Bir de “dengeli” yerine illa bu kelimeyle olmak zorunda değil ama “denge” yani, ekosistem dengesi değil mi? Ekolojik denge. Biz onun olmasını isteriz, yani ama denge ne açıdan denge?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bakın, bir kavramı o kadar…
MEHMET PARSAK – Bence “ekolojik” kavramının anayasaya girmemesi gerekiyor, daha önce de ifade ettik.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, ekolojiyi gerekçeye koyalım.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Bunu burada çözelim, yani anayasanın dili bakımından da önemli.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bizim önerimiz olarak kalsın o zaman.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Şöyle, 1983 tarihli Çevre Kanunu’nda da ekolojik denge falan…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kanun bizzat…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Yalnız şöyle bir şey yapıyoruz galiba biz, 61 ve 82’den farklı olarak, çevre hakkı konusunda çevre hakkına vurgu yapıyoruz. Yani ondan sonra, dengeli, bilmem doğal veya işte, diğerlerini vurguladığımız için, belki de bunları oraya koymamız bir sıkıntı teşkil etmez, tam aksine onun değişik boyutlarına vurgu yapar…
MEHMET PARSAK – Bizatihi ayrı bir madde olarak düzenlenmesi bile zaten bizim ona gösterdiğimiz hassasiyeti vurgulamıyor mu? Yani 82’de sağlık hakkıyla birlikte düzenlenmiş bir çevre hakkı var, biz burada ayrı bir hak olarak düzenliyoruz.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Doğru.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ekolojik açıdan dengeli, yani bu hak “sağlıklı” virgül, “ekolojik açıdan dengeli” dediğimizde daraltıyor musunuz?
MEHMET PARSAK – “Ekoloji” lafının bence anayasada metin olarak yer almaması gerekir. Bu bizim kendi fikrimiz.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Niçin? Gerekçesi nedir?
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Anlamını bulabilirsek Türkçe ifade edebilecek şekilde… Direkt yabancı bir kelime yani, direkt yabancı bir kelime.
MEHMET PARSAK – Biz bu ekolojik anayasa incelemelerini yaparken, sunumlarını yaparken de aynı şeyi ifade etmiştik MHP olarak, yani bu anayasanın…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Peki, “ekolojik” kelimesini kullanmayalım diyorsunuz, tamam.
Şimdi, bir dakika, “Sağlıklı ve dengeli dediğinde ben de anlamıyorum.” derken, sakın şöyle, “Ben anlamıyorum.” yani “Ya, ben bunu bilmiyorum.” anlamında söylemiyorum. Anayasayı okuyan bir insanım ben. Bundan beş sene sonra okuyacağım. Hep söyleniyor “sağlıklı, dengeli.” “Sağlıklı”yı anladım, “dengeli” nedir? Bana göre ekolojik açıdan, yani çiçeğe, böceğe, kuşa, ormana, kurda…
MEHMET PARSAK – Ekoloji dışında bir denge aramayacak mıyız?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Mesela, söyle bakalım.
MEHMET PARSAK – Yani çok üstünde çalışmadım da illa ki vardır, onu ifade ediyorum.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ben bir söz alabilir miyim?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Buyurun.
MEHMET PARSAK – “İnsan sağlığı” denilebilir vesaire…
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şimdi, bu kabul görür ya da görmez, çünkü bu bir anayasa felsefesi hakikaten, ekolojik yaklaşımlar vesaire var, biz biraz onun üzerinde özel olarak da çalıştık
MEHMET PARSAK – Basbayağı “ekolojik anayasa” diye gelen metin var önümüzde.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Aynen öyle, “ekolojik anayasa” diye gelen metin var, bir de TEMA falan başta olmak üzere, yeşiller başta olmak üzere bunu bayağı detaylı açmışlar.
Şimdi, dediğiniz gibi ekoloji tek yaklaşım değil, ama ekoloji şöyle bir yaklaşım -ekosistem de diyebilirsiniz buna ya da ekoloji de diyebilirsiniz- bu bütün türlerin olabildiğince eşit bir arada var olmasını, yani insanı da türlerden biri olarak görüp bütün türlerin olabildiğince eşit var olmasını, sadece kalkınma odaklı ya da insan odaklı bir büyüme değil, bütün türlerin bir şekilde yaşam alanlarını -habitatlarını diyorlar onlar- korunması vesaire. Bu kabul görür yada görmez, bu gerçekten felsefi bir yaklaşım. Sadece ben şunu söylemek istiyorum…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Türkçesi çevre…
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Hayır, Türkçesi çevre değil, çevre onu kapsamıyor. Bu kabul görürse, eğer üzerinde anlaşırsak, görsün, görmezse ama, bu bizim bakımımızdan önemli bir felsefi yaklaşım. O açıdan, biz BDP’nin önerisi olarak…
MEHMET PARSAK – Hocam, aşağıya gelin, BDP önerisi olarak…
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Aşağıya değil, yok, bu sefer aşağıya değil, parantez içinde maddeye eklenmesini istiyoruz.
MEHMET PARSAK – Ama gene öbür tarafa göre konuşalım diyoruz, gene hassasiyetiniz olsun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, ne fark eder? Hocam, bir geneli konuşturalım, bakın…
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama bu “ekoloji” diğerlerinden daha farklı bizim bakımımızdan…
MEHMET PARSAK – Ben saygı duyuyorum, sizin yaklaşımınıza, bakın hiç… Yani sizin öneriniz mutlaka olmalı, ama burada şık bir şey yaptık, artık parantez içleri, kırmızılar, bilmem neler… Uzlaşarak götürüyoruz, birinci fıkra bağlamında “ekoloji” kavramının da yer alması gerektiği yönündeki hassasiyetinizi aşağıya koyalım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yukarıda var zaten.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama şimdi bu yöntemde de zaten ben çok emin değilim, bu yöntemde paldır küldür anlaştık ama…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ya, zaten bunlar taslak Hocam, proje ya!
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Tamam taslaksa o zaman parantez içinde koyabiliriz demektir.Yani bu kavram için ben bunu rica ediyorum.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Merak etmeyin, bir dakika…
Bu yöndeki, şu anda Özgür Hanım’ın haklı olarak şöyle bir şeyi yok, yani milletvekili yok, dolayısıyla “Bunları ben şeysiz olarak geçtim, bunu kabul ettim.” demede belki zorluğu vardır. Bir tek şey söylüyorum, ben burada kabul etmedi değil de MHP de şöyle diyor…
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yerine başka bir kavram bulabilirsek…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Acaba ekolojik yönden dengeli yerine Türkçe kelime kullanabilir miyiz?” diyor.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Olmaz Hocam.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Doğal yaşamın dengesi” filan gibi bir şey söyleyebilir miyiz?
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, efendim.
Bakın, sevgili Hocam, bir usule davet ediyorum. Hakikaten burada İki No.lu Yazım Komisyonu güzel bir gelenek oluşturdu. Önemli olan iradenin sarih şekilde belli olmasıdır, onu parantez içleriyle çirkinleştirmeyelim, aşağıya karşıt iradeyi koyalım. İki, “ekolojik denge” külliyen yanlıştır. Bir çevre felsefesinin, bir felsefenin dalıdır, konusu olabilir, çevre kanununun konusu olabilir, çevre biliminin konusu olabilir, anayasanın konusu değildir. Çevre hakkını tanımlamanın unsurları, sürdürebilir kalkınma var.
Bakın, Barış ve Demokrasi Partisi usul haklarını koymuş, o var, kesinlikle, yani o müthiş, kutluyorum, orada, bir defa, neredeydi o? Bakın; bilgilenme, katılma ve başvuru hakları. Üç tane temel usulü hak.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Onlara geleceğiz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, gelinecek de…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Onlara, şimdi, burada “Bu hak bunları içerir.” diyeceğiz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Doğaya, dengeye, siz dahil, sizin parti dahil, biz dahil sadece Barış ve Demokrasi Partisi ekolojinin mutlaka girmesi gerektiği yönünde o iradeyle, yine öbür iki maddede ortaya koyduğumuz gibi, arkadaşımızın iradesini serb etmek değil, onu yok saymak değil, ama İki No.lu Komisyonda kendisine has bir içtihadı olsun Hocam.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tamam efendim, ben şöyle söyleyeyim.
Biz, zaten “…sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.”i de kabul etmişiz.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Mehmet Hocam, öyle yapmayalım, biz parantez içinde onu girelim.
MEHMET PARSAK – Hayır, ben bir şey söyleyeceğim, sizi kolaylaştıracak bir şey söyleyeceğim, bu zaten yarın tamamlanıyor, siz de pazartesi itibarıyla…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Gelen arkadaş “Hayır” derse yazarız yukarıya.
MEHMET PARSAK – …milletvekili de olacak, orada revize edelim gerekiyorsa, bunu geçici değerlendirelim.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şimdi, anladım ama…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, hayır, tamam, bir dakika…
Hiç artık daha şey yapma ne olur ya! Yaz “Bu hak, sağlıklı”, geç önüne, “sağlıklı”dan sonraya geç, parantez içine al, ”sağlıklı” virgül, al, sonunda “Ben gördüğümü gördüm, aldığımı aldım, vazgeçtim.” derse, vazgeçeriz, “hayır” derse, ekolojik açıdan…
MEHMET PARSAK – O zaman diğer maddelerdeki paragraf altını da parantez içine alacağız yeknesaklığı olsun, yani bir çalışma düzenimiz olsun Sayın Başkan.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama müzakere usulümüz böyle değil Mehmet Hocam.
MEHMET PARSAK – Böyle yapabiliriz…
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Böyle yapabildiklerimizde ben hepsinde “Öyle yapalım.” dedim, ama burada ben de bir partinin temsilcisiyim, bu beni aşan bir konu, bunu rica ediyorum sizden, böyle koyalım.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tamam kardeşim. Seni başkalarına karşı güçlendirdik, nasıl olsa bundan vazgeçeceksiniz, yani vazgeçeceksiniz derken onu ifade ettim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, bu kadar şeyde anlaşamıyorsak bu müzakereyi bırakalım ya, lütfen ya!
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Peki, bırakalım o zaman.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) –Yahu, bir dakika, daha şimdiden buraya gelme ne olur. Ekolojik açıdan… Nereye geldik?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şimdi, ama usule bir itiraz edebilir miyim Başkanım.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Edersin.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Böyle bir müzakere usulümüz yok bizim. Biz şimdiye kadar hiçbir partinin önerisine, parantez…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değil…
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Hocam, bir tamamlayabilir miyim, izin verir misin? …parantez içine konulmasına itiraz etmedik, bir. Bu bizimle başlamasın.
Mehmet Hocam çok kibar bir şekilde bana öneride bulundu, bende ona dedim ki: “Mehmet Hocam, önerinizi anlıyorum, ama ekolojik benim bu şekilde alta yazdırabileceğim bir şey değil.” Ben de burada…
MEHMET PARSAK – Bence de üste çıkaralım, ben bütünlük olsun istiyorum.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Yo yo! Ha, olabilir, bütünlük olsun diyorsanız öyle de yapabiliriz. Onun için bunu parantezde tutalım, ama hani böyle yaparsak müzakere biter, bu doğru bir üslûp değil yani.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir dakika…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Müzakere biter anlamında değil ya.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ama Vekilim, öyle diyorsunuz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Neden buraya koydurdum? Çünkü siz de biz de “ekoloj”yi eğer Türkçe bir şey bulursak, ona kafa yoruyoruz bir saattir…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, Hocam, tamam.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Doğal sistem”, “doğal açıdan” filan dersek diye, bunu kabul edeceğimiz için şu anda bunu koyuyoruz, bir şey bulamadığımız takdirde belki vazgeçeceğiz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Dengeli” virgül.
Ha, pardon, “…dengeli bir çevrede yaşama”, devam et, “…bir çevrede yaşama” virgül.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Hakkına sahiptir.”
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, şimdi, bu hak siz de söylüyorsunuz artık şimdi, siz istemişsiniz ki “…çevrenin etkili bir biçimde korunmasını isteme”, işte, öbürü demiş ki “…bilgilenme, katılma, başvuru.”
Şimdi bu konudaki görüşlerinizi istiyorum. Bunları yazıyor muyuz yazmıyor muyuz? Kaçını yazıyoruz, kaçını yazmıyoruz?
Şurada şöyle bir şey var: “Herkes çevre hakkına sahiptir. Bu hak, sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşama, çevrenin etkili biçimde korunmasını isteme, insani gelişimi mümkün kılan” demişsiniz, “…çevre konusunda bilgilenme, katılma ve başvuru hakkı” demiş, “iş birliği” belki virgül. Bunların kaçını yazıyoruz, bu konudaki görüşlerinizi alalım, fıkrayı bırakalım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Arz edeyim Hocam.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Buyurun.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bir defa…
PROF.DR. BERTİL EMRAH ODER – Ekolojik bakımdan bir şey söyleyebilir miyim?
Şimdi, bazı çevirilerde bu kavram “doğayla uyumlu” olarak da çevriliyor. Aslında “ekoloji” dediğiniz kavram çevre bilimi, yani çevre bilimine ilişkin bütün yaklaşımları içerecek bir kavram.
Tabii, burada “ekolojik”, “ekosistem” filan, yani o tarz vurguları olduğu için de haklı olarak girmesini istiyorlardı, çünkü “ekosistem” dediğimiz özellikle Türkiye’de dünya çapında çevre değerleri var, daha dün yanan Kaz Dağları örneğinde olduğu gibi.
Burada, zannediyorum -tabii tutanakları bilemiyorum ama- “dengeli çevre” derken de buraya koyanlar, ekolojiye bir karşılık bulamadıkları için büyük olasılıkla o kavramı kullandılar. Belki de “doğal” veya “doğayla uyumlu bir çevre” gibi bir Türkçe karşılık olur, ama çevre konusunda çalışanlar için, tabii, bu “ekoloji” veya “ekolojik” demek o kadar yerleşik kavramsal bir referans ki hem hukukçular açısından hem çevre mühendisleri açısından çok açık.
MEHMET PARSAK – Böyle bir hassasiyetleri yok doğal olarak, yani o kadar benimsemişler ki böyle bir hassasiyetleri yok. Bu, bizim, teknik heyetteki arkadaşlarla ser misalimiz, yani anayasada yabancılaşma olmamalı falan derken, hep kendi aramızda konuşurken bunu…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Peki, o zaman bir şey söyleyeceğim.
“Bu hak, sağlıklı, doğayla uyumlu ve dengeli” desek uyuyor mu? Hayır.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Hocam, sizler anayasa uzmanlarısınız. Dünyanın hangi anayasası kendisini ifade ederken bir başka milletin…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kelimesini kullanıyor.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – …lügatiyle kendisini ifade eder?
Şimdi, bu “ekolojik sistem” dediğinizde yaratılışın tabii sistemidir. “Ekolojik sistem” dediğin vakit nedir? Yaratılırken, yaratılış bir dengeyle yaratmış. Bir sistem, birisini bozduğun vakit, işte, çok fazla gazlar yukarıya çıktığı vakit sen burada yazın ortasında bilmem kaç dereceyi yaşıyorsun veya kış ne kadar… Yani yaratılışın bir tabii sistemi var. İşte, ekolojik sistem dedikleri kendilerine göre ifade ederken, eminim ki açıklarken bu şekliyle açıklıyorlar, ama biz hiç işin o tarafına bakmadığımız için, bir de getireceğiz şimdi buraya böyle bütün yabancıların dilinde kullandıkları bir kelimeyi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na koyacağız. Onun için, Özgür Hanımın endişelerini de anlamaya çalışıyorum, ama üst kurulda tartışılmasını istiyor, yani onu rahatlatmak açısından orada bir obsiyon tanıyalım.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Peki, o zaman, ne olur şuna bir not koyun, lütfen. Bana göre Bertil Hanım güzel bir formül buldu gibime geliyor, yani dediğiniz doğru olabilir, “Yahu, anayasa yazıyorlar bunlar, bir kelime bulamadı mı koca anayasacılar.” veya “Parlamenterler oturdu, dediler.” diyebilir de, o yüzden “doğayla uyumlu” benim hoşuma gitti, yani hakikaten “doğayla uyumlu, dengeli”, ama bunu not koyalım, eğer “hayır” derse…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hangisini Hocam, ne yapıyoruz?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Hayır, “doğayla uyumlu”, “ekolojik” yerine “doğayla uyumlu ve dengeli”nin konuşulup konuşulamayacağı tartışıldı, bu büyük komisyonda görüşülecek.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Efendim, denge olmadan uyum olur mu? Doğayla uyumlu dediğin zaman bir dengeyi içerisinde bulunduruyor, ama çok…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Denge de uyumdur ya, yapmayın Hocam ya! Hocam, tüzük yazmıyoruz ya!
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bir dakika, kızma kızma…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kızmak değil Hocam ya, çok basitte takılıyorsun ya!
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Gerekçeyi yazarken, belki Hocam ve diğer anayasacı arkadaşlarımız biraz kafa yorarlar, bu ekolojik sistemi daha kısa bir kelimeyle nasıl ifade eder’e bir cevap bulabilirlerse onu da alırız, ama…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Dengeli, sağlıklı ve dengeli…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Gerekçeye, yani burada kastettiğimiz uluslararası metinlerde ifadesini bulan, işte, ekolojik sistem dersiniz, falan, kastettiğimiz budur şeklinde bir gerekçe de yazılabilir, ama zinhar…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ekolojik açıdan…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – …hatta bizim de olur ki dilimiz sürçer de böyle bir yabancı kelimeyi kullanırsak lütfen ikaz edin, anayasa kendine has…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Şimdi, devam ediyoruz: “Bu hak, sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşama…” Şimdi, vaz mı geçiyorsunuz şu şeylerinizden?
Bakın, buna virgül, sizlerin metinlerinden alıyorum, size onların görüşlerini soruyorum, “…çevrenin etkili biçimde korunmasını isteme” demiş CHP. BDP “…çevre konusunda bilgilenme, katılma ve başvuru hakkı” demiş. Bunları da içerir mi diyoruz? AKP de “…insani gelişimi mümkün kılan” demiş. Bunları, bu hakları içerir mi diyoruz, yoksa hangisini kabul ediyorsunuz etmiyorsunuz? Yaz alt alta onları, maddenin altına, oraya bu hak şunları da kapsar.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – “İnsani gelişimi mümkün kılan…”
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – CHP’ninkini koy, diyor ki “…çevrenin etkili biçimde korunmasını isteme.” Yaz. Hemen bitireceğiz, ama herkes bir görüşünü açıklasın…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Çıkması gerekenleri çıkaracağız…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Çıkaralım, kalması gereken kalır, bitti.
Yaz, bir de BDP’nin orada şeyi var “…çevre konusunda bilgilenme, katılma, başvuru hakkı.”
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – CHP’nin önerisinde “…çevrenin etkili biçimde korunmasını isteme” derken, aslında BDP önerisinde olan “bilgilendirme, katılma, başvuru” yani Aarhus Sözleşmesi’nde de bizim aslında Çevre Kanunu’nda yer alan hakları da biz kastettik, daha genel bir şekilde onu ifade ettik, çünkü idari başvurular, yargısal başvurular, hepsini kapsayacak şekilde üst başlık olsun dedik, yani ya bu üst başlık olsun ya da tek tek sayılabilir de, yani ikisi de olabilir.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Arkadaşlar, hangilerini kabul ediyorsunuz? Şimdi, “Herkes çevre hakkına sahiptir.” sizin söylediğiniz, çok da herkes kabul etti bunu…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Hocam, siz okumadan bir şey söyleyeyim mi? O “insani gelişimi mümkün kılan” orada sırıtıyor, onu “bu hak”tan hemen sonraya alırsak daha anlaşılır olabilir. “İnsani gelişimi mümkün kılan” ondan sonra devam edelim.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, olabilir.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Öyle bir okuyalım.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Yaşama hakkını” diyeceğiz tabii o zaman, pardon, doğru “yaşama ve haklarını da içerir.” “Yaşama, çevrenin etkili biçimde korunmasını isteme…”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, orada durun Hocam.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – O zaman “mümkün kılma” mı demek lazım?
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Yo, “kılan” doğru.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, Hocam, bu, bir defa çevre hakkını isteme, katılma hakları ve bilgilenme hakları bu idari usulün temel bir konusu. Ben Hocama katılıyorum, etkili şekilde korunma olmalı, onları da bu kapsıyor, gerekçede not alalım öbürlerini.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Şey mi, “isteme, bilgilenme…”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii, tabii.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Yani korunmanın içerisinde bunlar da vardır ifadesi mi? Öneri kimin? BDP’nin önerisi mi?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yani “…çevrenin etkili biçimde korunmasını isteme hakkını da içerir.” diyorsunuz, öbürlerini bunun kapsamındadır diyorsunuz.
O zaman, tamam, o kalıyor, öbürünü siliyorsun, “haklarını da içerir.”
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Silmek değil, Özgür Hanıma soralım.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Olabilir dedim zaten.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ama not düşelim oraya.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Onu gerekçeye…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Gerekçeye gerekçe notu olarak yazalım.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Özgür Hanım, o “ekoloji”de anlaşmadık mı?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Eğer üst komisyona kadar uygun bir kavram bulursak, mesela “doğayla uyumlu yaşama…”
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Bulduk işte…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Doğanın kendisi ya, dengenin kendisi…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Doğayla uyumlu” dedi.
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Tamam, bir değerlendirelim onu, eğer bizim için uygun olursa olabilir.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Ben de şunu ekledim, bizim bundan kastımız, uluslararası hukukta…
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Evet, gerekçeye de ekleyebiliriz onu.
Tamam, onu bir değerlendirelim, olabilir.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Türkçe bir kelime kullanmak için biz ‘ekolojik’ yerine bunu kullanmayı uygun bulduk.” dediğimiz zaman, içeriğini içerdiği zaman onu kaldıracağını ben de tahmin ediyorum.
Bitti, şimdi devam.
“…isteme haklarını da kapsar.”
Yukarıda yazıyorsun yalnız onu.
“…çevrenin etkili biçimde korunmasını isteme haklarını da kapsar.”
Nokta mı, bitti mi? Hepsi yeşil oldu.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Gerekçe notuna tekrar dönebilir miyiz, “kullanılması” değil, “korunması” olması gerekir orası.
“…çevre hakkının etkin korunması” değil mi?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Tabii, tabii.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Şevki Bey, yani “korunması” dediğin vakit hapsediyorsun, “kullanılması” dediğin vakit aktif hâle getiriyorsun.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Hayır, yukarıda “korunması” yazıyordu onun için, korunmasının açılımı olduğu için.
Yukarı bir çıksak…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Haklısın, “’…etkili biçimde korunmasını’ dediği için isteme hakkını bunu da kapsar.” dedi, öyle kabul etti, “insani gelişimi mümkün kılan”ı da yeşille…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Çünkü onda da anlaştık.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Altı da yeşille, bitti. Bir tek “ekolojik” kaldı, devam.
Şimdi, efendim, herkesin bir ikinci fıkrası var, dört partinin de. Şunları gösterebilmeniz mümkün mü, ikinci fıkraları?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bir kere orada ortak bir şey var, hepimizin ikinci fıkralarında, kimse koruma görevini sadece devlete yüklememiş, dördümüz de hem kişilerin hem devletin görevidir demişiz, bu herkes olabilir, onu koruyacağız, o belli, birincisi o bence.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Nasıl anlayamadım?
ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Sadece devlete yüklememişiz koruma görevini dördümüz de, ya “kişiler” demişiz ya da “herkes” demişiz, kelime önemli değil, ama bu ikili yükümlülüğü koruyacağız belli ki, kişiler ve devlet.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Evet, arkadaşlar, şimdi, dört taneyi getiriyor musunuz, şu dört partinin şeyini.
Buyurun.
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Şimdi, CHP’nin önerisinde ikinci fıkra hazırlanırken yine uluslararası sözleşmeler dikkate alındı. Tabii, burada Çevre Kanunu da aslında önemli Ahmet Bey, çünkü Çevre Kanunu bütün bu uluslararası sözleşmelerin ışığında da yapılmış olan bir kanun, her ne kadar Anayasa’dan sonra yapılmış olsa bile, bütün bu değerleri -anayasadan önce yapılmış olacak şimdi- ona rağmen, büyük çapta içselleştiren önemli bir kanun aslında.
Şimdi, burada biz birtakım kavramları çok bilinçli olarak ve seçerek kullandık. Örneğin çevre değerleri. Burada geniş anlamıyla çevreyi tabii ki kastediyoruz, kültürel varlıkları da kapsayacak bir çevre yaklaşımını, bitki, hayvan türlerini, yani flora ve fauna diye ifade ettiğimiz terimleri biz de burada Türkçeleştirerek kullanmaya çalıştık, “ekolojik çeşitliliği” burada kullandık, çünkü bu da özel bir kavram ve birçok uluslararası bildirgede ve sözleşmede karşımıza çıkıyor. Bu üç kavramın üzerinden devletin ve kişilerin ödev ve sorumluluklarını da çevre hakkının içinde yorumladık, daha sonra gelecek kuşaklara yönelik sorumluluklara…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Üç kavram olarak…
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Çevre değerleri, doğal yaşam ve bitki ve hayvan türlerinin…
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Ekolojik çeşitliliği” peki, çıkartabiliyor muyuz?
“Ekolojiyi kullanmayalım.” dediler, yani burada “…çevre değerlerinin, doğal yaşamın ve bitki ve hayvan türlerinin korunması” dersek oluyor mu?
PROF. DR. BERTİL EMRAH ODER – Birebir tam karşılamıyor tabii. Yani bunlardaki kaygıyı ben çok iyi anlıyorum, tabii, yalın, anlaşılır bir Türkçenin burada kullanılmasına ben de gerçekten katılıyorum, ama bir yandan da bir kavramsal dil var ve yerleşik bir dil, ona uygun bir karşılık ne olabilir, yani “türlere ilişkin çeşitlilik” mi diyeceğiz, “bitki, hayvan türleri ve onlara ilişkin…”
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Bu madde sizin olduğu için, Hocam, biraz önce BDP’ye teklif ettiğiniz tabiri burada kullanalım.
Dostları ilə paylaş: |