2011 yili cezaevi raporu iÇİndekiler


*10.11.2011 tarihinde şubemize Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevinden başvuran Hanefi Kuzu, şu beyanlarda bulundu: “



Yüklə 1,06 Mb.
səhifə4/16
tarix17.11.2018
ölçüsü1,06 Mb.
#83141
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16

*10.11.2011 tarihinde şubemize Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevinden başvuran Hanefi Kuzu, şu beyanlarda bulundu: “Ben 25.09.2011 tarihinde Tekirdağ 2 nolu F Tipinden 1 nolu F Tipi cezaevine sevk edildim. Ancak sevk edildiğin sırada özel eşyalarımı bana vermediler. Geri alabilmem için para vermem gerekiyor. Bu keyfi muamele onunla da sınırlı kalmadı. Zaruri eşya olup kantinden alınmayan battaniyelerimi dahi vermediler. Oysa adalet bakanlığını yazılı açıklamasında “ tutuklu kişilerin sevk sırasında eşyalarını almaları gerekiyor” diye yazısı bulunmaktadır. Ama buna rağmen eşyalarımız verilmedi. Ben diğer kitaplarda yer alan ve bilimsel olarak bulunan ve hiçbir suç teşkil etmeyen notlarımı almama bile izin verilmedi. Cezaevinin yazılı materyalara olan yaklaşımı orta çağ zihniyetini yansıtmaktadır. Her bireyin kendisini eğitme ve yetiştirme hakkı vardır. Bu hakta yasalarca kurulmaktadır. Ancak idare nezdinde tüm el yazmalarını örgütsel içerikli ele almakta ve bizleri cezalandırma aracına dönüştürmek istenmektedir. Bu keyfi uygulamalar yüzünden kitap okumamıza ve not almamıza dahi izin verilmemektedir. Bütün bu nedenlerden dolayı sizden destek talep ediyorum. (İHD Diyarbakır Şubesi)
*11.11.2011 tarihinde şubemize başvuran Musa Erbay, şu beyanlarda bulundu: “yakınım olan Abdullah Altun, Siirt cezaevinde hükümlü olarak kalmakta idi. Bazı sağlık sorunlarından dolayı Diyarbakır D Tipi cezaevine sevki yapıldı. Siirt devlet hastanesinde eklemlerle ilgili bir rahatsızlığı olduğuna ilişkin bir teşhis konuldu. Bu nedenle Dicle Üniversitesi Hastanesine tedavi amaçlı gönderildi. Ancak yaklaşık 1 hafta önce Amasya cezaevine sevk edildi. Ama sağlık durumu el vermediği için sevki yapılmadı. Abdullah’ın durumu sevk için uygun değildir. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum. (İHD Diyarbakır Şubesi)
*17.11.2011 tarihinde şubemize başvuran Abdulbaki Yavaş, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum olan Hâkim Yavaş, 1999 yılında İstanbul’da yardım ve yataklıktan dolayı 36 yıl hüküm giydi. Dilekçe vererek Mardin’e getirdik. Hasta olduğundan dolayı doktor raporu eşliğinde Diyarbakır Cezaevine gönderildi. Diyarbakır cezaevinde tedavi amaçlı 2 yıl bulundu. 02.112011 tarihinde haberimiz olmadan Amasya Cezaevine sevk edildi. Amasya cezaevine nakli sırasında haksızlık yapıldığını, işkence yapıldığı, aç-susuz bırakıldığını anlattı. Oğluma yol boyunca yapılan bu aşağılanma, aç-susuz bırakılma ve işkence eden kişilerden şikâyetçiyim. Bu nedenlerden dolayı sizden hukuki yardım talep ediyoruz. (İHD Diyarbakır Şubesi)
*KCK davasından bir yılı aşkın süredir tutuklu olan Urfa Milletvekili Ayhan, devam eden davalarına kelepçe takılıp götürüldüğünü belirterek, "Bu onur kırıcı uygulamanın durdurulması" için Meclis Başkanlığı ve Adalet Bakanlığı'na faks gönderdi. Ayhan, Meclis Başkanı Cemil Çiçek ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e gönderdiği faksta, uygulanan onur kırıcı tutuma ilişkin şunları aktardı: "Urfa Cezaevi'nde tutuklu bulunmaktayım. Milletvekili seçildiğim halde halen hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunduğum cezaevinde de çeşitli hukuk dışı ve onur kırıcı uygulamalara maruz kalmaktayım. Devam eden davalarımla ilgili duruşmalara gidiş gelişlerde ellerime kelepçe takılması gibi onur kırıcı uygulamalar görmekteyim. Bu durumla ilgili Cezaevi Savcılığı ve Komutanlığı'na ellerimin kelepçelenmesinin hukuksuzluğunu belirttiğim halde uygulama devam etmektedir."Ayhan, "Bu ve benzeri onur kırıcı uygulamaların kaldırılması için ilgili yerlerle görüşüp, gerekli girişimlerde bulunacağınıza inanıyorum" dediği faks konusunda BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan'ı da bilgilendirip, mektup gönderdi. Kaplan, Ayhan'ın kendisine gönderdiği mektubu, Adalet Bakanlığı'nın 2012 bütçe görüşmeleri sırasında Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e vermişti. (21.11.2011/DİHA)
*24.12.2011 tarihinde şubemize başvuran Ayhan Nazlıer, şu beyanlarda bulundu: “Ağabeyim olan Ramazan Nazlıer, 12 Aralık 2011 tarihinden Osmaniye T Tipi cezaevine sevk edildi. İlk sevk sırasında tamamen soyulmak istenmiş bunu kabul etmeyince görevliler tarafından darp edildi. Ağabeyim kendisine yapılan bu uygulamalar için bir heyetin gönderilmesini ve kamuoyuna duyurulmasını talep ediyorum. Ayrıca bir avukatın kendisiyle görüşmesini istiyorum. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.(İHD Diyarbakır Şubesi)
*Muş E Tipi Cezaevi'nde 19 Aralık'ta PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit ve devam eden operasyonları kınamak amacıyla bedenini ateşe veren ve yaralanan Memduh Değer, 8 arkadaşıyla birlikte farklı cezaevlerine sürgün edildi. Değer ile aynı koğuşta bulunan Aydın Elçi, Hekim Yıldız Tokat Cezaevi'ne, Mesut Çelebi, Kenan Gür Rize Cezaevi'ne, Kinyas Ataman, Şemsettin Özer Samsun Cezaevi'ne; Ahmet Karagöz ise Giresun Cezaevi'ne sürgün edildi. Konuyla ilgili olarak aileleri aracılığıyla açıklama yapan tutuklular, Memduh Değer'in eyleminden sonra arkadaşlarının sürgüne gönderildiğini belirterek, sürgüne gönderilen Memduh Değer'in halen tedavisinin dahi yapılmadığına dikkat çekti. Açıklamada sürgünün cezalandırma olduğuna da dikkat çekilerek, baskılara asla boyun eğmeyecekleri mesajı verildi. (28.12.2011/DİHA)
*29.12.2011 tarihinde şubemize başvuran Serdest Arcagök, şu beyanlarda bulundu: “Benim kuzenim olan Beşir Arcagök, Eylül ayında gözaltına alınarak tutuklanmıştır. Tutuklanma gerekçesi ise polis aracına saldırı düzenlemesiymiş. Kuzenim yaralı olduğu için Diyarbakır Devlet hastanesinde tedavi altına alındı. Çenesi kırıldığından kendisini Ankara iline sevk ettiler. Kuzenim ayağında kurşun olduğu ve kalın bağırsağının dışarı çıktığı için 2 defa ameliyat oldu. Ancak kuzenimin Diyarbakır’a sevki yapıldığı halde henüz getirilmedi. Kuzenim şuanda Sincan F Tipi cezaevinde kalmaktadır. Kuzenimin tedavisinin yapılması için biran önce Diyarbakır cezaevine sevk edilmesi gerekiyor. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.(İHD Diyarbakır Şubesi)
*29.12.2011 tarihinde şubemize başvuran Vahibe Lala, şu beyanlarda bulundu: “Benim oğlum Veysi Lala, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak bulunmaktadır. Oğlum cezaevinde hastalandı ve doktorlar tarafında böbrek üstünde ve boğazında kitle olduğu teşhisi konuldu. Oğlumun biran önce tedavi olması ve parça alınması gerektiği belirtildi. Oğlum Diyarbakır Dicle Üniversitesinde tedavi ediliyordu. Ancak daha sonra mahkûm koğuşu yok denilerek Adana iline sevk edildi. Oğlumla yaptığım görüşme sonucunda tedavisinin Adana’da da yapılmadığını yolda kelepçeli bir şekilde götürüldüğünü yemek verilmediğini ve ihtiyaçlarının karşılanmadığını belirtti. Bu nedenle Adana’ya gitmek istemediğini Diyarbakır’da tedavi olmak istemediğini söyledi. Ben oğlumun tedavi işlemlerini aksatan cezaevi yönetimi ve personellerinden ayrıca kendisini Adana İline götürürken ihtiyaçlarını karşılamayan ve kendisini aç bırakarak kötü muamelede bulunan görevlilerden şikâyetçiyim. Gerekli yasal işlemlerin yapılmasını talep ediyorum.(İHD Diyarbakır Şubesi)

SAĞLIK HAKKI İHLALİ

*Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'nde 10 Aralık gecesi gözaltına alınmak istenirken, askerler tarafından kafasından vurulduğu öne sürülen ve önceki gün tutuklanan DYG Meclis Sözcüsü Sedat Karadağ, hakkında tutuklama kararı verilmesinden sonra, tedavi gördüğü YYÜ Araştırma ve Eğitim Hastanesi'nde servisten alınarak tutuklu ve hükümlülerin kaldığı koğuşa atıldı. Karadağ'ın hijyenik olmayan ve demir kapıyla kapalı olan hücreye konulmasından sonra Karadağ'ın avukatı Fahri Timur, müvekkilinin hayati tehlikesinin sürdüğü ve tek başına hareket bile edemediğine dikkat çekerek, tutukluluk halinin kaldırılması için itirazda bulundu. Karadağ'ın ailesi ise, çocuklarının bakıma muhtaç olduğuna dikkat çekerek, ailesinin refakatçi olması yönünde izin verilmesi talebinde bulundu. Ancak savcılık sadece baba Sait Karadağ'a belirli saatlerde zaruri ihtiyaçların karşılanması için izin verdi. Oğlunun halen kendinde olmadığını, konuşmakta dahi sıkıntı çektiğini belirten baba Karadağ, yapılan uygulamanın hukuksuzluk olduğunu söyledi. Doktor raporlarına rağmen oğlunun hastane içindeki hücreye atıldığını da belirten baba Karadağ, yetkililerden yaşanan hukuksuzluğun son bulması için destek talebinde bulundu. Karadağ'ın tutuklanmasından sonra tedavi gördüğü hastane sağlık koşullarıyla ilgili üç ayrı rapor hazırladı. Hastanenin Beyin Cerrahi Servisi, "Hasta iyileşme aşamasında olup bakıma muhtaç hastadır. Hayatını tek başına desteksiz olarak idame ettirecek konumda değildir" raporu verirken, Göz Hastalıklara Polikliniği ise, "Hastanın en yakın yer olan Ankara Gazi Üniversitesi'ne sevki uygundur. Hastanın ihtiyaçlarını karşılayacak durumda olmadığından dolayı uçakla refakatli olarak sevki uygundur" raporu verdi. Aynı servis tarafından verilen ikinci raporda ise, Karadağ'ın hayati tehlikesinin sürdüğüne dikkat çekilerek, başka bir yere sevk edilmesi talebinde bulunuldu. (01.01.2011/DİHA)


*03.01.2011 tarihinde şubemize Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevinden başvuran Ercan Ateş şu beyanlarda bulundu:60 yaşındaki Mehmet Aras arkadaşımız kanser hastası olduğu için durumu gün geçtikçe kötüleşiyor. Arkadaşımız cezaevi koşullarında tedavisi mümkün olmayan ölümün kıyısında bir hasta; yaşamını yitirmeden serbest bırakılması gerekiyor. Kanser hastası arkadaşımız 2 ay hastanede kemoterapi ve ışın tedavisi gördükten sonra cezaevine geri getirildi. Kısa bir süre önce Adli Tıp’a götürülüp getirildi. Bu uzun yol onu bitap düşürdü. Bir süredir bir şey yiyip içemiyor. Arkadaşımız 95 kilodan 58 kiloya düşmüş durumdadır. Hastaneye yatırılıp yarım kalan tedavisi devam edilmesi gerekirken, kan değeri düşük olduğu için yatırılmadan odasına geri getirildi. Oysaki bu arkadaşımız hastanede sürekli doktorların kontrolü altında bulunması gerekirdi. Cezaevi müdürlüğü, Başsavcılık, Mehmet Aras’ın serbest bırakılması için prosedür başlattığı söylenir. Bu prosedürün ne kadar uzun sürdüğünü geçen yıl yaşamını yitiren kanser hastası İsmet Ablak arkadaşımızdan acı da olsa biliyoruz. Benzer bir acıyı daha yaşamak istemiyoruz. Arkadaşımızın biran önce bırakılmasını istiyor. Mehmet Aras’ın daha iyi şartlarda tedavi edilmesi için salıverilmesi gerekiyor. Adalet ve sağlık Bakanlığının, Cumhurbaşkanlığının sorumluluklarını yerine getirmesi, kamuoyunun bu konuda duyarlı kılınması için desteğinizi talep ediyoruz.” (İHD Diyarbakır)
*Erzurum Oltu Cezaevi'nde PKK davasında tutuklu bulunan Sedat Avcı'nın annesi Makbule Avcı, oğlunun uzun zamandır dış ağrısı çekmesine rağmen tedavisi yapılmadığını belirtti. Oğlunun dış ağrısından dolayı kulaklarından iltihap oluştuğu ve duymaktan sıkıntı çektiğini de belirten anne Avcı, VAN TUYAD-DER'e başvuruda bulundu. Avcı, yetkililerden hukuksal destek talebinde bulundu. (10.01.2011/DİHA)
*Cezaevlerinde sağlık sorunları ağırlaşarak devam eden yüzlerce siyasi tutukludan biri olan gırtlak kanseri 56 yaşındaki Fahrettin Yürümez, 3.5 aydır tedavi dahi edilmeden Van F Tipi Cezaevi'nde tutuluyor. Cezaevinde ölüme gün sayan hasta tutuklu Yürümez, 2004 yılında gırtlak kanseri nedeniyle ameliyat olduğunu ve ses tellerinin kesildiğini kaydederek, boğazındaki soluk cihazı sayesinde nefes alıp verebildiğini belirtti. 2005 yılında "Örgüt üyeliği" suçlamasıyla gözaltına alınıp 6 ay cezaevinde kaldığını; ardından dosyasının Yargıtay'a gönderildiğini söyledi. Yürümez, Yargıtay'dan gelen karar üzerine 3.5 ay önce tutuklanarak cezaevine konulduğunu ifade ederek, "Sağlık sorunlarım giderek ağırlaşıyor. Bu sorunlarla bana verilen 6 yıl 3 ay hapis cezasın bitirmem imkansız. Diğer hasta arkadaşlarım gibi maalesef ben de bu hastalığımla zindan koşullarına mahkum edilmiş durumdayım" ifadesinde bulundu.Her hafta cezaevindeki babasını görmeye giden Mesut Yürümez ise, babasının sağlık sorunlarının ilgisizlikten dolayı ağırlaştığını söyleyerek, "Babam nefes almakta dahi zorlanıyor. 6 yıldır bizler ona bakıyorduk. Hijyenik bir yerde olması gerekiyor. Sürekli boğazında akıntı oluyor ve kendisi bunu temizleyemediği için tıkanıyor. Hep biz temizliyorduk. Şimdi cezaevine cımbız ve ayna sokulmadığı için kendisi de yapamıyor" diyerek, her gittiklerinde babasını biraz daha kötü gördüklerini kaydetti.Babasının cezaevinde revire dahi götürülmediğini belirten Yürümez, defalarca cezaevi yetkililerine bildirmelerine rağmen kimsenin gereken hassasiyeti göstermediğini ifade etti. Babasının hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulduğunu savunan Yürümez, "Biz 12 kardeşiz. Babam bizlere bakmak için ilçede taksicilik yapıyordu. Asılsız bir ihbar sonucu alındı ve hasta haliyle cezaevinde tutuluyor" dedi. Duyarlı kesimlere seslenen Yürümez, "Babamın tedavi edilmesi gerekiyor. Cezaevi koşulları onu gün geçtikçe bitiriyor. Ne yapacağımızı bilemiyoruz" şeklinde konuştu. (15.01.2011/DİHA)
*Cezaevlerinde yaşanan hak gasplarına ve kötü muameleye Mardin'in Midyat İlçesi M Tipi Cezaevi'nde bir yenisi daha eklendi. Cezaevinde PKK davasından hükümlü olarak tutulan Cebrail Vural, göz rahatsızlığı nedeni ile götürüldüğü Midyat Devlet Hastanesi Acil Servisi'nde Cezaevi Karakol komutanı tarafından muayene edildi. Yaşandıklarına ilişkin mektup yazan Vural, 11 Eylül 2010 tarihinde gözlerindeki rahatsızlıktan dolayı Hastane'nin Acil Servisi'ne götürüldüğünü, doktoru beklerken sivil giyimli bir şahsın gelip rahatsızlığını sorduğunu belirtiyor. Soran şahsı doktor sanıp şikayetlerini anlattığını yazan Vural, "Daha sonra pratisyen doktor gelip 'gözlerin çapaklanıyor mu?' diye sordu. Ben de evet dedikten sonra ilaç yazıp, beni ring aracına gönderdi" diyor.Vural, bu arada ring aracında bekleyen Yusuf Güven isimli ve aynı rahatsızlıktan hastaneye geldiğini yazdığı arkadaşının, kendisine ilk rahatsızlığını soran kişinin cezaevinin dış güvenliğinden sorumlu Astsubay Başçavuş Mehmet Tınaz olduğunu söylediğini aktardı. Daha sonra Yusuf Güven'in göz polikliniğine götürülüp, muayene edildiğini kaydeden Vural, "Beni hiç bir muayeneden geçirmediler. Mehmet Tınaz adlı astsubay sivil giyimli idi ve ben doktor sandım. Muayeneden geçirilmediğim için bana yazılan reçeteyi almadım. Reçetede pratisyen doktorun imzası vardı. Ancak oda beni muayene etmedi" diye kaydetti. Yaşanan bu olay üzerine Mehmet Tınaz hakkında suç duyurusunda bulunduğunu belirten Vural, Midyat Cumhuriyet Savcısı'nın ifadesini aldığını, ancak sanki Tınaz hakkında değil de acil servis doktoru hakkında şikayetçi olduğunun kayıtlara geçirildiğini kaydetti. Savcılığın daha sonrada şikayeti hakkında takipsizlik kararı verdiğini aktaran Vural, "Astsubay ona iftira ettiğim iddiası ile suç duyurusunda bulunmuş. Astsubay Tınaz'ın şikayeti üzerine hakkımda tazminat davası açıldı ve şu an yargılanıyorum" diye aktarıyor.

Çıkarıldığı duruşmalarda acil servis doktorunun da kendisi hakkında şikayetçi olduğuna dair iddianame düzenlendiğini belirten Vural, "Doktor çıktığı ilk duruşmada şikayetinin olmadığını, hastanede yaşananlar ile ilgili olarak da benim söylediğim şeylerin doğru olduğunu beyan etti. Doktor acil serviste ekipman olmadığını bu nedenle de gözlerime sadece uzaktan bakıp gönderdiğini ifade etti" diye kaydetti. Götürüldüğü duruşmalarda da hasta olmasına rağmen saatlerce pis hücrelerde tutulup, üzerinde psikolojik baskı oluşturulmak istendiğini kaydeden Vural, duruşmalarda yaşananlarla ilgili olarak da şunları aktardı: "Kendimi Türkçe tam olarak ifade edemediğim için duruşmalarda yeterli Kürtçe bilmeyen bir tercüman aracılığıyla ifadelerim alınıyor. Duruşmalara avukatsız katılıyorum. Karakol komutanının şikayetinin değerlendirmeye alınıp, hak mağduru olan benim şikayetimin takipsizlikle sonuçlanması tam bir hukuksuzluktur." (18.01.2011/DİHA)


*Karaciğer yetmezliğinden dolayı İzmir 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi'nde 8 yıldır tedavi gören Ümit Aslan, trafik kazası sonucu yaşamını yitiren 14 yaşındaki Emre Ünal'ın ailesinin çocuklarının organlarını bağışlaması sonucu tekrardan yaşama tutunmaya başlamıştı. Aslan, yapılan organ bağışı sonrası aylık tedaviye gidip gelmesi koşuluyla bulunduğu hastaneden 2010 yılının Mayıs ayında taburcu edildi. Tekrardan yaşama tutunma sevinciyle memleketi Diyarbakır'a geri dönen Aslan, burada 'Örgüt propagandası' yaptığı gerekçesiyle Eylül ayında tutuklanarak, Diyarbakır D Tipi Cezaevi'ne konuldu. Tutuklu bulunduğu cezaevinde tedaviye götürülüp getirilmeyen Aslan, adeta ölüme terk edilmiş durumda. Ağabeyinin yaşadığı duruma ilişkin konuşan Çile Aslan, ağabeyinin hastalığından dolayı tedavi olmak için İzmir'e gitmesi gerektiğini belirterek, cezaevi koşullarının hasta birisi için uygun olmadığını, bundan kaynaklı olarak da ağabeyini kaybetmekten çok korktuğunu söyledi.Ağabey'i Ümit'in cezaevinde tutularak ölüme terk edildiğini belirten Aslan, 8 yıl aradan sonra yaşadıkları sevincin kısa sürdüğünü söyledi. Ağabeyinin neden tutuklandığına anlam veremediğini ifade eden Aslan, "Ağabeyim zaten 8 yıldır karaciğer yetmezliğinden dolayı hep hastane de tedavi görüyordu. Son olarak yapılan organ bağışı sonucu tekrardan yaşama tutunmaya başladı. Mayıs ayında Diyarbakır'a geldi, zaten hastalığı nedeniyle dışarıya fazla çıkamıyordu. Evden dışarı çıkamayan birisini neden tutukladılar, anlamış değilim. Uzun bir aradan sonra tekrardan 'Ümit iyileşti' diye ailece çok sevinmiştik, ama çok kısa sürdü. Şimdi doktor kontrolünde olması gerektiği yerde cezaevinde tutulduğu için her gün ölüm haberini alacağız' diye çok korkuyoruz" dedi. Ağabeyi Ümit'in durumunun gün geçtikçe kötüye gittiğini ifade eden Aslan, ağabeyinin serbest bırakılmasını istedi. Görüşe her gittiklerinde ağabeyinin sağlık durumunun biraz daha kötüye gittiğini gördüklerini belirten Aslan, şunları söyledi: "Ağabeyim yaklaşık 4 aydır tutuklu olduğu için İzmir'e tedaviye gidemiyor. Her ay tedaviye gitmesi gerektiği doktor raporunda olmasına rağmen bunlar neden dikkate alınmıyor bilmiyoruz. Cezaevi normal koşullarda insanın hasta olmasına neden oluyor, düşünün bir de ağır hasta olan biri nasıl kalabilir. Yetkililer acaba bunları görmüyor mu yoksa görmezlikten mi geliyor? Anlamış değilim. Ben buradan yetkililere sesleniyorum ağabeyim göz göre cezaevinde ölüyor. 14 yaşındaki bir çocuğun verdiği canı siz almayın." (25.01.2011/DİHA)
*20.01.2011 tarihinde şubemize başvuran Leyla Şahinli, şu beyanlarda bulundu:

Bingöl Cezaevi’ndeki Babam Ali Şahinli Kalp hastasıdır. Ekim ayında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’nde anjiyo yapıldı. Anjiyo sonrası tetkikler yapılmadı. Şuan sorun yaşıyor. Babamın gırtlak bölgesinde bir kitle mevcut. Bu durumdan kaygılanıyoruz. Araştırma Hastanesinde bu kitlenin sorun olabileceğini söylememize fırsat verilmeden geri götürülünce bu konuda tetkikler ya da muayenesi bile yapılmadı. Babamın sağlığından endişeleniyoruz. Tetkik tedavisinin düzenli yapılmasını talep ediyoruz. Bu konuda kurumunuzdan destek talep ediyoruz.” (İHD Diyarbakır)


*Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde 2,5 yıldır tutuklu bulunan Abdulhakim Bulut, yaşadıkları sorunlara ilişkin gönderdiği mektupta, soğuk aldığı için rahatsızlanarak revire gittiğini ve kendisine verilen ilaçların vücudunda yanma, kızarma, şişme, kaşıntı gibi rahatsızlıklar meydana getirdiği için tekrar revire çıkarıldığını kaydetti. Revirde doktor olmadığı için gardiyanın kendisine alerji iğnesi yaptığını söyleyen Bulut, "Koğuşa geldim ve biraz sonra daha da kötü bir hal aldım. Bu sefer saydığım hastalıklar vücudumun her tarafına yayıldı. Yine aynı akşam saat 02.00'de yine revire çıktım. Bu sefer acilden bir doktor geldi, o da bir iğne yapıp hastaneye sevkimi yazıp pazartesi acil çıkmamı söyledi. Ve o halimle pazartesi gününe kadar bekledim" dedi. Cezaevi müdürüne durumunu izah eden bir dilekçe yazdığını ama birinci müdürün kendisini muhatap almayarak tekrar revire gönderdiğini söyleyen Bulut, "Bu seferki gelen doktor kendisinden önce gelen doktorun sevkimi yazdığı ve ancak birkaç ay sonra beni hastaneye götürebileceklerini söyledi. Acil olduğum halde beni göndermediler" dedi.Mahkemeye götürülürken takılan kelepçeden kaynaklı bileğinde şişme ve kızarma meydana geldiğini kaydeden Bulut, bu durumunu doktorlara defalarca söylemesine rağmen hastaneye gönderilmediğini ya da kelepçe takmamaya yönelik herhangi bir raporun verilmediğini dile getirdi. Hastaneye sevk edilme durumunda en erken 6 ay sonrasında gidebildiklerini, yaklaşık 300-400 hastanın sevk durumunu beklediğini ifade eden Bulut, "Hele benim gibi siyasi tutuklu olanların işi bin kat daha zor oluyor. Ve ne yazık ki bizlerde çaresiz böylece bekliyoruz. Hasta olarak revire çıktığında yine burada herhangi bir muayene odası bulunmamaktadır. Doktorlar hastalara göz kararıyla ilaç yazıp veriyorlar" dedi. (02.02.2011/DİHA)
*07.02.2011 tarihinde şubemize başvuran Hasan Aslan, şu beyanlarda bulundu:Ağabeyim Hüseyin Aslan, 21.12.2010 tarihinde gözaltına alındı ve tutuklandı. Ağabeyime 10.03.2008’de Çorlu Askeri Hastanesi baştabipliğinde askerlik yapamaz diye rapor verdi. O tarihte askerlikten ayrıldı. Hastane teşhis olarak “anti sosyal kişilik bozukluğu” ifadesini kullanmıştır. Ayrıca Diyarbakır devlet hastanesinden 30.07.2002 tarihinde de aldığı raporda da benzer teşhis konulmuştur. Ağabeyimin raporlarda da belirtilen rahatsızlıklarından dolayı cezaevinde yaşaması çok zordur. Ağabeyimin farklı bir yerde tutulması için gereğinin yapılmasını istiyorum. Bu raporlar göz önünde bulundurularak ağabeyimin tutuksuz yargılanmasını istiyorum. Aksi takdirde cezaevinde sağlığının iyice bozulacağından endişe ediyorum. ” (İHD Diyarbakır)
*Van F Tipi Cezaevi'nde 14 yıldır tutuklu bulunan Mustafa Akkuş, Van TUHAD-DER'e gönderdiği mektupta, hastalığından dolayı dayanılmaz acılar çekmesine rağmen hastaneye sevkinin yapılmadığını belirtti. Akkuş, mektubunda, "Ben uzun bir süredir midemden rahatsızım. Dolayısı ile rahatsızlığım artarak devam ediyor. Son 2 yıldır artık dayanılacak gibi değil, en önemlisi de tedavi imkanı yok. Ve verilmiyor. Bir yıl önce ağzımda yaralar oluşmaya başladı. Cezaevi revirine defalarca çıktım. İlaçla tedavi etmeye çalıştılar. Ancak iyileşmeyi bir tarafa bırakın ağzımdaki yaralar giderek yayılmaya devam etti" diye belirtti. Yaşadığı sağlık sıkıntılarını cezaevi doktoruna defalarca anlattığını aktaran Akkuş, mektubunda, "Hastaneye sevk için talepte bulundum. Ancak cezaevine gelen doktor, 'Yok bir şey olmaz. İlaçlarını değiştiririz' dedi. Bir yıldır ilaçlarla idare ediyorum. Dolayısı ile teşhisi yapılmamış bir hastalığı rastgele ilaçlarla tedavi ediyor" diye ifade etti. Mektubunda, ağzında çıkan yaralar nedeni ile gıda alamadığını, giderek zayıfladığını, ağrılar yüzünden geceleri uyuyamadığını belirten Akkuş, "Ağzımdaki yarların sebep olduğu ağrı, kulaklarıma, beynime ve yüzüme vuruyor. Bu da beni oldukça zorluyor" dedi. Mektubunda en son 18 Ocak tarihinde cezaevi revirine çıktığını ve hastaneye sevk istediğini belirten Akkuş, doktorun ve cezaevinde A Takımı diye tabir edilen personelin kendisine, "Bir şey olmaz. Bu daha ciddi bir durum değil. Hastaneye göndersek de bir şey çıkmaz" dediğini aktardı. Akkuş, mektubunda, "Bu tutum ve yaklaşımlardan şunu anlıyorum: Hastalığım geçiştirilerek iyice ilerlesin ve tedavisi mümkün olmayan bir aşamaya getirmek istiyorlar" diye kaydetti. Mektubunda, kendisi ile aynı sorunu yaşayan Mustafa Özer'in de tedavi edilmediğini belirten Akkuş, tedavileri için halka, sivil toplum örgütlerine, demokrasi güçlerine, insan hakları kuruluşlarına duyarlılık çağrısında bulundu. (08.02.2011/DİHA)
*15.02.2011 tarihinde şubemize Diyarbakır D Tipi Cezaevinden başvuran Hasan Arslan, şu beyanlarda bulundu: Benim kimlik yaşım 1938 doğumlu olmama rağmen gerçek yaşım 1936 Şırnak İdil nüfusuna kayıtlıyım. 03.03.1992 tarihinde yakalandım. 125. maddeden hüküm giydim. Müebbet cezası aldım. 19 yıldır cezaevindeyim. İlerleyen yaşımdan dolayı ciddi sağlık problemlerim var ve tedavi olamıyorum. Tespit edilen kronik astım, mide rahatsızlığı, katarakt bu hastalığımdan dolayı bu ay bir gözümü ameliyat ettim. Diğer gözümden de ameliyat olmam gerekiyor. Ben başında da söylediğim yaşımın tespitinin yaptırılarak 75 yaşını geçtiğimi ve ciddi sağlık sorunlarımızdan dolayı cezaevinden tahliye edilebilmem için sizlerden hukuki yardım talep ediyorum. ” (İHD Diyarbakır)
*Diyarbakır'ın Kulp İlçesi'nde 1993 yılında yaşanan bir çatışmada diz kapağından aldığı kurşunlar nedeniyle yaralı olarak yakalanan PKK'li Ramazan Demir' 18 yıldır tutuklu bulunduğu Malatya E Tipi Cezaevi'nde tedavi edilmediği ailesi tarafından belirtildi. Tedavi edilmediği için sakat kalan oğlu Demir'in, 18 yıldır cezaevinde acılar içinde yaşadığını ve artık yaşadığı acılara dayanamadığını belirten anne Seniha Demir, "Benim üzülmemem için oğlum hiçbir zaman bacağındaki ağrıdığını söylemezdi. Ama son aylarda bacağının acısına dayanamadığı için çok ağrıları olduğunu söylüyor. Defalarca tedavi görmek istediği halde, tedavi edilmiyor. Oğlumun tedavi görmesini istiyorum" diye, yetkililere seslendi.
Oğlunun tedavi için defalarca cezaevi revirine ve hastanelere götürüldüğü, fakat doktorlar tarafından bilinçli bir şekilde tedavi edilmediğini iddia eden anne Demir, "18 yıl önce yaralı olarak tutuklanan oğlum bilinçli bir şekilde tedavi edilmedi ve bu yüzden sakat kaldı. Tedavi edilmediği için bacağında bulunan kemik parçaları dışarı çıkmış ve iltihaplanmış, el insaf. Tedavisine engel olmayın" dedi. Oğlunun cezaevinde 18 yıl boyunca büyük acılar çektiğini belirten anne Demir, oğlunun ölüme terk edildiğini belirterek, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyledi. (17.02.2011/DİHA)
Yüklə 1,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin