Anayasa Uzlaşma Komisyonu olarak toplumun her kesimine ulaşmaya çalışıyoruz, olabildiğince geniş bir katılımı sağlamaya çalışıyoruz. Bunun anayasanın meşruiyeti ve kalıcı olması bakımından elzem olduğuna yürekten inanıyoruz yani bu toplantılarımız göstermelik değildir, bundan emin olmanızı istiyoruz, bu toplantılarınız mutlaka değerlendirilecektir. Bu anlayışla bizler sizi dinleyeceğiz, dinlerken de olabildiğince nötr konumda kalıyoruz, tartışmalara girmiyoruz, sizden düşüncelerinizi özgürce ifade etmenizi bekliyoruz, beklentimiz budur.
Milliyetçi Hareket Partisinden Oktay Öztürk arkadaşım, Barış ve Demokrasi Partisinden Altan Tan Bey arkadaşım ve ben Cumhuriyet Halk Partisinden Atilla Kart sizi dinleyeceğiz. Sayın İyimaya rahatsızlığı sebebiyle katılamıyor. Bunu bilginize sunuyoruz.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI YÖNETİCİSİ MÜJGAN SUVER – Efendim, tekrar “Günaydın.” diyeyim ve bizi davetiniz için teşekkürlerimi sunarak söze başlamak istiyorum.
İsmim Müjgan Suver. Marmara Grubu Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Vakfından geliyoruz. Ben gönüllü olarak çalışıyorum vakıfta, ayrıca bir görevim var, Avrupa Birliği ve İnsan Hakları Platformunun da Başkanlığını yürütüyorum. Ayrıca 2008 yılında yine vakfımızın çatısı altında kurulmuş olan bir başka platform da Anayasa Uzlaşma Platformuydu, 2008 yılında kuruldu ve çalışmalarına başladı.
Buradaki amacımız, sizin burada bize izah ettiğiniz gibi, farklı grupta, farklı görüşteki arkadaşları aynı platformda buluşturarak ortak noktalarımızı ortaya çıkarıp bir uzlaşma metni hazırlayabilmekti. Kimlerin katıldığıyla ilgili bir liste size sunacağım. Üniversiteleri temsilen değildi tabii ki gelen arkadaşlar, o üniversitelerde o tarihte çalışan arkadaşlardı. Üniversitelerin hukuk fakültelerinden öğretim üyesi olan arkadaşlarımız katıldı, sivil toplum kuruluşlarından -başkan- arkadaşlarımız katıldı, temsilciler ve birçok platformun da temsilcileri katıldı bu grubun içine. Ortaya bir metin çıkardık. Tartışmaların sonunda şuna kanaat getirdik ki sivil toplumun işi değildir anayasa yazmak, bunlar uzman bir grubun işidir ama sivil topluma düşen “Bu anayasanın içinde neler yer almalıdır?” Biz ilkeler bazında anlaşmanın önemine inandık ve böyle bir metin ortaya çıkardık.
Engin Bey, Marmara Grubu Vakfının Genel Sekreteridir, kendisine ben sözü bırakıyorum, metni kendisi okuyacak. Açıklanmasını istediğiniz noktalar olursa ben cevaplayacağım.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI GENEL SEKRETERİ ENGİN KÖKLÜÇINAR – Efendim, teşekkür ediyorum.
Efendim, ben de Sayın Atilla Kart’ın ve değerli üyelerin ifadelerine teşekkürler ediyorum. Yüce Meclisimizin bu konudaki hassasiyetini ve titizliğini saygıyla karşılıyoruz ve buraya gelen bütün gruplar eğer bu konu üzerinde eğiliyorsa ve sizin bu göstermiş olduğunuz lütfa karşılık bir ifade vermek istiyorlarsa şunu söyleyeyim ki biz de diz çöküyoruz ve gerçekten sivil toplum örgütlerine vermiş olduğunuz bu değerin çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum önce. Çünkü şuna çok yürekten inanıyorum: Gelecekte tarihçiler 21’inci Asrı “Sivil toplum kuruluşları asrı” olarak da belki niteleyeceklerdir. Ben bu konuyla birlikte teşekkürlerimi arz ettikten sonra, izin verirseniz, görüşlerimizi size yazılı olarak dağıttım, şimdi şifahi olarak okuyorum:
Anayasalar, devletin temel ilke ve kurumlarını düzenleyen, kişilerin haklarını güvence altına alan üstün hukuk kurallarından oluşur. Demokratik bir anayasa, ülkedeki belli başlı tüm toplumsal kesimlerin üzerinde uzlaştığı bir toplum sözleşmesi niteliğindedir. Yalnızca belli bir kesimin görüşleri doğrultusunda oluşturulan bir anayasa, yakın tarihimizdeki örneklerden görülebileceği gibi, ne kamu barışını korumada başarı sağlayabilir ne de uzun ömürlü bir belge olabilir. Bir anayasanın kendisinden beklenen işlevi yerine getirmesi yani devlet organlarının uyumlu çalışması, yurttaşların haklarını güvence altına alması ve iç barışı sağlaması, ancak bütün toplumsal kesimler tarafından sahiplenilmesi, korunması ve yüceltilmesi ile mümkündür. Yurttaşların "Benim anayasam." diye sahiplenmediği hiçbir belge, bir anayasadan beklenen işlevleri yerine getiremez.
Yurttaşların sahip çıkacağı, toplum sözleşmesi niteliğindeki bir anayasa, hem hazırlanma yöntemi hem de içeriği bakımından bazı özellikler taşımalıdır. Hükûmetin girişimiyle başlatılan yeni anayasa yapım sürecini bu yönlerden değerlendirdiğimizde şu noktaların altını çizmeyi ve topluma duyurmayı yurttaşlık görevimizin bir gereği olarak kabul ediyoruz.
Anayasanın hazırlanış yöntemi:
Tüm yurttaşların sahipleneceği, yönetenlerin kendilerini tartışmasız bağlı hissedeceği çağdaş bir anayasa, ancak özgür ve demokratik bir ortamda, tüm toplumsal kesimlerin yapım sürecine katıldığı bir yöntemler ortaya çıkabilir. 1982 Anayasası'nın en çok eleştirilen yönlerinden biri demokrasinin askıya alındığı, özgür tartışma ortamının bulunmadığı bir durumda hazırlanmasıydı.
Demokratik bir anayasanın hazırlanmasında en sağlıklı yol, anayasa metninin nispi temsil sistemine göre seçilen ve yalnızca bu konuda yetkili kılınan bir kurucu meclis tarafından kaleme alınmasıdır. Belli başlı tüm toplumsal kesimleri temsil edecek bir kurucu meclis, güncel politik baskı ve tartışmalardan uzak bir şekilde, ulusun geleceğini ve uzun vadeli çıkarlarını düşünerek gerçek bir toplum sözleşmesi niteliğindeki anayasa metnini ortaya çıkarabilir. Halkoyunun onayına sunulacak, farklı kesimlerin üzerinde uzlaşacağı böyle bir metin için özgür tartışma ve müzakere yönteminin gerektirdiği makul bir süreye ihtiyaç vardır.
Anayasanın içeriği:
21’inci Yüzyılda Türkiye'ye kılavuzluk edecek çağdaş bir anayasa, cumhuriyetin kazanımlarını koruyan, bu kazanımları yeni ilke ve kurumlarla geliştiren bir metin olmalıdır; çoğulcu, özgürlükçü demokrasi hedefinden koparacak bazı düzenlemelere yer vermemelidir.
Hukuk devleti ilkesi:
1982 Anayasası'nın en çok eleştirilen yönlerinden biri, hukuk devletinin temel güvencesi olan yargı bağımsızlığını tam olarak sağlamamış olmasıdır. Yeni anayasanın, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve demokrasinin sağlıklı işlemesinin bir gereği olarak yargı bağımsızlığını güçlendirmesi gerekir. Yargının işleyişinde en yetkili organ olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile yüksek yargı organlarının oluşumunda hükûmete belirleyici bir rol tanınmıştır. Hükûmet kendisine tanınan atama yetkisini kullandığında, kaçınılmaz olarak bu kurumlar dar siyasi çekişmelerin bir parçası hâline gelecektir. Yargının yeterince bağımsız olmadığından şikâyet ederken, yüksek mahkemelerin tamamen hükûmete bağlı kurumlara dönüşmesi tehlikesi vardır. Bağımsız yargı, demokrasinin ve hukuk devletinin güvencesidir. Hükûmete bağımlı yargı, Türkiye'nin demokratikleşme sürecini sona erdirecek ve ülkemizi uygar dünyanın bir parçası olmaktan tümüyle koparacak derecede tehlikeli bir adımdır.
Laiklik ilkesi:
Laiklik ilkesi, demokrasinin ve farklı yaşam tarzının temel güvencesidir. Yeni anayasa önerisinde bu ilkeyi zedeleyecek çeşitli kurallara yer verilmesi bu konuda bir belirsizliğe yol açacaktır. Laiklikten ödün verilerek Türkiye'nin hiçbir sorunu çözülemez. Türkiye, bulunduğu coğrafyadaki gücünü ve saygınlığını laik ve demokratik bir ülke olmasından alıyor. Toplumsal barışın, inanç özgürlüğünün, akla ve bilime göre örgütlenen çağdaş bir toplum düzeninin güvencesi olan laiklik, cumhuriyetin en temel kazanımlarından biridir.
Türk toplumu, Kurutuluş Savaşı'ndan bu yana laiklik ilkesini bir yaşam biçimine dönüştürmüş kuşakları yetiştirmiştir. Haklarının ve sorumluluklarının bilincinde olan bugünün kuşakları, laiklik ilkesinden ödün verilirse çağdaş yaşam biçiminin tehdit edilmesinden, Türkiye'nin geriye götürülmesinden endişe duymaktadır. Laiklik ilkesi üzerinde yapılan tartışmalar, tüm enerjisini kalkınmaya, ilerlemeye ve müreffeh bir toplum yaratmaya yönlendirilmesi gereken ülkemizi zayıflatmakta ve hedeflerine ulaşmasını geciktirmektedir.
Sosyal devlet ilkesi:
Türkiye, kırk yılı aşkın süredir, devleti yurttaşlarına insanca bir yaşam düzeyi sağlamakla görevlendiren anayasal kurallara sahiptir. Anayasa’mızdaki sosyal devlet ilkesi ve sosyal haklar, onurlu ve insanca bir yaşam düzeyinin vazgeçilmez araçlarıdır. Yürürlükteki Anayasa’da yer alan sosyal haklar, bugüne kadar çok yetersiz düzeyde gerçekleştirilebilmiştir. İçinde bulunduğumuz küreselleşme süreci, zaten sosyal hakları olumsuz yönde etkilemektedir. Yeni anayasanın bu olguyu dikkate alarak sosyal hakları güçlendirmesi gerekmektedir.
Kadın-erkek eşitliği:
Cumhuriyetin en büyük kazanımlarından biri kadın-erkek eşitliği yönünde atılan adımlardır.
Türk kadını, cumhuriyetle büyük bir ivme kazanan eşitlik ve özgürlük mücadelesini sonuca ulaştırmak, her alanda erkeklerle eşit haklara sahip olmak istemektedir. Parlamentoda, belediye meclislerinde, tüm kamusal organların oluşumunda, kamu hizmetine girmede ve kamusal kaynaklardan yararlanmada var olan cinsiyet eşitsizliğinin kaldırılmasını talep etmektedir. Bir cumhuriyet projesi olan kadın ve erkeğin toplumsal yaşamın her alanında eşit olması, aynı zamanda ahlaki bir yükümlülük ve uygarlık kriteridir. Yeni anayasanın hedefi bu projeyi derhâl hayata geçirmek olmalıdır.
Çoğulculuk:
Çağdaş demokrasi çoğulcu demokrasidir. Çoğulcu demokraside hükûmet, ülkeyi yöneten güçlerden yalnızca biridir. Hükûmetin yanı sıra yargı organları, parlamento, özerk kuruluşlar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sendikalar, dernekler gibi sivil toplum kuruluşları da ülke yönetiminde doğrudan ya da dolaylı biçimde etkilidir. Hükûmet bütün bu aktörlerin uyum içinde çalışmasını gözetmek ve anayasal ilkeler doğrultusunda yönlendirmekle yükümlüdür. Türkiye, yönünü çoğulcu, özgürlükçü demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla yerleştirilmesi hedefini gerçekleştirmelidir.
İnsan hakları:
Herkesin tüm insan haklarından yararlanması çağdaş demokratik devletin temel özelliklerinden biridir. Anayasaların en önemli işlevlerinden biri de yurttaşların hak ve özgürlüklerini güvence altına almasıdır. Anayasa, 2000'li yıllarda insan onuruna yönelen yeni tehditleri dikkate alarak yurttaşları bu tehditlere karşı koruyacak yeni hakları güvence altına almalıdır.
Reform ihtiyacı:
Türkiye'nin kalkınması, gelişmesi, çağdaş uygarlık yolunda emin adımlarla yürümesi için ciddi reformlara ihtiyacı vardır. Mevcut Anayasa’nın Türkiye'ye 21’inci Yüzyılda kılavuzluk edecek çağdaş bir belge olmadığı ortadayken, yeni anaysa önerisinin bu konuda hiçbir yenilik getirmemesi kabul edilemez. Yurttaşların beklentisi, yeni anayasanın yalnızca devlet kurumlarının işleyişini düzenlemekle yetinmeyip, toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesine rehberlik etmesidir.
Anayasa önerisinde, toplumun duyarlı olduğu konular olan milletvekili dokunulmazlığının çağdaş ülkelerdeki gibi sınırlanması, siyasal partilerin lider sultasından kurtarılarak demokratikleştirilmesi, cinsiyet eşitliğinin sağlanması, seçim sisteminin temsilde adaleti sağlayacak biçimde yeniden düzenlenmesi, yurttaşların hak arama yollarını genişletmelidir.
Yeni anayasa, cumhuriyetin kazanımlarını, sosyal hakları, hukukun üstünlüğü ilkesini, yargı bağımsızlığını, laikliği, devlet kurumlarının uyumlu ve dengeli işleyişini tehlikeye sokabilecek düzenlemeler içermemeli, aksine bir barış ve güvence kontratı olmalıdır.
Saygılarımızla.
Marmara Grubu Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı.
Teşekkür ediyoruz.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ben kadınlarla ilgili bir soru sormak istiyorum.
Baş örtüsünün kamusal alanda kullanımıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI YÖNETİCİSİ MÜJGAN SUVER – Efendim, direkt ve somuta indirgemekle tartışmaları yeni baştan açıyoruz. Aşağı yukarı biz ne düşündüğümüzü zaten laiklik ilkesinde de belirttik, “Laiklik, farklı yaşam tarzlarının garantisidir.” dedik.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Teşekkür ederiz.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Ben bir hakkın teslimi açısından, sizlerin de meseleye bakarken biraz daha güvenli bakmanız açısından bir düzeltme yapmak istiyorum. “Hükûmetin girişimiyle başlatılan yeni anayasa yapım süreci.” Böyle bir şey yok, bu, hükûmetin programı değil, topyekûn partilerin üzerinde ittifak ettikleri, toplum katmanlarından gelen bir isteğin dillendirilmesidir, bu hükûmet projesi değildir.
Bakın, burada Anayasa Komisyonu var, Anayasa Komisyonunda Hükûmetin 16 üyesi var, muhalefetin 10 üyesi var, buna rağmen bütün partilerin her birinin iradesiyle 3’er arkadaşımız görevlendirilmiş ve burada birbirimizden farklılığımız yok yani sayısal bir eksen üzerinde değiliz. Önemli olan uzlaşmayla, ittifakla toplumun en geniş iştirakini sağlayarak bir anayasanın yapılmasıdır. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI YÖNETİCİSİ MÜJGAN SUVER – Biz de aynı şeyi kastettik ama o mademki yanlış anlaşılıyor, katılıyoruz.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Tabii yani burada çok somut bir şey var, “Hükûmetin girişimiyle başlatılan.” diye. Böyle bir şey yok.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI YÖNETİCİSİ MÜJGAN SUVER – Evet, olabilir.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Bu şunu da getirir: Şimdi, toplumda birtakım sızlanmalar var, “Efendim, buradan bir anayasa çıkar mı? İşte falan, filan…” Tabii, daha çok dillendirenler yeni bir anayasaya ihtiyaç duyulduğunu zaman zaman kalemleriyle ortaya koyan insanlar. Şimdi bu ihtiyacı karşılamak üzere bir adım atılmış ve “Siz kim oluyorsunuz, vesaire.” diye birtakım yazılar okuyoruz. Biz kim oluyoruz? Biz, bütün partilerin üzerinde ittifak ettikleri, farklı düşüncelere sahip olmamıza rağmen hepimizin iştirak edebileceği ortaklaşa bir anayasa metnini çıkarmak üzere bir araya gelmiş insanlarız. Marmara Grubu Vakfı var, başka gruplar da var, sizler hepiniz aynı şeyi mi düşünüyorsunuz? Yok, biz de aynı şeyleri düşünmüyoruz ama hepimiz topyekûn milletin mirasçısı olacağı bir metni ortaya çıkarmak için mümkün mertebe ulaşabileceğimiz en geniş toleransı kullanmak istiyoruz, ulaşabileceğimiz en geniş uzlaşma hâlini ortaya koymak istiyoruz. Onun için de bu proje bir hükûmeti, bir partiyi aşar.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI YÖNETİCİSİ MÜJGAN SUVER – Katılıyoruz efendim, onu yanlış anlaşılıyorsa…
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yok, yok, hayır, sadece bir düzeltme açısından, biraz daha güvenli bakmanız açısından söylüyorum.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI YÖNETİCİSİ MÜJGAN SUVER – Biz de farklı bir şeyi kastetmek istemedik.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI GENEL SEKRETERİ ENGİN KÖKLÜÇINAR – Sayın Öztürk, biz orada kuruluşu ifade ederken böyle bir hataya düşmüş olabiliriz.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Estağfurullah.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI GENEL SEKRETERİ ENGİN KÖKLÜÇINAR – Hayır efendim, size aynen katılıyorum, çok doğrudur, bu, hepimizin müşterek bir derdidir efendim. Buna hep beraber omuz vereceğimize yürekten biz de inanıyoruz efendim.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – İnşallah.
ATİLLA KART (Konya) – Efendim, ben de bu çerçevede “Anayasanın hazırlanış yöntemi” başlıklı sunuşunuzda kurucu meclisin anayasayı yapması gereğinden söz ediyorsunuz. Bu, tabii pek çok çevre tarafından da dile getiriliyor ama şunu bilmenizi istiyorum, Oktay Bey de bir şekilde ifade etti: Burada aşağı yukarı yüzde 95’i temsil eden bir yapılanma var, seçmenin yüzde 95’ini temsil eden bir yapılanma var ve yine burada Meclisin oy birliğiyle görev üstlenen bir yapı var. Tabii, burada ben çok akademik olarak da tartışmaya girmek istemiyorum, o da bir yöntemdir, kurucu meclis olayı da bir yöntemdir ama bu anlamda da meşruiyet konusunda, toplumsal temsil konusunda bir kaygınızın olmaması gereğini özellikle dile getiriyorum. Burada biz işte dört grup, aramızda düzenlediğimiz on beş maddelik çalışma usulleri ilkesinde oy birliği esasını getirdik, görüş birliği esasını getirdik. Bu aslında hem işin ne kadar zor olduğunu gösteriyor hem de aslında daha da ötesi bizlerin müşterek bir anayasayı yapma irademizi gösteriyor, bu kararlılığımızı gösteriyor. Bunu da özellikle takdirlerinize sunmak istiyorum. Yani bu noktada gerçekten yapıcı bir gayretin içindeyiz, samimi bir gayretin içindeyiz çünkü yeni anayasa ya da Anayasa’nın büyük ölçüde değişmesi olayı artık bir toplumsal beklenti hâline gelmiştir, bir toplumsal kabul hâline gelmiştir, bu anlayışın içindeyiz, bu kabulün içindeyiz. Bu, sadece tabii Hükûmetin girişimiyle başlayan bir süreç değil, bu bir toplumsal kabul.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI YÖNETİCİSİ MÜJGAN SUVER – Ona katılıyoruz efendim. Bir yanlış ifade…
ATİLLA KART (Konya) – Evet.
Bu noktada da bizler temsil anlamında meşruiyeti olan bir organız. Bunu özellikle takdirinize sunmak istiyorum.
Ben şunu da gene bir açıklık kazanması amacıyla soruyorum: Yani sizler tabii Marmara Grubu olarak, benim doğrudan bir temasım olmadı ama bu konuda ciddi çalışmaları olan bir grupsunuz yani Türkiye'nin sorunları konusunda sürekli bir takip içinde olan, duyarlılık içinde olan bir grupsunuz. Bu çerçevede yani anayasa taslağına yönelik daha evvel yaptığınız çalışmalar var mı diye onu öğrenmek istiyorum. Varsa, onları da bize ulaştırırsanız yine memnun oluruz ve orada, o sunuşunuzda “reform ihtiyacı” derken bunu biraz daha somutlaştırabilir misiniz?
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI YÖNETİCİSİ MÜJGAN SUVER – Özellikle somutlaştırmak istemedik çünkü bunun derin analizlere dayandırılması gerekir ki ben de somuta dönük bir teklifte bulunabileyim. Türkiye'nin bugünkü demografik analizinin yapılmasında fayda var, değişen sosyal yapıyı incelemekte fayda var, dünya konjonktürünü incelemekte fayda var ve bir şekilde evrensel değerleri, yerel değerleri ve inançları birleştirmenin faydası var, aynı zemin üzerinde buluşturmak zorundayız, birbirinin karşıtı olmaması gerekir. Aranılırsa şayet ortak taraflar bulunacaktır, ortak yorumlar yapılabilir.
ATİLLA KART (Konya) – Şu söylediğiniz kavramlar pek çok şeyi ifade ediyor tabii.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bu “İnsan hakları” faslında “Anayasa 2000’li yıllarda insan onuruna yönelen yeni tehditleri dikkate alarak yurttaşları bu tehditlere karşı koruyacak yeni hakları güvence altına almalıdır.” cümlesi var.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI YÖNETİCİSİ MÜJGAN SUVER – Doğrudur.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yeni tehditleri açmanız mümkün mü acaba? Yani 2000’li yıllardan itibaren yeni…
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI YÖNETİCİSİ MÜJGAN SUVER – Biraz açabilirim. Dediğim gibi bunlar da belli bir araştırma sonucunda daha somut ortaya çıkabilecek olan sonuçlardır ama daha önce suç telakki edilmeyen birçok şey ortaya çıkmıştır iletişimin, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte. İkincisi, konjonktürün değiştirilmesiyle birlikte veya değişmesiyle birlikte yeni sorunlar ortaya çıkmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte bildiğiniz gibi ekonomik açıdan bir ilerleme görülse de sosyal hakların çok geride kaldığı görülmüştür, eşit paylaşım sağlanamadığından sonunda yine cereme halkın sırtına yüklenmektedir. Bu bir haksızlıktır. İnsan onuruna dönük daha birçok şey var, işçi haklarında bunu görebilirsiniz, bireysel bazda görebilirsiniz, en çok da üzerinde durduğumuz kadın-erkek eşitliği konusunda hâlâ bir eşitliğin kabul edilmediğini toplumda görmekteyiz. Bu, kadın-erkek eşitliği olarak başlıyoruz ama bütün dezavantajlı grupları, azınlıkları da kapsayan bir kurumdur, bunların artık halledilmesi gerekli. Üçüncü cinsin kabul edildiği dünyamızda biz hâlâ ikinci cinsi kabul ettiremedik, bu çok acıdır Türkiye için.
ALTAN TAN (Diyarbakır) – Teşekkür ederiz.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI GENEL SEKRETERİ ENGİN KÖKLÜÇINAR – İzin verir misiniz efendim, ben de bir ilavede bulunmak istiyorum Müjgan Hanımefendi’ye.
Saygıdeğer vekillerim, Churchill “İnsan hatayla tecrübe sahibi olur fakat bu hata ne kadar erken olursa kâr o nispette büyüktür.” diyor. Şimdi efendim, biz hep bu kârları geçmişten geldiği için ıstırabı içerisindeyiz. Biz 1924 Anayasası yaptık, şartlara göre belki de dünyanın en önemli, en güzel anayasalarından bir tanesiydi, sonra 80’lerde, sonra tekrar 1961’lerde yaptık. Efendim, hep hükûmet yanlısı yani tek fikre dayalı anayasa yapmaya çalıştık, maalesef biz ortayı bulamadık efendim. Yani demin sizin de ifade ettiğiniz, hep yazılarda araştırmaya çalıştığımız, herkesin müştereken bir karara varabileceği anayasa üzerinde maalesef olamadık. Otoriter bir anayasayı yaptılar. 1980 Anayasası… 1981 Anayasası… 1961 Anayasası, 1982 Anayasası hep insanların yani hükûmetlerin kendi doğrultusunda kullanmak istediği anayasa hâline geldi. Biz öyle bir anayasa yapalım ki bugün A partisi varsa, yarın B partisi geldiğinde her şey yolunda gitmeli halkın deyimiyle.
ATİLLA KART (Konya) – Müdahale etme gereği duymasın.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI GENEL SEKRETERİ ENGİN KÖKLÜÇINAR – Müdahale etme gereği duymasın.
Yani anayasayı artık bundan sonra hata yapmayalım, biz bunu bir kâr sayalım, bugüne kadar gelenleri, en az diyelim ki “Biz bu anayasayı yaptık ama C partisi gelse, B partisi gelse, A partisi gelse buna dokunmaya kalkmasın.” diye düşünüyoruz efendim.
ATİLLA KART (Konya) – Kalıcı olsun.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI GENEL SEKRETERİ ENGİN KÖKLÜÇINAR – Kalıcı olsun ve vatandaş da ona güven duysun efendim.
MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI YÖNETİCİSİ MÜJGAN SUVER – Efendim, kurucu meclisle ilgili olarak söylediklerinize, biz hâlâ aynı fikirdeyiz, iyi niyetinize inanıyoruz. Zaten ilk defa böyle her partiden eşit şekilde üyenin bir araya geldiği bir komisyon kuruldu, bunun da farkındayız ama arkadaşımın dediği gibi, kalıcı anayasalara baktığımız zaman dünyada, işte Amerika’dakini görüyoruz, İngiltere’dekini görüyoruz, bunlara çok az bir madde, iki, üç bir şey eklendi bunca yılın içinde, ona karşın Fransa Anayasası’na bakalım, sizler hepiniz hukukçusunuz, benim söylemem gerekmiyor ama görüyoruz ki onlarda da bildiğim kadarıyla 18 defa değişti, bizdekini biliyoruz hemen her on senede, on beş senede bir bu konuda bir tartışma oluyor ve toplum meşgul ediliyor bu konuyla.
“Kalıcı anayasalar nasıl yapılmış bu ülkelerde?” diye
bu ülkelerde?” diye incelediğimizde, tarafsız, siyasetten çıkarı olmayan, bundan sonra gelecekte de siyasetten bir beklentisi olmayan kesimlerin bir araya geldiği kurucu meclisler tarafından yapılmış. Eğer meclisler -iyi niyetinize güveniyoruz ama tekrar ediyorum- doğru yasalar çıkarabilselerdi, anayasa mahkemeleri durmadan birtakım konularla meşgul olmazlardı diyeceğim en sonunda.
MARMARA GRUBU VAKFI GENEL SEKRETERİ ENGİN KÖKLÜÇINAR – Sağ olasınız, bizi ihya ettiniz efendim, güvence sağladınız. Gerçekten bu eşitlik efendim bizi çok mutlu etti. Tabii, biz, efendim görev sayıyoruz bunu. Bir sivil toplum örgütü olarak devamlı suretle, bütün dostlarımıza… Çünkü bize düşen görev efendim, şuna inanıyorum: Çağdaş ve sorumlu insan bulduğundan daha iyi bir dünya bırakabilen insandır. Biz bulduğumuzdan daha iyi bir dünya bırakamayacağımızın ıstırabı içerisindeyiz ama şu an bu güzel tabloyu gördükten sonra artık efendim biraz daha iyimser olmaya çalışıyoruz. Ben, belki bulduğumdan daha iyi bir dünya gençlere bırakacağım diyorum efendim, inşallah.