18.12.2012 Tarihli Toplantı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.20
BAŞKAN: Faruk BAL (Konya)
-----0-----
FARUK BAL (Konya) – Evet, değerli arkadaşlar, bugünkü oturumu açıyorum.
Danışmanlarımızdan Profesör Doktor Yavuz Atar, Doçent Doktor Selin Esen, Profesör Doktor Hasan Tunç, Özgür Sevgi Göral, Taylan Barın, Tarık Olcay, Mustafa Kemal Çiçek, Mehmet Parsak, Kürşat Türker Ercan, Yusuf Uygar, Yusuf Buzgan, Ferhat Kabaiş de teknik arkadaşlarımızdan hazırlar.
İyi bir müzakere olması dileğiyle oturumu açıyorum.
Değerli arkadaşlar, üst komisyon toplantısındayız. 1’inci ve 2’nci komisyondan gelen işler var.
ATİLLA KART (Konya) – Üst komisyon niteliğiyle mi toplandık?
FARUK BAL (Konya) – Öyle denildi bana.
Evet, şimdi, arkadaşlar, isterseniz… Komisyonun tek komisyon ve iki komisyon şeklinde, devamı şeklinde iki tane düşünce var. Şimdi, yasama bölümüne başladı komisyonun biri, bunu devam ettiriyor. Temel hak ve hürriyetlerle ilgili görüşülecek, kataloğa ilave edilecek maddeler görüşüldü, tamamlandı ama “parantez” ve “kırmızılar” var iş olarak. “Onu üst komisyon yapacak.” denilmişti. Öyle de duruyor.
Şimdi, tek komisyon olarak çalışmak, bence, işleri biraz yavaşlatır gibi geliyor. Eğer sizler de uygun görürseniz komisyona, bir bölümünü yürütmeyle ilişkili olmak üzere, bir bölümünü de yani 2’nci komisyonu da yasamayla ilgili olmak üzere ayrı ayrı iki komisyon olarak devam edelim ki… Yani yılın sonuna geldik, bundan sonra ne kadar uzayacak yani belirli bir mesafe kaydedelim diye düşünüyorum ben. Öncelikle bunu konuşalım, ondan sonra da yasamayla ilgili maddeleri devam ettirelim.
ATİLLA KART (Konya) – Evet Başkanım, ben izninizle bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Geldiğimiz noktada… Ben bir hafta, on gündür biraz dışarıda kaldım ama tabii, elbette gündemi yakından takip ediyorum. Komisyon çalışmalarının askıya alındığı izlenimini görüyorum. Bunun, özellikle iktidar kaynaklı olduğunu gözlemliyorum. Bir aydır… Kendi notlarımıza göre, biz yasama ve yürütmeyle ilgili taslağımızı 7 Kasım’da sunmuşuz. İşte, diğer gruplar yürütmeyi biraz daha sonra sundu ama o yürütme bölümünün sunulmasından bu yana herhâlde yirmi gün geçti ama hakikaten, yasama ve yürütmeyle ilgili olarak hiçbir ciddi, somut gelişmenin olmadığını görüyoruz. Burada havanda su dövercesine, işte, on beş gündür iki maddenin etrafında dönüp duruyoruz, dolaşıp duruyoruz. Onun dahi esasına giremiyoruz çoğu noktada.
Şimdi, böyle bir belirsizlik, böyle bir askıya alınma dönemi yaşanırken iktidar sözcülerinin de zaman zaman “Efendim, işte, yılbaşı geliyor -bilemediniz, ocak ayı- ortaya çıkan tablonun tatminkâr olmadığı anlaşılıyor. ‘Ne yapalım?’ noktasındayız.” dediklerini görüyoruz, bu söylemi geliştirdiklerini görüyoruz. Bu yaklaşımın, bu değerlendirmelerin, sürdürmekte olduğumuz görevin ağırlığıyla, sorumluluğuyla -açıkçası- bağdaşmadığını görüyorum ben. Geldiğimiz noktada, bir kere, iktidar grubunun -bize göre başkanlık sistemi bile değil- başkancı sistem anlayışı konusundaki görüş ve düşüncesini artık lütfedip bizlere saygı adına, kamuoyuna saygı adına bunu bir şekilde ifade etmesi gerekiyor.
Şimdi, hâl böyleyken Değerli Başkanım yani “Efendim, yasama için ayrı, yürütme için ayrı bir komisyon kuralım, böyle bir çalışma yapalım, yapabiliriz.” şeklindeki öneriye biz -çok açık olarak ifade ediyorum- karşıyız yani daha birinci şeyi halletmedik ki. Bir taslak sunulmadı. O konudaki düşüncelerini bir bilelim iktidar grubunun. Böyle bir belirsizlik varken geleceğe yönelik olarak bir çalışma takvimi, iki komisyon arasında görev dağılımı anlamına gelecek bir çalışma takvimini biz tasavvur edemiyoruz ve kabul de edemiyoruz.
Yine, bunun yanında, “Efendim, işte, bakarız, on beş yirmi gün sonra, işte, ondan sonra da yerel seçim takvimi, çalışmalarımız başlıyor, başlayacak. Ne yapalım?” Yerel seçim takvimi başlarsa başlasın, ne yapalım? Biz anayasa yapıyoruz. Biz anayasayı yerel seçim takvimiyle paralel mi götüreceğiz? Böyle bir anlayış olabilir mi? Yerel seçimin kendi takvimi vardır, o yürür gider. Biz de anayasa çalışmasının gereği neyse onu yaparız. Zaten bu yaklaşımdır ki her türlü dış müdahaleden uzak, toplumsal bir sözleşme niteliğinde olan bu çalışmaların aslında başından beri sakatlandığı izlenimini yaratıyor bizde. Dolayısıyla, bu belirsizlikler ortada iken biz bundan sonra yapılacak çalışmaların sıhhati konusundaki kaygılarımızı bir kez daha kayıtlara yansıtmak bakımından bu açıklamayı yapmak gereğini duyuyoruz.
Sonra, bir diğer husus -o konuda çok kesin ifadeler kullanmayacağım ama- “Temel hak ve özgürlükleri ne yapıyoruz, onlara yönelik nasıl bir çalışma yapacağız? Daha evvelki o konudaki kabullerimiz neydi?” Bunların hepsini ben, geldiğimiz noktada, Sayın Meclis Başkanının da bulunduğu bir ortamda bir kez daha ve somut olarak -böyle, zamana yaymadan- bunları ortaya koymamız gerektiği düşüncesindeyim.
Teşekkür ediyorum Başkanım.
FARUK BAL (Konya) – Evet, biz teşekkür ediyoruz.
Buyurun Ahmet Bey.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkan, birbirimizi suçlamaya gerek yok. Gerçekten iyi niyetle, gayretle çalışıyoruz. Biz aşağı yukarı iki maddenin, Atilla Bey’in yokluğunda cereyan eden iki maddenin müzakeresinde verimli şekilde çalıştık ve “milletvekili seçilme yeterliliği”ni aşağı yukarı bitirdik.
Bu dış veya içimizden bir üyenin, -diyelim ki- konuşmalarının komisyonumuzu etkilemesi… Bizim kendi usulümüz belli, çalışmamız belli. Bizim teklifimizin… Başkanlık sistemi yani parlamento kurumunu da içeren başkanlık sistemi teklifiyle ilgili ana komisyonumuz karar verdi yani her iki sistemdeki müşterek maddeleri bitirelim, o sorun da… Tabii ki orada bir açmazla karşı karşıya kalmamak için biz orada “Parantez usulü mü, şu mu?” falan filan gibi, o noktalarda net olmamız lazım. Atilla Bey’e o noktada katılıyorum. Şu anda bizim gündemimiz benzer maddelerin, benzer hükümlerin müzakeresi. O usul kararı zaten vardı.
Ha, süre konusu, “Gelecek yıl ne olur?” konusu bizim yazım komisyonumuzun yorumunu aşar. Elbette ki değerlendirme yaparız. Bu konuda komisyonumuzun partiler kanadı bakımından, üye kanadı bakımından bir tereddüdü varsa ana komisyon toplanır, Meclis Başkanının başkanlığında gerekirse onu netleştiririz. Yani işte, “Yılın sonunda, Aralık ayını hedefler.” sözünün… Bu komisyonun misyonunun devam etmesi gerektiği yönünde benim görüşüm, samimi görüşüm ama komisyonda veya partiler kanadı bakımından bir tereddüt varsa bu duraksamayı da gidermek lazımdır.
Ben, bir de, Başkanım, “İki komisyon hâlinde mi çalışalım yoksa ana komisyon hâlinde mi çalışalım?” sorusunu cevaplandıracak komisyonun bizim komisyon olmadığını düşünüyorum. Yine, madem ihtiyaç doğdu. Bugün biz, Atilla’cığım, bu benzer kurumları
bugün biz, Atilla’cığım, bu benzer kurumları müzakere edelim, vaktimizi değerlendirelim ve gerekirse yarın, gerekirse izleyen gün Meclis Başkanı başkanlığında ana komisyonu toplayalım ve temel hak ve özgürlüklerin de parantez içerisinden kurtarılması yönünde 1 no.lu Komisyonun görevi vardı, o ne oldu bilmiyorum. Yani “Bitti.” deniyor, bitti ama o parantez içlerinin saflaştırılması şeyi var.
Benim bugün başka bir önerim var değerli Başkanım, Atilla Bey, arkadaşım, Altay Bey, Hocam, Oktaycığım: Şimdi, biz, bugün bunu başarabilirsek gelecek anayasa kurgusu bakımından çok önemli. Şimdi, parlamento hukukunun temel sorunlarından yani yürürlükteki hukukumuzun yetmediği, çözemediği sorunlarından birisi 3 maddede tanzim edilmiş. Milletvekili seçilme yeterliliği, dokunulmazlık, milletvekilliğinin düşmesi ve İç Tüzük’le bağlamı. Aslında tam da… Şimdi, bir maddeye yazdık bunu ama burada dokunulmazlığa yansımaları var, düşmeye yansımaları var. Bence, mesela bugün bunu bitirelim, dokunulmazlığı genişçe değerlendirelim, düşmeyi değerlendirelim, ilke bazında tartışalım ve ciddi bir metin oluşturalım. Yani o konuda benim bayağı da hazırlığım var. Gerçekten dökülüyor, 61 Anayasası da dökülüyor, 82 Anayasası da dökülüyor… Bırakın onu, mesela bugün bağdaşmazlığı bitirdikten sonra dokunulmazlığı tartışıp, düşmeyi de tartışıp ilke bazında ortaya koyduktan sonra redaksiyon yapmak çok daha faydalı. Ben, bütün partilerin metinlerini de okudum. Takdir sizin Başkanım.
Arz ediyorum, sağ olun.
FARUK BAL (Konya) – Evet, peki, teşekkür ederiz.
Altan Bey, buyurun.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yani biz de Sayın İyimaya’nın teklifine katılırız. Yani bugün bunları yapalım ama bu parantezleri azaltma, artı, iki komisyon hâlinde görüşme meselesini topluca bir değerlendirelim ancak ben şunu da ilave olarak söylemek istiyorum yani birinci kısımdan sonra: Şimdi, başkanlık sistemi, parlamenter sistem falan bunları tartışıyoruz ama idareyle ilgili teklifler önümüzde yok. Mesela; ller kanunu, ilçeler, bölgeler, eyaletler, federasyon, otonomi, olur, olmaz, nasıl olur… Şimdi, başkanlık sistemini mesela AK PARTİ getirdi ama bunlarla ilgili önerilerini getirmedi. Hâlbuki, bunlar mütemmim cüz şeklindedir yani bir sistem… İşte neyse o proje, onun temeli nasıl gelişmişse çatısı da öyle biter ama bunun yarısı öyle, yarısı böyle olduğu zaman yine bir şey anlaşılmaz. Yani başkanlık sistemini getirelim, bütün yetkileri başkana verelim ama yerelde hiçbir şey olmasın. Böyle bir sistem de yok dünyada, yani benim bildiğim yok, bilmiyorum. Onun için, yani özetle toparlarsak, bugünkü çalışmamızı devam ettirelim, bu parantezleri azaltma ve iki komisyon hâlinde görüşmeyi tartışalım, yarın veya öbür gün ne zaman müsaitse Meclis Başkanımız, bu Perşembe günü de olabilir, ne zaman müsaitse.
Üçüncüsü de, bugünkü görüşmelerimizi bitirip de devam kararı alırsak, yani işte başkanlık sistemidir, parlamenter sistemdir, yarı başkanlıktır, neyse, o idare kısmının da birlikte tartışılması lazım model olarak diye düşünüyoruz. Bu kadar.
FARUK BAL (Konya) – Evet, peki teşekkür ederiz.
Ahmet Bey, siz yürütme kısmını verdiniz mi?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Zaten yok, hiç kimse vermedi, yani bizim.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam da yani, verilsin diyorum.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Siz verdiniz mi idare kısmını?
FARUK BAL (Konya) – Yürütmeyi verdik.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Biz de verdik Sayın Başkan.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yürütme var. İdarenin yapısı…
FARUK BAL (Konya) – İdareyi kimse vermedi.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yürütmenin içinde idare var.
FARUK BAL (Konya) – Efendim kayda alınamıyor.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kamu idaresi ve yerel yönetimlerle ilgili teklifleri hiçbir parti vermedi. Katalogdur o, sırası gelince vereceğiz tabii.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – İşte ben, verilsin ve birlikte tartışılsın diyorum.
FARUK BAL (Konya) – Siz yürütmeyi verdiniz mi?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Verdik, verdik.
Başkanlık sisteminde; yürütme, yasama beraber ya, onu Atilla Bey diyor ki: “Bağdaşmaz olduğuna göre başkanlık sistemi, yeter sayımız yok.” Bu benzer hükümleri bitirdikten sonra var tabii. Ha, yürütme ayrı bir şey… Bir de şu var , mesela şöyle bir problem var: Biz, ayrıca yasamayla ilgili bir sistemi verecek miyiz? Şahsen, buna gerek olmadığını düşünüyorum yani eğer parlamenter sistemi de müzakereye devam edeceksek zaten üç partinin görüşü var, orada biz de “Görüşümüz şudur.” diyeceğiz sözlü olarak, parlamenter sistem ekseninde. Yani orada bir öneri verme zorunluluğu yok. Çünkü…
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Fakat Sayın Başkanım, biz de şunu söylüyoruz ısrarla baştan beri: Şimdi, bütün bu sistemlerle idare, bir mütemmim cüz’dür, yani bizim amacımıza göre. Mesela, biz kendi açımızdan söylüyoruz, BDP olarak söylüyoruz: Biz, başkanlık sistemine -yani kayıtlara geçmesi açısından da söylüyorum- CHP ve MHP gibi baştan karşı değiliz. Eğer bir bütün olarak önümüze gelirse ve bu noktada biz de ikna olursak veya ikna olmamızı sağlayacak bazı öğeler olursa, biz de başkanlık sistemiyle ilgili görüşlerimizi değiştirebiliriz veya revize edebiliriz. Yani bir bütün olarak görmek istiyoruz, bizim endişemiz bu.
FARUK BAL (Konya) – Evet, peki.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sayın Başkan, yasamaya herhâlde devam etmemizde fayda var.
FARUK BAL (Konya) – Yasamaya devam edeceğiz.
Şimdi, o zaman Atilla Bey ikinci komisyonun çalışmasına mutabık değil. Siz ne diyorsunuz?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bizim işimizle ilgili Meclis Başkanı gelsin, tek komisyonu toplayalım.
FARUK BAL (Konya) – “Meclis Başkanı yapsın.” diyorsunuz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ana komisyonu tabii, biz veremeyiz Başkanım.
FARUK BAL (Konya) – Peki ilk komisyonun işini kim lağvetti? Meclis Başkanının başkanlığında bir toplantı olmadan…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, o da olmaz. Yani aslında fiilen, hukuken devam ediyor onlar, o lağıv falan yok. Yani şey yok efendim, ötenazi yok. “Ben hayatıma son verdim.” diyemez alt komisyon, ana komisyon karar verir. Kendi görevleri devam ediyor, şu anda örtülü bir ihmal içerisinde 1 no.lu Komisyon, ifade edebilirim.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – O zaman 1 no.lu Komisyonu divanıharbe vermek lazım, öyle anlaşılıyor Sayın İyimaya.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sayın Başkan, 1 no.lu Komisyonla ilgili bir şey söyleyebilir miyim?
FARUK BAL (Konya) – Buyurun Hocam.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Efendim, 1 no.lu Komisyon vazifesini çok iyi bir şekilde yerine getirmiştir. Ben de birkaç toplantısına katıldım. Hatta en son zatıalinizin de katıldığı bir toplantıda devletleştirme, özelleştirme, kamulaştırma, onun dışında birçok madde…
FARUK BAL (Konya) – Yeşillendi hepsi.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Hatta çok güzel bir müzakereyle geçti. Sadece sanırım bir maddecik kaldı, onu da bir şekilde komisyon toplandığında ele alır ama şu anda gruplardan katılımcılar ancak bir komisyonun çalışmasına uygun olduğundan yani bir yasama komisyonu çalışır, bilahare o komisyon bir araya gelirse çalışır. Yani o komisyonumuzu da kısıtlamayalım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, kötülemek anlamında demiyor. Burada şunu ifade edeyim.
FARUK BAL (Konya) – Tamam, uzatmayalım ya. Çalıştı, çalışmadı… Tamam yani anlaşıldı.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Buradaki mesele şu: Çok güzel tartıştılar tabii ama ana komisyonun 1 no.lu Komisyona verdiği temel görevlerden birisi parantez içlerinin arılaştırılması, saflaştırılması.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Hiç öyle bir görevimiz yoktu bizim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tamam Başkanım, mesele ciddi.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Hiç öyle bir görevimiz yoktu.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok mu?
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Hayır, hayır.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Biz devam edelim ağabey.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yalnız şunu söyleyeyim: Katalog dışı…
ATİLLA KART (Konya) – Asli görevini yapmadı 1 no.lu Komisyon, yani bize göre.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – …konuları biz bitirdik., bizim görevimiz oydu. Bir tek madde var: “Kültürel kimlik ve anadilde eğitim” diye, biz oradaki tartışmanın beyhude olduğunu düşündük çünkü netice itibarıyla bu üst kurulda da tartışılacak. Mükerrerlikten bir fayda gelmeyeceği için onu üst komisyona, tartışılmış da oraya aktarılmış gibi düşündük. Onun ötesinde, parantez meselesine gelince, yani bir kere bunun fiilen bunun mümkün olmadığını düşünmek gerekiyor. Niye? Oradaki parantezler… Bir düşünün ki herhangi bir partinin üç üyesi bir konuda hem fikir olamıyor. Neye göre değiştireceğiz onu biz? Beyhude bir zaman harcaması olacak, bu bir.
İkincisi, yasama ile yürütmeyi ayırma noktasında çok fazla tatminkar değiliz çünkü yani bir gövdenin bir bacağını bir tarafa, bir bacağını bir tarafa bırakmışsınız gibi olacak, ikisini birbirinden ayırmak mümkün değil. Direkt ve endirekt birbirini ilgilendiren konular olduğu için yani ya bizim anlayamadığımız bir tarafı var, o noktada bizi ikna ederseniz açığız şeye ama ilk başta çok mantıklı gelmedi bize. Antiparantez söyleyeyim, bu 1 no.lu Komisyonla özel bir derdiniz mi var?
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Keşke 2 no.lu Komisyon da 1 no.lu Komisyon kadar çalışabilseydi, başarılı olabilseydi.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Bizim bakın…
FARUK BAL (Konya) – Beyler, izin verin.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Size bir şey söyleyeyim Sayın Başkanım.
FARUK BAL (Konya) – Efendim bir saniye…
ATİLLA KART (Konya) – Pardon efendim, 1 no.lu Komisyon hepimizin komisyonu, sizin değil yani.
FARUK BAL (Konya) – Sözünü kestim efendim.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Cümlemi tamamlayamadım Sayın Başkanım.
FARUK BAL (Konya) – Arkadaşlar, işi biraz gırgırla toparlayayım, bu kahkahalardan kimin kime ait olduğu belli olmuyor, zabıtlara geçmiyor. Kahkahalarınızın gelecek nesillere aktarılabilmesi için tek tek gülün lütfen, arkasından da tek tek konuşun.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Ben sözümü tamamlayabilir miyim Sayın Başkanım?
FARUK BAL (Konya) – Evet, şimdi tamam. Arkadaşlar, artık biraz verimli hâle getirelim. Şimdi, yeteri kadar ısındık, görüşeceğimiz maddeye geçelim arkadaşlar.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Size cesaret versin diye bir şey söyleyeyim: Biz, son toplantıda 5 maddeyi yeşil olarak geçirdik. Hangi toplantınızda 5 maddeyi anlaşarak geçirebildiniz?
PROF. DR. HASAN TUNÇ – Hem de kırk dakikada Sayın Başkanım.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Aslında bu durumda 2’yi lağvedip 1 ile devam etmek lazım.
FARUK BAL (Konya) – Aç bakalım kardeşim: “Milletvekilliği seçilme yeterliliği” Anlaştığımız yerlere şöyle bir bakalım.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Hepsi yeşil, isteyen okusun.
FARUK BAL (Konya) – Evet, yaş meselesinde anlaşamayacağız, tekrara gerek yok. Devam et, ben şey yapayım.
İkinci fıkraya gel kardeşim. İlköğretim mezunlarında herhâlde anlaşamayacağız, öyle mi yani uzun uzun tartıştık?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yok.
FARUK BAL (Konya) – Gerek yok.
b)’de kısıtlama. Orada BDP’nin biz değil üç partiyi anlaması lazım çünkü orada kastedilen tamamen hukuki, herhangi bir sorun yok. Yani oradaki “kısıtlılar” tabiri doğru ve uygulamada da yerini bulmuş bir tabir.
Kaldırıyor musunuz?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yok kaldırmıyoruz.
FARUK BAL (Konya) – Kalsın peki.
c)’de askerlik hizmeti… c)’de de olmayacak, devam edin arkadaşlar.
d), 5 yıl, 1 yıl meselesi var. Evet, işkence… Burada da olmayacak herhâlde çünkü herkes…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Siyahlar niye siyah acaba?
FARUK BAL (Konya) – Onlar yeni giren.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Yeşil olmayacak mı?
FARUK BAL (Konya) – Yeşil olacak da onlar yeni girdiğini ifade ediyor. Bütün partiler anlaştı, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, kadına ve çocuğa yönelik şiddet, insanlığa karşı suçlar ve işkence.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – O yeni girdiği için sanırım.
FARUK BAL (Konya) – Yeni girdi. Bu da tamam.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Başkanım, pardon.
FARUK BAL (Konya) – Bir dakika efendim, görüşmeye açacağımız maddeleri bulmaya çalışıyoruz.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Peki.
FARUK BAL (Konya) – Devam et. Burada mı kaldık? Evet, bu konularla ilgiliyse Selin Hanım, vakit nakit meselesi.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet bu konularda.
FARUK BAL (Konya) – Dolayısıyla tekrar görüşmenin bir anlamı olmayacak, herkes fikrinde ısrarlı olduğunu ifade edecek. Bu, zaman kaybı, ondan sonraki fıkralara geçelim.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Tabii, geçelim ama ondan önce bu “1 yıl mı 5 yıl mı?” meselesi vardı, hepimiz oturup düşünecektik anımsarsanız.
FARUK BAL (Konya) – Herkes oturup müzakere edecekti.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Biz; oturduk, düşündük, müzakere ettik, ceza hukukçularıyla konuştuk. Bu 1 yılın çok kısa bir süre olduğu, çok hafif, en basit yaralama suçu nedeniyle bile böyle bir sürenin verilebileceğini…
FARUK BAL (Konya) – Örneğin trafik kazası, 2 yıldan başlıyor.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet.
MEHMET PARSAK – Taksirli zaten efendim onlar.
FARUK BAL (Konya) – Milyonda 1 kusurun olsa -hani 8’de 1’di ya- 2 yıl hapis.
MEHMET PARSAK – Onlar taksirli suç zaten.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Taksirli suçlar -tabii, Mehmet Bey’in söylediği gibi- bunun dışında kalıyor ama taksirli olmadığı halde 1 yılı çok çabuk doldurabilmek mümkün. Şöyle bir şey düşünüldü: Belki bunu, sulh cezadaki suçlara ilişkin en yüksek ceza haddiyle paralel hâle getirmek mümkün olabilir, o da 2 yıl.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ne kadar o?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – 2 yıl.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ha, 2 yıl. Olabilir aslında.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Böyle bir şey öneriyoruz biz.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Olabilir, katılırız.
FARUK BAL (Konya) – 2 yıl bizim için de makul olabilir.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – BDP zaten katılır, 5 yıl istiyor. 2 yıla çıktı yani.
FARUK BAL (Konya) – Altan Bey, 2 yıla razı olur musunuz?
ALTAN TAN (Diyarbakır) – 5 yıl.
FARUK BAL (Konya) – Bir anlamı mı var 5 yılın?
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Vallahi hepimiz, bütün sülalemiz yatmış. Bizim sülaleden kimse milletvekili olamaz o zaman.
FARUK BAL (Konya) – Sen varsın sülaleyi temsilen yahu.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ben de çok sağlam değilim, 23,5 yıl isteniyor hakkımda şuan.
FARUK BAL (Konya) – O zaman, 1 yılı 2 yıla çıkaralım bakalım. “2 yıl” diye yap o zaman.
Tamam mı Atilla Bey?
ATİLLA KART (Konya) – Tabii, tabii.
FARUK BAL (Konya) – Mehmet Bey, bizim cezacı ne diyor? Baktırdınız mı iki yıl…
MEHMET PARSAK – 1 yıl.
FARUK BAL (Konya) – 1 yıl herkesin dediği şey yani bir uzlaşma sağlayalım, 2 yıl olsun ne olacak.
Geç, d). Bu kadar mıydı? ç)…
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bizim bir-iki tane önerimiz var ama maddeye biraz…
FARUK BAL (Konya) – Tamam, şimdi, bizim özgün bir önerimiz var arkadaşlar. Diğer partilerden farklı olarak. Kamu görevlileri görevlerinden çekilmedikçe…
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bunu bitiremedik ki Sayın Başkan, bunu nasıl bağlayacağız? Sonunu bağlamadık, “olanlar aday olamazlar” mı diyeceğiz, “milletvekili seçilemezler” mi diyeceğiz?
DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Milletvekili seçilemezler” diyeceğiz.
FARUK BAL (Konya) – Hayır, bunun doğrusu, “aday olamazlar” dememiz lazım.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – O zaman işte sonunu bağlayıp sonra…
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Siz de “milletvekili seçilemez” demişsiniz.
FARUK BAL (Konya) – “Aday olamazlar ve milletvekili seçilemezler” diye bir düğün de atalım.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Garanti olur.
PROF. DR. HASAN TUNÇ – “Aşağıda sayılanlar milletvekili seçilemez.” denmiş zaten.
FARUK BAL (Konya) – “Aday olamaz ve milletvekili seçilemez.” dediğimiz zaman ikisini de kapsar.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Başkanım, ama zaten aday olamayan milletvekili seçilemez.
FARUK BAL (Konya) – Adaylığı gözden kaçmış ise seçilmiş olması hâlinde düşürecekler.
PROF. DR. YAVUZ ATAR – “Aday olamazlar ve milletvekili seçilemezler.” demek lazım.
DOÇ. DR. SELİN ESEN – Peki.
FARUK BAL (Konya) – Tamam mı?
PROF. DR. YAVUZ ATAR – Tamam, bitti bu, güzel.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Başkanım, ek bir şey söyleyebilir miyim bu maddeyle ilgili? Geçmeden, onun için söylemem lazım.
FARUK BAL (Konya) – Evet.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şimdi, biz bunu bağdaşmazlık maddesinde yazmıştık orijinal olarak ama aslında milletvekili seçilme yeterliliğine giriyor, zaten onun altına almışlar o yüzden. Burada, kadına ve çocuğa yönelik şiddeti almışız, insanlığa karşı işlenmiş suçları almışız, işkenceyi almışız, bizim önerimizde bir de askerî darbe var.
FARUK BAL (Konya) – Ne?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Askerî darbe.
Bu suçları eklemişiz ya hep birlikte uzlaşarak: İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar, kadına ve çocuğa yönelik şiddet vesaire… Bunlar bizim önerimizden çıkmış ifadeler. Bizim önerimiz de bir de askerî darbe var. Buna ek olarak yani “işkence”, “insanlığa karşı işlenmiş suçlar”, “askerî darbeden ulusal ya da iç hukukla uyumlu uluslararası mahkemelerde suçlu bulunmuş oldukları takdirde aday olamazlar.” Onun için bunu da…
FARUK BAL (Konya) – Askerî darbe yapan zaten kendi meclisini kendisi kurar.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – “Teşebbüs eden” diyelim o zaman, yani bizim böyle bir önerimiz de var. Şimdi, bunlar konuşulduğu için o buraya geçmemiş, gözüme çarptı, onu da tartışmaya açmış olalım.
Dostları ilə paylaş: |