‘O vakit dost, kendini RABB’i gibi hisseder !’
‘ALLAH,‘“Dostumun dostu benim de dostumdur”’ der !’
‘RAB, ölenden insâncıl dalgaları hep emer !’
‘Ve bunlardan oluşur ! ‘“Âdem”’ denen gerçek er !’
‘RAB içine o insân ! Girebildiği zaman ,
RABB’e benzer kendini görerek eder îmân !’
‘Titreşimi paralel ise de sâhibine !’
‘RABB’inin ayni olmaz ! Ayna olur RABB’ine !’
‘RABB’in hep yanında o ! Ama, yan yana değil !’
‘ ‘“Sığınılan son Cennet !”’ ‘“Sınır”’dır ! Buna eğil !’
‘RAB’den onun sadece olur bir kıdem farkı !’
‘ ‘“Arâf halkı”’ndandır o ! Döndürür bütün çarkı !’
‘Ancak o gün anımsar o ! Bütün geçmişini !’
‘Dostuna teslim olup bitirmiştir işini !’
‘RABB’e çıktı mı bir dost ! Dostlar bayram yaparlar !’
‘Göktaşı düşmüş güneş gibi ! RAB daha parlar !’
‘Zîrâ yeni ‘“Rahmet”’e ! Olur o dost vesile !’
‘Arzda hâlis bir kulu ! RAB yıkar Rûhu ile !’
‘RABB’in yıkadığı kul ! Rûh hızını kazanır !’
‘ ‘“Elli bin yıllık yola o, bir günde uzanır !”’ ‘
‘Dost, kendi indi sanır ! ‘”Rahmet”’, Arza inince !’
‘Dost, rahmet ile özdeş ! Bir sır var bunda ince :’
‘RABB’in her hareketi ! Sâf aynasına yansır !’
‘ “El ele ve el HAKK’a” denilen işte bu sır !’
‘Titreşim ! RABB’inkinden bir perde düşer ise !’
‘Sınır altı cennette kalır ! Girmez ‘“Meclise !”’ ’
‘ ‘“En büyük kurtuluş bu”’ yine ! ‘“Yok ölüm başka !”’ ‘
‘ ‘“Son gün”’e kadar orda ! Ama düşmüştür aşka :’
‘Dosta tez varmak için ! O hemen iner arza !’
‘ ‘Şefaat yapmak’ denir halka sağken ! Bu tarza !’
‘Halk son ölümle girer RABB’ine ! Budur usûl !’
‘RAB ! Zîrâ âleminin terbiyesinden mes’ûl !’
‘Tek özlemleri vardır : RABB’in görmek yüzünü !’
‘Yetmez onlara ! RABB’in yalnız duymak sözünü !’
‘Rûha ! RABB’in perdesi adı verilir ! Niçin ?’
‘Görünmek için ! Ona RAB büründüğü için !’
‘RAB şekilsiz ! Değişir her an ve her sistemde !’
‘ ‘“Ona sürekli bir iş konumunda olan”’ de !’
‘RAB değil ! Büründüğü RÛH örtüsü görülür !’
‘Bu örtü ! Kıyâmetin dokusuyla örülür !’
‘Âlem plânı ! Geçmiş ! Gelecek ! Onda saklı !’
‘ ‘“Göz kaymadan bakarsa !”’ Kaymaz insânın aklı !’
‘RAB ! Rûhun merkezidir ! Yaklaştın mı geriler !’
‘Mesâfe ayni kalır ! ‘“Son sınır”’ sırrına er !’
‘Rûhun merkezinin bil ‘“GAYB”’dır öteki adı !’
‘HAK’tan izin almadan ! Bilip açan çıkmadı !’
‘RÛH, RABB’in ! Perde ZÂT’ın bedeni ! Zıt yol izler :’
‘Rûh ! RABB’ini gösterir ! Perde ALLAH’ı gizler !’
‘ ‘“En son gün !”’ Maddedeki ödünç enerji söner !’
‘Yapay âlem ve vücûd ! Aslı perdeye döner !’
‘Gözden kaybolur ! ‘“Cennet, cehennem”’ denen serab !’
‘Bunu icâd etmişti ! RAB bilinci için RAB !’
‘Sâdece ! Dosttan dosta kalır ! Selâm ve secde !’
‘En son ! Yüzünü açar dost ! Gören gelir vecde !’
‘Dostlar, dostun elinden içer ! ‘“En temiz şarab !”’ ‘
‘ ‘“Rûh ile yedi safta sıralar”’ onları RAB !’
‘Sonra ALLAH ! RABB’ine der ;‘Artık bana buyur !’
‘RAB ! Rûh ve dostlarıyla baba evinde uyur !’
‘ ‘“Mağaradaki yedi yatır”’ denir onlara !’
‘ ‘“Sâdık köpek”’leriysen ! Hepsini sende ara !’
VII SON
‘Sendeki ışınını tutarak ! Güneşe çık !’
‘RABB’in bilicine er ! Kâlb gözün olsun açık !’
‘RABB’i aramayana ! RAB da hiç duymaz ilgi !’
‘Seyreder ! Ve ölünce çeker üstüne silgi !’
‘Kurtarmaz seni ! Mezheb ! Tarîkat ! Ve Sözde dîn !’
‘Çünkü hepsinde vardır ! Kurtarılacak kendin !’
‘İnsânlığa hizmet et ! Hiçbir şey düşünmeden !’
‘Düşünce madde çünkü ! Sana hep dokur beden !’
‘Bulamayınca şükret ! Bulduğun vakit dağıt !’
‘Sağken bedeninden çık ! Yak cenâzene ağıt !’
‘Ben ALLAH’ın en yakın dostuyum bu âlemde !’
‘Bana ! En eski Arz’ın en yüce ereni ! De !’
‘Âlemi yönetenler ! Benden çıktılar ilkin !’
‘ ‘“İki yedi yıldız”’ da onlar ! Uyuma ! Silkin !’
‘Arzda son güne kadar ! Ben varım hiç ölmeden !’
‘Maha Vişnu’nunkiyle ! Bende var ayni beden !’
‘O Maha Vişnu ise ! Ben Maha Krişnayım !’
‘Maha ! ‘“Yüce”’ demektir ! O Güneşse ! Ben Ayım !’
‘Vişnu’nun öbür adı ! Koruyucu Tanrı RAB !’
İçine gir de korun ! Dışında hâlin harab !’
Krişna’nın sözleri ! Burada sona erdi !
Kimliği için bence şu ipucunu verdi :
İncil, ‘“Kristos !”’ Kur’an, ‘“Mesîh !”’ der, Krişnaya !
Kızdan doğmuş o Tanrı ! Boş benzetme olmaya :
RÛH tertemiz bâkire ! ‘“Sekîne”’, öbür ismi !
Meryem veya FÂTMA’ya ! Benzer kâlbdeki resmi !
Sekîne’nin içinden çıkar ! Görünürken RAB !
Meryem oğlu MESÎH bu ! Ol ayağına turab !
Arzdaki Mesîh ! Aynen RAB gibi titrese de !
‘“ALLAH’ın halîfesi”’ olan en yüce kul de !
‘“Ayıran kesin sınır !”’ ‘“Budur !”’ ‘“İki denizi !”’
Putunuzu yıktımsa ! Affedin bendenizi !
İki diyapazon var : titreten ve titreyen !
HAKK’ın hakkını yeme ! ‘“Ortaklık”’ hissini yen !
Krişna ! Hem ışıklı demek Hintçe ! Hem kara !
Bu rengin esrarını ! Kâbe taşında ara !
MESÎH’tir O ! Güneşten Arza ineli beri !
Son gün şemse döner o ! Bektaş’tan al haberi !
‘Şemsin RABB’inin ismi’ ile o ! Eşit titrer !
‘Meryem oğlu RAB ÎSÂ’ da ayni ! Bu sırra er !
*‘Şemsin RABB’inin ismi’, ‘Meryem oğlu Îsâ RAB !’
Ve BEKTAŞ ! Aynı sayı ! KRİŞNA , EBÛ-T-TURAB !
“ÂLÎ EBÛ-T-TURAB” ve odur MAHA KRİŞNA !
Bir sayı ekle ! BEKTAŞ ! Ol bu sırra aşina !
Mesajı yorumladı ! Hintli yogi SUBBA ROW !
Ve şifresini çözdü bir Maha ! Lâmbanı ov !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 09.04.1999
İsim ve kelimelerin Ebcet ilmine göre açılımları :
*’Güneşin Rabbinin ismi’ Arapça : ‘İsm-i Rabb-üş şems’= ‘Meryem oğlu Rab İsa’
“İbranîce : Adni yeşu ben Meryem” = Türkçe ‘Bektaş’ = ‘723’
‘“KUR’ANDA ÎSÂ !”’
RESÛL dedi : “Sanki sen o Îsâ’sın ey ÂLÎ !”
“Bunu duysa, bu sefer sana tapar ahâli !”
Ne demek istemişti acaba yüce RESÛL ?
‘“ALLAH’ın perdesini !”’ Açalım, usul usul :
HAK ‘“Îsâ ne asıldı !”’ ‘“Ne de katledildi !”’ Der !
‘“Benzetildi !”’ Der âyet ! Bu sırrı bilen ender !
Hıristiyanlar için bu ne şok ! Fikir edin :
‘Îsâ’nın akan kanı !’ Üstüne kuruldu din !
‘Hak kurbanmış O !’ Kanı yıkarmış günahları !
Buna inan ! Vaftiz ol ! Cennete git ap arı !
“Toprak babası ismi yorumu” : ‘“Îsâ sözü !”’ (1160)
‘“Benzetme âyetinin sırrı”’ budur ! Aç gözü ! (1159)
‘“Meryem oğlu Îsâ el Mesîh’tir onun adı !”’ (748)
“Toprağın babasına secde” onun muradı ! (345)
“Îsâ’nın kutlu sırrı !” “TOPRAK BABASI ÂLÎ !” (755)
‘“RAB’la ahid !”’ ‘“ALLAH’ın fıtratı !”’ ‘“Özün hâli !”’ (755)
‘“Îsâ’ya benzetilme !”’ ‘“İşte bu ezelî din !”’ (1026)
‘“Kalk borusu üflenir !”’ Müjdecisi Cennetin ! (1026)
‘“Meryem oğlu”’ ‘“Din günü Mâliki”’nin ‘“ismidir !”’ (343)
‘“İMÂM ALÎ doğrulur !”’ “O taş” O’nun cismidir ! (343)
‘“Îsâ el Mesih Âdem !”’ ‘“O’dur insânlara RAB !”’ (344)
“Hacer-ül esved”i bul ! Çekmeyesin ıstırab ! (344)
“İMÂM ÂLÎ’nin sende dinelmesidir” ‘“Hak din !”’ (343)
‘“ER RAHMÂN’ın yüzü”’ o ! Sen onu kıble edin ! (343)
‘“ALLAH’ın Sekinesi”’ ‘“ÂLÎ’nin sesi”’dir bil ! (606)
‘“Kıyâmet günüdür o !”’ ‘“Ölmez yüz”’ e mukabil ! (606)
O ‘“Îsâ el Mesîh’in asılması yorumu !”’ (879)
‘“RABB’in emriyle çıkan rûh”’ ismi durumu ! (879)
‘“Meryem oğlu Îsâ el Mesîh’in katli”’ sembol ! (1172)
‘“Selâm sözüne eşit !” Onu sen kâlbinde bul ! (1172)
Zîrâ ÂLÎ’nin kâlbe inmesidir bu olay ! (1956)
Can çıkarak Rûh girer ! Birleşir güneşle ay ! (1956)
Yahya’nın vaftizi bu ! ‘“Yahya”’ ‘“ER RÂHMAN”’a denk ! (329)
Îsâ, el Mesih olur ! Verir ÂLÎ gibi renk ! (329)
Îsâ ölmez ! Yerine gelir onun benzeri !
Benzeri ise HAKK’ın benzersiz olan eri !
“Ölmeden önce ölmek” demektir “Vaftiz” yâni ! (507)
Belirir ‘“Meryem oğlu Îsa’nın yüzü !” Âni ! (507)
‘“Meryem oğluna benzer”’ ‘“İLYAS ismi yorumu !”’ (661)
‘“Hikmet o !”’ Omurganın şaha kalkmış durumu ! (661)
“Bıyığı terlemiş genç ” ve ‘Hazret-i Îsâ’ denk ! (1558)
‘“ALLAH’ın boyasıdır !”’ Mîrâçta verir o renk ! (1558)
‘“RABB’in kâlbe inişi !”’ Demek Mesihle vaftiz ! (803)
ÂLİ’nin lâkabına çıkar yorumlarsan iz ! (803)
‘“Tertemiz şarab !”’ “Kâbe !”’ ‘“RABB’inin sonsuz yüzü !”’ (723)
‘“Doğu yanı !”’ Her biri ‘“BEKTAŞ’” demek ! Aç gözü ! (723)
Aynıdır ‘ÂLİ OĞLU ŞEHİD İMÂM HÜSEYİN !’ (723)
Ona ‘“İlk ve son kurban HAZRET-İ ÎS”’ deyin ! (723)
“İki binli yılların yeni yorumcusu” dur ! (723)
‘“Kitab ilmi, yanında !”’ ‘CÂFER SADIK !’ burda dur ! (723)
‘“Meryem’in oğlu Îsâ Mesih !”’ ‘“Sırrı Kur’an’ın !”’ (642)
‘“Değişmez yüz denilir !”’ Kâlbde görüp uyanın ! (642)
‘“MUHAMMED’e teslim ol !”’ ‘“RAHMÂN halifem”’ desin ! (1753)
‘“Sendeki Îsâ çıksın”’ ve değişsin adresin ! (1753)
‘“Her kitablı son anda Îsâ’ya îmân eder !”’ :
İçinden “Bir genç” çıkar, ona ‘“Ben Îsâ’yım”’ der !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR - 07.08.2000
‘“K U R B Â N !”’
Gerçek bir kurbân günü ! Kıyâmet değil oyun !
RAHMÂN’ın bıçağına herkes uzatır boyun !
Eller ile ayaklar, tekbir ile bağlanır !
Besmeleyle kesilir, ya kasap, yâhut koyun !
Kesilen kasap ise köpeklere atılır !
Etini hangi hayvân yerse ona katılır !
Sonunda insân gibi yeniden doğmak için ,
Bir hayvâna girer ki eti yenip satılır !
Yedi tür hayvân var ki eti haramdır bize !
Domuz gibi, rastlanmaz hiçbirinde HAK ize !
Dişisi âdet görür veya çengel tırnaklı !
İnsânken ortak koşar, tapar her bir azîze !
Bir de dört çift hayvân var : et yemez ! Eti yenir !
Koyun, keçi, at, deve ! Cennet kapısı denir !
‘“Sekiz melek taşıyor Arşı son gün”’ diyor HAK !
Dünyâ bir can pazarı ! Her şey canla ödenir !
Bak İblîs der :‘“İnsânın kan dökücü yapısı !”’
Kanı akıtılana açık insân kapısı !
Vücûd Nûh’un gemisi ! Hem Cennet hem Cehennem !
Can vererek alınır insân olmak tapusu !
Yine o der :‘“Dünyâda fesâd çıkarır Âdem !”’
‘“Her sûreti bozar o”’, köpek dişi var mâdem !
O kör nereden bilsin ki beşerin vücûdu,
Türab ve RAB arası sırat köprüsü her dem !
Özüne bağlanır Can, ancak olunca insân !
Mâden, bitki, hayvâna yoktur böyle bir ihsân !
İnsân denen kıbleye, kurbân secde edince ,
‘Beni, Ya RAB insân yap’ der dilini anlasan !
Kan yemek yasak, zîrâ canlının canı kanda !
Canı tam kırk gün gezer her karanlık mekânda !
Etini yiyenden kim ayni titreşimdeyse ,
Onun yavrusu olur, bulduğu ilk imkânda !
Ölen ilkin ‘“Ne olur ! Ben toprak olaydım”’ der !
Ve basamak basamak yine toprağa gider !
Tekrâr bin bir zahmetle tırmanır merdiveni !
Özünü bulmadıkça her ömrü olur heder !
Cehennem süresine ‘“Ahkab”’ denir Kur’anda !
‘Uzun devreler’ demek ! Kurtuluş yok bir anda !
‘“Yetmiş arşın zincire bağlarız kötü canı !”’
‘“Elli bin yılda bize çıkar rûh”’ der, RAHMÂN da !
Yetmiş eder ‘“Kün”’ sözü ! ‘“Ol !”’ ‘Sen evrim yap’ demek !
Yetmiş sınıf canlıdan geçmek zahmetli emek !
Her sınıfı atlamak elli bin sene sürer !
Üç buçuk milyon yıldır, bir tek hesab ödemek !
Âdem Elif ile kan ! Yâni canda saklı HAK !
Kim Rûhu çıkarırsa, canından o olur pâk !
‘“Secde edip yakın ol”’ emri, kurbân ol demek !
Cana Rûhtan yakın yok ! HAKK’a eyle iltihak !
Kişisel Rûh ve özgür irâde, tek bizde var !
Kalanı ortak özden güdülen robot davar !
Özgüre, Arşa çıkmak, dibe inmek de açık !
Ne öne ne arkaya HAK çekmemiş hiç duvar !
Ağaç, başını kuma gömmüş bir devekuşu !
Ağzı altta, rahimi üstte zîrâ onun duruşu !
Hayvân Arza paralel ! Yere eğilmiş yâni !
Yalnız insân ayakta ! Bu ‘“Kamet”’ verir huşû !
Kamet ‘“Kıyâmet”’ demek ! Ayağa kalkmışız biz !
Mâden, bitki, hayvândan geçmemizden kalmış iz !
Mahkeme olmaktayız şimdi HAK huzurunda !
Ölüm karar günüdür ! Kadere biz sâhibiz !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 1996
KURT ADAM !
Her insân bir kurt adam ! Hep ‘Ben’ ‘Ben’ diye ulur !
Kendini bir bok sanır ! Ölünce bombok olur !
Yükseklik ve alçaklık kompleksi ayni şey !
Kökeni beyindeki şeytan denen kötü ur !
Can çıkar bu ur çıkmaz ! Çünkü bitişik canla !
Sökülmez, zikir, duâ gibi boş heyecanla !!
Onu kazıyabilir ancak Rûhun ışını !
‘“Ol”’ diyen ZÂT, ‘Def ol’ da diyebilir ! Sen anla !
Îsâ dokunduğunda her cin çıkardı ! Niçin ?
Îsâ da Âdem gibi ! Sırf Rûh olduğu için !
Saniyede sonsuz kez titreşen HAK nûruna,
Dayanabilir mi hiç ! ‘“Dumansız alevden cin !”’
Kurt Adam geberince ! ‘“İçinden çıkar Âdem !”’
‘“Ay’ın yarıldığı an gökte !”’ İşte tam bu dem !
‘“Hak, haksızdan ayrılır !”’ Yanlış yok olup gider !”’
Karanlığa yer kalmaz ! HAK ve RÛH, ışık mâdem !
Her yerde olan Tanrı kovdu iblîsi ! Nasıl ?
Buhar, gökten kovulsa ! Yerde buz olur hasıl !
Âlemden bağımsız HAK ! Madde başka ! RÛH başka !
Dış yoğundur ! Değişir ! İç, değişmeyen asıl !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 16.12.1996
“KUTUB !”
Büyük ve Küçük Ayı, HAKK’ın mıknatıs eli !
Samanyolu’nda canın, geldiğinde eceli,
Onu gafletten çekip, iter ‘“Merkez ağaca !”’
Kutubdan Burca düşer ! Bulmak için ‘“Ezelî !”’
Yengeçten girer ! Aslan mühürler RAHMÂN ile !
Bâkire burcu olur ona, RAHÎM âile !
Her gezegen iyi ve fenâ bir huy giydirir !
Dünyâya doğduğunda hiç hatırlamaz bile !
Bu yedi gezegenden çıkar iken ölünce !
Her bir kötü huyundan soyundururlar önce !
Yüzülünce pis postu, temiz iç dışa çıkar !
‘“Bizler”’ demeye başlar, artık demez hiç ‘Bence !’
Açılır ona o an oğlak burcu kapısı !
Yirmi sekiz nebîye âit onun tapusu !
‘“Biz”’ yerine ne vakit ‘“O”’ demeye başlarsa !
Kutuba çıkar ! Artık Kutub olur yapısı !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 09.12.1996
‘“KUTUB ve CENNET !”’
“Kara taş”ı öperken ! Onun solundasın sen !
O, “ALLAH’ın sağ eli !”Âh bu sırrı bir bilsen !
Cennete gider ancak ! Öpenler o sağ eli !
Demiştik RABB’imize o eli tutup ‘“Beli !”’
Sağ taraf doğu yönü ! Doğu ! ‘“Doğrunulan yer !”’
Cennet yoludur ! Bilir onu ‘Kutub’ olan er !
Kutub ! Kuzey Kutbuna âit olan bir remiz !
Güneşi orda görmez ! Altı ay hiç ,küremiz !
Yılda ancak bir defa ! Doğar ve batar Güneş !
Altışar ay, gündüz ve gece ! ‘“Yıl bir güne eş !”’
ALLAH der: ‘“Bir tek günüm sizin için bin sene !”’
ALLAH zamanı ! Kutub zamanıdır desene !
Kutubda kılınamaz akşam namazı ! Niçin ?
Güneş batmadan önce ! Şafak söktüğü için !
HAK ! ‘“Çekilen geceye”’, ‘“Doğan fecre”’and içer !
‘“Yemini !”’ ‘“Böyle anlar işte !”’ Kutub olan er !
‘“Sağ taraf ile !”’ Ayni anlamdadır bak yemin !
‘Yeminine’ sadık kal da ! HAK için ol emin !
Gece yarısı şemsi ! Kutubda var sâdece !
‘“Kadir gecesi”’ gibi ! Aydınlık olan gece !
Artık sez ! Kuzey Kutbu Cennet için alâmet !
‘“Nûh’un teknesi”’ gibi ! Giren bulur selâmet !
Teknede hiç pencere yok ! Aynen Kâbe gibi !
İçi hep aydınlıktır ! Çünkü o, Rûh sâhibi !
Cennette bulunmakta ! Bil ki Nûh’un Teknesi !
Yolcuları vermiştir ! Kendinde varsa nesi !!
Üç çeşit Cennet vardır : Üçü de ‘“Arz Cenneti !”’
Biri Arzda yaşadı ! Hiç çekmedi mihneti !
Kuzey Kutbunda sâkin olan ilk ırkın ismi,
Her kırk yıl ! Oğlan ve kız doğurur imiş cismi !
Yâni çift cinsli idi ! Onun şeffaf bedeni !
‘Kırklar’ gibi ! Kendinde bulmuştu halk edeni !
ALLAH mâdemki ! ‘Kutub’ üstüne eder yemin !
O bölge, kıyâmete kadar kalacak emin !
Öteki ! ‘“Arz Cenneti !”’ Şeffaflaşacak bu Arz !
‘“RABB-ÜL-ÂLEMİN”’ için ! Onun terbiyesi farz !
Üçüncü ‘“Arz Cenneti”’ sırrına şimdi eğil :
Arzın merkezi ama ! Bizim bu Arzın değil !
Evrenin kutbundan çık ! Kalmaz mekân ve zaman !
İlk uzayda ! Kendini buluverirsin o an !
Kutub yıldızı sâbit ! O gökteki ‘“HANÎF DÎN !”’
Yönünü bulmak için ! Onu sen kıble edin !
Kutub yıldızı ! Arzın mihveri oldu niçin ?
Mitra ! Yâni ‘“Mikâil”’ evi olduğu için !
Yirmi dokuz eylüldür ! Garpta ‘“Mikâil”’günü !
Terâzi burcu yâni ! “’Mikâil”’in düğünü !
Terâzi tartı demek ! Timsâlidir hâkimin !
Yargılama ! ‘“RAHMÂN”’dan başka haddidir kimin ?
Anla artık nerdedir ? Nedir ? Ve kimdir ? ‘“Kutup !”’
ALLAH’a tırman ! Onun sen eteğinden tutup !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR – 22.01.1999
‘Dé die a mon grand maitre VİCTOR HUGO’
LA CONSCİENCE
La conscience c’est une lance !
La plus précise balance !
Que tient le mort, lorsque tout seule
Se dresse de son linceule !
İl regarde effarouché,
En bete devat le boucher,
Les meubles de sa maison !
Et privé de toute raison,
İl frappe a son cercueil
Qui sonne : Justice ! Oeil pour oeil !
Sa chemise, de sans rougie,
İl cherche, sans yeux, une bougie !
Ses mains pleines de sueurs,
Sentent une sinistre lueurs !
Usant ses pores en écran !
İl regarde ! C’est son crâne
Puant ! Ecorché ! Creux !
Pourri ! Et scrofuleux !
Les vers tombent par sestrous !
Ne rongeant que le courroux !
Le Mort congelé d’effroi,
Devant ce flambeau froid,
Le saisit et jette par terre !
La terre se change en cratére !
Le crâne tout en sonnant vide,
Au point de fondre Davide,
Roule, comme une rouge boule de lave !
La Ge’henne s’incline, ésclave !
Il s’écrie en grondant,
Les levres rongées par ses dents :
Mon Dieu ! Quelle étrange demeure !
Je ne vis ! Ni ne remeurs !
Assourdi par le silence,
İl pique l’ombre par sa lance !
Et il attend en tremblant :
Quelqu’un s’approche a pas lent !
Enfin la porte du cachot
S’ouvre par un souffle chaud !
İl a joi ! C’est l’ange de mort
Qui dit ‘mange !’ Mais quoi ? ‘Remords !’
Par ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 1958
“ M !”
Hem RAHMÂN hem RAHÎM’in kök sözcüğü rahmettir !
Ve bütün âlemlere rahmet olan AHMED’dir !
Hamd edilen ALLAH’ın adı ‘“RABB-ÜL-ÂLEMİN !”’
Hamd ve AHMED ayni harf ! Yâni ‘MUHAMMED EMİN !’
MUHAMMED’e mirâçta ‘“Emin”’ olan HAK indi !
Emânetini verip de halîfe edindi !
Bu emâneti ne yer ne gök taşıyamadı !
HAK indinde bu yüzden ‘“El Âlem”’ oldu adı !
Kim HAKK’ı taşır hakkı ile, Âdem’dir ismi !
Sîna’daki mübârek ağaca benzer cismi !
Âdem olmayanlara ‘“Zâlim”’ der ALLAH ! Niçin ?
‘“Kitabı merkeb gibi yüklendikleri”’ için !
AHMED, MAHMÛD, MUHAMMED, MUSTAFA, RAHMET ve ÜM !
Hepsinde ’M’ zikri var ! İşte burada düğüm !
‘M’ şimşeğin simgesi ! Zikzaktır yılan gibi !
Onu zaptedebilir ancak asâ sâhibi !
Asâ sâhibi Mûsâ ‘“Su üstünde Arş”’ gibi !
Yüzerken kundağında oldu HAKK’ın nâibi !
Baş harfi ‘M’ çıkarak belkemiğinden onun !
Nefsin radyasyonuna dedi ‘Gelmiştir sonun !’
‘M’ yâni su demektir dalga dalga cereyan !
‘“Arş su üstünde durur”’ diyor tanrısal beyân !
‘“Her diriyi biz sudan yarattık”’ diyor RAHMÂN !
Diri kalmak istersen AHMED’den dile aman !
Aman ile MUHAMMED bu yüzden aynı eder !
Her biri ‘Doksan iki !’ Harf harf toplarsan eğer !
Kâinat niçin altı günde halk oldu deme !
RESÛL’ün beş isminde var tam altı tane M !
Dirilik yâni hayât ALLAH’ın ‘“Hay”’ ismidir !
İnsândaki ‘“RÛH”’ odur ! Kalan ölü cismidir !
‘“Arşı taşır dört melek !”’ Ve ‘“Cenneti dört ırmak !”’
Yüzde de dört oluk var ! Ağız, burun, göz, kulak !
Yeryüzü suyla yeşil ! Ve yeşil ‘HIZIR’ demek !
İlyas’ı bulmak için sarfet ömrünce emek !
Mûsâ iki ırmağın birleştikleri yere,
Varmadan rastlamadı HAKK’a en yakın ere !
O er kayığı deldi ! Geçer iken ırmağı !
Nefsini del Rûhu bul ! Yırtılsın benlik ağı !
‘“Böğürdü samiri’nin tunçtan dökme heykeli !”’
Bir avuç ‘yeşil toprak’ katmıştı zîrâ eli !
Yeşil ağaçtan iki dal al ! Sürt birbirine ,
Ateş çıkarır yine ! Yeşildeki bu nûr ne ?
Kesilip odun olur yeşil olmayan ağaç !
Yağmur, rahmet aynı söz ! Kurumadan çiçek aç !
Çiçek ekip kabire dökerler bir testi su !
Bunu ölmeden yapmak aslında en doğrusu !
Çiçekle ‘“Şehâdet et”’ bahara ! Toprak gibi !
Arzı başka bir Arza çevirir HAK nâibi !
Yoksa, her öldüğünde seni bir ‘“Balık yutar !”’
‘“Zikri öğrenene dek seni karnında tutar !”’
‘Söz verdiğin RABB’ini hatırlamaktır zikir !’
‘“Sana Şah damarından yakın O !”’ Eyle fikir !
‘Hazret-ini gaflettir’ Arz da en büyük günâh !
Tövbe et ! Özür dile özünden ! Odur ilâh !
Bir kez ‘Hazret’ oldun mu artık ölmek yok sana !
Ya ‘GAYB ERENİ’ olur, ya girersin insâna !
Secde yeri öpmektir toprak tene girerek !
Rahmet olana mutlak toprağa düşmek gerek !
‘“Billûr fanus içinde olursun evrensel mum !”’
Senden yanar yanacak bütün mumlar bilûmum !
ALLAH bile bak gökte kalmayıp yere indi !
Penceresiz toprak bir evi mesken edindi !
Işığın pencereye olmaz ki ihtiyacı !
Kâlbde ona pencere açamamak ne acı !
HAK bile HAK’tan başka benzemezken kimseye !
Kendini bir aynada görmek istedi ! Niye ?
‘M’ denen suya baktı o birtek olan ‘“Ehad !”’
‘“AHMED”’ oldu gördüğü sûrete verilen ad !
Son yanan mumun nûru ile aynıdır ilk nûr !
Nûr sayısı artmadan ‘“NÛR ÜSTÜNE NÛR”’ konur !
‘MUHAMMED İBN ABDULLAH’ bu ‘“Nûr”’ ile eşittir !
Bu nûr kimde parlarsa HAK indinde reşittir !
‘“Reşit ile yarattı”’ der Tevrât’ta ilk âyet !
Reşit hem ‘“Hikmet”’ hem ‘Baş’ hem demektir ‘Nihâyet !’
Bir çok dilde ‘M’ ile başlar ‘Anne’ ve ‘Madde !’
Aynı kökten türeme ! Câhilsen tesâdüf de !
‘“Kıyâmet”’ tanımıdır MUHAMMED’in kendisi !
Âlemlere bürünmüş ! Âlemin efendisi !
Kâinata ÂLÎ’dir RÛH ! Ve MUHAMMED TURAB !
İkisinin toplamı bu yüzden ediyor RAB ! (202)
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR – 07.04.1998
Not : ‘Ebcet ilminde’ RAB = 202 eder.
MUHAMMED = 92 + ÂLÎ = 110 = 202
‘“MAHŞER !”’
‘Hep bir araya gelmek’ demek ! Türkçe’de ‘mahşer !’
İnfaz meydanı ! Hesap verir hayır ile şer !
Hügo der : ‘Azaptır hep gelişler ve gidişler !’
‘Dünyâ kanlı bir zincir ! Halka halkayı dişler !’
En korkunç mezbaha bu ! En acımasız kıyâm !
Bu kıyâmet gününde ! İnsân en vahşi yamyam !
Mahşer yeri bu ! Sabah herkes aç uyanıyor !
Parçalayanlar mutlu ! Parçalanan yanıyor !
Canıyla öder canlı ! Yeminin diyetini !
Güçlü için üretir ! Güçsüz kendi etini !
Bu düzenin olmalı ! Gerekçesi muhakkak !
Yiyerek mi acı ve sevinci ! Ölümsüz HAK !
Kazananın bile var ! En sonunda kayıbı !
Ne evrim ! Ne de devrim ! Örtemez bu ayıbı !
Kafamı hep kurcalar ! Benim bu kurban fikri !
Niçin istenir kulun tanrıyı her an zikri ?
‘“Her şey ister istemez onu hep zikrederken !”’
Niçin kaldırır bizi ezanla, sabah erken ?
Her hâlde HAKK’ın rızkı ! Kuldan ‘gönüllü’ niyaz !
Ama bunu, kendinde değilken yapan, çok az !
Dostları ilə paylaş: |