42 yil öncesi



Yüklə 3,62 Mb.
səhifə11/38
tarix25.10.2017
ölçüsü3,62 Mb.
#12912
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   38

Omurilik, epifiz, ipofiz içte gazdır !

Hava ile temasta donarlar ! Bilen azdır !

Sinir akımı, aynen elektrik akımı !

Her üç gazı ateşler ! Yapılırsa bakımı !

Isınarak açılır en son, üçüncü göz de !

‘“Gayb”’ görülür ! ALLAH’tır bakan çünkü bu özde !

Bu yüzden ! ‘“Gaybı bilmek ancak ALLAH’a mahsus !”’

‘“Ol emri ”’ için ! ‘“Üç gün Zekeriya gibi sus !”’

Üst şeffaf beden ! ‘“Üç gün !”’ Arz merkezinde kalsın !

‘ÂLÎ’den ! ‘“Mesîh”’ denen ‘“Yahya”’ ışını alsın !

Bu Rûh ! Meryem’in girip, şeffafken, ovülüne !

Rahimde vaftiz yapsın ! İsâ kavuşsun üne !

Yahya idi ! ‘“Beşikte konuşan İsâ !”’ Yâni !

‘“Terk ettiğinde, ‘İlyas’ diye bağırdı âni !”’

İsâ bağırmamıştı ! ‘“Yahya”’ diyerek ! Niçin ?

‘“İlyas, Yahya olarak tekrâr geldiği için !”’

Hikmet en büyük hayır ! Ölümsüz ! Yoktur yaşı !

Sende saklı o bebek ! Doğmaz ! Olmazsan aşı !

‘“Yahya’dan daha büyük zât, ‘kadın’dan doğmadı !”’

Bak ! Cebrail dilinde ! Meryem’in ‘kadın’, adı !

‘“İncil’de bizzat İsâ ! Yahya için böyle der !”’

‘“Müjde ey kadın”’ diye, ‘“Cebrail hitab eder !”’

‘Rûhsal’ açıdan yâni ! Meryem idi bâkire !

‘“Îsâ”’ için yatanda ! Rastlanmaz cinsel kire !

‘“Yahya’da hem hikmet ! Hem iffet ! Mevcûd”’ der âyet !

Eş anlamlı hikmet ve nâmûs ! Bu açık gayet !

Ne tesâdüf ! Nâmûs da derlerdi Cebrail’e !

Bu açıdan EHL-İ BEYT ! En nâmûslu âile !

Cinsel organın adı, ‘edep yeri’dir ! Niçin ?

Edepsizce yaklaşmak ! Ayıp olduğu için !

Çocuk için çiftleşen ! Hâlâ daha utanır !

O da edeb değildir ! Hayvân ! Hayvânı tanır !

İncir yaprağı örttü ! Âdem, Havvâ o yere !

Bitki gibi bâkir kal ! Temiz kok ! Nefsin ere !

Yukarı pompalanmaz ise sinir akımı !

Rüya ve sekste harcar onu ayak takımı !

Çocuk için şehvetsiz yaparsan, ‘nikâh’ denir !

Aldığın beden için ! Toprağa borç ödenir !

‘“İsim !”’ Yâni ‘“Rûh”’ verip yarat ! Edeptir adı !

‘“Pisler pislere mahsus !”’ Sen ol Âdem evlâdı !

Dünyâda en ünlü zât, sultan Süleyman ! Niçin ?

‘Yanında hikmet olan şah’ demek ! Onun için !

‘ÂLÎ EL MURTAZA’dır !’, O ‘“Süleyman’ın tahtı !”’ (1591)

‘Diriltenin boyası !’ Yeniler isen ahtı ! (1591)


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA-19.02.2001


‘EBCED’ ilmine göre isimlerin açılımları :
1591 = TAHT-I SÜLEYMAN (Süleyman’ın tahtı ) =

SIBGAT EL MUHYI (Diriltenin boyası) =

ÂLÎ EL MURTAZA (ÂLÎ MURTAZA)

‘“EL ÂLEM !”’


Rûh ALLAH’tan ! Can ise, aslı toprak birkaç gen !

Formülü değişti mi ! Bozulur bütün dengen !

HAK der ‘“Formül değişir şeytanın emri ile !”’

‘“Şeytan ise, Âdem’e düşman !”’ Dikkat edile !

Yâni imâl eder o ! Ancak kendi dostunu !

O giydirmişti bize ilk, bu hayvân postunu !

‘“Ama onu dinlemez ALLAH’ın temiz kulu !”’

Çünkü eğitir onu ! ‘“Yüce Meclis”’ okulu !

Rûh her defa giydikçe ! ‘Kristal’leşir mâdde !

Rûha, ‘“Kristos !”’ ‘“Mesîh !”’ ‘“Kurtarıcı !”’ ‘“Mehdî !”’ De !

‘“Bize bizden de yakın !”’ ‘“İçimizdeki bizler !”’

‘“Şah damar’a bağlanan !”’ Her an onları izler !

‘“Rûh ! RAB’den çıkan bir ses !”’ Kur’an-ı iyi oku !

‘“Yer ve Göklerin nûru !”’ Yâni ondaki doku !

‘“Bizler”’ RABB’in emrinde ! ‘“ER RAHMÂN”’a en yakın !

‘“HAKK’ın halifeleri !”’ ‘“ALLAH”’ demeyin sakın !

‘Evrimle şeffaflaşmış tekrâr !’ Fizik postları !

Olmuşlar ‘“Öncekiler !”’ ‘“ALLAH’ın has dostları !”’

Onlarda işlem yapan ! ‘ALLAH’tan başka değil !’

‘“Secdeni Âdem’e yap !”’ der O ! ‘Kendine eğil !’

‘El !’ Türkçede, ‘yabancı’ demek ! Yâni ecnebi !

“Bu âlemde konuğum ben” demiştir her nebi !

Evrimini bitirmiş ! Önceki bir âlemde !

‘“Her yere konabilen”’ bir uçan dâire de !

‘“Mirâsına konmuştur ! Erdiği o âlemin !”’

ALLAH o elle mülkü kullanır ! O el, ‘“EMİN !”’

‘“Tevrât’ta her meleğin kanadı saklar bir ‘el’ !”’

‘“El”’ okunur ! Frenkçe kanat (âile) ! Tesâdüfe gel !

‘“O”’ demek, için de ‘“El”’ (elle) der Fransız ! Şans işi !

Tıpkı ‘“El Âlem”’ gibi ! ‘“Yâni öteki kişi !”’

Fransızca ayni ses, ‘İki el’ (Deux mains) ! Hem de ‘Yarın’ (Demain) !

‘Yarın’ gelecek ‘“Arz’ın vârisleri !”’ Uyarın !

‘“Çift yedi”’nin simgesi, eldeki on dört mafsal !

‘“El”’ ise ! ‘“EHL-İBEYT”’in mührü ! Bu değil masal !

Arapça her sözcüğün başında var ‘“El !”’ Niçin ?

Her sözcüğü, EHL-İBEYT tanımladığı için !

İbrânice her belli sözcük başlar ‘H’ diye !

‘H’ hem ‘Nefes’ demektir ! ‘H’ hem ‘beş’ eder ! Niye ?

‘Hani o !’ ‘Hani onlar !’ Her dilde harf-i târif !

Her bir harf EHL-İBEYT’i târif eder ! Ol ârif !

Yirmi dokuz harf ismi öğretildi Âdem’e !

Gel de ! MUHAMMED için, sen ‘“O, ‘“S”’ismi deme !”’

Her harf ! Bir Hakerenin ALLAH katında ismi !

Hepsinin toplamıdır ! Bil ki Âdem’in cismi !

Yâni ‘“En yüce Meclis !”’ ‘Kendisi ilk Âdem’in !’

O zâtın başı, ÂLÎ ! Kâlbi, MUHAMMED EMİN !

Bütün dilleri Âdem, biliniz etti icâd !

‘Sâbit aslı’na bakıp her şeyin O ! Koydu ad !

Ölü sözcük değildir bu ad ! Yaratıcı ses !

Ölmeden! ‘“O hak sesi !”’ Duyabilmeli herkes !

‘“O ses”’ ile ! Her şeyi o kendine bağladı !

‘“O ses”’tir Îsâ Mesîh ! ‘“O ses”’tir ! Vaftiz adı !

‘“ON DOKUZ”’ ses, İblîsin bilmediği isimler !

Her an var edilir ! Ve Yok edilir cisimler !

Var ve yok arasında ! Bir sınır var ! Noktadır !

Nokta hem B ! Hem sıfır ! Yâni varlık, yoktadır !

‘“Mîrâçta görülenin !”’ Bak ! ‘“Emin”’ öbür ismi !

‘“İki kaş arasından girdi !”’ Nûr olan cismi !

Namazda alnın değer ! Arz toprağına ! Niye ?

İki kaş arasından ! ‘“ER RAHMÂN”’girsin diye !

Bu yüzden namazın bak öteki adı ‘“Mîrâç !”’

Melek taptı Âdem’e ! Şeytan değil ! ‘Gözü’ aç !

‘“Âlemlerin RABB’i”’ ni öğren ! Olmadan harab !

‘“Âlemler”’ Elohimdir ! Onların ilk özü RAB !

‘“ÖZ”’ ve ‘“ÂLEM”’ sözcüğü ayni ! İbrânicede !

İlk öze sen Mikail ! Dilersen İbrahim de !

Elohim, çoğul sözcük ! Tekil adı ise, ‘el !’

İbrahim İbranice, ‘El’in nûruna bedel !

Yine İbrahim ile ayni ‘“Rahmet”’ ve ‘“Rahîm !”’

El, ÂLÎ ! Nûr, MUHAMMED ! Bu, ERRAHMÂNİRRAHÎM !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ÇEŞME – İZMİR, 23.08.2001

E L !
‘“Mîrâç gecesi”’ gören ve görünen kim idi ?

‘“Tûr”’da ALLAH ne için ‘“EL ÂZÎZ-ÜL-HAKÎM”’di ?

Ölmeden cananı bul canda ! Kurtar canını,

Can simidine benzer, bak ! O kandil simidi !


MUHAMMED ve ÂLÎ’nin eli, ALLAH’ın eli !

O eli tutmuş idin ! RABB’ine derken ‘“Beli !”’

‘“Ona el kaldıranın her iki eli kurur !”’

Kırılıp ortasından ! Hep yere bakar beli !


Hesap verir ! Sırtında post ile ! Teker teker !

Yüzünü ters yüz eder öldükçe ! Nekir ! Münker ! !

Elsiz ! Ayaksız ! Balık, yılan, hatta taş ! Olur !

Kireç ocaklarında yanıp içini çeker !


İsmi, cismi ve resmi olduğu vakit türab,

Elini tutmadığı, sorar ona ‘Kimdir RAB ?’

RAHMÂN’ı görüp tanır, ayağına kapanır !

Ona der : ‘affet beni ! Ne olur EBÛ-T-TURAB !’


ÂLÎ bağışlayınca ! RAHÎM, rahime koyar !

‘“RAHMÂN onu yeniden kendi şeklinde boyar !”’

Her ikisi rûhunu üfler iken der ona ;

‘Bu rûhu bulmadıkça ! Olmayız bir sana yâr !’


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 08.12.1996

‘Miraç Kandili’

“ELVEDÂ !”


Elvedâ müstakbelin bâbında pürtılsım kilit !

Elveda ! Ey geçmişin tâbût-u haşri Elvedâ !

İsmini yaşlarla tekrârlarken ervah, bir divit

Bir gün eflâka yazar beş harfli korkunç bir sedâ !


Cümlemiz artık o dem birtek nabızdan çarparız !

Hânemiz Arş, cismimiz Şems, ismimiz yalnız Hüdâ !

İşte Hüznî mâsivâdan tevbe-i istiğfarız !

Elvedâ ten ! Elvedâ can ! Elvedâ ey “Elvedâ !”


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 1960

‘“E M Â N E T”’ I
Bu mesajları Rûhum fısıldar ! Hece hece,

Saat yirmi dört ile dört arasında, gece !

‘“Az uyu”’ emri, açık tut alıcını demek !

Herkes misyon sâhibi burada bir derece !


‘“Secde edilen”’in biz değil miyiz evlâdı !

‘“RAHMÂN’ın halîfesi”’ değil mi onun adı !

‘“Âdem’e üflenen rûh”’, öyleyse bizde de var !

Şerefimizin bundan başka yok istinadı !


‘“ALLAH teklif edince Yere, Göğe emânet”’ ,

‘“Hakkını veremezsek, bize edersin lânet !”’

Diyerek reddettiler ! Rûh üfürülmesini,

Çünkü rûhu olup da çıkarmamak ! İhânet !


Rûhu dışa çıkaran, olur kendine âlim !

Ölüp ölüp doğmaktan canını kılar sâlim !

Toprağından kendine bir ayna yapamazsan,

Yansır pis çamuruna, İblîs denilen zâlim !


‘“Vahiy verdim diyor HAK, yere, göğe, arıya !”’

Her atom bir adrestir ! Özünden uyarıya !

Ama hepsinin RABB’i, HAK adına Âdem’dir :!

Çıkaramadıkları için Rûh ! Dışarıya !


RESÛL der :“Rûhtan büyük bir şey yaratılmadı !”

Cehenneme İblîsten kör bir şey atılmadı !

‘İlk Rûhun’ depremine sâdece Arş dayanır !

Boş yere MUHAMMED ve ÂLÎ aratılmadı !


ALLAH der :‘“Emânete etme sakın ihânet !”’

O emânet rûhundur ! Kalanı bir torba et !

Emânete ihânet eder isen burada ,

Orada ödetirler sana ağır bir diyet !


Rûh, MUHAMMED ÂLÎ’den kalbindeki tek ışın !

Sesiyle yetinmezsen ! HAK’la olur barışın !

Budur ondan şefâat ! Umma hiç ötekini !

‘“Rûh”’ denen ‘“Tanık”’ ile ! Olur HAKK’a varışın !


Firavun eşi iken,Yusuf ‘una gönül ver !

HAK, âşık olduğunun âşığını da sever !

‘“Sana senden de yakın”’ yatıyorken kâlbinde !

Örtüsünü kaldırıp da ! Koynuna giriver !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 1996


‘“EMÂNET !”’ II
‘“ALLAH dilediğine hikmeti eder ihsan !”’

‘“Hikmet”’ten daha büyük nimet alamaz insân !

Rûhunu göndermeden HAK yıkadı Meryem’i !

‘“MUHAMMED’e tertemiz”’ der ALLAH ! Düşün emi !

‘“Arıtır EHL-İ BEYT’i bizzat ALLAH her kirden !”’

Onlara ayrılmayın der namazla zikirden !

Her Nebi ve Velî’yi HAK kendi tayin eder !

‘“Sizler de emâneti ehline veriniz der !”’

ÂLÎ, Muaviyeyi valilikte tutmadı !

‘Siyaset bilmeyene’ çıkınca onun adı,

Dedi : “Siyaset ile bağdaşamaz gerçek din !”

‘“Halifesini RAHMÂN seçmiştir !”’ Dikkat edin !

‘“Eliyle”’ cilalayıp ayna yaptı Âdem’i !

Onda görünüp dedi : ‘“Secde eyleyin ! Emi !”’

Ayna gözden kayboldu ! Edilir iken secde !

‘En büyük ad’ görüldü ! Melekler geldi vecde !

Melekler ALLAH’ı hep ‘o isimle’ överdi !

Bu hamde HAK, MUHAMMED ÂLÎ ismini verdi !

ÂLÎ ‘“Yüce !”’ MUHAMMED ‘“Övülen”’ demek madem!

Elbet MUHAMMED ÂLÎ olmalıdır ilk ÂDEM !

‘“Âdem dahil, her nebi söz verdi MUHAMMED’e !”’

Biz hem ilk, hem de sonuz ! ‘Nokta’ yazan kalem de !

RAHMÂN’a söz verirken, EHL-İ BEYT’ti aracı !

Burda da EHL-İ BEYT’e biat et ! Yap mîrâcı !

EHL-İ BEYT’İ candan sev ! Resûl’e borcu öde !

MUHAMMED ÂLÎ, ‘“Bizler ! Bana benden yakın”’ de !

‘“Resûlleri gönderen biziz diyor bak, bizler !”’

‘“RAHMÂN önünde saf saf !”’ Onlar yargıyı izler !

Evrende her katmanda ! Herkes ve herşey mevcût !

Sadece, yoğunluğa göre değişir vücût !

Can çıkınca, HAK onun bir benzerini alıp,

Dünyaya gönderir ve boş kalmaz eski kalıp !

Son mesajlar bambaşka ! Veda vakti yaklaştı !

İzin sınırlarını, çünkü sırlar çok aştı !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA- 21.01.2000


ET OBUR ve OT OBUR !


Politikacı almak için iktidar oyu,

Seni över ! ‘Sende var’ deyip büyük sağduyu !

Sonra senin üstüne örtüp bitli bir yorgan ,

Sana der: ‘Uyanmadan, sen dört yıl daha uyu !’


Her bir demokraside oynanır ayni oyun !

Besler köpeği ! Kurdu ! Kasabı ! Ayni koyun !

Üç et obura karşı, ne yapsın bir ot obur !

Der; ‘Otumu verin de ! Siz daha iyi doyun !’


Îsâ’yı da bu üçlü, asmak istedi ! Niçin ?

Bu sürü düzenine, karşı geldiği için !

Halka dedi : ‘Siz koyun değil !’ ‘Bir çobansınız !’

‘Güçlü, gücünü sizden alır hep için için !’


Hemen koyun postuna, et oburlar büründü !

Düzene karşı koyan çoban gibi göründü !

Ve henüz çoban olmuş zavallı sâf koyunlar ,

Onların ardı sıra gidip yine süründü !


Kur’an, et oburlara :‘“Kovulacak şeytan”’ der !

‘“Secde ettiremedi onu, Âdem’e peder !”’

Âdem HAK çoban ! Melek ona teslim olan halk !

Biri ‘“RÛH !”’ Öbürü can ! Kendine olma heder !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

İZMİR – 16.10.1998


E V !
Titriyor tutar iken kalemi bile elim !

Çekmiyor vücûdumu artık kireçli belim !

Yorgun atan kâlbimden, birisi diyor bana ,

Bu eski evden, haydi yenisine gidelim !
Ben diyorum ki Ona ; ‘Bıktım bu taşınmaktan,

Bir yandan yiyip içip, bir yandan aşınmaktan !

Her zevkte var bir acı ! Her gerçekte bir hayâl !

Yetişir keyif almam ! Uyuzca kaşınmaktan !’


Cevap veriyor bana ; ‘Uluğ bu ev başka ev !

Vereceğim sana ben bu kez de seçkin ödev,

O evin her bir taşı, bir erenin vücûdu !

Sâhibi ise benim ! Çık şişenden artık dev !’


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 25.01.1997

“EY HACI !”
ALLAH’ı evinde sen ziyâret etse idin,

Ziyâreti iâde ederdi ! Fikir edin !

Herkesin birbirini tavaf etmesidir hac !

‘“Şeytan değilsen !”’ ‘“Secde et Âdem’e !”’ Diyor dîn !


‘Mevlânâ’dan nazmen çevirim’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

İZMİR - 16.10.1998


“EY NAMAZCI !”
Daha ne vakte kadar ! Elini kulaklara ,

Götürüp duracaksın ! Tıpkı bir sinek gibi !

Dışarda değil ! Sende konuk mülkün sâhibi !

Ağırlamak için sen onu kâlbinde ara !

‘Mevlânâ’dan nazmen çevirim’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
‘“E Z Â N !”’
Âyet der : ‘“Çok yakından seslenince müezzin !”’

‘“Ayağa kalkmasına ölünün !”’ “Çıkar izin !”’

‘“O müezzin !”’ ‘“Rûh”’umuz ! Bize ondan yakın yok !

Ölmek veyâhut ermek, kaderi hepimizin !


Erersen ! Bu son ezân ! Bir istiklâl marşıdır !

Her zât ayağa kalkar ! Bir istikbâl marşıdır !

Sağ iken âzâd olan rûhu ! Öper MUHAMMED !

‘“Arş”’ üstüne oturtur ÂLÎ ! İkbâl marşıdır !


Eğer taptığın tanrı, ise hayâl ! Vehim ! Zan !

Seni bir hayvân gibi ! Boğazlar bu son ezân !

Rûhun der : ‘Ben dururken niye uzağa gittin ?

Ben uyarırken seni, duyduğun vakit bazan !’


İşte bu en son ezân ! ‘“Sûru”’dur İsrâfil’in !

HAK kulağa dâvudî sesidir ! Cebrâil’in !

Ama gaflet içinde ! Hayâtını sürerken,

‘“Kulak zarın patlarsa !”’ Sesidir Azrâil’in !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 1996

FÂTIMA’NIN ÜÇ SIRRI !
RESÛL ÂLÎ’ye dedi : “FÂTIMA benden bedel !”

Yâni o hem ÂLÎ’ye ! Hem MUHAMMED’e model !

FÂTMA’nın üç sırrı var : birincisi o ÂLÎ ! (135)

İlk Âdem’in eşidir , HAK yanındaki hâli ! (135)

‘ALLAH’ın RESÛL’ünün kimliği !’ ‘İkinci sır !’ (783)

Üçüncüsü, ‘Kutub O !’ ‘Bundan sonra on asır !’ (783)


‘“MUHAMMED !”’ ‘Rauf’ demek ! ‘“Rauf diye adlanan !”’ (469)

‘“Fâtır-ı mutlak”’ FÂTMA ! ‘“El Betûl !”’ Senin anan ! (469)

‘“MUHAMMED”’ ALLAH’a ‘“Nûr !”’ ‘“Betûl”’ adı olan nûr ! (438)

‘“Salât sana ey FÂTMA !”’ Ey ‘“Betûl !”’ Bu ne onur ! (438)

FÂTMA sevgisidir bil Sekine ! HAKK’a ahdin ! (145)

‘Rûh üflenme vakti o !’ ‘Arz’dan çıkar !’ Budur din ! (1450)

Meryem Sekineye denk ! İç yüzü, iç Âdem’in ! (290)

Ölümsüz yüzün ismi ! Bulan korkudan emin ! (290)

‘“RABB’iniz değil miyim ?”’ ‘“FÂTMA el Betûl sözü !’” (1765)

‘“Hem yere, hem göklere kilittir onun özü !”’ (1765)

Ayağa kalkmasıdır, ‘hesaba çekme anı !’ (934)

ÂLÎ’nin fıtratı o ! Tanrı sırrını tanı ! (934)

‘“Bâkire meryem”’ tanık kendisine insânın ! (728)

RAHMÂN RAHÎM ÂLÎ O ! Çift cinsli diye anın ! (728)

‘“O FÂTMA EL BETÛL’dur !”’ ‘“HAK DİN”’ kâlbdeki ilâh ! (619)

‘“LÂ İLÂHE İLLALLAH ! MUHAMMED RESÛLULLAH !”’ (619)

Bil ki ! On iki imâm, her an gelerek vecde ! (1676)

FÂTIMAT-ÜZ-ZEHRA’nın özüne eder secde ! (1676)

‘“FÂTIMAT-ÜZ-ZEHRA EL BETÛL”’dür ! “ZÂT âlemi !” (1252)

‘“Kadir gecesi’nin o yorumu !”’ Uyan emi ! (1252)

FÂTIMA’nın sırları sayısızdır ! Sanma üç !

Ey Papa ! Şeffaf Meryem olmak cine değil güç !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ÇEŞME-İZMİR , 12.08.2000

‘Viktor HUGO’dan çevirim

(Les Contemplations)


FİRAVUN NİNÜS’ÜN MEZARI !
Zaman zaman Azrail uğrayarak makbere !

Elindeki testiyle, ekmeği koyar yere !

Ayağı ile dürterek yapyalnız uyuyanı !

Ona der : ‘Hey NİNÜS kalk ! Uyan ! Bak benim ! Tanı !

Sana ekmek getirdim ! Acıkmışsındır kral !

Ne duruyorsun ! Haydi uzat da elini al !

Cevap bir homurtudur : Tutmam için el lâzım !

- Ye öyleyse ! NİNÜS der : yırtılmıştır ! Yok ağzım !

- Tanrıların evlâdı ! Bak ! Ne getirdim katık !

NİNÜS der : Oydular ! O gözlerim yok artık !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 1960


(Eser : La Legende des siécles)

FRANKENŞTAYN’IN VAFTİZİ !


‘“HAK, insânı kendine halîfe yaptı !”’ Ama,

Sakın! Haddini aşıp Tanrıcılık oynama !

‘“Yasak sınırı bakın Âdem aştığı vakit,

Cennetten Arz’a düştü !”’ ‘“HAK’la bozuldu akit !”’

‘“HAK halîfe yapmadı şeytanı !”’ Bu nedenle !

‘“Yaratıldı fıtrattan yoksun ateş bedenle !”’

‘Yaratma’yı değil de ! ‘Kopyalama’yı bildi !

‘“Rûh”’u olmadığını ! O an farkedebildi !

‘“Yaratamazsınız siz sinek bile !”’ Der âyet !

‘“Cin ve İnsân şeytanı”’ için bu söz ! Net gâyet !

‘“Nerde ölü dirilten Îsâ !”’ Nerde kopyacı !

Biri, ‘“HAKK’ın boyası !”’ Öbürü, ‘gözboyacı !’

RESÛL’e hep, Cibril’e, miraçta dendi ‘“Emin !”’

‘“RAB bizi ikisine, ilk ettirmişti yemin !”’

‘“Emânetini ALLAH ! Verir lâyık olana !”’

O emânet ‘“Fıtratı !’” İlk baba ile ana !

‘“İnsân şeytanı”’ bilgin, ‘“Cin şeytanı”’ emrinde !

Ona, ‘Frankenştayn’ın son vaftiz babası’ de !

‘“RAHMÂN der kimse benden iyi tuzak kuramaz !”’

‘“Şeytan’a neden verdi kopya izni ?”’ Bilen az !

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 15.01.2002


‘“G A Y B !”’ I
Sıra insân öldüğü vakit hesaba gider !

‘Ya RAB ! Beni ateşten koru, Cennete koy’ der !

Sıra dışı insânsa der : ‘Âlem aynasında ,

Gördüğümün aslını bana göster ! Ey Peder !


‘“Gölge uzantısını”’ seyretmekten usandım !

Gölgenin sâhibine âittir zîrâ andım !

Karagöz perdesinin ardında kara gözüm !

Muma püf dediğinde sâhibime uyandım !’


HAK der: ‘Görüntün örter kendisini aynanın !

O benim görünmeyen vücûdumdur ! Uyanın !

Görüntün silinince sen değil, ben kalırım !

Kâfir örten demek ! O, senin görüntü yanın !


Kopyadan geç ! Aynada onu gösteren nûrdur !

Görüntüsüz tek şey o ! Nûr olmak bir onurdur !

Görünmeden gösteren ayna gibi tek şey O !

Ayna da GAYB ! Nûr da GAYB ! Bu sırrın üstünde dur !


Ehad ayna ! Sonsuz bir ! Vahîd hayâl ! Sonlu bir !

Sonluların toplamı sonsuz olmaz der, cebir !

Zaman iç duyu ! Mekân dış duyu ! Hepsi büyü !

Edemez kendi hayâl olan, hayâli tâbir !


İç de benim ! Dış da ben ! Sen nesin ? Sen nerdesin ?

Karagöz oynatılan tiyatroda perdesin !

‘“Ben o perde ardından konuşurum kullara !”’

Sen o perdeyi dön de ! Özün hoş geldin desin !


Bil ki ben ne yerdeyim ! Ve ne de göklerdeyim !

Ya ben, ya yer ve Gök var ! Evren kurgu bir deyim !

Dünyâ ve Ahiret de zamana âit hayâl !

Kesintisiz süre var ! ‘Ben ölümsüz erdeyim !’


‘O ölümsüz er’, ‘“Bâkî”’ denen ‘“İç yüzün senin !”’

Ona girince, sonsuz olur boyun ve enin !

‘“Boyutu Gökler ve yer kadar olan Cennet”’ bu !

‘Benim iki kutbumdan geçer artık eksenin !’


Olursun sen MUHAMMED ÂLÎ kutublu bir nûr !

Bir kutbunda ‘“SEKÎNE”’, birinde ‘“RÛH”’ bulunur !

Artık ‘“Ateş yakılan bir yeşil ağaç”’ değil,

Yanmadan yakan ‘“Sîna ağacı”’sın ! Ne onur !

Zîrâ sende yatıyor sana âit bir yatır !

‘Kaldırdın mı ayağa’, RABB’ine geçer hatır !

Zaten onu görünce hiç bir dileğin kalmaz !

Çünkü sana, kendine çıkacak ‘“İp”’ uzatır !


‘“GAYB’ı sırf ben bilirim !”’Yâni ben ‘“GAYB”’ım ! Anla !

Vücûdumu sakladım ! Örtünerek insânla !

Ayna vücûd ! Aynaya yansıyan hayâl mevcûd !

‘Ben’ olmazsan, bunu ben anlatamam lisânla !


Dünyâya değil ‘“Arz’a vâris oluruz bizler !”’

Dünyâdayken uyanan, Arzın yolunu izler !

‘“Başka âyetler gelir kaldırılanlar için !”’

Yâni hep ‘ben ben’ değil, hep ‘“Biz”’ “’Biz”’diyen sizler !


Bu mesajımla Uluğ açtım artık perdemi !

‘“Doğru belli olunca, yanlışın biter demi !”’

Sırrı açmama rağmen kâfir kalan toplumun !

Yerine gerçekleri gelir ! Sen uyar emi !’


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

İZMİR – 10.04.1998


‘“GAYB !”’ II


HAKK’ın özelliğidir, içindeki her ismi !

İçi dışı ALLAH’ken ! Kaldır ortadan cismi !

ALLAH’ın her ismine, ayna olandır Âdem !

‘“Secde !”’ İsmedir ! Ayna zaten görünmez o dem !

Aynadaki ! Bakanın ayni ! Kendisi değil !

ALLAH ve kul farkı bu ! Bu büyük sırra eğil !

Yansıma, ‘“Ben doğmadım !”’ Ve de ‘“Doğurmadım !”’ Der !

O an konuşan, evlât değil ! Yansıyan PEDER !

‘“ALLAH duyar öveni”’ dersin kılarken namaz !

Konuşan da ! Duyan da ! O an sensin ! Bilen az !

Yansıma, gölge ! Yoktur gölgede vücût asla !

Yansıyan, secde değil ! ‘“Şahitlik”’ eder ! Asla !

İsmi, ismin sâhibi bilir ! Yansıyan o ya !

Camı ayna yapan şey ! Arkasındaki boya !

‘“ALLAH’ın boyasına boyanın”’ diyor âyet !

Yansıma mümkün değil ! Işık yok ise şayet !

Yansıyandan ! O ışık ! ALLAH’ın bir ismi : ‘“Nûr !”’ (287)

Abdullah’ın evlâdı MUHAMMED O ! Ne onur ! (287)

Yansıma ! Ne içinde ! Aynanın ! Ne dışında !

İsmi ! Yine kendine nakleden o ışında !

‘“Yer ve göklerin nûru !”’ O ışının bir ismi !

Gerçek Gayb O ! Çünkü yok ! ‘“Yer ve gökler”’in cismi !

Görünmeden gösterir ! Nûr ! Aynen ALLAH gibi !

Gösterdiği de kendi ! Gayb’ın, Gayb’dır sâhibi !

Evren Gayb ! Yansıyanlar çünkü onu kapladı !

Bu görünmez aynanın işte ! Gayb oldu adı !

Yansıma kalktığı an ! Çıkar yansıtan cisim !

Alır o, ‘AYNA’ veya ‘HIZIR’ gibi bir isim !

Yansıyan ve yansıtan ! Görülemez ayni an !

‘“Biz”’lerdir ! İç uzaydan, dış uzaya yansıyan !

‘“İç ve dış benim der HAK !”’ Ayna da yok arada !!!

Kendi, kendine yansır ! Rüyâdayız burada !

‘“Gayb’ı kimse bilemez”’ der ALLAH bu nedenle !

‘“Var edilen”’ de ayni ! Demek ki ‘“Var eden”’le !

Bu sırrı çözmek ! Mâdem imkânsız akıl ile,

‘“Gayb”’ın kendisi olan ALLAH’tan yardım dile !

Yâni ! Kendi kendine kalma artık ecnebi !

‘“HAK dost”’ adını taşır ! Dikkat et herbir Nebi !

Güneş sırf ışık ! Saklar ışık ile kendini !

‘“Gayb”’ında saklı ‘“Gayb”’ı bulmaktır ! ‘“FITRAT DİN”’i !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA-09.02.2001

GAYB ÜÇGENİ !
Zaman, ALLAH’ın adı ! GAYB O ! Ne Rûh ! Ne madde !

Uzayın bir tanımı ! Kendisine, ‘kendi’ de !

Rûhun madde ! Maddenin Rûh olduğu vücûd ! RAB !

‘“RAHÎM olan RAHMÂN !”’ O ! MUHAMMED EBUTTÜRAB !

Biri birinden ayrı iken Rûh ile madde !

Bu ‘iki’ye, ERRAHMÂN ile sen ERRAHÎM de !

ERRAHMÂN, ilk ve en üst ‘ben’ bilinci olan güç !

ÂLÎ de ilk ve en üst demek ! Bu rastlantı güç !

‘“MUHAMMED âlemlere rahmet !”’ Sıfatı, ‘“RAHÎM !”’

Âlemlerin kendi o çünkü ! İsmi ‘“ERRAHÎM !”’


Yüklə 3,62 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin