2011 yili cezaevi raporu iÇİndekiler


*23.02.2011 tarihinde şubemize başvuran Halil Kara, şu beyanlarda bulundu



Yüklə 1,06 Mb.
səhifə5/16
tarix17.11.2018
ölçüsü1,06 Mb.
#83141
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16

*23.02.2011 tarihinde şubemize başvuran Halil Kara, şu beyanlarda bulundu: “Benim oğlum Mehmet Şerif Kara, 7 yıl önce birini yaraladığı için 2,5 yıl cezaevinde kaldı. Ondan sonra herhangi bir suç işleyip işlemediğini bilmiyorum. Oğlum cezaevine girmeden önce görmeyle ilgili problemler yaşıyordu. Ancak ameliyat olduktan sonra daha iyi görmeye başladı. Cezaevinden çıktıktan sonra görme problemleri daha çok arttı. Şimdi iki gözünden de %88 oranında görme özrü vardır. Yaklaşık bir hafta önce Şehitlik Polis Karakolundan arayarak oğlumun karakola gitmesini istediler. Ancak oğlum görme problemi yaşadığı için gitmedi. Daha sonra polisler oğlumu aldılar. Oğlum şimdi Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde kalıyor. Ne gerekçeyle alındığını ve cezaevine konulduğunu bilmiyorum. Oğlumun beyanlarına göre mahkemeye çıkarılmadan cezaevine konulmuş. Oğlum görme engelli olduğu için cezaevinde kalamaz. Tek başına ihtiyaçlarını karşılayamaz. Bu konuda bana yardımcı olmanızı istiyorum. ” (İHD Diyarbakır)
*Adli Tıp Kurumu'nun "sürekli tedavi altında tutulması gerekir" dediği kanser hastası Mehmet Aras, hastanede tedavisi yapılmadan "yapılacak bir şey yok denilerek" cezaevine gönderildi. Boğazındaki ur nedeniyle beslenemeyen Mehmet Aras'ın "sürekli tedavi altında tutulması" gerektiği yönünde Adli Tıp Kurumu'nun verdiği rapora rağmen tedavisi yapılmadan cezaevine gönderildi. Erzurum H Tipi Cezaevi'nde kalan Mehmet Aras'ın durumunun kötüleşmesi nedeni ile bir ay önce Adli Tıp Kurumu'na "sürekli tedavi altında tutulması" gerektiği yönünde görüş bildirmesine rağmen bir ay önce Erzurum Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi altına alınan Mehmet Aras, hastanede "kendisine yapılacak bir şey yok" denilerek Erzurum H Tipi Cezaevi'ne gönderildi. Aras'ın ölüme terk edildiğini ifade eden avukatı Şaziye Aras, Adli Tıp Kurumu'na gidilen ilk raporlar doğrultusunda Mehmet Aras'ın tedavi altında tutulması yönünde rapor gönderdiğini belirtti. Hastanede yapılacak tedavisinin ardından Aras'ın duruma ilişkin hastanenin ikinci raporları gönderilmesi yönünde karar vereceğini belirten Adli Tıp Kurumu'nun rapor gönderilmediğini ifade eden Önder, yaklaşık bir aydır Aras'ın hastanede tutulduğunu ancak hastanede tedavisinin yapılmadığını söyledi. Hastanede kaldığı süre içinde boğazında çıkan urun yayıldığını ve Aras'ın ancak serum ile beslendiğini aktaran Önder, tedavisi yapılmadan ve Adli Tıp'ın Aras'ın durumu hakkında hastane raporlarını beklemesine rağmen Adli Tıpa hiç bir rapor gönderilmediğini söyledi. Olayın sorumlusu olarak Erzurum Cumhuriyet Savcılığı'nı gören Önder tüm çabalarına rağmen raporların Adli Tıp'a gönderilmediğini söyledi.Önder, hastanenin "Yapılacak bir şey yok" diyerek Aras'ı cezaevine göndermesinin akla mantığa sığmadığını belirtti. Aras'ın sağlığı cezaevi koşullarını kaldıracak durumda olmadığını aktaran Önder, Adli Tıp Kurumu'na yazı yazacağını belirtti. Önder, "Mehmet Aras'ın hastane de tedavi görmesi için adli tıp raporu bulunmaktadır. Ancak Erzurum Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavisini yapmayıp tekrardan cezaevine gönderdi. Müvekkillimin başına bir şey gelmesi durumunda bunun sorumlusu savcılık ve hastane yetkilileridir" dedi. (28.02.2011/DİHA)
*29.02.2011 tarihinde şubemize Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi’nden başvuran Abdulhalik Orak, şu beyanlarda bulundu: “Ben şu an Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmaktayım. Daha önce Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyordum. Sağlık sorunlarım her ne kadar eskiye dayansa da, cezaevi süreciyle birlikte sağlık sorunlarım katmerleşmiştir. Aldığım ceza 35 yıldır. Yaklaşık 4 yıldır cezaevindeyim. Diyarbakır cezaevinde bulunduğum süreçte koşulların beraberinde getirdiği avantajlar oluyordu. Ancak Oltu T Tipi Kapalı Cezaevine geldiğimden beri (1,5 yıl) sağlık sorunlarım tekrar baş göstermiştir. Burada doğru düzgün tedavi koşulları yok. Sürekli ilaçlarla geçiştirme, erteleme yaklaşımı var. Her seferinde derdimizi hastalıklarımızı anlattığımızda bize bir sürü ilaç yazıyorlar. Verilen ilaçların da sadece geçici bir faydası oluyor. Doktor raporu ile sabitlenmiş hastalıklarım olduğu gibi, doktorlar tarafından daha teşhisi konulmamış hastalıklarım da vardır. Soğuk ve dumanlı ortamlarda bulunmama durumu var. Doktorlar tarafından tanı konulmamış hastalıklarım; nefes darlığı (uykuda çok zorlanıyorum), astım rahatsızlığı, akciğer rahatsızlığı, ülserden dolayı midemde oluşan yaralar, iltihaplaşma var. Dilime ve boğazıma sirayet etmiş durumda. Burnumda fazla et var. Şiddetli baş ağrısı ve burun akıntısı. Bağırsak rahatsızlığımla birlikte sürekli bir kabızlık sorunum var. Vücudumda da sürekli bir titreme oluyor. Sol tarafımda ağrı var. Elimve ayağımda kaşındı oluyor. Son dönemde sürekli mide krizleri geçiriyorum. Bu belirttiklerim sürekli bende olan hastalıklardır. Çok zorlanıyorum. Ne kadar derdimi doktorlara anlatsam da tedavi göremiyorum. Son dönemde bana bazı ilaçların isimlerini getirdiler. İlaçları kullanmam gerektiği söylendi. Fakat bugüne kadar ismi geçen ilaçların hiçbirini kullanmamışım. Yani ilaçlarımdan farklı ilaçlar yazmışlar bana. Son derece yaşanana bir ihmal ve istismar durumu var. Bu ilaçların isimleri muaf ilaçlar bölümü olarak raporumda yer alıyor. Bu ilaçların bana 2010 yılının başlarında yazıldığı ancak yeni getirildiğini belirtmek isterim. Ben şu an raporumu da size gönderiyorum. İnanmanızı isterim, raporumda geçen hastalıkların on katı hastalığı barındırıyorum. Mide krizlerim sürekli hal almış durumda. Her defasında ölümün soğuk yüzüne dokunup yaşama tekrar dönüyorum. Sitemin biz siyasi tutuklulara karşı nasıl bir yaklaşım içinde olduğunu ilgili kamuoyu çok iyi bilmektedir. Bize dayatılan aleni bir şekilde ‘ölün’ dür. Ne hiçbir zaman gerçekçi bir rapor veriyorlar, ne de insani bir muameleye tabi tutuyorlar. Hastalıklarım olabildiğince ciddi ve tehlikelidir. Her kriz artık ölümün kapısını biraz daha aralamam oluyor. Böyle devam ederse çok uzun direnebileceğimi tahmin etmiyorum. Sizin de yapabileceğiniz fazla bir şey olabileceğini tahmin etmiyorum. İlgilenmeniz bizin yeterlidir. Her şeye rağmen yaşam pozitif bakan umutlu olan biriyim. Özgürlüğün adında saklı coşkusuyla hepinizi selamlıyorum.” (İHD Diyarbakır)

*03.03.2011 tarihinde Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nden şubemize başvuran Herdem Kızılkaya, şu beyanlarda bulundu: “1-Sohbet hakkımızı hiçbir şekilde kullanamıyoruz. Gerekçe olarak odada 10 kişiden fazla olmamız gösteriliyor. Biz karşı çıkınca güvenlik gerekçesi ile bu hakkımızı kullandırmayacaklarını belirttiler.

2–8 kişi kapasiteli odada 20 kişi kalıyoruz. Adli suçluların kaldığı 24 kişi kapasiteli bir oda var. 14 kişi kalıyor. Bu odayı istedik, değişimi ancak verilmedi. Bu oda dışında kullanılmayan odalar var. Bunları da bizim için ayarlamadılar. Bu konuda ki taleplerimize bu cezaevinin adli suçlulara göre dizayn edildiğini söylediler. Birinci müdür ile görüştüğümüzde bu cezaevinde siyasileri istemediğini ancak bizim gönderme yetkimiz olmadığını, .istersem size oda açarım. Ancak açmayacağım, buradan gitmenizi istiyorum dedi.

3-Sohbet ve hobi hakkımız ile ilgili müdür ile görüşlüğümüz de genelgeye rağmen sohbet hakkımızı kullandırtmayacağını, bu konu da yetki bende benim dışımda kimse size bu konuda yardım edemez. Nereye şikâyet ederseniz edin siz haksız çıkarsınız dedi.



4–8 Mart için müdürle konuşmaya gittik. Bütün cezaevlerinde bu güne özel etkinlikler yapıldığını önceki cezaevlerinde yetkililerle beraber kutladığımızı söyledik. Ancak müdür 8 Mart’ın kendisi için hiçbir anlamı olmadığını bir araya getirmeyeceğini söyledi. Bütün hukuki yolları deneyeceğimizi söylediğimizde savcılığın kendi ifadesini aldığını ve kendi lehine karar çıktığını söyledi.

5-Daha öncede Adalet Bakanlığına yaptığımız başvuru sonucunda gelen cevaplarda bakanlık cezaevine müfettiş gönderdiğini, idare ile müfettişlerin görüştüğünü ve ciddi sorunların tespit edilmediğini belirtmişler. Gelen müfettişler bizlerle görüşmedi cevapta kendi sorunlarınızı diyalog yolu ile halletmemiz gerektiğini belirtmiş.

6-Yaşadığımız sağlık sorunlarında da çok acil bir durum olmadığında hastaneye sevk edilmiyoruz. Ölüm döşeğine düşmeden neredeyse hastaneye sevk edilmiyoruz.

Şimdiye kadar sorunları boş yere basına yansıtmak istemiyorduk. Ancak arkadaşlarımız ile isyan noktasına geldik. Yerin dar olması, spor şansı olmadığından yaşam alanımız yok. Bu sorunlar ile ilgili cezaevi idaresi ile diyalog kuramıyoruz. Yaşadığımız tüm sorunlarda ve şikâyetlerimizde sorunların çözümünde en büyük engel birinci müdür Celalettin Gonca’dır. Savcı da karar verirken müfettişte sadece müdür ile görüşüyor. Müdür bizimle görüştüğünde özellikle biz siyasi tutuklulara karşı ayrı bir nefret bir öfke içeren tavırlarda bulunuyor. Özellikle birinci, müdür bizi isyana teşvik etmeye çalışır niteliktedir. Tüm başvurularımız bakanlık ve savcılıkça sürekli ret edildiğinden daha rahat hareket etmekte son görüşmemizde Celalettin Gonca’ya siz kendinizi Esat Oktay’ın yerine koyuyorsunuz. Her şey de kendinizi yetkili görüyorsunuz dedim. İHD den hukuki destek talep ediyoruz.” (İHD Diyarbakır)
*05.03.2011 tarihinde şubemize başvuran Gülsüm Var, şu beyanlarda bulundu:Kardeşim Mehmet Demir, 19 yıldır cezaevinde kalıyor. Cezaevinin sağlıksız yaşam koşullarından sağlığı bozuldu. Hasta yatıyor. İleri derecede bel fıtığı var. Zaman zaman doktor muayenesi yapılsa da gerekli tedavi yapılmadı. Dün yani, 04.03.2011 tarihinde D.Ü Tıp Fakültesine sevki yapılmış. Ama hastanede boş yatak yok denilip tekrar hapishaneye gönderilmiş. Kardeşimin sağlığından endişe ediyorum. Gerekli tedavinin yapılmasını istiyorum. Bu konuda sizden yardım talep ediyorum. (İHD Diyarbakır)
*10.03.2011 tarihinde şubemize başvuran Şirin Abi, şu beyanlarda bulundu:Eşim Ferzende Abi, 13 yıl cezaevinde kaldı. Tahliye oldu. KCK operasyonunda 2010 yılın başında tekrar tutuklandı. Eşim 2 defa mide kanaması geçirmiş. Şu an cezaevinde rahatsızlığı ciddiyetini korumaktadır. Sağlık sorunundan dolayı kendisini acilen kalmış olduğu Muş Cezaevinden Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi’ne kaldırmışlar. Sağlığından endişe etmekteyim. Bir an önce tahliye edilmesini istiyorum. Çünkü tedavisinin daha rahat yapılmasını istiyorum. Bu konuda bana yardımcı olmanızı istiyorum.” (İHD Diyarbakır)
*17.03.2011 tarihinde şubemize başvuran Mehmet Ürüç, şu beyanlarda bulundu:Benim babam Selim Ürüç, yaklaşık 3 yıl önce korucu olduğu dönemde devletin kendisine verdiği silahtan dolayı, silah bulundurmaktan dolayı ceza aldı. Ve şuan Cizre K Tipi Kapalı Cezaevindedir. Babam çok rahatsızdır. Babam şuan 78 yaşında ve bel fıtığı dâhil birçok rahatsızlığı kendisinde baş göstermiştir. Hastalığı nedeni ile dün ambulansla Dicle Üniversitesine getirdiler. Oradan da Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevine gönderildi. Rahatsızlığı nedeni ile cezaevinde kendisine bakacak durumda değildir. Babamın cezaevinden çıkarılması konusunda bize yardımcı olmanızı talep ediyorum.(İHD Diyarbakır)
*Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan ve hastaneye kaldırılan kanser hastası Mehmet Aras, Adli Tıp Kurumu'ndan cezaevinde kalamayacağına dair raporu gelmesine rağmen hala tahliye edilmedi. Aylardır hastane, savcılık ve Adli Tıp Kurumu arasındaki prosedürden dolayı tahliye edilmeyen Aras'ın avukatı Şaziye Önder, müvekkilinin durumunun çok kötü olduğunu, vücudunun işlevlerini tamamen yitirdiğini belirterek, söz konusu raporun Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı'nın elinde keyfi olarak tutulduğunu dile getirdi. Önder, Başsavcının raporu Cumhurbaşkanlığı'na göndermek zorunda olduğunu, ancak keyfi davrandığı için Aras'ın tahliye edilemediğini vurgulayan Önder, "Müvekkilim Mehmet Aras aylardır prosedürden dolayı serbest bırakılmıyor. Pazartesi günü ameliyata alınacaktır. Bugün raporları geldi. Defalarca savcı ile görüşmek istedim ama her seferinde sudan bahaneler ile görüştürmediler. Müvekkilim her geçen gün ölüme daha çok yaklaşıyor. Tüm kesimlerin bu konuya duyarlı olması gerekiyor. Müvekkilim derhal serbest bırakılmalıdır" dedi. (17.03.2011/DİHA)
*Muş E Tipi Kapalı Cezaevi'nden Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan MEYA-DER Van Şubesi eski Başkanı Ferzende Abi'nin hastaneden Diyarbakır D Tipi Cezaevi'ne gönderildiği öğrenildi. Abi'nin sağlık durumunda bir iyileşme olmadığı halde cezaevine götürüldüğü belirtildi. (18.03.2011/DİHA)
*18.03.2011 tarihinde şubemize başvuran Musa Sanmaz, şu beyanlarda bulundu: Oğlum Serkan Sanmaz, 12 Mart 2011 Cumartesi Ofis semtinde çarşıda amcası oğlu Azad Sanmaz’la gezerken sivil polisler tarafından gözaltına alınarak Emniyet Müdürlüğüne götürüyorlar. Çevik Kuvvette Kürt Siyasetçilerin yargılandığı tarihlerde yapılan yürüyüş, miting ve çıkan kargo sayının çekildiği film izletilerek, çekimdeki bir kişinin kendisi olup olmadığı kendisine soruluyor. Oğlum da çekilen görüntüler de kendisine gösterilen kişinin kendisi olmadığını, yürüyüş, miting ve gösterilerle bir ilgisinin olmadığını söylüyor. Oğlumun bu ifadesinden sonra 12 Mart 2011 Cumartesi akşamı saat 7-8 gibi bıraktılar. 14 Mart 2011 Pazartesi günü oğlum Ofiste gezerken gene sivil polisler tarafından gözaltına alındı. 15 Mart Salı günü mahkemeye çıkarılarak tutuklandı. Oğlumun herhangi bir suçu yok. Görüntülerde gösterilen kişi oğlum değil. Oğlum hasta Hepatit B Aktif hastalığına sahiptir. Hastalığı gereği kapalı yerde bulunmaması gerekir. Düzenli ilaçlarını kullanması gerekir. Perhizine dikkat etmesi gerekir. Bu konuda bana yardımcı olmanızı istiyorum.(İHD Diyarbakır)
*23.03.2011 tarihinde şubemize başvuran Aziz Bayın, şu beyanlarda bulundu:Ben 15.03.2011 Yeni hal Semtinde çalışırken görevli memurlar tarafından savcılığın kararıyla Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine Klinik-1’e götürüldüm. Orada mahkûmlar koğuşunda 1 hafta kaldım. Ben oraya gittiğim gün polisler oradaki görevli doktorlara “bir terörist daha aldık” dediler. Onlarda gerek doktor gerekse de oradaki personeller bana hakaret ettiler. 30–36 yaşlarında zayıf sarı saçlı bir doktora yönlendirdiler. Bu doktor oradaki personellere bu PKK’lıdır diyerek beni aşağılıyorlardı. Oradaki personeller de bana tuvalet ve banyo temizliği yaptırıyorlardı. Ben o personellerden şikâyetçiyim. Burada bulunan hemşire bana başka ilaçlar vermeye çalışıyorlardı. O sırada doktor bana ilaç vermişti. Başka ilaç kullanma dediği halde hemşireler bana ilaç vermeye çalıştılar. Bu bana yapılanlara daha fazla dayanamayıp koğuşta kavga çıkardım. Bunun üzerine beni heyete sevk ettiler. Beni daha sonra taburcu ettiler. Bu kişilerden şikâyetçiyim. Bu konuda bana yardımcı olmanızı istiyorum.” (İHD Diyarbakır)
*23.03.2011 tarihinde şubemize başvuran Latif Bodur, şu beyanlarda bulundu:Ben 18 yıldır cezaevindeyim. 13 yıldır da Midyat cezaevindeyim. Siyasi suçtan hüküm giydim. Müebbet hapis cezam onaylanmıştır. 4 yıldır karaciğerimin yarısı bozulmuştur. Karaciğer kanseri teşhisi konulmuştur. Rahatsızlandığım zaman beni hastaneye götürüp hemen geri getiriyorlar. Zaten yolda daha çok rahatsızlanıyorum. Bir yıl önce Diyarbakır’da uzman bir doktor bana diyet yazdı. Yaklaşık 10 gündür diyetine uyulmuyor. Artık yemek yiyemiyorum. Çok zayıfladım. 6 ayda 13 kilo kaybettim. Akşamları yürüyemiyorum. Nefes almakta zorlanıyorum. Uykuda rahatsızlanıp uyanıyorum. Vücudumda çok şiddetli ağrılar oluyor. Hastalığım sebebi ile psikolojim de bozuldu. Hastalığımın tedavi edilmesi amacı ile ağır gelen ve beni ölüme götüren cezaevi koşullarından biran önce kurtulmak istiyorum. Ayrıca vücudumda sürekli titreme oluyor. Bu konuda sizden hukuki yardım talebinde bulunuyorum.(İHD Diyarbakır)
*23.03.2011 tarihinde şubemize başvuran Hezni Haykır, şu beyanlarda bulundu:Ben 3 yıldır cezaevindeyim. 1 yıl 4 aydır Midyat cezaevindeyim. Siyasi sebeplerle hüküm giydim. 6 yıl ve hatırlamadığım 4 ay olması gerekir. Ceza aldım. Kalp rahatsızlığım ve nefes darlığım vardır. Ayrıca bilmediğim yerden sürekli sesler duymaktayım. Psikolojim çok bozuldu. 1 yıl ve 4 şu anda cezam kaldı. Her tarafımdan insan sesleri geliyor. Sürekli seni ve aileni öldürürüm şeklinde sesler gelmektedir. Bazen gece uykumdan bu sesler yüzünden uyanıyorum. Psikolojim çok bozuldu. Şu an da 70 yaşındayım ve bu sebeplerle tedavi edilmem gerekmektedir. Tedavim içinde cezaevinden çıkmak istiyorum. Duyduğum seslerin sahibini görmüyorum. Bazen iki kişinin sesini duyuyorum. Namaz kıldığımda bana sürekli küfür ediyorlar. (İHD Diyarbakır)
*Doğubayazıt Tutuklu ve Hükümlü Aileleri ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAYD-DER), Ağrı M Tipi Kapalı Cezaevi'ndeki tutukluların yaşadığı sorunlara ilişkin hazırladığı raporu açıkladı. Avukatları aracılığı ile tutuklu ve hükümlülerle yapılan görüşmeler sonucunda hazırlanan raporda, cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluk ile tutuklu ve hükümlülerin yaşadığı sağlık sorunlarına dikkat çekildi. 15 Şubat'ta 2011'de Diyadin'de eylemelere katıldığı gerekçesi ile tutuklanan Ömer Polat'ın hastalığına dikkat çekilen raporda, Polat'ın kalp rahatsızlığı bulunduğu, ilaçlarının gecikmeli verildiği için durumunun endişe verici olduğuna yer verildi. Raporda, bir cismin patlaması sonucu iki elini kaybeden Ergin Aktaş'ın yaşadığı sağlık sorunları da yer ayrıldı. Aktaş'ın haftada bir kere kontrollerinin yapılması için hastaneye sevkinin yapılması gerekirken, sevkinin yapılmadığına dikkat çekilen raporda, Aktaş'ın kulak zarlarının patlayıcıdan dolayı zarar gördüğü ve cezaevi doktoru tarafından hastaneye sevkinin yapılmasına rağmen "personel bulunmadığı" gerekçesiyle hastaneye götürülmediği vurgulandı. (27.03.2011/DİHA)
*30.03.2011 tarihinde şubemize başvuran Fevziye Kolakan, şu beyanlarda bulundu:Benim oğlum Ahmet Kolakan, 17 yıldır cezaevindedir. Oğlum çeşitli cezaevlerinde kaldı. Yaklaşık 3–4 yıldır Diyarbakır D Tipi Kapalı cezaevindedir. Oğlumun kalp rahatsızlığı bulunmaktadır. Ayrıca oğlumun mide rahatsızlığı da vardır. Durumu çok kötüye gidiyor. Ben oğlumun tedavi görmesini istiyorum bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.(İHD Diyarbakır)
*02.04.2011 tarihinde şubemize başvuran Berkin Demir şu beyanlarda bulundu: “Eşim Mehmet Demir, yaklaşık 19 yıldır hükümlü olarak cezaevinde bulunmaktadır. Eşim cezaevinde ciddi sağlık sorunları yaşamaktadır. Bel fıtığı, boyun fıtığı, mide ülseri gibi rahatsızlıklarının yanında gözlerindeki bozukluklar nedeniyle de iki kez ameliyat olmuştur. Ayaklarının altında daha önce görmüş olduğu işkenceden dolayı nasırlar oluşmuş ve bu nedenle de ameliyat olmuştur. Eşim ameliyat gerekçesiyle Batman Cezaevinden Dicle Üniversitesi Araştırma Hastanesine getirildi. Ancak hastanede yer olmadığı gerekçesiyle ameliyatı ertelenerek Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevine gönderildi. Eşim bütün bu sağlık sorunları nedeniyle cezaevinde yaşaması gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Bu nedenle eşimin biran önce tedavisinin sağlanması, şayet cezaevi koşullarında sağlanamıyorsa tahliye edilmesini talep ediyorum. ”( İHD Diyarbakır)
*Yaşanan hak ihlalleri haberleri ile sık sık gündeme gelen Bitlis E Tipi Kapalı Cezaevi, bu sefer "psikolojik sorun" tespiti ile gündeme geldi. Cezaevinde kalan kardeşi Cihan Öner'i ziyarette giden Vecdin Öner, kardeşinin kendisine cezaevindeki tutukluların tedavisine yönelik aktardıklarını anlattı. Öner, kardeşinin kendisine, mide, baş ağrısı, kalp ve diğer rahatsızlıklarından dolayı revire çıkan bütün kadın tutuklulara cezaevi doktorunun, "psikolojik sorunların var" diyerek, anti-deprasan ilaç "tedavisi" uyguladığını anlattığını kaydetti.
Vecdi Öner, kardeşinin iki defa göz ve yüzündeki tahrişlerden dolayı revire çıktığını kendisine aktardığını ve cezaevi doktorunun kendisine reçeteyle ilaç yazmasına rağmen, idarenin bu ilaçları almadığını söylediğini belirtti. İlaçları dışardan kendilerinin aldığını ifade eden Öner, doktorun reçetede yazdıkları ilaçları alıp, cezaevine gönderdiklerini; ancak cezaevi yönetiminin "reçetede yok" diyerek ilaçları kabul etmediğini ifade etti. Öner, aynı ilaçlarını İHD Bitlis Şube Başkanı Hasan Ceylan aracılığıyla götürüldüğünde de cezaevinin ilaçları almadığı söyledi.Hasan Ceylan da, tutuklu Öner'e ilaçların alınmasının ardından Öner'in ailesini telefonla aradığı esnada ilaç istediğini ve ailesinin de ilaçları alıp İHD Bitlis Şubesi aracılığıyla verilmesi için talepte bulunduğunu söyledi. Ceylan, ilaçları cezaevine kendisinin bizzat götürdüğünü ama cezaevi idaresinin kendilerine, "Reçeteye yazılmamış olan ilaçları alamayız " diyerek, ilaçları almadığını söyledi. Cihan Öner'in ayağına saplanan şarapnel parçası ile geçen sene tutuklandığını ve 42 gün boyunca tedavi edilmediğini de hatırlatan Ceylan, Öner'in ayağında çıkarılan şarapnel parçasında kimyasal maddeler olabileceği, ileride farklı hastalıklara yol açabilecekleri endişesiyle laboratuarda incelenip sonuçları hakkında kendilerin bilgilendirilmesini talep ettiklerini; fakat kimsenin kendilerine konu hakkında herhangi bir bilgi vermediğini söyledi. Cezaevinde buna benzer birçok sorunun yaşandığının altını çizen Ceylan, ailelerin tutuklular için götürdükleri elbiselerin de idare tarafından "eskidir", "yıkanmış", "rengi değişiktir" denilerek cezaevine alınmadığını söyledi. Tutukluların her ihtiyaçlarının cezaevi kantini üzerinden temin edilmeye çalışılarak, kantinin adeta bir ticarethane gibi kullanıldığını söyleyen Ceylan, konu hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti. (07.04.2011/DİHA) 
*Midyat M Tipi Kapalı Cezaevi'nde 18 yıldır tutuklu bulunan PKK'li Ramazan Özalp'ın beyin felci geçirdiği kaydedildi. Özalp'ın ağabeyi Sedik Özalp, Özalp'ın 2 gün önce cezaevinde beyin felci geçirdiğini ve İdil Devlet Hastanesi'ne kaldırıldığını, ancak kısa bir tedavini ardından tekrar cezaevine götürüldüğünü belirtti. Özalp, "Doktorlar bana kardeşimin beyin felci geçirdiğini söyledi. Hiçbir tedavi yapılmadı ve hastanede tutulmadı. Yetkililerden yardım bekliyorum. Cumhurbaşkanından, Başbakandan ve insan hakları savunucularından rica ediyorum, kardeşim beyin felci geçirmiş ve cezaevinde tutuluyor. Hayati tehlikesi devam ediyor. Derhal bir çaresine baksınlar. Kardeşimin acil tedaviye ihtiyacı var" dedi (09.04.2011/DİHA) 
*15.04.2011 tarihinde şubemize başvuran Aysel Çerçel Yalçin, şu beyanlarda bulundu:Kardeşim Yılmaz Çerçel, 1993 yılında yargılandığı bir suçtan dolayı 30 yıl ceza aldı. Kardeşim cezaevindeyken ciddi sağlık sorunları yaşamaya başladı. Kendisine şizofren hastalığı tanısı konuldu. Dışarıda tedavi görmesi uygundur şeklinde rapor verildi. Bu rapor üzerine 2004 yılında tahliye oldu. Dışarıda tedavisini sağladık. Ancak 2006 yılında yeni infaz yasası çıkınca kardeşim tekrar cezaevine alındı. Cezaevine alındığında hastalığı devam ettiği için Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine yatırıldı. Yaklaşık 4 yıldır bu hastanede tutuklu olarak kalmaktadır. Daha önce hastanede servise çıkarılabiliyordu. Ancak şuan da adli suçluların yanında ve hiç dışarı çıkamıyor. Kardeşimin sağlık durumu gittikçe kötüye gitmekte olup bu koşullarda tedavisinin sağlanması imkânsızdır. Bu nedenle kardeşimin sağlık sorunlarıyla birebir ilgilenmeniz ve tedavisinin sağlanabilmesi için ivedi olarak tahliye edilmesini talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır)
*Cezaevlerinde tedavi edilmeyi bekleyen fakat devletin bürokratik uygulamalarına maruz kalan hasta tutuklulardan biri de Dersim doğumlu 77 yaşındaki Ali Çelik. Malatya'da ikamet eden Çelik, 2007 yılında düzenlenen operasyonda "örgüt üyesi" olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Malatya Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlatılan yargılamada Çelik, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Çelik'e daha sonra devam eden yargılamada, "Örgüt üyeliği"nden 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. 2 ay önce tedavi için gittiği Malatya Turgut Özal Hastanesi'nde 6 yıl 3 ay hapis cezası aldığını öğrendi. Hastanede kendisine prostat kanseri teşhisi konmasına rağmen Çelik, polisler tarafından yaka paça Malatya F Tipi Cezaevi'ne konuldu. Çelik'e doktorlar tarafından yüzde 92 oranında vücut fonksiyonlarının kaybı olduğu yönünde rapor verilmesine rağmen tedavisi için uygun şartlar sağlanmıyor. Hastane koşullarında ışın tedavisi görmesi gereken 77 yaşındaki Çelik, için endişelenen oğlu Haydar Çelik, babasının hastane koşullarında ışın tedavisi görebileceği başka bir cezaevine nakledilmesi için Malatya Cumhuriyet Savcılığı'na başvuruda bulunduklarını ifade ederek, Malatya Savcılığı'nın emri ile babasının kontrollerinin daha sağlıklı olması için Kayseri'deki F Tipi Cezaevi'ne nakledilmesine karar verdiğini söyledi. Oğul Çelik, bir süre orada kalan babasının tedavi olmayı beklerken, hiçbir tedavi görmeden tekrardan Malatya F Tipi Cezaevi'ne gönderildiğini söyledi. Babasının son günlerini sağlıklı koşullarda ve evinde geçirebilmesini talep eden Haydar Çelik, bu talebini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e iletebilmek için Malatya'dan Ankara'ya gitti. Çelik, ne Cumhurbaşkanı ile görüşebildi ne de Cumhurbaşkanı'nın özel kalem sekreterine bıraktığı dilekçesine yanıt alabildi. Cumhurbaşkanı'nın korumalarına "Acilen görüşmemiz gerek hastamız var" diye talepte bulanan Çelik, korumaların kendisini darp ederek, gözaltına aldığını ifade etti. Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüğünü belirten Çelik, babasının sağlık durumdan endişe duyduklarını ifade etti. Çelik, Malatya İHD Şubesi'ne hukuki destek almak için başvuru yaptıklarını ifade etti. Çelik, babasının bir an önce ışın tedavisi altına alınması ve tedaviden sonra da sağlıklı koşullarda bakılması gerektiğini ifade ederek yetkililere, "Babam için bir şeyler yapın. Babam 77 yaşında ve son günlerini hapishane koşullarında geçiriyor. Doktorlar sağlık durumundan umutlu değiller. Dilekçelerimize yanıt verin. Ve bir an önce serbest bırakın" diye çağrıda bulundu. (28.04.2011/DİHA)
Yüklə 1,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin