PROF. DR. HASAN TUNÇ – Asgari ücretin kendisi bu.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Evet tanımı da yani şunun için söyledim: Çok düşük tespit etmesin diye.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Alt sınırını koymuş oluyoruz, diğerinde üst sınırı da göstermiş oluyoruz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bunun için geçim şartlarını, zaten herkes ülkenin ekonomik durumunu göz önünde bulunduracak.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Olur.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ama “Asgari ücret ve geçim şartları göz önünde bulundurulur.” desek…
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Benim için fark etmez.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bozmaz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Uyuyor mu herkese?
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Uyar Hocam.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ama “Ülkenin ekonomik şartları.” filan dediğiniz zaman, bana göre -çok özür dilerim- iş sulandırılmış olur.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ayıp bir şey.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Aynen, sulandırılmış oluyor.
Peki, bir çıkartın bakalım. Böyle yapalım mı? Yoksa hayır, eskisi gibi mi yapalım? Yoksa tamamıyla…
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bu güzel oldu.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Partinin görüşü olarak diğeri olduğu için onda ben bir şey söyleyemem ama “Asgari ücretten vergi alınamaz.” konusu kalabilir orada, problem yok. Fakat az önce söylediğim gibi “Asgari ücretten vergi alınamaz.” ibaresini koysanız da çok fazla bir güvence uygulamada sağlar mı? Bu tamamen siyasi iktidarların bakış açısı.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Düşük tutar, ona göre yapar.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Bakacak asgari ücretten vergi alınamayacağına, dolayısıyla düşük tutacak.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Olsun, bu şeref bize ait olsun da onlar yapmasın.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Benim asıl söylemek istediğim bir başka nokta var, o da şu: (1)’inci fıkrada adil ücret var. Aşağıda da asgari ücret var. Yani orada bir sıkıntı olabilir mi? “Adil ücret” derken ne kastediliyor? Asgari ücret adil ücretin içerisinde midir? Birilerinin kafasına bir şeyler takılabilir mi orada?
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Hocam, izin verirseniz yani ben bu işten ne algıladığımı sizlerle paylaşmak istiyorum: “Adil ücret” kavramı, asgari ücret tespitini de içine alan daha geniş bir kavram. Yani burada yalnız asgari ücrete odaklanmış bir şey değil, çalışılan sektörler, çalışılan iş yerleri vesaire, çalışma şartları bakımından az veya çok insanlara eşit ücret, mantıklı bir ilişki kurulabilecek ücretin verilmesini öngören bir kavram olarak belirtiliyor. Mesela, en kötü ihtimal kadın-erkek eşitsizliği veya aynı işte çalışan farklı insanların çok farklı ücretler almasının bizim tarafımızdan tasvip edilmeyeceğine işaret eden bir kavram olarak ben öyle algılıyorum. Bilmiyorum yanlış mı?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Buyurun.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Aslında ben de benzer noktalara dikkat çekmek istiyordum. “Adil ücret” dediğiniz zaman aslında üst başlığı kastediyorsunuz ama asgari ücret biraz daha özgün bir duruma karşılık geliyor. Adil ücret “eşit işe eşit ücret” ilkesini de içermek üzere yani benzer nitelikteki emeklilere ve liyakat derecelerine benzer ücretin verilmesi veya benzer liyakat durumunda veya benzer emekli kadın-erkek arasında veya yaşlı-genç arasında ayrım gözetilmemesi, bir başka alt kategorilere de ayrılabilir. Daha genel ve daha üst ilke olarak düşünülebilir.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ben de öyle algılıyorum. Belki kişisel düşüncemi ifade etmedim ama aynı o şekilde algılıyorum.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – O zaman bunu böyle bırakıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bir şey soracağım, özellikle bütün uzman arkadaşlarımıza söylüyorum: (3)’üncü fıkrada biz kabul ettik yaptığınızı fakat bir cümle düşüklüğü yok mu? “Devlet çalışanların yaptıkları işe uygun adil bir ücret elde etmek, gerekli tedbirleri alır.”
TUNCA TOSKAY (Antalya) – “Etmelerini sağlamak.”
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Etmelerini sağlamak, iş güvenliğini sağlamak, sosyal yardımlardan yararlanmalarına imkân verme, olanak vermek.” diye olmayacak mı?
SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Şöyle olur: “Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adil bir ücret elde etmelerini…” diye başlarsak…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Sosyal yardımlardan yararlanmalarını sağlamak…”
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – “…etmelerini ve iş güvenliğini sağlamak.” Yani oradaki o yan bir plan var ya, onu “ve” ile birleştirdiğiniz zaman zaten oluyor. “Adil yargı elde etmeleri ve iş güvenliğini sağlamak.”
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Güzel.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Aynı şeyi sosyal yardımlardan yararlanmak…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Onu da koyalım oraya. “Uygun işe uygun adil bir ücret elde etmelerini, iş güvenliklerini, sosyal yardımlardan yararlanmalarını sağlamak…”
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hocam, oraya “etmek” deyip, virgülü kaldırıp “ve” koyduğumuz an biraz daha şey oluyor yani o zaman karışıyor.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “…etmek, iş güvenliğini sağlamak ve sosyal yardımlardan yararlanmak…”
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Olmuyor, “ve” orada olmuyor.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Olmuyor.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – “…etmeleri” diye bir gidelim bakalım.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “…etmelerini, iş güvenliklerini…”
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – “…iş güvenliğini sağlamayı…”
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – En sonda da “sağlamak” diye bittiği için, bakın yandaki “gerekli tedbirleri alır”dan önce orada…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – O zaman “iş güvenliği”ni kaldıralım, oradan sonraya alalım onu, o “sağlamak” olan yüklemin oraya.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “…sosyal yardımlardan yararlanmalarını, iş güvenliğini…”
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Hayır, orada olmuyor.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir dakika. Şöyle söyleyeyim. “…iş güvenliğini sağlamak…”
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ama “sağlamak” burada olmuyor.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Hayır Hocam, “sağlamak” en son ele alındı. “…güvenliğini, hayat seviyesini yükseltmeyi, çalışanları ve işsizleri korumayı…”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Deminki doğru, güzeldi. Baştaki güzeldi.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Hayır, karışıyor.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yanlış o.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Neyi karışık?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Cümle yanlış. Hocam, şimdi bunun içeriğinde bir ihtilafımız vardı.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yazılsın, redaksiyonu yapsınlar.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – O zaman redaksiyonu yapsınlar.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Bitiyor, bitiyor. “…hayat seviyesini yükseltmeyi, istihdamı arttırmayı, çalışanları ve işsizleri korumayı…”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – İstihdamı arttırmak doğru mu?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “…çalışmayı desteklemeyi…”
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – “…çalışmayı desteklemeyi…”
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “…işsizliği önlemek için ekonomik bir ortam yaratmayı…”
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Şimdi oraya koyalım: Virgül “…iş güvenliğini ve çalışma barışını sağlamayı…” Oluyor mu şimdi böyle?
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – “…sağlamak için…”
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “…ve barışını sağlamayı…”
PROF. DR. HASAN TUNÇ – “…sağlamak için…”
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir dakika, “gerçekleştirmeyi” de ya.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – “…tesis etmek için gerekli tedbirleri alır.”
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “…iş güvenliğini gerçekleştirmeyi sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” Öyle diyelim bari. Veya “gerçekleştirmek için…”
PROF. DR. HASAN TUNÇ – “Adil bir ücret elde etmelerini gerçekleştirmek için…”
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “İşsizleri korumayı gerçekleştirmek…” “Gerçekleştirmek” deme oraya, “sağlamak” de oluyor. “…arttırmayı sağlamak, yararlanmalarını sağlamak, hayat seviyesini yükseltmeyi sağlamak, adil bir ücret elde etmelerini sağlamak.” Tamam, oldu.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – “…sağlamak, …sağlamak” mı diyoruz? Yoksa bir “sağlamak” parantezine alıp mı bitiriyoruz?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Aynen böyle “sağlamak” parantezine aldık, gittik.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, burada bir anayasa yazıyoruz. Böyle virgüllü şeylerde önem sırası önemli. Burada adil ücret birinci önemde olabilir, iş güvenliği birinci önemde olabilir.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Adil ücret birinci olursa daha iyi olur.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bir olur, iki olur, o tercihini yazıyor.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Adil ücretini yaptık, tamam ama o zaman iş güvenliğini… Hayat seviyesi ama daha iyi değil mi Hocam? “Hayat seviyesini yükseltmeyi…”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, o adil ücret var; bu iş güvenliği, yaşam… Var olacaksınız ki hayat seviyesiniz olacak.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – İş güvenliğini sona almamızın sebebi cümledeki bozukluk.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Onu anladım ama Türkçe uğruna sıralama…
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sayın Başkan…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Buyurun.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Anayasa hükümleri arasında böyle bir iç değerlendirme…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Psikolojik etki var, yoksa tabii normlar şey değil.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Ahmet İyimaya’nın öncelikleri bizim için de önceliktir.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Yaptıkları iş” diye bir kavram yok.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Nerede Hocam o?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Yaptıkları iş” olur mu Hocam? Yani “Çalışanların yaptıkları iş…” “Çalışanların işlerine uygun.” de.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Tamam, “yaptıkları”nı kaldıralım oradan.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “İşlerine uygun.” İş güvenliğini yukarı alacak bir cümle kurabiliyor musunuz? Kuramıyorsunuz. Kalsın. (4) bitti.
(5).- Çalışanların ücret dışındaki hakları: Dört parti de “Dinlenme, ücretli hafta, bayram tatili ve yıllık izin…” Aynı şey. “İş koşullarının ortamlarının düzenlenmesi, iyileştirilmesi, ücretli hafta ve bayram tatili, ücretli yıllık izin hakları ve dinlenme, ücretli hafta, bayram tatili ve yıllık izin haklarına sahiptir.” BDP’de bir tek “Kimse fazla mesaiye zorlanamaz.” Var. Bunda ısrarcı mısınız? Olmayın. Yani yapar adam, fazla mesai yaptırır, parasını öder. Bilmiyorum, siz bilirsiniz.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Karşılığı ödenmek kaydıyla…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ama angarya yoktur yani bunu şey yapalım. Yoksa dört parti yine anlaşsın aralarında, arkadaşlar yazsın.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yusuf, ideolojik bir şey yok. Anayasa tekniği açısından bakıyoruz.
YUSUF UYGAR – Angarya da zaten buraya denk geliyor, evet.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yani fazla mesaiye zorlanamaz ama fazla mesai yaptırabilir adam, parasını verir. Benim bilmediğim bir şey varsa atlamayalım.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Hocam, angaryayı koyduğumuz zaman, bu fazla mesai konusundaki riski de bertaraf etmiş oluyoruz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Çalışanların ücret dışındaki hakları konusunda, şu anda o zaman (5)’inci fıkrayı eğer kabul ederseniz “kabul ettik” diyoruz. Bunu, arkadaşlar, (3)’üncü fıkrada olduğu gibi aralarında çözsünler. Bakın, “Çalışanların ücret dışındaki hakları.” demişiz. Burada dört parti de “Dinlenme, ücretli hafta, bayram tatili, yıllık izin, iş koşullarının ve çalışma ortamlarının düzenlenmesi ve iyileştirilmesi süreci…” Buna katılma… “Ücretli hafta, bayram tatili, ücretli yıllık izin hakları, dinlenme, ücretli hafta, bayram tatili, yıllık izin hakları...” Dolayısıyla, dört partinin de “iş koşulları, çalışma şartları” diyebiliriz, “yıllık izin” diyebiliriz, “tatil” diyebiliriz, “dinlenme” diyebiliriz, dolayısıyla bunları mezceden bir formülde anlaşmak kolay. İlke olarak herkes buna hemfikir olduğuna göre bunu mezcedecek bir düzenlemeyi, isterseniz “Hayır, burada yapalım.” diyelim, isterseniz uzman arkadaşlar yapar, “İki buçukta buna döneriz.” diyelim. Sizin takdirinize bırakıyorum, yapalım mı?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yapılır.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yapılır değil mi? “Hayır” diyen var mı?
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Hocam, şimdi bakın, zamanı etkin kullanmak bakımından, geçen seferki şeyi arkadaşlarımız son derece güzel formüle ettiler, ufak tefek rötuşlarla biz burada zaman kaybetmeden yaptık. Benim kanaatimi söylüyorum. Yine bunu hocalarımız oturup kaleme alırlarsa kısa sürede, biz son şekline hep beraber bakarız, hemfikir oluruz diye düşünüyorum.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Harika. Buradan geçtik o zaman.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sayın Başkanım…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Buyurun efendim.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Burada BDP’nin önerisiyle, teklifiyle diğerleri arasında önemli bir farklılık var. Yani özellikle gerek AK PARTİ gerek Cumhuriyet Halk Partisi gerek MHP daha çok ücretli izin ve çalışmanın kendi şartlarına ilişkin konuları düzenlemiş, fakat BDP’de çok daha farklı, işte cinsiyet temelli, kadınlarla ilgili…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, oraya gelmedik daha. Ayrımcılık yasağına geliyoruz. Şimdi oraya geliyoruz. Onların bizden farklı tek şeyi…
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Öyle değilse o zaman burada hemen yazabiliriz. “Çalışanlar dinleme, ücretli hafta ve bayram tatiliyle yıllık izin haklarına sahiptir.” dediğimiz an hepsini kapsıyor zaten.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ama burada, bizim, Cumhuriyet Halk Partisinin iş koşullarının ve çalışma ortamlarının düzenlenmesi ve iyileştirilmesi var; bir. Bir de buna katılma var. Dolayısıyla, bir, iki, üç tane ana başlık etrafında birleştireceği için bunu formüle ederken arkadaşlar aralarında, biz beğenmezsek Komisyon olarak değiştirelim. Şimdi bunu, cümleyi “Dur, oraya al, buraya al, bir daha değiştir.” demeyelim. Aranızda konuşun, bize getirin bu, tamam mı?
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Bir şey söyleyebilir miyim?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Buyurun.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Aslında çok basit olabilir. Eğer bütün siyasi partiler uzlaşıyorsa “Çalışanlar dinlenme, ücretli hafta ve bayram tatili, yıllık izin, iş koşullarının ve çalışma ortamlarının düzenlenmesi ve iyileştirilmesi sürecine katılma hakkına sahiptir.” Bildiğiniz gibi, bu, Avrupa Birliği Sosyal Haklar Şartı’nda da var olan özel bir hak.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Bizim için kabul edilebilir.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Bizim için de.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Olabilir, aynen uyarız ama söylediğimiz şekilde, daha fazla ayırmaya sokmamak şartıyla.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şunu denkleştirelim, bakın arkadaşlar, toplu sözleşme, grev hakları düzenleniyor. Şimdi, sendikanın bu konuda hakları var, yetkileri var, yetki çatışmaları vesaire. Bunları düşünelim yani yaptığımız doğru mu Hocam?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sendikayla katılır zaten.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Doğrudan katılıyor Hocam.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yani bireysel olarak “Benim işimi bana göre düzenleyeceksin.” diyemez herhâlde.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, bunu anayasa koyduk mu, şimdi ezbere şey etmeyelim yani bugün çalışma barışı çok önemli. Hocamızın dediği gibi yetkileri çok iyi düzenlemek lazım.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Burada bizim teklifimizde Sayın İyimaya, bu söylediğiniz sakıncayı ne ölçüde bertaraf etmek bakımından “…ve şartları kanunla düzenlenir.” diyoruz. Onu sonuna ilave ettiğimiz zaman o risk büyük ölçüde… Yani anarşik bir ortamın oluşmasına kanun koyucu izin vermez.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Demokrasi” deriz, iş yerini şey ederiz…
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Zaten burada iş koşullarının ve çalışma ortamının düzenlenmesi bakımından bir katılımı öngörüyoruz.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Toplu sözleşmenin konusu da bu Hocam yani.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Hayır, bunu dar anlamda.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ama gerek var mı?
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Ama bunu kanunla düzenlediği zaman tabii ki bu çatışmalar engellenecektir.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bakın Hocam, bugün…
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Toplu iş hukuku açısından varsa gerekli olmayabilir.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – İzin verir misiniz arkadaşlar…
Ben çok şey ettim bu iş kollarında, iş yerlerinde katılımı, yani iş yeri demokrasisiyle ilgili çok pratiklerimiz oldu. En büyük şey, öyle cerbeze adamlar çıkıyor ki yetkiyi elde etmek için sendika ile işçiler arasında savaş çıkıyor ve çalışma barışı gidiyor. Zaten toplu iş sözleşmesinde Hocam onları düzenleyecekler. Çünkü, o yetkiyi biz anayasayla çözdüğümüz zaman çatışan yetki yaratmış oluruz. Zaten ILO varsa onu denkleştirecek, toplu sözleşme hakkıyla bunu. Neyi denkleştirecek? Yapılacak toplu sözleşmede denkleştirecek, kurumsal kanun, organik kanun, çalışma kanunları arasında Toplu Sözleşme Kanunu, İş Kanunu denkleştirecek ama biz bunu… Zaten 90/5’e göre işlevi belli, fonksiyonu var onun. Buraya biz anayasa normu olarak koyduğumuz zaman, yarın iş barışını ciddi şekilde kendi dinamikleriyle bombalamış oluruz. Yani her zaman uyum sağlayacakların şey etmeyin. Mesela bizim Hüseyin diye bir çocuk vardı, antimuan işletmesinde, sendika işçilerini sendikaya rağmen somut iş yeri sorunları için öyle örgütlüyordu ki… Ankara’da bakın, İş Bankasının iştiraki var, MİTAŞ diye bir işletme var. Bir arkadaş vardı, bir örgütledi, yahu ne işveren çıkabildi ne sendika çıkabildi işin içinden. Yani bunu çok iyi düşünmek lazım Türkiye pratiği bakımından. Bu olmamalı demiyorum ama biz anayasaya almayalım bunu, takdir sizin. Ben bunun dinamikler bakımından farklı konseptlerle karşımıza çıkabileceğini düşünüyorum, sadece arz ediyorum.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Estağfurullah…
Sayın İyimaya, sizin şeyinizi ben anlıyorum ancak “Bunun şartları kanunla düzenlenir.” dediğimiz zaman sizin bu söylediğiniz tehlikeleri bertaraf edecek şekilde bir kanuni düzenlemede…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılım hakkını önleyecek, sınırlayacak bir kanun yapamazsın Hocam, Anayasa Mahkemesi müdahildir.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Öyle mi?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, temel norm.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Şimdi, bu “Katılım hakları” dediğiniz meselenin iki boyutu var. Siz şimdi çalışma barışını bozar yönünden bakıyorsunuz…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kendi kavgaları…
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Ben de sosyal demokrasiye uygun da bir argüman getireyim. Bu, Almanya’da, İsveç’te var olan bir model yani. “Mitwirkungsrecht” denilen özel bir hak bu. Bu hakkın kullanım biçimi kanunla çok değişik ölçeklerde düzenlenebiliyor ve genel olarak işletmenin büyüklüğüne göre bir işçi temsilcisinin belirli kurullarda yer almasına izin veriliyor, daha çok çalışma koşulları bakımından.
Şimdi, burada, tabii, sendikalar açısından bakıldığında şöyle bir eleştiri getiriyor örneğin sol kesim: Sendikal hareketi acaba zayıflatıyor mu? Yani “İşçiler kendi işletmelerinde daha etkin hâle gelip işverenle doğrudan sosyal diyalog hâlinde sorunlarını çözebildikleri için acaba sendikaların yetkisinden bir gerilemeye mi yol açıyor?” diye bir tartışma var. Ama ampirik olarak bunun bir gerileme ifade etmediği yönünde de çalışmalar var. Yani genel olarak Avrupa’da “Zaten işçi hareketinin gücünü sosyal devlet nedeniyle yitirmesinden kaynaklanan, yani zaten çalışma barışının objektif koşullarının sağlanmasından kaynaklanan bir sendikal zayıflık gözlenmektedir.” şeklinde tezler de var.
Tabii, burada bunu anayasal güvence hâline dönüştürüp dönüştürmemek tamamen temel bir anayasal tercih. Bu bir anayasal tercih olduğu zaman, aynen Tunca Bey’in söylediği gibi kanunla sınırları belirlendiği sürece çalışma barışına katkıda bulunabilir ve sendikaların yetkilerinden doğabilecek yetki çatışmalarının önüne geçilebilir.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Şimdi, şöyle Hocam: Zaten bir önce yazdığımız uzun fıkranın içerisinde çalışma barışı var.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Çalışma barışı” demiştik. Ben de bunu söyleyecektim.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ - Dolayısıyla o olmasa dahi, diyelim ki o yok, ona rağmen kanunla yapması anayasaya aykırı olmaz. Ama “çalışma barışı” ifadesi varken “katılmayı” belirtmesek bence daha isabetli olur ama…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Arkadaşlar ben de tam tersini, yani şöyle söylemiştim: “Sendika ile işçilerin kendi aralarında bir sorun yaratır mı?”, “Çalışma barışını bozar mı?” demiştiniz. Zaten bir anayasanın kendi içinde çelişki olmayacağına göre, biz başta “Çalışma barışını sağlayacak önlemleri alır.” diyoruz. Kim alacak bunu? Devlet. Nasıl alacak? Yasa yoluyla. Peki, bunları nasıl düzenleyecek? Yasa yoluyla yine. Yasayı yaparken “Yahu işçiler kendi kendine gelip de…”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sınırlama sebebi koymazsan yasayla nasıl şey edecek?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ama koyuyoruz zaten.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Nerede sınırlama sebebi koyuyorsun?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Diyoruz ki: “Çalışanlar bu iyileşme koşullarını yapacak.” Hedefi koyuyoruz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılma hakkını anayasal norm hâline getirdiğin zaman nasıl sınırlayacaksın?
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Henüz ona gelmedik.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – O değil, katılma…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Katılma” diyorum.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – “Katılmayı yine de koyalım.” diyorsunuz. Ona bir sınır koymak gerekir o zaman, yoksa katılmayla ilgili alınacak bir sınır sıkıntı doğurabilir.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Peki, amaç şu değil mi? İş koşullarının ve çalışma ortamlarının iyileştirilmesi…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ha, o kapsamda sınırlandırıyorsunuz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yani kapsam bu, yoksa “Ben ekonomiden daha fazla pay elde edeyim.” veyahut da “Şöyle yapayım.”, “Çalışma koşullarını ben tek başına belirleyeyim.” değil. Yani çalışma koşullarının ortamlarının iyileştirilmesi sürecine katkıda bulunmak.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, devletin yükümlülüğü bir sınırlama sebebi oluşturmaz. Katılım hakkını düzenlediğiniz zaman yasayla sınırlama getiremezsiniz, sorun olur. Yani ben orada sorun görüyorum.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bu katılım nasıl sağlanacak?
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Asgari güvencesini sağlamak zorundasınız ama zaten düzenlediğiniz ölçüde sınırlarını da yasayla belirlersiniz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – O kadar… Sadece yasaklayamazsın katılımı.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Sadece yasaklayamazsınız ama sınırlarını yasayla belirlersiniz. Bütün sosyal, ekonomik haklarda aynı durum söz konusu.
TUNCA TOSKAY (Antalya) – Şimdi, parti olarak görüşümüzü söyleyelim ve bir karar verelim. Şöyle: “Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakkı ve şartları kanunla düzenlenir.” diye bizim bir teklifimiz var. Hemen hemen kısa hâli olarak şey yaptığımız, sizin söylediğiniz eklemenin dışındaki şey bu iç şey. Biz bu hâlini de kabul ediyoruz, ekleme genel anlamda kabul edilirse…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Onu da kabul ediyoruz…
Peki, arkadaşlar, artık, burada, dediğim gibi, zaten aranızda karar veremezseniz buna ekleyip eklememeye “Biz bu şekliyle kabul ettik.” deriz. Zaten netleşti fikirler. Partilerin üç tanesi diyor ki: “Ücretli hafta, bayram tatili, yıllık izin, dinlenme hakları yanına çalışanların iş durumlarını iyileştirme sürecine katılmaları hakkını da ekleyebiliriz.” AKP de diyor ki: “Katılmayalım buna.” Arkadaşlarımız aralarında “Hayır, yine katılmıyoruz” derse katılmaz, “Hayır.” demezse maddeyi yazarız, öğleden sonraki oturumda bunu geçeriz. Tamam mı? Bunda anlaştık. Biz bunun, sürecin olmasını istiyoruz çünkü çalışma barışını bozacağını düşünmüyoruz. Zaten yazdık yukarıda.
Sayın İyimaya, netleşti iş. Yusuf Bey isterse diyebilir ki yani şu yönde: “Hayır, biz buna katılmıyoruz kardeşim.” Üç parti de derse ki “Tamam, katılmayalım.” derse katılmazlar. Katılırsa ona göre formüle ederiz. Bunu iki buçukta beş dakika tekrar konuşuruz. Formülü zaten var, katılmadıysanız neden katılmadığınızın üstünde dururuz, kırmızıyla mı geçiyoruz, yeşille mi geçiyoruz, bitiririz işi.
Dostları ilə paylaş: |