Anayasa Uzlaşma Komisyonu 3 No.lu Alt Komisyonun huzurundasınız. Anayasa yapım sürecinde bütün dernekleri, vakıfları dinliyoruz. Sizi de bu çerçevede aldık. Kırk dakikalık bir süreniz var. Bunu tek kişi de kullanabilirsiniz, paylaşabilirsiniz de. Bu kırk dakikanın sonunda eğer vaktiniz artabilirse bir beş on dakika belki Komisyon sayın üyelerimizin açıklanmasını istedikleri hususlar olabilir, onları ifade edecekler. Burada karşılıklı bir tartışma yok, siz konuşuyorsunuz, biz dinliyoruz. Konuşmalarınız kayıtlara geçiyor. Zamanı geldiğinde herkesin olduğu gibi sizin de görüşleriniz dikkate alınacaktır. İnşallah, faydalı bir görüşme olacak.
Komisyon üyelerimiz, Cumhuriyet Halk Partisi üyesi Atilla Kart Beyefendi, Adalet ve Kalkınma Partisinden Ahmet İyimaya Beyefendi, ben Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekili Oktay Öztürk, Barış ve Demokrasi Partisinden Sayın Altan Tan Beyefendi sizleri dinleyecek.
Buyurun efendim.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Öncelikle, çok teşekkür ediyoruz. Benim ismim Sait Mürsel Çeşitçioğlu, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi ikinci sınıf öğrencisiyim. Bu süreçte, yeni anayasa sürecinde, biz gençler olarak sivil bir inisiyatif almak istedik. Bu noktada İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nın kurumsal olarak desteğini aldık fakat çalışma tamamıyla gençlerin fikirlerinin bu çalışma içerisinde yer bulduğu bir süreçti ve kurumsal olarak İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’yla birlikte hazırlamamızla birlikte tamamen özgün olmaya, raporun temel maksadını ortaya koymaya gayret ettik. Bu rapor, okuyucuları dünyada on milyonlara ulaşmış Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin Risale-i Nur Külliyatı esas alınarak hazırlanmış bir rapor ve onun anayasal taleplerini sunduğu 33 maddelik Hutbe-i Şamiye adlı eserinin 33 maddelik anayasal ilkeler sunuyor kendince.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Bir saniye… Biz şimdi sizi Genç Hukukçular Topluluğu olarak mı dinleyeceğiz, yoksa…
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Genç Hukukçular Topluluğu.
AHMET İYİMAYA (İstanbul) – Vakıf mı, Topluluk mu?
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Evet yani vakıf ama vakıf çevresindeki arkadaşlar ve farklı genç kesimler.
AHMET İYİMAYA (İstanbul) – Vakıf çağırmadık da onun için yani.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Tamam o zaman Genç Hukukçular Topluluğu diyelim.
Ben çok kısa bir girizgâh yapmak istiyorum. Bu çalışmaya neden ihtiyaç duyulduğunu kısaca paylaşmak istiyorum. Bediüzzaman Said Nursi’nin ortaya koyduğu bu ilkelerin özellikle toplumdaki en önemli iki problem olan din ve vicdan özgürlüğü ile milliyetçilik bağlamında çok ciddi katkılar sağlayabileceğini, Türkiye'nin geleceğine, birlik ve dayanışmasına katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Bu bağlamda da kendisinin düşüncelerini ortaya koymaya gayret ettik. Elimizden geldiğince kendi düşüncelerimizi değil onun düşüncelerini ortaya koymaya çalıştık. Ortak bir konsensüs sağladık bu noktada, Bediüzzaman’dan anladığımız noktasında. Bediüzzaman Said Nursi’nin bir özelliği de çağdaşı din âlimleri tarafında çok eleştirilmiş olması, demokrasi, anayasal düzeni, hak ve özgürlüğü savunması nedeniyle. Hatta ve hatta “Siz küfür rejimini savunuyorsunuz.” diye itham edilmiş bir isim ve Bediüzzaman Said Nursi’nin eserleri bugün elinizde de şu an, arkadaşımız sizlere takdim etmişti, Oxford Üniversitesi olsun Ezher olsun, birçok üniversitede kitaplara, kürsülere konu olmuş bir isim. Sadece çok basit bir örnek vermek istiyorum, bu sene Türkiye’de Bediüzzaman’la ilgili iki film çekildi ve bunun toplam izleyicisi Türkiye’de yaklaşık 3,5 milyon. Dolayısıyla, böyle geniş bir toplumsal kesimin kanaatlerini de yeni anayasa sürecinde paylaşmayı bir sorumluluk kabul ediyoruz. Teşekkür ediyorum, ben bütün arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum. Hemen vaktinizi almaksızın konuya girmek istiyorum.
Öncelikle yöntem olarak şunu da ifade etmek isterim. Biz öncelikle Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu görüşü ifade edeceğiz, ardından buradan çıkardığımız temel ilke, izah ve gerekçe ve buna paralel olarak dünya anayasalarından örnekler.
1’inci madde: Cumhuriyet ki adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir.
Burada çıkardığımız ilke.
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN - Anayasa adalet, demokrasi ve hukukun üstünlüğü üzerine bina edilmelidir.
Şimdi, buna paralel olarak İspanya Anayasası’nda: “İspanya sosyal ve demokratik devlet olarak kurulmuştur; özgürlüğü, adaleti, eşitliği ve politik çoğulculuğu hukuki sistemde en yüksek değerde savunan hukukun üstünlüğüne bağlıdır.” şeklinde.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Bir de Bediüzzaman hazretlerinin ifade ettiği şöyle bir hadise var, anayasanın girişinde Yaratıcı’ya bir atıf olmasını istiyor ve biz bugün dünya anayasalarını taradığımız zaman, Fransa ve Meksika gibi ülkeler dışında anayasaların girişlerinde bunu görüyoruz. Mesela, Amerika’daki 50 eyaletin anayasasının girişinde var. İrlanda’da var, Güney Afrika’da var, Kanada’da var, İsviçre’de var, İspanya’da var, Almanya’da var, Brezilya’da var. Mesela İsviçre’de “Her şeye gücü yeten Tanrı’nın adıyla” şeklinde başlıyor.
“Adalet ve meşveret ve kanunda insarı kuvvet” Daha sonra Bediüzzaman bu “meşveret” ifadesini demokrasi olarak kendisi de farklı yerlerde belirtiyor. Bu konuda sadece anayasal düzenin nitelikleri açısından biz ifade ediyoruz.
2’ncisi “Medeniyet, nev-i insaniyetin terakki ve tekemmüle, mahiyet-i nev'iyesini kuvveden fiile çıkmasına hizmet eder. İşte bu nokta-i nazarda medeniyeti istememek, insaniyeti istememektir.
Belki hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve tedipten başka, hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşruasında şâhâne serbest olsun. “Allah’ı bırakıp da birbirimizi rab edinmeyelim.” nehyinin sırrına mazhar olsun.”
Yine Bediüzzaman, “Hürriyetin en geniş şekli Cumhuriyettir.”diye ifade ediyor.
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Biz yine bu üç aslın ışığında, Anayasa temel hak ve özgürlükleri evrensel ilkelere dayalı olarak garanti altına almalıdır şeklinde bir çıkarım yaptık.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Cumhuriyet temel hak ve özgürlüklerin korunduğu, bireysel ve toplumsal gelişimin önünü açan, insanın insana ilah olmasını engelleyecek bir mahiyette olmalıdır. Ne kamu otoritesinin ne de bireylerin bir vatandaşa tahakküm etme, onu biçimlendirme gibi bir görevi vardır.
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – İnsanlık tarihi ve tecrübeler göstermiştir ki; İnsan Hakları Bildirgesi gibi ,Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi metinlerin referans alınması medeniyetin ve dolayısıyla insaniyetin bir gereğidir, ülkemizin yeni anayasası da bu temellere dayanmalıdır.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – 3’üncü maddemiz, Bediüzzaman hazretleri şunu söylüyor: “Neme lazım başkası düşünsün istibdadın yadigârıdır.”
Bu noktada bizim yine bu şekilde elinizde raporlar var fakat ben zamanınızı almamak için çok hızlı gitmeye çalışacağım.
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Toplumun yönetime aktif katılımının sağlanması gerekir ve toplumun sahiplenebileceği bir anayasa hazırlanmalıdır.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Özellikle bunun sadece anayasanın lafzında kalmaması, uygulamasında da olması ve azami bir toplumsal sözleşme niteliğinde olması gerektiğini düşünüyoruz.
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Yine, Portekiz Anayasası’nda “Tüm vatandaşlar siyasi hayata katılma ve ülkenin kamu işlerinde kontrol hakkına doğrudan veya özgürce seçilmiş temsilciler vasıtasıyla sahiptir.” şeklinde bir atıf var.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Şimdi, Bediüzzaman yine, “…maksat ve neticede ittihad-ı umumiyeyi tesis eden ve o ittihadın ruhu olan efkâr-ı âmmeyi tevlid eden bir kanun-u esasi.” diyor.
Biz burada, anayasanın cumhuriyetin sahiplenilmesi ve yaşatılması için de bu noktada bir önemi olduğunu, ülkedeki birlik ve beraberliği, dayanışmayı da sağlayabileceğini düşünüyoruz.
Bu noktada yine Güney Afrika Anayasası, bizim en çok atıf yaptığımız anayasalardan bir tanesi Güney Afrika Anayasası’dır, mesela şöyle bir başlangıç var: “Biz Güney Afrika halkı, geçmişimizdeki adaletsizliklerin farkındayız;.Güney Afrika’nın burada yaşayan tüm insanlara ait olduğuna, çeşitliliğimiz içinde birlik oluşturduğumuza inanıyoruz.”
4’üncü madde, tabii ben küçük bir dipnot düşmek isterim, burada biz herhangi bir anayasa taslağı hazırlamıyoruz, sadece anayasa talep ve temennilerimizi ifade ettiğimiz bir rapordur. Özellikle bu maddeyi çok önemsiyoruz.
“Evet, ben neseben ve hayatça avam tabakasındanım. Ve meşreben ve fikren, müsavat-ı hukuk –hukukta eşitlik- mesleğini kabul edenlerdenim. Ve şefkaten ve İslâmiyetten gelen sırr-ı adaletle, burjuva denilen tabaka-i havassın istibdat ve tahakkümlerine karşı eskiden beri muhalefetle çalışanlardanım. Onun için, bütün kuvvetimle adalet-i tâmme lehinde, zulüm ve tagallübün ve tahakküm ve istibdadın aleyhindeyim.
Çünkü kuvvet kanunda olmazsa şahsa geçer. İstibdat mutlak keyfi olur.
... bir hükümet ne şekilde olursa olsun, kanunu bir olur. Köyler ve şahıslara göre ayrı ayrı kanun olmaz.”
Tabii, bu fikirleri Bediüzzüman hazretleri 44 madde var, 33 maddesini bunun 1907-1908 yıllarında ifade ediyor, çok da önemli bir hadise.
AHMET İYİMAYA (İstanbul) – İkinci Meşrutiyet, bunlar tartışılıyor tabii.
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Biz yine, görebildiğiniz gibi, “Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı her kimsenin kanun önünde eşitliği benimsenmeli, hukuk her türlü keyfiliği önleyebilecek bir kuvvete sahip olmalıdır.” dedik.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Tabii yani burada kanun önünde eşitlik, suç ve cezada kanunilik gibi ilkeler yine çıkıyor. Bunları deklare etmiş oluyoruz. Tabii, daha önce İkinci Meşrutiyet öncesinde söylediği ifadeler de var. Özellikle cumhuriyetin sahiplenilmesi noktasında “Ben cumhuriyetçiyim” diyor ve kendisi bulunduğu eğitim kurumunda karıncalara özellikle yediği yemeklerin tanelerini veriyor. Sen niye böyle yapıyorsun, aç kalıyorsun dedikleri zaman diyor ki “Bu karınca milleti cumhuriyetçidir, ben ondan dolayı onları ödüllendiriyorum.” Bunu söylediği tarih de yaklaşık Altan Bey siz daha iyi bilirsiniz, 1890’lar zannediyorum değil mi? Yani 1900 öncesi.
5’inci madde “İslâmiyet’in bir kanun-u esasîsi olan, hadis-i şerifte yani, Memuriyet, emirlik ise, reislik değil, millete bir hizmetkârlıktır. Demokratlık, hürriyet-i vicdan, İslâmiyet’in bu kanun-u esasîsine dayanabilir.”
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – İdarenin tüm birim ve personelinin vatandaşa hizmet amacıyla kurulmuş olduğunun bilinciyle hareket etmesi sağlanmalıdır.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Anayasa; kamu personeli, kamu kurum ve kuruluşlarının hukuki statüsü, hak ve görevlerine ilişkin yapılacak her türlü düzenlemenin millete hizmet amacıyla yapılmasını sağlamalıdır. İdarenin faaliyetlerinin temel referansı millete amirlik değil hizmet olmalıdır. Devlet amaç değil, millete hizmet aracıdır.
Yine bununla ilgili de Güney Kore Anayasası da tam Bediüzzaman’ın söylediği ifadeye mutabıktır. Şöyle söylüyor: ”Tüm kamu çalışanları tüm halkın hizmetçisidir ve yine halka karşı sorumludur.”
6’ncı madde, tabii 6’ncı maddeyi Bediüzzaman’da değerlendirdiğimiz zaman, modernite ve çağdaş literatür içerisinde tanım açısından böyle bir değerlendirme yok fakat bunun daha etkili, özellikle Türkiye için daha doğru olacağı kanaatindeyiz.
“Hürriyetin şen'i odur ki, ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın. …ve çürük mesavi-i medeniyeti hudud-u hürriyet ve medeniyetimize girmekten yasak eden bir kanun-u esasi.”
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Anayasa, kişilerin kendine ve başkalarına zarar vermeyen her hareketinde özgür olmasının teminatı olmalıdır.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Biz burada temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılabilirliğini ifade ediyoruz. Özellikle devletin vatandaşlarını, gençliği, aileyi korumak yükümlülüğü altında olduğunu düşünüyoruz ve devlet eliyle yani bunun olacaksa olması gerekiyorsa illa ki özel teşebbüsler olması. Devlet eliyle vatandaşların alkol ve benzeri, şans oyunları, zinanın serbest olması, reel ve sanal ahlaksızlığın yaygınlaşmasına müsaade edilmesini özgürlük değil gençlerin yani milletin geleceğinin esaret altına alınması olduğunu düşünüyoruz.
7’nci madde, “Adalet-i mahza odur ki; O bir masumun hakkını, bütün halk için iptal etmez. Cenab-ı Hakk’ın nazar-ı merhametinde hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük büyük için iptal edilmez.
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Ferdin hakları devlet menfaatine ve kamu yararına, o bireyin rızası alınmadıkça feda edilemez. Adalet-i mahza hukuki sorumlulukta, suç ve cezada şahsiliği gerektirir.
Burada tek bir bireyin dahi temel hak ve özgürlüğü devletin menfaati ve siyasal rejimin bekasından üstündür. Örnek vermek gerekirse, köy boşaltmalar ve yakmalar, faili meçhul cinayetler ve bir kısmının cezasız kalması, terör sebebiyle kaza ölümler, bir ırk veya mezhebe mensup olanlara ders kitaplarında veya resmî söylemde genelleyici ifadeler adalet-i mahzaya terstir.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Üstat bunu özellikle birisinin hatasıyla başkası mesul olmaz. Kardeşi de olsa, aşireti ve taifesi de olsa, partisi de olsa o cinayete şerik sayılmaz. Yani bir kişi onu yaptı diye bütün onun ait olduğu kesimler bu şekilde itham edilemez.
8’inci madde, yine Bediüzzaman laikliği savunuyor fakat laiklikten anladığı çok daha farklı bir laiklik yani bugünkü laiklik bağlamında değil.
“Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız; Ben biliyorum ki, lâik mânâsı, bîtaraf kalmak yâni hürriyet-i vicdan düsturuyla dinsizlere ve sefahetcilere ilişmediği gibi, dindarlara ve takvacılara da ilişmez bir hükûmet telâkki ederim.”
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Buradan aynı şeyi çıkarttık, herhangi bir inanca sahip olmayan bir bireye müdahale edilmemesi gibi dindar bir bireye de müdahale edilmemesini barındırır.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Laikliğin katı ve laikçilik anlamında uygulanması dinî dinamikleri kuvvetli bir toplumda devletin milletle kaynaşmasının önünde bir engeldir. Laiklik bir yaşam biçimi değil siyasal bir tercih olduğundan devlet bireylerin dindarlık seviyesine karışamaz. Dolayısıyla dine ve dindarlara nötr bir laiklik gerektir. Örneğin; kendi ülkesindeki misyonerlik faaliyetlerinden kuşku duyup engellemeye çalışan bir devletin diğer ülkelerde camiler açıp hocalar görevlendirmesi birbiriyle çelişen bir davranıştır kanaatindeyiz. Ve şu çok önemli: Laikliğin bu bağlamda uygulanmaması, dinin her zaman siyasi malzeme yapılmasına sebep olacaktır ve bu yanlıştır. Mesela Bediüzzüman siyasal İslam’a karşıdır ve şunu söylüyor, orada kendisinin ifade ettiği, bu ister istemez laikliğin bu bağlamda olmaması, dinin kullanılmasına siyasi malzeme olmasına sebep olacaktır. Yine belki bir anayasal talep bağlamında değerlendirilebilir mi bilemiyorum, din ve vicdan özgürlüğünün bir gereği olarak baş örtüsünün öğrenciler ve kamu personeli için serbest olmasını talep ediyoruz. Tabii ve doğuştan gelen bir hak olduğunu düşünüyoruz. Diğer türlü laikliğin uygulamada anlamsızlaşacağı kanaatindeyiz.
9’uncu madde, kendisi “Dinde zorlama yoktur. Artık doğruluk (sapıklıktan) apaçık ayrılmıştır.“ ayetini ortaya koyduktan sonra “Hürriyet-i vicdan, hükûmetlerde bir kanun-u esasî, bir düstur-u siyasî” olduğunu söylüyor.
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Fertler din, mezhep, felsefi görüş ve inanışları benimsemede, öğrenmede ve öğretmede serbesttir.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Laiklik dinin vicdanlara hapsolması değildir. İnsanlık tarihi kadar köklü bir küresel realitenin binlerce yıllık pratikleri vardır, bu birçok din için geçerlidir. Dolayısıyla biz, dini inancı ne olursa olsun devletin kimseye inancına göre davranmaması gerektiğini düşünüyoruz. Nitekim ABD Anayasası “bir dinin icrasını engelleyecek kanun yapılmasını” yasaklamıştır.
Mesela, İsviçre Anayasası’ndan ve Almanya Anayasası’ndan iki tane çok güzel örnek var bu bağlamda, bizim anladığımız laiklik bu bağlamdadır.
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – İsviçre Anayasası, “Herkes dini bir topluluğa katılma veya dini eğitim alma hakkına sahiptir.” derken Almanya Anayasası ise “Dinî servis veya ruhani işlere duyulan ihtiyacın orduda, hastanelerde, hapishanelerde veya diğer kamu kurumlarında sağlanmasında dini topluluklar izin sahibidir, ancak hiçbirinin zorlaması olamaz.” demekte.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – 10’uncu madde “…ve nokta-i istinadımızı temin eden bir kanun-u esasi. İttihat imtiyaz ile olmaz. Bir maden-i içtimai hayatımız olan ittihad-ı millet, ref-i imtiyazdan başka ne ile olur?”
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Burada anayasa toplumsal kesimler ve kimlikler üzerinde kaynaştırıcı bir fonksiyon üstlenmeli, ayrıştırıcı ifadelere yer verilmemelidir.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Özetle budur. Mesela, Güney Kore Anayasası’ndan verdiğimiz bir örnek var, Japonya’dan var, Amerika’dan var ve bu noktada da ırk olabilir, mezhep olabilir, inanç olabilir, cinsiyet olabilir, bu bağlamdaki ayrılıklara karşı olduğumuzu ifade ediyoruz.
Bu vatandaşlık bağlamında Güney Afrika’dan bir örnek vermek gerekirse mesela şu şekilde: “Ortak bir Güney Afrika vatandaşlığı vardır. Tüm vatandaşlar vatandaşlık haklarına, imtiyazlarına ve yararlarına eşit şekilde sahip, ve vatandaşlık görev ve sorumluluklarından eşit şekilde bağlı. Ulusal mevzuat vatandaşlığın kazanılmasını, kaybını ve geri verilmesini düzenlemelidir.” şeklindeki maddeyi biz buraya referans olarak sunuyoruz.
11’inci madde, bu çok önemli bir hadise, Bediüzzüman özellikle azınlıklara karşı çok farklı bir yaklaşım sergiliyor, bilhassa Ermenilere karşı. Onlarla dost olunmasını bir şekilde, yoksa bunun diğer türlü istismara açık olduğunu, özellikle dış güçler tarafından istismara açık olduğunu da ifade ediyor.
“Sual: Gayrimüslimlerle nasıl müsavi olacağız?”
Şimdi, o zaman Kürt aşiretlerini meşrutiyete ikna etmek için Bediüzzüman doğuda dolaşırken şunu söylüyor, orada Kürt aşiretleri soruyor, diyor ki biz gayrimüslimlerle nasıl eşit olabiliriz, o da diyor ki:
“Cevap: Müsavat ise, fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise şah ve gedâ birdir. Acaba bir şeriat, karıncaya bilerek ayak basmayınız dese, tâzibinden men etse, nasıl benî Âdem'in hukukunu ihmâl eder?”
Mesela, yine bir soru, bence Türkiye’de bu mesele dahi hâlâ aşılamamıştır.
“Sual: Şimdi Ermeniler kaymakam ve vali oluyorlar? Nasıl olur?” diye soruyorlar. “
Cevap: Saatçi ve süpürgeci oldukları gibi. Zira meşrutiyet hakimiyet-i millettir, hükümet hizmetkardır. Meşrûtiyet doğru olursa, kaymakam ve vali reis değiller, belki ücretli hizmetkârlardır.”
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Her vatandaş hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmadan ülke yönetimine katılabilmelidir dedik ve buna Belçika Anayasası’ndan “Ayrımcılık Yasağı” başlıklı “Belçikalılar için tanınan hak ve özgürlüklerin ayrımcılık olmadan kullanılması sağlanmalıdır. Bu amaçla, kanunlar ve kararnameler ideolojik ve felsefi azınlıkların hak ve özgürlüklerini açıkça garanti altına alır.”
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Yani vatandaşlığın ve resmî söylemin ırkçı değil çeşitli ırkları birleştirebilecek, bütünleştirici bir vatandaşlık temelinde olması gerektiğini düşünüyoruz.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUHAMMET DEMİREL – Kaldı ki biz buraya sadece birkaç anayasayı referans koyduk fakat inceleme bazında 15’e yakın anayasa inceledik, hemen hepsi paralel şeyler söylüyorlar yani referanslar birkaç tane fakat örnekler çok daha fazla artırılabilir.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Evet, veciz olması için de mesela 11’inci maddeyi çok veciz yazıyoruz, daha detaylı yazmıyoruz. Dediğimiz gibi, bu şekilde, özellikle demokrasinin biz çoğunluğun görüşünü evet belki karar neticesi çoğunluğun kararı ama karar alma süreçlerini maksimum düzeyde azınlıkların, farklı görüşlerin etkileyebilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Mesela, yine Güney Afrika’dan bir örnek: “Biz, Güney Afrika halkı... Güney Afrika’nın burada yaşayan herkese ait olduğuna, çeşitliliğimiz içinde birliğimize inanıyoruz.”
12’nci madde, burada, Hazreti Ömer’le bir Hristiyan’ın muhakemesini örnek veriyor ve diyor ki: “Hazret-i Ömer, hilâfeti zamanında, âdi bir Hıristiyan ile mahkemede birlikte muhâkeme olundular. Hâlbuki o Hıristiyan İslâm hükümetinin mukaddes rejimlerine, dinlerine, kanunlara muhâlif iken, mahkemede onun o hali nazara alınmaması açıkça gösterir ki; adâlet müessesesi hiçbir cereyâna kapılmaz, hiçbir tarafgirliğe kaymaz. Bu, din ve vicdan hürriyetinin bir ana umdesidir ki, komünist olmayan Şarkta, Garbda, bütün dünya adâlet müesseselerinde cârî ve hâkimdir.”
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Adalet sistemi siyasal cereyanların üzerinde, bağımsız ve tarafsız olarak işlemelidir. Anayasa etkili/uygulanabilir ve eksiksiz bir adaleti hedeflemelidir.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Bu şekilde zaten dünyadan örnekler de var.
13’üncü madde, Bediüzzaman, o zaman meşrutiyet ifadesini kullandıktan sonra daha sonra şimdi o kelimenin yerine cumhuriyet konulmuştu ve cumhuriyet ifadesini kullanıyor, demokratlık, demokrasi, cumhuriyet gibi ifadeler kullanıyor.
“Hakimiyet-i milliyeyi temin eden meşrutiyet beşer saadetinin bir sebebidir.
*…(Demokratik Cumhuriyet) Herkesi bir padişah hükmüne getirir.” “İnsanlığın gereği olan cüz-i ihtiyariyi temin eder.” “Cumhuriyet ve demokrat mânâsındaki meşrutiyet” ifadesini kullanıyor mesela kendisi yine ve biz demokrasinin dinamik ve canlı tutulmasını, her erkin demokratik meşruiyetinin olması gerektiği kanaatindeyiz.
14’üncü madde yine “Nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevi saadet için bir Cennet, bir melce, bir tahassungah aile hayatıdır ve herkesin hanesi küçük bir dünyasıdır.
Bir çocukla konuşup söz anlatmak, bir filozofla konuşmaktan aşağı değildir.”
BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Aile kurulması, korunması ve anneliğin teşvik edilmesi zaruridir.
GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Biz, ilk olarak eğitim ve öğretimi gerçekleştirme hakkının aileye ait olduğunu düşünüyoruz ve tek tip merkezî eğitim sisteminin yanı sıra alternatif eğitim modellerinin olması gerektiğini düşünüyoruz. Mesela, bir evde eğitim modeli gibi. Mesela, çok üstün zekâlı insanlar var, aynı süreye tabi şekilde çok geniş sınıflarda kaybolabiliyorlar. Mesela, geçen daha haberlerde çıktı, böyle bir çocuk kaç sene sınıfta kalıyor, daha sonra Türkiye'nin en yüksek zekâlı öğrencilerinden biri çıkıyor. Dolayısıyla, biz, alternatif eğitim modellerinin olması gerektiğine, ailenin korunması, özellikle anneliğin teşvik edilmesi gerektiğine inanıyoruz ve modernitenin olumlu taraflarıyla birlikte olumsuzlukları da olduğunu düşünüyoruz. Özellikle olumsuz taraflarından bir tanesi de aileyi silikleştirmesi, geri plana atması olduğunu düşünüyoruz. Özellikle mesela Güney Kore’den bir örnek var.