*20.10.2011 tarihinde şubemize Tekirdağ F Tipi Cezaevinden başvuran Selçuk Yıldızhan, şu beyanlarda bulundu: “Ben görme engelli bir vatandaşım. Yapmadığım bir suçtan dolayı 05.04.2011-18.08.2011 tarihleri arasında İstanbul/Beşiktaş Adliyesi 10. Ağır Ceza mahkemesinde mahkemeye çıktım. Somut bir delil bulunmamasına rağmen halen tutuklu olarak bulunmaktayım. Görme yeteneğimi gittikçe kaybediyorum. Birkaç kez hastaneye gittim ama hiçbir ilerlemenin olmadığını söylediler. Ben kitap okuyamıyorum, televizyonu bile 15 cm uzaklıkta izleyebiliyorum. Bu cezaevinde gözlerimi kaybedersem ve hiçbir delil olmamasına rağmen beni burada tutan kişilerden şikâyetçi olacağımı belirtmek istiyorum. Kaç kez ameliyat olmama rağmen gelişme olmamıştır. Edirne devlet hastanesinde bulunan doktorların bana söylediği tek şey ameliyatın riskli olduğu, ameliyatın kendisi yapamayacağını kendi doktorumun sorumlu olduğunu söyledi. Ayrıca suçu yapan ve itiraf ettiği halde benim suçlu olmadığımı söylemesine rağmen hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunmaktayım. Bu süre zarfında ben çok mağdur olmaktayım. Bu devletin yaptığı tek şey suçsuz bir insandan suçlu yaratmaya dönük bir hukuksuzluktur. Bu nedenlerden dolayı raporlarımı gönderdim. Bu konuda sizden bana yardımcı olmanızı istiyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*21.10.2011 tarihinde şubemize başvuruda bulunan Şeyhmus Başkan, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum olan Şehdavut Başkan, zihinsel engellidir. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi yapılarak hastalığına dair tam teşekküllü bir rapor verilmiştir. Genel seçimler sonrası evimize baskın yapıldı ve zihinsel engelli oğlum polisler tarafından gözaltına alındı. 3 gün sonunda mahkemeye sevk edildi. Hâkim tutuklanmasına karar verdi ve cezaevine götürüldü. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden alınan rapor gözetilmeden karar verildi. Oğlum halen Diyarbakır D Tipi Cezaevindedir. Psikolojisi bozuluyor. Ve ben oğlumun sağlığından endişe etmekteyim. Daha önce alınan rapora itibar edilmiyor ve Elazığ Ruh ve Sinir Hastanesi’nden yeniden rapor alınması yönünde bir karar verildi. Endişeliyim. Derneğinizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*28.10.2011 tarihinde şubemize Diyarbakır D Tipi Cezaevinden başvuran Taylan Çintay, şu beyanlarda bulundu: “Ben bugüne kadar mesane hastalığından dolayı 4 defa ameliyat oldum. Son olarak 2011 yılının Temmuz ayında yine tümör olması sebebiyle ameliyat olmam gerekiyordu. Ancak Dicle Üniversitesi hastanesinde “mahkum koğuşu” yok denilerek ameliyat edilmedim. Gerekçe olarak da fakülte binasının yanında inşaat yapıldığıdır. Bu bir gerekçe değildir. Çünkü mahkum koğuşu kapatılmaması gerekiyor. Bu olayı tam da sürgünlerin başladığı zamana denk getirilmesi düşündürücüdür. Mahkum koğuşu yok denilerek Şanlıurfa cezaevine tedavi amaçlı Eylül ayında götürüldüm. Burada doktor yok diye tedavi edilmedim. Bu sefer ise 17.10.2011 tarihinde tedavi amaçlı Dicle Üniversitesine tekrar gönderildim. Hastalığımın teşhisi üzerinden yaklaşık olarak 4 ay geçti. Hasta halimle her yere dolaştırılıyorum. Durumumda hiçbir düzelme kaydetmediğim gibi gittikçe daha da kötüleşiyorum. Tedavi ve ameliyat olabilmem için ve sağlıklı bir şekilde yolculuk yapabilmem ve ring araçlarının dışında yolculuk etmem gerekiyor. Bu konuda sizden duyarlılık ve destek bekliyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*04.11.2011 tarihinde şubemize Diyarbakır D Tipi Cezaevinden başvuran Ersan Nazlıer, şu beyanlarda bulundu: “Bulunduğumuz Diyarbakır ilinde üniversite ve araştırma hastanelerinin olmasından dolayı bölge cezaevlerinden birçok hasta tutsak buraya getirilmektedir. Cezaevinden hastaneye sevkler yapılıp gidilmesine rağmen mahkûm koğuşlarının olmaması, tadilatta olması, yeni yer yapılıyor gerekçeleriyle tedavi edilmeden geri getirileşmektedir. Yine hastaneye giden birçok arkadaşımız saatlerce aynı gerekçelerle ring araçlarında bekletilmektedirler. Bu durum insanların hasta olsalar dahi hastaneye gitmeme eğilimi geliştirmekte tedavilerinin gecikmesine neden olmaktadır. Bulunduğumuz bu cezaevi kurumunun sorumluluğunu aşana böylesi bir konuda insani ve hukuki yardım talebimizi iletmek istiyorum. Bu kadar yoğun hastanın olduğu bir alanda neden inşaat bitirilmemektedir. Bu konuda sizden destek bekliyoruz. ”(İHD Diyarbakır Şubesi)
*04.11.2011 tarihinde şubemize başvuran Mehmet Emin Aslan, şu beyanlarda bulundu: “Kardeşim olan Murşit Aslan, 1991 yılında Mardin/Derik ilçesinde çıkan bir çatışmada yalandı ve belden aşağısı felç oldu. Yaralı halde yaklaşık 1 ay sorguda kaldı. Daha sonra Ankara’da tedavi gördükten sonra Diyarbakır cezaevine konuldu. Yargılanması sonucu DGM tarafından müebbet cezaya çarptırıldı. Şartlı olarak 2000 yılında tahliye edildi. Dönemin cumhurbaşkanı tarafından tamamen affedildi. 07.09.2010 tarihinde gözaltına alınan bazı şahısların ifadeleri üzerine evden alınde ve Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 7,5 yıl ve 6,5 yıl ceza verildi. Kendisi şuan Mardin E Tipi cezaevinde kalmaktadır. Sağlık raporunda da geçtiği gibi “cezaevinde kalma koşulu yoktur” bakıma muhtaçtır. Mevcut hali 20 yılı aşkın bir süre olduğu için bu durumun sonradan düzelmesi beklenmektedir. Bu koşullarda cezaevinde kalması imkansız olduğundan dolayı sizden hukuki yardım talep ediyoruz. ”(İHD Diyarbakır Şubesi)
*Cezaevlerinde elverişsiz yaşam koşulları nedeniyle her geçen birçok tutuklu ve hükümlü ölümcül hastalıklara yakalanırken, sorunların çözümü konusunda yapılan başvuru ve çağrılar karşısında kör, sağır ve dilsiz olan yetkililer ile vicdanı sızlamayan toplum bir hükümlüyü daha ölüme gönderdi. DİHA'nın daha önce durumuna dikkat çeken ve doktor raporları ile ailesinin girişimlerine yer verdiği haberlerle gündeme getirdiği PKK davasından hükümlü Latif Badur yaşamını yitirdi. (08.11.2011/DİHA)
*Cezaevinde yakalandığı kanser, siroz ve tüberküloz hastalıklarına rağmen tahliye edilmeyen ve önceki gün yaşamını yitiren Latif Bodur, dün memleketi Mardin'in Midyat İlçesi'nde toprağa verilirken, cezaevlerindeki hasta tutukluların sorunları yapılan birçok başvuruya rağmen bir türlü çözülmüyor. Durumu ağır olan hasta tutuklulardan biri de Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan ve durumu her gün daha da ağırlaşan kanser hastası Mehmet Aras. Aras'ın tahliye edilmesi için avukatı tarafında iki hafta önce Cumhurbaşkanlığı'na gönderilen raporlara henüz bir yanıt verilmedi. Daha önce Cumhurbaşkanlığına tahliye edilmesi için gönderilen raporların eksik olduğu gerekçesi ile geri gönderilmesinin ardından, Aras'ın avukatı tarafından eksik olan tüm raporlar tamamlanarak, iki hafta önce Cumhurbaşkanlığı'na yeniden gönderildi. Sağlığı her geçen gün daha da kötüleşen Aras'ın tahliye edilmemesi durumunda çok daha kötü sonuçların doğacağını belirten Aras'ın Avukatı Şaziye Önder, müvekkilinin bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini söyledi. Müvekkili normal yollarla yemek yiyemediği için üçüncü defa boğazına stend takıldığını aktaran Önder, cezaevlerindeki ölümlerin son bulması gerektiği söyledi. (09.11.2011/DİHA)
*1993 yılında PKK davasından tutuklanan ve 5 yıldır çölyak hastalığı teşhisi konulan hükümlü Nesimi Kalkan'ın durumu her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Buna rağmen cezaevindeki son sürgünler çerçevesinde Kalkan, 2 ay önce Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nden Erzurum'a gönderilmişti. Kalkan'ın mide ve bağırsak kanaması geçirerek, hastaneye kaldırıldığı öğrenildi. Kalkan'ın kızı Beritan Kalkan, babasının durumunun her geçen gün biraz daha kötüye gittiğini söyledi. Babasının hala 14 yıl hapis cezasının bulunduğunu aktaran Kalkan, "Bu gün bizi aradı ve mide ve bağırsak kanaması geçirdiği için hastaneye kaldırılmış. Babam çok kötü durumda. Bu hasta haliyle cezaevinde kalması çok tehlikeli bir durum. Yetkililerin bu duruma derhal müdahale etmesi ve babam için gerekli koşulların sağlanmasını istiyoruz" dedi. (10.11.2011/DİHA)
*10.11.2011 tarihinde şubemize başvuran Nezir Akkul, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum olan Harun Akkul, 01.11.2011 tarihinde Bingöl’de üniversiteye kayıt yaptırmak için giderken yolda gözaltına alındı. Daha sonra serbest bırakıldı. Aradan kısa bir süre geçmeden evimize polisler tarafından baskın düzenlendi. Bize yaklaşık 1 yıldır Harun’u takip ettiklerini söylediler. Kardeşim 72 saat gözaltında kaldı. Kardeşimin üzerinde bilmediğimiz kişi tarafından ifade verilmiş. Polisin deyimiyle ifade veren kişi itirafçıymış. Kardeşim çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Kardeşim böbrek hastası olup şuan Diyarbakır D Tipi kapalı cezaevinde bulunmaktadır. Biz bu itirafçının polisler tarafından yönlendirildiğine şüphe ediyoruz. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyoruz.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*14.11.2011 tarihinde şubemize başvuran Cuma Gürmüş, şu beyanlarda bulundu: “ben 2005 yılında tutuklandım ve PKK üyeliğinden dolayı 2011 yılına kadar cezaevinde kaldım. Türkiye’de birçok cezaevine sürgün edildim. Ayrıca Suriye’de de 3-3,5 ay cezaevinde kaldım. Cezaevinde yaşadığım işkencelerden kaynaklı olarak birçok hastalık yaşadım. Midemde de rahatsızlıklar oluştu. Herhangi bir sağlık güvencem yok. Tedavi için sizden yardım talep ediyorum. ”(İHD Diyarbakır Şubesi)
*14.11.2011 tarihinde şubemize başvuran Mustafa Kaya, şu beyanlarda bulundu: “Ben 2005 yılında cezaevine girdim ve 2011 yılında cezaevinden çıktım. PKK Örgüt üyliğinden dolayı ceza almıştım. Türkiye’nin birçok yerinde cezaevinde kaldım. Cezaevi koşullarından dolayı solunum yolları enfeksiyonu ve başkaca rahatsızlıklar yaşamaktayım. Ayrıca gördüğüm işkencelerden dolayı da sırt bölgesinde kalıcı rahatsızlıklarım oluştu. Tedavi olmak istiyorum. Ancak herhangi bir sağlık güvencem yok. Bu konuda sziden yardım talep ediyorum. ”(İHD Diyarbakır Şubesi)
*15.11.2011 tarihinde şubemize başvuran Remezan Biçer, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum olan Recep Biçer, 24.06.2010 tarihinde Galeri alış-veriş merkezinde yapılan bir gasp nedeniyle gözaltına alındı. Mahkemeye çıkarıldıktan sonra tutuklandı. Oğlumun akli dengesi yerinde değildir. Elazığ Ruh ve Sinir hastalıkları hastanesinde rapor aldığımız halde mahkeme tutuklanması yönünde karar verdi. Oğlum 16 yaşında sağlığı yerinde olmayan biridir. Oğlumun cezaevinden çıkarılması için sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan ve Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan BDP Silopi İlçe Başkanı Bahattin Alkış'ın kalp-damar rahatsızlığı bulunduğu ve "damar daralması" teşhisi konulmasına rağmen tedavisinin yapılmadığı belirtildi. Alkış, cezaevinde yaşadıkları sorunları ve üzerindeki baskıları ailesi aracılığıyla gönderdiği mektupla anlattı. Cezaevinde bulunduğu süre içerisinde sağlık problemleri yaşadığını ve tedavi edilmediğini belirten Alkış, 5 Kasım tarihinde kalp-damar rahatsızlığından dolayı acil olarak revire götürüldüğünü ifade ederek, hemen Diyarbakır Eğitim Araştırma Hastanesi Kardiyoloji bölümüne kaldırıldığını ve doktorların "Damar Daralması" teşhisinde bulunduğunu söyledi. Acil olarak anjiyo olması gerektiği belirtilmesine rağmen hastanede mahkum koğuşu bulunmadığı gerekçesiyle Urfa'ya sevk edilen Alkış, ancak 26 gün sonra sevkinin gerçekleştiğini kaydetti. Urfa'da da mahkum koğuşu dolu olduğu gerekçesiyle bu kez de Antep'e sevki yapılan Alkış, burada da tedavisi yapılmadan tekrar Diyarbakır D Tipi Cezaevi'ne getirildiğini ifade etti. (16.01.2011/DİHA)
*21.11.2011 tarihinde şubemize Diyarbakır E Tipi Cezaevinden başvuran Olcay Kanlıbaş, şu beyanlarda bulundu: “Ben yaklaşık olarak 3 ay önce çok ciddi bir şekilde öksürdüğüm için doktorun yanına gidip muayene olmak istedim. Doktora kendi şikâyetlerimi anlattım. Çok öksürdüğümü, ailemde çok kişinin kanser olduğunu, ayrıca hemşire olduğumdan dolayı korktuğumu dile getirdim. Ancak doktor muayene etmediği gibi yüzüme dönüp bakmadı. Ben doktora hemşire olduğumu böyle vakaların ciddi tetkikten geçirilmesi gerektiğini söyleyince bana bağırarak “siz bana işimi öğretip ne yapmam gerektiğini söyleyemezsin” dedi. Ben de bunun üzerine ilaç reçetesini almadan çıktım. Arkamdan söylendi ama ne söyledi anlayamadım. Daha sonra doktor hakkımda tutanak tutmuş. Ben bu tutanak nedeniyle kınama cezası aldım. Ben rahatsızlığımın ciddi olabileceği endişesindeyim. Ancak buradaki muayene yetersizliğinden ve doktorların umursamazlığından dolayı doktor ve cezaevi yönetiminden şikâyetçiyim. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum. ”(İHD Diyarbakır Şubesi)
*21.11.2011 tarihinde şubemize Diyarbakır E Tipi Cezaevinden başvuran Hacire Özdemir, şu beyanlarda bulundu: “Bana yaklaşık olarak 3-4 hafta önce sabah saat 08.30’da mahkemem olduğu için haber verdiler. Ama hasta olduğum için dilekçe yazıp idareye verdim. Sonra revirden rapor almam gerektiğini söylediler. Revir doktoru olan Özkan Yumuşak, koğuş kapısına geldi ve bana hastalığımın ne olduğunu sordu. Ben de adet olduğumu ve kanamam olduğu için çok sancım olduğunu belirttim. Kapıda bulunan sağlık personellerinden bir erkek bir bayan olmak üzere iki kişi duruyorlardı. Kameraların karşısında benden petimi çıkarıp bakmak istediklerini söylediler. Ben de bunu kabul etmedim. Aramızda tartışma yaşandı. Doktor hiçbir şekilde müdahalede bulunmadı ve çekip gitti. Bana yapılan bu tavır kişilik haklarıma bir saldırı olduğundan ilgililerden şikâyetçiyim. ”(İHD
*07.12.2011 tarihinde şubemize başvuran Hasan Tekmir, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum olan Mehmet Tekmir, 3 yıldır Bingöl cezaevinde bulunmaktadır. Cezası mahkeme tarafından onaylandı. Oğlumun sağlık durumu iyi değildir. Şuuru kapalıdır. Kimseyle konuşamıyor, yürüyemiyor şuan da devlet hastanesinde tedavi görüyor. Özürlü olduğuna dair raporu bulunmaktadır. Tüm bu nedenlerden dolayı oğlumun cezasının Cumhurbaşkanı affı kapsamında değerlendirilerek ertelenmesi için gerekli girişimlerin yapılmasını talep ederim.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*16.12.2011 tarihinde şubemize başvuran Veysi Lala, şu beyanlarda bulundu: “Ben işsizdim ve iş arıyordum. İş ararken asker arkadaşımı gördüm. Bana İstanbul’a gidersen orada amcam var sana iş konusunda yardımcı olur dedi. Benim çocuğumda hasta olduğu için İstanbul’da tedavi görmesi gerekiyor. Arkadaşımın amcası olduğunu sandığım kişi ile tanıştım. Önce telefonla görüştükten sonra yanına gittik. Bana bir koli de verdi. İçinde ne olduğunu sorduğumda bana “çörek ve gıda var” dedi. Pirinçlik köyü yakınlarında arama oldu ve aramada bana verilen kolinin içinde esrar çıktı ve beni orada gözaltına aldılar. 30.03.2010 tarihinden beri cezaevindeyim. Mahkemeye çıkarıldım ve bana 6 yıl 4 ay ceza verdiler. Haksız yere cezaevinde bulunmaktayım. Cezaevinde çok kötü sağlık sorunları yaşamaktayım. 8 aydır Dicle Üniversitesi araştırma hastanesinde bekletildim ama hiçbir sonuç alamadım. Bana doktorlar ilaç yazdılar. Ama cezaevi yönetimi ilaçları alamayız dediler. Ancak dışarıdan ailen gönderebilir dediler. Hastalığım ilerlediği için beni Adana Balcalı hastanesine sevk ettiler. Oradan da hiçbir sonuç çıkmadı. Tedavi olmak ve sağlığıma kavuşmak istiyorum. Bu konuda sizden destek bekliyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*29.12.2011 tarihinde şubemize başvuran Vahibe Lala, şu beyanlarda bulundu: “Benim oğlum Veysi Lala, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak bulunmaktadır. Oğlum cezaevinde hastalandı ve doktorlar tarafında böbrek üstünde ve boğazında kitle olduğu teşhisi konuldu. Oğlumun biran önce tedavi olması ve parça alınması gerektiği belirtildi. Oğlum Diyarbakır Dicle Üniversitesinde tedavi ediliyordu. Ancak daha sonra mahkûm koğuşu yok denilerek Adana iline sevk edildi. Oğlumla yaptığım görüşme sonucunda tedavisinin Adana’da da yapılmadığını yolda kelepçeli bir şekilde götürüldüğünü yemek verilmediğini ve ihtiyaçlarının karşılanmadığını belirtti. Bu nedenle Adana’ya gitmek istemediğini Diyarbakır’da tedavi olmak istemediğini söyledi. Ben oğlumun tedavi işlemlerini aksatan cezaevi yönetimi ve personellerinden ayrıca kendisini Adana İline götürürken ihtiyaçlarını karşılamayan ve kendisini aç bırakarak kötü muamelede bulunan görevlilerden şikâyetçiyim. Gerekli yasal işlemlerin yapılmasını talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*21.12.2011 tarihinde şubemize başvuran Ağa Aldemir, şu beyanlarda bulundu: “Kardeşim olan Hasan Aldemir, Ankara/Sincan 1 Nolu F Tipi cezaevinde bulunmaktadır. Kardeşim kalp hastası olup aynı zamanda açık kalp ameliyatı geçirmiştir. Kardeşim cezaevinde kalp krizi geçirmiş, hastaneye kaldırmamışlar. Rahatsızlandığı zaman gardiyanlar sorumlu komutana bildirdikleri halde komutan “boş verin hastalanmanın zamanı değil” deyip hakaretlerde bulunmuş ve tehdit etmiş. Kardeşime bir şey olursa sorumluları cezaevi yönetimidir. Bunlardan davacı ve şikâyetçiyim. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Muş E Tipi Cezaevi'nde 19 Aralık'ta PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit ve devam eden operasyonları kınamak amacıyla bedenini ateşe veren ve yaralanan Memduh Değer, 8 arkadaşıyla birlikte farklı cezaevlerine sürgün edildi. Değer ile aynı koğuşta bulunan Aydın Elçi, Hekim Yıldız Tokat Cezaevi'ne, Mesut Çelebi, Kenan Gür Rize Cezaevi'ne, Kinyas Ataman, Şemsettin Özer Samsun Cezaevi'ne; Ahmet Karagöz ise Giresun Cezaevi'ne sürgün edildi. Konuyla ilgili olarak aileleri aracılığıyla açıklama yapan tutuklular, Memduh Değer'in eyleminden sonra arkadaşlarının sürgüne gönderildiğini belirterek, sürgüne gönderilen Memduh Değer'in halen tedavisinin dahi yapılmadığına dikkat çekti. (28.12.2011/DİHA)
AİLE GÖRÜŞÜ ENGELLENENLER
*Muş'tan Van F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan iki oğlunu görmeye gelen Besra Erol, çocuklarının kendisine verilmesi için bıraktığı elbiseleri almaya çalışırken, gardiyanın hakaretine maruz kaldığını kaydetti. Erol, "Elbise torbasını almaya çalışırken birden torbayı elimden aldı ve bana 'pislikler bırakın' diye bağırdı. Bana hakaret edemezsiniz diye karşı çıktıysam da bağırmaları ve hakaretleri bir türlü kesilmedi" dedi. Daha önce de cezaevine gönderdiği elbise ve ayakkabıların çocuklarına verilmeden tekrar geri gönderildiğini söyleyen Erol, yapılanların keyfi uygulamalar olduğunu ifade etti. Besra Erol, İHD Van Şubesi'ne başvurdu. Cengiz ve İlyas Erol kardeşler ise, kardeşleri Cahit Erol ile türlü bahanelerle görüştürülmediklerini söyleyip İHD'ye başvurdu. (04.01.2011/DİHA)
*31.01.2011 tarihinde şubemize başvuran Mehmet Cantos, şu beyanlarda bulundu: “Arkadaşım Bahtiyar Ali Diyarbakır D Tipi cezaevinde hükümlü olarak bulunmaktadır. Belirli kişilerle görüşme hakkında benim adım da verilmiş. Yasal olan bu haktan yararlanmak istiyorum. Bu konuda İHD’den bana yardım etmesini istiyorum.” (İHD Diyarbakır)
*Van'ın Başkale İlçesi'nde hakkında uyuşturucu suçunda tutuklama kararı bulunan 70 yaşındaki İbrahim Talat Güler 4 ay önce tutuklanarak cezaevine konuldu. Cezaevinde iki ay kalan Güler, 1 Mayıs'ta bulunduğu Başkale M Tipi Cezaevi'nde kalp krizi geçirdikten sonra Van Yüksek İhtisas Hastanesi'ne kaldırıldı. Burada ameliyata alınan Güler, ameliyattan sonra 4 gün kendinde olmasına rağmen daha sonra bitkisel hayata girdi. Buradan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma Hastanesi'ne sevk edilen Güler, bitkisel hayatta olmasına rağmen 48 gündür yoğun bakımda ailesinin görüşmesine dahi izin verilmiyor. Güler'in tahliye edilmesine yönelik yapılan başvurular da sonuçsuz kaldı. Doktorların artık kendine gelmesinin zor olduğunu belirttiği Güler'in ailesi ile görüşmesi dahi izin verilmiyor. Sadece savcılıktan özel izin ile oğlu Fatih Güler'in görüşüne izin verilirken, eşi ve diğer çocuklarının kendisini görmesine müsaade edilmiyor. Eşi ve çocukları 48 gündür hastane önünde beklerken, son olarak 15 Nisan'da Güler ailesi doktorların raporlarıyla birlikte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e başvuruda bulunarak, en azından görüş iznine izin verilmesini talep etti. Yapılan başvuruya rağmen aileye halen bir cevap verilmezken, 48 gündür hastane önünde bir aracın içinde yatıp kalkan aile fertlerinin tek istekleri ise son günlerini yaşayan babalarını özgürce görmek. (19.05.2011/DİHA)
*23.06.2011 tarihinde şubemize başvuran Menduha Oğurlu, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum Şeyhmus Oğurlu, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde 8 yıldır hükümlü olarak yatmaktadır. Bir aydan beridir oğlumla görüşemiyorum ve görüşmeyi yasaklamışlar. Nedenini bilmiyorum. Cezaevindeki arkadaşları ailelerine haber vermiş, ailelerde bana haber verdi. Oğlumun 1 haftadır hücreye konduğunu, yemek verilmediğini, işkence yapıldığını söylediler. Cezaevine gidiyorum oğlumu göstermiyorlar. Bana her türlü görüşün yasak olduğunu söylediler. Jandarmalar beni kovdu ve hakaretler yaptılar. Hacı diye bir gardiyana sordum “senin oğlun hücrede sesini çıkarma” dedi. Oğlumun hayatından endişe ediyorum. Oğlumdan sağlıklı bir haber alamıyorum. Oğlumla görüşmek istiyorum. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum. ” (İHD Diyarbakır)
*Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu'nun tutuklu Şırnak Bağımsız Milletvekili Faysal Sarıyıldız'a tutuklu bulunduğu Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi idaresi tarafından, geçen ay "askeri ve siyasi operasyonların" durdurulması için cezaevinde yapılan açlık grevine katıldığı gerekçesiyle 4 ay açık görüş cezası verildi. Ailesi tarafından verilen bilgiye göre, cezaevi yönetiminin açlık grevine giren tüm siyasi tutuklulara 4 ay boyunca açık görüş cezası verdiği ve Sarıyıldız'ın milletvekili olmasına rağmen cezaevi idaresi tarafından Sarıyıldız’ın da 4 ay boyunca açık görüş hakkının elinden alındığı bildirildi. (25.06.2011/DİHA)
*Van'da 12 Eylül 2010'da yapılan Anayasa referandumu öncesi yapılan baskında 14 kişiyle birlikte gözaltına alınarak tutuklanan Seyit Fehim Arvasi Mahallesi Özgür Halk Derneği Başkanı Ayhan Çevik'e, disiplin cezası verildiği kaydedildi. Muş E Tipi Cezaevi'nde kaldığı dönemde yaptığı açlık grevinden dolayı hakkında başlatılan soruşturma kapsamında Çevik'e 2 ay açık görüş cezası verildi. Açık görüş nedeniyle Van F Tipi Cezaevi'ne giden Çevik'in ailesi, alınan karar gerekçe gösterilerek içeriye alınmadı. (21.07.2011/DİHA)
*Urfa E Tipi Cezaevi'nde bulunan PAJK'lı tutuklular gönderdikleri mektupta, cezaevinde yaşanan hak ihlalleri ve cezaevi idaresinin keyfi uygulamalarına dikkat çekti. Cezaevinde her türlü baskı, gözdağı ve sindirmeye dönük uygulamalarla karşı karşıya bulunduklarını belirten PAJK'lılar, "Tutuklu ve hükümlü haklarımız, cezaevi idaresinin keyfi tutumuna bırakılmış ve bu fazlasıyla keyfiyet sahibi olan cezaevi idaresinin 'ne kadar ceza verirsem o kadar çok terbiye ederim' mantığıyla hak ihlalleri yaşanmaktadır" diye kaydetti. Sayım düzenine geçmedikleri gerekçesiyle ceza alan PAJK'lılar, "Öncelikle sayım düzenine geçmeyi kabul etmediğimiz için hakkımızda iki ayrı tutanak tutuldu ve iki ayrı ceza, infaz hakimliğinde onaylatıldı. Kürt halkının demokratik ve meşru hak taleplerini desteklemek amaçlı girdiğimiz dönüşümlü açlık grevi ile ilgili de birden fazla tutulan soruşturma tutanağıyla 3 ayrı iletişim cezası verildi ve bunlar onaylandı" denildi. Verilen cezalardan dolayı aileleriyle görüştürülmediklerini ifade eden PJAK'lılar, "Verilen bu cezalardan kaynaklı 3 aydır ailelerimizle açık görüş yapamıyoruz. Ayrıca Eylül'e kadar ailelerimizle yaptığımız telefaks hakkımız, mektup yollama-alma hakkımız elimizden alınmıştır. Yıl boyunca da açık görüş cezası devam edecektir" diye bildirdi. Annesi ve babası cezaevinde olan Agır'ın anne ve baba özlemini gidermesi amacıyla cezaevi idaresine başvuran PAJK'lılar, açıklamalarına şöyle devam etti: "Bu cezalarla sadece bizler değil ailelerimiz ve sevdiklerimiz de cezalandırılmaktadır. 9 aydır annesinden koparılan 4 yaşındaki Agır verilen bu cezaların en büyük mağdurudur. Hem annesi hem de babasının cezaevinde oluşu üstünde onu tüm iletişim haklarından mahrum bırakan bu zihniyetin amacı açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Tabi Agır'ın cezaevinde olan annesi Aynur Özak Şahin'in yanında kalma gibi bir hakkı da var. Cezaevi bu konuda bir sıkıntı çıkarmayacağının irade beyanında bizlere yaptı. Bir çocuğa özlemlerini gidermesinin adresi olarak kendisinin cezaevine girmesini önerdi! Onun da bir çocuk olarak, oyun alanlarından, arkadaşlarından, evinden kısaca özgürlük mekanından kopararak, yarı olarak büyüyeceği bir yer olan cezaevine girmesini önerdi! Ama en büyük cevabı veren cezaevine girmeyi reddederek, özlemlerini özgürlük mekanında büyütmeyi seçen Agır oldu." (29.07.2011/DİHA)
*Bitlis E Tipi Cezaevi'nde askeri ve siyasi operasyonları protesto etmek amacıyla girdikleri açlık grevi nedeniyle açık görüş cezası verilen tutukluların yakınları, söz konusu cezadan haberdar olduklarını ancak cezaevi idaresinin bazı aileleri telefonla arayarak açık görüşün yapılacağını aktardığını iddia etti. Cezaevine dün açık görüş için gittiklerini belirten tutuklu yakınlarından Rojda Öztürk, cezaevi idaresini “Kapalı görüş var mı, yok mu” diye aradığında tutuklu bulunan kardeşinin açık görüş cezaevi yasağı olmasına rağmen yetkililerin açık görüş olduğunu kendilerine söylediğini ifade etti. Tutuklu bulunan yakınlarının açlık grevinden dolayı 2’şer ve 4’er ay açık görüş cezası verildiğinden haberdar olduklarını belirten Öztürk, cezaevini sadece kapalı görüş günleri için aradıklarını, kendilerine “Açık görüş var” denildiği için 30’a yakın ailenin farklı illerden gelip yakınlarıyla görüşmeden geri döndüklerin söyledi.
Açık görüş için cezaevi kapısına gelip çocuğuyla görüşmeden dönen anne Vesfiye Kiye de, cezaevi idaresinin kendilerini arayarak çocuğunun açık görüşü olduğunu söylediklerini bunun üzerine Van'dan kalkıp Bitlis'e geldiklerini söyledi. Kiye, cezaevine geldiklerinde yetkililerin kendilerine açık görüşün olmadığını söylediğini ve açık görüş için tüm itirazlarına rağmen izin verilmediğini belirtti. Tutuklu yakınları, 30’a yakın ailenin çocuklarıyla görüştürülmemesi üzerine görüş izni olan ailelerin de görüşe gitmeyerek destek verdiği belirtti. (05.09.2011/DİHA)
AVUKAT GÖRÜŞÜ ENGELLENENLER
*Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan ve durumu ağırlaştığı için Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde kaldırılan kanseri hastası hükümlü Mehmet Aras'ın tahliye edilmesi için Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül nezdinde yapılan girişimler sonuç vermezken, İHD yöneticileri, Aras'ın son durumunu öğrenmek için bir heyetle Erzurum'a gitti. İHD MYK Üyesi ve Diyarbakır Şube Yöneticisi Av. Serdar Çelebi, Diyarbakır Şube Yöneticisi Av. Keziban Yılmaz ile İHD Iğdır Temsilcisi Av. Şaziye Önder, Aras'ı hastanede ziyaret etmek istedi. Ancak hastanede güvenliği sağlayan askerler tarafından geri çevrilen heyet, izin almak için Cezaevi Savcısı Ümit Efeoğlu ile görüştü. Aras ile görüşmek için izin talep eden İHD'liler, Savcı Ümit Efeoğlu'nun sert tutumuyla karşılaştı. Mahkumun avukat görüşünün dolduğunu ileri süren Efeoğlu, görüşmeye izin vermeyeceğini söyledi. Savcının tutumuna tepki gösteren İHD'liler ise, bu yaklaşımın keyfi bir yaklaşım olduğunu belirterek, savcı ile bir süre tartıştı. Heyet daha sonra ise, Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı'na giderek, savcı Efeoğlu hakkında şikayette bulundu. (26.03.2011/DİHA)
TECRİT VE İZOLASYON
Dostları ilə paylaş: |