3 nolu alt komisyon tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 4,73 Mb.
səhifə55/72
tarix28.07.2018
ölçüsü4,73 Mb.
#61445
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   72

  • BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – “Evlilik ve aile hayatı bireysel onura sahiptir, sürdürülmesi eşlerin eşitliğine dayanır ve Devlet bu hedefe ulaşmak için elinden gelen her şeyi yapmalıdır.

  • Devlet anneleri korumak için gayret gösterir.

  • Vatandaşların sağlığı Devlet tarafından korunur.”

  • GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Mesela yine burada İtalya Anayasası’ndan güzel bir örnek var.

  • BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – “Devlet, ailenin kurulmasına ve ekonomik anlamda ilgili görevlerin yerine getirilmesine ve geniş aileleri ilgilendiren özel meseleler hakkında alınacak önlemlere destek olur.

  • Devlet anneliği, çocukluğu ve gençliği korur; bu amaçla kurulmuş olan kurumları destekler ve teşvik eder.”

  • GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – 15’inci madde, Bediüzzaman şunu söylüyor: “Aklın rızkı ispat ve delildir.” Dolayısıyla biz, pek çok yerlerde var fakat referans noktasında herhangi bir camiaya bağlı kalmadığımız için ve bu eserlere yeterince vâkıf olmadığımızı düşünüyoruz. Bulabildiğimiz referansları bulmaya çalıştık. Farklı noktalarda yine bunu ifade ediyor. Mesela, öğretmenin kuş gibi değil koyun gibi olması gerektiğini ifade ediyor yani birisi hazmeder o şekilde verir, birisi hazmetmeden verir. Millî eğitim politikasının biz ideolojik ve ezberci olmamasını, ikna ve ispat metoduna dayanması gerektiğini düşünüyoruz. Bu tabii, anayasal bir noktada direkt anayasal bir ifade, içerik olarak değerlendirilmeyebilir fakat anayasanın etkileyeceği normlar hiyerarşisinde kanunlar var, düzenlemeler var, bu bağlamda biz yine taleplerimizi ifade etmiş oluyoruz.

  • Yine, 16’ncı madde, “Zaman-ı meşrûtiyetin zenbereği, rûhu, kuvveti, hâkimi, ağası hak'tır, akıl'dır, mârifet'tir, kânun'dur, efkâr-ı âmme'dir; kimin aklı keskin, kalbi parlak olursa, yalnız o yükselecektir.”

  • Bürokrasi, eğitim, ekonomi, sağlık, üretime ait bütün kurumların ve etkinliklerin bilimsel veriler ışığında azami verimliliği hedeflemesi gerektiğini düşünüyoruz.

  • Eğitimde fırsat eşitliği evrensel bir haktır. Eğitim kurumlarında anadil öğrenimine imkân tanınmalıdır.

  • Bediüzzaman şöyle söylüyor:” Lisan-ı maderzad (ana dil) ise, tabiî olduğundan, elfaz (lâfızlar) dâvet etmeksizin zihne geliyor. Alış veriş yalnız mânâ ile kaldığından, zihin çatallaşmaz. Ve o lisana giren maarif (bilgiler), nakş-ı ale’l-hacer (taşa kazınan nakış) gibi bâkî kalır.”

  • Bediüzzaman güneşi bu şekilde örnek veriyor, biz de eğitimi bu bağlamda görüyoruz, eğitimde fırsat eşitliği evrensel bir hak olduğunu düşünüyoruz. Resmî dilin Türkçe olduğunu fakat mesela devlet okullarında seçmeli Kürtçe dersi verilebilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Aynı zamanda bunun yanında dersin Türkçe anlatılmasının yanında, öğretmenlerin konuyu Kürtçe açıklayabilmesi gerektiğini düşünüyoruz çünkü mesela, burada esas olan, o çocuğun o bilimi, o matematiği, o fenni öğrenmesidir ve dolayısıyla gerektiği zaman sorulara Kürtçe cevap verebilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu, büyük bir devlet olmanın da gereğidir kanaatindeyiz zira, dile mantıktır, esas olan çocuğun hem dili hem de temel bilimsel mantığı kavramasıdır. Kaldı ki mesela ben Galatasaray Üniversitesinde okuyorum, farklı ülkelere, Fransa’ya, İtalya’ya, Avusturya’ya verdiğimiz bir hakkı bu ülkenin esas bir unsuruna mahrum bırakmak, gerçek bir vatanseverlikle paralel olmadığı kanaatindeyiz. Bu, büyük devlet olmanın da yine gereğidir diyoruz.

  • Devam edelim hemen hiç vakit kaybetmeden. Orada ben okumak istemiyorum, Macaristan Anayasası var, yine o da bizim düşüncelerimizle paralel şekildedir.

  • 18’inci madde, Bediüzzaman’ın belki de en büyük projelerinden bir tanesiydi ve bunu gerçekleştirmek için anayasanın da buna engel olmaması gerektiğini düşünüyoruz yani bunu illa anayasal talep anlamında bulunması gerekli bir şey değil.

  • “Aklın nuru funun-u medeniyedir (fen bilimleridir); vicdanın ziyası(ışığı) ulumu diniyedir (din ilimleridir). İkisinin imtizacıyla (birleşmesiyle) hakikat tecellî eder(ortaya çıkar). O iki cenah (kanat) ile talebenin himmeti pervaz eder (kanatlanır). İftirak ettikleri (ayrıldıkları) vakit birinden taassup, diğerinden hile ve şüphe tevellüd eder(doğar).”

  • Biz, bu bağlamda, din ve fen bilimlerinin beraber okutulduğu eğitim kurumlarının en azından özel teşebbüslerle açılabilmesi gerektiğini düşünüyoruz, buna anayasal bir engel olmaması gerektiği kanaatindeyiz.

  • BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Burada araya girmem gerekirse biz buraya liselerde ve ortaokullarda Kur'an eğitiminin ve din eğitiminin seçmeli ders olarak konulması gerektiğini düşünmüştük ve koymuştuk fakat yüce Meclis bizden önce davrandı.

  • GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Bu noktada sadece bir Kur'an değil, mesela bir İncil dersi, bir Alevilik dersi konulmasında hiçbir mahzur yoktur seçmeli olarak ve biz bu noktada ilerleyen metinlerde yine gelecek, bu noktada daha geniş olması gerektiği kanaatindeyiz.

  • 19’uncu madde, bu bağlamda Bediüzzaman’ın Prens Sabahattin’e yazdığı bir mektup var, ben bunu uzun uzun okumak istemiyorum. Kısaca şunu söylüyor, diyor ki: “Ademimerkeziyet başka yerde idari özerklik, ekonomik özerklik bağlamında olması gerektiğini, Altan Bey bize bu noktada katılmıyor olabilir zannediyorum, kendisi düşüncelerini ifade edecektir. Bediüzzaman, bu noktada idari ve ekonomik özerklik taraftarı, siyasal özerkliğe karşı çıkıyor ve Prens Sabahattin’e yazdığı mektubunda, bunun ülkeyi tavafı mülke, mülk devletlere götüreceğini ifade ediyor.

  • AHMET İYİMAYA (İstanbul) – Prens Sabahattin kim?

  • GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Prens Sabahattin, Ahrar Fırkasında başında, ademimerkeziyeti savunan liberal bir isim.

  • Tabii biz bu noktada yerel güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dünyada buna gidiyor, bakın, 2003 yılında mesela sadece Fransa ki üniter devlet açısından çok kuvvetli bir ülke, 2003 yılında desantralizasyon yani yerinden yönetimi daha kuvvetleştirici bir anayasa değişikliği yaptı.

  • 20’nci madde, tüm etnik unsurlar arasındaki ortak değerler ön plana çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Burada yine Bediüzzaman, birçok etnik unsura ortak noktalarını ifade ediyor, köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir, dininiz bir, kıbleniz var, bu kadar birlik varken, bu kadar manevi zincirler varken birlik gerektirir diyor.

  • 21’inci madde, çok önemli bir hadise. “Bizim düşmanımız cehâlet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı; san'at, marifet, ittifak silâhiyle cihâd edeceğiz. Ve bizi bir cihette teyakkuza ve terakkiye sevk eden hakikî kardeşlerimiz Türklerle ve komşularımızla dost olup el ele vereceğiz. Zirâ husûmette fenalık var, husumete vaktimiz yoktur.”

  • Bizim buradan çıkardığımız sonuç: Devletin aktif bir şekilde cehalet, fakirlik ve ayrımcılığa karşı mücadele etmesinin; anayasanın teminatında olması gerektiğini düşünüyoruz ve bunun bir devlet politikası olması gerektiği kanaatindeyiz, eğitimin, ticaret ve refahın, birlik ve dayanışmanın güçlendirilmesinin.

  • 22’nci madde, “Memuriyete ve imarete giren, yalnız hamiyet ve hizmet için girmelidir.” Yine bir Hadisi Şerifi örnek veriyor: İslam cahiliye devrinden ırkçılık ve kabileciliği kaldırmıştır.” diyor.

  • Bizim buradan çıkardığımız sonuç: Kamu görevlilerinde müspet milliyet –Bediüzzaman müspet milliyet, menfi milliyet ayrımı yapıyor- yani vatanseverlik temelinde, “Şahsım ve geçimim için değil, vatanım ve milletim için kamu görevini icra ediyorum.” fikrinin yerleşmesi sağlanmalı.

  • 23’üncü madde, bizce en önemli noktalardan bir tanesidir. Bugün mesela Fransa’daki laikliğin en katı uygulandığı ülkelerden bir tanesidir. Orada dahi ülkenin askerleri öldüğü zaman dinî törenler yapılır ve bu kilisede yapılır. Mesela baktığımız zaman, bugün Amerika’da, Amerika’nın şahsı manevisinde, en azından kamuoyundaki algısında biz Hristiyan bir devlet olduğunun farkındayız, parasının üzerine koydukları ifadeden, bir başkanın tavırlarından yani hangi siyasi parti, demokratlar da gelse cumhuriyetçiler de gelse, bu çok değişmiyor. Bediüzzaman şunu söylüyor: “şahs-ı manevî-i hükûmeti Müslüman gösteren bir kanun-u esasi” Bunun biz laiklikle çelişmediğini düşünüyoruz. Bu, kamuoyu algısıdır yani bunun tüzel kişilik olarak böyle olması değil hangi Hükûmet gelirse gelsin milletin manevi değerlerine ters bir şekilde, milletin manevi değerlerini rencide edecek şekilde davranmaması gerektiği çünkü vizyonu olan bir anayasa yapacaksak ve biz Türkiye'nin dünyada etkili bir ülke olması gerektiğini düşünüyorsak bu, Orta Doğu’ya bakar, Balkanlar’a bakar, Orta Asya’ya bakar. Hatta, bugün itibarıyla Kuzey Afrika’ya da bakar. Dolayısıyla bu noktada, mesela bunu somutlaştırmak gerekirse bugün mesela üniversitelerde, askeriyede bir bireyin, bir vatandaşın serbestçe ibadetini yapması gerekir. Çok basit bir örnek vereyim, benim babam, namazını kıldığı için askeriyede sakıncalı olarak yaptı askerliğini ve iki sene de açığa alındı. Dolayısıyla, bunlar dış dünyadan baktığınız zaman, Türkiye’yi İslamiyet’e düşman gösteren noktalara getirmemesi gerekir. Biz bunu sadece ifade ettik. Örneğin, başörtülü bir kimsenin kamu personeli olamaması da bu bağlamda.

  • 24’üncü madde çok önemli. “muhalefet meşru ve samimî bir muvazene-i adalet unsurudur. Her bir hükümette muhalifler var. Asayişe ilişmemek şartıyla, kanunen onlara ilişilmez.”

  • Siyasal iktidar muhalefeti susturamamalı, zira siyasal yaşamda muhalif hareketler gerçek bir adalet dengesinin gereğidir ve meşrudur.

  • Yine, askeri vesayete son verilmeli diyor. Asker neferatının siyasete müdahaleleri zararlı diyor.

  • 26’ncı madde, “Efkâr-ı amme dîdebandır. (gözcüdür)” diyor. İdarenin eylem ve işlemleri kamuoyu denetimine açık olmalı, şeffaf bir sistem ve vatandaşın bilgi edinme hakkı var olmalıdır.

  • 27’nci madde “…ve her birinizi ey meb'uslar elli bin kişinin takazasını yani haklarını sizden dava etmelerini hakkınızda tebrie eden bir kanun-u esasi.”

  • Yasama organının milletin gözündeki itibarını koruyacak bir anayasa hazırlanması gerektiğini düşünüyoruz.

  • 28’inci madde, ülkemizde demokratik rejimin kaynağı ve temeli anayasa olmalıdır. Demokrasinin uygulaması vatandaşları korku ve endişeye sevk etmemelidir yani bu şekilde ifade ediyor.

  • 32’nci madde, bizi Avrupa dilenciliğinden kurtaran yani birebir adaptasyon gibi mesela kanunları veya bireyleri uluslararası mahkemelere başvuruya ihtiyaç duyurmayan, bireyleri AİHM gibi uluslararası mahkemelere başvuruya ihtiyaç duyurmayan, bunu sağlayabilmeliyiz.

  • 35’nci madde, milletvekillerinin, millete hizmetin ibadet olduğu fikri gibi güzel ve idealist bir düşünceyle çalışabilmesi gerektiğini düşünüyor.

  • Siyasetçileri ve siyaset kurumunu kamuoyunda yüceltmenin en önemli yolu, siyasilerin vatan ve millet için karşılıksız ve ibadet şuuruyla hareket etmesidir.

  • 37’nci madde, ortalama bir vatandaşın anayasa metnini okuduğunda medeni hayatın kurallarını öğrenebilmesi, ülkeye karşı bir ahlaki bir sorumluluk ve yüce duyguları hissedebilmesi gerekir.

  • 38’nci madde, insanlığa karşı sorumlu, dünya Müslümanlarının olumlu etkileneceği ve Türkiye’yi model alabileceği bir anayasa hazırlanmalıdır.

  • Oryantalist felsefenin Türkiye’yi “Batı taklitçisi” gören düşüncesinin kırılmasını sağlayacak bir anayasa hazırlanmalıdır, bu noktada ilerici ve çağ atlatabilmeli.

  • 40’ıncı madde, yeni anayasa, toplumdaki fikir ayrılıklarının kavga ve kaos ortamına sebep olmasını engelleyebilecek bir hukuki zemini tesis etmelidir. Hukuki düzenlemeler insanların en uç fikirlerini bile demokratik sistem içerisinde serbestçe ifade etmesini sağlamalıdır. Bu noktada, anayasal düzen, düşünce farklılıklarını, nefret ve şiddet ortamına sebep olmasının sorumlusu olmamalıdır.

  • Son üç dört madde, yeni anayasa, ülkenin gelecekteki konumunun teminatı olmalıdır.

  • Yeni anayasanın “…sefahet ve israfat ve havayic-i gayr-ı zaruriyeden bizi halâs eden” yani Türkiye’nin parası asli olmayan ihtiyaçlar için harcanmamalı: Millî kumar, millî içki, aşırı silahlanma ve atıl yatırımlar örnek.

  • 43’üncü madde, yöneticilerin kamu menfaatlerini izinsiz ve haksız olarak kullanmasını engelleyen; çevrenin, hayvanların, bitkilerin, yer altı ve yer üstü kaynaklarının vesaire korunmasını sağlayan bir anayasa yapılmalıdır. Bediüzzaman buna “hukukullah” diyor “…ve menafi-i umumiye olan Hukukullahı izinsiz tasarruftan sizi tahlis eden bir kanun-u esasi.”

  • 44’üncü madde, son madde ki en önemli maddelerden bir tanesi, Bediüzzaman ve Kanunu Esasi’nin ruhunu yani milletvekillerinin yemin metninin kanun-u esasinin ruhunu barındırması gerektiğini, maksad ve neticede ittihad-ı umumiyeyi tesis etmesi gerektiğini ifade ediyor ve sizi hıns-ı yeminden kurtarması, bağlayıcı bir yemin olması gerektiğini ifade ediyor. Ülkenin birlik ve dayanışmasına katkı sağlaması gerektiğini düşünüyor.

  • Sadece ben dünyadan örnekleri hemen paylaşıp geçiyorum. Bizim somut önerimiz şudur: Milletvekilleri, hangi dinden olursa olsun talep etmeleri hâlinde İngiltere, İspanya, İrlanda, Yeni Zelanda, ve ABD’de olduğu gibi TBMM’de yeminlerini kutsal kitapları üzerine yapabilmelidir veyahut bir dine imtiyaz olmaksızın kutsal bir bağlayıcılık ifadesi yer almalıdır.

  • Nitekim, 24 Anayasası 16’ncı maddede bu vardı, 20’de de vardı. Mesela, Almanya’da bu şekilde

  • Mesela Almanya’da bu şekilde yemin var. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Federe Hükûmet üyeleri bu şekilde yemin ediyor; en sonunda “Tanrı yardımcım olsun.” diyor. Dolayısıyla, dünyanın pek çok ülkesindeki yeminler de bu şekilde.

  • Biz, genel anlamda Bediüzzaman’ın fikirlerini ortaya koymaya çalıştık. Belli noktalarda deklare etmiş olabiliriz belli fikirleri; özetle budur. Türkiye’nin en önemli toplumsal kesimlerden birisinin kanaatini paylaşmak için gayret sarf ettik.

  • Teşekkür ediyorum, çok sağ olun.

  • OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) –Evet, biz de çok teşekkür ediyoruz.

  • Evet, arkadaşlardan soru sormak isteyen; vaktimiz yok ama…

  • ATİLLA KART (Konya) – Bir beş on dakika müsaade ediniz, değerlendirme yapalım tabii.

  • Şimdi, değerli arkadaşlarım, tabii, öncelikle şok bir sunuş yaptınız. Sizi kutluyor ve teşekkür ediyorum. Nedir? Emekleriniz için, emekleriniz için. Tabii, bu emeklerinizin -Bunların kayda geçmesini istiyorum- açıkçası ne kadar özgün olduğu konusunda soru işaretleri koyarak ifade ediyorum; birinci temel tespitim bu.

  • İkinci temel tespitim şudur sevgili gençler: Esas itibarıyla, bakın muhakeme yapın, sorgulama yapın. Esas itibarıyla, insanlığın evrensel kazanımlarına aslında çoğu zaman atıfta bulundunuz. Bunu da yine olumlu gördüğümü ifade ediyorum. Değişim ve ilerlemeyi esas aldığımız bir dönemde yaşıyoruz değil mi? Bu noktada da hemfikiriz.

  • Yine bu noktada şunu yadırgadığımı ifade etmek istiyorum: Bakın, burada davet yazımızda “Genç hukukçular topluluğu” olarak biz sizi davet ettik. Sizi biz, efendim, İlim ve Kültür Vakfının temsilcisi olarak da davet edebilirdik; buna engel bir şey yok, bunu yapıyoruz da. Toplumun her kesimini dinliyoruz.

  • O zaman, burada “genç hukukçular topluluğu” olarak geldiğiniz zaman o kimliğimizle konuşalım. Yok, efendim “İlim ve Kültür Vakfının temsilcisi olarak biz buraya gelmek istiyoruz.” diyebilirdiniz. “İlim ve Kültür Vakfı bünyesindeki genç hukukçular topluluğu olarak gelmek istiyoruz.” diyebilirdiniz. Biz sizi yine dinlerdik. O noktada onlarca örneğimiz var, uygulamamız var. Bunu yadırgadığımı ifade ediyorum. Bunu, bu tespitimi paylaşmak istiyorum. Bunu, açıkçası sizin özgüveniniz anlamında not düştüğümü ifade ediyorum. Sizin o medeni tavrınız karşısında bunları söylemek gereğini duyuyorum.

  • Yine bunların devamında, ne güzel, insanın insana ilah olmasının yanlışlığını ifade ediyorsunuz. Sadece bu kavramı hatırlatmakla yetiniyorum. Sadece bu kavramı hatırlatmakla yetiniyorum.

  • Bir diğer husus da, güncele yönelik olarak çok değerlendirme yaptınız. Yine sizin tespitleriniz de, muhalefetin susturulması konusunda lütfen Türkiye’de nasıl bir tablo yaşıyoruz, Türkiye nasıl bir dinamiğin içinde, Türkiye nasıl bir nefret ortamının içinde, Türkiye nasıl bir korku ve baskı ikliminin içinde? Bunları cevap vermeniz için söylemiyorum. Bunları not alın, kendi bünyenizde değerlendirin.

  • Sizlerle gerçekten karşı karşıya gelmek isterim, konuşmak isterim ama tabii, şuradaki ortamın hassasiyetini geçiyorum. Zaman anlamında da arkadaşlarımın zamanına tecavüz etmek istemiyorum.

  • Bir de 43’üncü maddeyi Türkiye pratiğinde bir kez daha… Yani öyle bir dönem ki, ne oluyor? Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik; bunu sorguluyorsun. Çıkıyor birileri diyor ki: “Ben burada hesap vermem. Ben ahrette hesap veririm.” diyor; bunu diyen iktidar. Tamam ahrette hepimiz hesap vereceğiz ama nedir? Burada, Mecliste de herhâlde hesap vereceğiz değil mi? Bunları, Türkiye pratiğini, Türkiye gerçeklerini cesaretle, tutarlılıkla, taraf konumuna girmeden, size sunulduğu kadarıyla değil, bütün boyutlarıyla görmenizi, değerlendirmenizi tavsiye ederim.

  • Ben sunuşunuzdan yararlanacağım. Tekrar ifade ediyorum: Siz İlim ve Kültür Vakfı adına talepte bulunsaydınız, biz yine sizi dinlerdik. Aslında genç hukukçular olarak geldiniz, şu kaynakları getirdiniz. Bunu bu yönüyle de tutarlı görmediğimi ifade ediyorum. Bunları yine ben alacağım, bu kaynakları ama kendinizi bu şekilde sunmayın. Bunu da tavsiye olarak size hatırlatıyorum.

  • Teşekkür ediyorum.

  • OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Teşekkür ediyorum gençler; yani biraz da muhalefet müsaade ederse iktidar konuşsun yani!

  • Sayın İyimaya, buyurun.

  • AHMET İYİMAYA (Ankara) – Gündemime bağlı kalacağım ben.

  • Gençler çalışmışlar tabii. Keşke uzun zamanımız olsa da bu gençlerle tartışsak, sohbet etsek. Anayasa hukuk hocanız kim?

  • GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Necmi Yüzbaşıoğlu.

  • AHMET İYİMAYA (Devamla) – Anayasa genel hükümleri bitirdiniz değil mi?

  • GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Evet. Biz dünyadaki genel hükümleri Fransızca…

  • AHMET İYİMAYA (Devamla) – Fransızca ki, yani Fransa’daki anayasal girişimlerini okudunuz.

  • GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Evet.

  • AHMET İYİMAYA (Devamla) – Bu bizim Türkiye’nin 1876’dan bu yana bütün anayasaları taradınız mı?

  • GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Yani bu şekilde genel, metin metin taramadık.

  • AHMET İYİMAYA (Devamla) – Taramadınız.

  • Anayasa notunuzu merak ediyorum, kaçtı?

  • BİLKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ MUSTAFA CÜNEYT DOĞAN – Benim A idi; Hocamız Ergün Hoca.

  • GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Ben Galatasaray Üniversitesinden, arkadaşımdan Bilkent’ten, arkadaşımız Marmara’dan.

  • AHMET İYİMAYA (Devamla) – Senin notun kaçtı?

  • GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİSİ SAİT MÜRSEL – Benim B-B idi zannediyorum.

  • AHMET İYİMAYA (Devamla) – Çok güzel. Yani bir defa pozitif referanslar müthiş, bu ülkeler referansı ama mutlaka bir müfessirin Kuran’dan ayet arayışı mecburiyeti içerisinde Bediüzzaman’ın mutlaka bir eserine atıf zaruretini de bir tekrar muhakeme edin.

  • Teşekkür ediyorum.

  • OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Evet, Altan Bey.

  • ALTAN TAN (Diyarbakır) – Sevgili arkadaşlar, ben de sizlere teşekkür ediyorum; yani genç yaşta böyle bir sorumluluk altına girmeniz ve bu meselelere kafa yormanızdan dolayı.

  • Tabii ki, ben de diğer arkadaşlarım gibi daha rahat bir ortamda bazı şeyleri konuşmak, yani tartışmak isterim. Ama bizim buradaki formatımız sizleri dinlemek, yani lehte veya aleyhte bir görüş beyan etmek değil. İnşallah vaktiniz müsait olursa bir iki konuda, çünkü ben de Said-i Nursi’den çok referans verdiniz, iyi okurum. Sizlere söylemiştim benim babamın adı da Bedii, oğlumun adı da Bedii ki, dedem çok sevdiği için koymuş babamın adını.

  • İnşallah daha rahat bir ortamda bunları müzakere ederiz, yani katkı sunacağını düşünüyorum benim kanaatlerimin de.

  • Tekrar teşekkür ediyorum, sağ olun.

  • OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Evet gençler, çok teşekkür ediyoruz.

  • Ben inşallah bu parlak zekâların kendi kafalarının mahsulü olan fikirleri dinleme fırsatını da bulurum diye düşünüyorum; çünkü şu anda bize bir başkasının düşüncelerini naklettiniz. Ama bu parlak zekâlar daha güzel şeyler, daha çağdaş, daha yarınları kucaklayıcı şeyler üretebilme yeteneğine de sahipler; öyle görüyoruz.

  • Çok teşekkür ediyoruz. Bizim için çok enteresan bir zaman geçmiş oldu. İnşallah hayırlı neticeler verir.

  • Tekrar teşekkür ediyoruz, sağ olun.



  • Hoş geldiniz.

  • Anayasa Uzlaşma Komisyonu 3 No’lu Alt Komisyonun huzurundasınız. Heyetimiz, Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Atilla Kart Konya Milletvekili, Adalet ve Kalkınma Partisinden Sayın Ahmet İyimaya Ankara Milletvekili, bendeniz Oktay Öztürk Erzurum Milletvekili, Altan Bey Barış ve Demokrasi Partisinden ki, biraz sonra iştirak eder.

  • Kırk dakikalık bir sürede düşüncelerinizi almak istiyoruz. Siz konuşacaksınız, biz dinleyeceğiz; konuşmalarınız zapta geçiyor.

  • Burada bir tartışma ortamı yok efendim. Karşılıklı bir münazara, bir tartışma yok. Siz düşüncelerinizi ifade edeceksiniz, biz sadece dinleyeceğiz. Eğer kırk dakikayı doldurmadan bir beş on dakika boşluk bırakabilirseniz, işte o zaman karşılıklı olarak açıklanmasını istediğimiz, onu da yine bir tartışma zemini olarak değerlendirmiyoruz, belki Muhterem Komisyon üyeleri bazı konuların açıklanmasında zaruret görebilirler, onun için kullanacağız.

  • Bunun dışında kolay gelsin; buyurun efendim.

  • TİHV YÖNETİM KURULU ÜYESİ DR. METİN BAKKALCI – Çok teşekkürler öncelikle; ben Metin Bakkalcı. Dr. Sabri Dokuzoğuz Yönetim Kurulu üyemiz ve Coşkun Üsterci.

  • Biz de sizin planlamış olduk bu bölümü. İzninizle, ben Türkiye İnsan Hakları Vakfı hakkında çok kısa birkaç cümle ettikten sonra, Coşkun arkadaşımız üç ayrı bölüm çerçevesinde doğrudan konumuzla ilgili görüşlerimizi paylaşmış olacak.

  • Türkiye İnsan Hakları Vakfı konusunda bilmiyorum bilginiz var mıdır ama önerilerimizin bir şekilde hissedilebilmesi açısından izninizle paylaşmak istiyorum.

  • Türkiye İnsan Hakları Vakfı, 1990’da, yirmi bir yıl önce kurulmuş, çok özgül bir amacı olan, işkence görenlerin tedavi ve rehabilitasyonunun yanı sıra, ağır insan hakları ihlallerine maruz kalanların bu travmalarıyla baş etmesine yönelik olarak bir faaliyeti esas alan bir kurumdur. Beş tedavi merkezimiz vardır; Adana, İstanbul, Ankara, Diyarbakır ve İzmir’de.

  • İzninizle, bu işkenceyle ilgili meselemiz, muhtemelen biliyorsunuzdur uluslararası düzeyde de, Birleşmiş Milletler düzeyinde de tek uluslararası yol gösterici doküman olan İstanbul Protokolü’nün adını almasının vesilesidir; çünkü bizlerin öncülüğünde bu olmuştur, Birleşmiş Milletlere bizler tarafından sunulmuştur. Demek istiyorum ki, ulusal ya da uluslararası düzeyde bir uzman kuruluş. Kendi doğrudan başvurularımızla ilgili işte bu konuda özellikle sağlıkçılara, hekimlere ve hukukçulara o arada yönelik yazılı, görsel çok özel çalışmalar yapan bir kurumuz. Dolayısıyla, izninizle Türkiye İnsan Hakları Vakfı olarak Anayasa’ya ilişkin görüşümüz, kendi tırnak içi uzmanlık alanımıza dayalı olarak şekillenecek.

  • Yüklə 4,73 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
  • 1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   72




    Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
    rəhbərliyinə müraciət

    gir | qeydiyyatdan keç
        Ana səhifə


    yükləyin