam.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Birbirimizin gırtlağına sarılma olur. Burada mesela ısrarcı olacaksınız ama şundan hiç korkmayın: Yumruklaşma, gırtlağına sarılma… Çünkü anlaşamayız. Dört tane parti var, dört tane partinin, bizim ne “ulus” tanımında anlaşmamız mümkün olabilir ne şeyde normal olarak. Hele hele sayısal olduğu zaman, “Ya sen kaç kişisin? Sen 2 kişisin, ben 5 kişiyim.” dediğin anda mutlaka uzlaşma… O yüzden burada “Dört partide bir oy birliği olacak.” diye yazdık. Şimdi artık bizim elimizde çok büyük bir imkân var Anayasa yapmada. Ha, yapamayız yaparız, bugün ben bir şey söylemiyorum ama hiç kimse diğerine “Sen kaç kişilik adamsın?” deme imkânına sahip değil. Benim fikrim de BDP’yle aynı, BDP’nin fikri AKP’yle aynı, AKP’nin fikri MHP’yle aynı, yani aynı derken diyelim ki şu anda oy birliğiyle... Dolayısıyla sizin gibi bir baronun fikri de aynı, küçük bir sivil toplum örgütünün fikri de aynı, etki yapmak açısından. O yüzden -şunu yapamayız ama ben bugün yaparız demiyorum- biz rahat rahat burada oturuyoruz, görüşlerimizi birbirimizle paylaşacağız, ikna etmeye çalışacağız birbirimizi ve ortak, özgürlükçü, demokratik bir Anayasa yapmaya uğraşacağız. Bu bir avantaj. Onu özellikle vurgulayayım, sakın bundan korkmayın. Ha, Mustafa İlker de söyledi “Türkiye’nin koşullarında nasıl yapacaksınız? İnanmıyoruz.” diye. O ayrı mesele, o ayrı mesele, onu aramızda da tartışırız amma velakin şundan endişe etmeyin: Mecliste görülen “Birbirinin gırtlağına sarılıyor, ya bunlar bir Anayasa yapamaz…” Bunu adam kahvede böyle düşünse haklıdır. O şöyle zannediyor: “Ya bunlar gitti oraya… Hiç fikir filan kalmadı ki zaten, gittiler oraya şimdi, aynı parayı da alan aynı adamlar, demek ki uzlaşacaklar, bunlar nasıl kavga ediyor?” diyor. Bir de şöyle düşünüyor: “O kavga ederse ben etmeyeyim mi yani?” diyor. Ama böyle bir şey geçerli değil. Kavganın dünyanın her yerinde nedeni şudur: “Sen kaç kişilik adamsın?” dediği anda, yani “Kaç kişin var senin?” dediği anda mutlaka bir şeyle gücünü göstermen lazım. Yani olmaması lazım. Burada Allah’tan böyle bir şey yok. Hepimiz, 12 kişi de biriz, 12 kişi de aynıyız. Ha, ama tekrar söylüyorum: Yapılır yapılmaz.
Şimdi, burada size bir şey söyleyeceğim hemen. Ben “parlamenter demokrasi” dediğinizden Parlamenter rejimde ısrarcı olduğunuz birinci sayfadan zaten anlaşılıyor, ikinci sayfadan, onda bir şey yok. “Üniter devlet mutlaka” dediniz, onu da tahmin ediyordum ama onu yazmak lazım, üniter devleti. Fakat bir şeyi merak ediyorum ve hiçbir şey yazmamışsınız. Şimdi, içinde benim de olduğum o Anayasa’ya tamam diyorsunuz, biz bunu şuradaki üç dört madde dışında kabul ederiz diyorsunuz.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Ana hatlarıyla, evet.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Peki, orada bir 66’ncı madde var idi, yani 66’nın formülü “Türk milleti Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından kurulur.” diye. Şimdi, bu formüle yani Türk’tür, Türk değildir şeyinde -ben sadece görüşünüzü soruyorum merak için, yani ne diye- “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından oluşur.” diye bir formül getirmiştik bu yurttaşlık maddesidir diye. Bu konudaki görüşünüzü de bir alabilirsem. Ayrıca ayrıntılı da yazarsınız isterseniz ama sadece şuradaki görüşünüzü, ben sadece sizin görüşünüzü… Kabul ediyorum, etmiyorum; doğrudur, haksızdır manasında söylemiyorum, sadece görüşünüzü merak ediyorum.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Hocam, kökeni, dili, dini, inancı, mezhebi, cinsiyeti, hepsini sayalım, bizim için hiç önemli değil. Kendini Türk hissedebiliyorsa ve göğsünü gere gere “Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.” diyebiliyorsa, bunun dışında bizim bir ölçüye başvurmamız zaten mümkün değil.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bu yeterli mi efendim?
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Bu bizim için yeter.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yani diyorsunuz ki dini, dili, ırkı ne olursa olsun herkes Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıdır.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Ne olursa olsun, kendini Türk hissediyorsa, bu vatana, bu ulusa kendini bağlı hissediyorsa, bu dışında bir ölçü arayamayız. Zaten bu artık ırkçılık olur, kafatasçılık olur, başka boyutlara gider. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkes, şimdi araştırın, köken olarak… Benim atalarım Kırım göçmeni, Osmanlı-Rus Savaşı’nda gelmişler, bir başkası Kafkasya’dan, bir başkası… Ama biz hepimiz ortak bir paydada buluşmuşuz, göğsümüzü gere gere “Türk’üz” diyebiliyoruz, bu vatana kendimizi bağlı hissediyoruz her şeyimizle. Bunun dışında bir ölçü aramanın bir anlamı yok ve herkes birbiriyle kardeş olabilmeli, kardeşçe davranabilmeli. Bizim bu konudaki görüşümüz bu.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tamam, peki.
Benim soracaklarım bu kadar Sayın Başkan.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Teşekkür ederim. Daha vuzuha kavuştu.
Hemen son konudan başlayalım. Size göre, şu andaki 66 bu biraz evvel ifade ettiğiniz hususu karşılamıyor mu?
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Vallahi, o konuda oturup tartışmamız lazım. Aniden şey yapamam yani, tartışmamız lazım. Onun üzerinde biz durmadık çok ayrıntılı olarak. Biz dedik ki ana hatlarıyla bu temel alınabilir, baroların görüşlerini yansıtabilir. Ama tabii, bunun içerisinde bazı şeyler değişecektir, şu olacaktır, bu olacaktır. Biz görebildiğimizi söyledik. Zaten Anayasa uzmanı da değiliz, Anayasa okuduk ama. Yani biz içimizden geleni anlatmaya çalışıyoruz.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ama Türkiye’de bütün meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri içinde -özel olarak bu amaç için kurulmuş olanları istisna tutuyorum ama- en fazla dirayetle, ehliyetle bu konuda konuşabilecek olan kuruluşlar sizlersiniz hukukçular olarak. Şimdi, o zaman, üniter yapıyla beraber biraz evvel konuştuğumuz hususa da biraz açıklık getirilmesinde fayda var.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Getiririz.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Çünkü şunu ifade ediyorum Sayın Başkan: Şimdi, “Barolar Birliği” dediğimiz zaman son derece geniş bir baro kuruluşunun tepe örgütü. Böyle bir metni ortaya çıkarmak bakımından ister istemez birtakım uzlaşmalar olabiliyor.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Mutlaka.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Şimdi, buraya bazı konfederasyonlar geldi. Mesela, TOBB yetkilileri geldi. Sorduk, “Üye sayınız kaç?” dedik, “1 milyon 300 bin üyemiz var.” dediler. Sonra burada bir tebliğ sundular, “Efendim, işte, bizim bu Anayasa oluşturulmasıyla ilgili bir platformumuz var. Tabii, bu platformda değişik görüşler geliyor. Biz burada uzlaşıyoruz, bu görüşü…” Dedim ki: “O görüşler bize geliyor.” Mesela, işte, TÜRK-İŞ geldi buraya, bir başka kuruluş geldi. O da bu platformda yer alıyor ama kendi görüşünü söyledi. TOBB’un da burada, bu söylediğimiz platformdaki uzlaşmaların dışında, kendisinin orijinal görüşü nedir, bizim onu bilmeye ihtiyacımız var çünkü TOBB’un temsil ettiği kitle o platforma katılan diğer kitlelerden farklı. Yani temsil ettiğiniz insanlar ne düşünüyor kritik konularda, biz sizden onu almak istiyoruz. Biraz evvel, sizden evvel, ilk seansta Ziraat Odaları Birliğini dinledik, onlar bize enteresan şeyler söylediler. Baktık, kendi görüşlerini söylüyorlar. Burada da, Baroda da uzlaşıyorsunuz ama Balıkesir Barosunun ne düşündüğü de bizim için çok önemli, Muğla Barosunun ne düşündüğü de çok önemli. Biz buradan bakarak birtakım anlamlar, yorumlar çıkarma mecburiyetinde olan kişileriz. O bakımdan, haddim olmayarak, bu kritik konulardaki görüşünüzde bu teksti geliştirerek bize gönderirseniz daha büyük bir katkı olur diye düşünüyorum.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Göndeririz, göndeririz.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Hocam o konuya değindi, Süheyl Hocam da değindi, ben de iki kelimeyle değineyim. Yani “Bu Komisyon bu atmosferde Anayasa yapar mı yapamaz mı?” meselesi çok tartışılabilecek bir konu.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Tabii, bu çok su götürecek bir tartışma. Biz burada, o metinde de onu ifade ettik. Ben edebiyat öğretmeniyim, günlerce çalıştım ben bu metin için “Aman yanlış anlaşılmayayım, aman maksadımı aşmayayım.” filan.
Bakın, bizim en büyük endişemiz şu: “Ben yaptım, oldu.” anlayışıyla yapılacak bir Anayasa olursa bu ölü doğmuş bir çocuktur. Bizim en büyük korkumuz bu, “Ben yaptım, oldu.” Hayır. Bu bir toplumsal sözleşmeyse…
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkanım, bu konuda biz öteden beri, 2007’lerden itibaren, Anayasa’nın bu söylediğimiz organizasyonda yapılmasının daha doğru olduğunu hemen hemen ilk ifade eden siyasi partiyiz. Bu Komisyona da hiçbir önyargı olmadan 3 tane üye verdik. Diğer arkadaşlarımızın da hiç iyi niyetlerinden şüphe etmemizi gerektirecek bir şey yok. Burada bir Anayasa’yı nasıl yapabiliriz, çağdaş bir Anayasa’yı nasıl yapabiliriz, özgürlükçü bir Anayasa’yı nasıl yapabiliriz ama devletimizin bekasını, milletimizin birlikteliğini de bu Anayasa’yla nasıl tahkim edebiliriz endişesini taşıyor arkadaşlarımız. Birçok konuda farklı şeyler düşünebiliriz, yaklaşımlara sahip olabiliriz ama burada kavga etmiyoruz, bundan emin olun. Biz burada uzlaşmaya çalışıyoruz.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Bu Komisyonun zaten adı üzerinde. Bu konuda hiç şeyimiz yok.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Türkiye’nin içinde bulunduğu atmosferde işimizin ne kadar zor olduğunun da bilincindeyiz ama bizim isteğimiz, arzumuz, biz burada bu fedakârlığı yaparken, bu bizim görevimiz ama bir taraftan bu zor işi yüklenip de götürmenin bir sorumluluğu var. O konuda sizlerden bedbin mesajlar yerine bizi destekleyen mesajlar gelirse belki motivasyonumuza da olumlu katkı yapar diyoruz.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Başımız gözümüz üstüne; yazarız, göndeririz; yani o konuda da şey yapmayın.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyoruz heyete, lütfedip buraya kadar geldiniz.
BALIKESİR BAROSU BAŞKANI AV. YAŞAR MEYVACI – Biz teşekkür ederiz efendim, sağ olun. Biz rahatladık. Biz tarih önünde görüşlerimizi açıkladık, görevimizi yaptık. Balıkesir Barosu bu konuda çok hassas, Kuvayımilliye’den bu yana hassas. Biz bu duruşumuzu da sürdürme kararlılığındayız, bunun rahatlığı içindeyiz. Çok teşekkür ediyoruz.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Biz teşekkür ediyoruz efendim, sağ olun.