2 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 6,49 Mb.
səhifə23/84
tarix30.04.2018
ölçüsü6,49 Mb.
#49645
növüYazi
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   84

19.09.2012 Tarihli Toplantı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.51

BAŞKAN: Sırrı Süreyya ÖNDER (İstanbul)

----0----

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Arkadaşlar, 2 no.lu yazım komisyonu toplantısını açıyorum. Her siyasal partiden milletvekili temsiliyeti var. Bunun dışında danışman ve uzman arkadaşlarımızdan; Profesör Doktor Yusuf Şevki Hakyemez, Profesör Doktor Hasan Tunç, Yusuf Uygar hazırlar. Özgür yok.

Bugün neyi görüşüyoruz? İş güvenliği hakkı mı?

PROF. DR. HASAN TUNÇ - Sayın Başkanım, müsaade ederseniz dünkü konuyla ilgili olarak yani bir konunun açıklığa kavuşturulması için bir ekleme yapılması gerektiğini arz etmek istiyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Buyurun.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Şöyle ki: Malumunuz, özellikle “Toplu Sözleşme ve Grev Hakkı” başlığındaki 37 numaralı maddenin beşinci fıkrası, altıncı fıkrası ve yedinci fıkrası bu hakkın kullanımı ve buna ilişkin istisnaları ve sınırları düzenleyen maddeler. Özellikle burada grev hakkıyla alakalı malumunuz düzenlemeler yer almış. Grevin ertelenmesi ve yasaklanması durumundaki hâller ve bunun çözümüne ilişkin konular burada belirtilmemiş. Oysaki yazım teklifimizde, özellikle bizim teklifimiz içerisindeki o düzenlemeler değişik fıkralarda yer aldığı için eksik kalan kısmı vurgulamak istiyorum. Grevin yasaklanabileceği veya ertelenebileceği hâller kanunla düzenlenir ve grevin yasaklandığı veya ertelendiği durumlarda bu manada ortaya çıkacak işte uyuşmazlıklarla ilgili hakem kuruluna çözümle ilgili bir şey var gerçi…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yediye yazacaksınız onu.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – O zaman yediye yazacaksın onu.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Evet. İstisna düzenlemesi olarak erteleme ve yasaklama hâlindeki durumda Yüksek Hakem Kurulunun çözümü dışında bunun usul ve esaslarının kanunla düzenleneceği noktasının da belirtilmesi gerektiğini biz vurgulamak istiyoruz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – O zaman altıyı tamamıyla silip yediye mi ekliyorsunuz?

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hayır, grevin değil, yasaklandığı ve ertelenebildiği durumlarla ilgili.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hasan Hocam şöyle diyor: “Grev hakkının kapsamı, kullanılması…”

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hayır, hayır.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, tabii buraya.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hayır Hocam, şöyle…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yasakları…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – “Grevin yasaklanabileceği veya ertelenebileceği hâller ve iş yerleri kanunla düzenlenir.” ibaresi. Bu yediye de yazılabilir, beşe de yazılabilir.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Yasakları, ertelenmesi, istisnaları, sınırları ve diğer usul ve esasları kanunla düzenlenir.” Hocam, aynı anlama geliyor. “Ertelendiği” var, “yasakları” var Hocam.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ha, o olabilir.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – O zaman altıyı silip MHP’ye yediyi ekliyorsun.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Evet. “Yasak” ve “erteleme”yi oraya ekliyoruz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bak, altı var orada, sil onu.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olacak Hocam altı. Altı “Hakem kuruluna başvurma” temel ilke.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hocam, aynısı olur mu?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değildir efendim, o Yüksek Hakem Kuruluna başvurma.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Şimdi, grev hakkının kapsamı kullanılırsa “istisnaları, sınırları, diğer usul ve esasları” diyoruz ya…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Oraya koy.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – …oraya parantez içinde “yasaklanabileceği veya ertelenebileceği hâller…”

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olur, olur…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – “…ile iş yerleri…”

Şimdi, bir de bu beşinci fıkranın redaksiyonunda sorun olduğu kanaatindeyiz yani bunu önerenlerin okuyup yeniden biraz daha düzgün hâle getirmesinde yarar olduğunu düşünüyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ya kesintinin öznesi diyor…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Doğru söylüyor.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Bir de yani bunu bir anayasa metni hâline getirelim.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bir de Hocam şu, yani heyette şöyle bir şey belirdi sabahleyin Tunca Hocam, özellikle Hasan Hocam…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yani bu tercüme edilmiş metnin aynen motomot tercüme edilip buraya yansıması…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, değil. Bu tercüme değildi yani şöyle söyleyeyim: Hatta bu yapılırken ben de şeydeydim…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ - Yok, ILO’yla da baktık Hocam, metnin tercümesi.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, ILO’ya… Fakat, mesela asgari kamu hizmetinin sağlanması amacına yönelik olarak ekledik oraya ki hep bu yasalarda geçen “minimum service public” “asgari kamu hizmeti” bunu ekleyelim oraya dedik amaçlı olsun diye.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Çok uzun bir cümle olduğu için…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Evet, uzun.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – O cümle biraz anlamsız kalmış.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Hükmü alıncaya kadar, ta cümlenin sonuna kadar okumak gerekiyor şeyi.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Üst kurulda yaparız bunu ya, bununla vakit kaybetmeyelim. İçeriğine bir itiraz yoksa üst kurula…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, üst kurula şey yapalım yani sınırlama sebeplerine uygun bir formülasyon üst kurulda, doğru…

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Şöyle yapsak uygun mu yani beşi şey yapmak bakımından: Grev hakkının kullanılması toplumun tümünün veya bir bölümünün yaşamını, sağlığını ve güvenliğini ciddi biçimde tehlikeye düşürecek hizmetlerle sınırlı olmak kaydıyla ve kamu hizmetinin asgari ölçüde sağlanması amacına yönelik olarak sınırlanabilir. Yani ancak bu kadar toparlanabiliyor yine de kulağını...

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, sınırlama tekniğine bu ifade uygun değil.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yani bu cümle düzgün değil.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bunu yukarıda tartışalım Hocam.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Bunu daha iyi anayasa metni hâline getirelim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hiçbir mâni yok.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Burada Tunca Bey’in dediğini yapalım en azından ki çünkü o, yukarıda kişilerin…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yalnız orada bir yanlış var, kesintiye uğradığını çıkarttığında şu sıkıntı var: Sağlığı, güvenliği ciddi biçimde tehlikeye düşürecek hizmetler varmış gibi bir şey çıkacak eğer kesintiyi çıkartırsak. Hâlbuki bizim amaçladığımız o değil, böyle bir hizmet yok. Hizmetin kesintiye uğraması eğer… Ha, şöyle diyebiliriz yani: Eğer, bir kamu hizmetinin kesintiye uğraması o toplumun sağlığını, güvenliğini ciddi biçimde tehlikeye düşürecek ölçüdeyse bu durumla sınırlı olmak üzere…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bunun adı “kamu yararı”.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – O zaman grev hakkının kullanılması esnasında herhangi bir kamu hizmetinin kesintiye uğraması…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Toplumu tehlikeye düşürecek ise bununla sınırlı olmak üzere ve onun formülünü yapalım, burada bunun üstünde durmayalım. Dediğiniz çok doğru yani burada öznelerde filan diye yanlış anlaşılıyor.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam arz edeyim, Sevgili Başkanım; bunu olduğu gibi yukarıya taşıyalım çünkü bunun adı “kamu yararı” zaten veya “kamu düzeni” dolaylı, dolambaçlı şekilde. Bir de kamu hizmeti niteliğinde olmayan iş alanları var, üretim alanları var. Onun için, sınırlama ölçülü olmalı, doğru, özgürlüğün içini boşaltmamalı doğru ama anayasa hukukunda olmayan bir terminolojiyi de bir sınırlama ihdasına gerek yok, yukarıda düşünelim, tekrar dönmeyelim Hocam.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Şimdi, şu var yani haklı olarak Meclis Başkanı da şunu söylüyor…Yani burada bakıyoruz, çok önemli bir fikir ayrılığımız yok. Bunu nasıl formüle ederiz diyoruz. Bunu formüle edemeyip de üst kurula çıkarırsak Başkanımız hakikaten diyor ki: “Ya siz burada bir şey yapmadan olduğu gibi parantezleri alıp yukarıya getiriyorsunuz.” O da haklı.

Ben vakit almak istemiyorum Başkanım, şunu bir toparlayalım.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bakın, ben tek tek şey yapayım Hocam. Akşam çalıştım ben. “Kamu hizmetinin asgari ölçüde sağlanması.” Yok böyle bir şey. Üretim alanında hepsinin üretimi, girişim özgürlüğünde, teşebbüste hepsi kamu hizmeti değil ki. Bunun kapsamı dışında, yani kamu hizmeti kapsamı dışında olanların zorunlu, ciddi, güvenliği tehdit eden kesintiler şey olmuş oluyor. Sınırlayamazsın o zaman. Kamu hizmeti…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hiç sınırlayamazsın Hocam. Biz grev hakkının eften püften nedenlerle, ağabey ona yasak, buna yasak diye sınırlanmasını kesinlikle kabul etmiyoruz. Sadece şunu kabul ediyoruz. Diyoruz ki grev hakkını neden sınırlayacaksın? Bir işçinin sahip olduğu hayattaki tek hak. Başka hiçbir hakkı da yok adamın. Gerçek söylüyorum. Bugün bir köle düzeni. Biz bu hakkın bir şekilde sınırlanmasını istiyoruz. Hiçbir hakkı yok adamın.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – O hakkı bile yok.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Biz diyoruz ki eğer yaptığı bir kamu hizmetiyse, ama bu kamu hizmeti demek pantolon dikmekte, suyu sağlamakta, işte ne bileyim bacayı yakmakta, o işte fabrikanın bacasını yakmakta, bilmem ne de o da bir kamu hizmeti sağlıyorsa, eğer kesintiye uğraması toplumun güvenliğini, sağlığını, yaşamını tehlikeye düşürecek ise sırf onla sınırlı olmak üzere ve de amaç da o alanı tamamıyla yasaklamak değil, sadece asgari bir şekilde o kamu hizmetinin sürmesini sağlamaktır. Aynı söylediğiniz gibi, bugün sağlık personeli yapmasın mı? Yapsın diyoruz grev ama diyebilirsin ki ağabey öleni nasıl kaldıracağız veya hastayı ameliyat edecek miyiz? O yüzden diyoruz işte bu sağlık hizmetinin tamamen kesintiye uğramaması için şöyle bir düzenleme getirebilirsin. Ağabey, her gün iki tane doktor kalıp orada hastalara, acil hastalara bakacak şekilde yaparsın, mutlaka iki doktoru var edersin orada diyoruz, sendikaya da grevciye de bunu söylüyoruz. Başka ne erteleme ne yasaklama istemiyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, şöyle söyleyeyim: Bakın, şu anda hukukçuyuz hepimiz ve hukukun temelini oluşturuyoruz. Bugün “kamu hizmeti” kavramı, idari otoritenin devletin, imperium etkisini, yetkisini kullanarak gerçekleştirdiği hizmet alanıdır. Oysa teşebbüsler, girişimler alanının hepsi kamu tarafından yapılmıyor, şirketler vesaire tarafından. Bunun kamu hizmeti, kamu hizmeti kavramına girmez. Yani siz bu kamu hizmetini buraya koyduğunuz zaman özel alandaki grevleri hiçbir zaman sınırlayamazsınız.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bravo. İstemiyoruz zaten.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ama sanki diğer…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tabii istemiyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Devlet işletmeleri dışında grev yasağı konamaz diye bir şey var.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Konmasın istiyoruz Hocam.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Hocam, şimdi bir şey sorabilir miyim.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Adam diyor ki adamın fabrikasında, Ahmet Bey’in fabrikasında, Koç’un fabrikasında neden yasaklasın ağabey.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – İkinci sorum Hocam: Kamu hizmeti değil, ekonomik işletme -diyoruz başka kriter- toplumun tümünü veya bir bölümünün yaşamını, sağlığını, güvenliğini etkiliyor. Öyle hâl var ki etkiliyor özel girişimlerde ama kamu hizmetinde değil, sınırlayamayacak mısın?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sınırlamayacağım tabii.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – O zaman tamam, biz katılmıyoruz o nedenle.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Şimdi, bir şey soracağım. Sağlık hizmetini bugün Türkiye’de hem özel sekter hem kamu veriyor.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – O yüzden kamu hizmeti dedik.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – O da kamu hizmeti.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Aynen. Özel hastaneleri o yüzden kamu hizmeti diye belirledik. Eğer özel hastanede bile yapıyorsa adama şöyle diyemezsin: Öl, bana ne ya, burada grev yapacaklar diyemezsin. Özel hastane bile, çalışan işçiler bile grev hakkına sahip ama adamın ölmeyecek acil yardımda bir doktoru bir hasta bakıcıyı, ne ise orada devam ettireceksin. Biz o yüzden bunu devlette yaparsın, özel teşebbüste yapamazsın, özel teşebbüste yaparsın, devlette yaparsın gibi bir ayırım koymak istemiyoruz. Zannedersem BDP de istemiyor. Biz diyoruz ki bu bir kamu hizmeti yerine getirmekse, sağlık olabilir, havacılık olabilir, özel şirket de var bugün.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hocam, yalnız buradaki sizin murada elde etmiyor mu?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ediyor. Bir tek “kesintiye uğradığı” yanlış oluyor.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hasan Hocam, özel kesimin yaptığı bazı hizmetler kamu hizmeti midir?

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Kesinlikle. Bazı hizmetler kamu hizmetidir.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bazıları evet.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok hayır, kamu hizmeti mi? Yani bir tanımlamak lazım.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Evet ağabey.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Kamu hizmeti zaten tanımlandığında bir, bizzat idare tarafından, iki idarenin yakın gözetimi ve denetimi altında özel hukuk kişileri tarafından. Dolayısıyla onlar mesela sağlık eğitimi ve benzeri hizmetler doğrultusunda…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – İdarenin deneterek, kurarak, tasarlayarak veya yürüterek iradesinin layık olduğu hizmet birinci kriter kamu hizmetinin birinci kriteri ama…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bir dakika…

İdarenin gözetimi yok, tavassutu yok…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – O zaman kamu hizmeti değil o.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kamu hizmeti olmaz Hocam.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Olmaz tabii canım. O değil.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır Hocam. Bir şey söyleyeceğim.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – İzin ver Hocam. Tatmin olmak istiyoruz.

Devletin yetkisi dâhilinde olmazsa o kamu hizmeti olmaz.

Bakın, bitireyim ağabey, bitireyim Hocam. İnsicam da bozuluyor, varamıyor şeye.

Bakın, bugün, devleti küçültmek, devleti ekonomi alanından çekmek diye bir akım var. Bu, herhangi bir siyasal parti tarafından da benimsenebilir ve bu gerçekleştirilebilir de. Bu anayasa normu içerisinde grev yasağını öngöremezsiniz.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Hayır, biz öngörüyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Grev yasağını nasıl öngöreceksin ağabey, kamu hizmeti diyorsun.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hocam, grev yasağını öngörmüyoruz diyorum zaten. Grev yasağı diye bir şeyi kabul etmiyoruz ağabey.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Mesele bu. Komisyon meselesi bu, formülasyon meselesi.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Grev yasağı ne demek diyoruz. Hatta tersine, ben size de şöyle söylüyorum.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Anladım ağabey ya. Görüşünüze hürmetim sonsuz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bunu kabul edin demiyorum ama grev yasağı diye bir yasak adamın tek silahı.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Anladım, tamam Hocam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bunu söyledik. Bakın, kullanılması, istisnaları, sınırları, mesela diyebilirsiniz ki orada…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hocam, sınır dediğiniz an, sınırı yasak ve erteleme dışında nasıl belirleyeceksiniz?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, şöyle diyebiliriz: Örneğin diyorum, bu grev yasağında herkesin bir anda grev yapıp da örneğin çöplerin toplanmaz hâle getirilmesine sınır getirirsin. Dersin ki: Her gün bir tane adam, iki tane adam, bir araba çalışacak ve çöp toplayacak.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hizmetin sürdürülmesi zaten grevin kırılmasıdır Hocam. Grevin gerçekleştireceği amacı ve sonucu ortaya koymaz. Yani bu anlamda sizin grev mantığı içerisinde, yani iş ilişkisi kavramı çerçevesinde olayı ele aldığınızda eğer işçinin temel hakkı olarak grevi görüyorsanız o hizmeti durdurmak zorundasınız. O hizmeti durdurmadığınız sürece grevin sonuçlarını ortaya koymanız mümkün değil. Dolayısıyla istisnası dediğiniz an, dünyadaki genel kabul de bu yönde zaten…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, değil.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yasak ve ertelemedir. Bunun ötesi olmaz. Yani şunu yapıyorsanız…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Dünya hukukunda -bir şey söyleyeyim, ben hepsini bilmiyorum, bildiğimi iddia etmiyorum ama- Fransa’da, İngiltere’de grev yasağı diye bir şey yok. Böyle bir şey olabilir mi? Grev yasağı koydum. Neden koydum? Havaalanında grev yapılmaz. Bu ne demek? Ama şu var: Bu hizmetin asgari şekilde sürdürülmesini sağlamakla mükellefsin. Bu olur. Ne diyoruz? Grev yasağı var, bak orada yazdınız. İyi niyet kurallarına aykırı kullanılamaz dedik. Gerek var mı dedik, koyduk. Hizmetin, kamu hizmeti dediğimiz, orada kamu faaliyeti demiyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bırakın Hocam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Kamu hizmeti nedir Hocam? Yerine getirilmesi bir toplumun varlığı için, sağlığı, güvenliği için elzem olan…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – O senin tanımın ama.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Anayasa Mahkemesinin tanımı var Hocam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – …ve yerine getirilmez ise ciddi anlamda sıkıntı yaratacak olan faaliyetlerin tümüne biz kamu hizmeti diyoruz ağabey.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Geniş anlamında öyle.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Geniş anlamında bu. Biz öyle algılıyoruz. Devletin yaptığı değil sadece.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Geniş anlamında öyle ama dar anlamda kamu hizmeti devletin…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ben dar anlamda görmüyorum. Burada söylediğim geniş.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sevgili Başkanım, bunu biz saatlerce tartışırız.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Peki Sayın Hocam.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Gerekir gerekmez.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Kırmızı koyduk işte. Ama şuna haklısınız. Kesintiye uğradığında cümlesini biraz daha düzeltelim.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şunu söyleyeyim…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Bu cümleye biz katılmıyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam biz de şöyle söyleyelim. Bizim rezervimizi de koyun.

ANAYASA UZLAŞMA KOMİSYONU UZMANI ÖZCAN ALTAY – Başkanım, MHP peki bu konuda ne düşünüyor?

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Şu cümleye katılmıyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – MHP’nin önerisi o. O yeter diyor. Ona katılmıyoruz dedik.

Biz de şöyle diyeceğiz. Bir şerh koy. “Grev hakkının ölçülü ve dar sebeplerle sınırlanması gerektiği, bu sebebin kamu yararı veya kamu düzeni olabileceği.” Tamam, o kadar.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hocam, kamu yararı amacıyla sınırladığını düşün. Kitap var, göstereyim. İflahını kesiyor ya. Kamu yararı amacıyla maden ocaklarında reddediyor. Böyle bir şey yok.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, bağlayıcı değil bu, tartışalım diyorum.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ha anladım, peki.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tamam.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Süheyl Hoca, şimdi bak, sağlık hizmetinden, çöplerin toplanmasından bir örnek verdin, doğru. Şimdi diyorsunuz ki: Ankara’da Ankara’nın çöpünün toplanması için varsayalım ki 2 bin insan çalışıyor.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Mesela.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Mesela. Ancak topluyorlar. Şimdi, bu hizmetin asgari ölçüde yapılması için ben bunu 250’ye indirdim. Ankara’da çöp toplanır mı? 250 kişiyle toplanacaksa o zaman niçin 2 bin kişi istihdam etsin?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – En azından dağlar oluşmaz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, o sebeple, Kahramanmaraş MHP senatörü öldürüldü ya çöp toplamasında. DİSK’in şeyinde grev kırıcılığı yapıyorsun diye öldürdüler adamı.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Şöyle bir öneri yapabilir miyim. Bu fıkradaki ifade bozukluğuyla ilgili şey yaptım da onu okuyayım isterseniz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Söyle.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – “Grev hakkının kullanılması, hizmetin sunumu esnasında toplumun tümünün veya bir bölümünün hayatını -veya yaşamını- sağlığı veya güvenliği ciddi biçimde tehlikeye düşerek kesintiye uğradığında kamu hizmetinin asgari ölçüde sağlanması amacına yönelik olarak sınırlanabilir.”

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Çok güzel.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, katılmıyoruz ona.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sizin amacınıza hizmet etmiyor yalnız.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, ediyor.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ediyor Hocam. Bakın şöyle…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Demin aynısını ben de yazdım. Sonuç itibarıyla siz şöyle diyorsunuz Hocam, eğer yanlış anlamadıysam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, bence ediyor ama söyle.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hocam, siz diyorsunuz ki: “Hizmet eğer grevin kullanımı nedeniyle kamuda büyük bir infiale neden oluyor ve bu anlamda toplum sağlığı, toplumun geneli üzerinde…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – İnfialden değil, kesintiye uğradığı için, çöp toplanmadığı için veya sağlık personeli gelmediği için toplumun sağlığı tehlikeye giriyorsa.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hayati bir durum söz konusuysa burada asgari ölçüde bu hizmeti sürdürecek bir mekanizma öngörülsün, onun için kendisi yapsın diyorsunuz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Aynen böyle diyoruz.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ama bu onu kapsıyor.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Aynen bunu söylüyoruz ama anayasa ifadesi... Bir daha oku.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – İsterseniz yazalım.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bilmiyorum BDP ne diyor. Bizimkini söylediğimizi…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – “Grev hakkının kullanılması, hizmetin sunumu esnasında toplumun tümünün veya bir bölümünün yaşamı, sağlığı veya güvenliği ciddi biçimde tehlikeye düşerek kesintiye uğradığında kamu hizmetinin asgari ölçüde sağlanması amacına yönelik olarak sınırlanabilir.” Yazalım isterseniz, üzerinde oynanabilir.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, burada bir kamu hizmeti yapılıyor. Ölçüsüz bir daraltma var. İki, bakın, grev hakkı, grev hakkının yasaklanmasının temel nedenlerinden birisi toplum zararını önlemek değil, işletme yararı var.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ama parantez içerisinde şey var bizim şeyde

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ne var, hangisi var? .

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Sizin söylediğiniz devam ediyor peşinden.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bakın, teknolojik zaruret o işletmede grev yapılmasını engelleyebilir. İşte Zonguldak fırını, bir demir çelik fabrikası yok oldu. Grev yasağı da yoktu, uygulayamadılar. Sanıyorum Ecevit dönemiydi.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yanlış bilgi.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hocam, iyi niyet kurallarını öyle toplum zararına kullanamazsınız.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Biz onu kabul ettik. Eğer bunu kabul etseniz biz bunu kabul ettik.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Biz onu teklif ediyoruz. Bu cümleyi karşılıyor zaten.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ben bunu kabul ediyorum. İyi niyet kuralları, yani adamın işletmesini batırma. Kabul ediyorum. Biz bunu kabul ederiz dedik. Sizinkiyle meczedersek biz baştan kabul ederiz onu dedik, karşı çıkmayız dedik. Bu paragraftaki sınırlama ve ertelemeyi böyle algılarsak öbürünü biz kabul ederiz dedik ama siz onu “hayır” deyince o zaman herkesin metni girsin dedik.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ona biz “hayır” demedik. Biz burada şu cümle yanlış.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, gülümseyerek seyrediyorsunuz, duruma bir el koyun.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Peki, bunu bitirdim, şeye geçelim.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkanı bir dinleyelim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Duruma el koyuyorum.

Kimse beni yanlış anlamaz diye. Amacını aşan hiçbir şeyim yok. Arkadaşlar, bir hakkın sınırlanması için bu kadar tartışılması, yol aranması, bu hakkın kullanımına, tarihselliğine falan ağır haksızlıktır. Bunu işçiler, çalışanlar, bu hakkı öyle kolayından elde etmediler. Yani biz burada böyle, ben ona gülümsüyorum. Biz burada şöyle sınırlayalım, böyle sınırlayalım, çok haşamin huzur, işçiler “hadi lan oradan” der. “Biz, bunun için ta 1897’den beri kan dökmüşüz, can vermişiz, önce çalışma süreleriyle başlamışız, sonra bu hakkın kullanımıyla.” Yani doğrusu şu: Grev hakkı hiçbir şekilde sınırlandırılamaz çünkü elindeki tek direniş biçimi. Ha dünyanın geldiği yerde iki tane şey var ve ilanihaye bir yöntem olarak kullanılamıyor. Ne bu? Biri erteleme, diğeri yasaklama. Yasaklama o hakkın kullanımını ebediyen berhava etme anlamına gelmiyor. Konjonktürel. Şu an Suriye’yle savaşın eşiğindeyiz kardeşim, dolayısıyla krom tesislerimiz bize çalışmak zorunda. Peki, yarın Suriye gerginliği bitti, ne edeceksin? Belki bir daha savaşırız. Yok öyle bir şey. Yani mantığı bu. Oysa biz burada yasak meselesinde o kadar iştahlı ve…

TUNCA TOSKAY (Antalya) – İştahlı filan değil.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Affedersiniz, hepimizi tenzih ederek söylüyorum. Şöyle bir şey, yani gelişigüzel diyeceğim o da rencide edici olacak. Yani uygun bir kavram bulamıyorum.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, hakkın özünü ortadan kaldırmaksızın sizin değindiğiniz hâl ve benzeri hâllerde tutulabilecek yol için anayasal bir dayanak hazırlanmaya çalışıyoruz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sayın Hocam, o da bence şu metin. Hiç biz el atmasak şu metin çok ideal bir metin çünkü o kadar ince hesaplanmış ki gerçekten…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Bir kere Türkçesi bozuk.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ya ne olacak, Türkçesi de bozuk olsun, yani söyleyenin de bozuk, ne olacak. Türkçe hiç bozuk da değil. Şöyle bir şey. Dün de ona dikkat çekmiştim. “Grev hakkının kullanılması, ancak -bak buradaki “ancak” o kadar kıymetli ki, yani “bir şartla” demek oluyor- kesintiye uğradığında…” Hani onu şöyle diyelim…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Neyin kesintiye uğradığında işte?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – “Kesintiye uğradığı zaman toplumun tümünün veya bir bölümünün yaşamını, sağlığını, güvenliğini -bir vurgu daha yapıyoruz, yani öyle gelişigüzel kullanılmaması için, aspirin gibi her derde derman, her yere şey kullanılmasın diye- ciddi biçimde tehlikeye düşürecek…” Yoksa elbette çöplerin toplanmaması sağlığı tehlikeye düşürür ama ciddi biçimde mi düşürür? Hayır. Ne zaman bu diyelim ki bir genel grev…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam “hizmetin” diyelim o zaman. Kesintiye uğraması toplum için tehlikeliyse ciddi tehlikeyse niye “kamu hizmeti” diyoruz? “Hizmetin” diyelim.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – “Sürdürülen hizmetin” diyelim.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Sürdürülen” deme “hizmetin” de.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hayır, “kamu hizmetinin.”

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olur mu üstat?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Öyle de güzel olur ki şöyle olur.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bu dengeci değil arkadaşım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bakın, arkadaşlar, burada geliyor işte meseleye dünya görüşü olarak nereden baktığımızla alakalı. Şimdi, sen bütün hastaneleri özelleştireceksin, ondan sonra bu hastanelere devrederken diyelim bütün kolaylıkları sağlayacaksın, teşvikiydi, Hasan’ıydı, Hüseyin’iydi vereceksin, yarın öbür gün okullar için de böyle projen var iktidar olarak; ondan sonra bunu tutacaksın hizmet olarak sınırlandıracaksın…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Toplu işin zararı olmaz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – …kapsatacaksın ve onlara bir de bu devlet eliyle zengin oldukları yetmezmiş gibi kamu iktidarı, gücü, anayasa kuruculuğu, her neyse bununla bir de emeğe karşı koruma kalkanı oluşturacaksın. Yok öyle bir yağma. Kamu hizmeti. Burada işverenle işçinin kendi arasındaki özel hukuktur, ben Medipol Hastanesi grev yapmışsa Florence Nightingale’e giderim, devlet hastanesine giderim, başka bir yere giderim. Falanca özel okulun öğretmenleri greve gitmişse okula baskı yaparım, öğretmenlerin hakkını verir, benim eğitimimi, çocuğumun eğitimini kesintiye uğratmaz. Kamu, başkası adına böyle bir koruma kalkanı oluşturmaya hakkımız yok.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Arz edeyim Hocam.

Hasan Hocam, Oktay, şimdi zaten burada biz koşulları koyuyoruz. Grev hangi hâlde olacak? Hizmetin kesintiye uğramaması…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kamu hizmeti.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bir dakika efendim.

Hizmet, kamu veya şey. Bir dakika ağabey, bitireyim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sadece iki dakika bana izin ver, sadece bir cümle daha ekleyeceğim Ahmet Ağabey. Bak hiç müdahale etmedim siz kendi aranızda tartışırken.

Şu kamu hizmeti… Sen bir yasaklama tekeli varsa elinde bunu ancak kamu adına kullanabilirsin. Sen niye kardeşim kamunun gücünü Sabancı ile TEKSİF arasındaki vukuatta kullanabileceksin? Yani dava budur. “Kamu” yazılmasının sebebi budur. Kamu adına ve kamu yararına.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Arz edeyim.

Değerli arkadaşlar, zaten bir defa o zarar veyahut da o kesinti, o hizmetin kesintiye uğraması, toplumun tümünün veya bir bölümünün zararına bir sonuç doğurmuyorsa, bırakın tehlikeli bir sonuç doğurmuyorsa, bırakın ciddi bir sonuç doğurmuyorsa o sınırlama var; bir.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Değil, değil.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bitireyim.

İki, kamu hizmetine hasrettiğiniz zaman, bir defa devlet kendi faaliyet alanında bu değil, burada anayasa koyucu müdahale ediyor. Ne barışı adına müdahale ediyor? Çalışma barışı adına müdahale ediyor. Bu hizmetin kesintiye uğraması, ne olursa olsun, şu sonuçları doğurursa ben de sınırlarım diyor. Bakın, devletin bütün sözleşmelere müdahale hakkı var.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ben, Sayın Başkanın verdiği bir örnekten müsaade ederseniz konuyu açıklamak istiyorum.

Biraz önce Sayın Başkan, özellikle Suriye ile olan sorun nedeniyle bir savaş vuku bulmasında bir çelik tesisinin bu anlamda ortaya çıkaracağı vahamet nedeniyle bir geçici önlem olarak tedbir alınabileceğini ifade etti. Yanlış anladıysam lütfen düzeltin. Şimdi, o sebeple…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ama bir ayrıntı getirin. Diyelim ki kamunun asil çelik üretiyor. Şimdi kamuya geçtim. Diyelim ki bir özel çelik üreticisi, ona devlet müdahil olamaz çünkü inhisar yoktur. Bakın, telekomünikasyonda üç firmaya servis sağlayıcılığı verilmiştir, yani Avea’sı vardır, Turkcell’i vardır, Vodafone’u vardır. Siz ondan almazsınız, gidersiniz öbüründen alırsınız ama senin Karabük Demir Çelik eğer bir kamu iktisadi teşekkülüyse ve senin işletmende böyle bir ihtilaf varsa bu anlamda erteleme, yasaklama, durdurma…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Çelik üretimi açısından ülkenin ihtiyacını, kamunun alanı sağlayamıyorsa…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – O bitmez. Şöyle bitmez Hocam: Mesela bu yorum emeğin rağmına o kadar kullanılabilir ki deriz ki kardeşim, biz kişi başı gelir ya da gayrisafi millî hasılayı getirmişiz 10 bin dolara, bu 9 bin dolara düşerse bak tekrar IMF’ye muhtaç oluruz, onun için aman üretime…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yok öyle değil, o genişlikte değil. Benim dediğim zaruret hâlinin ortaya çıktığı durumları da gözeterek orada bir istisnai düzenleme olması gerekir diye, yani anayasa mühendisliği açısından olaya yaklaşıyorum. Onun için söylüyorum, yoksa olayın sermayeden yana veya sermayeye karşı olmak, emekten yana, emeğe karşı olmak değil. Doğrudur, bakın, ilk şeyimizde biz de bu anlamda mutlaka kamu hizmetiyle bu olayın sınırlanması gerektiğini düşündük ve örneğimizde de zaten kamu hizmetini yazdık.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Doğrusu da o.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Doğrusu o ancak şu tartışmalardan sonra vardığımız noktada işte kamu hizmetinin dışındaki özel hizmetin o niteliğe bürünmesi hâlinde ortaya çıkacak istisnai durumları nasıl çözeriz sorusu aklıma geldi.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Özür dilerim, haddi olmayarak Hocam bir şey söyleyeyim. Bağlı ya da hani ilişkide olduğunuz sendikalarla bunu paylaşın, bunun nasıl bir müktesebat olduğu emekçiler açısından…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sayın Başkanım, ben bu konuyla ilgili iş hukukçularıyla da uzun uzun tartıştım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – İş hukukçularını boş ver. Sendikacılarla konuşabilirsin.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yok, yok, hocalar da aynı şeyi söylüyor, yani emekten yana düşünme konumunda olan herkesin söylediği bu dediğiniz noktada. Bunda bir sorun yok.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ve bu bir slogan değil, politik tutum değil.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Öyle bir endişemiz yok.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Tamamen işçi sınıfının bugüne kadarki iradesel kazanımı.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Biz burada belirli bir perspektiften değil, ülkenin bir anayasal düzeni açısından olaya bakmak zorundayız.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, bu konuda bir şey söyleyebilir miyim?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Buyurun.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Şimdi, bakın, zaten bunda şöyle bir şey yapıyoruz. Tam istediğimizi de açıklıyor. Suriye ile savaş oldu. Zaten biz olağanüstü hâl -inşallah da olmaz, tabii ki şu anda istenen o da, bunun da olmasını- veya başka bir şey oldu, olağanüstü hâl çıktı, bırak onu, bir yerde sel felaketi oldu, başka bir şey oldu, deprem oldu, bu bir olağanüstü hâldir. Olağanüstü hâlde zaten temel hak ve özgürlüklerin ne ölçüde sınırlanacağı konusunda zaten yukarıda düzenleme getiriyorlar, hatta ben onu da burada söyleyeyim. Durdurulmasına ben karşıyım ama üst komisyonda görüşeceğiz. “Durdurulması” demişler. Durdurulmasına karşıyım ama sınırlanması sistemini orada konuşacağız fakat olağanüstü hâl olmadan şöyle yapabiliriz. Bakın, tekrar: “”Grev hakkı, ancak bir hizmet kesintiye uğradığı zaman…”

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kamu hizmeti.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “…bir kamu hizmeti kesintiye uğradığı zaman, toplumunun tümünün veya bir bölümünün yaşamı, sağlığı veya güvenliği ciddi biçimde tehlikeye düşüyor ise bu hizmetle sınırlı olmak kaydıyla ve kamu hizmetinin asgari ölçüde sağlanması amacına yönelik olarak sınırlanabilir.” dersek bizim amacımızı getirir efendim.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Şimdi, Sayın Başkan, devrik cümleyi çok sever, genellikle de yazılarında devrik cümleyi kullanır. Bizim de başından beri söylediğimiz şu: Hükmü alabilmek için cümleyi sonuna kadar okumak mecburiyetimiz var.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ne olur ki ya. Gören de zanneder hepimiz süreyi böyle olağanüstü verimli kullanan insanlarız.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yani olağanüstü verimli kullanabileceğimiz an gelirse onu sonuna kadar kullanırız ama iş senin hatırını gözetmeye gelirse o ayrı bir mesele, onu da yaparız, eksik etmeyiz senden yani.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Şimdi, bakın, şöyle söylüyor. Süheyl Hocam…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Buyurun efendim.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – “Grev hakkının kullanılması, toplumun tümünün veya bir bölümünün hayatını, sağlığını veya güvenliğini ciddi şekilde tehlikeye sokabilecek olan hizmet ve üretim alanlarında kamu hizmetinin asgari ölçüde sağlanması şartıyla sınırlandırılabilir.”

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hocam biz bunu şöyle kabul etmiyoruz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – O da olur, o da olur.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hocam, bir tek şunu kabul etmiyoruz. Neden etmiyoruz? Bakın, bir daha okuyun. Diyorsunuz ki “Eğer bir toplumun tümünün veya bir bölümünün yaşamını, sağlığını, güvenliğini ciddi biçimde tehlikeye düşürebilecek hizmetler söz konusu olduğunda…”

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Hizmet ve üretim.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bizde böyle bir alan yok. Toplumun güvenliğini tehlikeye düşürecek bir alan var mı? Kesintiye uğrarsa o alan tehlikeye düşebilir diyoruz.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ben de onu söylüyorum.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Yazalım, onu ekleyelim oraya Hocam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ee söyleyelim. Hayır, beğenmezseniz üç tane şey…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Süheyl Hoca’nın söylediği sanki çözmüştü meseleyi.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir dakika… Yaz Allah’ını seversen. “Grev hakkı” de, “virgül” de. “Grev hakkı” de. Beğenmezseniz eskisini aynen devam ettiririz. Virgül…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, bu eşitliğe aykırı.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, beğenmezseniz hemen değiştirelim ya.

Virgül…


AHMET İYİMAYA (Ankara) – Eşitliğe aykırı efendim. Siz kamu lehine bir şey şey ediyorsunuz, özel sektörü, toplumsal zaruret olmasına rağmen oradan mahrum tutuyorsunuz.

21’inci maddeyi açın kardeşim.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hocam, değil vallahi ya.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – 21’i açın.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – 21 ne?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kardeşim, size kebap üretecekler diye özel sektörü bu kadar gözetmeniz…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sektörle alakası yok Hocam, denge, ekonomik kamu düzeni ya. Ekonomi, özel ve kamu sektöründen oluşuyor Hocam.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yani iki kebap işçisiyle alay ediyorsun.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Girişim özgürlüğü, sınırlamasına bakalım. Kamu yararı, devlet teşebbüslere işletmelere, akitlere kamu yararı sebebiyle müdahale ediyor.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Doğru.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bir dakika.

Grev de burada bir sınırlama nedeni. Şimdi, eğer toplum için ciddi bir tehlike oluşturmuyorsa zaten Hocam çekilmene gerek yok. Ciddi değilse, hâlihazır değilse niye öbürünü mahrum edeceksin?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hocam, kamu yararından kimseyi mahrum etmiyoruz. Biz diyoruz ki, bak, demin söylediği gibi aslolan grev hakkının varlığıdır diyoruz. Aslolan sınırlanmasın diyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii efendim.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Özel teşebbüste de sınırlanamasın şeyde de ama özel teşebbüsün bile yaptığı -söylediğimiz bu, kamu hizmetini böyle algılıyoruz- adam diyorsa ki ben bu ocağı çalıştırıyorum, bu ocağın sönmesi toplum için zarar yaratacaksa, patlayacak, bir şey olacak veya hastane çalıştırıyorum, adam ölecek…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Onu yapamazsın.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yapamaz olur musun Hocam?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kamu hizmeti Hocam.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kamu hizmeti.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Kamu hizmeti o demek.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – O zaman “hizmet” de, niye korkuyorsun o demekse?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Korkmuyoruz. Kamu hizmeti.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, bir dakika. Kamu hizmeti o demekse...

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Kamu hizmetinden Sayın Başkanın algıladığı ile sizin algıladığınız çok farklı Hocam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Aynı, aynı. Kamu hizmeti. Yerine getirilmesi gereken, getirilmediği takdirde toplumda sıkıntı yaratacak ihtiyaçlara biz kamu hizmeti diyoruz ama bu kamu hizmetini…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sayın Başkan, öyle algılıyor mu, bir soralım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Süheyl güzel savunuyor.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir şey söyleyeceğim. Kamu hizmeti…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, o hizmet kamu hizmetiyse “hizmet” diyelim.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sevgili Hocam, yapma gözünü seveyim. Bütün hastaneleri varsay ki -söylüyoruz- özelleştirdin, Türkiye’de devlet hastanesi kalmadı.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ben çekilirim.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sağlık diye bir kamu hizmeti kalmadı mı Hocam.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olmaz ağabey kamu hizmeti.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yapma gözünü seveyim. Kamu hizmeti diye bir şey kalmadı mı Hocam. Gözünü seveyim, varsay ki Türkiye’de bütün hastaneleri -olamaz mı- bir hükûmet geldi dedi ki her şeyi özelleştiriyorum, devlet sağlıkla uğraşmaz dedi.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bir hizmet ki…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ağabey, kamu hizmeti diye bir şey yok mu, sağlık diye o zaman? Olmaz olur mu?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, Anayasa Mahkemesinin içtihatları var.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ya kusura bakmayın da bu kamu meselesine niye takıldık?

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Biz şurada kamu hizmetinin asgari ölçüde sağlanmasına ölçü istiyoruz.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Yani hizmet, kamu tarafından yapılır, özel sektörden yapılır.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Doğru.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Biz diyoruz ki bu hizmeti ancak burada…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Şu olursa olur.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Burayı yasaklamak, sınırlandırmak ancak şu, şu, şu şartlarda var ise sınırlandırılabilir.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hocam, hemen cevap vereyim müsaade ederseniz.

Olay şu: Bu bir terazidir, bir tarafında çalışan, bir tarafında işveren var. Siz, kamusal gücü elinde bulunduran birisi olarak, işçinin tek hakkı rağmına işverene koltuk çıkmış olursunuz da o yüzden hakkınız yok. “Kamu” bu anlamda konulması gereken bir adımdır.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – İyi ama öyle demiyor Hoca.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ya Hoca öyle der, demez.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Öyle diyorum.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Öyle diyorum. Fitne sokuyor. Sayın İyimaya, Kırk yılda bir sosyalistliği tutmuş adamın, dur, bırak yürüsün gitsin.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Peki Hocam ya.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Arkadaşlar, beş dakika müskirat molası veriyorum.

Kapanma Saati: 15.33
İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.40

-----o-----

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Evet arkadaşlar, bunu, son nihai kararı ali komisyona bırakıyoruz.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ali komisyona bırakırken biz bir redaksiyonu oraya teklif olarak koyacağız bununla ilgili.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Koyalım o zaman Hocam.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Teklife gerek yok ki, öyle yapabiliriz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yaz Hocam.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bekleyelim o zaman. İsterseniz beş dakika ara verelim Hocam.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – İyi olur.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Beş dakika ara veriyoruz.

Kapanma Saati: 15.41


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.56

-----o-----

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Arkadaşlar, çalışma ve iş güvenliğine geldik.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Süheyl Hoca’m, bu benim konum.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, hayır. Daha önce biz sözleşme özgürlüğünü yapmıştık.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – 21 yahu. Bırak, onu çıkaracağım yahu.

Tuncay Ağabey, Oktay’cığım, Hasan Hoca’m; bu konu benim ömrümü verdiğim bir konu.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Boşa vermişsin.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, yok, zevkle verdim. Öbüründe de yine ısrarlıyım ama…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bana gelsen bir saatte anlatırdım sana, bir ömrü boşuna heba etmişsin.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Oldu, tamam ağabey.

Şimdi, burada, birinci sorum, doğrudur “çalışma ve iş güvenliği hakkı” demek lazım. Çalışma hakkı ve iş güvenliği hakkı… İş güvenliği hakkı bir hakka dönüştü. Bunun birinci cümlesini Hocam “Herkes çalışma ve iş güvenliği hakkına sahiptir.” denmesi lazım bizim sistematiğimizde. Çünkü buradaki ana tartışacağımız konular şu: Yani bir birinci fıkra oldu diyelim. Bir, angarya yasağını burada mı düzenleyelim, zorla çalıştırma yasağını, başka bir yerde mi? Kategoride var mı gençler? Onu geçtik, değil mi?

Bakın, burada partimle de müzakere etmedim Hocam, ilk defa seninle konuşuyorum. Burada gerçekten iş barışı ve sosyal adalet bakımından devrim anlamına gelecek olan bir önerim var. Bunu yukarıda müzakere ederiz ama şurada önerebiliriz, o da şu: İş güvenliği tabii, iş güvenliği hakkı meslek hastalığı ve iş kazalarına karşı çalışanı koruma yükümlülüğünü de içeren bir hak. Burada arkadaşlar, insan zararı söz konusu, çalışan insan olan, işçi insan olanın zararı söz konusu. Ne oluyor? Ciğerlerini kaybediyor, kolu gidiyor, hayatı gidiyor. Ne yapıyoruz? Akde aykırılık sebebiyle iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan bir sorumluluk davası açıyoruz. Şimdi, sorumluluk hukukunun -Hoca Fransa’da çok durdu- iki sorumluluk hukuku yıldızı var dünyada, hâlen de yıldızı var, ikisi de yaşıyor. Deschenaux ve Tercier. Sorumluluğun sosyalizasyonunun gerçekleştirilememesi 20’nci asrın kusurlarından birisidir. O ne demek? Şu…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kapitalizmin kusuru…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, yok. O nasıl Hocam? Şu: Burada sosyal sigortalar dışında, sosyal güvenlik hakkı dışında bir norm koyacağız, diyeceğiz ki meslek hastalığı ve iş kazalarından diyebiliriz veya iş güvenliği hakkından kaynaklanan aykırılıklardan dolayı meydana gelen insan zararları veya tazminat hakkı konusunda zorunlu sigorta yapılır. Özel teşebbüs, hem sigorta sektörünü geliştirmiş oluruz hem işçiler… İşte, avukat dava açtı, davalı, davacı, bitti, bitmedi… Sosyalizasyon aynen İngiltere’de olduğu gibi Amerikan sigorta şirketleri “Gel kardeşim, senin hakkın budur.” denebilir. Bunu şimdi norm olarak koymayalım ama yani bu iş güvenliği hakkının ihlalinden kaynaklanan ölüm, cismani zarar ve maluliyet hâllerinden ki sosyal sigortalar kapsamı içinde ödenmesi gereken zararların mecburi sigortalanma sistemi burada bir devrim olur arkadaşlar.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Peki, bu sigortalı primini kim ödeyecek?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Düşünülebilir.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – İşçiye ödettiğin zaman olmaz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, yok. İşçi katılır Hocam, sorumluluk sigortasına katılır. Bir defa kural işveren ödemeli ama işçi katılabilir, devlet katılabilir. Uygulamayı kanununa bırakalım ama mecburi sigorta bugün işçileri bir defa zaman aşımına uğrayan hakları var, açılmamış haklar var, avukata geldi, noksan yürüttü, bilgisizliğinden dolayı yürüttü. Orada korkunç bir insan hakkı kaybı var Hocam.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Şimdi, bir şey sorabilir miyim? Latife bu tabii.

Bu özel zorunlu sigortayı yaptırdığımız zaman bunun ortasından bir prim meselesi çıkıyor. O prim meselesini de asgari ücretle çalışan bir işçiden almaya kalkarsanız bu haklı bir şey değil, bunu işverenden almamız lazım. Sizin bu tedbirinizin Başbakanın TÜSİAD’a kızmasıyla bir alakası var mı Sayın İyimaya?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hayır, yok, ben Hocam… Bakın, benim 200’ün üzerinde insan zararlarıyla ilgili makalem var. “İnsan zararlarının sosyalizasyonu” diye bir makalem var.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ben prensip itibarıyla böyle zorunlu sigortaya…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Başbakanın aleyhinde konuşturtmam, bu da latife.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir şey söyleyeceğim Hocam. Bunu işçiye mi yükleyeceğiz, yoksa…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, yok, onu da yazalım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yazalım. AK PARTİ Grup önerisine katılıyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bu parti önerisi değil, özür diliyorum. Katiyen… Partiyle müzakere etmedim.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Şevki Hoca zaten…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ama doktrindeki gelinen nokta açısından…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Doğru. Yani şu muhteşem olur. Bu parti teklifi değil, tamamen benim bu alanda çalışmamın beni ulaştırdığı noktadır.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Prensip itibarıyla tartışılması, irdelenmesi gereken bir tekliftir ama MHP olarak biz burada ortaya çıkacak prim yükünün işçiye yükletilmemesinden yanayız.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Kesinlikle katılıyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, hatta devlet de katılır.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Bir şahitlik edeyim mi? Başbakanın bu orayı burayı fırçalamasından çok önce Sayın İyimaya bu konuyu bir beraber sohbet ederken dile getirdi. Başbakandan çok çok önceydi. Bu da bir latife ancak gerçek.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ama Sayın Başkanım, yalnız zorunlu mesleki risk sigortasında prim çalışana yüklendi. Yani şu anki uygulamada siyasi iktidarın bakışı o yönde, o anlamda…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Adamın kolu kopmuş, prim ver denebilir mi yahu? Anlamı yok.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Başkanlık şeyimi kullanmıyorum, kullanayım bari.

Bu konudaki en vahim şey ve millet olarak hepimizin ayıbı, kusuru, eksiği bu slikozis işçileri. Yani birine kesin “Slikozis oldun.” demek iki yıl içinde öleceksin manasına geliyor. 100 vakadan 100’ü böyle oluyor ve şey zorunluluğu getiriyorlar. Ben slikozis işçileriyle ilgili Meclise gelmeden önce, hem Başbakana giden heyetin yani o grubun içindeydim hem Çalışma Bakanıyla görüştüm, iki ayrı Çalışma Bakanıyla. Bu Ömer Dinçer en son Çalışma Bakanıydı. Şöyle bir şey. Diyor ki: “Şuna kani olduk, herkes bu meseleyi çözmek istiyor.” Başbakan “Çözün bunların sorunlarını.” dedi. Ömer Çelik çözmeye gayret ediyor fakat ihbar yükümlülüğünü işçiye yıkıyor. İşçi diyor ki: “Ben burada çalıştım.” Gidiyorsun ki orada öyle bir iş yeri yok yani. Bu anlamda çok insani, çok hayırlı bir şey.

Bence, siz bunu biraz öneri sahibi sıfatıyla…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Var, var. Benim kafamda var, metin var.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – MHP’nin bu konudaki kaygısı da…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, yok, ben ona katılıyorum. Yani primi de burada yazmak lazım, bir uygulama…

Burada iki tane örnek vereyim arkadaşlar, Hocam. Bakın, meslek hastalıkları listesi vardır, işçi sağlığı, iş güvenliği tüzüğünde. Orada antimuan yoktur mesela. Rahmetli Çemberci’ydi, dava açtım, o listeye eklemeden, 506 sayılı Kanun’un elvermemesine rağmen, kabul ettirdim. İki, başka bir şey, barut sanayisinde Hocam –kazandım o davaları da tek tek- Elmadağ’da adamları o barut kokusu damarları genişletiyor. Bir de bağımlılık yapıyor. Evinden çıkıyor sabahleyin o barut imalathanesinin suyunun aktığı arkın kıyısından yukarı doğru gidiyor. Öyle bir bağımlılık yapmış ki, o ona öyle bir hayat veriyor ki ve ölüyor şeyler. Yani şakır şakır kazandım. Çok uğraştım. Rahmetli, Allah nur içinde yatırsın, on gün evvel İlgi Varış Abla’mız vefat etti, ona devrettim ben sonra siyasete geçince.

Çok önemli bu yahu. Bu korkunç bir şey. Bir, avukatlık takibinde bu şeyleri uzaklaştırmış oluruz yani uygulama kanununda; iki, onur duyan insan onuru kolunu kaybetmiş, bilmem ne, işveren diyor ki: “Ben sorumlu değilim kardeşim.” O


Yüklə 6,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   84




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin