‘Marks’ yerine, ‘“MUHAMMED !”’ Bizim için yeterli !’
‘Her seçim yapıldıkça ! Zorlaşmaktadır geçim !’
‘Kur’a torbası !’ Bence en pratik bir seçim !’
‘Oy puslası, cenaze ! Sandığa girer önce !’
‘Ve imâm talkın verir ! Bu ölü düzen bence !’
‘Dinci sınıfı ile dînin altı kazılır !’
‘Besmele’ ve ‘besleme’ aynı harfle yazılır !’
‘Zahmet edip, Mekke’ye gitmektense her sene,
Ömründe bir kerecik sen kendine gelsene !’
‘El uzaya gidiyor ! Biz Hacca varıyoruz !’
‘ALLAH’ın emri ‘“Oku !”’ Biz gözlük arıyoruz !’
‘Devlet çeşmesi ! Sanki kurna başı milletin !’
‘Birisi kalkıp, biri oturur cenâbetin !’
‘Bakanın doğrusu yok ! Meseleye eğilmiş !’
‘Dik durmama nedeni ! Bel ağrısı değilmiş !’
‘Yüze tükürmek için ! Ekşi şey lâzım ! Ama,
Sonra ülser olursun ! Fazla limon yalama !’
‘Yırtık hırkama gülme ! Kürkü sırtına atıp !’
‘Ben her öğün et yemem ! Etimi mıncıklatıp !’
‘Çoban kavala dalmış ! Kurtlar koyun istiyor !’
‘Kağıdı patron düzmüş ! Dürüst oyun istiyor !’
‘Çağdışı temsil yeri ! Bir gün olur Aspendos !
Ne seyircisi kalır ! Ne oyuncusu ! Paydos !’
III TEDÂVÎ !
Kan besliyordu kanı ! Kinler ise kinleri !
Tedavi için yaptım ! Şu cesur telkinleri :
‘O buğday bitlerinden, sana geçti mi buyruk,
Baş olursun ! Ve biter fırınlardaki kuyruk !’
‘Bütün akıl verenler, benzer akıl dişine !’
‘Hazır yiyicilerin, ağızlarda işi ne !’
‘Başta fazla kalınca, sulanmaktadır beyin !’
‘Akşam mutlak batırın ! Doğanı sabahleyin !’
‘Elimizdeki beyler ! Sinek, maça beyidir !’
‘Atıp da ! Yenisini seçmek daha iyidir !’
‘Özgürlüğün uğrunda, çağlar boyu ağlanmış !’
‘En sonunda bulunup bir zincire bağlanmış !’
‘Doktorlar arasında, anlaşma yok ne acı !’
‘Her biri bir şey diyor ! Kim yapacak ilâcı ?’
‘Karanlık’ gelir sözüm ! Yoksa sizde HAK ilmi !’
‘Ehli banyo yapacak ileride bu filmi !’
‘Ne kadar güçlü olsa ! Karanlığın çetesi,’
‘Bir gün uygulanacak ! İnsânlık reçetesi !’
IV DARBE VİZYONU !
Darbe sonrasının bak ! Var kitapta vizyonu !
Tırnak içinde size ! Aktarıyorum onu !
Ne demek istemiştim ! Şimdi açıklıyorum,
Artık size âittir ! Bundan sonraki yorum !
‘Evren ! Sana emânet ! Olma sakın diktatör !’
‘Tanrı nefes ! Gönül ses ! Beyin amplifikatör !’
Demek istedim : HAK’tır seni atayan Mülke !
Muhtaçtır ! ATA gibi, HAK ehline bu ülke !
O, tâze fidan dikti ! Söküp çürük ağacı !
Sen de onun gibi yap ! Ülkenin hâli acı !
‘ATATÜRK’ ismi aynen benziyor bak ! ÂDEM’e !
Her ikisi de ATA ! Buna rastlantı deme !
‘“ÂDEM’e secde edin”’ dendi ! ‘İnsân’a değil !
Âdem gerçek öz insân ! HAK’tır ! Önünde eğil !
‘Bilgin’ değil de ! ‘Bilge’ yazsın anayasayı !
Demokraside rûh yok ! Sâdece vardır sayı !
‘“Bilenle bilmeyen bir değil !”’ Bu ! Âyet mâdem !
Bilenden kast, ‘“Her ismi”’ bilendir ! Yâni ‘“ÂDEM !”’ ALLAH’tan maksat, elbet, ALLAH’ın isimleri !
İnsânda yansıtarak ! Yaratmak cisimleri !
‘Beşer, BEŞ ER demektir ! Yezîdlere gitmeyin !’
‘MUHAMMED ! ÂLÎ ! FATMA ! HASAN ile HÜSEYİN !’
Yâni tam ‘Beş’ askerden ! Oluşan konseyiniz !
Halk için ! HAK adına ! Bir yol izlemeli iz !
Kalksın ! Şirket dîninde mevcûd ! Dinci sistemi !
ALLAH ve EHLİBEYT’in budur sizden istemi !
‘O cüceyi’ sokmayın ! Yüce Meclise sakın !
‘Kapısını küçültür ! Eğilip geçer bakın !’
Açık seçik belli ki ! Kastettiğim Özaldı,
Arısı özü aldı ! Çiçeğe posa kaldı !
Meclisi ! ‘Kararname !’ Devre dışı bıraktı !
‘Köşe dönmeye !’ Halkın ağzının suyu aktı !
Hem ekonomi ! Hem de ahlâk ! Oldu liberal !
Parola oldu ! ‘Bir koy !’ ‘Karşılığında üç al !’
Okul, kurs ! Kurs, tarîkat ! Tarîkat, oldu dergâh !
ATA, hâinlere hem lânet etti ! Hem de âh !
Mezheb ve madde ! Halkı boğan iki kıskaçtı !
Göz göre göre yazık ! HAKK’ın tireni kaçtı !
Vatan hainlerine cezayı ! O kaldırdı !
İşte bu ! Beni derin düşünceye daldırdı :
Bu çok şıklı bir kavram olduğundan ötürü !
Ahlâkı bozmak ! Bunun en tehlikeli türü !
‘“Ahlâk toplumun tuzu !”’ Koktumu yok ilâcı !
Özal ! Îsâ’dan koku alamamış ! Ne acı !
Zîrâ İncilde İsâ söylemekte bu sözü !
Kabuk kabuk dökülür her şey ! Çürükse özü !
ALLAH diyor ‘“Îsâ’nın aynen benzeri Âdem !”’
İkisinede düşman ! Yalnız şeytandır mâdem !
‘Nakşi’yi bırakalım ! Şeytanıyla baş başa !
Tuzu kokutmasının hesabıyla uğraşa !
Her sözümü sandılar boş bir rüyâ tâbiri !
Vurmadı beni ! Sağdan veyâhut soldan biri !
Bekledim ! Meclisteki işimden atılayım !
‘Vatan hâini’ diye hapse kapatılayım !
Ne kendim ! Ne kitabım ! Etmedi bir metelik !
Ve iç savaş önlendi ! İstedim emeklilik !
Ama resmen emekli oldu ise de adı !
Bildiğini sananlar ! Bileni bırakmadı !
Milletime hizmetten yâni yine kopmadım !
İç ve dış tehlikeyi izledim adım adım !
Çeşitli mesajlara, dönüştü birikimim !
Profesör dediler ! Kimse sormadı kimim !
Hüner ! Herkesi bilip kendini bildirmemek !
Ama önce kendini bilmeye sarfet emek !
V SON UYARI !
Sonra dediler :‘Mâdem Uluğ’un var vizyonu !
Değerlendirmelerde ! Biz kullanalım onu !’
Kâlb gözü açılanın hiç değişmez kaderi !
‘Uzgörü’nün dışında onun yoktur ederi !
Bilmezler ki ! Gelecek şey geçmişte saklıdır !
Saklıyı bilen ise ! İnsânın üst aklıdır !
Zîrâ beyni bırakıp rûha çıkıldığı an !
Geçmiş ile gelecek ! Olur şimdiki zaman !
‘Tanrıyı’ ‘Arabam’ da ! Çıkardım görücüye !
Kimse tâlip olmadı ! Hepsi gitti öcüye !
HAK çok öfkelenerek ! Birçok belâ yolladı !
Kimi çıktı ! Kimisi çıkar ! Bizlerde adı !
Uyarılan bir toplum ! Gülüp geçtiği zaman,
ALLAH der :‘“O ümmete ben artık vermem aman !”’
‘Kıyâmetnâmedir’ bu ! Oku ! Algıla lütfen !
Dudak bükme ! Diyerek bu değil ilim ve fen !
‘Reçetemize uy da ! Hiç sorma ! ‘“Biz”’ler kimiz !’
‘İnsânı ! Cesedinden öğrenmemiş hekimiz !’
Sen ölünce ! Beyninde çürür bütün o bilgin !
Öbür tarafa gider ! Yalnız Rûh ile ilgin !
Gözün yoktur görürsün ! Elin yoktur tutarsın !
Şaşkınlıktan ! Olmayan dilini de yutarsın !
Seni kurtarmaz ! Duâ ettiğin hiçbir isim !
Sağken ! ‘“Rûh”’la olmazsa o isim ! Diri cisim !
Benim gibi, orada ‘“BİZ”’ler konuşmaz, sana !
Hitab eder ! ‘“Şeklinin”’ diliyle ! Her insâna !
Anlarsın o vakit sen ! Ne demekmiş Süleyman !
‘“Süleyman”’ı görünce ! Kabûl edilmez îmân !
‘Hayât en yüce fırsat ! Sen ne öldür ! Ne de öl !’
‘Das kapital’ topraktır ! Sen ne böldür ! Ne de böl !’
‘En korkuncu sendedir ! Masallardaki devin !
Kovmazsan ! Ne sen sensin ! Ne de ev ! Senin evin !’
‘ALLAH’ın adı HAK’tır ! Hak yerken kaygılı ol !’
‘Her an o huzurdasın ! Her zaman saygılı ol !’
‘Gözde olmak dilersen ! Özde olanı gözet !’
‘Her an ölebilirsin ! ‘Vasiyet’ gibi söz et !’
‘Yok’a en yakın ‘az’a, indirilmiş ‘çok’tur öz !’
‘Son nefes’te duyulan ‘mırıltı’dır ‘ulu söz !’
‘Ben düğümü gösterdim ! Çözmesini sen başar !’
‘Gelinin eşiğini ! Her güvey yalnız aşar !’
‘Seni, sana tanıtmak içindir ! Bunca emek !’
‘Bize çok büyük deme ! Uluğ, zaten ‘O’ demek !’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 11.04.1997
(x) Murat SERTOGLU
ORTAK FITRAT !
‘Cafer oğlu Muhammed es Sadık’ ve ‘BEKTAŞ’ denk ! (723)
‘İki binli yıllara yeni yorumcu !’ HAK renk !
‘“RAHÎM olan RAHMÂN’a secde et !”’ İle eşit ! (723)
“El Beyt-ül haram !” ‘“Kâbe !”’ Dön yedi kez ! Ol reşit !
‘“Biz demiri indirdik âyetinden, O ! Murad !”’ (723)
‘“Temiz şarab !”’ ‘“Doğu yan !”’ Gibi çok var ona ad !
‘“Adni YEŞU ben Meryem”’ ayni sayı İncilde ! (723)
‘Ona, Meryem’in oğlu efendimiz Îsâ’de !
‘RABB’in ölümsüz yüzü !’ ‘HAKK’ın eşsiz cemâli !’ (723)
‘Ezelî kâtip’ derler ! ALLAH ise ! Der ‘ÂLÎ !’
‘“Kitab ilmine sahib !”’ Ve ‘“Tüm meleklere RAB !”’ (723)
‘CAFER’ ve ‘BEKTAŞ’ ile eş dalga ! ‘Ebû-t-turâb !’
‘“Dini dosdoğru tutun”’ ‘sözünün yorumu’ bil, (791) (Sûre-42/â.13)
‘Hacı BEKTAŞ-I VELÎ’ sayısına mukabil !
‘“İnsânların RABB”’i yorumudur !’ Bu isim !
Herkesin içindeki, RÛH O ! Değişir cisim !
‘“Bu din ! İbrahim, Mûsa, Îsa ve MUHAMMED’in !”’
Eğriltildi ! ‘Doğrultun’ diyor HAK ! Dikkat edin !
Doğrultmak için geldi ! ‘BEKTAŞ’ olarak ‘ÂLÎ !’
Dinde biribirine hep çarpıktı ahâli !
Bil ! ‘İmâm ÂLÎ RİZA !’ Ve ‘MUHAMMED’in kendi !’ (1193)
‘Üç binli yıllar için yeni yorumcu’ dendi !
ALLAH’ın insân ile ‘ORTAK FITRAT’ıdır din !
Başka ortak imkânsız : O zâten senin kendin !
‘Müslüman !’ ‘Hıristiyan !’ ‘İsevî !’ ‘Budist sözü !’
Aynidir ! Kişi eğer bulup bilmişse özü !
‘Caferî’lik ne mezhep ! Ne bir tarîkat adı !
Ne de ‘piyasa dini !’ ‘“Hanif”’ olan anladı !
‘“Bilen”’ ‘“Bilmeyen”’e der : bende varken HAK İLİM,
‘“Sizin taptığınıza, ben tapacak değilim !”’ (723) (Sûre-109/â.4)
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 22.02.2002
Kurban bayramı 1. günü
“ÖLMEDEN ÖLMEK !”
“Ölmeden evvel ölünüz !”
Hazret-i MUHAMMED (s.a.v.)
Ölmeden evvel ölmek nefsi öldürmek değil !
Nefsinin esrârını öğrenmeye sen eğil !
RABB’ini bilir insân kendini bildiği an !
Vücûd : Rûh, akıl, arzu, şeffaf, fizik beş katman !
Beş bilinç var : RAB, İnsân, hayvân, bitki ve toprak !
İniş Cennetten düşme ! Çıkış miraç ! Kalb berrak !
Şeffaf bedendir fizik bedenimizin aslı !
Beş duyu, bellek orda ! Organlar değil kaslı !
Fizik, bağlıdır şeffaf bedene kordon ile !
Düğüm yeri kâlbdeki İlk hücre ! Zikredile !
Şeffaf ten sayesinde kâlb naklolur ölmeden !
Zîrâ yedek parçadır tamâmen fizik beden !
Şeffafın alt katında, orijinal organlar !
Beş duyu, bellek üstte ! Can ne söylese anlar !
Rüyâ bile görmeyiz derin uykuda ! Niçin ?
Can üst şeffaf bedenle çıkamadığı için !
Medyumluk, hipnoz, uyku, koma, trans ve ölüm !
Şeffaf bedene âit durumlar ! Bölüm ! Bölüm !
Cin, ‘Rûh !’ diye kullanır medyumda şeffaf teni !
Hipnozcu şeffaf teni kovup sokar anteni !
Kendi şeffaf tenini senin beynine koyar !
Her emrini yaparsın ! Hür irâdeni oyar !
Uyanınca, bilmezsin uyuduğunu bile !
Hâlbuki medyum bilir ! Fark budur medyum ile !
Bilinci yok ne koma ! Ne de anestezide !
Kordon bağlı ! Ama tüm şeffaf beden gezide !
Kordon kâlbden koptu mu ! Yerde sırf ceset kalır !
Arzu beden şeffaftan tüm kayıtları alır !
Hiç kimse ‘alt şeffaf’ı cesedine sokamaz !
Ölüm ile transın farkını bilen çok az !
Îsâ diriltir iken ‘“Ölmedi !”’ ‘“Uyuyor !”’ Der !
Transa soktuğunu kaldırdı ‘aziz peder !’
Transta, can üst şeffaf ile çıkar dışarı !
Ahreti görmek için bu en büyük başarı !
Kordon Fuad’dan kopmaz ! Uzar çünkü ışıktır !
Can şeffaf ata binip uçmaya alışıktır !
Hakeren çıkabilir üst şeffaf beden ile !
Yoğunlaştırıp onu, ‘“Yatar Meryemle”’ bile !
Tevrât : ‘“İbrâhim ile Cibril yemek yedi”’ der !
‘“Yehova Yakub ile bir gece güreş eder !”’
‘“Güreşi kaybettiği vakit sabâh Mikâil !”’
‘“Yakub’a isim verir !”’ ‘“İsmi olur İsrail !”’
İsrail, ‘RABB’i ile başa güreşen’ demek !
RABB’in titreşimine çıkmaya sarf et emek !
İbrâhim Mikâil’e ‘“RAB”’ diye hitab eder !
‘“On temiz insân varsa Lût kavmini yakma”’ der !
Erenlerin canını ‘Azrâil alır’ deme !
Azrâil de melektir ! ‘“Secde etti Âdem’e !”’
Kordonunu kâlbinden, eren keser kendisi !
‘“Şehit ölür !”’ Ve olur O, ‘“ARŞ”’ın efendisi !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 15.12.1998
ÖLÜM KORKUSU !
Bu dünyânın direği aymazlıktır ! Ondan kaç !
Buna sebep, ölümden korkmandır ! Perdeyi aç !
Duâ, şöhret, seks, para, alkol, gezi, eğlence !
Ölümü unutmakta boş çırpınış ! İşkence !
Ölüm korkusu ile kimse çıkamaz başa !
Her an kalabilirsin, kendin ile baş başa !
Önce sorguya çeker seni ! ‘VİCDÂNIN’ hemen !
Sonra aklına gelir mezar ! Edemezsin men !
Dehşete düşüp tekrâr ! Dalarsın sen dünyâya !
Ve kısır döngü başlar ! Buna Azrâil maya !
Bu kâbustan aymanın tek yolu var sâdece !
‘Trans’a sokulursun ! Aralıksız üç gece !
Bir canavar dikilir senin karşına ânî !
Tüm kötülüklerinden oluşur bu Zebânî !
Henüz ölmediğinden ! Seni yutmayıp ‘Geç’ der !
Orda tövbe ettirir ! Seni uyutan peder !
Şâhâne bir meleğe, sonra açarsın gözü :
Her hayâtta yaptığın iyiliklerin özü !
‘Devam’ sözü verirsin ! İnsânlığa hizmete !
Uyutan uyandırıp sokar tekrar cesede !
Cehennemi Cenneti gördün ! Ölmeden bile !
ALLAH der :‘“Ayni değil ! Bilen, bilmeyen ile !”’
“Ölmeden evvel ölün” diyor herkese RESÛL !
Hırsı öldürmek demek değil bu ! Şudur usûl :
Fizik beden içinde var bir de şeffaf beden !
‘“Her şeyi ikiz inşâ etmiştir bil halk eden !”’
Alt katı, otomatik görür mekanik işi !
Üst katında bulunur ! Aynen bilinçli kişi !
Çünkü üst şeffaf katta, var bellek ve beş duyu !
Alt katı terk ederken der ‘Transa geç ! Uyu !’
Bu şeffaf ata binip Rûh ! Gezer her âlemi !
At dönünce bedene, cana, ‘EREN’ de ! Emi !
Eren her an transla vücûddan çıkabilir !
Şeffafı yoğun yapıp ‘HIZIR’ olmayı bilir !
Tüm şeffaf beden tenden çıkarsa ! Ölür insân !
Tüm şeffaf kalıp da Rûh çıkarsa ! Uyku o an !
Alt şeffaf kat, kordonla bağlı fizik bedene !
Koptu mu ! Ten dirilmez ! İstersen bin kez dene !
Erenlerin canını ‘Azrâil’ alır deme !
Azrâil de melektir ! Secde etti ÂDEM’e !
Kordonunu kendisi kesip ! Kendisi bağlar !
Bilenler HÜSEYİN’e değil ! Yezîde ağlar !
MESÎH diriltirken ‘“O derin uyuyor”’ derdi !
Bu trans uykusuna halkın aklı az erdi !
Hâlbuki o demişti : ‘“Domuza inci saçma !”’
‘Sindiremeyeceği sırrı, halka hiç açma !’
Yasayı ‘sevgi’ yendi ! Açıkta yaptı işi !
Râhib dedi: ‘O haçta öldürülecek kişi !’
Herkesi diriltmekti ! Rûhullahın amacı !
Rahmette HAKK’a rakîb olmanın sonu acı !
Sakın ‘“Zahmet olmadan HAK rahmet eder”’ deme !
‘“Canını arıtınca ! Rûh üflendi Âdem’e !”’
‘Genel diriltme hakkı’ verilmiştir MEHDÎYE !
‘Halk ve Arz şeffaflaşıp ! Lâyık oldular’ diye !
MUHAMMED dedi:“Mehdî yoktur Mesîh’ten başka !”
ÂLÎ dedi: “İkinci Mesîh’im” gelip aşka !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 15.12.1998
ÖLÜME ÇARE !
Ölüme çare bulsak ! İmânım artar ! Niçin ?
ALLAH kendi ilmini, bize verdiği için !
Derim ‘“Üflediği Rûh”’, çıktı artık meydana !
Dünyâ ahiret oldu ! Nihâyet için için !
‘“HAK zaten Yere, Göğe vermemişti emânet !”’
‘“İnsâna vermişse de !”’ ‘“O etmişti ihânet !”’
Benlik davası ile ! Örtmüştü bizzat HAKK’ı !
‘“Tövbe ettiği için !”’ ‘“Edilmemişti lânet !”’
Akla tapan Allahsız ! ‘Artık ALLAH öldü’ der !
Yoka inandığından ! Canı yokluğa gider !
Güneşe sırt dönülse ! Güneş bir şey kaybetmez !
Kemikler süngerleşip ! İskelet olur heder !
Sen istediğin kadar ! Övün veya hayâl kur !
Şu iki husûsta HAK ! İnsâna meydan okur !
‘“Evrenin ve ölümün dışına çıkılamaz !”’
Her şey sonlu ! Rûh ile kendi kendini dokur !
Hiç ölümlü olur mu ! Kâinata can veren !
‘Ölüme çare, rûhu bulmak !’ Der aklı eren !
Cesetle ölümsüzlük ! Mumyalara yaraşır !
‘“Bir daha ölmeyecek !”’ ‘“Cennete postu seren !”’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR – 16.10.1998
ÖVGÜ !
Ey özüm ! Sana sevgi ve saygım sonsuz ama !
Seni unutacağım şeyle ! Beni sınama !
Sen benim Güneşimsin ! Ben seni yansıtan Ay!
Cennetin helâle ad ! Cehennemin harama !
Seni övünce ! Beni anarsın ! Bana inip !
‘Kendime ayna buldum ben’ diyerek sevinip !
Paslı aynalar sanır ! Ben kendimi överim !
Sensin ! Benim kâlbime ! HAKK’ın sarkıttığı ip !
Bu bilinçle ! Ben derim her an ‘“Elhamdülillâh !”’
Senden başka bana yok ! Övülecek dost İlâh !
Sensin ! Beni secdeye ‘“Çağıran HAK müezzin !”’
Diyorsun elli vakit bana ! ‘Hayyalelfelâh !’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – Ekim 1998
ÖZ IŞIN ve IŞIK !
‘“İbrahîm hem içine ! Hem de dışına baktı !”’
Yâni özü dışarı çıkıp aslına aktı !
ALLAH’ına kavuştu ! ALLAH’tan çıkan ışın !
İmâm oldu ! ‘“Saf saf arkasında sıkışın !”’
Her saf eşit bir renge ! Ve o renk de bir sese !
Titreşimine göre ! Yer var eren herkese !
Saflar ışık hızında ! Işın hızında değil !
Safa gir de ! İmâmın eğildiğine eğil !
İmâm en önde demek ! Işık ötesi mâdem !
Olmalı o kişisel ! Özümüz ! Yâni Âdem !
Saflar secde ettikçe ! Âdem’den ışın alır !
Secde etmeyen ! Işık hızı altında kalır !
Hayâl, düşünce veya benlik hızına düşer :
Sanatçı, bilgin veya bozguncu olur beşer !
Işının hızı yoktur ! Şifresi vardır ‘“Elli !”’
Yirmi iki nokta ve yirmi sekiz harf ! Belli !
‘“Âdem’e öğretilen isimler işte bunlar !”’
Elli, EHL-İ BEYT demek ! Sıfırı atan anlar !
Işık foton ! Öz mâdde ! Işınsa, değil mâdde !
Işık evren içinde ! Işın için ‘O gayb’ de !
Işık hızı ! Evrende seyahat için gerek !
Mîrâç yapmak içinse ! Işın lâzım ererek !
RESÛL dedi : “Hem beden ! Hem rûhla yaptım mîrâç !”
Hiç yalan söylemez O ! Bu sırra gözünü aç !
Kuantuma indirge ! Her atomunu ! Ayır !
Önceden saptadığın yerde toplan ! Gör hayır !
Bu işlemde, olursun hep ilk hücre içinde !
O ilk hücreye, ister ‘Nokta’ de ! İster ‘Rûh’ de !
Kitabda ‘“Din günü”’ o ! Apaçık olur her din !
İlk hücre ‘“Son sınır”’dır ! Ona çok dikkat edin !
‘“Rûh’a işlenen günah, asla affedilemez !”’
Hakeren olan insân ! ALLAH olmak dilemez !
M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 09 Haziran 2001
ÖZ UZAYLI !
İDRİS ilk öz uzaylı ! Kâlb gözünü artık aç !
İsa’yı ışınladı bodrumda ! Yattığı haç !
‘“Koynundan güneş gibi çıktı Mûsâ’nın eli !”’
‘“Alevlerle yıkanıp İbrahim !”’ Yaptı miraç !
‘“Yıldız üstüne ALLAH yemin ediyor !”’ Niçin ?
Işıl ışıl bir ‘beşgen’ yıldız da ! Onun için !
‘“Sağa sola kaymadı ! ‘“Bir an RESÛL’ün gözü !”’
Omurilikte saklı yedi gök ! Aşkla geçin !
Mîrâçta farz olmuşken ilk kez ! Namaz ve secde !
RESÛL dimdik konumda ! Şokla sokuldu vecde !
Er de ! ‘“Orta direk ol tapınakta !”’ Der Îsa !
Seyyar çadırdan vazgeç ! Sen artık gel sadede !
Yatıp kalkma değildir yâni ! ‘“Dosdoğru namaz !”’
Işık alışverişi ALLAH ile ! Yapan az !
“Namaz gözümün nûru” diyor bu yüzden RESÛL !
Gece kılınmalı o ! Gündüz ışık aranmaz !
Ezan, güneş doğmadan ve batmadan az önce !
‘Nûru karşılamak ve selâmet’ demek bence !
ALLAH’ın ‘“Nûr”’ adıyla ayni sayı MUHAMMED ! (287)
‘“ALLAH da salât eder RESÛL’e !”’ Bu sır ince !
Salât namazsa ! ALLAH, ona secde mi eder ?
Namaz Farsça ! Kur’anda ALLAH ona ‘“SALÂT”’ der !
HAK ve Resûl arası, bir ‘nûr’ bağlantısı bu !
Göbek kordonu ile bağlan da ! Olma heder !
Bak kendi nûru ile beslenir ! ALLAH bile !
Namaz neden insana farz ? Artık fikredile !
EHL-İ BEYT’e selâmsız ! Namaz kabûl edilmez !
‘“Nûr”’ kirlenmez ! Bâkire ! ‘“Sekine”’ düşmez dile !
‘“Îsa dostlara ‘şafak yıldızı’ vaad eder !”’
ALLAH ‘“Kadir gecesi ‘fecre kadar’ selâm”’ der !
Rûhun ile kucaklaş ! ‘ÂLÎ artı FÂTMA O !’
HASAN HÜSEYİN güzel demek ! Hakkını öder !
ALHİM : Üç ! Bir ! Dört ! Bir ! Beş ! Pi ! Yâni bir dâire !
Çoğul ! Erkek ve dişi ! Hem sefir ! Hem sefire !
Öz uçan daireler ! HAKK’ın halifeleri !
Topluca Âdem denir ! Kalanı vesâire !
Her mesaj ! İç uzaydan geldi ! Buna ol emin !
Çünkü ‘iç uzaylılar !’ Amacıdır âlemin !
‘“HANİF DİN”’ toplumundan insânlık oluşunca !
Âlem iç uzay olur ! HAKK’a bu idi yemin !
İç uzayda boyut yok ! O sonsuzluk cenneti !
İlk noktanın içinde ! Duy ALÎ’ye minneti !
O noktaya giremez ! Ne cin ! Ne can ! Kovuldu !
Dış uzay, evrenimiz ! Bir cehennem lâneti !
Aynen hücreye benzer ! Herbir güneş sistemi !
Zarı, burçlar ! Güneşi, çekirdek ! Öğren emi !
Gezegenler, nötronlar ! Birinde fizik hayât !
Kalanında, şeffaflar ! ‘Mağara’nın erdemi !
Hücre mahkûmu herkes ! Çünkü zarı delmek güç !
Burçları aşmak için, gerek ışık üstü güç !
Kuantum olunsa da, yine kozmosta mahpus !
Açıl susam açıl de ! Mağarada kutsal üç !
Yedinci iç uzaya, Budistler der ‘Nirvana !’
Ordadır ilk yediler ! İle öz baba ana !
İnerler âlemlere ‘rahmet’ olarak onlar !
Herkes özünü bulup onlar ile boyana !
Yedinci iç uzayın üstü, ALLAH’ın yeri !
Olabilir orada konuk ! ALLAH’ın eri !
Ancak kıyâmete dek, inip rahmet olamaz !
Bunu öder ! Kalarak akranlarından geri !
İç uzayın, dostlara her an açık kapısı !
Işıkla beslenilir ! Zaman dışı yapısı !
Önceki evrenlerden çıkan zâtlarla dolu !
Yâni ‘“En eskiler”’in elindedir tapusu !
‘“ALLAH’ın yakınları”’, bu erenlerin ismi !
Ele geçirilemez ! Çünkü rûhun yok cismi !
‘“Kur’anı biz öğrettik !”’ ‘“İnsânı biz yarattık !”’
Derler ! Arşta yedi saf, yaparlar geçit resmi !
Aslında ! ‘“Rûh”’ olarak şekilsiz iseler de !
Şeffaf insân olurlar ! ‘“Son sınır”’ denen yerde !
Arzda fark edemezsin ! Her organı tamamdır !
İster ‘“KİTAB BİLGİNİ !”’ İster ‘“HIZIR İLYAS”’ de !
‘“Meryem yıkandı !”’ Yâni olmuştu şeffaf beden !
Kendi gibi şeffaftı ! Onu hâmile eden !
‘“YAHYA hikmetle doğdu !”’ ‘“Bebek Îsâ, konuştu !”’
Şeffaf bedenle çıkar eren önce anneden !
‘“Kitab bilen”’ ve ‘Hızır’ her nebi ile çağdaş !
Zaman, hayâli sınır ! ‘İç uzay’a gir de ! Aş !
O an mekân da kalkar ! Kalır sâde vizyoncu !
Vizyoncu HAK ! Yâni GAYB ! Gayb’a girmek son uğraş !
Tevrâtta ‘kare başlı’, uzaylı ! Var dört yüzü !
Dört elli ! Dört kanatlı ! Her noktasında gözü !
Dört bilinç verdi bize ! Madenden insan’a dek !
Ama ancak ALLAH’tan gelir insanın özü !
‘“Bize bizden de yakın !”’ HAK değil ! Ama ‘“Biz”’ler !
Kur’andaki bu âyet, en büyük sırrı gizler !
HAKEREN aynen HAK’tır ! Sâdece kul farkı var !
Bunu kabûl etmeyen, şeytan yolunu izler !
ALLAH’a değil ! ‘“RABB’e vermişken söz ezelî !”’
HAK, ‘bana verildi der sözlerin en güzeli !’
Ama HAK, Hakerenden yine de ! Ayrı bir zât !
‘“Resûl eli üstünde, var ALLAH’ın da eli !”’
‘“Üç kişi konuşurken, dinleyen dördüncü, HAK !”’
Bağımsız tek vücûda, ALLAH lâyık muhakkak !
Her ismi ‘“boş söz”’ değil ! ‘“Ol”’ sesi çıkarır hep !
‘“Vücûd yapıp izinle !”’ RABB’e eder iltihak !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA- 29 EKİM 2000
İsim ve kelimelerin Ebcet ilmine göre açılımları :
287=Arapça ‘EN NÛR’ = MUHAMMED İbni ABDULLAH
(Abdullah oğlu MUHAMMED)
‘Aziz Dedem ;
ÂLÎ FEYZİ KIZILKEÇİLİ’ye ithaf’
“ÖZ YOLU ” I
‘“Dîne yüzünü dön”’ der RAB ! Yüzünüzü değil !
Bu emir MUHAMMED’e ! Şimdi bu sırra eğil !
‘“İnsânların pek çoğu bu dînî bilmez”’ der HAK !
Fıtratını bulanın sâdece hakkıdır HAK !
Dostları ilə paylaş: |