Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
23. Dönem 4. Yasama Yılı 115. Birleşim10/Haziran/2010 Perşembe
10 Haziran 2010 Perşembe
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 13.04
BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
-----0----
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 115'inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.
Gündeme geçmeden önce iki sayın milletvekili arkadaşımıza gündem dışı söz vereceğim.
Gündem dışı ilk söz Konya ilinin kültür ve turizm katkıları ve Konya'ya yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Harun Tüfekci'ye aittir.
HARUN TÜFEKCİ (Konya) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Konya'mızın kültür ve turizme katkıları ve ilimize yapılan önemli yatırımlar hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hoşgörü ve sevgi deyince akla Mevlânâ gelir. Mevlânâ deyince de akla Konya gelir. Hazreti Mevlânâ'nın dünyaya sevgi ve hoşgörü üzerine verdiği mesajları Konya'dan yayılmış ve kalplere nüfuz etmiştir. Bugün Mesnevi'nin birçok dile çevrilmesiyle, insanlığın bu mesajlardan daha çok istifade edeceğine inanıyoruz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Konya'da Mevlânâ Kültür Merkezinin dönemimizde hizmete girmesiyle, neredeyse her gün, Konya ilinde değişik kültür faaliyetleri yapılmakta ve ulusal ve uluslararası değişik faaliyetler yürütülmektedir. Turizmde özellikle son yıllarda Antalya-Konya-Kapadokya hattının canlandığına şahit oluyoruz. Deniz, güneş ve kumdan bıkmış, usanmış turistlerin artık, alternatif turizm olarak bölgemize geçmesi ve orada değişik yerlerde ziyaretlerde bulunması arzu edilmekte ve bunun çalışması yapılmakta. Örneğin, Seydişehir'de Tınaztepe Mağarası, Beyşehir'de Beyşehir Gölü'nün günbatımı, Akşehir'in Nasrettin Hoca'sıyla, Ereğli'nin İvriz'iyle, Karapınar'ın Meke Gölü'yle ki merkezde Mevlânâ Türbesi'nden Selçuklu payitahtı olan değişik eserlerin bulunduğu Konya merkezdeki eserler de artık ziyaretçiler tarafından sıkça ziyaret edilmekte ve Antalya hattı bu anlamda canlanmaktadır.
Dönemimizde ayrıca Konya'da birçok beş yıldızlı otel yapılmış ve sayısı da hızla artmaktadır. Konya marka şehir olma yolunda önemli adımlar atmaktadır. Artık Konya'mıza dört bir taraftan duble yollarla ulaşılmaya başlanmıştır. Düne kadar bu husus tahayyül bile edilemezdi. Diğer taraftan, istatistikler de göstermektedir ki, duble yollarla beraber ölüm oranları yüzde 95'lere kadar azalmış ve bu şekilde, halkımızın seyahatinde ciddi bir kolaylık sağlanmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ İktidarı döneminde, ülkemizin dört bir yanı, son derece çağdaş hızlı trenlerle ulaşma imkânı sağlayan demir ağlarla örülmüştür. Bunlardan biri de, hiç kuşkusuz Konya'mızın yarım yüzyıldır rüyasını süsleyen hızlı tren hattının açılmasıyla birlikte Konya-Ankara arasının 1 saat 15 dakikalık bir süreye inecek olması. Bu yıl içerisinde Konya-Ankara Hızlı Tren Projesi'nin bitirilecek olması bölgemizde ayrıca bir memnuniyet oluşturmuştur. Yine, 17 Aralıktaki Şebiarus programına Sayın Başbakanımız inşallah hızlı trenle intikal edecektir.
Değerli arkadaşlarım, yüzyılın projesi olan ve Konya Ovası'nın susuzluğuna çare olacak olan KOP Sulama Projesi hayal olmaktan çıkmıştır. Göksu Irmağı'nın suları mümbit Konya Ovası'nın toprağıyla buluşacaktır. Tarıma, istihdama, ekonomiye önemli katkılar sağlayacak bu proje -dönemimizde hayata geçirilecek olması- AK PARTİ İktidarı olarak ülkemize kazandıracağımız en önemli eserlerden biri olacaktır.
Bölgemizde ayrıca termal turizmine yönelik de çok ciddi çalışmalar yapılmıştır. Seydişehir'de, Ilgın'da, Cihanbeyli'de, Tuzlukçu'da çok ciddi anlamda termal su bulunmuş ve kaplıca çalışmaları devam etmektedir.
Seydişehir Eti Alüminyum Fabrikasının özelleşmesiyle birlikte fabrikaya dört yılda eski parayla 200 trilyonun üzerinde, 200 milyon TL üzerinde yatırım yapılmış ve modernizasyonu sağlanmıştır.
Ayrıca, 60 milyon dolara buhar santrali dediğimiz akışkan yataklı bir santral yapılmış ve çevre dostu olan bu santral ile -en ufak şekilde çevreyi kirletmeden- vatandaşımızın memnuniyeti sağlanmıştır.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Selçuk Üniversitesinden sonra yeni kurulacak ikinci devlet üniversitesiyle beraber iki yeni vakıf üniversitesinin Konya'ya kazandırılacak olması nedeniyle Mevlânâ şehri olarak, tahıl ambarı olarak, KOBİ merkezi olarak tanınan Konya, ayrıca üniversiteler şehri olarak da tanınmaya başlanacaktır. Konya, eğitim ve kültür şehri olmasıyla birilikte, eğitim kalitesinin yükseltilmesi için yürütülen çalışmaların meyvelerini almaya başlamıştır. Konya'da kurulan vakıf üniversiteleri ve yeni kurulan…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Tüfekci, konuşmanızı tamamlayınız efendim.
1
HARUN TÜFEKCİ (Devamla) - …yeni kurulacak olan ikinci devlet üniversitesi kente kültürel, sosyal ve ekonomik anlamda büyük katkılar sağlayacaktır.
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, dönemimizde marka şehir olan Konya'nın yatırımları elbette bunlarla sınırlı değildir. Ancak şu hususun bilinmesini isteriz ki, Hükûmetimiz sadece Konya'yı değil, artık birçok şehri marka şehir yapma yolunda çok önemli adımlar atmaktadır. Bu hususta yatırımlar konusunda bizlere çok ciddi destek veren başta Sayın Başbakanımız olmak üzere Hükûmetimizin değerli üyelerine teşekkürlerimi sunmak suretiyle kendilerine saygılarımı arz ediyor, siz değerli heyete de ayrıca saygılarımı ifade ediyorum.
Gündem dışı ikinci söz, balıkçılığın sorunlarıyla ilgili olarak söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Fevzi Topuz'a aittir.
Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
FEVZİ TOPUZ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; balıkçılık sektöründe yaşanan so-runlar üzerine gündem dışı söz aldım, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Balıkçılık sektörünün toplumsal beslenmeyi sağlayan, ekonomik yönden güçlü ve iyi bir istihdam alanı yaratan özelliğine karşın bu sektörün sorunları ısrarla çözülmemektedir.
Türkiye'nin üç tarafının denizlerle çevrili olduğu, ülkemizde balıkçılık politikasının olmayışı, bir su ürünleri genel müdürlüğünün olmayışı, su ürünleri kooperatiflerine yetki verilmeyişi balıkçılarımızı, sorunlarının içerisinden çıkamaz hâle getirmiştir.
Balıkçılık sektöründe ayrımcılık yapılmaktadır. Su ürünleri yetiştiriciliğinde faiz yüzde 6,5, kredi miktarı 1,5 milyon lira iken, deniz balıkçılığında faiz oranı 9,75 ve verilen kredi miktarı ise 500 bin TL'dir. Bu ayrım neden yapılmaktadır? Bu taraflı tutum öncelikle düzeltilmelidir. Bakanlar Kurulunun 2006/11439 karar sayı ile dışarıdan et, süt ve balık tarım ürünlerinin ithalatına izin verilmektedir. Bu izin, Avrupa Birliği ülkelerine bir ayrımcılık olarak tanınmıştır, karşılılık ilkesi bile dikkate alınma-mıştır. Bakanlar Kurulunun bu kararı neden çıkarılmıştır? Balıkçılığı, tarımı ve hayvancılığı yok ede-cek kararları tekrar gözden geçirmenizi beklemekteyiz.
Türkiye'de balıkçılık bitirilme noktasındadır, oysa balıkçılığın planlı, projeli, teşvikli bir yapılanmaya ihtiyacı bulunmaktadır. Ne yapılmak istenmektedir, bunu da anlamış değiliz. Önce tavuk ve et sektörüne darbe vurdunuz, şimdi sıra balıkçılığa mı geldi? Sayın Bakana sormak istiyoruz ancak Bakanımız burada olmadığı için AKP milletvekillerinin kendilerine iletmesini istiyoruz: Gıda seçeneklerini artıracak ve ekonomiye katkı sağlayacak deniz ürünlerimizden neden istediğimiz gibi yararlanamıyoruz?
Değerli milletvekilleri, halkımızın ucuz ve hijyenik şartlara uygun, taze balık tüketmesi gerekmektedir. Avrupa'da kişi başına 20 ila 25 kilogram balık tüketilirken, ülkemizde 7 ile 8 kilogram tüketilmektedir. Plan, proje yapamıyorsanız, hiç olmazsa, balıkçılarımızın bu konuda çalışmasına da engel olmayın.
Balıkçılarımızın başka sorunları da var. Balıkçılık sektöründe faaliyet gösterenlerin borçları her geçen gün artmakta, 2'ye katlanmaktadır. Balıkçılarımızın borçlarının uzun vadede tekrar yapılandırılması gerekmektedir. Balığı yakalayan ile satan arasında makasın her geçen gün açılması nedeniyle halka ucuz balık yedirme şansını kaybetmekteyiz. Kooperatiflerin piyasada rekabet edebilmesi için KDV oranının indirilmesi gerekmektedir.
Bir başka sıkıntı ise, balıkçılarımızın balık avlamaya çıkarken kullandıkları balıkçı barınaklarının yetersiz olmasıdır. Geçmişte, 8 metre civarındaki tekneler için yapılan barınaklar, gelişen teknoloji ile filomuzdaki teknelerin 20-25 metrelik tekneler hâline gelmesiyle mevcut balıkçı barınakları balıkçılarımızın ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle gelmiştir. Barınakların geliştirilmesi ve yenilenmesi için ne yapılmaktadır? Balıkçı barınaklarının birer gelir kapısı olarak görülmemesi gerekir. Kiralarda sık sık sorunlar yaşanmaktadır. Örnek vermek gerekirse: Herhangi bir balıkçı barınağının kira bedelini Tarım Bakanlığına bağlı il müdürlükleri belirlemektedir ancak bazı bölgelerde Millî Emlak Genel Müdürlüğü, belirlenen bu değerin 10 katına kadar bedele çıkarabilmektedir. Bu noktada tek bir kurum belirleyici olmalı ve kamuoyu hizmeti kavramını da göz önüne almalıdır. Balıkçı barınaklarından normal kira ücreti dışında, kooperatiflerden, bakım, onarım adı altında yıllık brüt gelirinden yüzde 10 oranında katkı payı istenmektedir. Hem kira alınması hem de yüzde 10 katkı payı alınması haksızlıktır. Bu uygulamanın bir an önce durdurulması gerekmektedir.
Değerli milletvekilleri, bizim istediğimiz, Hükûmet su ürünleri politikalarını bir an önce belirlemeli ve balıkçılarımıza rahat bir nefes aldırmalıdır. Böylelikle, balıkçılarımız, yetiştirdiği ve avladığı balıktan para kazanır, bunun yanında "bacasız sanayi" diye adlandırdığımız, her biri 25-30 kişi istihdam eden teknelerimizin de ekonomimize katkısı devam eder.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Topuz, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.
2
FEVZİ TOPUZ (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Türkiye'de ortalama 550 bin ton balık tüketilmektedir. Balıkçılığın Türk ekonomisine yıllık katkısı 2 milyar 300 milyon civarında olup bu sektör 130 bin kişiye dolaylı veya dolaysız yönden istihdam sağlamaktadır. AKP İktidarı yasaları altüst ederek halkımızı ve balıkçılarımızı mağdur etmektedir.
Tüm sorunların yanında balıkçılarımızın sorunlarının da bir an önce çözülmesi dileğiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Topuz.
Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.
Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.
Meclis araştırması açılmasına ilişkin dört önerge vardır, ayrı ayrı okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Devlet yurtlarının yetersizliği ve alınması gereken önlemlerin araştırılması amacıyla Anayasa'nın 98'inci İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Sırrı Sakık (Muş)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Özdal Üçer (Van)
17) Pervin Buldan (Iğdır)
18) Sebahat Tuncel (İstanbul)
19) Sevahir Bayındır (Şırnak)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Üniversite sınavına her yıl bir milyon 500 bin civarında öğrenci başvurmakta, bunların 800 bin civarındakileri üniversitelere yerleştirilmektedir. Ülkemizde, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna (YURTKUR) bağlı yurt sayısı 256 iken özel sektörün çalıştırdığı yurt sayısı üç bin 500 dolaylarındadır. Özel yurtların büyük çoğunluğu tarikat ve cemaatler adına hizmet vermektedir. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna (YURTKUR) bağlı yurtların günümüz itibariyle kapasite sayısı 229 bin 143'te kalmaktadır 2010 öğretim yılı başında 250 bin öğrenci YURTKUR'a, yurtlarda barınmak için başvurmuş 89 bin öğrenci asil olarak yerleştirilmiş, geriye kalan 161 bin öğrenci ise yedek olarak beklemiştir Her yıl buna benzer durumlarla karşı karşıya kalan öğrenciler aylarca barınma sorunlarını çözmek için seferber olmakta, eğitim yılının başını bu nedenlerden dolayı kaçırmaktadırlar.
Eğitim sistemimizin her kademesinde büyük oranda barınma sorunu yaşanmaktadır. Özellikle ortaöğretim ve yükseköğretim kademelerinde devlet yurdu yetersizliği aileleri özel yurtlara yöneltmektedir. Yerleştirilen öğrencilerin fazlalığı, Devlet Yurtlarının sayısı ve kapasitesiyle karşılaştırıldığında, yurtların yetersizliği açıkça görülmektedir. Özel yurt sayısı Devlet yurtlarının 15 katından daha fazladır. Her yıl, öğrenciler sınav sonuçları açıklandıktan sonra ilk olarak barınma sorunuyla karşı karşıya kalmakta, Devlet yurtları diğer yurtlara oranla daha ekonomik olduğundan dolayı tercihlerini bu yönde kullanmak istemektedirler. Özellikle eğitimine ailesinden uzakta devam edecek öğrencilerin büyük bir bölümü öncelikle Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun (YURTKUR) yurtlarını tercih etmektedir. Devlet yurduna yerleşemeyen öğrencilerin bazılarının evlere, özel yurtlara yerleştiğini; ekonomik durumu kötü olan öğrencilerin ise bedava barınma imkânı sağlayan tarikat yurtlarının ağına düştüğü görülmektedir. Tarikat ve cemaat yurtlarının üniversite kayıtları sırasında stant kurdukları ve broşür dağıtarak ekonomik anlamda maddi yetersizlik içerisinde olan öğrencileri hedef kitlesi olarak seçtikleri bilinmektedir. Devlet yurtlarının yetersizliğinin farkında olan tarikat ve cemaatler, bu durumdan da faydalanmasını bilmişler, mevcut hükümetten de güç alarak, genç beyinleri saflarına katarak gittikçe daha fazla güçlenmektedirler.
3
Öğrencilerin ve ailelerin mağduriyeti söz konusu olduğundan dolayı devlet yurtlarının yetersizliği ve bu yetersizliği kendi lehlerine çevirmeye çalışan cemaat ve tarikat yurtlarının araştırılması için meclis araştırma komisyonu kurulması gerekmekte, kurulan komisyonla halkımızın mağduriyetinin giderilmesi gerekmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Üniversite öğrencilerinin barınma sorunlarının ve öğrenci yurtlarında bulunan sosyal-fiziki yetersizliklerin araştırılması; sorunların tespit edilerek koşulların iyileştirilmesine yönelik çözüm yollarının tespiti için Anayasa'nın 98'inci, TBMM İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
1) Fatma Kurtulan (Van)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Hasip Kaplan (Şırnak)
9) Hamit Geylani (Hakkâri)
10) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
11) M. Nuri Yaman (Muş)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Yüksek Öğrenim Kurumuna bağlı üniversitelerin Fakülte ve Yüksekokullarına yerleştirilen öğrencilerin başta kayıt aşamasında olmak üzere üniversite hayatları boyunca yaşadıkları en büyük sorunlardan biri barınma sorunudur. Üniversiteye girmeye hak kazanmış öğrenciler ve aileleri, barınma sorununu kendi çabaları ile çözmekte zorlanmakta, çözme koşulları bulamayan kimi öğrenciler ise ya kayıt yaptırmamakta ya da çok zor koşullar altında okula devam etmek zorunda kalmaktadırlar. Üniversitelerin en önemli sorunlarından biri hâline gelen yurt ve barınma sorunu, yeni açılan üniversitelerde daha çok yaşanmakta ve çözüm arayışları kimi zaman sonuçsuz kalmaktadır.
Yurt ve barınma sorunu bir çok nedenden kaynaklanmakla beraber genel olarak yanlış planlamadan meydana gelmektedir. Yerleştirilecek öğrenci sayısına göre gerekli olan altyapıya sahip olmayan üniversiteler, girmeye kazanmış çoğu öğrencisine barınma imkânı sunamamaktadır Araştırmalar ülkemizde her beş öğrenciden ancak birinin devlet ya da özel yurtlarda barınabildiğini göstermektedir. Bazı üniversitelerde özellikle yeni açılan üniversitelerde bu oran daha da fazla olmaktadır.
Yıllardır üniversitelerde temel bir mesele olan barınma sorunu ele alınmamakta ve devlet kalıcı çözümler sunmakta yetersiz kalmaktadır. Ucuz ve güvenli olacağı düşünüldüğü için öğrenciler kredi ve yurtlar kurumunu genelde tercih etmekte ancak sınırlı kapasiteye sahip bu yurtlarda bir çok öğrenci yer bulmamaktadır. Çoğu öğrenci özel yurtlara yerleşmek ve ev kiralamak zorunda kalmaktadır. Sosyal ve kültürel faaliyetlerinden kısmak zorunda kalan öğrenciler, barınma sorununu çözmek için maddi olarak zorlanacakları harcamalar yapmaktadırlar. Üniversitelerin bulunduğu yerlerde ev sahipleri ve emlakçılar fiyatları yüksek tutmakta, barınma yeri bulmakta zorlanan öğrenci söz konusu fiyatlara razı olmak zorunda kalmaktadır.
Barınma sorunu yaşayan öğrencilerin yanında yurtlarda barınma imkânı bulabilmiş öğrencilerin yaşadıkları sorunlar da en az barınma yeri bulmak kadar önemlidir. Öğrenci, yurda kayıt yaptırmış olsa bile, yurt koşullarının kötü olması sonucu yurttan ayrılabilmekte ve maddi güçlük yaşayacağı ev kiralama yolunu seçebilmektedir.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Akademik Medya ve Kamuoyu Araştırmaları Grubu (Akademedya) tarafından 2008'de İstanbul genelinde devlet, vakıf ve özel olmak üzere 17 yurtta kalan 1.414 üniversite öğrencisiyle "Üniversite Öğrencileri Yurt Yaşamı Araştırması" yapılmıştır.
4
Katılanların yüzde 53'ünü erkeklerin oluşturduğu araştırmanın sonuçlarına göre, öğrencilerin yüzde 65'ini 17-21 yaş arası gençler oluşturmakta ve yurtta kalanların yüzde 23'ü ayda 250-349 YTL arasında bir gelirle geçinmektedir.
Yurtlardaki öğrencilerin yüzde 51'i 4 kişilik odalarda konakladığını belirtirken, yüzde 36'sı yurtların temizliğini, yüzde 39'u da yemek kalitesini "orta" olarak değerlendirmiştir
Öğrencilerin yüzde 24'ü kaldıkları yurtların sosyal imkânlarını "kötü" olarak nitelendirmiş, yüzde 54'ü etüt, yüzde 75'i TV ve yüzde 65'i de bilgisayar/internet odalarını "yetersiz" bulmuştur.
Bu öğrencilerin yüzde 82'si revirlerin, yüzde 50'si çamaşırhanenin, yüzde 67'si banyo/tuvaletin, yüzde 68'i odaların fiziki durumunu, yüzde 73'ü kütüphaneleri, yüzde 78'i de elektrik prizlerini "yetersiz" bulmuştur.
İstanbul genelinde yapılan bu araştırmanın sonuçlarına göre yurt koşulları böyle iken diğer illerde ve bölgelerde yurt koşullarının daha kötü olduğu yönünde değerlendirmeler yapılmaktadır.
Aynı şekilde değerlendirmeler, yurtların, ortak barınma alanından ileri gidemediğini ve öğrencilere sosyal bir ortam sağlamadığını gösteriyor. Öğrencilerin yurtlarda sosyal ve fiziki imkânlardan faydalanabilmeleri mümkün olmamaktadır. TV odası, bilgisayar odası, oyun odası yetersiz olmakta, her saat sıcak su bulunmamakta ve günlük olarak düzenli temizlik mevcut olmamaktadır. Araştırmalar ve değerlendirmeler yurtların fiziki ve sosyal olarak revize edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Söz konusu olumsuz koşullar göz önünde bulundurulduğunda, barınma ve yurt koşullarının üniversiteye hak kazanmış öğrenciler açısından temel bir sorun olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle öğrencilerin barınma sorunlarının, yurt koşullarının araştırılması ve önlem alınması için bir meclis araştırma komisyonu kurulmasının gerekli olduğu düşünülmektedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye'de özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nin aleyhine işleyen bölgeler arası gelişmişlik düzeyi farkının detaylı bir şekilde incelenmesi, nedenlerinin saptanması ve gerekli önlemlerin belirlenmesi hakkında Anayasanın 98 inci ve TBMM İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ederiz.
1) Nuri Yaman (Muş)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
13) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
14) Osman Özçelik (Siirt)
15) Özdal Üçer (Van)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe:
Ülkemizde uzun yıllardır, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin gelişme düzeyini yükseltmek için çeşitli teşvik ve destekler uygulanmaktadır. Ancak yaklaşık 60 yıldır uygulanan teşvikler gelişmişlik farkını ortadan kaldıramamış, aksine bu fiilî durum gittikçe artmış ve derinleşmiştir.
Türkiye'nin batısında özelikle de Marmara ve Ege Bölgelerinde yer alan iller çoğunlukla gelişmiş merkezleri içeren kümelerde yer almaktadır. Aksi şekilde dezavantajlı konumda olan kümelerde yer alan iller ise çoğunlukla Türkiye'nin doğusunda bulunmaktadır.
Sanayi aktiviteleri ve dolayısıyla sanayi istihdamı Türkiye'nin batısında yoğunlaşmışken doğu illerinde sanayileşmenin çok düşük olduğu göze çarpmaktadır. Doğu illerinde tarımsal istihdamın yüksek oluşuna rağmen gelir ve katma değer verilerinin düşük oluşu tarımsal yoğunlaşmanın da bu illerde olmadığının bir göstergesidir.
5
Yine sosyal veriler bakımından da tablo çok farklı değildir. Türkiye'nin batısında yer alan illerde eğitim ve sağlık hizmetlerine ilişkin durum doğu illerinin çok üzerinde bir gelişmişliğe sahiptir.
Doğu ve Güneydoğu'nun gelişmesi için yeni bir atılıma ihtiyaç vardır. Bu süreç ancak sorunların bütünsellik içinde ele alınması ve bir atılım programında uygulamaya konulması halinde etkin, verimli bir sonuca ulaşabilir. Sorunlar mevcudiyetini korurken, bölgeye yatırım yapılmasını palyatif, parasal teşvik tedbirleri ile sağlamaya çalışan anlayış artık terk edilmelidir.
Öncelikle, bölgenin yatırım potansiyelini aşağı çeken faktörlerin tespit edilerek ortadan kaldırılması, ulaşım, eğitim, enerji, sağlık gibi temel altyapı donanımının oluşturulması ve bölgenin mukayeseli üstünlüklerini dikkate alan uygun yatırım ortamının tesis edilmesi gerekmektedir. Bölgelerin yatırım ortamlarının iyileştirilmesine koşut olarak, teşvik politikaları da, AB ülkelerindeki gibi teknoloji, çevre, eğitim, toplumsal farklılıkların azaltılması gibi temeller üzerinde yeniden tanımlanmalıdır. Yine Kürt sorununun çözümü de bölgenin yatırım için istikrarlı bir ortam oluşturulmasında önemli bir parametre teşkil etmektedir
Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2009 yılı Aralık ayı itibariyle açıklamış olduğu işsizlik rakamlarına göre İşsizlik Oranının en yüksek olduğu yerler ya Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yer alan illerden ya da bu iki bölgeden yoğun göç alan illerden (Mersin, Adana vb.) oluşmaktadır. Bu oranlar %12,3 ile % 22,1 gibi oldukça yüksek bir aralıkta teşekkül etmektedir.
Yine İşgücüne Katılma ve İstihdam Oranları bakımından da durum bu iki bölge açısından oldukça kaygı vericidir. Sözgelimi, İstihdam %22,3 ile %36,8 arası gibi çok düşük bir aralıkta seyretmektedir.
Ancak şu gerçek unutulmamalıdır ki, işsizlik verileri genel olarak sanayi işsizliği üzerinden hesaplanan verilerdir. Çünkü kayıt dışı istihdam oranı yoğun olan tarım sektörü, veriler açısından sorun teşkil edebilmektedir.
Oysa Doğu ve Güneydoğu illerinde tarımın yoğunluğu göz önüne alındığında, buradaki veriler gerçek verilerden daha da uzaklaşmaktadır. Bölge illerinde nüfus yoğunluğunun azımsanmayacak bir kısmının kırsal nüfus olduğu göz önüne alındığında, yayınlanan işsizlik verilerinin en az 2 ile çarpılması iktisadı olarak daha anlamlı olacaktır.
Bilindiği üzere tüm vatandaşlarına eşit, adil, hakkaniyet ölçüsünde davranma ve onları mutlu etme, sosyal devlet olmanın bir gereğidir. Ülkede sosyal barışın tam manasıyla sağlanabilmesi, bölgeler arası gelişmişlik düzeyinin mercek altına alınarak ayrıntılı bir şekilde incelenmesi ve politikaların bu doğrultuda geliştirilmesi ile mümkün olacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na
Taşımalı eğitim sisteminde var olan sorunların neler olduğunun tespit edilmesi ve bu sorunların giderilmesi amacıyla Anayasa'nın 98, İçtüzüğün 104 ve 105'inci Maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.
1) Özdal Üçer (Van)
2) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır)
3) Gültan Kışanak (Diyarbakır)
4) Ayla Akat Ata (Batman)
5) Bengi Yıldız (Batman)
6) Akın Birdal (Diyarbakır)
7) Emine Ayna (Mardin)
8) Fatma Kurtulan (Van)
9) Hasip Kaplan (Şırnak)
10) Hamit Geylani (Hakkâri)
11) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
12) M. Nuri Yaman (Muş)
13) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis)
14) Mehmet Ufuk Uras (İstanbul)
15) Osman Özçelik (Siirt)
16) Pervin Buldan (Iğdır)
17) Sebahat Tuncel (İstanbul)
18) Sevahir Bayındır (Şırnak)
19) Sırrı Sakık (Muş)
20) Şerafettin Halis (Tunceli)
Gerekçe
İlköğretim okulu bulunmayan, çeşitli nedenlerle eğitim-öğretime kapalı, birleştirilmiş sınıf uygulaması yapan ilköğretim okullarındaki öğrencilerin, taşıma merkezi ilköğretim okullarına günü