42 yil öncesi



Yüklə 3,62 Mb.
səhifə20/38
tarix25.10.2017
ölçüsü3,62 Mb.
#12912
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   38

Şeffaf Arz katılaşıp ! Dönüştü bu Dünyâya !

Oldu bir hapishane ! Kapısı kondu Aya !

İblîs hemen canları hapsetti kan ve ete !

Her hücreye yerleşti ! Cinleri denen çete !


KURTARAN İKİZ !
Kararmayan çift kutub, suçsuzken indi ! Niçin ?

Düşen cana Rûh olup ! Onu kurtarmak için !

Böylece, ‘“ÎSÂ MESÎH kendini haça gerdi !”’

Onu haçtan indiren her can ! Özüne erdi !

Aslında çıkmak inmek yok ! Boyutsuzdur uzay !

Yuvarlak Arzda baksan nerden ! Hep yukarda Ay !

Şeffaf şey yoğunlaşsa ! İnmek ve düşmek denir !

Bu ise, rûhumuzu görmemekle ödenir !

Çünkü rûh madde değil ! Asla yoğunlaşamaz !

Madde rûha yaklaşır ! Ama sınır aşamaz !

Yâni rûhumuz yine ! Şeffaf Arz küresinde !

Can, ‘Arz’ın yoğunlaşmış kısmı’ denen bu inde !

Her can kendi rûhuna yaklaşabildiği an ,

Arz şeffaflaşıp tekrâr ! Cennet olacak cihân !

Görecek bu son günü ! Ancak çift cinsli olan !

Cana denecek ‘“Hûri !”’ Rûha denecek ‘“Oğlan !”’

BEŞİK BEBEĞİ !
Kâlbi durdurmak gizli bir yer ister elbette !

Ehrâmda yapılırdı önce ! Şimdi Tibet’te !

AHMED der :“İlmî ara !“ “O olsa bile Çinde !”

Bu sırra değinme var, bu sözünün içinde !

Her ehram duvarında var, uçan bir kelebek !

Kozayı delip çıkar ! ‘“Îsâ”’ adlı bir bebek !

Bu bebeğin, masalda ‘parmak çocuk’tur ismi !

Başparmak boyundadır ! Fizik olarak cismi !

Doğurur iken onu ! Terlersin iri iri !

‘Üç gün’ süren sancıyla ! ‘“Ölüden çıkar diri !”’

Konuşur herbir dili ! ‘“Doğar doğmaz beşikte !’”

Doğan ve ölen herkes ! Onu görür ‘eşikte !’

Bu yüzden ÎSÂ dedi : ‘“Ben eşiğim Babaya !”’

RESÛL de dedi : “ÂLÎ, kapı ÂL-İ ABÂ’ya !”

ALLAH der: ‘“Kapısından girmeli herkes beyte !”’

Beyt , ‘Kâbe’ olan kâlbdir ! Fuad, Bab EHLİBEYT’e !

Kâlb, bil ki lâmbasıdır ! O sâf Âlâaddinin !

Meshet ! Ov ! Fuad çıksın ! Sırrı budur her dînin !

Can kâlbe yerleşirken ! Rûhu Fuad’da kalır !

Unutmayacağına dâir ondan söz alır !

Sözünü unuttukça ! Çeker vicdân azabı !

Kâlb spazmı ! Enfarktüs ! Fuad’ın son gazabı !

‘“Fuad”’ da yıkanmayan kâlb damarı tutar pas !

HAKK’ı ‘pas geçtiğinden !’ Sonunda olur ‘bay pas !’


YAHYA ORUCU !
‘“Yıkın taş duvarlardan yapılmış her mâbedi !

Ebedî ev yapayım üç günde”’ Îsâ dedi !

İhtiyâr Zekeriya oruç tutunca ‘“Üç gün”’ ,

‘“YAHYA dünyâya geldi !”’ ‘“Vaftiz ile yaptı ün !”’

ALLAH diyor : ‘“Benzersiz bir ad âlemde YAHYA !”’

Çünkü bu ismin kökü, ölüyü etmek ihyâ !

Bu orucun tek şartı, etmemek hiçbir kelâm !

Cennettekiler gibi ! Demek, sâdece ‘“Selâm !”’

‘Yüz altmış iki’ eder ! Hem ! ‘“Esselâm !”’ Hem ! ‘“İnsân !”’

Âdem’ini bulana ! HAK, Yahya eder ihsân !

‘Başı kesildi’ diye ! Yahya için tutma yas !

Îsâ, İncil’de der ki : ‘“YAHYA’ydı HIZIR İLYAS !”’

Hazret-i ÂLÎ de der :“İsmim Tevrât’ta İLYA !”

‘“ERRAHMÂN”’a denk ‘YAHYA evlâdı ZEKERİYA !’ (329)


DEMİRİN SIRRI !
HAK, kâlbi çalıştırmak için kâlbe tuz verdi !

Îsâ sevdiklerini, ‘“Tuz”’ diyerek överdi !

İnsâna, ben bilinci verir ! Kandaki demir !

Bencillikten uzaklaş ! HAK’tan ilk ve son emir !

Demir arzda yok idi ! Merih’ten indirildi !

Kan kızıla boyandı ! İblîs kanda dirildi !

Canın merkezi beyin ! Çalışamaz o kansız !

Kandaki demir İblîs ! Kurtulmamız imkânsız !

Her düşünce ! Ve her seks ! Kanın bize tuzağı !

‘Üstünlük kompleksi !’ Ve ‘cinsel hırstır’ ağı !

Kendini en az düşün ! Herkesi bil kardeşin !

Çocuk yapma dışında ! Kardeşin olsun eşin !

Betûldü Meryem : FÂTMA gibi, rûhuyla bâkir !

Kirletmedi ! Âdet ve meni akıntısı kir !

“Îsâ, Ürdün nehrini akıtmış yukarıya :”

‘Epifiz ve ipofiz !’ ‘Uzak dur !’ Der ! Karıya !

Fuad ‘kâlb tabutunda !’ Bir ölü gibi yatar !

O ayağa kalktı mı ! Ben bilincimiz batar !

Bebek yapan ilk hücre kalbdedir ! Bu ne onur !

Yapay kâlbe de ! Onun şeffaf kopyası konur !

Bu yüzden hiçbir duygu değişmez ! Aynı kalır !

Maddeci bilginleri büyük bir hayret alır !

Beyin bile değişse ! Kimlik değişmez asla !

Çünkü alıcı ekran, bağlı verici asla !


MUHAMMED ÂLÎ KİM ?
İlk hücre ‘doksan iki kromozom’ ediyor !

‘MUHAMMED’ sözcüğü de ‘ayni sayı’ ediyor !

Doğada, doğal hâlde bu kadar element var !

Doksan ikiden sonra ! Işın sızdırma başlar !

Demek bütün kâinat hep, MUHAMMED-ÜL-EMİN !

Ona selâm farz oldu ! RAHMETEN-LİL-ÂLEMİN !

‘“Âlemlere rahmettir ! Vücûdu MUHAMMED’in !”’

Dünyâ ‘bir tek âlemdir !’ O kimdir ? Fikir edin !

Her namazda insâna ! Toprağı öpmektir farz !

Âdem’in bedenine toprağı verense, Arz !

Öyleyse öptüğümüz, hem MUHAMMED ! Hem ÂDEM !

Bu arz âlemine de ! Rahmet veren o mâdem !

İki yüz iki olsun element ! Çıkacak RAB !

Yâni ‘“Fuad”’ ‘yüz on nûr !’ ŞAH ÂLÎ EBÛ-T-TURAB !

Öz annemiz MUHAMMED ! Ve ÂLÎ’dir öz baba !

‘ERRAHMÂNİRRAHÎM’i bulandır !’ ÂL-İ ABÂ !

ÂLÎ, yedi Evrenin Rûhu olan ışıktır !

O’dur : ‘“En yüce olan !”’ ALLAH ona âşıktır !

ALLAH ‘Altmış altı !’ Kâlb ‘Yüz otuz iki’ eder !

Yâni kâlb her vuruşta ! Zikren ALLAH ALLAH der !

Fuad ‘Doksan bir’ olup ! ‘“HÛ Veçhullah”’ ile denk !

‘“YAHYA oğlu”’ bu boya ! Verir kalbe fıtrî renk !

‘Kâlb ve Fuad’ : ‘MUSTAFA !’ ‘İki yüz yirmi dokuz !’

Yâni işbu benlikten arındık mı ! Biz yokuz !

Kâlb ve Fuad ikizdir ! MUHAMMED ÂLÎ gibi !

‘Ayırdın mı ölürsün !’ Der vücûdun sâhibi !

Kâinat da kâlb gibi ! Genişler ve daralır !

Her an yok ve var olur ! Geriye özü kalır !

‘“Göz kırpmasından kısa bu süredir kıyâmet !”’

‘“Fuad”’dan öte geçen ! HAK’tan alır emânet !


SONUÇ !
Bu yazımı ya düşün, yâhut saçma deyip yak !

Kızmam ! RESÛL’e bile diyorlar paranoyak !

Gizli bir saram yok ki ! Ben bir ‘medyum’ olayım !

Bir falcı değilim ki ! Cinle para çalayım !

Madde dışı borcumu ödemek ! Tek amacım !

Sana ‘Rûh anjiyosu’ yapmazsam ! Dinmez acım !

Çünkü sonra ! Anjiyon ahret gününe kalır !

En korkunç operatör, eline lazer alır !

Kâlbden gelen saçmalar ! Her bir ağızda sakız !

‘“Fuad”’dan gelen mesaj ! Tıpkı el değmemiş kız !

Aslımız olan rûhun, ‘“Levh-i mahfûz”’ dur ismi !

‘“Ona can el süremez, temizlemeden cismi !”’

‘Tertemiz olan cana bâkire Meryem’ derler !

‘Rûhundan gebe kalıp ! Doğar MESÎH’ denen er !

Nâmahreme verirsen bu kızı, ırza geçer !

Doğacak her piç için ! HAK seni baba seçer !

Bu mesaj Fuad’ından geldi Hüznî Uluğ’a !

Anlaşılamaz asla ! Ermeden öz bulûğa !

Hep seni anacağım ! Kâlbim attıkça tık tık !

Sana kâlben bağlıyım âşık gibi ben artık !

Sürçtüyse dil ! Af diler senden ! Kızılkeçili,

Güzel yüz, yine güzel ! Olsa da birçok çili !

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 1996


KALDIRAÇ !
Hermes der : ‘üst ve altta geçerli ayni yasa :’

Çok sevinse de ağlar insân! Düşse de yasa !

Birbirine dönüşür iki zıt ! Son perdede !

İyi ! Kötü ! Sırrı bu ! Herkes çok dikkat ede !

‘Dâiremi bozmayın !’ Arşimed’in son sözü !

Çember ile merkezdir ! Her dâirenin özü !

Merkezcil ve merkezkaç ! İşte bu ! İki zıt güç !

Dâireyi bozmaya! Hiç kimsede yoktur güç !

İki güç ! Arşimed’in aradığı kaldıraç !

‘Evreni kaldırırsın bulsan !’ der o ! Gözü aç !

İki zıt güçle ! Âlem ilerleme kaydeder !

Genişler ve büzülür ! Halk : ‘var ve yok olma’ der !

‘Evrim !’ Ve ‘devrim !’ Bunun bilge yanında ismi !

Amaç ! Rûh yapmak ! Onun zıddı görünen cismi !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 21.11.2001


KANDİL SİMİDİ !
‘“İçi”’ bilemeyenler ! Kur’andan ‘dışı’ aldı !

Kandilden ! Ellerinde sadece simit kaldı !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 20.09.2001

REGAİP KANDİLİ
KANÛNÎ !
Mâsûmken en değerli evlâdını boğdurdu !

Vezir damadı, rekor ölçüde çalıp durdu !

Kanûni denen bu zât ALLAH’tan utanmadan,

‘Câmimin bahçesine beni gömün’ buyurdu !

*

Kardeşinin kanını döken Roma hakanı,



Gerekçe isteyince, silmek üzere kanı !

Karakalla’ya dedi, hukukçu Papinyanus ;

‘Kardeşimi keserim de yok bunun imkânı !’

Şeyhülislâmlarımız utansın ! Böyle dedi !

Ve hukuk ahlâkını hayâtıyla ödedi !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 19.04.2001


KİMİLERİ ?
Başkanımızı kıral çağırıp ağırladı !

Bir de ! Küçük hac yaptık ki onun ‘Umre’ adı !

Meclis başkanım şöyle sitem etti kırala :

‘Hac vakti çağırırsanız ! Hac yapardım pekâlâ !’

Kıral dedi : ‘Çağırır ancak ALLAH hac vakti !’

‘Ben çağırsam olurdu o bir turizm akti !’

Başını sallayarak kıral burada sustu !

Başka birilerine, bu sözleri mahsustu !

‘Umre’ yapmış bize de, bu biraz düşmüştü ters !

Meclis heyetimize ! Vermişti Kur’andan ders !

Ama kimileri var ! ‘Selâmün aleyküm’ der !

Şovlarını her yıl ! Sarayda kıral öder !

Hiç tutmamıştır onlar ! Halka içilen andı !

Kurdukları her fare kapanı boş kapandı !

Besbelli ne ! Onların ‘O tarz görüş’ten kastı !

O görüştekilerin çoğunu ATA astı !

Anıt Kabirde duâ ederler ! Mırıl mırıl !

Göz bebekleri döner ! Acâyip fırıl fırıl !

Seçim günü kılarlar ! On kez kaza namazı !

İslâm’ı sömürmenin ! Budur en utanmazı !

Kutsal ! Her attıkları fabrikanın temeli !

Bagajda durur ! Halka sürdürmek için eli !

Kiminin var ! Yolluktan artmış çil çil altını !

Helâlse, ‘“Zebâni”’ler yarın oymaz altını !

‘Kimileri’ hakkında ben bunu yazdım ! Niye ?

Hac yapamadım ! Bâri ‘“Şeytan taşlayım”’ diye !

Soracaktır onlardan orda MUHAMMED EMİN !

Bu muydu ? RABB’inize ilk ettiğiniz yemin !

ATATÜRK hâinlerden olacaktır davacı !

‘“Ters yüz ameliyatı”’ var huzurda ! Çok acı !

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 15.07.2001


KİMLİK KARTI !
‘MUHAMMED-ÂLÎ’ diye ! İçtik biz o ‘“İlk andı !”’

Bu andın ‘“Öz geçmişi”’ ‘“İlk Âdem”’e dayandı :

‘“Âdem’e meleklerin secdesidir !”’ Bu yemin !

Can simidi cana o ! Âdem ‘“sağ taraf !”’ Emin !

Zâten ‘“Yemin”’ sözünün karşılığıdır ‘“Sağ yan !”’

‘“Yümnî”’, ‘“Sağdaki”’ demek : ÂLÎ O ! Yüz on ! Uyan !

RAB ile bütünleşmek anlamındadır ilk söz !

Dışa çıkar ! Âlemi yönetmek üzere öz !

‘“Bilen ile bilmeyen”’ belli olur o vakit !

‘“Boş lâf değil !”’ ‘“Ol emri”’ verebilmekmiş ‘“Akit !”’

Cennette yasaklandı ‘“Bilgi ağacı !”’ Neden ?

Kimliğini insâna verdi çünkü ! ‘“Halk eden !”’

Kendinden başka şeyi öğrenmek : sâde, bilgi !

Ölüm ! Kara tahtanın üstüne çeker silgi !

‘“Hîkmet en büyük hayır insâna der HAK !”’Niçin ?

Huzura ‘KİMLİK KARTI’ ile çıktığı için !

Kimlik kartı olmayan ! Huzura alınamaz !

‘“Yüzde secde izleri”’ yoksa ! Boşuna namaz :

Âdem yokken ! İblîs hep namaz kıldı RAHMÂN’a !

‘“Âdem’e tapmayınca kovuldu !”’ Nedir mânâ ? :

Çizmiş idi yüzünü ! ‘“On dört secde izleri !”’

Ona tapan ! Yüzyüze görüyordu ‘“Biz”’leri !

Yeminsizlerin yüzü ölür ölmez silinir !

Verilen yeni kimlik ! ‘“Yüzlerinden bilinir !”’

‘“Elleriyle yüzünü örtüp !”’ ‘“Herkesten kaçar !”’

Ayna önünde bile ! Sanma yüzünü açar !

‘“Kendinize ezelde evet demiş iken siz !”’

Benden size tavsiye ! ‘Ölmeyiniz kimliksiz !’


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 14.01.2002


K I R I K K Â L B !

HÛ DOST !

‘Halife Baba Turgut Koca’ya’
Ebced’e dâir suâl sormuş idim ben dün size,

Bir, iki, kem küm sonu, birden kapandı âhize !

Kosova fatihi seyyidden gelen zâtın işi,

Pek dokundu, ceddi Bektaş’la gelen şol âcize !


‘Çok da bilmişsin, selâmetle !’ Deyip kovdun bizi !

Bildiğim şey az değildir ! En son öğrendim sizi !

Çok nefesler derledin ! Derlen ! Nefesler bitmeden !

Çün ‘nefessiz’den gelir, Kur’an olan manzûm dizi !


RAB dahi İblîsi derhâl bak huzurdan kovmadı !

Maruzatı dinleyip oldu tarafsız bir kadı !

Sonra HAKK’I post-nîşin yaptı ! Ama çok şıh gibi,

Posta Âdem konmadı bak, bilmeden hiçbir adı !


Kör sorarken bir suâl, AHMED surat asmış idi ;

HAK uyardıkta, RESÛLULLAH’ı ter basmış idi !

Çok şükür ! Âmâ değilken ben derûnumda dahi !

Her ne sorsam, nefs-i emmâren seni kasmış idi !


‘Şakk-ı hattı-istivâ’ yap önce sen ! Sonra kasıl !

Gör ÂLÎ kimmiş ! Vücûdda nerdemiş ! Hem de nasıl !

İsmi bilmek, ismi tam giymek demek her hücrede !

Nabzı durdur ! Çık omurgandan ! Budur ermek, asıl !


AHMED’i rüyâda görmek, pâye vermez insâna !

Bir ömür, görmüş idi Süfyan, RESÛL’ü ! Baksana !

Hiç rüyâ görmeksizin kalktıkta, gördüklerini,

Bir anımsarsan eğer, her şey olur âyan sana !


Rahm-i ZEHRA, rahmet-i HAYDER’le Hay ! Zâid koca !

Rûh-î YAHYA, ‘“Nefs-i pâk”’i etti ihya bak hoca !

‘“Külle şey’in halik illâ veçhe hû”’ derken Kitab !

Sen kapattın ‘Veçhime’ ; ‘Âhizeni’ Turgut Koca !


İnsâna, her şeyden evvel mahviyet lâzım iken !

Ceddiniz, mürşîd-i nâzü nâzenîn Kâzım iken !

Yıktınız bir beyti kim, var orda yalnız EHLİBEYT !

Mustafa Hüznî Uluğ gafil değil, hâzım iken !


Tutmasaydım el Yunus’tan ! Olmasaydın sen Baba !

Zapturabta almasaydı hâmemi, ÂL-İ ABÂ !

Başka bir üslûbla ben bil ki çıkardım karşına !

Ol vakit Nef’î ile Eşref’e derdin merhabâ !


En azından ; çünkü ben onlar kadar bir heccavım !

Sanma kim bir pişekâr, yâhut da Hacı Cavcavım !

Perde-i ibretde hariçten gazel ben istemem !

Çok gazel sâhipleri oldu gazel misli avım !
Kırdığın kâlbin içinden çıktı işbu hıçkırık !

Taşlanan billûrda normaldir bulunsun çok kırık !

Bense burda sâde nefsi taşladım ! Kâlbi değil !

Nokta-i Bâ kalbde çünkü ! HAK kadar HAY hem arık !


İzzet-i nefs, insânın nefsinde meknuz bir imâm !

Ol îmâm çün nefse gelmiş emr-i secde, bittamâm !

Nefsimi kırsan darılmam ! Çün nefis âit bana !

‘“HAZRET”’e âittir İzzet ! Kimseye kırdıramam !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 06.05.1996


-YENİ TÜRKÇEYE ÇEVİRİSİ –
Dün ben size harflerin hesaplanmasına ilişkin bir soru sormuştum,

Bir, iki, kem küm sonu telefon kapandı !

Kosova fatihi olan ve peygamber âilesinden gelen bir şahsiyetin bu hareketi,

Atası Bektaş’a çıkan benim gibi fakire pek dokundu !


‘Çok da bilmişsin ! Uğular olsun’ deyip kovdun bizi !

Bildiğim şey az değildir ! En son öğrendim sizi !

Çok Bektaşi nefesleri derledin ! Derlen ! Nefesler bitmeden !

Çünkü Kur’an denen şiir gibi diziler, nefes almadan yaşayandan gelir !


RAB bile bak şeytanı huzurundan hemen kovmadı !

Tarafsız bir yargıç gibi, savunmasını dinledi !

Sonra makama HAKK’ı oturttu ! Ama dikkat et ! Bir çok şeyh gibi,

ALLAH’ın hiçbir adının sırrını bilmeden, Âdem o posta konmadı !


Bir kör adam soru sorarken, Hz.MUHAMMED surat asmıştı !

HAK kendisini uyarınca, ALLAH’ın Resûl’ünü ter basmıştı !

Çok şükür, ben içimde de kör değilken,

Sana her ne sorsam büyüklük kompleksin seni kasmıştı !


Önce eksenini yar da ! Ondan sonra kasıl !

Gör ! ÂLÎ kimmiş ! Vücûdda nerdeymiş ! Ve o nasılmış !

ALLAH’ın adını bilmek, o adı her hücrede giymek demektir :

Nabzı durdur ! Omurgandan çık ! İşte asıl ermek budur !


Hz.MUHAMMED’i rüyâda görmek, insâna seçkin yer vermez !

Ebu Süfyan, Hz.RESÛL’ü ömür boyu görmüştü ! Baksana !

Hiç rüyâ görmeden uykudan kalktığında,

Uykuda gördüklerini eğer anımsarsan, herşeyin sırrı sana apaçık olur !


Fâtma’nın rahmi, ÂLÎ’den yağan rahmetle diri !Kocaya gerek yok !

Bak hocam ! (Adı hayât verici demek olan) Yahya’nın rûhu,

(Meryem denen) tertemiz cana hayât verdi !

Kitab ‘“Herşey yok olur ! Ama o şeyin yüzü hariç“’ derken,

Sen ‘yüzüm’e ‘alıcı’nı kapattın ! Turgut Koca !
İnsâna heyşeyden önce, alçak gönüllü olmak gereklidir !

Pederiniz ‘zarif Bektaşi tarikatından Kazım baba’ iken,

Siz öyle bir evi yıktınız ki, orda yalnız EHL-İ BEYT vardır !

Yâni Mustafa Hüznî Uluğ aymaz değil, uyanmıştır !


Ben Yunus baba’dan yola girmeseydim, sen de Bektaşi babası olmasaydın,

Kalemimi de MUHAMMED âilesi denetim altında tutmasaydı,

Bil ki karşına başka bir ağızla çıkardım !

O vakit sen taşlama ustaları şair Nef’i ve Eşref’e merhâba derdin !


Çünkü ben, en azından onlar kadar, taşlama ustasıyım !

Beni orta oyuncu yamağı veya hacivat sanma !

Karagöz’ün ibret perdesinde, dışardan gazel istemem !

Çok gazelci, gazel denen ceylan gibi, bana av oldu !


Bu hıçkırık senin kırdığın kâlbin içinden geldi !

Taşlanan kristalde, çok kırık bulunması normaldir !

Bense burda senin yükseklik kompleksini taşladım ! Kâlbini değil !

Çünkü B noktası (ÂLÎ) kalbde ! HAK kadar diri ve tertemiz !


İzzet-i nefs, insânın kendi özünde saklı bir ‘imâm’dır !

‘O İmâm’ hakkında ‘“Tapın emri”’, insânın kendi canına gelmiştir !

Büyüklük kompleksimi kırsan ! Darılmam ! Zirâ o, cana yâni bana âit !

Ama özümün yüceliği ona yâni Rûha, Hazret’e (Hz.ÂLİ’ye) âittir ! Kimseye kırdıramam !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
‘“KISAS”’IN SIRRI !

Bir atasözü elbet : ‘kanı yıkama kanla !’

Gandhi der ‘herkesi kör yapar göze göz !’ Anla !

‘Tahta ile ev yapın ! Yapmayın darağacı !’

‘Vicdânla oyulanı, ayrıca asmak acı !’

Vîktor Hügo’yu bile ! Böyle kandırmış aklı !

Zîrâ her katil bulur kendini ! Kat kat, haklı !

İncil, ‘“İdam etmeyin !”’ Kur’an, ‘“Kısas yapın”’ der !

Canı vereni dinle ! Duygusal ! Aziz peder !

Canı verene âit ! Can almak ! Bu tek kıstas !

ALLAH’ın ‘“HAK”’ isminin ilk ve son şartı kısas !

Asılan öç alırmış ! Şeffaf âlemde güyâ !

Medyuma da ! Cin işte böyle gösterir rüyâ !

Öç değil ! ‘“Hesap yeri !”’ Hâlbuki şeffaf âlem !

Katil için orda var ! Bitmez tükenmez elem !

Katilin kendi özü ! Kurbân için alır öç !

Biri birinden iğrenç bedenlere ! Başlar göç !

Canavar ! Emer şeffaf canını her câninin !

Onlara denir ‘İnsân basamağından inin !’

‘“Alnındaki saçından tutularak atılır !”’

‘“Arkasındakilere, onun yüzü katılır !”’

Yedi tür pis hayvân var ‘“Arkasında insânın !”’

‘“Yedi tane cehennem kapısı !”’ Diye anın !

‘“Bir değil, binlerce kez ölmeyi dile !”’ Denir !

‘“Bir cana kast, her cana kıymış gibi ödenir !”’

Tevrât’ta ve Kur’anda ‘“Kana kan !”’ Diyor âyet !

Suçtur ! Kan akıtmadan infaz yaparsan şâyet !

‘“Kısasta hayât vardır !”’ Sırrı işte bu ! Anla !

Can daha temiz çıkar ! Dışa akan pis kanla !

‘“Boğulan bir hayvânı yemeye, bak yok izin !”’

‘“Kesilen hayvân yenir ancak !”’ Yorumu sizin !

‘“Kısasta !”’ Canın korkunç göç süreci kısalır !

‘“Rahmet !”’ İnsân kılıklı bir yaratığa alır !

Avrupa Birliği’nin ‘“Zebâni”’sidir idâm !

‘“Düzme dîn”’den çıkmadan ! A.B. olamaz adam !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 27 Temmuz 2001


‘“KİTAB BİLGİNİ !”’
HAK, içten dışa çıkmış ! Bilinmek isteyince !

HAK’tan kast, ALLAH değil ! Düşünülürse ince !

ALLAH’a sınır kendi ! Yâni, ona sonsuz de !

Her noktası aynidir ! Dışı da yok ! İçi de !

‘O var’ diyen de haklı ! ‘O yok’ diyen de haklı !

Var olarak yok zirâ ! Çözemez insân aklı !

‘“LÂ İLÂHE İLLALLAH !”’ O, yok ve var arası !

Göz bebeği noktadır ! Yoktur akı ! Karası !

HAK’tan başka var mı ki ! O bilebilsin onu !

Bilen bilinen ayni ! Kendi kendine konu !

ALLAH’ı övmek için ! ‘“O, en yücedir”’ dersin !

‘“Benzeri olmayan”’ı mukayese edersin !

‘“Yüceler”’in içinde ! Elbet var ‘“En Yüce”’si !

ALLAH’a her ne desen ! Odur sözün cücesi !

‘“İçten dışarı çıkan !”’ ALLAH değil ! İlk Âdem !

‘“En yüce ad”’ O ! HAKK’ın kimlik ilmi o mâdem !

Ayni titreşimde HAK’la ! Ondaki vücûd !

Secdeye ihtiyacı yok ! O da değil mevcûd !

HAK’tan vücûd nakleder o ! Uyandığı vakit !

Yansıdığını mevcûd yapar ! Bu ister ‘“Akit !”’

Mevcûd ! Vücûdlayanca, hep vücûdlanan demek !

‘“Emâneti ehline verin !”’ Farz borç ödemek !

‘“İlk Âdem”’in kitabda ! ‘“Kitab Bilgini”’ adı !

‘“Saklanan Kitab”’ kendi ! ‘“Kendisini”’ sakladı !

Bu yüzden Kitab dolu ! ‘Şifreli harfler’ ile !

Çözümü ! ‘“Kitab ilmi sahibi”’nden sen dile !

Kendisini bulmaya tek yol var ! Bil kendini !

‘“Hanif”’ ol ! Bu nedenle gerçek din, ‘“FITRAT”’ dini !

‘“RAB”’ iki harf : ‘R’ , RESÛL ! ‘B’, ‘“Beli !”’ Evet ! ÂLÎ !

‘“İlk Âdem”’ ikiz ! Bunu bilmez sıra ahâli !

‘“RAHÎM olan RAHMÂN !”’ O ! Yansıması da ikiz !

‘“Çift yedi !”’ Yansıyıp der : ‘Biz en son olan ilkiz !’

‘“İKİ YEDİ !”’ ALLAH’ın yüzü ! ‘Yüz !’ ‘On dört’ eder !

‘On iki imâm ! FÂTMA ! MUHAMMED ! ‘“Öz dokun !’”’ Der !

‘“On dört”’ günde ! Dâire olur gökte Ay ! Niçin ?

‘Hilâl’in nûr yüzünü ! Sana göstermek için !

HASAN ! HÜSEYİN ! FÂTMA ! ÂLÎ ! MUHAMMED EMİN !

Ortak rûhlu ! ‘BEŞ’ tane ismi var ‘“İLK ÂDEM”’in !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 14.09.2001

KİTAB İLMİ !
A : TAKDİM
‘“ELİF LÂM MİM ! Kitab’ın ALLAH katında adı !”’

HAK diğer şifreleri verdi ! Açıklamadı !

Tüm şifreleri bilen ! Olur ‘“KİTAB BİLGİNİ !”’

‘“Kovabilir Mûsa’yı bile !”’ Çeksin ilgini !

O kim ? Nedir ? Nasıldır ? Bilinmez ! ALLAH gibi !

Kitabdaki tek bilgi ! ‘“Kitab ilmi sâhibi !”’

BLAVATSKY açıklar sırrı ! ‘Enerji’ ile !

Kur’anın sırlarını ! Hiç getirmeden dile !

Burada örtüştürdü fakir ! İkisini de !

‘“KİTAB İLMİ”’ sır kaldı ! En sonunda ! Yine de !


B : ALLAH
ALLAH serbest enerji ! Yâni mâdde dışında !

Nûr değil ! ‘“Nûr üstü nûr !”’ Madde var her ışında !

Karanlıktır her ışık ! Madde olmayan yerde !

Ona ‘“Kadir gecesi”’ ve “Hacer-ülesved” de !

Sonsuzluğu içinde özgür ! Ve yapayalnız !

ALLAH olduğunun O ! Bilincindedir yalnız !

Yâni ALLAH fikri var ! Ama yok ben bilinci !

Kabuğunun içinde ! Ortaya çıkar inci !

‘Ben bilinci !’ Sâdece madde içinde mümkün !

Sâhibinden farkı yok ! Madde dışında mülkün !

Bak ! Sina dağında O ! Mûsa’ya ‘“Ben, benim”’ der !

Kendini ! Yine kendi ile O ! Tarif eder !

Bu aşamada ! ALLAH olmalı onun adı !

Şekli yoktur ! Miraçta bile gören çıkmadı !

Nitekim ! ‘“Îsâ ona kimliğini bilmem”’ der !

Ancak RAB anlamında ! Ona der ‘“Aziz Peder !”’

‘“Vazgeçebilir her an âlemlerden !”’ Soyuttur !

Zîrâ o, nokta gibi ! Sıfır olan boyuttur !

Ondan başka vücûd yok ! Kendine çeker tekbir !

Sonsuzu sıfırla çarp ! Çıkar ‘“Ehad !”’ Birtek bir !

İki sonsuz olamaz ! Ondan başka yok vücûd !

Sonsuz bölünemez ki ! Olsun dûa ve sücûd !

Sonsuzun karşısında ! Sonlu ne yapabilir !

Doğa yasalarına ! Körce uymayı bilir !


C : RAB
Sonsuzda vardır ne baş ! Ne son ! Ne dış ! Ne de iç !

‘“Her isim onun !”’ Ama kendi taşıyamaz hiç !

Herbir ismi, o ismi yansıtana, o yükler !

Kur’an bunlara diyor ‘“ALÎN !”’ Yâni ‘Büyükler !’

Mülkü HAK kendi yapmaz : ! Açıklar bir irâde !

‘“Ol !”’ emrini verdiği ‘“Halife”’sine ! ‘“RAB”’ de !

‘“ALLAH adına”’ demek ‘“Besmele !”’ Anla niçin :

‘“RABB’”i kullanır ALLAH âlemde ! Onun için !

ALLAH’ın RAB ismini ! Ortak taşır iki zât !


Yüklə 3,62 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin