31 mart ayaklanmasi


Ben tekrar Yıldız askerlerinin (bataryanın bulunduğu yer) yanına koştum ve onlara



Yüklə 397,94 Kb.
səhifə4/6
tarix17.05.2018
ölçüsü397,94 Kb.
#50673
1   2   3   4   5   6

Ben tekrar Yıldız askerlerinin (bataryanın bulunduğu yer) yanına koştum ve onlara; ‘Çavuşlarınıza paşa da sigara ikram etti. Müzakere etmek üzere birlikte Yıldıza yola çıktılar. Haydi, sizde kışlalarınıza dönünüz, yolda onları bulacaksınız, çabuk koşun’ dedim. Başsız kalan askerler, bir koyun sürüsü gibi topları bırakarak Yıldız yoluna koyuldular. Zavallılar bana yalvarıyorlardı. – Beyim arkamızdan top attırma – Gözlerim yaşardı. Bu melek kadar saf olan Mehmetçikleri fesada verenlere lanet ettim ve haykırdım; ‘Siz bizim evladımızsınız, korkmayın selametle gidin, kışlalarınızda rahatınıza bakın’ dedim.89
AYAKLANMANIN BASTIRILMASI ve ABDÜLHAMİT’İN TAHTTAN İNDİRİLMESİ

En kanlı olaylar, Taşkışla ve Taksim Topçu Kışlasında meydana geliyor

Mahmut Şevket Paşa, II. Ordu Komutanı Salih Paşa ile birlikte 22 Nisan 1909 günü Yeşilköy’e gelmiş ve komutayı üzerine almıştı. Bu sırada Hareket Ordusunun ilk komutanı olan Hüseyin Hüsnü Paşa da Mahmut Şevket Paşanın emrine girmişti. Bu arada Osmanlı Donanmasında görevli olan subaylarda Hareket Ordusunun emrinde olduklarını belirtmişlerdi. Aynı tarihte Osmanlı Mebusan ve Ayan Meclisi üyelerinden oluşan Milli Meclis, Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesine ayrıca olaylara sebebiyet verenlerin cezalandırılması konusunda Hareket Ordusu Komutanlığının yayınladığı bildirinin aynen kabul edilmesini kararlaştırdı. Böylece Osmanlı Meclisi’nin de onayı alındıktan sonra Hareket Ordusunun faaliyetleri meşruluk kazanmış oluyordu.90

23 Nisan 1909’da Hareket Ordusu, Sirkeci, Aksaray, Edirnekapı ve Beyoğlu olmak üzere dört kol halinde İstanbul’a girdi. Harekâtta öncü kumandanları olarak Binbaşı Fethi Bey (Okyar), Binbaşı Enver Bey (Paşa), Binbaşı Ali Hikmet Bey (Ayırdan) ve Binbaşı Muhtar Bey (Şehit) kolbaşı olarak görev almışlardı. Ayrıca Hafız Hakkı Bey, 2nci Orduda görevli İsmet (İnönü), Kazım Bey (Karabekir) de Harekât Ordusunda birliklere kumanda ediyorlardı. Hareket Ordusunun İstanbul’u işgali sırasında en kanlı olaylar, gerek Taşkışla, gerekse Taksim Kışlasında başıbozuk eratın cahil komutanlarına uyarak mukavemete kalkmaları üzerine meydana gelmiştir

Taşkışla, Binbaşı Enver Bey (Paşa) tarafından Harbiye bahçesine yerleştirilen bataryalarla topa tutulmuş, ayrıca yarma harekâtı yapmak isteyen avcı taburuna ait askerler ise makineli tüfeklerle ateş altına alınmıştır. Taksim’deki topçu kışlasındaki ayaklanmada ise Kurmay Binbaşı Muhtar Bey şehit olmuş, ancak kışla top ateşine tutulmak ve yıkılmak suretiyle teslim alınabilmiştir. Binbaşı Muhtar Beyin vurulduğu yer bugünkü Şehit Muhtar Caddesidir. 91 Sonuçta, İsyancıların merkezi haline gelen Taşkışla, Taksim Topçu Kışlası 92 ile Selimiye ve Yıldız kışlalarındaki asiler etkisiz hale getirilmiş ve böylece halkın ve devletin bekasını ilgilendiren önemli bir ayaklanma olayı bastırılmıştır.

c:\documents and settings\kullanıcı\belgelerim\taramalarım\tara0020.jpg

İstanbul’da, yukarıda belirtilen kışla ve civarlarında ayaklanan askerlere karşı yapılan operasyonda sırasında 1 Mayıs 1909 tarihi itibariyle Harekât ordusundan 97 şehit verilmiş 160 askerde yaralanmıştır. Ayaklanan asi askerlerden ise 297’si ölmüş, 585 ise yaralanmıştır. Ölen subay sayısı da 25 civarındadır.93



Topçu Kışlası

Taşkışla
http://www.komarinsaat.com.tr/wp-content/uploads/2013/04/c7300262-74d8-4675-9812-e1fa38108cbd.jpg http://t0.gstatic.com/images?q=tbn:and9gcsqmlcsofgd6nd3q8mhabvs1igdk3ffxtoevskwfno3njkwf8l04xecakdgvw

Sultan II. Abdülhamit Tahttan indirilip yerine V. Mehmet (Reşat) getiriliyor

Harekât Ordusu Komutanı Mahmut Şevket Paşa, 26 Nisan 1909 tarihinde yayınladığı bildiride (özetle ve sadeleştirilmiş olarak);

“…Vatan evlatlarını birbirine düşman eden büyük ve küçük fesatçı ve bozgunculara fırsat ve meydan verilmeyeceğini…” 94 İfade etmiştir.

Asilerin lideri eski Trablusgarp Valisi Arnavut asıllı İngiliz dostu Arnavut Mebusu İsmail Kemal, ayaklanma bastırılmadan önce İstanbul’daki İngiliz elçiliğine sığınmış, İngiliz bayrağı taşıyan bir vapurla Yunanistan’a kaçmıştı.95

31 Mart Olayı meydana gelmesinde önemli rolü olan volkan gazetesi sahibi aynı zamanda İttihadı Muhammedi ye Cemiyeti kurucusu olan Derviş Vahdeti, Şehzade Vahdettin’inin sarayına sığınmak istemiş ancak red cevabını alınca kıyafet değiştirerek İstanbul’dan Gebze’ye kaçmış oradan İzmir’e gelmiş ancak bir ihbar üzerine yakalanarak Aleksandros vapuru ile İstanbul’a getirilmişti. 96

Osmanlı Padişahı Sultan II inci Abdülhamit, bu olaylardan sonra Millet Meclisince tahttan indirilmiş, yerine 27 Nisan 1909 tarihinde Sultan V inci Mehmet (Reşat) getirilmiştir.97 II Abdülhamit taht değişikliğini bildiren topları işitince, artık her şeyin bittiğini anlamıştı. Kendisini tahtan indirildiğine dair tebligat yapacak olan Esat Paşa ve heyeti, Padişahı selamladıktan sonra ; “Biz Mebuslar Meclisi tarafından geliyoruz. Fetva var. Millet sizi tahttan indirdi. Amma hayatınız emindir.” Dedi. Abdülhamit metanetini koruyarak;

“…Bu işi ben yapmadım. Sebep olanları Millet arasın bulsun. Ben Milletimin iyiliği için çok çalıştım. Hepsi mahvoldu. Hepsinin üzerine sünger çekildi. Kaderim böyle imiş. Sebep olanları varsın Millet bulsun. Yalnız bir ricam var o da hayatımın Çırağın Sarayında muhafaza edilmesidir… Zaten ben yorulmuş idim. Hiçbir şey istemem. Hiçbir şeye karışmam. Milletten bunu rica ederim.” Demişti

Gece yarısından sonra, Hüseyin Hüsnü Paşa (Hareket Ordusu Komutanı), Fethi Bey (Okyar) ve Galip Bey (Paşa) gelerek Abdülhamit’e Selanik’e götürüleceğini bildirdiler ve hazırlanmasını istediler. Abdülhamit, öldürüleceğinden kuşkulanarak Selanik’e gitmeyeceğini söyledi… Düşük Padişahın yanında bulunan Şehzade Abdurrahim Efendi de ağlıyordu. Başkâtip Cevat Bey’in aklı başından gitmişti. Trajik olaylar oluyordu. Harem kapısından askerlerin yukarıya çıkmaya başlaması bu şaşkınlığı büsbütün arttırdı. Bu arada Galip Bey’in gür sesi işitildi



“… Koskoca şanlı Ordu sizin hayatınızı temin ediyor. Bu konudaki karar kesindir… Fakat bu teminatı İstanbul’da kalırsanız veremeyiz, sorumluluk kabul etmeyiz.” Diyordu. Abdülhamit başka çıkar yol olmadığını anlayınca, küçük Şehzade Abdurrahim Efendi ile eşlerinden ve hizmetkârlarından bazılarını da yanına alarak saraydan ayrılıp Sirkeciye götürüldü. Orada da özel bir trene bindirilerek Selanik’e götürüldü. Bu olay ile de Osmanlı onun adını taşıyan bir devir kapanmış oldu.98

tara0120

31 Mart faciası, Osmanlı tarihinin en büyük irtica hareketlerinden biridir

Hareket Ordusu İstanbul’da denetim ve kontrolü kurmaya çalışırken yapılan çatışmalarda 49 şehit, 82 yaralı vermiş, asilerden ise 400 civarında kişi ölürken 700 küsur kişi de yaralanmıştır.99

31 Mart faciası, Osmanlı tarihinin en büyük irtica hareketlerinden biridir. Emsali gibi din ve şeriat namına ve siyasi, askeri ıslahat aleyhine yapılmıştır. 1.Ordu (İstanbul) Kumandanı Mahmut Muhtar Paşa’nın karargâhında askeri müzeden getirilen eski Osmanlı miğferleri, yani zırhlı başlıklar, şapka diye halka ve askerlere karşı zehirli propaganda konularından biri olarak kullanılmıştır. Volkan ismindeki irtica gazetesi, iman ehlini dinsizlere karşı çılgın bir surette körüklemiştir31 Mart isyanının askeri ve siyasi hayatımızda tahripleri derindir. Yakın ve en büyük zarar ordu bünyesinde olmuştur

Bu facia, yeni kurulan, büyük ümitlerle dolu Meşrutiyet rejimini, hemen sekiz ay sonra aksi istikamete yönetmeye sebep olmuştur. İç idaremize bir vehim ve emniyetsizlik havası girmiş, bu havayı tasfiye etmek bir daha mümkün olmamıştır. Kurulan örfi idare ve Divanıharplar sonuna kadar baki kalmıştır… Orduyu da mutlaka siyasetten kurtarmak lazımdı. 31 Marttan sonra ilk yapılacak iş buydu. 100

30 Nisan 1909 (1325/13 Mayıs 1909) tarihinden itibaren Hareket Ordusu Birlikleri, Selanik’e geri dönmeye başlamıştır. Tümenin kurmay heyetiyle birlikte muhtemelen Mayıs 1909 ayı sonunda Selanik’e dönen Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal, yine eski görevi (17. Redif Fırkası Kurmay Başkanı) ile birlikte Selanik- Üsküp demir yolu müfettişliği görevine devam etmiştir. 101

İsyancıların liderlerinin önemli bir kısmının Arnavut olması ve İngiliz ajanlarınca desteklenmesi işlerini kolaylaştırmıştır

31Mart Ayaklanması, yerinde ve doğru tedbirlerle kolay ve çabuk bastırılmıştır. Özellikle kan dökülmemesi için büyük özen gösterilmiştir. Ülkenin yüce çıkarlarının korunmasına önem verilmiştir. Bunda; Harekât Ordusunun bütün mensuplarının disiplinli ve askeri kurallara uygun hareket etmesinin etkisi büyük olmuştur. Hareket Ordusu’nun planlı disiplinli ve bilgili yönetilmesi, muhtemel bir felaketi önlemiştir. 102

31 Mart ayaklanmasını hazırlayan ve ellerinden geldiği kadar çalışanlar arasında İsmail Kemal 103 Prens Sabahattin, Kıbrıslı Derviş Vahdeti ve İngiliz ajanları vardır. Farklı siyaset meselelerine bağlı bulunmakla beraber bunlar İttihat ve Terakki Partisi’nin amansız düşmanı olup onu devirmek konusunda birleşmekte idiler…

Kamil Paşa’nın Sadrazamlıktan düşürülmesinden sonra İsmail Kemal, kendisi gibi Arnavut asıllı Müfit, Dukakinzade Sabri ile anlaşarak İttihatçıların kontrolü altında bulunan Avcı Taburlarını kazanmak için işlek (yoğun) bir propagandaya girişmiştir. Bu taburlardaki askerlerin çoğunun Arnavut olması işlerini kolaylaştırmıştır. İsyancıların başı olarak ortaya çıkan Hamdi Çavuş’un Arnavut olması da dikkat çekicidir. 31 Mart ayaklanmasının başarıya ulaşmasından sonra, isyancıların Kâmil Paşa’yı veya İsmail Kemal’i Sadrazamlığa getirmeyi istemiş olmaları da şöyle tesadüf cinsinden bir olay gibi elbette kabul edilemez…

Ayrıca İsmail Kemal’in, Harekât Ordusu’nun İstanbul’a girmesini önlemek üzere İngiltere’nin bir müdahalesini sağlayacağı sırada dikkat darlığı sebebiyle, İngiliz Elçiliğine sığınarak ve İngiliz bandıralı bir vapurla İstanbul’dan kaçması da İngilizlerin kimlerden yana olduğunu gösteren ayrı bir delilidir

Kıbrıslı Derviş Vahdet, 31 Mart Ayaklanması’nı hazırlamak için elinden gelen kuvveti harcamış, muhalefet partileri ve basını İttihat ve Terakki Partisine karşı birleştirmeye muvaffak olmuştu. Çalışmalarında Kıbrıslı Kâmil Paşa (Sadrazam) ile İngiliz ajanları tarafından desteklenmişti. Vahdeti’nin Avcı Taburları arasında kışkırtıcı faaliyetlerde bulunduğu bazı İngiliz kaynaklarında da açığa vurulmuştur.104
ASİLERİN YARGILANMASI

Harp Divanı kuruluyor

31 Mart sanıklarını yargılamak üzere 26 Nisan 1909 tarihinde kurulan Harp Divanının başkanlığına Topçu Feriki (Kolordu) Hurşit Paşa, üyeliklerine ise Hareket Ordusu 1. Fırka (Tümen) Komutanı Ferik Hüseyin Paşa… 3.Topçu Fırkası Komutanı Mirliva (Tuğgeneral) Hasan Rıza Paşa, Kurmay Mirliva Nazif Paşa, Kurmay Kaymakam Cemal Bey, Deniz Kaymakamı Vasıf Bey, Deniz Kolağası (Yüzbaşı) Rauf Beyler getirilmişti. 105



Derviş Vahdeti, içki ve şarkıcılıkla serseri bir hayat geçirmiştir

Derviş Vahdet hakkında Sıkıyönetim Mahkemesince verilen kararda özetle;

“…Volkan Gazetesi İmtiyaz sahibi olup fesat çıkaran yayınlarıyla geçen Mart’ın 31nci salı günü meydana gelen irticai ve askeri ihtilalı hazırlamaktan sanık olan… Ve 1.Sıkıyönetim Mahkemesinin derin soruşturma ve yargılanması sonunda hiçbir ilmî ve içtimaî terbiye görmeyerek, şimdiye kadar içki ve şarkıcılıkta serseri bir hayat geçirmiş olduğu sorgu sırasında kendi itirafı ile meydana çıkan… Mehmet oğlu Kıbrıslı Derviş Vahdeti adındaki şahıs, Volkan Gazetesi yayınlamaya başladıktan sonra, firarından dolayı hakkında kanuni takibat açılan Emir’i zade Ömer Lütfi ile birleşerek İttihadı Muhammedi adı altında bir cemiyet kurmuş, gazetesini de bu cemiyetin yayın organı haline getirmiştir



Derviş Vahdet, din ve şeriat perdesi altında mütemadiyen yayınladığı tahrik edici ve fesat çıkarıcı makaleleriyle halkın üzerinde özel bir etki yaptığı gibi, Kışlalara sokulan Volkan Gazetesindeki Mehdîyane yazılarıyla askeri etkisi altına almış ve bunları Hükümetle Millet Meclisi Başkan ve üyelerinden bazılarının aleyhine sevk etmiştir. İnkârına rağmen Vahdeti’nin 31 Mart günü Millet Meclisi önündeki askerler arasında bulunduğu ortaya çıkmıştır…” 106 Şeklinde ifade edilmiştir.

Padişah II. Abdülhamit’in, Kabûli Bey’in şehit edilmesine seyirci kalması

1.Sıkıyönetim Mahkemesinin Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’in yargılanması için ileri sürdüğü gerekçede ise özetle;

“… Mabeyn (saray sözcüsü) tütün kıyıcısı Mustafa Ağa, Saraydan Başmühasip Cevher Ağa, tüfekçilerden Albay Halil’i kötülük vasıtası (ispiyoncu) olarak seçmesi… Bunları, meşhur hafiyelerden eski teftiş heyeti üyesi Nadiri Fevzi (Protesto Gazetesi yazarı), eski Gümrük Dairesi İstatistik (Rüsumat) Kalemi Müdür Yardımcısı Tevfik Beylerle temasta bulundurması. (bunların hepsi idam edilmiştir)… Ayrıca bunların hepsine paralar vermesi, Volkan Gazetesine Başmühasip Cevher Ağa eliyle para göndermesi, Serbesti Gazetesi sahibi Mevlâna zade Rıfat Beyi öldürmesi için Albay Halil’i memur etmesi, ancak Rıfat Bey yerine Serbesti Gazetesi Başyazarı Hasan Fehmi’nin öldürülmesi ayrıca



Ayaklanan askerler, Tabur halinde Yıldız Sarayına geldikçe Sultan Abdülhamit’in, isyancılara iltifat etmesi, hatta Binbaşı Ali Kabûli Bey’i, getirenlerden ikisini yanına çağırması, onlarla konuşması ve sonunda Kabûli Bey’in kendi gözleri önünde öldürülüp cesedinin ağaca asılmasına engel olmayışı, ayrıca Abdülhamit’in, asi askerlerin elindeki sancağa, Mecidî nişanı takması…” gibi hususlar yer almıştır. Yukarıdaki gerekçelere rağmen kabinede ne Şeyhülislam, ne de Adliye Nazırı (Adalet Bakanı) Necmettin Mola, 33 yıl iktidarda kalan Padişah Sultan Abdülhamit’tin tahttan indirildikten sonra yargılanmasına razı olmadılar. Ayrıca Hareket Ordusu Komutanı Mahmut Şevket Paşa’nın ise İstanbul’a girerken Padişahın kılına dokunulamayacağını ifade etmesi, bunun yanında Sultan Abdülhamit’in Hareket Ordusuna mukavemet etmemesi de Abdülhamit’in yargılanmamasını sağlamıştır.” 107

II. Abdülhamit’e göre bu işlerde (ayaklanmada) en çok faaliyet gösterenler İsmail Kemal (Mebus) ve Kamil Paşa’nın (Sadrazam) oğlu Sait Paşa idi. Para karşılığında Hamdi Çavuş’u (ayaklanmanın elebaşı) taburunu ayaklandırmaya memur eden Sait Paşa’ydı. Böylece Meclis önünde askeri bir gövde gösterisi ile İttihat ve Terakki sindirilerek kabine düşecek ve Kamil ve Nazım Paşa’lar işbaşına getirilecekti.108

Hareket Ordusu Kumandanı Mahmut Şevket Paşa, aynı müsamahayı II. Abdülhamit’in yerine geçecek olan Vahdettin içinde gösterecektir. Duruşmalar sırasında Vahdettin’in İttihadı Muhammedi’ye Cemiyetine girmesi bu Cemiyete yardım iddiaları üzerine hemen hiç gidilmemiş, isyanı bastıran ordu, sarayı ve hanedanı suçlamaktan kaçınmıştır. 109

Derviş Vahdetti ile birlikte asilerden ve bunlara destek verenlerden toplam 49 kişinin idam edilmesi

31 Mart hadisesine iştirak eden askerler, alaylı zabitler (subaylar), saray mensupları, İttihadı Muhammedi Cemiyeti azaları hocalar yakalanarak muhakeme edilip muhtelif şekillerde cezalandırılmışlardır.110




İsyancılardan bir yobaz
tara0003-1

Ayrıca, Osmanlı Harp Divanı; 31 Mart ayaklanmasında suçlu gördüğü 49 kişiyi asmak suretiyle idam etmiştir. 37 kişi süresiz hapis ve kalebentlik, 390 kişi hapis, 139 kişide sürgün cezalarına çarptırılmıştır. İdam edilenlerin içinde ayaklanmanın elebaşlarından olan ve irticaî yayın yaparak halkı isyana teşvik eden Volkan Gazetesi sahibi Derviş Vahdeti de bulunuyordu. Vahdeti, Hareket Ordusu Komutanlığına bir dilekçe ile başvurarak akıldan zoru olduğunu iddia ederek ölümden kurtulmak istemiş ise de bunun bir faydası görülmemiştir.111



idam


Köprübaşında asılan üç isyancı (eski Karaköy)

Yargılanma safhasında ilk hamlede İttihat ve Terakkinin muhalifleri hakkında takibat başladı. Muhaliflerden çoğu, Harekât Ordusu şehre girmeden (İstanbul) yabancı memleketlere veya Anadolu’ya kaçmışlardı. Bunlar arasında Kâmil Paşa, Kâmil Paşa zade Sait Paşa, Ali Kemal, Mevlânzade Rıfat, Yeni Gazete sahibi Zühtü, Berat Mebusu İsmail Kemal, Ergiri Mebusu Müftit, Ahrar Fırkası kâtibi umumisi Nurettin Ferruh, Derviş Vahdeti gibi şahıslar bulunmaktaydı.112



31 Mart olaylarına sebebiyet verenler, üç ayrı sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. İlk karar 3 Mayıs 1909 tarihinde çıkmış ve 13 kişi asılmıştı. Bunlar askerin başına geçip kumandayı ele alan çavuşlardı. Bu olaylarda yukarıda belirtilen Adliye Nazırı (Adalet Bakanı) Nazım Paşa ile Lâskîye Mebusu Şekip Aslan Bey’i öldüren 5 kişi Ayasofya’da, yine askeri teşvik eden 5 çavuş ve onbaşı Beyazıt’ta, Mülâzım (Teğmen) İlyas’ı köprübaşında şehit eden üç er aynı köprüde idam edilmişlerdir

Asar-ı Şevket Zırhlısı Kaptanı Deniz Binbaşısı Ali Kabuli Bey’i şehit eden 16 deniz askerlerinin 8’i, Kasımpaşa, diğerleri ise Beşiktaş ve Beyazıt’ta asıldılar. (12 Mayıs 1909). Ayrıca Saraydan Başmühasip Cevher Ağa, tütün kıyıcısı Mustafa Ağa, Tüfekçi Albay Halil, Danıştay üyelerinden Tayyar, Protesto Gazetesi yazarı Nadiri Fevzi, Rüsumat Kalemi Müdür Yardımcısı Tevfik ve Derviş Vahdeti’nin arkadaşlarından LütfüSon partide ise Derviş Vahdeti ile birlikte, yaver ve hafiye Kabasakal Mehmet Paşa, Erzurum’da isyancıları destekleyen Tümen Kumandanı Yusuf Paşa, İttihadı Muhammedi Cemiyetinden Yüzbaşı Hakkı ile Yüzbaşı İspat arî’yi şehit eden İzmirli Saim de idam edilenler arasındaydı.113

31 Mart hadisesinde taassupları kabartılarak ve para ile kandırılarak irtica bayrağını açmış olan tabur (avcı) efradı, yollarda çalıştırılmak üzere Rumeli’ye sevk edilmişlerdir. Divan’ı Harpçilerin (Sıkıyönetim Mahkemesi) İttihatçılardan hiç kimseyi muhakeme etmemesi ve cezalandırmaması, birçok dedikodulara sebep olmuştur. Siyasetle uğraşarak ordunun zehirlenmesinin farkında olmayan zabitlerin (subayların), isyanı, önceden sezemeyen ve hadise esnasında büyük bir acz eseri gösteren Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa ile Harbiye Nazırı Ali Rıza Paşa gibi zevatında (şahıslarında) sorguya çekilmesi isteniyordu. Ancak bunlar yapılmamıştır.114
GEÇMİŞTE MEYDANA GELEN ÖNEMLİ BAZI GERİCİ ve BÖLÜCÜ AYAKLANMALAR

Patrona Halil İsyanı (29 Eylül-11 Ekim 1730)
İrtica anlamındaki ilk ayaklanma olaylarından biri Osmanlı döneminde Sultan III. Ahmet zamanında, 29 Eylül –11 Ekim 1730 tarihleri arasında meydana gelen Patrona Halil İsyanıdır. Halkın ekonomik sıkıntı içinde olmasına rağmen Padişah III. Ahmet ile Sadrazam Damat İbrahim Paşa ve etrafının (Bu dönem “Lale devri” olarak anılmaktadır); lüks içinde zevk ve sefa yaşamalarını ve İran üzerine yapılan seferin başarısızlığını bahane eden Arnavut asıllı ve yeniçeri olan Patrona Halil ve adamları; 29 Eylül 1730 tarihinde İstanbul’da Sultan Beyazıt Camii’nin önünde ellerinde yalın kılıç olduğu halde bayrak açıp; “…Şer ile davamız vardır, Ümmet-i Muhammet’ten olanlar dükkânlarını kapatıp bayrak altına gelsin…” 115 Diye bağırarak halkı ayaklandırmışlar ve askeri kışlaları da basarak silahlarına el koymuşlardır.

Sonuçta, asiler tarafından kendilerine teslimi istenen Vezir-i Azam (Sadrazam) Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile damatları Kaptan-ı Derya Mustafa ve Sadaret Kethüdası Mehmet Paşalar boğdurulmuş, Sultan III. Ahmet ise tahttan indirilmiş ve yerine yeğeni I. Murat getirilmiştir. Ancak Patrona Halil, 25 Kasım 1730 tarihinde adamları ile birlikte bir baskınla öldürülmüştür.116

Lale Devri (1718-1730); Osmanlı Devletinde zevk ve sefanın öne çıktığı bir devir gibi değerlendirilse de gerçekten bu devir, Osmanlı Devlet ve toplumunun geleneksel yapısından batıdaki değişimler çerçevesinde reform mahiyetinde olumlu değişimlerin gerçekleştiği bir dönem olmuştur. Bu dönemde 1727’de matbaa getirilmiş, bir itfaiye teşkilatı kurulmuş, ilk çiçek aşısı uygulanmış, kâğıt, kumaş ve çini imalathanesi kurulmuş, doğu klasikleri devrin Türk’çesine çevrilmiştir. Bu değişim süreci, yukarda belirtilen irticai nitelikteki Patrona Hali isyanıyla büyük bir darbe almıştır.



Patrona Halil
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/3/34/patrona_khalil_calkoen.jpeg/250px-patrona_khalil_calkoen.jpeg
Kabakçı Mustafa Ayaklanması (28 Mayıs 1807)
Osmanlı Sultanı III. Selim zamanında (1789-1807);

A. “Nizam-ı Cedit” adı altında bilhassa ordunun, teşkilat, eğitim, kılık ve kıyafetleri ile birlikte batı’ya uygun askeri, mülki, idari, içtimai ve siyasi alanlarda bir dizi yenilik ve ıslahat hareketlerine karşı, Sadaret Kaymakamı Köse Musa Paşa ve Şeyhülislam Ataullah Efendinin ve ulemanın çoğunun karşı çıkması… Bu ıslahat hareketlerini “kâfir” icadı olarak görmesi,

B. Osmanlı İmparatorluğu’nun Rusya gibi yüzyıllarca din ve devlet düşmanı olarak bir komşu ile ittifak anlaşması yapması,

C. Arap yarımadasında Vehhabîlik hareketleri, Akdeniz’de Rum ve Balkanlarda Sırp başkaldırma olayları, Vidin’de, Rusçuk’ta ve Edirne’de devlete karşı ayaklanma hareketleri, Osmanlı Devletini aciz ve tedbir alamaz duruma getirmiştir. Bu durumlardan da istifade eden Kabakçı Mustafa ve adamları devlete karşı ayaklanmışlardır

İçteki bu yıkıcı faaliyetlerin yanında İngilizler, Fransa ile uzlaşmak temayülünü gösteren Osmanlı devlet adamlarını devirmek için;

“… Padişah, İngiliz ve Rus hükümetleri ile yeniçerileri ortadan kaldırmak için anlaştı. İngiliz donanması padişahın müsaadesiyle İstanbul’a geldi. Rus donanması da yakında gelecektir. O vakit yeniçeri kaldırılacak ve yerine Nizam-ı Cedit geçecektir.” Şeklinde yıkıcı propaganda yapmışlardır

Islahata düşman vezirler arasında bulunan Tayyar Paşa; “… Nizam-ı Cedit ile İslam dinine mensup olan askerlerimize kâfir elbisesi giydirilmektedir. İslam olanlar devletten dışlanmaktadır. Askerlerimiz başı şapkalı Fransız (kâfir) olmuştur.” 117 Demek suretiyle halkı ve yeniçerileri Nizam-ı Cedit’e karşı ayaklandırmaya çalışmıştır…


Yüklə 397,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin