2011 yili cezaevi raporu iÇİndekiler


*05.05.2011 tarihinde şubemize başvuran Kadri Dağhan, şu beyanlarda bulundu



Yüklə 1,06 Mb.
səhifə6/16
tarix17.11.2018
ölçüsü1,06 Mb.
#83141
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16

*05.05.2011 tarihinde şubemize başvuran Kadri Dağhan, şu beyanlarda bulundu:Oğlum Ferhat Dağhan, işlediği bir suçtan dolayı yapılan yargılama sonucunda 7,5 yıl hapis cezası aldı ve cezaevine girdi. Oğlum şu anda Ümraniye Teknik Tip Kapalı Cezaevinde kalmaktadır. Yaklaşık 4 yıldır cezaevinde bulunan oğlumun 3 ay 4 gün yatacağı cezası kalmıştır. Oğlum Ferhat Dağhan, kolon kanseri teşhisi ile tedavi görmektedir. İstanbul’da olduğu için ziyaretlerine de gidememekteyiz. Gidemediğimiz için de moral men çökmekte ve hastalığı da ilerlemektedir. Oğlum ayrıca cezaevinde bulunan diğer mahpuslar ile de sorunlar yaşamaktadır. Gerek sağlık sorunlarından gerekse de koğuşta bulunan diğer mahpusların tehdidinden dolayı onu ziyarete giden bir akrabamıza ‘annem ve babam gelsin onlarla vedalaşacağını’ demiş. Kendisinin can güvenliğinden endişe etmekteyim. Oğlumun yaşadığı sağlık sorunları cezaevinde bulunan diğer mahpuslar ile yaşadığı sorunlar ve de cezasının 3 ay gibi kısa bir sürenin kalmış olması da göz önüne alınıp oğlum açık bir cezaevine gönderilmesini istiyorum. Aksi takdir de oğlumun naklinin Diyarbakır veya ilçelerinde bulunan bir cezaevine veya Mardin, Batman veya Siirt ilinde bulunan cezaevlerinden birine naklinin yapılmasını istiyorum.” (İHD Diyarbakır)

*05.05.2011 tarihinde şubemize M Tipi Kapalı Cezaevinden başvuran Latif Badur, şu beyanlarda bulundu:Ben 1994 yılında PKK davasından tutuklandım. 16 yıldır cezaevindeyim ve müebbet hapis cezası aldım. Ben bir süre önce akciğer siroz hastası olduğum yönünde doktorların teşhisi olmuş bu yönde raporlarım bulunmaktadır. Ölümcül bir hastalık olduğu bilinen bir durumdur. Cezaevi koşullarında tedavi olmam imkânsızdır. Ailemin ilgilenecek maddi imkân ve olanakları bulunmuyor. Avukatım da yoktur. Hastalığım çok ciddi ve tedavisi de çok zor görünüyor. Cezaevi ortamında gerekli tedavimin olması buradaki şartlarda imkânsızdır. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum. ” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Dersim'in Nazimiye İlçesine bağlı Doluca Köyü'nde Ali Çelik adlı köylü PKK'lilere yemek verdiği iddiası ile 2006 yılında gözaltına alındı. Gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan 77 yaşındaki kanser hastası Çelik hakkında, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" iddiası ile dava açıldı. Davayı hiç önemsemeyen Çelik hakkında mahkeme 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Aldığı cezadan bihaber amansız kanser hastalığı ile mücadele eden Çelik'in cezası Şubat ayında Yargıtay'ca onandı. Nisan ayında Malatya Turgut Özal Hastanesi'nde kemoterapi tedavisi gören Çelik apar topar cezaevine götürüldü. Gözaltına almaya gelen polislere hastane yetkilileri ve yakınları izin vermeyince polis 3 gün boyunca Çelik'in başında nöbet tuttu. Daha sonra gözaltına alınan 77 yaşındaki Çelik, ailesine bile haber verilmeden apar topar Malatya E Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.77 yaşındaki kanser hastası olan babasının kendilerinden gizli bir şekilde cezaevine gönderilmesine tepki gösteren oğlu Haydar Çelik, babasının tedavisinin yapılmadığı takdirde birkaç ay içerisinde ölebileceğini böyle bir durumda da ömür boyu unutamayacakları bir acıya sahip olacaklarını söyledi. Babası hakkında dava açıldığını bile bilmediklerini ifade eden Çelik, bundan dolayı babasının avukatının bile bulunmadığını dile getirdi. Babasının bir yıl önce yakalandığı kanser hastalığının tedavisi için Malatya Turgut Özal Hastanesi'nde kemoterapi gördüğünü anlatan Çelik, "Tedavi gördüğü sırada polisler gelip babam için cezası kesinleşmiş tutuklama kararı olduğunu söylediler. Biz ve hastane yetkilileri babamın alınmasına müsaade etmedik. Ancak polisler onu bir odaya aldılar ve 3 gün başında nöbet tuttular. Daha sonra bizden habersiz bir şekilde hastaneden çıkartıp Malatya E Tipi Kapalı Cezaevine götürdüler. Şu an babam tedavi olması gerekirken cezaevinde bulunuyor. Gece gündüz biz çocukları olarak onun yaşamından endişe duyuyoruz. Ona bir şey olursa vicdanen bu acıyı ömür boyu yaşayacağız" diyerek sitem etti. Çelik babasının 11 Nisan'da tutuklandığını ihtiyaçlarını giderecek durumda olmadığını ve cezaevindeki tutuklu arkadaşlarının yardımıyla ayakta kalabildiğini belirtti. Babasının yüzde 93 hasta raporunun olduğunu ifade eden oğlu Çelik, babasının yasalara göre serbest bırakılması gerektiğini belirterek, "Babamın raporlarını aldık Ankara'ya gittik. Yüzde 93 rapor ile birlikte bir dilekçe Cumhurbaşkanı Özel Kalemi'ne teslim ettik. Ancak bu süre zarfında hiçbir sonuç elde etmiş değiliz" dedi. Babasının hiç bir ihtiyacını karşılayamaz durumda olduğu için cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlü olan arkadaşlarının kendisine baktığını gözleri dolarak anlatan Çelik, "Bu hafta görüşüne gittik. Ancak ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda olmasından dolayı bizi görünce ağlamaya başladı. Eğer babam cezaevinde ölürse onu cezaevine gönderen ve yasaları bile uygulamayan yetkililer sorumlu olacaktır" diye konuştu. (08.05.2011/DİHA)
*13.05.2011 tarihinde şubemize başvuran Vedat Aslan, şu beyanlarda bulundu:Benim ağabeyim Ümit Aslan, 7 aydır Diyarbakır D Tipi cezaevinde tutukludur. Benim ağabeyim 5. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılaması devam etmektedir. Benim ağabeyim daha önce karaciğer naklini gerçekleştirdi. Ancak durumu iyi değil. Ek’te sunmuş olduğum raporlardan da daha net anlaşılacaktır. Ben bu konuda derneğinizden hukuki destek bekliyorum.” (İHD Diyarbakır
*13.05.2011 tarihinde şubemize Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevinden başvuran Selçuk Yıldızhan, şu beyanlarda bulundu:Ben 15.09.2010 tarihinde İstanbul’da tutuklandım. Halen tutuklu bulunmaktayım. Hakkımda “PKK’ye üye olma, patlayıcı madde bulundurmak, nakletmek” iddialarıyla dava açılmış durumdadır. Hiçbir somut delile dayanmayan soyut iddialar çerçevesinde suçlanıyorum ve yargılanıyorum. Zaten TMK yasası adı altında yürütmeye konulan maddeler ile polisler artık yoldan geçen herkesi her an gözaltına alabilirler ve yıllarca cezaevinde tutabilirler. Bende bunlardan sadece biriyim. Beşiktaş 1. ağır ceza mahkemesinde yargılanıyorum. 05.04.2011 tarihinde ilk mahkemeye çıkacağım. (Dosya no: 2010/332) ve benim avukatım var. Benim bir diğer sorunum sağlık sorunuyla ilgilidir. Ben %71 görme engelliyim. Bu durumum bakanlık tarafından onaylanmış, rapor edilmiştir. Söz konusu raporlarım ailemin yanındadır. Görme sıkıntısı yaşadığım için kitap vb. kaynakları okuyamıyorum. Bundan dolayı psikolojik rahatsızlıklarım oluşmaya başladı. Bulunduğum cezaevi idaresi benim dışımda beni “kendilerini bağımsız olarak ifadelendiren” iki kişinin yanında zorla tutuyorlar. Tüm taleplerime rağmen beni istediğim arkadaşlarımın yanına vermiyorlar. Hem hukuksuzluk yapıyorlar hem de benim yaşamımı tehlikeye atıyorlar. Devletin var olan anti-demokratik yasaların mağduru olarak içeri tıkılmanın yanında bir de idarenin keyfi uygulamaları eklenince yaşadığım sıkıntı ve hastalık katlanıyor. Bu nedenlerden dolayı sizden hukuki yardım talep ediyorum. ” (İHD Diyarbakır Şubesi)

*15.05.2011 tarihinde şubemize Ankara/Sincan 1 Nolu L Tipi Cezaevinden başvuran Mehmet Koçak, şu beyanlarda bulundu: Ben yaklaşık olarak 13 aydır bu cezaevinde tutukluyum. Ama daha ne sebepten dolayı burada bulunduğumu bilmemekteyim. Mahkemede söz hakkı bile tanınmıyor. Ben kalp hastasıyım ve ameliyat oldum. Yaklaşık 7–8 ay sonra tekrar ameliyat olmam gerekiyor. Tüm gerekli belgelerimi mahkemeye sundum. Sizden istediğim şey bir avukat aracılığıyla bana yardımcı olmanızı istiyorum. ” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*16.05.2011 tarihinde şubemize Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevinden başvuran Selman Dinç, şu beyanlarda bulundu:Ben yaklaşık olarak 3 yıldır cezaevinde bulunmaktayım. Bulunduğum 3 yıl içerisinde tecrit koşulları ve beraberindeki keyfi uygulamalar, hak gaspları vs. neticesinde cezaevi öncesi taşımadığım birçok hastalığa yakalandım. Bunlardan bir tanesi de kronikleşmiş solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Bizim burada yaşadığımız şeyler insanlık onuru ile yaşama hakkıyla hiç bağdaşmıyor. Cezaevlerin yaşamın kıyısında bulunan arkadaşlarımız hala mevcuttur. Her an onlardan gelebilecek olan ölüm haberi ile yaşamak çok yıpratıcı bir durumdur. Sürekli ileri demokrasiden söz ediliyor. Ama uygulamalar en ilkel olanları aratır niteliktedir. Bu belgelerin işe yaraması arzusundayım. Bu konuda sizden yardım talep ediyorum. ” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Van'ın Başkale İlçesi'nde hakkında uyuşturucu suçunda tutuklama kararı bulunan 70 yaşındaki İbrahim Talat Güler 4 ay önce tutuklanarak cezaevine konuldu. Cezaevinde iki ay kalan Güler, 1 Mayıs'ta bulunduğu Başkale M Tipi Cezaevi'nde kalp krizi geçirdikten sonra Van Yüksek İhtisas Hastanesi'ne kaldırıldı. Burada ameliyata alınan Güler, ameliyattan sonra 4 gün kendinde olmasına rağmen daha sonra bitkisel hayata girdi. Buradan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma Hastanesi'ne sevk edilen Güler, bitkisel hayatta olmasına rağmen 48 gündür yoğun bakımda ailesinin görüşmesine dahi izin verilmiyor. Güler'in tahliye edilmesine yönelik yapılan başvurular da sonuçsuz kaldı. Doktorların artık kendine gelmesinin zor olduğunu belirttiği Güler'in ailesi ile görüşmesi dahi izin verilmiyor. Sadece savcılıktan özel izin ile oğlu Fatih Güler'in görüşüne izin verilirken, eşi ve diğer çocuklarının kendisini görmesine müsaade edilmiyor. Eşi ve çocukları 48 gündür hastane önünde beklerken, son olarak 15 Nisan'da Güler ailesi doktorların raporlarıyla birlikte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e başvuruda bulunarak, en azından görüş iznine izin verilmesini talep etti. Yapılan başvuruya rağmen aileye halen bir cevap verilmezken, 48 gündür hastane önünde bir aracın içinde yatıp kalkan aile fertlerinin tek istekleri ise son günlerini yaşayan babalarını özgürce görmek. (19.05.2011/DİHA)
*Midyat M Tipi Cezaevi'nde bulunan PKK'li ve PAJK'lı tutuklular, cezaevinde yaşanan sağlık sorunlarına ilişkin aileleri aracılığıyla açıklama yaptı. Cezaevinde birçok surunun yanında ciddi sağlık problemlerinin bulunduğu kaydedilen açıklamada, cezaevinde sürekli olarak 500-600 kişi bulunmasına rağmen doktorun haftada sadece 2 yarım gün geldiği ifade edildi. Doktorların bazen de bu plana uymadığına dikkat çekilen açıklamada, revire çıkmanın zaman zaman bir ayı bulduğu, doğru dürüst muayene yapılmadığı ve yazılan reçetelerin de zamanında karşılanmadığı vurgulandı.

Hastaneye sevk gerektiren durumlarda ise sevklerin ayları bulduğu, bu duyarsızlıklardan dolayı en son Ramazan Özalp'ın ölümden döndüğü belirtilen açıklamada, Özalp birkaç defa kriz geçirmesine rağmen yeterli ilgi gösterilmediği, gereken muayene ve tedavilerin yapılmadığı ifade edildi.

Açıklamamın devamında şunlar belirtildi: "Bilinci kapalı ve felç belirtileri açık olmasına rağmen hiçbir şey yapılmamış, sadece serum takılarak cezaevine geri gönderilmiştir. Ağzından kan ve köpük gelmesi üzerine arkadaşların yoğun tepkisi üzerine tekrardan hastaneye kaldırılmıştır. Oradan acilen Mardin'e götürülmüş, yapılan muayenede beyinde ur olduğu tespit edilerek acilen ameliyata alınmıştır. Böylesine ağır bir ameliyat geçirmesine, eli ve ayağı felç olmasına rağmen 'kaçabilir' gerekçesiyle son derece sağlıksız, rutubetli, kirli mahkûm adasına alınmıştır. Daha sonra kimi doktorların itirazı üzerine ayrı bir odaya taşınmıştır. Nekahet süreci tamamlanmadan Urfa'ya fiziki tedavisi için gönderilmiştir. Zira bir kolu ve bir ayağı (bacağı) felçli durumdadır. Ancak 'Urfa'da yer yok' gerekçesi ile gereken tedavisi yapılmadan yine Midyat Cezaevi'ne geri gönderilmiştir. Beyin ameliyatı geçirmiş, yatalak durumunda, kolu ve bacağı felçli cezaevine geri gönderilmesi yetmezmiş gibi cezaevi girişinde de ahlaka, vicdana, hiçbir insani değerle bağdaşmayacak bir yaklaşım gösterilmiştir. Arkadaşımız karga tulumba bir battaniyenin içine konularak getirilip kaldığımız odaya bırakılmıştır. AKP'nin insana, Kürt insanına, biz tutsaklara reva gördüğü yaklaşımın cezaevindeki tezahürü bu olmaktadır."

İHD, TTB ve ilgili kurumları göreve çağıran tutuklular, kurum ve kuruluşların, Midyat Cezaevi'ndeki sağlık sorunlarının tespiti ve aşılması için gereken duyarlılığı göstermesini istedi. (29.05.2011/DİHA)


*Sık sık hak ihlalleri, kötü muamele ve sağlık sorunlarıyla gündeme gelen cezaevlerinde hasta tutuklu ve hükümlülerin sorunları devam ediyor. Ölüm döşeğinde olan ve kaderine terk edilen hasta tutuklulardan biri de PKK davasında hüküm giyen ve 5 yıldır Van F Tipi Cezaevi'nde bulunan İbrahim Özgen. "Yüksek tansiyon", "Kronik böbrek yetmezliği" ve "Kalp damar tıkanıklığı" hastalıkları ileri dereceye varmasına rağmen tahliye edilmeyen Özgen'in durumu her geçen gün ağırlaşıyor.

Tutuklandığında hasta olan ve cezaevinde hastalığı ilerleyen Özgen, 2009 yılında bulunduğu Bitlis Cezaevi Müdürlüğü'ne tedavisinin yapılması talebiyle başvuruda bulundu. Birkaç kez yapılan başvuru ve hastalığın ilerlemesi üzerine cezaevi yönetimi tarafından yeterli imkanlar olmadığı için Özgen, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi'ne gönderildi. Özgen buradan da Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edildi. Burada Nefroloji Kliniği'nde Özgen'in sadece giriş çıkışı ve ön muayenesi yapıldı, ancak herhangi bir tedavi yapılmadı. Üniversite Hastanesi'nde iç hastalıkları uzmanı doktor tarafından yapılan muayenenin ardından İbrahim Özgen'in kronik böbrek yetmezliği rahatsızlığının "5. evre" yani son evresine geldiği ve derhal yatırılarak Renal Replasman, (Kronik böbrek yetmezliği) tedavisinin yapılması gerektiği vurgulanarak, kan basıncının agresif seyrettiğine dikkat çekildi. Buna rağmen Özgen, hastaneye yatırılmayarak tekrar Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevine geri gönderildi.İbrahim Özgen'in durumu geri getirildiği cezaevinde tekrar kötüleşince, 14 Temmuz 2009 tarihinde 2009/3013 sayılı yazıyla tekrar Hacettepe Üniversitesi Hastanesi Nefroloji Kliniği'ne sevk edildi. Klinikte yine uzman doktor tarafından yapılan muayenenin ardından Özgen'in, önceki raporda agresif seyrettiğine dikkat çekilen kan basıncı değerinin normalin üstünde 150-160 / 90-100 mm Hg olduğu, hastaya ve cezaevi tabipliğine bildirildi. Hipertansiyon rahatsızlığı olan Özgen'e hipertansiyon teşhisi konulmadı. Raporda kan basıncı değerlerine ek olarak, "Daha önce önerildiği şekilde yatırılarak renal replasman tedavisine başlanması için gereğinin yapılması önerilir" şeklinde not düşüldü. Ancak cezaevi yönetimi hastanenin bu önerisini de dikkate almayarak hastanede yatırılarak tedavi edilmesi gereken Özgen'i tekrar cezaevine geri götürdü. Tedavi için sevk edildiği Hacettepe'ye sadece iki defa gidebilen ve tedavisi yapılmadan geri getirilen Özgen, 6 ay sonra tekrar Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.Tedavi için 6 ay dolaşan, ancak tedavisi gerçekleştirilmeyen Özgen'in sağlık durumu kötüye gidince son olarak geldiği Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Hastanesi'nde kendisine verilen raporda "Şartların daha uygun olduğu perhiz/diyet yapabileceği bir cezaevine nakledilmesi gerekiyor" denildi. Bunun üzerine imkanların biraz dahi iyi olduğu cezaevlerine sevk edilmesi için ailesinin yaşadığı Mersin'deki cezaevleri ile Van'ın yarı açık olan Gürpınar, Erciş, Gevaş, Bitlis Ahlat cezaevlerinden birine sevk edilmesi talebinde bulunuldu. Ancak Özgen, sevk talebi kabul edilmeyerek, 14 Aralık 2010 tarihinde E tiplerine göre şartları daha ağır olan Van Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi'ne gönderildi. Geldiği Van F Tipi Cezaevi'nde imkanların daha kısıtlı olmasından dolayı durumu gün geçtikçe ağırlaşan Özgen, gerekli bütün yerlere başvuru yapmasına rağmen şu ana kadar hiçbir sonuç alamadı. Hastalığı her gün giderek ilerleyen Özgen, tedavisinin yapılması ve koşulların düzeltilmesi için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Cezaevleri Genel Müdürlüğü'ne başvuruda bulundu. Sadece Cumhurbaşkanlığından dilekçenin Adalet Bakanlığı'na gönderildiği belirtilirken, diğer kurumlardan ise cevap dahi alamadı. Özgen, Van F Tipi Cezaevi'ne geldikten sonra tedavisinin daha iyi sürmesi ve diyet yapması için ilçe cezaevlerine gönderilmesi için tekrar başvuru yaptı. Ancak yapılan başvuru da 4 Ocak'ta reddedildi. Son olarak 5 Ocak'ta Cezaevi savcısıyla görüştüğünü, ancak bir sonuç alamadığını kaydeden Özgen, İHD Van ve Mersin şubelerine yardım başvurusunda bulundu. (30.05.2011/DİHA)
*31.05.2011 tarihinde şubemize Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinden başvuran Ümit Aslan, şu beyanlarda bulundu: “Ekim 2010 tarihinden beri Diyarbakır D Tipi cezaevinde tutuklu olarak bulunmaktayım. Haziran 2010 tarihinde 9 Eylül Üniversitesi Hastanesinde karaciğer nakli yapıldı. Her ay kontrol olmam gerekiyor. Aylık kan tahlilim yapılıp iğne yapılması gerekiyor. Yeni ameliyat olduğum için cezaevi ortamında enfeksiyon kapmak karşı karşıyayım. Enfeksiyon kaptığım takdirde karaciğerimi kaybedebilirim. Bu yüzden cezaevinde kalmam uygun değildir. Bu konuda İHD den hukuki yardım talep ediyorum. ” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*1993 yılında PKK davasından müebbet hapis cezası alan Mutlak Tozun birçok sağlık sorunu olmasına rağmen, tedavi edilmiyor. Erzurum Oltu T Tipi Cezaevi'nde bulanan Tozun, 18 yıldır tutuklu bulunduğu cezaevlerinin hiçbirisinde tedavi edilmedi. 18 yıl içinde birçok cezaevinde yatan Tozun, dolaştığı cezaevlerinde birçok defa ağır işkencelere maruz kaldığı, bu işkencelerin kendisinde yarattığı Epilepsi hastalığı, ciğerde su toplama gibi hastalıkların gelişmesine neden olduğu kaydedildi. Ağır sağlık sorunları yaşadığı belirtilen Tozun, 2010 Eylül ayında annesi Hanım Tozun aracılığıyla, kamuoyuna sesini duyurmuştu. Anne Tozun'un, "Oğlum ölüyor, yardım edin" feryadında bulunmasının üzerinden 9 ay geçmesine rağmen, Tozun'un tedavisinin yapılmadığı ve durumunun daha da kötüye gittiği kaydedildi. Mutlak Tozun'un tutuklanmadan önce ve tutuklandıktan sonra yapılan birçok sağlık kontrolünde çeşitli ağır sağlık problemleri yaşadığı doktorlarca saptanmasına rağmen, cezaevi yetkililerince tedavisi için gerekli adımlar atılmıyor. Tozun'un askere gittikten sonra sağlık problemleri olmasından kaynaklı "askerliğe elverişli değildir" raporu ile terhis edildiği öğrenilirken, cezaevinde yattığı sürede hastane tarafından işkence gördüğü için verilen Epilepsi raporu da bulunuyor. Ayrıca Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin kendisine verdiği raporda da, Tozun'da karaciğer büyümesinin olduğu belirtiliyor. Son olarak diş rahatsızlığı yaşayan Tozun'a yine Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından, kullandığı Epilepsi ilaçlarına bağlı olarak ileri derecede diş eti problemi yaşadığı ve dişlerde iltihaplanma oluştuğuna dair rapor verilmişti. Aynı raporun dâhiliye kısmında ise 'Göğüs kısmında önceden yapılan endoskopide yara olduğu belirtilmiştir' şeklinde ifadeler yer alıyor. Hükümlü olan Tozun'un ziyaretine giden ağabeyi Mehmet Tozun, kardeşine bakınca yüreklerinin sızladığını ve günden güne eridiğini ifade ederek insan hakları savunucularından yardım talep etti.

Geçtiğimiz ay cezaevinden kendilerine telefon geldiği ve Çarşamba günü açık görüş olacağı yönünde bilgilendirildiklerini de dile getiren ağabey Mehmet Tozun, ailece araç tutarak Patnos'tan Oltu'ya gittiklerinde cezaevi yönetiminin kendilerine "Görüş günü dündü" dediği ve ancak savcılık izniyle 10 dakikalık kapalı görüş yapabildiklerini dile getirdi. Cezaevi hakkında suç duyurusunda bulunduklarını da söyleyen Tozun, suç duyurularına kardeşinin bir günlük hücre cezası olduğu için görüştürülmediği şeklinde sonuçlandırıldığını söyledi. (02.06.2011/DİHA)


* Van'ın Erciş İlçesi'nde 15 Şubat'ta yapılan ev baskınlarında gözaltına alınarak tutuklanan İshak Yılmaz'ın tedavi edilmediği için sağlık sorunları giderek artıyor. 2002 yılında geçirdiği kaza sonucu omurga, boyun ve kollarında kırıkların oluşması sonucu vücuduna platinler takılan Yılmaz, götürüldüğü cezaevinde tedavisi yapılmamasından dolayı sağlık durumu kötüye gidiyor. Epikriz raporu bulunan ve şu ana kadar 5 kez cezaevi yönetimine başvuru yapılmasına rağmen kardeşinin tedavisinin yapılmadığını belirten Yılmaz'ın ağabeyi İbrahim Yılmaz, kardeşinin artık konuşamaz durumda olduğunu kaydetti. Yılmaz, "Önceki gün kardeşimi ziyarete gittiğimde kardeşimin ayakta durmaya ve konuşmaya takati yoktu. Hastalığı giderek artıyor. Sağlıklı tedavisi yapılması lazım. Şu ana kadar tedavinin sürmesi için cezaevinde 5 kez başvuru yapılmış ama bir sonuç alınmamıştır" dedi. Adalet Bakanlığı'na seslenen Yılmaz, yaşanan insanlık dışı uygulamanın son bulmasını istedi. (02.06.2011/DİHA)
*PKK davasından hüküm giyen ve 5 yıldır Van F Tipi Cezaevi'nde bulunan İbrahim Özgen, "Yüksek tansiyon", "Kronik böbrek yetmezliği" ve "Kalp damar tıkanıklığı" hastalıkları ileri dereceye varmasına rağmen tahliye edilmiyor. Özgen'in durumu her geçen gün ağırlaşırken, koğuşunda bulunan ve tahliye olan arkadaşı İlhami Caniş, Özgen'in artık ayakta duramaz durumda olduğunu belirterek, kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulundu. Acil önlemlerin alınmasını isteyen Caniş, Özgen'in artık havalandırmaya bile çıkamadığını belirterek, şöyle dedi: "İbrahim her gün gözümüzün önünde eriyordu. Son zamanlarda artık havalandırmaya bile çıkamıyordu. Biz kollarına girerek, dolaştırıyorduk. Böbrekleri tamamen iflas etmiş, acılardan dolayı hiç yatamıyordu."Özgen'in sürekli dışarıyla irtibata geçmek istediğini de belirten Caniş, yol yöntem bilmediği için içeride tamamen ölüme terk edildiğini kaydetti. Konuyla ilgili olarak İHD'ye bilgilendirme yaptığını söyleyen Caniş, başta insan hakları kuruluşları olmak üzere duyarlı bütün kesimleri Özgen'in durumuyla ilgili duyarlı olmaya çağırdı. (14.06.2011/DİHA)
*16.06.2011 tarihinde şubemize Nezahat Kuzu aracılığıyla Kandıra 2 Nolu F Tipi Cezaevinden mektupla başvuran Hanefi Kuzu, şu beyanlarda bulundu:Kaç kez oluyor size mektup yazıyorum ama faşizan iktidar AKP politikalarından dolayı her seferinde gerekçeler göstererek idari kurulu tarafından el konuluyor. Bulunduğum Kandıra 2 Nolu F Tipi cezaevinde keyfi uygulamaların haddi hesabı olmayan uygulamalarla karşı karşıya ve yaşamaktayım. Yaklaşık 4 ay önce dış kantine bakan ilgili gardiyan benden habersiz ve bilgim olmadan adli bir hükümlünün kolisini hesabımdan yolluyorlar. Ne tesadüf ki o sırada da iç hukuk yolları tükenmiş ve evraklarımı AHİM’e göndermesi için avukatıma yolladım. Bu AHİM’e gitmemeye dönük bir engellemeydi. Bunun üzerine bende ilgililer hakkında suç duyurusunda bulundum. İlgili Cumhuriyet Savcısı sözlü olarak dilekçemi işleme koymayarak yolsuzluk denilen girişime göz yumması üzerine bende dilekçeyi infaz hâkimliğine yolladım. 04.02.2011 tarihinde saat 9.30 civarında cezaevi müdürüyle görüşme talebi olmaksızın odamdan zorla alınarak cezaevi idaresi tarafından tutuklu ve hükümlülerin görüştüğü odaya götürüldüm. Sorgusuz ve sualsiz hakaret, tehdit ve şantaj yapmaya başladılar. Dilekçemi geri çekmeyeceğimi söylediğimde işkence timi olarak bilinen kişiler beni kameraların olduğu yerde işkence uyguladılar. Bu konu için Adalet bakanını göreve çağırıyorum, bu görüntüleri bir heyet denetlesin istiyorum. Yukarıda belirttiğim bu husus cezaevi 2. müdürü olan Servet isimli kişi tarafından yapıldı. Benim 4 Nisan da doktorla randevum olmasına rağmen bana doktorun izne ayrıldığını söylediler. Yapılan işkenceler yetmezmiş gibi bana 1 kapalı görüşten men için disiplin soruşturması açıldı. Bulunduğum bu cezaevinde keyfi uygulamalar ve işkencelere tabii tutuluyorum. Yaklaşık 1 ay önce İHD’ye faks ve mektup gönderdim. Uyduruk uygulamalar gerekçe göstererek mektup ve fakslarıma el koydular. Faşist AKP’nin politikalarını kamufle etmeye çalışıyorlar. En son 15 gün önce Günlük Gazetesinde bulunan Hüseyin Akyol’a yazdığım bir mektup aynı sebeplerden dolayı el konuldu. Bu idarenin mektuplara el koyması temel nedeni “kirli çamaşırlarını gizlemeye” dönüktür. Bu faşizan uygulamaların altında imzası olan kurum 1. müdürü Mehmet Kara Kaya, Sosyolog Özlem Altın, Psikolog Deniz Enül, bu kişilerin talimatları doğrultusunda işkenceler uygulanmıştır. Hükümetin sözde Türkiye’de işkenceye sıfır tolerans dediği gerçek dışı olduğunu Başbakan Erdoğan buradaki kameralara baksın ve görsün. İşkencenin nasıl sistemli olduğunu göreceklerdir. Bu durumu sizlerle paylaşmak ve kamuoyuna duyurmak istedim.”(İHD Diyarbakır Şubesi)
*Van F Tipi Cezaevi'nden hükümlü olarak tutulan kapatılan DTP'nin Yüksekova eski ilçe yöneticisi Ahmet Gürdal (58), bir böbreğini kaybetmekle yüz yüze. Kronik böbrek yetmezliği hastalığı nedeniyle iki defa böbrek ameliyatı geçiren Gürdal, kaldığı cezaevinde tedavisinin yapılmaması nedeniyle bir böbreğini kaybetme riski ile karşı karşıya. Gürdal, ailesine gönderdiği mektupta, daha önce iki defa ameliyat geçirdiğini kaydetti. Ameliyat sonrası 21 gün hastanede kaldığını aktaran Gürdal, ameliyat sırasında yanında refakatçi bırakılmadığını, ailesinden de bir refakatçiye izin verilmediğini belirtti. Ameliyattan kaynaklı olarak sık sık tuvaletle gitme ihtiyacı hissettiğini, ancak 21 günlük tedavi sırasında tuvaletin anahtarının askerlerde olduğunu ve bu isteğinin her defasında nöbetçi asker tarafından "Anahtar çavuşta çavuş da uykuda" denilerek, reddedildiğini kaydetti. Gürdal, mektubunda, "Ben iki defa ameliyat oldum. Bu da zindanda olan bir bireyin ameliyat olması ölüme gitmesi demektir" diye belirtti. Gürdal mektubunda, ikinci ameliyatından sonra ameliyat dikişlerinin alınmadığını, ameliyat yerinin mikrop kaparak apse yaptığını, kontrollerinin yapılmadığını ve böbreğinin kaybetme riski ile karşı karşıya olduğunu bildirdi. (29.06.2011/DİHA)
*PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine 19 Ekim 2009 tarihinde Kandil ve Mahmur Kampı'ndan Türkiye'ye giriş yaptıktan sonra haklarında dava açılan ve bir kısmı tutuklu yargılanan Demokratik Çözüm ve Barış Grubu üyeleri bulundukları cezaevlerinde sağlık sorunlarıyla baş başa bırakılıyor. Mahmur Grubu'ndan Caziye Kabul, Sisin Yaman ile Nurettin Turgut tutuklu bulundukları cezaevinde sağlık durumları her geçen gün kötüye gidiyor. Midyat E Tipi Kapalı Cezaevi'nde "örgüt üyesi olmak"tan yatan grup üyelerinin tedavi dahi edilmediği bildiriliyor. Avukatlarından edinilen bilgilere göre, 60 yaşındaki Caziye Kabul şeker hastası ve düzenli beslenmesi gerekiyor. Ancak Kabul ne düzenli beslenebiliyor ne de ilaçlarını alabiliyor. Mahmur Grubu'nun bir diğer üyesi Sisin Yaman da aynı hastalıkla mücadele ediyor. Yaman tedavi edilmediği gibi ilaçları da verilmiyor. Hem Kabul'ün hem de Yaman'ın hastalığının ilerlediği belirtiliyor. Aynı cezaevinde tutulan Mahmur Demokratik Çözüm ve Barış Grubu üyesi Nurettin Turgut'un da, sağlık sorunlarının ciddi bir boyuta ulaştığı ifade ediliyor. Avukatlarının anlatımına göre, İlçe Devlet Hastanesi'ne götürülen Turgut'un hastalığına bir türlü bir teşhis konulamıyor. Hastanede kelepçeyle tedavi edilen Turgut, titreme, terleme ve halsizlik sorunları yaşıyor. (01.07.2011/DİHA)
Yüklə 1,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin