Yine, madem insan temel hak ve hürriyetleriyle ilgili mülkiyet ve miras hakkı -ki çok önemli bir haktır ve en öncelikli haklardan birisidir- teminat altına alınmalıdır gerçek ve tam karşılığı ödenmeden mülkiyet hakkına müdahale edilmemelidir.
Gelelim, yine çok tartışılan konulardan biri din kültürü eğitimi konusunda biz mevcut Anayasa’daki düzenlemenin benimsenmesinden yanayız. Yani ilköğretim ve ortaöğretim kısımlarında bir kültür dersi olarak ifade edilecek din kültürü eğitimi mecburi olmalıdır ama içeriği daha çok çoğulcu bir içeriğe kavuşturulmalıdır. Bir de din eğitimi ve öğretiminin konusu vardır ki her ailenin çocuğa din eğitim ve öğretimi aldırma isteği hakkıdır. Bunun da başka yollarla, cemaatlerle, efendim, dışarıda ne olduğu belli olmayan kurslarla yapılmasının önünü kesebilmek için ilköğretim ve ortaöğretimde çoğulcu, yine çok çeşitlendirilerek, mutlaka ve mutlaka bu derslerin seçmeli olarak açılmasının önemini vurgulamak istiyorum. Yani ilk ve ortaöğretim okullarında isteğe bağlı olarak yapılması sağlanmalıdır ama ilk ve ortaöğretimin de ne olacağını şu andaki 4+4’le de herhâlde tartışıyorsunuzdur sayın vekillerim.
Gelelim diğer bir maddeye. Sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik hakkı gibi haklar sınırlamaya tabi olmadan garanti altına alınmalıdır. Şimdi, biliyorsunuz sınırlamalar getirildiği için, hem sağlıkta hem eğitimde hem de sosyal güvenlik hakkı gibi konularda birçok insanın ihtiyaçlarını gidermek mümkün olmadığı için, madem sosyal devletiz bunu garantiye almak zorundayız diye düşünüyorum.
Grev hakkının kamu-özel ayrımı yapmaksızın tüm çalışanlara örgütlenme hakkı çerçevesinde eşit olarak tanınmasından yanayız.
Yine, Anayasa’da siyasi partilere üye olma hakkının kapsamı genişletilmelidir. Tabii ki stratejik görevlerde bulunan kamu personelinin dışında herkes siyasi partilere üye olabilmelidir. Belki o zaman siyasetin de kalitesi artar diye düşünüyorum.
Seçme hakkına getirilen sınırlamaların kapsamı daraltılmalıdır. Şimdi, hiç bunu anlamamışımdır, er ve erbaşlar ile askeri öğrencilere seçme hakkı niye tanınmaz? 18 yaşını doldurmuş olmalarına rağmen, daha büyük olmalarına rağmen, onlara seçme hakkının tanınmaması vatandaşlık hakkının en büyük eksikliğidir diye düşünüyoruz.
Devlet organları ve işleyişi ile ilgili bazı görüşlerimiz… Aslında çok görüşümüz var ama ben çok önemli gördüğüm ve… Zamanım yeterli Sayın Vekilim, bakıyorum ben…
ATİLLA KART (Konya) – Tamam, bir sorun yok efendim.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Biz de soru soracağız.
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL BAŞKANI ŞENOL BAL – Tamam sorun.
Siyasal partilerin parti içi demokrasi ilkelerine uygun biçimde işleyebilmelerinin anayasal ve yasal garantileri sağlanmalıdır. Yani Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu için bazı konuların Anayasa’da belirtilmesinde yani hem demokratik olarak işleyebilmesinin hem de daha uygun şartların getirilebilmesinin anayasal ve yasal garantilerinin sağlanacağı bir anayasa ilkesini size belirtmek istedim.
Demokratik Parlamenter Rejimin -ki, tabii ki biz demokratik parlamenter rejimdeyiz, her ne kadar bugün Başkanlık sistemleri, yarı Başkanlık sistemleri tartışılırken Türkiye için en uygun rejimin demokratik parlamenter rejim olduğu kanaatindeyiz- sağlıklı yürütülebilmesi için yargıya siyasetin ve yürütmenin nüfuz kanallarının önlenmesine yönelik tedbirlerin alınarak, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanacağı en sağlıklı sistem uzmanların ittifakıyla açık bir şekilde anayasada yer bulmalıdır. Her ne kadar hepimizin söyleyeceği söz var bu bakımdan hem yargının bağımsız ve tarafsız olması konusunda ama bizim görüşümüz dernek olarak, bu konunun uzmanlarının bir araya gelerek gerçekten yargının bağımsız ve tarafsız olmasını sağlayabilecek bir sistemi oluşturmasını istiyoruz. Özellikle referandumdan sonraki yargı sürecini değerlendirdiğimizde, işte büyük bir sıkıntının bu ülkede yaşandığını ve gelecekte diktatörlüğe doğru gidebilecek bir rejimin bizi beklediğini görmemek için kör olmak gerekir diyoruz.
Seçim sistemi demokratik temsili sağlayacak şekilde yeniden ele alınmalıdır. Ülke barajı makul seviyeye indirilmelidir, nispi temsil esaslı Türkiye milletvekilliği ve tercihli oy sistemi getirilmelidir.
Parti kapatmayla -belki birçok kişiyle aynı şeyi düşünüyoruz- temel olan hususun kurumsal sorumluluk değil bireysel sorumluluk haline dönüştürülmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Öte yandan, parti kapatma yerine alternatif yaptırımlar getirilebilir. İşte, hazine yardımından mahrum edebilirsiniz veya birkaç seçime katılmaz veya seçimlere katılma yasağı getirebilirsiniz, böylelikle parti kapatmanın demokrasi ayıbı olmaktan çıkarılmasının önemli olduğu ortadadır diye düşünüyoruz.
Cumhurbaşkanının temsili ve sembolik yetkilerinin dışındaki yasama, yürütme ve yargıya ilişkin icrai yetkileri büyük oranda kaldırılmalıdır. Çünkü, gerçekten demokratik parlamenter rejimin özüne uygun olmayan bir yapı arz ediyor.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Seçimle mi gelmeli?
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL BAŞKANI ŞENOL BAL – Seçimle gelebilir. Artık verilen bir hak vardır. Hâlbuki genel anlamda düşüncemiz seçimle değil demokratik parlamenter rejim içinde cumhurbaşkanının seçilmesinin daha doğru olacağı ama halk tarafından referandumla onaylandığı için seçimle de gelmiş olsa, demokratik parlamenter rejime uygun olarak…
ATİLLA KART (Konya) – Yetki durumu diyorsunuz.
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL BAŞKANI ŞENOL BAL – EVET.
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ GENEL BAŞKANI ŞENOL BAL – Vallahi, aslında demokratik parlamenter rejimin şartlarına göre yine milletin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmesi önemli, çünkü bu şekilde, demokratik parlamenter rejimde bu şekilde halk tarafından seçildiğinde ne oluyor? Bu sefer iki başlılık söz konusu, yani yetki açısından söz konusu. İkisi de halk tarafından, hem başbakan olacak kişi halk tarafından -yani partisi seçilmiş oluyor- hem de cumhurbaşkanı o şekilde seçildiğinde yetki karmaşası da ortaya çıkıyor. Onun için cumhurbaşkanının temsili, yani ister halk tarafından seçilsin ister Mecliste seçilsin temsilî ve sembolik yetkilerinin dışındaki yasama, yürütme ve yargıya ilişkin icrai görevlerinin çok büyük çoğunluğu mutlaka kaldırılmalıdır diyoruz.
Yine, Diyanet İşleri Başkanlığı çok önemli bir konu biliyorsunuz Türkiye’de, Türkiye'nin özel şartları dikkate alındığında anayasal bir kurum olarak olması gerektiğini düşünüyoruz, devam etmeli yani anayasal bir kurum olmaya ama detayı yasama organınca belirlenmek şartıyla İslam dininin tüm inanç kesimlerine din hizmeti sunabilecek bir bünyeye sahip kılınmalıdır diyoruz.
YÖK, gerçekten üzerinde durulması gereken… Üniversiteden arkadaşlarım da buradalar. YÖK’ün üniversiteler üzerinde bir hiyerarşik makam haline getirilmemesi, yani bir koordinasyon merkezi gibi, bir eşgüdüm makamı olarak tasarlanması gerektiğini düşünüyoruz. Üniversite özerkliği ile hiçbir şekilde bağdaşmayan üniversite rektörlerinin seçiminde YÖK ve Cumhurbaşkanı tasarrufunun kaldırılmasını, yine fakülte dekanlarının YÖK tarafından atanmasını bir türlü anlamıyoruz. Yani, bu bizlere üniversitedeki öğretim üyelerine de büyük bir hakaret gibi geliyor.
Bir de son, olağanüstü yönetim şekline ilişkin anayasal düzenlemeler uygundur. Ancak, olağanüstü yönetim döneminde alınan her türlü idari kararların yargı denetimine açık olmasının yanı sıra bu dönemde çıkartılan, yani olağanüstü durumda çıkartılan kanun hükmünde kararnamelere karşı da yargı yolunun açık olması gerektiğine inanıyoruz.
bu dönemde çıkartılan, yani olağanüstü durumda çıkartılan kanun hükmünde kararnamelere karşı da yargı yolunun açık olması gerektiğine inanıyoruz, ama olağan dönemlerde Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkartma yetkisi kural olarak verilmemelidir diyoruz.
Efendim, biz önemli gördüğümüz noktaları sizlerle paylaşmak için buradayız, belki biraz da tarihe not düşmek için, kayıtlara girmek için buradayız, keşke diğer siyasi partilerimizdeki milletvekili arkadaşlarımız da burada bulunsaydı. Sayın İyimaya beni aradılar, sağ olsunlar nezaketen, hasta olduklarını ifade ettiler…
ATİLLA KART (Konya) – Özellikle ifade etmemi söyledi.
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ŞENOL BAL – Tabii ki mazereti olanlar için ama keşke burada… madem Uzlaşma Komisyonu burası, burada görüşlerimizi ifade ediyoruz, biz bunları düşünüyoruz, bunların önemli olduğu bizim için ortada.
Görüşlerimizi sizlerle paylaştık, bizi dinlediniz, çok teşekkür ediyoruz, sağ olun, var olun.
ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkanım, biz teşekkür ediyoruz. Hepinize teşekkür ediyoruz.
Öncelikle şunu ifade edeyim, komisyon üyesi diğer arkadaşlarımız gerçekten hep katılma gayreti içinde, yani o noktada, ama mazeretlerinin olduğu anlaşılıyor, o mazeretlerinin samimi olduğunu bilmenizi istiyorum, ondan emin olmanızı istiyorum. Gerçekten o noktada hepimiz bir hassasiyet içindeyiz.
Tabii, sunuşunuzdaki hassasiyetleriniz, öncelikleriniz ve vazgeçilmezleriniz, bunlar elbette kayıtlara geçti zaten, önerileriniz de geçti.
Bir hususu sormak istiyorum, orada sanki bir açıklık yok gibi geliyor, onu sormak gereğini duyuyorum.
Şimdi, metnin 13’üncü sayfasında “Devlet Türkçeden başka bir dilde eğitim ve öğretim yapamaz.” Görüşlerinizi çok net olarak ortaya koyuyorsunuz.
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ŞENOL BAL – Mevcut Anayasa’mızda olan.
ATİLLA KART (Konya) – Yine, “Devlet yabancı dille eğitim anlayışından vazgeçip, yabancı dil öğretimini benimsemelidir.” diyorsunuz. Onunla bağlantılı olarak şu soruyu soruyorum. Ana dil öğretimi konusuna nasıl bakıyorsunuz?
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ŞENOL BAL – Efendim, ana dil, biraz önce de ifade ettiğim gibi, devletin bütün sosyal gruplara, millî ve üniter bir devlet yapısından söz ediyoruz ki olması gereken de millî ve üniter bir devlettir.
ATİLLA KART (Konya) – Resmî dil Türkçe, evet, onu hiç şey yapmıyorum.
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ŞENOL BAL – Şunu söylemek istiyorum: millî ve üniter devletin özelliklerinden birisi tek dildir. Tek dil Türkçemizdir, yani eğitim ve öğretim dili Türkçemizdir. Şimdi, siz bana ana dilde öğretim ve…
ATİLLA KART (Konya) – Sadece öğretimi soruyorum, eğitimi sormuyorum. Ana dil eğitimini, onu tartışmıyorum.
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ŞENOL BAL – İşte, onu söylemek istiyorum.
Devletin sosyal gruplara mesafesi aynı olmak zorundadır, üniter ve millî devlette bir sınıf, zümre falan yoktur. Sosyal gruplara da yaklaşımı devletin eşit mesafededir. Şimdi, siz, devlet eliyle bir etnik grup olduğunu ifade eden, ana dil konusunda eğitim ve öğretim isteyen, hatta bunun altyapılarını hazırlamaya çalışan bir gruba verdiğiniz zaman, diğerlerine… Yani bunun sonu var mıdır, onu sormak gerekir. Ama bizim kanunlarımızda, zaten kanunlarımızda özel kurumların, yani devlet okullarının dışında özel kurumların öğretim konusunda yetkileri vardır, kurslar açılmıştır, hatta o kurslar devam bile edilmediği için kapatılmıştır. Yani bizim şeyimiz, zaten ülkemizde, ne dedik, çok kültürlülük konusunda da bir hoşgörü vardır. Yani azınlıkların dışındakilere de işte, yirmi dört saat TRT Kürtçe yayın yapıyor. Hâlbuki bu Anayasa’ya göre de, şu andaki mevcut Anayasa’ya göre aslında tartışmalıdır, çünkü belli bir kesime siz özel bir imkân tanıyorsunuz, bu diğer gruplar için de haksızlıktır.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yani şunu mu demek istiyorsunuz, Ermeniler de aynı hakkı iddia edebilirler, bir kanal da onlara, Çerkezler de aynı hakkı…
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ŞENOL BAL – Tabii ve ediyorlar.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Gerçekten 36 grup var ise bu 36’dan herkes, çünkü Anayasa eşitliği getiriyor…
ATİLLA KART (Konya) – Ben meramınızı daha netleştirmek istedim. Ben, tabii, bir karşı tez geliştirmek gibi, bir tartışma geliştirmek gibi bir düşünce içinde değilim, sadece onu netleştirmek istedim yani.
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ŞENOL BAL – Yani millî ve üniter bir devlette böyle sosyal gruplara ayrı bir imtiyaz tanımak söz konusu değildir.
ATİLLA KART (Konya) – Kamu eliyle tanınamaz diyorsunuz.
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ŞENOL BAL – Kamu eliyle tanınamaz ama zaten insanlar kurslar açarlar, özel televizyonlar açabilirler, bunlara hiçbirimiz zaten karşı değiliz, hatta taraftarız yani, öyle bir şey yok.
ATİLLA KART (Konya) – Efendim, çok teşekkür ediyoruz.
Kadriye Hanım, buyurun.
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ KÜLTÜR KURULU ÜYESİ PROF. DR. KADRİYE ALTOK – Teşekkür ederiz bizi dinlediğiniz için.
Biz bir kadın derneğini temsilen buradayız. Bireysel hak ve özgürlükler kapsamında, kadınların özlük haklarını ihlal edecek herhangi bir unsurun yeni Anayasa’ya girmesini istemiyoruz.
Burada vurgulamak istediğim, dinî inanç özgürlüğünün laiklik anlayışı çerçevesinde çizilmesini özellikle talep ediyoruz. Atatürk’ün Türk kadınına bağışladığı eşitlik ilkesi, bireysel hak ve özgürlüklerin erozyona uğrayacağı herhangi bir unsurun kabaca ya da genel olarak da Anayasa’ya girmesini istemiyoruz.
Bu Anayasa Komisyonu erkek ağırlıklı bir komisyon olabilir, ama bu erkeklerin eşleri, kızları, doğacak kız torunları ve Türk kadını, kadınların özlük haklarını aşağı çekecek unsurların Anayasa’ya girmesini bağışlamayacaktır. Dinî özgürlükler kapsamında gelebilecek değişikliklerle, bizim dışımızdaki Müslüman ülkelerdeki kadınların yaşadığı eşitsizlikler ve haksızlıkları Türk kadınının yaşamasını istemiyoruz. Bunu özellikle vurgulamak istedim.
Teşekkür ederim.
ATİLLA KART (Konya) – Biz teşekkür ediyoruz efendim.
Var mı söylemek istediğiniz bir şey?
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yani, tabii, biz bu işe bakarken kadın hakları noktasında söylediğiniz noktalar hep önümüzde. Önce kızımız var, anamız var ve her daim birlikte olduğumuz eşimiz var. Biz hak vermeyi de biraz böyle şey görüyoruz yani kimsin sen hak veriyorsun? Haklarının önünde engel olmamak için gayret ediyoruz. Mustafa Kemal de hak bağışlamamıştı, hakların önündeki engelleri kaldırmıştı. Biz de kadın noktasında, erkekler olarak, öyle değil mi sayın vekilim?
ATİLLA KART (Konya) – Tabii, tabii.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Onların önünde engel olmamaya, o kulvarları engellerden temizlemeye gayret ediyoruz. Çok da önemli.
ATİLLA KART (Konya) – O anlamda geriye gidiş söz konusu olamaz. Yani her şeye rağmen geriye gidiş olmayacak.
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ŞENOL BAL – İnşallah, temennimiz o.
OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Herşeye rağmen çok teşekkür ediyoruz.
Arkadaşlarımız gelmeseler de, zatıaliniz daha iyi bilirsiniz, bu kayıtlara geçiyor, Anayasa yapım sürecinde bunların hepsi gözden geçirilecek, dikkate alınacak. Üst komisyonda bir hanımefendi üyemiz var. Maalesef bizde hukukçu bayan olmadığı için alamadık, belki hukukçu bir hanımefendi olsaydı benim yerimde o olacaktı, ama yani onu biz eksiklik olarak görmüyoruz.
Çok teşekkür ediyoruz efendim.
ATİLLA KART (Konya) – Çok teşekkür ediyoruz.
TÜRK DÜNYASI KADINLARI DOSTLUK VE DAYANIŞMA DERNEĞİ BAŞKANI ŞENOL BAL – Efendim, biz teşekkür ediyoruz.
Sağ olun, var olun.
Kapanma Saati: 12.40
İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 14.04
-----0-----
ATİLLA KART (Konya) – Türkiye Ermeni Patrikliği Patrik Vekili, saygıdeğer arkadaşlar; hepiniz hoş geldiniz.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu 3 no.lu alt komisyon olarak görev yapıyoruz. 3 no.lu alt komisyon adına, Barış ve Demokrasi Partisinden Diyarbakır Milletvekili Sayın Altan Tan, Milliyetçi Hareket Partisinden Erzurum Milletvekili Sayın Oktay Öztürk ve Cumhuriyet Halk Partisini temsilen ben, Konya Milletvekili Atilla Kart olarak sizlerle anayasa konusundaki görüş ve önerilerinize dair bir görüşme içinde olacağız.
Adalet ve Kalkınma Partisinden 3 no.lu alt komisyon üyesi olan Sayın Ahmet İyimaya, mazereti sebebiyle katılamıyor, sağlık sorunu sebebiyle katılamıyor.
Bu çerçevede bir görüşme içinde olacağız.
Saygıdeğer konuklarımız, yapacağımız görüşmelerde bizler, genellikle, alt komisyon olarak dinleyici konumdayız. Sizlerin görüş ve düşüncelerinize karşı bizim bir karşı tez, karşı görüş beyan etmemiz söz konusu değildir. Sizler görüş ve düşüncelerinizi, tamamen kendi anlayışınıza göre, kendi değerlendirmelerinize göre bizlerle paylaşacaksınız.
Bu görüş ve düşüncelerinizi sadece siz de sunabilirsiniz ya da arkadaşlarınızla da paylaşabiliriz. O sizin takdirinizdir. Buna göre bir değerlendirme içinde olacağız.
Sizin, bu aşamada, basına yönelik olarak yapacağınız kısa bir açıklama varsa onu lütfen yapın, ondan sonra basın mensuplarından, dışarıya çıkmalarını rica edeceğiz.
TÜRKİYE ERMENİ PATRİKLİĞİ PATRİK GENEL VEKİLİ BAŞEPİSKOPOS ARAM ATEŞYAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasası inşa edilirken biz de bu vatanın birer evladı, vatandaşı olarak üstümüze düşen görevi yerine getirme amacıyla buradayız.
Bizim de, dediğiniz gibi, önerilerimiz olabilir ve bu önerileri sizlere takdim etmek için, bunu, hem yazılı hem burada sözlü olarak bu konuları sizlere aktarmak istiyoruz. Eğer bir nebze olsun anayasaya bir faydamız dokunursa bu bizi ancak mutlu edebilir.
Anayasanın, tabii, içeriği hakkında, burada şimdi onu konuşmayacağız, masada kendimiz, aramızda konuşacağız.
Ben davetiniz için, başta Sayın Meclis Başkanımız olmak üzere, bu davet için teşekkür ediyoruz. Cumhuriyet döneminde bir ilktir, bizlerin burada bulunması. Bunun için müteşekkiriz.
ATİLLA KART (Konya) – Sağ olun.
Arkadaşlar, teşekkür ediyoruz.
TÜRKİYE ERMENİ PATRİKLİĞİ PATRİK GENEL VEKİLİ BAŞEPİSKOPOS ARAM ATEŞYAN – Öncelikle arkadaşlarımı takdim etmek istiyorum: Bay Krikor Döşemeciyan, Yedikule Ermeni Hastanesi Yönetim Kurulunun Genel Sekreteridir. Bizim hastanemizin, Ermeni hastanesinin…
ATİLLA KART (Konya) – Yedikule?
TÜRKİYE ERMENİ PATRİKLİĞİ PATRİK GENEL VEKİLİ BAŞEPİSKOPOS ARAM ATEŞYAN – Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanemizin Başkan Yardımcısı. Sayın Sebuh Aslangil cemaatimizin avukatlarından ve Sayın Arman Atınız, tekrar, cemaatimizin avukatlarından. Bunlar bilfiil bu çalışmalara katılan kişiler.
Amacımız, dediğim gibi, hem birer vatandaş olarak hem bir cemaat üyeleri olarak hem önerilerimizi sunmak -ki her vatandaşın görevidir- ve aynı zamanda taleplerimizi sizlere sunmak içindir.
Bunları zaten yazılı olarak siz Komisyon üyelerine sunmuş bulunmaktayım. On maddeden oluşuyor. Bu on maddenin hepsi de bizim cemaati ilgilendiren konu değildir. Genel anlamda, herkesi ilgilendiren, anayasayı ilgilendiren konulardır ama tabii ki içinde cemaatimizi de ilgilendiren konular vardır veya şöyle söyleyelim, azınlıkları ilgilendiren konular vardır.
Bundan önce Sayın Bartholomeos Patrik Hazretleri bir çalışma getirmişlerdi. Bu ortak bir çalışmaydı o zaten ama yüzde 80’i aşağı yukarı aynıdır. Bunun yüzde 20’sinde bizim cemaatin görüşleri var, şimdi bu getirdiğimiz çalışmada.
Özellikle en çok fazla üstünde durduğumuz, eşitlik konusudur. Anayasanın gerçekten bir ana fonksiyonu üstlenmesi gerekir. Ana gibi şefkatli, sıcak, merhametli, vicdanlı, evlatları arasında ayrıcalık koymayan, aynı mesafede duran bir ana görmek istiyoruz; din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmadan. Bu eşitlik kısmıdır bizler için.
Vatandaşlık bölümüne gelirken -ki bugünkü Zaman gazetesinde de Abant’ta yapılan toplantıda aynı şeyler vurgulanmış, bizim vurguladığımız gibi- bize göre, Türkiye Cumhuriyeti kimliğine sahip olan, TC kimlik numarası olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Bu kadar basit olunması lazım.
Üçüncü konu, mülkiyet hakkıdır ve tüzel kişilik. Tüzel kişiliğimiz olmadığından dolayı, bilhassa dinî önderlikler, herhangi bir mülkiyet sahibi olamıyoruz. Dinî kurumların, önderliklerin bir vakıf statüsü gibi kabul edilmesi gerekir ve mülkiyet hakkı tanınması gerekir.
Din ve vicdan özgürlüğünde ise yine aynı konuya geliyoruz. Din özgürlüğü ve vicdan özgürlüğü olması gerekir. Herkesin, inancını istediği gibi yaşaması gerekir. Bunun önüne duvar örülmemesi gerekir.
Bu bütün konuları biraz daha fazla açmak için, tabii ki sözü, avukatlarımıza ve Sayın Krikor Bey’e bırakmak istiyorum, ki hazırladılar. Bu aynı zamanda, sadece bu ufak komisyonun hazırladığı değil, cemaatimiz ayrı ayrı gruplar hâlinde toplandılar, değişik yerlerde, kendi fikirlerini merkeze gönderdiler ve merkezde arkadaşlar bunları özetleyerek sizlere sunmak için on sayfalık bir çalışmayla huzurlarınızda bulunuyoruz.
Şimdi, tabii ki avukatların anlatma şekli değişik olur. Ben sözleri önce Sebuh Bey’e bırakmak istiyorum –kendi fikirlerini- sonra da diğer arkadaşlar…
TÜRKİYE ERMENİ PATRİKLİĞİ AV. SEBUH ASLANGİL – Şimdi, efendim, ben öncelikle, bir sunuş yazısı biz düzenleme ihtiyacı hissettik. Bu bizim için aslında anayasaya yaklaşım felsefemizi de özetleyen bir kısım. Ben onu okumak istiyorum çünkü sözel olarak daha zor ifade ederim.
“Bu toprakların köklü bir tarihsel geçmişe sahip kadim milletleri, binlerce yıllık birliktelikten neşet eden bir arada yaşama iradesini siyasal bir sözleşmeye dönüştürme konusunda tarihî bir süreç yaşıyor.
Ermeni Cemaati, İkinci Meşrutiyetin ilanıyla büyük bir heyecan yaşamıştı. Özgürlük, eşitlik ve adalet temeline dayanan hukuk düzeninin toplumun tüm kesimlerini bir arada tutacağına ve kendilerini eşit vatandaş haline getireceğine inanmış, yeni bir anayasal düzene geçişin heyecanına ortak olmuştu. Ancak daha sonraki süreçlerde gerçekleştirilen anayasal, yasal düzenleme ve uygulamalar bu beklentileri boşa çıkardı.
Bugün, Türkiye hiçbir zorlama olmaksızın kendi arzusuyla ve iç dinamikleri ile kendi kaderine ve geleceğine ilişkin karar verme, yeni bir anayasa yapma iradesi sergiliyor. Bu anayasa ile geçmişte yaşanan acılardan, toplumu ayrıştırıcı, ötekileştirici ideoloji ve doktrinlerden uzak, bin yıllık barış içinde birlikte yaşamışlığın gerçek ruhundan ilham alarak özgür, eşitlikçi bir geleceğin inşasına girişiyor.
Türkiye geleceğe yeni bir başlangıç yapmak arzusu ile yeni bir toplumsal sözleşme ihdas etme kararlılığını sergiliyor. Bu da Türkiye'ye, gücünü hem toplumdan hem de evrensel değerlerden alan ve geleceğe yeni bir başlangıç yapma arzusuna dayalı bir anlayışın egemen olacağını gösteriyor.
Yüce Meclisimizin başlattığı çalışma esaslarından, toplumsal iradeyi hedefleyen, tüm siyasi partilerin üzerinde uzlaştığı bir anayasa yapılacağı anlaşılıyor.
Bu yurdun bizim yurdumuz olduğu gerçeğinden hareketle yeni Türkiye'nin yapılandırılmasına katılma azim ve kararlılığını taşıyoruz.
Barışın ve kardeşliğin egemen olduğu, ayrımcılığa tabi olmaksızın her bir yurttaşın devletin işleyişine katıldığı, Müslim ve gayrimüslim ayrımının tarihe karıştığı, bir arada yaşamanın ortak paydalarıyla birlikte herkesin dilini, inancını, kültürünü özgürce yaşadığı, devletin, gerek bireyin, gerekse inanç topluluklarının özgürlüklerini kullanma hakkına saygı gösterdiği ve yurttaşlarına inanç ve sair nedenlerle ayrımcı muameleyi reva görmediği bir anayasal düzenin inşa zamanı gelmiştir.