42 yil öncesi



Yüklə 3,62 Mb.
səhifə12/38
tarix25.10.2017
ölçüsü3,62 Mb.
#12912
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   38

HAK fikir ! Ses olup ilk ! Kendini takdim eder !

Yaptığı kalıptayken ! Ona herkes ‘Hayât’ der !

Nokta, harf ! Harf, kelime ! Ve kelime, Rûh ! Olur :

Aslı ses ! Her nefes o ! Sende ‘“HÛ”’ diye solur !

Hayâtın iki ayrı kutbudur ! Rûh ve madde !

Rûh’a, sen en sâf madde ! Maddeye, donmuş Rûh de !

Yâni hayâttır Rûhu maddeye bağlayan ip !

İkisi de bir olur ‘“Son gün !”’ Uzayı giyip !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 13.10.2001


‘“GÖK SOFRASI !’’’
‘Para cezasından !’ Bil sanma korkup eririm !

Hayıra ayırmıştım ! Hayırsıza veririm !

RESÛL der:“Ateş gibi mideye iner haram !”

‘“Kızdırılıp alnına ! Yapıştırılır param !”’

Veyâ hapse atsalar beni ! Zaten kaç yazar !

Nerde olsam ! Tenimden çıkarım azar azar !

Korkmam ben ! Yapsalar da bana türlü işkence !

Onlara ayna satmam ! Zaten işkence bence !

Rûhum var : Şu canımı alsalar da ne çıkar !

‘“Bir şehid !”’ Ve bir ‘“Şeytan !”’ ‘“Yüce Dîvana !”’ Çıkar !

Olur mu bir ! ‘“Sâlih”’le ! ‘“Devesini !”’ Öldüren ?

Sayısız şekle sokar ! Defterlerini düren !

‘“Kâfir kalan !”’ İndikten sonra da ‘“Gök sofrası !”’

Yok edilir ! Çünkü o insânlığın safrası !

‘“Affedilmeyen suçtur !”’ Bunun, İncil de adı !

‘“Rûha suikast”’ denir ! HAK bu sırrı sakladı !

Ben söyleyim ! Olamaz ondan müthiş bir cezâ !

‘Özlük adını’ siler ! Yutarak sonsuz fezâ !

‘“Gök sofrasının”’ adı ! Kur’anda bil ‘“Mâîde !”’

Ona sen ‘“ON DOKUZ”’lar ve MUHAMMED ÂLÎ de !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

İZMİR – 18.09.1999

G Ö Z !
İbret nazarıyla bak, şu simetrik yüzüme !

ÂLÎ adı yazılmış âlî olan özüme !

Yukarıda ismim HAK ! Aşağıdaysa toprak !

EHLİBEYT’e aşkımın nûru yansır gözüme !


O göz tam ortasında bulunur iki kaşın !

Oraya omurilik kanalından ulaşın !

‘“O göz için ne sağa ne sola kaymaz”’ der HAK !

Açmak için ne sekse, ne de lükse bulaşın !


Silisyum var içinde ! Boyutu susam kadar !

‘Açıl susam’ dedin mi ! Olur ayna ve radar !

‘ÂLÎ Baba, olarak kırklar mağarasına’,

Girersin bu kapıdan ! Görünür sana dîdâr !


Gördüğün yüz, ‘Rûhullah’ ‘“MESÎH”’ denen Îsâ’dır !

O vakit senin ismin Sîna’daki Mûsâ’dır !

Noel ağacındaki kozalak, ‘Kozalak bez !’

Noel ağacı ise, belkemiği ‘“AS”’dır !


Tutuşturan demektir ‘“MESÎH !”’ Bir yağ kandili !

Aydınlatıp uyarır seni ! Vicdânın dili !

Doğru yolu gösterir ! ‘“Şarka Garba”’ saptırmaz !

‘“Merkez zeytin ağacı”’ denen ALLAH’ın eli !


‘“Biri birine benzer Îsâ ve Âdem !”’ Niçin ?

Rûh olarak, ölüyü dirilttikleri için !

Demek ‘“Esmâyı bilmek”’, bu rûhu bulmak imiş !

İsmi İblîs, babası Âdem olmayan piçin !


Îsâ veya Âdem’e deme HAKK’ın evlâdı !

Güneşle ışınının ayni olur mu adı ?

Îsâ yâni Âdem’dir, bu kâinatın rûhu !

Öz su yoksa, dal kurur ! Ateştir istinadı !


Bu rûh için her zerre yalvarıp hamdediyor !

Bana doğrudan inip beni insân yap diyor !

Meleğin bu duâsı, RAHMÂN’ca kabûl olup,

Mâden, bitki, hayvândan, gelip gelip gidiyor !


İnsân doğmak bir fırsat ! Yâni değil hediye !

Her şey biri birini doğada yiye yiye,

Yenemeyecek ölmez bir öz olmak istiyor !

Tâ ki tenden soyunup, Âdem kılığı giye !

‘“İblîs ALLAH’a değil, âsî oldu RAHMÂN’a !”’

ALLAH ZÂT ! RAHMÂN sıfat ! Arş-ı, Âdem-i mânâ !

Bu Âdem’e ‘RAB’ dedin ezelde sen ! Hatırla !

‘Ezel’ denir içinde bulunduğun şu ana !


Gözbebeği, Arapça, ‘Göz içindeki insân !’

Çünkü, yalnız oradan girer nûr denen ihsân !

‘“Sen beni göremezsin”’der ! ‘Görünmem’ demez HAK !

Görürsün RABB’i, ‘siyah nokta gözüyle’ baksan !

Güneş ışını, camı kırmadan geçip gider !

Işık hariç, ne geçse, gözümüzü kör eder !

Gözünü HAK nûrundan başka şeye çevirme !

Kör olursun Ahrette ! Hayâtın olur heder !


Göz güneşe bakarken görünmez, gök Kuşağı !

‘Bir’i gören, ne yapsın yedi renkli uşağı !

Göz ve ‘köz’ ayni sözcük ! Ocakta açma gözü !

Yoksa kalkarsın ağaç gibi sen baş aşağı !


Âdem’dir, Uluğ denen benim Zâtımın özü !

Âdem ‘ata’ demektir ! Her sözüm ‘ata sözü !’

‘“O bir şâir değildir”’ diyor RESÛL için HAK !

Ben de şâir değilim ! Gayem açmaktır gözü !


M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 07.12.1996

GÜVERCİNLER ve ŞAHİNLER !
Dünyâda iki tip var : şahinler ! Güvercinler !

Yani sâf melekler ve bir de hin oğlu hinler !

Güvercin günde bin kez toprağa gaga çalar !

Tepeden tepesine inip şahin parçalar !

Yeğlerim ben yılanı bile kartala niçin ?

Tepeye sürünerek o hep, çıktığı için !

Yine kartal kraldır ! Ve ötekisi yılan !

Helâlinden yiyene yok ne yazık bayılan !

Üstelik, derisini diri diri yüzerler !

Ayakkabı yaparak, sosyetede giyerler !

Avcının yanında var av köpeği ! Olma av !

Kim yaklaşıp koklarsa köpektir o ! Hemen sav !

Yem olma ; aşkta , işte ve siyasette hele !

Kiremitte zor geçer hırsız bir kedi ele !

Cingöz paraşütçüye ben hep lânet ederim !

Alın terinden daha kıymetli şey yok derim !


M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 15.04.1999

H !
Rûhu kopya et de sen ! Ancak o zaman kasıl !

İnsân kopya etmekten hiç bir şey olmaz hâsıl !

Olmadığına göre, bak gölgenin gölgesi !

Biz bir fotokopiyiz ! Asla değiliz asıl !


Işığın gölgesi yok ! RÛH kopya edilemez !

Güneşte oturanlar gölge nedir bilemez !

Evrende bir tek RÛH var ! Işınları sayısız !

Işını yakalayan başka bir şey dilemez !


Yerdeki gölgene bak ! Hep sana eder secde !

Hayâlin bile Rûhun önünde gelir vecde !

Güneş battığı anda, kopyan sende saklanır !

Sen İbrâhim ol da ‘“Ben batanları sevmem”’ de !


İbrâhim zîrâ kopya değil ! Aslın ismidir !

Ne batar ne doğar o ! Aynen HAKK’ın resmidir !

Kopyası gibi yere düşmez ! Şekli değişmez !

Ancak Miraçta nazar edilenin cismidir !


Onun adı ‘“HANÎF”’tir ! Hiç bir gölgeye tapmaz !

Yani kendi dışında o hiç bir kopya yapmaz !

Sîna’daki ağacı yakmaz iken ışını !

Mûsâ’ya der : ‘“Yaklaşma !”’ Henüz kopyasın biraz !


‘“Atanız İbrâhim’in dînine HAK dönün”’ der !

Atamız Âdem’e o, yalnız secde emreder !

Öyleyse İbrâhim ve Âdem baba aynı sır !

İbrâhim’de ilk hece ‘EB !’ Yâni demek Peder !


İbrâhim’in Tevrât’a göre ‘“Abram”’dı adı !

Çocuğu olmuyordu ! HAK’tan çare aradı !

İsminin ortasına HAK ‘H’ harfini koydu !

Abraham baba oldu ! ‘H’ , İshak’a yaradı !


Eşiyle ayni anda Sari de için için,

Duâ etmişti HAKK’a, kısır olduğu için !

İsminden ‘İ’ alınıp eşdeğer çift ‘H’ oldu !

Bir ‘H’ Abraham, bir ‘H’ Sareh yaptı ! Çöz niçin ?


Sen bunu çözemezsin ! Harf ilminden gafilsin !

Sâfsata bilgin ile şişmiş mağrur bir filsin !

Âdem’e öğretilen esmâ ‘Yirmi dokuz harf !’

Ayağa kaldırdın mı onları, ‘“İsrâfilsin !”’


ALLAH en son harfine indiğinde olur ‘“HÛ !”’

Û yardımcı ses ! Kaldır ! ‘H’ kalır ! Buldun’”Rûhu !”’

‘H’, ebcette ‘beş’ eder ! Demek ,‘“EHLİ BEYT”’ imiş,

Âdem’e üflenen rûh ! Bilmez İblîs güruhu !


M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA- 21.03.1997

HACI BEKTÂŞ-I VELÎ’YE
Murtezâ sırrına ermiş ersin,

Câmiye sığmayacak minbersin !

Seni dönmüş, Hacı olmuş Kâbe !

Kitabın yok ama Peygambersin !

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA : 1957 (ÂDEMNÂME)

Dört şark dilinin şâir-i hakîmine dört garp dilinde

Aruzla (Mefailün, feilâtün, mefailün, feilün)yazdığım rübâi :


MEVLÂNA
Le corps est pour moi une cage et l’âme un olseau ; (Fransızca)

İn un amor para tornar, cielo es mi pais ; (İspanyolca)

La moglie mia e nel sole del cuore che sa (İtalyanca)

When she will be so kind as to give me her (İngilizce)

Death kiss
Par, por, da, by ULUĞ

ANKARA : 23 / 1 / 1957 (ÂDEMNÂME)


Türkçesi :


MEVLÂNA

Canım o Zümrüd-ü Anka, kafestir et ve kanım ;

Sema’ ibâdet-i aşkım, semâ iken vatanım ;

Eşim o kâlb denen Şemsde türbedâr-ı vücûd,

O kâlb tutulduğu lâhza kıyâm eder şu canım !
ANKARA : 1957 (ÂDEMNÂME)

BEYİT
Aruzla beş dile hâkim olan bulunsa bile,

Benim dilimdeki esrâr nihan o ehl-i dile...
ANKARA : 1957 (ÂDEMNÂME)
‘“HAK BİRLEME !”’
Orkestra şefinin elindeki değneği,

Mûsâ’nın sopası yap ! Budur HAKK’ın isteği !

Değneği kaldırdın mı ortaya ‘“Elif”’ çıkar !

Değneği yatırdın mı ‘B’ olur ! Şimşek çakar !

Mûsâ belkemiğinden kaldırınca ejderi,

Güneş gibi parladı üzerindeki deri !

Ejder yuttu İblîsi, ‘çokluk’ denen yalanı !

Yeniden kovuğuna yattı HAKK’ın yılanı !

Toprak Âdem’den çıktı dışarı, ışık Âdem !

Bizde de bu kudret var ! Topraktan olduk mâdem !

Ne isen, ‘o ol !’ Demek ! İç yüzü dışa çıkar !

İki yüzlü kalırsan, HAK sana der ‘Riyakâr !’

İki yüzlü olanın bozgunculuktur işi !

İblîse en çok benzer dünyâda böyle kişi !

İçi dışla birleştir ! HAK birleme bu ! İşte !

Hayâttan tek amaç bu ! Gelişte ve gidişte !

Ortak koşma dışında, HAK her suçu affeder !

RESÛL “İki yüzlü de HAKK’a ortak koşar” der !

Bu yüzden HAK riyaya ‘“En büyük gizli şirk”’ der !

ALLAH şirkin dışında her günâhı affeder !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 1996

HAK DOĞUM !
Yücelerden de yüce bir Rûh’un bedeni Arz !

Bu bedeni tekrâr şeffaf yapmak ! Bize farz !

İlk Zühâlde bulutken Arz ! Yoğunlaşsın diye,

‘Güneş ve Ay’dan geçti bilinç oldu hediye :

‘“En eskiler”’ bu Arzda, bize nakletti aklı !

‘“RABB’iniz değil miyim ?”’ Diye sordular haklı !

Zühâlde insân iken ! Arzda ilk oldular RAB :

‘Dördüncü devre’ çünkü ! Olunur “EBUTTÜRAB !”

‘“Arz, yükünü atınca”’ ne demek ? Bilen ender !

Hâmile kadın için halk ‘o şimdi yüklü’ der !

Bir ‘doğum’dur ! Arz için herbir erme işlemi !

Yoğunluğu düştükçe ! Yaklaşır ‘“Son gün”’ demi !

Bu sürece, ‘Arz’ın doğum sancısı’ denir !

Her sancı, bir ‘Hakeren doğumu’yla ödenir !

Hakerene, kalması toprak ananın gebe,

‘“Âlemlere rahmet”’tir : çünkü MUHAMMED ebe !

Daha üç devre lâzım ama dünyâya ! Niçin ?

HAK doğum az ! Akıl ham ! Arz yoğun ! Onun için !

İlk kez naklolan akıl ! Henüz bir mâden gibi !

Üç devre sonra olur ! ‘“Ol”’ diyen bir ses sâhibi !

Çünkü ‘“En eskiler”’ de her devre terfi eder !

‘“Dereceleri ALLAH ben yükselticiyim”’ der !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 28.04.2002

‘“HAK DOST !”’
Bizim mesajımızı bizden olanlara sun !

‘Duvar sözü’ değil ki ! Onu herkes okusun !

Bize dil uzatanın ‘“Dili dışarı sarkar !”’

Deriz ‘kustuğunuzu yiyip, yeneni kusun !’


Bu mesajın dünyâda değil ! Ahrette ünü !

Nobel’den değil ! ‘“BİZ”’den almıştır ödülünü !

RAHMÂN’dan gelmiş mektub gibi kalbinle oku !

Diriltir, ‘ben’ dediğin içindeki ölünü !


Çünkü ‘“Biz”’ kâlbin gibi ,o mektuba bir zarfız !

Kur’an-ı kerim ‘“Biziz !”’ Baştan ayağa harfiz !

Çok eski evrenlerde ‘“Arza mîrâsçı”’ olduk !

RAHMÂN’ın huzurunda dizilmiş yedi safız !


Her birimiz ‘Hazret’iz ! ALLAH’a olduk yakın !

Hakerenler ‘“Biz”’lere katılır akın akın !

‘“Eskilerden eskiyiz !”’ ‘“Yücelerden yüceyiz !”’

Bize sen ‘“HAK”’ de ama ! ‘“ALLAH”’ demekten sakın !


Değişmez ‘“HANÎF DÎN”’e âit mesaj bu kitab !

Kıyâmete kadar tüm insânlaradır hitab !

‘“ALLAH’ın fıtratı”’nı zîrâ açıklamakta !

‘“Hak geldi !”’ ‘“Yanlış gitti !”’ Artık her şeytan bîtab !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 25.01.1997

HAK DÜZEN !
Âciz aklın keşfidir dünyâda demokrasi !

Sözde seçimle geçer başa bir sürü âsî !

Âdem bir seçimle mi acaba başa geçti !

RAHMÂN rûh üfleyince onu halîfe seçti !

HAK almadı sâf olan meleklerin oyunu !

Akıl veren iblîsin bozuldu bak oyunu !

Sırf çamur imâlâtı insân, olmadı lider !

HAKK’ın rûhu üflenmiş insâna HAK ‘“Âdem”’ der !

Elmas soylu kömürdür ! O Rûh herkeste saklı !

Bu doğal nûra perde çeker ! İnsânın aklı !

Ekmek çok yavan olur ! Mayasız ise hamur !

Rahmet kabûl etmez toz, sulansa olur çamur !

Çamura bağışlanmış rûhtur ! En büyük ihsân !

Seçilmiş olmak ile seçkin olamaz insân !

Seni kandırmak için ortaya konur sandık !

Dedirtir sonra sana, ‘sizleri adam sandık !’

Îsâ, ‘“Sizler hepiniz birer çobansınız”’ der !

Toplum sürü olursa, onu kösemen güder !

Kösemendir, sürünün seçtiğinin bak ismi !

Kendi gibi hayvandır ! Güçlü ise de cismi !

Çobanı ise sürü değil ! Sâhibi seçer !

Köpeği seçmek hakkı, yalnız çobandan geçer !

Kurdu hiç kimse seçmez ! O hep mevcûd ormanda !

Sürüye düşmandır o ! Her yerde ve her anda !

Kurda karşı sürüyü koruyansa, köpektir,

Çünkü kurt ile ayni soydandır ! Gözü pektir !

Sözün özü : Seçtikçe ezilenler ezeni,

Sürecektir sürekli ! Vahşî orman düzeni !

Serbest pazara çıkar bu düzmecenin sonu !

Bir tok, bin aç yaratır ! Terketmez isek onu !

‘Besin dolaşmaz ise kan gibi her hücrede !

Hücreyi, toksa kanser ! Açsa, kangıren ede !’

Hak yersen kurtulmazsın ! Versen kırkta kırk zekât !

HAKK’a tapmış olmazsın ! Kılsan da elli rekât !

ALLAH ilâh kökünden tür adı ! Özgü ad, HAK !

Var’a verip varlık o ! Oldu isme müstehak !

Kendini ver ALLAH’a ! Kendindekini halka !

Başka hiçbir tapınma, geçerli olmaz HAKK’a !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 1996


“HAK TERÂZİ !”


Bir yanda ! Marina da yatan o lüküs yatlar !

Bir yanda ! Aç yatandan HAKK’a küskün feryâtlar !

Bu vicdânsız uçurum, yapar kulu ALLAHSIZ !

Sanırsa ‘“Suda ilk kez oluşuyor hayâtlar !”’

Bir bilse ! Kim ne yapsa ! Tekrâr doğarak öder !

Bu yaptırım gücüne, her dîn bu yüzden HAK der !

Canı kuyumcu gibi O tartar terâzide !

Terâzi çift kefeli ! Yâni anne ve peder !


Tek gözlü Deccâl olma ! Her şey çift yaratılır !

Âdemde çamur gören, İblîs olup atılır !

Her şeyin var bir aslı, bir de fotokopisi !

‘ALLAH yoktur’ diyenler kopyalanıp satılır !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA- 1998

H A K E R E N !

“Ölmeden önce ölünüz !”

Hazret-i MUHAMMED (s.a.v.)

I ŞERÎAT !


Alt dörtlük ve üst üçüz ! İşte bu ! Her birimiz !

Dört duvarlı Kâbe ! Ve üçgen kara taş remiz !

Mâdensel ve bitkisel, hayvânsal ve düşünsel !

Dört katman var bedende ! Şeffaf ama maddesel !

Toprak, su, hava, ateş ! Dokusudur bunların !

Önce aptes al ! Yâni bu dört unsurdan arın !

‘Karbon ! Oksijen ! Azot ! Hidrojen !’ Der Kimyacı !

‘“Dört cennet ırmağı”’na çevir de çekme acı !

Zîrâ şeffaf olsa da madde, HAKK’a çıkamaz !

Maddeden soyunmadan kılınamaz bir namaz !

Dört katmanın üstünde vardır ‘Üçüz’ olan nûr !

Yâni RÛH, RAHÎM, RAHMÂN ! Eren buna soyunur !

Cinlerde var yalnız dört şeffaf katmandan biri !

Üçüzden hiç biri yok ! Yâni bilmez ‘tekbiri !’

Sonunda iyileri, ‘“İfrit”’ katına çıkar !

Kötüleri de ‘“İblîs !”’Âdem’i eder inkâr !

Dört katman arasında yoksa bağlantı,uyum !

Olunur deli ! Manyak ! İdiyot veya medyum !

Câhildir ! ‘Rûh hastası’ derse bunlara hekim !

‘Hasta olmaz üst üçüz, çünkü o HAK’ der hakîm !

Büyücü, dört katmanla fizik bedenden çıkar !

Rûh’u yoktur ! Âdem’i ettiği için inkâr !

Atmosferde dolaşır cinlere âit yerde !

‘“YÜCE MECLİS”’ kilidi, üçüze sâhip erde !

‘“Arşa çıkmak isterse, taşlanır bir cin gibi !”’

Rûha mâlik olmayan, olmaz ‘“Mülkün sâhibi !”’


II TARÎKAT !
‘Rûh’la beraber çıkmak’ sırrı, ‘“Yasak ağaç”’tır !

Çünkü dörtlük bağımsız yönetmek için açtır !

Bu sır ‘Ölmeden önce ölünmeden’ verilmez !

Erene rastlanmadan bu âlemde erilmez !

Toprak, su, hava, ateş ! Bu dört sınavı veren,

Üç gün, transa konur ! Kalkınca olur eren !

Ayağa kaldırılır her hırsı dört unsurun !

Canavar gibi çıkar karşına her kusurun !

Eğer bu işkenceden delirmeden çıkarsan !

Dört günde olursun sen ermeye aday insân !

‘“HIZIR sağlam sandalı kurtardı delmek ile !”’

‘“İyisi için kesti ! Kötü çocuğu bile !”’

‘“Başı kesilen çocuk”’ ve ‘“Delinen o sandal !”’

Arıtılan dört katman şeffaf beden ! İbret al !

‘“Kafası kesilince dirilen dört kuş budur !”’

Evcilleştir ! Islık çal ! Gelmez ise, uzak dur !

Karbon, oksijen, azot, Hidrojen ! Dördünü al !

Bu nükleer bombayı, yap nükleer santral !

Karbon kömür ! Oksijen, hidrojen yakar onu !

Alt dörtlükte kalanın yani cehennem sonu !


Bu ‘4’ günden çekildi kopya ! ‘40’ günlük çile !

Dünyâ doldu birçok dîn ve tarîkatlar ile !

Adayın kalbi ‘Üç gün’ durdurulur ! Ne onur !

Dört katman, Cehenneme, üçüz, Cennete konur !

Üçüz nûrda yıkanır ! Dörtlük ateşte pişer !

‘“HAK gelib batıl gider !”’ Hayıra dönüşür şer !

Görür hem geldiği, hem gideceği âlemi !

Gördükleri ona der ‘bize teslim ol ! Emi !’

Eren hep yanındadır ! Gelmesin diye sonu !

Nûr vücûdu içinde, cinlerden korur onu !

Dönünce, eren ona bir ‘kıvılcım’ nakleder !

Ağacın aşılandı ! ‘Sen meyveyi büyüt der !’

‘Kıvılcım’ girer girmez ! Beşik yapar ‘“FUAD”’ı !

Hep sır söyler ! ‘“Beşikte konuşan MESÎH”’ adı !

Ne zamanki titreşim en üst sınıra erer !

Arz’ın merkezindeki ‘çıktığı Zât’a’ girer !

Teslim olur ‘“O Zâta !”’ O, ”’RABB’i her âlemin !”’

Onun içine giren, olur ‘MUHAMMED EMİN !’

III MÂRİFET !
RAB’den çıkınca olur O ‘“RAHÎM olan RAHMÂN !”’

YEHOVA ELOHİM O ! İki cinsli diye an !

Eşine yaklaşamaz ! Soy üretmek dışında !

Aşk yaparken bulunur üçüz olan ışında !

Teslim almıştır onu uzayda artık ‘“BİZLER !”’

‘“ÂLİN”’ denen Yüceler her yaptığını izler !

Andını bozduğu an, kâlbi ebedî durur !

Bir kara büyücünün göğsü içinde vurur !

‘“Gökler ve yer durdukça içinde olur hapis !”’

‘“Temizler temiz ile buluşur !”’ ‘“Pis ile pis !”’

‘“Kâfire ödün versen ey MUHAMMED, muhakkak,

Kâlbinin damarını koparırım”’ diyor HAK !

‘“Doğmalar ve ölmeler acısını tatarsın !”’

‘Dörtlüğün kopar !’ ‘Üçüz ile bende yatarsın !’

‘“Yasalarım değişmez !”’ ‘BEN yasayım !’ ‘Sen RESÛL !’

‘“Şefâat bile yasak izinsiz !”’ ‘Budur usûl !’

Eren, her an bedenden çıkar ve dönebilir !

Uygulanacak emri, döndüğü vakit bilir !

Gezen Rûhu, uyuyan tüm insânları tarar !

Hep uyandırılmaya aday canları arar !

Adaya o, şeffaf bir giysisiyle belirir !

Sakinleştirilmese onu gören delirir !

Bazen onun içinde oturup ‘HAZRET’ olur !

Ona mesaj yazdırır ! Ama birisi solur !

Çünkü RÛH soluk almaz ! ‘“Sekîne”’dir yediği !

Hani ‘“HAKK’ın ilk günde halk olan ‘“Nûr”’ dediği !

Anne karnından geçmez Rûh ! Can doğarken ! Niçin ?

Kaybedilecek vakti hiç olmadığı için !

‘“Rûh üflenmeden ALLAH tapın demez Âdem’e !”’

Gel de doğanlara ‘sırf canlı bir toprak’ deme !

İçine tam girdiği Zât olur ‘Rûh’un evi !’

Ölünce yoğunlaşıp yapar ‘HIZIR’ görevi !

Bütün âlem olmuştur kendisi için bir ev !

Beden içinde cüce ! Beden dışında bir ‘Dev !’

İsterse O, ‘“Süleyman gibi cine hükmeder !”’

‘Bana kâinat kadar tapınak inşâ et’ der !

İster ise üçüzü bebeğe bile girer !

‘“Beşikte konuşturur !”’ Halkın aklı zor erer !


IV HAKÎKAT !
Dörtlük arınmasına ‘“Suyla vaftiz der YAHYA !”’

Nûr banyosunda insân üçüzle olur ihyâ !

RESÛL der: “Yunus yaptı balık karnında mîrâç,

Benimkinden aşağı değildir !” Gözünü aç !

Üst üç, Mesîh’in ! Alt dört, bil Îsâ’nın annesi !

‘“Mesîh Meryem’e sordu, sen kimsin! Neyin nesi ?”’

Rûh alkol gibi ! Ve ten rahim suyu ürünü !

‘Üst üçüz’ ve ‘alt dörtlük’ bilin ! İnsân türünü !

‘“Îsâ’dan ilk mûcize, şarap yapmaktır suyu !”’

Çiftleşme ürününü yapmak bu ! Tanrı soyu !

Arınmış dörtlük Îsâ ! Bağlanmış üçüz Mesîh !

Her ikisi ilk Âdem ! Kur’anda ismi ‘“Râsih !”’

İncil ise bu zâta ‘“ALLAH’ın tek oğlu”’ der !

Bu sembolik âyeti sömürür aziz peder !

Birer yansıması var üçüzün dört katmanda !

Herkül on iki devle savaştı ayni anda !

Alt dörtlük ‘Dalilâdır !!’ Üst üçüz ise ‘Samson !’

Işının olan saçı, ona kestirme en son !

O vakit kör gözünle çevirtirler değirmen !

Saçın büyüyene dek ‘öz güç’ten olursun men !

İnek kutsal ! Burnu hep ıslak ! Meme dört kanal !

Dokuz ayda doğurur ! Alt dörtlük bu ! Sen ders al !

‘“Îsâ, kırk altı günde yaptığınız mâbedi,

Yıkıp sonra üç günde inşâ ederim dedi !”’

Kromozom ‘kırk altı çift’ bakın ! İlk hücrede !

Bu, dört katmanı yapar ! Üflenene üçüz de !

Kırk altı artı üç ve bir ALLAH elli eder !

ALLAH, ‘“Elli bin yılda, Rûh bana ulaşır”’der !

‘“Hızır’ın karşısında Mûsâ hayretle doldu !”’

Velî ve Nebî farkı burada belli oldu !

‘“Kitab ilmine sâhib biri”’ Erenin ismi !

Her Nebînin üçüzü ‘VELÎ !’ Dörtlüğü cismi !

Dörtlüğü, MÛSÂ ! RÛH’u, ÎSÂ ! RAHÎM’i, AHMET !

RAHMÂN’ı ise, ÂLÎ açıklar ! Hepsi ‘“RAHMET !”’


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

İZMİR-10 NİSAN 1998


İsim ve kelimelerin anlamları :

Arş = RAHMÂN’ın tahtı

İdiot = anadan doğma aptal

Câhil = özünü bilmeyen

Tekbir = ALLAH’a ortak koşmamak

Îfrît = cin ereni

Kara taş = Hacer-ül esved

Fuad = kalbin siyah noktası

Mesih = Hz.Îsâ’nın unvanı

ZÂT = öz


Kâfir = Tanrıya ortak koşan

Resûl = peygamber

Şefaat = af için vesile olmak

Usûl = yöntem

Hazret = Hakeren’in başkasına naklettiği rûhu

Râsih = Hakeren

Aziz peder = Papa

Rahmet = sevgi

Velî = HAK dost

Nebi = HAK görevli

Hızır = Hz.İlyas’ın gizli kimliği

‘“HAKK”’IN MESAJI !


Daha henüz yatmıştım ! Yarı açıktı gözüm !

Bana şöyle seslendi ‘sessizce !’ Kendi özüm :

‘“Beni unutursan, ben unuturum kendini !”’

Kendinde saklıyım ben ! Zikirdir ‘“HANÎF DÎN”’i !

‘“Zikir”’ boş lâf değil de ! ‘“And”’ı hatırlamaktır !

Fıtratını bulanın, ölünce yüzü aktır !

‘“Sen kendinde RABB’ini anımsa !”’ Der bir âyet !

Benim senin içinde olduğum, açık gayet !

‘“Dosdoğru kılınacak olan !”’ İşte bu namaz !

Kendindeki şâhidi ! Hiç unutmayan çok az !

Kelime-i şahâdet ! Olmaktır şâhit böyle !

Her nefes ‘“HÛ”’ dersin ! Bu sen misin ? Ben mi ? Söyle !

An, hem anmak demektir ! Hem nefes aldığın an !

‘“Yatarken ! Otururken ! HAKK’ı zikret !”’ Der Kur’an !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

İZMİR – 14.10.1998


‘“HANÎF DÎN”’ DEPREMİ !
İçten dışa sızınca fer,

Başlar senden sana sefer !

Korkunç bir ses işitirsin !

Her noktandan fışkırır ter !

Nabzın olur eksi sıfır !

Yoktur ölüm bundan beter !

İpofizin ışıldayıp, !

Tûr dağına asar fener !

‘“Asânı at !”’ Emri verir !

Belkemiğin olur ejder !

Zülfikâr bu ! Kından çıkmış !

Radyasyonu Arşa gider !

Voltajdan sen, tam ölürken !

Sâkin ol ! Ben ‘“Sekîne”’ der !

İner Cibril voltajına !

Evlâdına acır Peder !

Kâlbindeki kara delik,

Açıldı mı ! Tamâm zafer !


Yüklə 3,62 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin