3 nolu alt komisyon tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 4,73 Mb.
səhifə12/72
tarix28.07.2018
ölçüsü4,73 Mb.
#61445
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   72
Duverger’nin meşhur parametresi var: “Anayasa yapma zamanı.” diyor. Türkiye, anayasa yapma zamanı bakımından -içeriğine girmiyorum- altın fırsat yakalamıştır. Umutsuzluk serpintilerinin, esintilerinin kamuoyunda gezindiğini biliyoruz ama biz yolumuza emin adımlarla yürüyoruz. Katkılarınız için çok teşekkür ediyoruz.

  • Saygılar ve sağlıklar diliyoruz, sağ olun.

  • Kapanma Saati: 11.43



  • İKİNCİ OTURUM

  • Açılma Saati: 11.49

  • -----0-----

  • AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli arkadaşlar, Türk Eğitim Derneği temsilcilerini dinliyoruz.

  • Hocam, ana Uzlaşma Komisyonuna bağlı alt komisyon üyeleri olarak, anayasa yapımının birinci sürecini, toplumsal talepleri, bireysel talepleri dinleme, toplantı ve dijital yollarla yapım havuzuna aktarmasını sağlıyoruz. Bu münasebetle buradayız.

  • Cumhuriyet Halk Partimizden Atilla Kart kardeşim, Milliyetçi Hareket Partimizden Oktay Öztürk kardeşim ve şu anda kendileri yok, Altan Tan, Londra’da, Barış ve Demokrasi Partisinden, Adalet ve Kalkınma Partisinden ben Ahmet İyimaya sizleri dinleyeceğiz.

  • Anayasa konusunda görüşlerinizi, önerileriniz, talepleriniz nedir? İradenizin havuza akmasını sağlayacağız.

  • Görüşme süresi, beyan süresi kırk dakika. Biz nötr vaziyetteyiz. Son belki beş dakika veya on dakika içerisinde sizlere arkadaşlarımız ve ben soru sorabiliriz, cevap alabiliriz.

  • Ben sözü, temsilen konuşacak arkadaşıma bırakıyorum.

  • Buyurun Şebnem Hanım.

  • TED YÖNETİM KURULU ÜYESİ PROF. DR. ŞEBNEM AKİPEK ÖCAL – Çok teşekkür ediyorum.

  • Öncelikle derneğimize bu fırsat verildiği için büyük bir onur duyduğumuzu belirtmek istiyorum.

  • Yeni anayasa yapım çalışmalarının bu şekilde katılımcı olarak yapılmasından gerçekten büyük bir mutluluk duyuyoruz ve derneğimize de anayasa yapımı çalışmalarında görüşlerini açıklama olanağının verilmesi bizi onurlandırdı. Gerek bugün gerek bundan sonra yapılacak tüm çalışmalarda Türk Eğitim Derneği olarak elimizden gelen bütün katkıyı yapmaya hazır olduğumuzu bildirmek istiyorum öncelikle.

  • Bildiğiniz gibi, Türk Eğitim Derneği, Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme gayretleri kapsamında eğitimin vazgeçilmez bir öneme sahip olduğunu vurgulayan, Büyük Önder Atatürk’ün eğitimde hedeflenen seviyeye ulaşmada özel girişim çalışmalarına ihtiyaç duyulduğu gerçeğini ortaya koymasının ardından kurulan ve kamuya yararlı dernek statüsüne sahip bir dernektir.

  • Derneğimiz kurulduğu günden bu yana eğitim alanında faaliyet gösteren köklü bir sivil toplum kuruluşudur. Yeterli maddi olanağa sahip olmayan ahlaklı ve çalışkan çocukların eğitimlerinin desteklenmesi ve eğitim öğretim hayatına maddi ve bilimsel katkı sağlanması derneğimizin faaliyetleri içerisinde yer almaktadır ve bugüne kadar derneğimiz, özellikle eğitim alanında, eğitim politikalarının belirlenmesi, oluşturulması ve bu hedeflere ulaşılmasında önemli katkılar sağlamaktadır. Bu nedenle, biz anayasaya ilişkin görüşlerimizi üç başlık altında toplamayı uygun gördük.

  • Öncelikle, Anayasa değiştirilmeli mi değiştirilmemeli mi, neden? Bunu açıklamaya çalışacağım.

  • Ardından, eğitim hayatı ve eğitime ilişkin Anayasa’daki düzenlemelere ilişkin görüşlerimizi açıklamaya çalışacağım, derneğimizin hedefleri doğrultusunda.

  • Son olarak da çok kısa bir şekilde, bir sivil toplum kuruluşumuz olduğumuz gerçeğinden hareketle sivil topluma ilişkin görüşlerimizi açıklamaya çalışacağım.

  • Öncelikle anayasa, Anayasa değişmeli mi ve eğer Anayasa değişmeliyse ilk üç madde ne olmalı? Buna ilişkin görüşlerimizden başlamak istiyorum izninizle.

  • Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal geçmişine baktığımızda, 1921 Anayasamızı bir tarafa bırakacak olursak üç temel anayasamızın olduğu bugüne kadar bir gerçek. Bu anayasalarımızdan 1924 Anayasası zamanın oldukça ilerici, demokratik anayasalarından biri olup, hâlen en uzun uygulanma süresine sahip olan şu ana kadarki anayasa. Ardından, 1961 Anayasamız, tüm dünyada da neredeyse en özgürlükçü anayasalardan biri olarak kabul edilen, gerçekten döneminin en ileri hak ve özgürlüklerine sahip olan bir anayasa.

  • 1982 Anayasamız ise tam tersine, birçok hukukçu tarafından daha katı kalıpları olan, daha dar nitelenen anayasalardan bir tanesi. Her ne kadar, özellikle 1990’lı yıllarda, hele de 1998 ve devamında özellikle başlayan Anayasa’yı değiştirme çalışmaları kapsamında, anayasaları yenileme, daha özgürlükçü kılma çalışmaları kapsamında birçok değişiklik olduğu Anayasamızda bir gerçek. Şu anda 1982 Anayasası’na baktığımızda, aslında 1982 yılında ilk yürürlüğe girdiği andaki anayasa ile günümüzdeki anayasanın birbiriyle hemen hemen hiç örtüşmediğini görüyoruz. Her ne kadar Anayasa’yı bu şekilde yapılan çeşitli değişiklikler ve eklemeler eski katı kalıplarından büyük ölçüde kurtarmış olsa da şu anda da karşımıza çıkan önemli bir sorun var. Farklı zamanlarda, farklı şekillerde gerçekleştirilen değişiklikler Anayasa’yı âdeta bir yamalı bohça hâline çevirdi. Şu anda bütünlük taşıması gereken Anayasa artık o bütünlüğü taşımıyor, bu bir gerçek. Ayrıca, Anayasamızda hâlâ 1982 yılının etkilerini taşıyan birçok da hüküm olduğu da bir gerçek.

  • Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde, biz Türk Eğitim Derneği olarak mutlaka Anayasa’nın elden geçirilmesi gerektiğini, değiştirilmesi gerektiğine, yeni, katılımcı, şu anda yapıldığı gibi toplumun birçok kesiminden görüş alınmak suretiyle hazırlanacak daha demokratik, daha çağdaş bir Anayasa’ya ihtiyaç olduğu gereğine inanıyoruz.

  • Bu noktada özellikle belirtilmesi gereken ve toplumumuzda da ciddi bir tartışma konusu olan, acaba Anayasamızın ilk üç maddesi değişmeli mi değişmemeli mi? 4’üncü maddemiz der ki: “Bu maddeler değiştirilemez maddelerdir.” Ama tabii, hani bir hukukçu olarak hepimiz biliriz ki Anayasa’yı komple değiştirirsek 4’üncü madde de kuşkusuz ki kalmayacaktır.

  • Ancak ilk üç maddeye baktığımızda, bu üç maddenin gerek Anayasa’nın gerek devletin temel niteliklerini ortaya koyan ve bize göre de Türk Eğitim Derneği olarak değişmesi için bir sebep bulunmayan ve sadece 1982 Anayasası’na özgü olmayıp anayasal gelişimimiz içinde her anayasada benzer sözcüklerle tekrarlana gelen maddeler olduğunu görüyoruz. Bu nedenle, biz Türk Eğitim Derneği olarak bu maddelerin değiştirilmemesi gerektiğine, bu maddelerin değiştirilmesinin ulusça, cumhuriyetin kurulduğu günden beri yüksek değerler olarak algılanan bu değerlerin tartışmaya açılmasının ülkemizde zihinsel ve sosyolojik bir karmaşa yaratacağına, bu nedenle bu maddelerin toplumsal huzur ve sükuna da değiştirme çabalarının zarar vereceğine inanıyoruz.

  • Şöyle bir baktığımızda, gerçekten de ilk madde Türkiye Cumhuriyeti, bir cumhuriyet olduğuna ilişkin madde. Şu ana kadar hiçbir sıkıntı yaşamadık; hukuki, siyasi ve sosyolojik herhangi bir değiştirme zorunluluğu ortaya çıkmadı, dolayısıyla değişmemeli. Bu ülke topraklarında yaşayan her vatandaş Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşayacağı ülküsüne sahip durumda.

  • Cumhuriyetin niteliklerine vurgu yapan Anayasa’nın 2’nci maddesi ile devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkentine ilişkin 3’üncü madde bakımından da aynı yaklaşımın geçerli olduğuna inanıyoruz.

  • Bu şekilde ilk üç maddeye ilişkin değişmemesi yolundaki görüşlerimizi açıkladıktan sonra, Türk Eğitim Derneği olarak, kuşkusuz ki bizi daha ziyade ilgilendiren eğitim alanı bakımından, eğitim hakkı bakımından görüşlerimizi sunmaya çalışacağım.

  • Eğitim hakkı, birçok uluslararası mevzuatta, birçok farklı ülkelerin anayasası da incelendiğinde daima en temel haklardan biri olarak ifade edilmiştir. Geleceğe yapılan en büyük yatırım iyi eğitilmiş bir nesildir. Bu nedenle, yeni nesillerin en iyi şekilde eğitim alması gereği kaçınılmaz bir olgudur. Eğitim hakkı, demokratik bir rejim açısından âdeta bir turnusol kağıdı işlevi görmekte, bu nedenle mutlaka özgürlükçü bir biçimde düzenlenmesi gerekmektedir.

  • Eğitim hakkı bağlamında bütün vatandaşlar açısından mutlak bir fırsat eşitliği yaratılmalıdır. Kamu ile beraber özel eğitim ve öğretim kurumlarının da eğitim hizmetine katkı yapması sağlanmalıdır. Yapılacak düzenlemelerde Millî Eğitimin bütünlüğünü bozmayacak şekilde özel eğitim ve öğretim girişimleri de teşvik edilmelidir. Bu anlamda, bizim Türk Eğitim Derneği olarak eğitim hakkı bakımından inandığımız en temel olgu, eğitimin ve öğretimin bir bütün olarak değerlendirilmesi gereği ve bu çerçevede ilk, orta ve yüksek öğretimin birlikte ele alınması gereğidir. Bu anlamda, anayasa ile yapılması gereken, ilk, orta ve yüksek öğretim bakımından temel esasları belirlemektir. Anayasa çok detaylı, çok ayrıntılı olmamalıdır. Sade, anlaşılır, açık bir dille ve öz olarak kaleme alınmalıdır. Ayrıntılar yasaya bırakılmalıdır. Bu anlamdaki en temel görüşümüz bizim budur.

  • Türk Eğitim Derneği olarak eğitim bakımından bakıldığında, Türkiye Cumhuriyeti’nin yaratacağı yeni anayasada mutlaka eğitimin çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmada temel niteliklerle desteklenerek anayasada temel ilkelerle belirlenmesi gereğini bir kere daha vurgulamak istiyorum.

  • Bu anlamda baktığımızda, eğitim hakkı bakımından somut talep ve tekliflerimiz nelerdir? Anayasamızın bilindiği gibi 42’nci maddesi, hâlihazırda eğitim ve öğrenim hakkını düzenlemektedir. Anayasa’nın 42’nci maddesine baktığımızda, bu hakkın özgür ve demokratik bir şekilde tanınmasından çok, 1982 Anayasası’nın kısıtlayıcı ruhuna uygun olarak bu şekilde daha dar kalıplarla, daha dar bir üslupla ele alındığını görüyoruz. Yeni anayasada bu kısıtlayıcı hususların mümkün olduğunca ayıklanması ve birazdan belirteceğim şekilde, özellikle belirteceğim belli bazı spesifik hususlarda gerekli değişikliklerin yapılması gerektiğine inanıyoruz.

  • Mevcut düzenlemede göze çarpan ilk husus, eğitim ve öğretim hedeflerinin net olarak belirlenmediği hususu. Yeni düzenlemede eğitim ve öğretim hedeflerinin daha net olarak belirlenmesi, özellikle düşünen, sorgulayan yeni nesiller yaratacak şekilde bu hedeflerin ortaya konulması gerektiğine inanıyoruz. Önemli olan, demokratik ve özgürlükçü bir yaklaşımla eğitim hakkının ele alınmasıdır.

  • Bunun yanında eşitlikçi, millî ve evrensel, çağdaş değerlere dayanan, öğrencilerin sahip olduğu sosyal ve psikolojik özelliklerin geliştirilmesine öncelik veren bir eğitime de önem verilmesi gerekmektedir.

  • Günümüzde okul öncesi eğitiminin de önemi yadsınamaz. Her ne kadar şu anda okul öncesi eğitimi yaygınlaştırma bağlamında ciddi çalışmalar olsa da bizim inancımız, altı yaşın en azından okul öncesi bir yılın da zorunlu eğitim kapsamına alınması ve bu anlamda zorunlu eğitim süresinin dokuz yıla çıkarılmasıdır.

  • Bunun dışında, kuşkusuz okul öncesi veya kreş aşaması dediğimiz diğer üç yaş-altı yaş arasındaki yılların da yine devlet tarafından desteklenerek eğitim öğrenim hakkı çerçevesinde ele alınması faydalı olacaktır.

  • Mevcut Anayasa metnimizde yer alan "Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasa’ya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz." hükmünün, Anayasa’mızın sistematiğinde genel olarak yer alan "Hakların kötüye kullanılması yasağı." kapsamında yersiz olduğu değerlendirilmekte ve Anayasa’dan çıkarılmasında bir sakınca görülmemektedir.

  • Bunun yanında, devletin eğitim alanındaki görevi, asıl olarak özel okullar ile özel eğitim, öğretim kurumları ile devlet okulları arasındaki uyum ve koordinasyonunu sağlamak olmalıdır. Buna uygun olarak da özel eğitim ve öğretim kurumlarına devletin müdahalesi anayasa kapsamında sınırlı kalmalıdır. Esasen önemli olan, bu alandaki temel düzenlemelerin biraz önce de söylediğim gibi, anayasa ile ilke belirlenmesi, ve ayrıntıların yasaya bırakılması şeklinde olmasıdır.

  • Bunun yanında, maddi imkânlardan yoksun ve özellikle de özel öğretime muhtaç çocukların eğitim hakkının devlet tarafından güvence altına alınması zorunluluğudur. Maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, eğitim ve öğretimlerini sürdürebilmeleri için devletin burslar veya başka yollarla gerekli yardımları yapmasına paralel olarak özel eğitim ve öğretim kurumlarının bu yöndeki girişimleri desteklenmeli ve bu husus anayasada yer almalıdır.

  • "Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez." şeklindeki mevcut Anayasa hükmümüz mutlaka Anayasa’da kalmalıdır.

  • En çok tartışılan konulardan birine geldiğimizde Derneğimizin bu konuya ilişkin görüşünü açıklamak istiyorum:

  • 42’nci maddenin devamında yer alan onuncu fıkra. Hepimizin bildiği gibi, kamuoyunun bazı kesimlerince dile getirilen ana dilde eğitim talepleri şu anda tartışmaya açılan en önemli konulardan biridir. Belki anayasa yapım çalışmalarında en çok da tartışılması gereken konulardan biridir.

  • Bizim Türk Eğitim Derneği olarak bu konudaki temel görüşümüz; dil, toplumlar bakımından bir bütünlük ifadesidir. Bu nedenle, ortak bir eğitim dilinin bulunması, bunun da Anayasa’mızın 3’üncü maddesinde yer alan resmî dil olması gerektiği ortadadır. Ancak, iki hususun karıştırılmaması gerekir. Ana dilde eğitim farklı bir husustur, ana dilin öğrenilmesi ve öğretilmesi farklı bir husustur.

  • Bu sebeple, ana dilin öğrenilmesi ve öğretilmesi konusunda kuşkusuz devlet birtakım adımlar atmalı, bunun resmî dilin alternatifi olarak değil, isteğe bağlı alınabilen dil öğrenimi şeklinde planlanması sağlanmalıdır. Bu yapılırken de bize göre dikkat edilmesi gereken husus, ülkedeki eğitim ve öğretim birliğinin, bütünlüğünün bozulmamasıdır. Buna önem verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

  • Bir diğer ele alınması gereken konu, biraz önce de başta değinmeye çalıştığım yükseköğretim ve yükseköğretime ilişkin konulardır.

  • Hepimizin bildiği gibi mevcut Anayasa’mızda yükseköğretim belki birçok temel hak ve özgürlükten daha geniş bir şekilde üç geniş maddeyle ele alınmış. Belki başka hiçbir kurulun olmadığı kadar Yüksek Öğretim Kurulu Anayasa ile düzenlenmiştir.

  • Bizim öncelikli görüşümüz Türk Eğitim Derneği olarak; yasa ile düzenlenmesi gereken hususların bir kere daha vurguluyorum anayasa ile düzenlenmemesidir. Anayasa öz, akıcı, anlaşılır, temel ilkeleri koyan, temel hedefleri belirleyen temel yasa metni olarak kalmalıdır.

  • Bu çerçevede baktığımızda da, bu hususların temel ilkeler haricinde anayasa kapsamı dışında bırakılması gerektiğine inanıyoruz ve başta da söylediğim gibi ilk ve ortaöğretim ayrı, yükseköğretim ayrı değerlendirilemez; hepsi bir bütündür. Bir bütün olarak, bütünlükçü bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Ancak eğer yükseköğretim mutlaka anayasada düzenlenecekse, şu andaki hâliyle Anayasa’mız incelendiğinde, bize göre birazdan izah etmeye çalışacağım değişiklikler yapılmalıdır.

  • Öncelikle 130’uncu maddeye baktığımızda, 130’uncu maddenin birinci fıkrası "Kamu tüzel kişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversitelerin yanına bilimsel, akademik, idari ve mali özerkliğe sahip üniversiteler devlet tarafından kanunla kurulur." şeklinde düzeltilmelidir. Yani sadece bilimsel özerklik değil, akademik, idari ve mali özerklik de bu çerçevede eklenmelidir.

  • Bir diğer çok tartışmalı husus yükseköğretim alanındaki Anayasa’mızın 132’nci maddesindeki şu hükümdür: "Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır."

  • Bize göre, rektör ve dekan üniversitelerin yöneticileridir. Dolayısıyla mutlaka demokratik ve katılımcı bir şekilde akademisyenler tarafından seçilmelidir. Atama görevi de bize göre Yükseköğretim Kurulu yerine oluşturulacak şu anda da gündemde olan, tartışılan Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu tarafından yapılmalıdır.

  • Diğer bir ifadeyle, bir Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu Yüksek Öğretim Kurulunun yerine oluşturulmalı, belki bunun oluşturulacağı veya bu husus bir temel ilke olarak sadece anayasada yer almalı, bunun dışındaki diğer hususlar yasayla düzenlenmeli ve mutlaka akademisyenler tarafından demokratik ve katılımcı şekilde seçilmiş rektör ve dekanlar bu Koordinasyon Kurulu tarafından seçime uygun olarak atanmalıdır.

  • Biraz önce de söylediğimiz gibi, Yüksek Öğretim Kurulu yerine oluşturulacak Yükseköğretim Koordinasyon Kurulu yükseköğretim kurumlarının üzerindeki mevcut baskıyı ortadan kaldırmalı ve bu kurumlar arasında sadece koordinasyon görevini üstlenmelidir. Biraz önce söylediğimiz gibi, üniversitelerin özerkliği önemli bir husustur. Bilimin gelişmesi için de toplumun gelişmesi için de bu çok önemlidir.

  • Yükseköğretim kurumlarının eğitim ve öğretimine ilişkin yeterlilik koşullarını, farklı yükseköğretim kurumlarında sürdürülen eğitim ve öğretim programlarının denkliği ile tüm yükseköğretim kurumlarının akreditasyon kıstaslarını tespit etmek ve denetlemek amacıyla bir "Yükseköğretim Kalite ve Akreditasyon Kurulu" oluşturulmalı; ancak yine buna ilişkin esaslar belki temel ilke olarak anayasaya konulduktan sonra yasa ile düzenlenmelidir. Dünyada bilindiği gibi akreditasyonun önemi giderek artmaktadır. Bu anlamda oluşturulacak Akreditasyon Kurulunun mutlaka özerk nitelikte olması ve kesinlikle kamu kurumu niteliği taşımaması gereği ortadadır. Bunun bağımsız, özerk, gerçek anlamda değerleme yapabilecek ve gerçek anlamda akreditasyon ilkelerini belirleyebilecek bir kurul olması gerekir.

  • Yükseköğretim bakımından vurgulanması gereken bir diğer husus, devlet ve vakıf üniversitelerinin paralel bir anlayışla düzenlenmesi ve gerek devlet gerek vakıf üniversitelerinin kamu tüzel kişiliğine sahip olması gereğidir.

  • Günümüzde bildiğimiz gibi yargı kararlarıyla vakıf üniversitelerinin de kamu tüzel kişiliğine sahip olduğu vurgulanmaktadır ama bu sadece yargı kararlarıyla vurgulanmaktadır. Ama eğer bir anayasal düzenleme olacaksa ve bu hususlar anayasada yer alacaksa, bunun mutlaka açık bir şekilde anayasaya yerleştirilmesi gerekmektedir.

  • Dünyadaki gelişime paralel olarak ilerde ülkemizde de ticari nitelikte üniversiteler oluşturulacak olursa, bu üniversiteler, devlet ve vakıf üniversitelerinden bağımsız, farklı olarak algılanmalı ve ancak belli koşullar altında ve daha ziyade sektörel meslekî eğitime yönelik olarak oluşturulabilmelerine olanak tanınmalıdır.

  • Diğer bir ifadeyle, ticari üniversitelerin oluşturulmasında dikkatli olunmalıdır ve bütün bu hususların da yine yasayla düzenlenmesi gerekmektedir.

  • Bu bağlamda, en tartışmalı bir başka konuya geldiğimizde, Anayasa’mızın 24’üncü maddesinde yer alan din ve ahlak eğitim ve öğretimi hususundaki 24’üncü maddenin dördüncü fıkrasında yer alan din ve ahlak eğitim ve öğretimi hususundaki görüşlerimize gelince; Türk Eğitim Derneği olarak, inanıyoruz ki, kişilerin din ve vicdan özgürlüğünün anayasa tarafından güvence altına alınması büyük önem taşımaktadır.

  • Bu çerçevede, kişilerin hangi inançtan, hangi dinden olursa olsun kendi inancını ve dinini öğrenme özgürlüğünün de güvence altına alınması gerektiği açıktır. Ancak özellikle belli bir dine veya inanca yönelmiş din eğitiminin ve din dersinin zorunlu bir ders olmaması ve bu hususun da mutlaka anayasa ile güvence altına alınması gerekmektedir.

  • Bu çerçevede, iki farklı hususun birbirinden ayrılması büyük önem taşımaktadır. Din eğitimi farklı bir husustur, din kültürünün öğretilmesi farklı bir husustur.

  • Din kültürü eğitimi kuşkusuz ki, önemlidir. Bir kişiye mensubu olmadığı ya da eğitimini almak istemediği bir dinin eğitiminin verilmesi bir dayatmadır. Ancak, belli bir dinin öğretilmediği din kültürü eğitimi içeriği bu şekilde kaldığı sürece uygun görülebilir. Bu hususların da kuşkusuz anayasayla değil yasayla düzenlenmesi gerektiği ortadadır.

  • Eğitim hakkı bakımından biraz önce belirttiğim başlıklarla Türk Eğitim Derneğinin temel görüşlerini açıklamaya çalıştım.

  • Çok kısaca sivil topluma da değinmek istiyorum: Yeni anayasada sivil toplumun sosyal ve siyasal yaşama etkin şekilde katılımının önündeki engellerin kaldırılması büyük önem taşır. Bir ülkenin gelişmesinde artık, tüm dünyada sivil toplumun önemi anlaşılmıştır. Bu nedenle, sivil toplum ve sivil toplum kuruluşlarının daha özgürlükçü, daha demokratik ve daha katılımcı bir anlayışla değerlendirilmesi gerekmektedir.

  • Somut bir öneri olarak; sivil toplum örgütlerinin kendi faaliyet alanlarıyla ilgili konularda yasa yapım ve karar alma süreçlerine katılımlarının anayasal güvence altına alınması sağlanabilir.

  • Hepimizin bildiği gibi, tüketicinin korunması alanında bunun örneklerini ve faydalarını görüyoruz. Bu, belki genel olarak anayasayla güvence altına alınabilir.

  • Bu bağlamda, Avrupa Birliği çerçevesinde uygulanmaya başlanan “Yurttaş girişimi” de dikkatli bir şekilde değerlendirilerek Anayasa’ya dâhil edilebilir.

  • Sivil toplum kuruluşlarından özellikle dernekler ve dernek kurma özgürlüğü tüm dünyada artık ifade özgürlüğünün bir uzantısı olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle nasıl ifade özgürlüğü bir temel haksa dernek kurma özgürlüğü de bir temel haktır.

  • Bu nedenle de daha özgürlükçü bir şekilde dernek kurma olanağının getirilmesi, bunun anayasayla güvence altına alınması ve kişilerin dernekler de dâhil sivil toplum örgütü kurma ve faaliyetlerine katılmasına ilişkin şekli engellerin mümkün olduğunca azaltılması gerekmektedir.

  • Saygılarımızla görüşlerimizi yüce komisyonunuza arz ederiz.

  • Teşekkür ediyorum.

  • BAŞKAN – Evet, arkadaşlar temsilcilerimize, hocalarımıza herhâlde sorularınız olacak.

  • Buyurun.

  • ATİLLA KART (Konya) – Ben öncelikle katkılarınız, görüşleriniz için yürekten teşekkür ediyorum. Bunlardan mutlaka yararlanacağımızı bilmenizi istiyorum.

  • Aslında o sunuşunuzun içinde bence bir nebze değindiniz ama biraz daha açmak istiyorum.

  • Tabii, 82 Anayasa’sının biliyorsunuz 113 maddesi değişti, bazı maddeler birden fazla değişti. Yani Anayasa büyük ölçüde değişti ama 82 Anayasa’sıyla getirilen o otoriter yapı hâlen varlığını koruyor.

  • TED YÖNETİM KURULU ÜYESİ PROF. DR. ŞEBNEM AKİPEK ÖCAL – En azından belli hükümlerde tabii.

  • ATİLLA KART (Devamla) - Bakıyorsunuz, 12 Eylül 1980-6 Aralık 1983 ihtilal hukukunun en ağır olduğu dönem. 100-105 civarında temel kanun varlığını koruyor. Biz şunu ifade ediyoruz: Anayasada göstermelik bir değişim olmaması isteniyorsa, bu temel kanunların da düzenlenmesi gereğini ısrarla, önemle dile getiriyoruz.

  • Şimdiki Anayasa’mızda da yazmışız; basın özgürlüğü, iletişim özgürlüğü, özel hayatın güvenliği. Ee, Türkiye buradan bölünüyor, buradan çatışıyor. Anayasayı yazmakla bitmiyor. Şurada oturup bir ayda şeklen, lafzen istediğimiz anayasayı yaparız. Bunu biraz değerlendirebilir misiniz Hocam?

  • TED YÖNETİM KURULU ÜYESİ PROF. DR. ŞEBNEM AKİPEK ÖCAL – Kesinlikle size hak veriyorum Atilla Bey, çok haklısınız. Anayasa tabii ki, sadece yazılmakla bitmiyor bazı şeyler. 1982 Anayasa’sına dönüp baktığımızda, Anayasa’nın hemen hemen her maddesinin ilk cümlesini okuduğumuzda “Aman ne kadar güzel. Harika, özgürlükçü bir yapı.” diyoruz. Ama hemen ardından gelen kısıtlamalara baktığımızda, hakkın bir taraftan verildiğini, bir taraftan alındığını görüyoruz.

  • OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Kaşıkla verip, kepçeyle alıyor.

  • TED YÖNETİM KURULU ÜYESİ PROF. DR. ŞEBNEM AKİPEK ÖCAL – Aynen öyle. Ben Anayasa hukuku dersi alırken hocalarımız bize öyle derdi; yani kaşıkla veriyorlar kepçeyle olmasa bile bir başka kaşıkla alıyorlar. Yani geriye hemen hemen bir şey kalmıyor. Gerçekten de öyle olduğunu görüyoruz. Şu anda sizin de dediğiniz gibi 100 küsur madde, 110 küsur madde değişmiş durumda ve aslında 1982 Anayasası 1982 hâline göre tanınmaz bir hâle gelmiş durumda ve gerçekten de bazı değişiklikler çok olumlu olmuş durumda. Yani her ne kadar da Türk Eğitim Derneğini çok ilgilendiren bir alan olmasa da, mesela, 90’ncı maddeden çok güzel bir örnek verebiliriz bu çerçeveden baktığımızda. Gerçekten de 90’ncı madde ne diyor: “Temel insan hak ve özgürlüklerine ilişkinse uluslararası anlaşmalar kanunların üzerindedir.” diyor. Uygulayabiliyor muyuz bunu? Çok yeni yeni, yeni yeni bir kıpırdanma başladı. Mesela, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi Medeni Kanun’un üzerinde. Uygulayabiliyor muyuz soyadı bakımından? Dört tane mahkeme kararı var, onun dışında hep ret. Sadece dört kere uygulamışız. Hâlbuki, şu anda bir kadının gidip nüfus müdürlüğünde çok rahatlıkla soyadını değiştirebilmesi lazım eğer uygulayabiliyor olsaydık.

    Yüklə 4,73 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
  • 1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   72




    Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
    rəhbərliyinə müraciət

    gir | qeydiyyatdan keç
        Ana səhifə


    yükləyin