28.11.2012 Tarihli Toplantı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.21
BAŞKAN : Mehmet Ali ŞAHİN (Karabük)
-----o-----
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Türkiye Büyük Millet Meclisi Uzlaşma Komisyonunun 2 numaralı Yazım Komisyonu toplantısını açıyorum.
Komisyonumuza katılması icap eden veya katılan arkadaşlarımız: Profesör Doktor Yusuf Şevki Hakyemez, Profesör Doktor Yavuz Atar, Doçent Doktor Selin Esen, Profesör Doktor Hasan Tunç, Profesör Doktor Ali Akyıldız, Meral Danış Beştaş, Özgür Sevgi Göral, Taylan Barın, Dilek Kumcu, Mustafa Kemal Çiçek, Mehmet Parsak, Oğuz Turhan, Yusuf Uygar, Yusuf Buzgan, Ferhat Kabaiş. Buradalar.
Evet, toplantımızı açmıştık. Değerli arkadaşlar, Komisyonumuz bundan önce yapmış olduğu toplantıda yasama ve yürütme bölümüyle ilgili -benim almış olduğum bilgiye göre- bir genel değerlendirme yapmış. Yanılmıyorsam siyasi parti gruplarımız burada. Özellikle yürütme bölümüyle ilgili, yeni idari yapı konusunda önerdikleri hususları komisyonumuzun diğer üyeleriyle burada paylaşmışlar. Bu noktada yapılması gereken nedir? Bu konuyla ilgili arkadaşlarımızın düşüncelerini almak isterim.
Yine aldığım bilgiye göre, tabii siyasi partilerimizin özellikle yürütme bölümüyle ilgili, tabii ki özelde de yasama bölümüyle ilgili farklı görüşleri var. Bu farklı görüşlerin olması da yadırganacak bir husus değildir. Geçtiğimiz bölümle ilgili yapmış olduğumuz çalışmalarda da farklı görüşler olmuştu. Bu farklı görüşleri biz zaman zaman paranteze alarak geçmiştik.
Şimdi, yasama ve yürütme bölümüyle ilgili çalışmalarımızı bu Yazım Komisyonunun bugünkü toplantısında başlatarak mesafe almamızın doğru olup olmadığı konusunu siz arkadaşlarımızın ıttılalarına sunuyorum.
Söz almak isteyen arkadaşlarımıza söz vereceğim.
Rıza Bey, buyurun.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, dört parti de gerek yasama gerek yürütmeyle ilgili önerilerini verdiler. Bu önerilerin incelenmesinden şöyle bir görüntü ortaya çıkıyor: MHP ve CHP Türkiye’nin bundan sonraki geleceğini bir parlamenter sistem içinde görüyorlar. Ona karşılık Adalet ve Kalkınma Partisi başkanlık sistemi öneriyor. BDP ise cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini önermekle sanki ikisi arasında bir yerde duruyor, böyle bir görüntü var ortada.
Tabii, bu sistemler… Bu da bir sistem tercihi meselesidir. Yani devletin nasıl yönetileceği, hangi sistemle yönetileceği meselesi var. Tabii Adalet ve Kalkınma Partisinin önerisindeki başkanlık sistemi, sert bir başkanlık sistemi yani Amerika Birleşik Devletleri’ndekine benzer bir başkanlık sistemi. Hatta belki ondan da daha ileriye giden bir başkanlık sistemi çünkü Meclisin “impeachment” yetkisi yok, Meclisin “impeachment” yetkisini görmedim ben şimdi, yenilenmiş dendi.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ceza sorumluluğu işletmek için ayrı bir madde var, karşılıklı seçim yenilenmesi ayrı bir madde.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Öyle mi? Peki. Ama, yani sert bir başkanlık sistemi.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet, tamam, siz not alın efendim.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, bunları bu sistem üzerinde…
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Arkadaşlarımız kaydedemiyorlar, söz almak isteyen arkadaşlarımız mikrofonu…
KOMİSYON UZMANI – Şöyle bir şey var Başkanım: Dün bize iletilen metinde yanlışlıkla yanılmıyorsam o iki “başkanlık kararnamesi” ve “başkanın cezai sorumluluğuna ilişkin” bölümler çıkmamış.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bunda da çıkmamış.
KOMİSYON UZMANI – Tamam, işte dünkü metin o. Şimdi bize gönderilen şekliyle yine biz dağıtacağız.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şimdi dağıttığınızda da yok.
KOMİSYON UZMANI –Şimdi geldi zaten.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Tamam.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Ama o çok ciddi bir eksiklik. Çünkü siyasi partilerimizin değerli temsilcileri bu toplantıya gelirken kendilerine verilmiş olan o metinleri inceleyerek buraya geliyorlar.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Pazartesi teslim edildi Sayın Başkanım.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Şimdi, eksik olan bölümler verilmişse şimdi dağıtıyorsunuz ama şimdi arkadaşlarımız ne zaman inceleyecekler ki o bölümü burada değerlendirecekler. Bana göre orada ciddi bir hata olmuş.
Rıza Bey siz devam edin lütfen.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Burada tabii maddelerin görüşülmesindeki amaç o maddeleri birleştirerek tek bir madde hâline getirmek ve uzlaşı sağlamak. Ama bunu yapabilmek için aynı sistem içindeki maddeler arasında bu mümkün olabilir. Yani bunu belki MHP ve CHP yapabilir. Ama ayrı sistemler önerilmişse, tamamen farklı sistemler önerilmişse bunların maddeleri arasında da bir mutabakat aramak, o mutabakatı sağlamak olanaksız olduğunu söylemek mümkün. O nedenle, eğer bir ilkesel bir mutabakat sağlayamazsak, sağlayamıyor isek sistemler üzerinde, maddelerin içerisine girmekten bir yarar görmüyorum ben bunu ifade etmek istedim.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet.
Faruk Bey buyurun, söz istediniz herhâlde.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkanım, tabii geldiğimiz noktada yasama, yürütme ve yargıyı bir sistem farkı içinde heyetin müzakere etmesi, bundan sonraki bir makasa geldiğine işarettir, yol ayrımına geldiğine işarettir. Çünkü başkanlık sistemi, yarı başkanlık sistemi veya partili cumhurbaşkanı sistemi ile parlamenter demokrasinin yasaması da farklı, yürütmesi de farklı, yargısı da farklı. Bu neye benzer? En basitinden uçak motoruyla, deniz motoru arasındaki farka benzer.
Dolayısıyla, her ikisi arasında kurumlar itibarıyla bir benzeşme noktası bulunamayacağına göre eğer sistem tartışmasında bir uzlaşmaya varılamaz ise bu takdirde bundan sonraki kısım kırmızıya boyanacak demektir. Bu da bu Komisyonunun bundan sonraki çalışmalarının belki kamuoyu indinde daha da kötü bir hâlde anılmasına neden olacaktır. Bunu bir an önce sistem tartışmasını tamamlayıp, varsa, tabii, burada biz her partinin üç milletvekiliyiz ama neticede bağlı bulunduğumuz partiler var. Adalet ve Kalkınma Partisi bunda benim anlayabildiğim kadarıyla Sayın Başbakan: “Biz tartışılsın diye ortaya koyduk, tartışılıyor.” dedi. Sayın Çelik, bir açıklama yaptı: “Bunda mutabakat aramak gerekiyor, mutabakat olmazsa yolumuza devam ederiz.” anlamında -ben öyle anladım- bir söz söyledi. Eğer parlamenter sistem üzerinde bir mutabakat sağlanabilirse bu yürür ve o zaman da işte, “kırmızı” ihtimali daha da azalmış olur. Tabii, biz bunu parti olarak şu açıdan da önemsiyoruz: Parlamenter sistemin sadece bir tecrübe meselesi değil, sadece bir teamül meselesi değil, sadece yüz kırk yıla yakın bir kazanımı elimizin tersiyle itme değil ama onunla birlikte Türkiye’nin önündeki on yılını da kapatabilecek –her türlü negatif pozisyonunu bir kenara bırakırsak- bir mevzuat cebelleşmesiyle bütün çarklar boşuna çalışacak yani mevzuat yenilemesiyle ilgili olarak çalışacak. Dolayısıyla, bu bir israftır.
Bir de, bundan daha ağırlıklı bir neden, bir sistem değişikliğine bu heyeti ehil ve yetkili görmüyoruz çünkü biz kurulmuş bir devletin anayasasını değiştirmeye çalışıyoruz. Yeni bir devlet kurmuyoruz. Burada, şimdi, 12 kişi bir araya geldik, elimize kurşun kalemi, silgiyi aldık “Orasını silelim, burasını düzeltelim.” Böyle bir şey yok. Kurulmuş ana çatılar var, bu çatılar içerisinde biz “Daha uygun, daha güzel, daha münasip nasıl yaşanabilir?”i değerlendirmeye çalışıyoruz. Bunu bir ortaya koyup, parlamenter sistemde bir uzlaşma sağlanırsa ondan sonra işimiz rahat olur diye düşünüyorum.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Buyurun Süheyl Hoca.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, ben de benzeri noktada düşünüyorum ama bu düşüncemizin nedenini bir de ben söyleyeyim dedim yani onlara katılmakla beraber.
Şimdi, temel hak ve özgürlüklerde “kırmızı” olsa bile buna devam etmenin bir mantığı var çünkü temel hak ve özgürlüklerde sonradan yeşile boyayacağız onları diye düşünüyoruz. Kaldı ki bir noktada anlaşamasak bile, o noktayı boş bıraksak bile, sonuç itibarıyla, temel hak ve özgürlüğün tabii ki biz güvencelerinin olmasını istiyoruz. Bütün güvenceleriyle bir anlam ifade edeceğini düşünüyoruz ama olmasa bile iyi uygulamalarda, eğer uygulamayı iyi yapabilirseniz temel hak ve özgürlükleri koruyabilmek mümkündür ama anayasal düzenlemede eğer siyasal sistemi, siyasal rejimi iyi düzenleyemezsek bu sistemi yürütebilmek mümkün değildir ve Türkiye’nin on yılını, yirmi yılını gerçekten çok büyük sıkıntıya sokmuş oluruz.
Şimdi, malum, hep şöyle söylediğimiz bir şey vardır ve doğrudur: “Anayasa olmasa bile parlamenter rejimi yürütebilirsiniz.” Bu böyledir. İngiltere’nin anayasası yoktur, parlamenter sistem yürüyebilir. Ha, kötülükleri olduğu için anayasayla ona düzeltmeler getirilmeye başlanmıştır. Biz de, nitekim kendi sistemimizde, MHP de, BDP de buna yönelik birtakım düzeltmeler öngörüyoruz. İşte, Meclis denetim yollarının daha etkin hâle getirilmesi için falan birtakım şeyler. İşte, bunlara meşhur rasyonelleştirilmiş parlamenter rejim, aklileştirilmiş parlamenter rejim anayasayla öngörülsün ama başkanlık sistemini iyi bir anayasa ve onu tamamlayan birtakım uygulamalar olmadan kurabilmek mümkün değil.
Şimdi, biz o yüzden ilk gün söylediğimiz şeye gene devam ediyoruz. Türkiye’nin yirmi yılını, otuz yılını, kırk yılını bağlayacağız. İyi bir başkanlık sistemini düzenleyebilen hiçbir ülke olamadı bugüne kadar Amerika Birleşik Devletleri dışında. Onda da nedenlerini söyledik yani hepimiz biliyoruz, nedenleri orada ortada, yıllardır da bunu söyleyegeldik. Neden Amerika’da yürüyor da başka hiçbir ülkede yürüyemedi? Rusya’da yürümedi -doğru dürüst yürümedi- Afrika’da yürümedi, Güney Amerika’da yürümedi, Ukrayna’da yürümedi. Hiçbir yerde yürüyemiyor. Hatta tam bir başkanlık sistemi olmasa bile “Başkanın yetkilerini artıralım, halka seçtirelim.” dedikleri Yunanistan’da bile on sene sonra “Ya, biz istediğimizi kuramadık, kavga çıktı arada.” dediler.
Şimdi, burada baktığımızda da yani şöyle söylüyorum, tabii ki kendi açınızdan bakıyorsunuz “Siz de tamamıyla şunu kötü düzenlemişsiniz.” demiyorum ama baktığım zaman şunu görüyorum: Başkanlık sisteminin dünyada yürümemesini sağlayan en önemli zaaflarından bazılarını siz özellikle metne koymuşsunuz. Seçimlerin aynı gün yapılmasını koymuşsunuz. Oysa, dünyada istikrarı sağlayamadığını iddia eden, bu yüzden bozuk olan bir tek başkanlık sistemi yoktur yani “Ağabey, bu istikrarı sağlayamadı, birbirine girdi herkes. O yüzden başkanlık sistemi bozuldu.” denilen bir şey yoktur. Bir tek Amerika’da, öbürlerinin nedeniyle, Amerika Birleşik Devletleri’nde “Ya, bunu daha da istikrarlı yapalım.” diyorlar ki bütün o parti sistemi, disiplinsiz partiler, işte, bildiğimiz eyalet sistemi, federal sistem olmasına rağmen. Bir ikincisi de: Birbirlerinin seçimlerini yenilemesini getirmişsiniz. Seçimler aynı gün. Şimdi baktım, o gün de söylemiştim. Acaba kuvvetlerin ayrılığına esas olan birbirlerinin içine geçmelerini engelleyecek, bir partinin ikisine de egemen olmasını engelleyecek düzenlemeler var mı? Yok.
Şimdi, dolayısıyla, ben de aynı Sayın Bal gibi düşünüyorum, aynı Sayın Türmen gibi yani şu manada: Yahu, kırk yılını bağlayacağız Türkiye’nin, belki yirmi yılını bağlayacağız. Burada ne yapacağımızı… Bu temel hak ve özgürlükler gibi değil yani sadece Sayın Faruk Bal’ın söylediğini şöyle anlamayalım diye söyledim: “Yani ‘kırmızı.’ çok kötü olur, yakışık almaz bize.” kırmızı bir anayasa değil bu, yirmi yılımızı bağlayacağız ve insanlar bundan şey umacak. “Ya, bir şey yaptılar mı acaba?” diyecek. Biz burada “Biz yapmadık ki AKP önerdi.” desek bile kıpkırmızı ve dediğim gibi yirmi yılını bağlayacağımızı düşündüğümüz bir sistemde kuvvetlerin tek elde toplanmasına hiçbir çözüm üretememiş ve dünyadaki başkanlık sistemlerinin yüzde 99’u da bundan dolayı patlamış bir sistemin üstünde “Ya, böyle anlaşamadık biz, o yüzden ‘kırmızı.’ kaldı.” demeyelim, buna bir çözüm üretelim. Ya diyelim ki: “Önerdik, olmadı.” ya diyelim ki: “Vazgeçtik, küstük.” ya diyelim ki başka bir şey. Amma velakin ya biz diyelim ki: “Tamam, biz başkanlık sistemini kabul ettik.” Ya siz deyin ki: “Parlamenter rejimi kabul ettik ama bunları istiyoruz.” ama “kırmızı.” bırakıp “O onu önerdi, o onu önerdi.” demeyelim çünkü Türkiye’nin yirmi yılını bağlayacağız buna ve birileri de inanacak buna. Bizim olduğumuz, hepimizin olduğu bir ortamda diyorum. O bakımdan bir karar verelim, zaten onun için bu konuşmaları yapıyorsunuz ama yani hepimizin konuşmaları da kayda da alınmış olsun. Bu çok önemli. Temel hak ve özgürlüklerde geçtik, geçeriz. Anlaşamazsak da deriz ki: “Anlaşabildiğimizde anlaşalım. Bu düzenleme düzeltir.” ama hep buna giderken şunu düşünüyordum: Biz öyle güzel bir siyasal sistem kurarız ki, öyle dengeli bir siyasal sistem kurarız ki bu temel hak ve özgürlüğün güvencesini yeterince getiremesek bile yeni siyasal sistemin iç dengeleri onu koruyabilir ama şimdi koruyacak değil, bir partinin egemenliğine girecek. O yüzden bunu, ne yapacağımızı bir kez daha gözden geçirelim diyorum.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Peki, Sayın Batum, teşekkür ederiz.
Şimdi, izin verirseniz, ben genellikle başkanlık yaptığım toplantılarda objektif olmaya ve toplantıyı yönetmeye birinci derecede önem veririm ancak tabii benim dışımda partimizi temsil eden başka bir milletvekili arkadaşımız yok. O nedenle bir, iki cümleyle, izin verirseniz…
Özellikle Faruk Bey: “Yeni bir devlet kurmuyoruz.” dediler. Evet, doğru. Böyle bir devlet falan kurma düşüncesi ve çabası yok, devletimiz var zaten. Bakın, önümüzdeki 2014 yılında Cumhurbaşkanımız halk tarafından seçilecek. Demek ki Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili de yeni bir seçim yöntemi getirmişiz, bu yeni bir devlet falan kurma amaçlı bir düşüncenin ürünü değil.
Başkanlık sistemi yine Türkiye Cumhuriyeti devleti için bizim önermiş olduğumuz bir sistemdir. Arkadaşlarımız, bu sistemle ilgili, sanıyorum benim katılmadığım daha önceki toplantıda da dile getirildi. Şimdi de söz alan arkadaşlarımız bu sisteme karşı olduklarını, parlamenter sistemi tercih ettiklerini ifade ettiler ve bir de bu öneriyi getiren AK PARTİ Grubuna yani bize hitaben “Siz ya bunu geri çekin, ondan sonra çalışmalara devam edelim. Bir öneri olduğunu düşünelim” diyor Faruk Bey, yanlış anlamadım yani bu önerinizden…
FARUK BAL (Konya) – Yani kamuoyuna yansıyan bir teklifi Sayın Başbakanla… Onu anladım ben.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yani işte, yasama ve yürütmeyle ilgili bölümün başlangıcında bu tür bir öneri geldiğinde bunların tartışılması gayet doğaldır. Zaten tartışılsın, tabii ki öncelikle tartışılacak çünkü yeni bir sistem önerisidir bu ancak bu öneri mevcut sistem içerisinde yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin daha da güçlendirilmesi amaçlı bir öneridir, onun altını çizmek durumundayım. Tabii, bir mutabakat sağlanmadığında daha önceki çalışmalarımızda, bir siyasi partinin o görüşü nihayet paranteze alınarak diğer maddelere geçilebiliyordu. Şimdi, bizim, bizim derken bu masada AK PARTİ’yi temsil eden arkadaşlarımızın konuyu bir kez daha hemen tezekkür ederek, değerlendirerek şimdi size bir cevap vermem mümkün değil. “Efendim, çektik, işte, çekiyoruz. Hayır, ısrarlıyız.” falan gibi bir cümle burada tek başıma sarf edemem. Bu tabii ki değerlendirilebilir, sizin böyle bir yaklaşımınız olduğu ancak ben şöyle düşünüyorum aslında: Yasama bölümüyle ilgili ve yürütme bölümüyle ilgili dört siyasi partimiz de eksik olmasınlar, hazırladıkları metinleri Meclis Başkanlığımıza vermişler, bu metinler de siyasi partilerimize gönderildi, işte hepimizin önündedir.
Şimdi, yasama bölümünün başlangıç kısımlarına şöyle bir baktığımızda başkanlık sisteminde de, parlamenter sistemde de aşağı yukarı aynı şekilde olacak olan maddelerdir. Benim önerim bunlarla görüşmeye devam edelim, sizin demin önerdiğiniz, bizim başkanlık sistemiyle ilgili grup olarak arkadaşlarımızla yeniden bir değerlendirme konusunu biz ileriki günlerde yaparız yani bugün bir araya gelmişken çünkü burada her iki sistemde de müşterek olacak olan maddeler var. “Hiç olmazsa mesafe almış olalım.” diyorum ama sizin deminki önerinizi de saygıyla karşılıyorum, onu biz kendi aramızda değerlendiririz ama şimdi benim onu değerlendirme imkânım yok.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Ben de bizim görüşümüzü söyleyeyim.
Şöyle: Dört siyasi partinin de görüşleri önümüzde, doğrusu bu Uzlaşma Komisyonuna yüklenen misyon, toplumun beklentisi, özellikle yeni anayasa ihtiyacı çok üst boyutta yani şu anda da toplumsal anlamda neredeyse bütün dinamikler hani “Bu masada ne tartışılıyor, ne olacak, netice ne olacak?” şeklinde. Demokratik kamuoyunda da, dünyada da, Avrupa Birliğinde de, birçok uluslararası bağlamda da bu anayasal çalışmanın önemi ve yüksek bir beklentiyle çalışmaların izlendiğini hepimiz biliyoruz. Açıkçası biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak şu görüşe iştirak etmiyoruz: Yasamada ve yürütmenin idareye kadar olan bölümünde başkanlık ve parlamenter sistem var. Bu nedenle biz bunu kökten tartışmaya gerek yok şeklindeki yaklaşımı sıkıntılı buluyoruz şu sebeple: Yani bu masada tartışılamayacak hiçbir olgunun olmadığı kanaatindeyiz, her şeyi tartışabiliriz. Nitekim haklar bölümünde, çok uç boyutlarda da olsa önerilerimiz, yakınlaşmaya çalıştık, zaman zaman sıkıntılar yaşandı ama en azından tartıştık, müzakere ettik ve bir şekilde orada kırmızı ya da yeşil yazıldı ve tekrar döneceğiz. Burada da yani sizin de ifade ettiğiniz gibi yeni bir devlet falan kurulmuyor yani anayasal bir sistemde yine Meclis çatısı altından çıkan bir kararla, konsensüsle bir komisyonun çalışması var ve bu Komisyonun çalışmasında da ezberlerin de bozulması lazım yani. Bizim, bugüne kadar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde parlamenter sistem oldu diye, başkanlığı savunmak adına da söylemiyorum bunu, onu söyleyeyim ama başkanlık da dâhil, güçlendirilmiş parlamenter sistem de dâhil, Cumhurbaşkanının seçim yöntemi de dâhil, o Meclis denge, denetleme sistemi de dâhil her şeyin bu masada tartışılabileceğini düşünüyoruz. Biz Cumhurbaşkanlığı seçimini yani o bölüm gelince anlatacağız, doğru, halka verdik ama güçlendirilmiş bir parlamenter sistem önerdik yani bunu her maddede tartışmayı daha doğru buluyoruz çünkü sizin de ifade ettiğiniz gibi biz de kendi aramızda değerlendirdik yani ortak madde başlıkları açısından tartışabileceğimiz -Meclisin yapısı, sistem kaç kişidir, yetkidir, yemindir, milletvekili dokunulmazlığıdır ve benzeri- birçok madde var. Biz, BDP olarak bu masada -hani sadece başkanlık öneriliyor diye ya da şu öneriliyor diye, başka bir başlık da olabilir- hiç tartışmayalım, bu konudaki yaklaşımlar gözden geçirilsin tezini de demokratik bulmuyoruz açıkçası çünkü her parti, biz de dâhil kendi siyasi algısıyla, stratejisiyle istediği öneriyi sunar yani buraya sunar, burada tartışılır, bu tartışmada ne kadar birbirine yaklaşır görüşler ya da gerçekten uzlaşılamayacağı anlaşılır. Biz bundan yanayız, bu nedenle biz madde madde bu tartışmanın yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca ben bu Komisyonun yani bir parti olarak da söylüyorum, şey hakkında olmadığı görüşündeyim yani halka dönüp: “Vallahi biri başkanlık önerdi, biri parlamenter önerdi. Biz yapamadık yani anlaşamadık.” deme gibi bir lüksümüz de yok çünkü anayasa talebi, 82 Anayasası’nın kaldırılması gerektiği yönündeki mutabakat çok güçlü bir mutabakattır. Bunu dikkate almamız gerekiyor diye düşünüyorum.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Peki, teşekkür ederim.
FARUK BAL (Konya) – Bu konuda ben bir şey ekleyeceğim.
Sanıyorum Meral Hanım beni dikkatli dinlemedi. Burada tabii başkanlık sistemi tartışılıyor. Bizim bunun tartışılmasına karşı olmamız söz konusu olabilir mi?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Onu söylediniz zaten.
FARUK BAL (Konya) – Yani o zaman biz “Tartışılamaz.” dediğimiz zaman bir başka partinin fikir üretmesi bizim iznimize tabidir gibi bir anlam çıkar. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey yok. Elbette ki, anlatmak istediğimiz şu: Başkanlık sistemi bir sistemdir, bir mantığı vardır. Yasama organı bu mantığa göre dizayn edilir, yürütme organı bu mantığa göre dizayn edilir, yargı bu mantığa göre dizayn edilir. Parlamenter sistem de bir sistemdir, yasama, yürütme, yargı da bu mantığa göre dizayn edilir. Bunların buluşabildiği alan son derece de azdır ve biz o azlık içerisinde asıl tartışacağımız konuyu kaybederiz. Anlatmak istediğim bu.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet, teşekkür ederim.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan, ben de çok kısaca bir şey söyleyebilir miyim bu konuda?
Şimdi, Meral Hanım söyledi diye söylemiyorum ama bu toplantılar yapılırken en tehlikeli şeylerden bir tanesi, tutanaklara geçsin diye, içeriğini tam oturtamadığımız “Ezber bozuyoruz.” şeyi. Şimdi, “Ezberleri bozuyoruz.” diye biz içeriğini kesinlikle kabul etmediğimiz ve hepimiz açısından, geleceği açısından Türkiye’nin son derece sıkıntılı ve zararlı gördüğümüz bir başkanlık sistemini tartışmak… Tartışıyoruz işte. “Tartışmayalım, hayır, evimize gidelim.” demiyoruz ama “Ezberi bozuyoruz.” görüntüsü altında, bunun “Ya, tamam işte, ezberi bozmak istiyorsak biz yeniliklere açık olmalıyız.” görüntüsü altında bizim yanlış yollara gitmemizi de kabul etmiyoruz yani bu çok söyleniyor Türkiye’de şimdi. “Ezberi bozuyoruz.” “Yargı tek elde toplanacak.” “Olsun, ezberleri bozuyoruz.” “Adalet bakanları hâkim olacak.” “Olsun, ezberleri bozuyoruz.” altında buraya kadar geldik. Şimdi, biz böyle bir şeyi bir kere kabul etmiyoruz, onu söyleyeyim. Hepimiz de biliyoruz ama yani bir de şeye geçsin diye söylüyorum.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Başkanlık sistemini kabul etmediğinizi biliyoruz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Evet.
Yalnız, Sevgili Başkan, şimdi bir şey söyleyeceğim. Tamam ama bizim de parti olarak yani şurada görüşelim yani 550 kişiden mi oluşuyor, 950 kişiden mi, 2000 kişiden mi, bunu konuşalım. Yani 18 yaşını dolduran her vatandaş milletvekili seçilebilir mi, seçilmez mi, 30 mu olsun, 60 mı olsun, bunu da tartışalım. Fakat bunun, sonuç itibarıyla, özünde bir şeyi yok yani özü bizim için önemli olan. Tek Meclis olacaksa biz kesinlikle bir başkanlık sisteminin tek Meclis olmasının sakıncalı olduğunu düşünüyoruz o güçlerin bölünmesi açısından. Peki, neyi tartışacağız şimdi? Varsayın ki dedik ki: “Yapalım da yani nereleri tartışalım?” “Efendim, kısıtlılar tek taksirli suçlara şunlar olanlar bari bunda mı anlaşalım?” diyoruz, isterseniz onda anlaşalım ama biz de kendi partimize sormadan, bilmiyorum yani şöyle bir şey: “Ya, başladık.” “Peki hangi sistem?” “Daha belli değil, daha görüşeceğiz ileride” mi diyelim. Ben bunu hakikaten anlayamadığım için söylüyorum. Ne yapacağız burada? Yani gelelim, sizinle görüşelim ama şimdi “550 milletvekilinden oluşur.” dediğimizde “Eğer başkanlık sistemi sonunda ‘kırmızı’ çıkacaksa biz hiç olmazsa bunu engellemek adına –lafın gelişi söylüyorum- üç parti de anlaştı, biz yalnız kaldık. Başkanlık sistemi buradan çıkıyor prensip olarak.” Tek Meclise karşıyız o zaman. O zaman şimdi neyi konuşacağız? Yani anlatabildim mi? Hepsi birbirine bağlı Sayın Başkanım. Ben şimdi pişmiş aşa su katmak için söylemiyorum bunu. Bazı noktaları görüşelim ama görüştüğümüz noktalar sadece son derece ayrıntı olan noktalar olacaktır yani tek Meclis mi, çift Meclis mi ya da şey mi, değil burada. Denetim yollarında falan olmayacak o zaman görüşmemiz bizim. Sadece işte, ödenek, yolluklar. İşte, kuruluş, dediğim gibi. İşte, baraj olsun mu, olmasın mı? Bunlarda olacaktır. Baraj bile bize göre seçeceğimiz sisteme bağlı, baraj bile ona bağlı. Biz baraj olmasın istiyoruz ama başkanlık sistemini savunuyorsak barajın olmasının, olmamasının bir anlamı yok ama biz baraja “Hayır, olmaz. ‘Yüzde 5’i aşmaz.’ diye madde koyalım.” diyoruz. Onları nasıl çözeceğiz? Biraz daha aydınlanalım, ondan sonra... Kategorik olarak karşı değiliz.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Tamam, peki.
Yavuz Hocam, buyurun.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sayın Başkan, geçen toplantımızda sistem tartışmasını yapmıştık. Diğer gruplar zaten AK PARTİ’nin bir başkanlık sistemi önerdiğini bildikleri için buna ilişkin görüşlerini açıklamışlardı. Biz de neden başkanlık sistemini önerdiğimizi teorik olarak ve kurumsal olarak açıklamıştık ancak yürütmeyle ilgili bölümü vermediğimiz için somut bir tartışmaya girmemiştik ancak şimdi, bu toplantıda benim en çok merak ettiğim ve temel sorun olarak gördüğüm husus şu: Az önce Süheyl Hoca başkanlık sistemine kesin olarak karşı olduğunu söyledi. Elbette tabii, CHP ve MHP parlamenter sistemi öneriyor. BDP mevcut sistemi revize ederek yani Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi…
Dostları ilə paylaş: |