Ezileni, alçaklık duygusu verir ele !
Sonunda vücûd olur iç yüzünde bir enkaz !
Vicdân der : ‘ya kendinle barış ! Ya kabrini kaz !’
İç barışa ‘“Sekine !”’ Kâlb sükûneti denir !
‘“Kadir gecesi”’ ile bu özveri ödenir :!
İnsânın kendi ‘“Rûh”’u, o an kalbine iner !
Can teslim olur ona ! Bütün sarsıntı diner !
Genlerinin attığı doğal temel üstüne,
ALLAH’ın evini kur ! Kavuş hakîkî üne !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 06.Nisan.2002
HAYRET İŞÂRETİ !
Hayret işâretiyle dolu bak ! Her bir sözüm !
İlham ettiği için onları bana özüm !
Hayret makamıdır bil ! Yolda en büyük makam !
‘“Bilen !”’ Bilgiyle alır ! Bilmeyenden intikam !
‘Hayret işâreti’nin bir adı ‘nidâ !’ Hayret !
‘“Çağıran”’a can borcu edilir edâ ! Hayret !
Bu nedenle, başka bir ismi de ünlem ! Hayret !
Şeytana karşı ‘vicdân sesi’ tek önlem ! Hayret !
ALLAH varken ! ‘“Âdem ‘e tap !”’ Emri mevcûd ! Hayret !
Şeytan ateşlik ! Onda ateşken vücûd ! Hayret !
Kandırmak için aldı ‘RAHMÂN’dan izin ! Hayret !
Bu yüzden sıvı ateş kanınız sizin ! Hayret !
‘“Cennette yasak iyi-kötü ağacı !”’Hayret !
‘“Öze akıl şırınga ettik !”’ Ne acı ! Hayret !
Cehenneme değil de ! Dünyâya indik ! Hayret !
Arz’ı cennet yapmayı, amaç edindik ! Hayret !
Çoğu unuttu HAKK’a içtiği andı ! Hayret !
Namaz ! Haç ! Oruç ! Zekât, kurtarır sandı ! Hayret !
Bir taht için sözünden döndü üç emir ! Hayret !
Satürn’den indi ‘“Hâcer !”’ Ve Mars’tan ‘“Demir !”’ Hayret !
‘“ALLAH yok”’ deyip başlar olmak Müslüman ! Hayret !
‘“ALLAH’tan başka”’ sözü eklemek ‘“imân !”’ Hayret !
‘“Yunus, kendini yutan balıkta”’ erdi ! Hayret !
Beden kabrinde ! ‘“RÛH”’a ‘“Tövbe”’ ederdi ! Hayret !
‘“Değneğinden bir yılan çıktı Mûsâ’nın !”’ Hayret !
Omurgası ! Bir yılan gibi, insânın ! Hayret !
‘“ALLAH babanın oğlu, Îsâ’nın adı !”’ Hayret !
Evlât, babanın sırrı ! Anlaşılmadı ! Hayret !
‘“Daha beşikte iken başladı söze !”’ Hayret !
Şeffaf Yahya bürünmüş ondaki öze ! Hayret !
‘“Mesih ölürken ‘İlyâs’ diye bağırmış !”’ Hayret !
ÂLÎ’nin bir ışını bile ağırmış ! Hayret !
Bir kale kapısını ÂLÎ kaldırdı ! Hayret !
‘“Belkıs’ın sarayını, bir zât aldırdı !”’ Hayret !
Ölmeden kendisini FÂTMA yıkadı ! Hayret !
Erkek eli değmemiş ‘“Betûl”’dür adı ! Hayret !
‘“Hakkında ‘O’ sözcüğü erkek ve dişi !”’ Hayret !
Sperma, ovül, ether ! Cebrail işi ! Hayret !
Çift cins meryem’e Cibril ether nakleder ! Hayret !
Bu yüzden Meryem’e de kitab ‘“Azra”’der ! Hayret !
MUHAMMED, mîrâcında gördü kendini ! Hayret !
İbrahim’den aldı bak o, ‘“Hanif dini !”’ Hayret !
Virgül : imâm ! Hak yolda bir nefes durak ! Hayret !
Resûl’ün bindiği ‘“Rûh”’ miraçta, burak ! Hayret !
İnsân : parantez ! Yedi beden sargılar ! Hayret !
Parantez açılınca çıkan yargılar ! Hayret !
Soru : Ömer ve Bekir ‘cennet müjdeli !’ Hayret !
Niçin lîder ya zâlim olur, ya deli ? Hayret !
ÂLÎ’yi ‘kâfir’ diye öldürdü dinsiz ! Hayret !
Ona kılıç çekmişti RESÛL’ün eşi ! Hayret !
Muâviye, ısırmak için yaşadı ! Hayret !
‘Köpek’ kökünden onun bak ‘av av’ adı ! Hayret !
Fazl’ı öldürttü Timur ! Hüseynî iken ! Hayret !
Gül çabuk solar ! Uzun ömürlü diken ! Hayret !
Şehâdette işâret parmağı kalkar ! Hayret !
ÂLÎ O ! ‘“Söz”’e şâhit ! Küfürdür inkâr ! Hayret !
Dört parmak terâzinin iki kefesi ! Hayret !
Orta parmak FÂTIMA ! HAKK’ın kefesi ! Hayret !
Nokta nokta : Hep ÂLÎ doğar art arda ! Hayret !
Hızır’dır o yetişen insâna darda ! Hayret !
İki nokta üst üste : MUHAMMED ÂLÎ ! Hayret !
Onlar ilk ve son nokta ! Soru ahâli ! Hayret !
Üç ismim hîcrî doğum târihim çıkar ! Hayret !
Soyadım İMÂM HÜSEYN ! Özümde ‘HÜNKÂR !’Hayret !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 16 ARALIK 2001
Ramazan Bayramı hediyesi
Merhum dayım ;
HAZIM ALAYUNT’A !
Unutma bu dünyâ hayâtı fani !
Yaşarken, seni HAK çağırır âni !
Her nefes sefere hazırlıklı ol !
Nefsin cilvesine aldanma yâni !
Hazım Alayunt’tur burada yatan !
Ahreti edindi şimdi o vatan !
Duâ et, huzura çıktığı vakit,
EHLİBEYT olsun elinden tutan !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA - 1996
‘Aziz kardeşim ;
ÂLÎ SULUVMAN’a ithâf ‘
‘“H A Z R E T - İ Â L Δ’ I
Hazret-i ÂLÎ = İzzet-i ÂLÎ !
KUR’AN’dan murad , Hüccet-i ÂLÎ !
Hazret-i ÂLÎ = İzzet-i ÂLÎ !
RAHMÂN’dan murad , Heybet-i ÂLÎ !
Hazret-i ÂLÎ = İzzet-i ÂLÎ !
ÂDEM’den murad , Heyet-i ÂLÎ !
Hazret-i ÂLÎ = İzzet-i ÂLÎ !
Secdeden murad , Hürmet-i ÂLÎ !
Hazret-i ÂLÎ = İzzet-i ÂLÎ !
Tavaftan murad , Hizmet-i ÂLÎ !
Hazret-i ÂLÎ = İzzet-i ÂLÎ !
Cennetten murad , Halvet-i ÂLÎ !
Hazret-i ÂLÎ = İzzet-i ÂLÎ !
Duâdan murad , Hacet-i ÂLÎ !
Hazret-i ÂLÎ = İzzet-i ÂLÎ !
İlimden murad , Himmet-i ÂLÎ !
Hazret-i ÂLÎ = İzzet-i ÂLÎ !
Hayvândan murad , Hiddet-i ÂLÎ !
Hazret-i ÂLÎ = İzzet-i ÂLÎ !
Miraçtan murad , Hayret-i ÂLÎ !
Hazret-i ÂLÎ = İzzet-i ÂLÎ !
Uluğ’dan murad , Hikmet-i ÂLÎ !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 1978
İsim ve kelimelerin anlamları :
Hazret = (esas anlamı) yakınlık
İzzet = yücelik
Heybet = müthiş büyüklük
Heyet = görünüş
Halvet = başbaşa kalma
Hacet = ihtiyaç
Himmet = öz yardım
Hayret = şok
Hikmet = öz bilgi
“HAZRET-İ ÂLΔ II
ÂLÎ tenden çıkınca başlar tenden tene göç !
İnsândan toprağa dek ! ‘“Kısas”’ ile alır öç ! (1221)
‘Vaftiz’ sözü iç yüzü ! Hazret-i İMÂM ÂLÎ !
‘HIZIR O !’ Kim bulursa ! Değişir bütün hâli ! (1600)
Kur’an yüz on dört âyet ! ‘Söz yenileme eli !’ (114)
‘B’yi aç ayni sayı ! ‘Cennet, sözün bedeli !’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA- 2000
“HAZRET-İ ÜVEYSEL KARANİ !”
RESÛL derdi: “RAHMÂNÎ hırkamın HAK dokusu,
Yemenden gelir bana, RAHMÂNIMIN kokusu !”
“Benden sonra, hırkama yemenli pîr bürünsün !”
“Fitne günü, Veysel’e kim uymazsa, sürünsün !”
“O’dur iblîsi ele verecek tanrı eri !
Onu şehid edecek, bir zâlimin askeri !”
Nihâyet ‘fitne günü’ gelip dayanıp çattı !
Ebû Hüreyre birçok kediye ciğer attı !
‘Talema’ adına lâyık idi ‘Kedi babası !’
Kakayı örtmek idi ! Onun bütün çabası !
Dedi: ‘Bilmem ÂLÎ mi ? Muaviye mi ? Haklı !’
Zîrâ tarafsız hadîs (!) uydurmaktaydı aklı !
Sıffinde iki ordu saf tutmuş iken, ânî !
Yemenden bir ihtiyâr geldi ! VEYSEL KARANİ !
Sırtında zırh yerine, vardı yalnız ‘Hırkası !’
Yayı geremiyordu, kolunun yorgun kası !
‘Türâb’a secde edip ÂLÎ’ye dedi ! ‘ŞAHIM !
Beni ön safa koy ki ! İblîsi yaksın âhım !’
Muaviye’nin dili, bir karış sarkıp kaldı !
‘Hadîsçi’, telâş ile koşarak ciğer aldı !
Doğada il kez ‘hav hav’ ile ‘mırnav’ oldu dost !
‘“Sevdiğiyle haşrolup”’ giydi, hırka değil ! Post !
ÂLÎ sardı Veysel’in başına, beyaz bir bant !
Az sonra ‘kızıl’ oldu ! Çıktı ezeldeki ant !
ŞAH kucağına alıp, hırkasını kokladı !
Kokunun, koklayandan farklı değildi adı !
‘Bu kokuyu’ almayan her insân ! Olur heder !
HAK zîrâ ‘“Hortumundan biz onu dağlarız”’ der !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR – 1997
‘“HEZEKİEL’İN MÎRÂCI !”’
Sır dolu ! Hezekiel peygamberin vizyonu !
O şu tarzda açıklar kutsal kitapta onu :
‘“Başlarında, dört melek ! Gök kubbe taşıyordu !”’
‘“Ve bu kristal kubbe !”’ ‘“Yedi kat aşıyordu !”’
‘“Kubbenin üzerinde, bir taht bulunuyordu !”’
‘“Bilen !”’ Elbet bu tahtı, hep ‘“Arş”’ olarak yordu !
‘“Belden üstü nûr ! Altı, ateş olan bir insân,
Tahtta oturuyordu !”’ RAB idi O ! Anlasan !
‘“Sonra o ! Rûh olarak girmiş ! Bu peygambere !”’
‘“Başlamış söyleşmeye !”’ Vahiy bu ! Aklın ere !
Bize böyle açıklar o ! Yaptığı mîrâcı !
Rüyâ dersen ! Rüyâda olan kendine acı !
Kimi gördü mîrâçta AHMED ? Oku Kur’anı !
‘“Arş sâhibi ALLAH’ın yanında oturanı !”’
Hezekiel ve mevlûd ona ! ‘“İzzet RABB’i”’ der !
‘“RAHMÂN Arş üzerinde !”’ Buna tekâbül eder !
Omur ilik gaz iken ! Olur bil ki her mîrâç !
Onun ‘“Belden üstü nûr ! Altı ateş !”’ Gözü aç !
Isınıp üste çıkan buhar açar ! O gözü !
‘“İki kaş arasına”’ varan can ! Görür özü !
O an dıştadır ! Kopmuş olan üst şeffaf beden !
Yoktur ! Arz merkezine inmeye engel neden !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 12 Ağustos 2001
HIRKA !
ÂLÎ’ye sordum ‘AHMED niçin Veysel’e verdi,
Hırkasını ? Oysa ki sizi en çok severdi !’
Dedi: ‘Bana vermişti bizzat hırka giyeni !
Yakışmaz sana evlât ! Bunu anlamak yeni !’
FÂTMA’yı kastetmişti ! Af dileyip uyandım !
İlk elden yorumlanmış idi ona ilk andım !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR – 07.04.1998
HORASAN GÜVERCİNİ !
‘“İsâ’nın idâmını istedi haham !”’ Niçin ?
‘Tapınak güvercini !’ Ona dediği için !
Zîrâ, dedi ‘sâf halktan ! İkinizin de yemi !
Bu ev ! ALLAH adına soyasınız diye mi ?’
Papa dedi, ‘ölmedi İsâ ! O, göğe çıktı !’
‘Kilise güvercini’ olduğu pek açıktı !
Yeniden şeffaflaştı ! Reddedilince ÂLÎ !
‘Câmi güvercini’ne ! Yem oldu sâf ahâli !
Üç aç güvercin şimdi ! Bak Kudüs mescidini,
Paylaşamıyor ! Zîrâ yem edinmişler dini !
Sonunda bana dedi, Alâaddin’in cini :
‘Ben söyleyim !’ ‘Sen de yaz ! Yok et üç güvercini !’
“‘Bir tek güvercin vardır !’” İncil’de, ‘Peristera !’
‘“İsâ’ya gökten indi vaftizde !”’ Onu ara !
‘İlk ve Son harf Yunanca, bak ‘“Peristera”’ eder !’
‘Bu yüzden ‘“İsâ Alfa ve Omega benim”’ der !’
‘Can, alt ben !’ ‘Beyindeki kişisel, fânî bilinç !’
‘Rûh, üst ben !’ ‘Gönlün siyah noktasındaki erinç !’
‘Üst ben ! Alt benden kopup da sâflaştığı vakit !’
‘RAHMÂN RAHÎM öz iner ona !’ ‘Bu, ‘Yeni akit !’
‘Üst sâf ben, İsâ !’ ‘RAHMÂN RAHÎM öz, RAB !’ ‘Güvercin !’
Toplamı, İsâ Mesîh ! Tıpkı, lâmbadaki cin !
‘Güvercinin çok ismi var : İlki, ‘Zât-ı ÂLÎ !’
‘O der : ‘Üç güvercine yem vermesin ahâli !’
‘Üç güvercinden başka, var birçok kara karga !’
‘Mezhep ve tarîkatta tünerler ! De ! Alarga !’
‘Karga ve güvercinle ! Dünyâ artık dopdolu !’
Yalnız, bir şefâata ermiştir Anadolu :
‘Birgün orda bir köye, çıka geldi bir derviş !’
‘Halk dedi ‘Git açmadan başımıza sen bir iş !’
‘O hemen bir kuş olup dedi : ‘Sizi sınadım !’
‘HORASAN GÜVERCİNİ BEKTAŞ’tır benim adım !’
‘Kumru, kardeşim !’ ‘Onun boynunda var bir halka !’
‘“Şehid ve Şâhid”’ olmak ! Boynumuza borç halka !’
Zât-ı ÂLÎ, içimde içini çekip sustu !
Yâni, sözleri artık yalnız bana mahsustu !
Son sözü şuydu : ‘Anlar herkes yalnız baykuşu !
Güvercin ne der ? Sor da ! Çevirsin Hüdhüd kuşu !’
Hüdhüd dedi ‘Güvercin Horasanlıdır mâdem,
Olmalı ! Otuz iki harfle konuşan Âdem !’
‘Güvercin hep ‘kû kû’ der !’ ‘Farsça : O nerde ? Nerde ?’
‘Güvercinini bul da !’ ‘Sen de ona ‘“Hû”’ ‘“Hû”’ de !’
‘Beni sanma !’ Sâde bir çevirmen Hüdhüd kuşu !’
‘Kimliğimi öğren de !’ ‘“Çıkma o dik yokuşu !”’
‘Kapı sevgisi’ ile ‘İsmim’ eşit iki kez !’ (30)
‘İki kez ! Îlân-ı aşk etmeli RABB’e herkez :’
‘Kimse insân doğamaz ! RABB’e içmeden andı !’
‘ALLAH aldatılamaz !’ ‘Andı tutmayan yandı !’
‘RAB iki harf !’ ‘Toplamı, ÂLÎ ve MUHAMMED’in !’ (202)
‘ ‘“İkisini birleyip”’ özüne tap !’ ‘Bu, hak dîn !’
‘ ‘“Velî, ÂLÎ’ye ! Nebî, RESÛL’e ! İlk verir söz !”’ ‘
‘RAHMÂN RAHÎM’den ilkin çıkar ! Seçkindeki öz !’
‘And içer ‘“MAHMÛD”’ denen kendi özüne RESÛL !’
ÂLÎ ise, ‘“En yüce ÂLÎ’”ye ! ‘Budur usûl !’
‘Bak ‘“MAHMÛD, RESÛL’e der : ! ‘Tut da andını yeni !’
‘“Kâlb damarını söküp sokmayım devre seni !”’ ’
‘Bu sert uyarı varken ! Hattâ RESÛL’e bile,
Her nefeste helâlleş ! Kendi vicdânın ile !’
‘Sayıca, ‘Hüdhüd’ ‘Sevgi kapısı Havvâ’ demek !’ (30)
‘Öz anne MUHAMMED’e, yâni farz borç ödemek !’
‘O, Süleyman’ ve ‘Belkıs !’ İkisi de RAB ede !’ (202)
‘Bana, aralarında en büyük postacı de !’
‘İsmim yok !’ ‘Zîrâ hüdhüd sâdece bir kuş türü !’
‘Belki, ‘“Kitab bilgini”’ olduğumdan ötürü !’
Güvercin eşsiz olmaz ! ‘Eşin Fazlullah adı !’
‘Timur oğlu !’ Topaldan onu koruyamadı !’
Miranşahtı ! Maranşah şimdi o dölün ismi ! *
Ölünce ! Bir yılana dönüştü çünkü ismi !
‘İki güvercin geldi yeniden ! Anla niye :’
‘Fethedildi ANKA-RA ile KONSTANTİNİYE !’
ANKA : Efsâne kuş ! RA : Güneş Tanrısı ismi !
Efsâne kuş yandıkça ! Külünden doğar cismi !
ANKARA da efsâne ! Yangından çıkıp doğdu !
‘Güneş Tanrısı !’ İnip karanlıkları boğdu !
Öldükçe ! Canımızı korur ! ‘“RÛH”’un kanadı !
Yeni bedende doğar bu kuş ! Yoktur mîlâdı !
Zümrüd gibi yeşildir ANKA’nın rengi ! Niçin ?
Canın en son muradı ! Ermek olduğu için !
Alındı bil ! Haçlıya merkez konstantiniye !
Nasıl mı ? Mesajımı oku ! Anlarsın niye !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 01.05.2001
*Miranşah = Fazlullahı öldüren prensin adı
*Maranşah = Yılanlar şahı
HORTUMCU
Para ! ‘Kara para’yı !’ Çağrıştırır hep akla !
Kazanılamaz çünkü o kadar para hakla !
Milletin anasını ağlatan ! “‘Yarın’” ağlar !
‘Hortumcu’yu “‘Zebani, hortumundan bil dağlar !’”
Çaldığını almadan, serbest bırakan ise:
Ayni cezaya uğrar ! Çünkü benzer hâdise !
M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA, 03.05.2002
YORUMSUZ !
Tanrıyı ‘Arabamda’ çıkardım görücüye !
Evde kaldı ne yazık , herkes gitti öcüye !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 1994
‘“ HÛ DOST !”’
Aça gitti, toktan derlenen nakdîm !
Bir nefes gafletle geçmedi vaktim !
Her kulun, ALLAH’a koç sunduğu gün ;
Ben kendi canımı eyledim takdim !
Canan kıblesine döndüm yüzümü !
Yerde yumup Gökte açtım gözümü !
Fâtiha okurken ağlama bana !
Fâtihim ben ! Buldum ÂLÎ özümü !
‘19.10.1980 Kurban Bayramı 1.günü
sabâh HAKK’a yürüyen, EHLİBEYT ve Uluğ âşığı ;
merhûm aziz Hû dost ‘ÂLÎ SULUVMAN’ın
kabir taşına, ULUĞ tarafından yazılan nefestir‘
ANKARA – 1980
‘“HÛ ”’
Âşık olup, ezel, feyzi sübhâna !
Cemâli görmeye geldim cihâna !
Girerek kendimle bir imtihâna !
Alnımın akıyla verdim eyvallah !
Dışımı yıkadım Câmide suyla !
İçimi arıttım ‘Meydan da’ ‘“Hû”’yla !
Dünyâmış, ahretmiş gibi hayhuyla ,
Kalmadı bir ilgim ! ‘Erdim’ eyvallah !
Dolunca aşk ile bak HAK nefesim !
Dar geldi Rûhuma şu ten kafesim !
Bütün Yezîdlerden geçip hevesim !
Postu ‘KERBELÂ’ya serdim eyvallah !
Artık bir yerdeyim ki ! Yerde değil !
Kefen de ! Tabutta ! Makber de ! Değil !
Sıratta ! Mîzân da ! Mahşer de ! Değil !
Sırrımı ÂLÎ’de derdim eyvallah !
Cemaziyel âhir bin üç yüz doksan !
Bir ‘“Kevser”’uzattı ‘FÂHRİ HORASAN !’
Canımı Canana ederek ihsân ,
‘“Nâci”’ler içine girdim eyvallah !
‘MEHMET NÂCÎ KIZILKEÇİLİ’
HÛ Zümre-i Nâci merhûmun, kabir taşına
ULUĞ tarafından yazılan nefestir’ ANKARA - 1971
‘“HÛRİ”’ ve ‘“OĞLAN !”’
Dîn penise endeksli ! Gâvur ilk, sünnet olur !
Kurbânca can vermeyen ! Kasaplara et olur !
Secde ederken, secde edildiğini gören,
Gerçek namaz kılmıştır ! Dünyâsı cennet olur !
YUSUF secde etmedi ! ‘“Ona edildi secde !”’
‘“Doğradı parmağını her kadın !”’ Gelip vecde !
Kurbân, ‘yakın ol !’ Demek ! Cana Rûhtan yakın yok !
Artık kurbân ol ona ! ‘Sensin ‘“HÛRİ”’, ‘“OĞLAN”’ de !
‘“Her güzel isim RABB’in !”’ Uluğ da güzel terim !
Güzeli, soyan değil de ! Soyutlayan ‘er’im !
RABB’ine her el açan, ondan hep bir şey ister !
Ben RABB’imden, RABB’imin kendisini isterim !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 1998
HÜZZÂM FASLI
Ten harab ! Gönül taze !
Şâhâne bir kepâze !
Acı ! Yaşlı kesime !
Hepsi hazır ! Kesime !
Başlar ! Bir hüzzâm faslı !
Feryâddır ! Onun aslı !
Kurbân belli ! Kim kasap ?
‘Zaman’dır o ! Son hesap !
Zaman ! O kör testere !
Keser cana tezkere !
Bel bükük ! Paşa paşa !
Girer en son savaşa !
Fazla kalmaz siperde !
Bir boru sesi ! Perde !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 1996
HAZRET-İ FÂTMA’NIN MUSHAFI !
Hakkı teslim etmedi Ömer ! Ölürken bile !
‘Şu on zât ölçsün’ dedi, ‘ÂLÎ’yi Osman ile !’
MUHAMMED’den başka yok iken ona denk kişi !
Jüriye çıkıp ÂLÎ, kabûl etti bu işi !
Suâl sordu her biri ! ÂLÎ ile Osman’a !
Son soru şuydu : ‘Seçsem ne verirsin sen bana ?!’
ÂLÎ dedi : “Kur’andan sapmam bir milim bile !”
Osman tercih edildi ! Niçin ? Tahmin edile !
Uzun sûreleri ilk, art arda sıraladı !
‘Kur’anı ilk toplayan’ kişiye çıktı adı !
Emriyle ! Başka diğer kopyalar da yakıldı !
İşte ! ÂLÎ’ninkine yeğlenen ! Bu akıldı !
Osman’ın Kur’anıyla ! Yetindi sâf ahâli !
Düzenlemeye şaştı ! Yakmaya kızdı ÂLÎ !
İniş sırasıyla, her âyeti sıraladı !
“FÂTMA’nın MUSHAFI” bu düzenlemenin adı !
Nerde ? Ne zaman ? Niçin ? İnmişse her bir âyet,
ÂLÎ idi ! Tam bilen bir zât var ise şayet !
ÂLÎ kitaba taktı FÂTMA adını ! Niye ?
EHL-İ BEYT sırlarını ! ‘“SEKİNE”’ açsın diye !
‘Âdem’e tapma’ diyen şeytanlar ! Oldu engel !
‘“Bilmeyen”’e dediler ! ‘“Bilen”’ var iken ! ‘Sen gel !’
Kur’anın çok adı var : ‘Kitab ! Zikir ! Mushaf ! Nûr !’
ÂLÎ “Mushaf”ı seçti FÂTMA için ! Ne onur !
Mushaf ! ‘Sayfa hâline gelmiş bir kitab’ demek !
Dört nebîye, yüz sayfa indi ! Farz borç ödemek !
Âdem on, İdrîs otuz, Şit elli, İbrahîm on,
Sayfa aldı ! MUHAMMED tamamladı ‘Zikr’i son !
ÂLÎ ! Yüz yaprağın da sırrını biliyordu !
FÂTMA’nın mushafını ! Ona göre de yordu !
‘“KİTAB İLMİNE SÂHİB”’ bu yüzden onun adı !
“KONUŞAN KİTAB” indi ! HAK ! ‘“Nûru tamamladı !”’
‘“Nimeti tamamladım size !”’ Âyeti indi !
Yâni ÂLÎ atandı ! Verilen, ‘“HANÎF DÎN”’di !
“Benimle açık geldin ! Gizli, her nebî ile !”
MUHAMMED böyle dedi ona ! Bu “Sırrı” dile !
Vücûd MUHAMMED ! ÂLÎ her vücûdda yatan “Sır !”
Ondan başka yatır yok ! Kaldır da ! Kalma kısır !
‘Olmak !’ Veya ‘olmamak !’ Sırrıdır bunun ismi !
Can, çıkmadan seçmeli ! Ya rûhunu ! Ya cismi !
FÂTMA’nın mushafı yok ! Bak artık elimizde !
Okuyup da her insân ! Aslına secde ede !
‘“RAHMÂN’dan izin almış şeytan !”’ Tuttu sözünü !
Bu tarz Kur’an ! Çok azın açabildi gözünü !
Kimse sezmedi ! Kime, neye, içmişti andı !
Hem FÂTMA ! Hem derlenen ! Hem derleyen ! Harcandı !
İsmi ‘FÂTMA Kur’anı !’ ‘Derleyen !’ ÂLÎ ise !
Bunun kaybından var mı ? Daha acı hadise!
Ama gerçeği bilmek istiyorsan illâki,
FÂTIMA da ! Kitab da ! Ve ÂLÎ de ! Hep bâki !
ÂLÎ vicdânın sesi! “Ben, konuşan Kitab”der !
FÂTIMA “O Kitab” da şöyle, ‘“FATİHÂ !”’eder :
Fatihâ yirmi bir harf ! Yedi harf eksik ! Niçin ?
Fatihâ dişi sözcük ! Yedi, aybaşı için !
FÂTMA, dişi MUHAMMED ! Betûl ! Erkek gen ÂLÎ !
‘“İnci, mercan çıkarmak”’, ALLAH’ın ideâli !
Burda kalem kırıldı ! Ve her bir söz tükendi !
“FÂTMA’nın MUSHAFI”dır bil ki ! “FÂTMA’nın kendi !”
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA- 02 Ağustos 2001
HZ. İBRAHİMİN KONUKLARI !
‘“I ÜÇ ADAM !”’
‘“Homoydu Lût halkında ! Sözde erkek her ‘kişi !’”’
Üç adam İbrahim’e geldi ! İnfazdı işi !
Konuklar İbrahim’e evlât müjdesi verdi !
Yaşı yüz kadarsa da ! Mesaja aklı erdi !
‘“İbrahim huşu ile hemen yere kapandı !”’
‘“Âdem’e secde”’ idi ! Çünkü ezelde andı !
‘“Yüce Meleklerdendi !”’ Gelen üç adam, âni !
Hakereni evrende ! ALLAH kullanır yâni !
‘“Üç insan”’ İbranice ! Tam ‘yedi yüz bir’ eder ! (701)
Bilen, ‘“Mikail, Cibril, Rafael de ayni”’ der !
İbrahim bu üç zâta ! RAB diye etti hitab !
‘“RABB’in rûh üflediği de RAB’dır ”’ diyor kitab !
‘“Rûh üflenene melek secde emrini aldı !”’
İblis ‘“O RAB değil ki”’ diye inkârda kaldı !
Neden Âdem’e secde için HAK verdi emir ?
Ateşe gir ! Ateş ol ! Demekti ! Şahit, demir !
Namaz miraç tâlimi ! ‘“ON DOKUZ”’a yaklaşmak !
‘“OL”’ emri vermek için ! ‘“Hak ses”’ hızını aşmak !
‘“Âdem’e secde eden melek !”’ Oldu HAKEREN !
Âdem’di, ‘“RÛH”’u RAB’dan alıp meleğe veren !
Melek ! Erenden farklı bir sınıf adı değil !
ALLAH’ın emir kulu ! Elçi ! Bu sırra eğil !
Herbir melek ! ‘“ALLAH’ın bir ismine”’ mukabil !
Doğa yasalarını ! Ayakta tutarlar bil !
‘“Yedi saf dizilirler huzurunda RAHMÂN’ın !”’
Âmir ALLAH ! Memur RAB ! Aslı budur îmanın !
‘“ALLAH perde ardından konuşur !”’ Gözünü aç !
‘“Ağaç, ALLAH’ım”’ derken, ALLAH mı idi ağaç ?
Perdenin, Yüz ! RAB ! Hazret ! Gibi var birçok adı !
Âdem O ! Bunu secde eden melek anladı !
‘Amentü’de ! ‘“ALLAH”’tan sonra ! ‘“Melek”’ anılır !
‘“RAB, RAHMÂN, RÛH, bir ‘“Melek”’ değil ”’ diyen yanılır !
‘“Meleğe”’ secde etti ! Bakın İbrahim bile !
‘“HAK DİN, İBRAHİM DİNİ !”’ Buna dikkat edile !
‘“RABB’im ancak ALLAH’tır”’ de! İkilikte kalma !
Ayni şey ! Suyu gölden veya kaynaktan alma !
Başındaki iki göz ! Etmesin seni şaşı !
Tek olan, üçüncü göz ! Epifiz o ! HAK aşı !
Eren normalde insân ! Görevde, melek ismi !
Fizik beden içinde ! Bir dev olur nûr cismi !
EHL-İ BEYT ‘yün örtüde’ iken ! Yahudi kaçtı !
Gerçek kimliklerine ! O an gözünü açtı !
‘“Mağaradakiler”’ gayb ! ‘“Kapıda !”’ ‘“Sadık köpek !”’
‘Parolayı’ bilmeyen ! Kapıya varmasın pek !
‘“EHL-İ BEYT’e andını yenilemek !”’ Parola !
Yoksa ! Her kul, özünü bulana dek hapsola !
‘“II MELEK KİMLİĞİ !”’
‘“İbrahim üç konuğu çok güzel ağırladı !”’
Meleğin ! ‘Yemez içmez’ diye çıkmışken adı !
‘“Yemeği reddetti der melekler”’ Kur’an zirâ !
İki kitab da doğru ! Farkı, dokuda ara :
Nûrla beslenir melek ! Şeffaf iken sâdece !
‘“Gözü hep açık uyur !”’ Yoktur gündüz ve gece !
Kanıtı : ‘“Mağaranın yedi ünlü yatırı !”’
‘“Ve köpek !”’ Ona geçer ! Yalnız HAKK’ın hatırı !
‘“Cennette sevişmek de !”’ ‘“Yiyip içmek de mümkün !”’
Yeter ki ! Kalkmış olsun sırtından fizik yükün !
ÂLİ kaldırdı ama kapıyı ! Oldu fıtık !
‘Şeffaf’ ve ‘fizik’ beden farkını anla artık !
Bu farkı hiç bilmiyor ! Ne yazık ki ahâli !
Fizik ÂLÎ’yi ! Kabre nakletti şeffaf ÂLÎ !
Fizik bedeni, şeffaf beden giyer ! Hazır et !
Şeffaf bedene zaman ve mekân yok ! O, ‘Hazret !’
‘“Üç metrelik Câlut’u, Davud nasıl öldürdü !”’
ÂLÎ, ‘Amr’ adlı devi ! Katlayıp nasıl dürdü !
Hainler kılamadı o son namazı ! Vallah !
Zirâ ÂLÎ giymişti ! Kıpkızıl yün bir külâh !
Apollonyus da, yünle başını sardığı dem !
‘“Arşda dinelir idi !”’ ‘“Müthiş güçlü”’ bir Âdem !
Ateş kesilmiş idi ! O Âdem’in tüm cismi !
Renk ve sese dönmüştü ! ‘“Bildiği her bir ismi !”’
‘Apollonyus’ sözcüğü ! Türkçe’de ‘ÂLÎ BABA !’
‘Yün abâ âilesi’ demektir ! “ÂL-İ ABÂ !”
Radyasyonu depolar ! Yün, kavuk, takke, türban !
Dostları ilə paylaş: |