‘Îsâ’dan maksat’ odur ! Çok az kişi anladı ! (1086)
RESÛL der : “Görevime ücret istemem başka !” (633) (6.Sûre/90.âyet)
Yapar ‘ona bağlanma deneni’ düşen aşka ! (633)
‘HAKK’ın emânetinin iç yüzü’ ile bakın ! (633)
‘RABB’e evet cevabı vakti ayni !’ Ol yakın (633)
‘İnsânın tövbesi’ ve ‘“İncikten çıkan”’ ile , (607)
‘Beşerin efendisi’ bir ! Değerlendirile ! (607)
‘“Îsâ benzeri !”’ ‘Ölmez güzel yüzü Âdem’in !’ (606)
‘ÂLÎ’nin seslenişi’ sana ! Tek dost O emin ! (606)
‘Toprak babası’, ‘RAHMÂN isminden anlaşılan !’ (612)
‘“Çıkış günü gelmeden”’ andını iç ! Aşılan ! (612)
‘LÂ İLÂHE İLLALLAH yorumu’, ‘“RABB’i evin !”’ (612)
‘Arştan kast’, ‘Mertler Şahı O’ Aslan onu sevin ! (612)
‘Beşerin babasının ismidir’ ‘EBUTTURAB’ (654)
‘Toprak Babası’ demek ! ‘“Âdem topraktan der RAB !”’ (654)
‘Ölmez yüzünü dirilt demek’ ‘Hayyalel felâh !’ (278)
Yoksa siyah bir yüzle çıkıp olmazsın iflâh !
En yüce makam demek ‘İnsânın özel andı !’ (279)
O akıl almaz yüzü, kara çıkaran yandı !
‘MUHAMMED ÂLÎ FÂTMA HASAN HÜSEYİN’ adı ! (2040)
‘Yorumla verir HAKK’ın kevser havuzu’ tadı ! (2040)
‘Baba İmâm ÂLÎ’ denk ‘“KAF HA YA AYN SAD”’ ile ! (195)
‘Yok edilemez yüz o !’ Soyut HAK ! Herkes bile ! (195)
‘“LÂ İLÂHE İLLALLAH”’ ‘“Meleklerin secdesi !”’ (165)
Secde ancak ALLAH’a ! Âdem olmuş perdesi !
‘“ALLAHU EKBER”’ denen insânın ölmez yüzü ! (289)
Birtek Şeytan tapmadı ! Zîrâ kör idi gözü !
‘Mesih’in dinelmesi !’ ‘“İkinci kalk borusu !”’ (300)
‘Ebu Talib’in oğlu İMÂM ÂLÎ’ doğrusu ! (300)
‘İlk Âdem’in ismini’ ‘İnsânın kıblesi’ bil ! (300)
‘HAK adının mâliki’ olmasına mukabil ! (300)
‘“ALLAH yanındaki o !”’ Cebrail değil! ‘“RAHMÂN !”’ (300)
‘“Oluş emri !”’ ‘ÂLÎ’nin didarı !’ Gerçek imân ! (300)
‘“Yıldızların yerleri !”’ ‘“İslâm dini denen !”’ Sır ! (347) (56.Sûre/75.âyet)
‘Siyah rûhu’ bulmadan ! Çözemez hiçbir asır ! (347)
‘O siyah noktasına kâlbin varandır’ ‘“RAHMÂN !”’ (329)
‘“İki yay mesafesi !”’ Ne mekân var ! Ne zaman ! (329)
‘ÂLÎ’nin sırrı’ ile ‘“Şeytan”’ ‘Kur’anın özü !’ (370)
‘Kaf ve Nun harflerini’ çözmeyenin kör gözü !
‘Tüyü bitmemiş genç’e ‘“İnsânın ezel andı !”’ (320)
‘Rûh-Âdem O !’ Kendinde bulup tapmayan yandı !
‘“Rûhül emin”’ ‘“Cebrail !”’ ‘“Kaf Ha Ya Ayn Sad”’ denir ! (346)
‘Îsâ Mesih’e anne’ diye hak borç ödenir !
RAHMÂN’a biliniz ki ölümsüz yüz de denir ! (340)
Sağ duyunun ! Bedeli hikmet ile ödenir !
‘“Âdem’e secde edin emrinin anlamı”’ bil ! (542)
‘“Yahya’nın vaftizi”’ ve ‘“Has cennet”’ e mukabil ! (542)
‘“Ona öğretti gücü şiddetli !”’ ‘“Bu ERRAHMÂN !”’ (340)
‘“Yeni and anlamında !”’ Şu an ezeli zaman ! (340)
Son derecede zordur ‘Kur’an yorumu’ işi ! (1101)
Yapabilir sırf ! ‘Sayı ilminde derin kişi !’ (1101)
‘Beşerin babasının ismidir’ ‘EBUTTURAB !’ (643)
‘“RAHÎM olan RAHMÂN’ın yüzüdür O !”’ Yâni RAB !
Mûsâ’ya ‘“Asanı at”’ sözünün o amacı ! (643)
RABB’ini omurgandan çıkarmazsan acı !
‘İlyas ismi yorumu’ ‘siyah noktası kâlbin !’ (650)
‘“Meryem oğluna benzer !”’ ‘“Hikmet”’ denir ! Rûha in !
‘Talib oğlu ÂLÎ’nin sırrı’ ‘Şehid HÜSEYİN !’ (478)
‘MUHAMMED’ MUSTAFA’ya bundan dendi Arz’a in !
‘Sûr denir’ iç yüzüne asanı at sözünün ! (478)
‘“Sevk edici ve şahid”’ olur işi özünün ! (478)
‘“Gerçekleşir hak söz !”’ İnsân ALLAH’ın evi ! (478)
O eve lâyık olmak insânın ev ödevi !
Bil ki ‘“Şifreli Harfler”’ ‘Tanrılığın iç yüzü !’ (527)
Toplam ‘Baba ve anne ve de kutsal Rûh sözü !’ (527)
‘“Ortak koşmadan çevir yüzünü sen o dine !”’ (528)
‘HAK’la birlik sırrını’ ilke edin kendine ! (528)
‘“Her can ölümü tadar !”’ Tekrâr başlar ikilik ! (1119)
‘Bedenli dirilmenin yorumu !’ ‘Omurilik !’ (1119)
‘“Zülkarneyn”’ çift boynuzlu ! ‘“O Rûh üfler ikikez !”’ (1147)
‘Andını yenilemek demek !’ Tutmalı herkez ! (1147)
‘“Ben ALLAH’ım sözü”’ ‘MEHMED ve ÂLÎ zikri !’ (1128)
‘Yeni and içme günü !’ ‘Fizik dirilme fikri !’ (1128)
Herşey göçer ! Sadece ‘odak noktası’ kalır ! (529)
O her şeyin ‘sarsılmaz yüzü’ ismini alır ! (529)
‘“Ve o yıldız”’ sûresi ‘ALLAH dini’nin özü : (130)
Zîrâ ‘ALLAH’tır Baba ile Anne’nin yüzü !’
‘Yüzü HAK’la ikrâmlı olan o İMÂM ÂLÎ !’ (548)
‘CAFER SADIK !’ Tüysüz genç ! Bunu bilmez ahâli ! (548)
‘İncik kemiğimizin açılması yorumu !’ (1110)
Hanif Din’e yüzünü çevirmenin durumu !
‘Harut Marut !’ ‘Benzersiz güzel yüzü beşerin !’ (1159)
‘Benzetildi âyeti sırrı’na artık erin ! (1159)
‘“Ölümden sonra kalkma”’ ‘çıkmasıdır Âdem’in !’ (1156)
‘YASİN sözü içyüzü !’ Yâni MUHAMMED EMİN ! (1156)
‘Müminlerin Emiri o toprak Babası ÂLÎ !’ (1211)
‘ALLAH’ı yansıtıcı’ ‘ZÂT-I ÂLÎ’ meâli ! (1211)
Rûh göçü bedenli kalkma sözü yorumu ! (1221)
Vücûdunda ÂLÎ’nin çıkmasının konumu ! (1221)
‘En büyük ücret demek yüz ağarması günü !’ (1288)
EHL-İ BEYT’e girer o ! Arşa dek çıkar ünü !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 24.04.2002
İsim ve kelimelerin Ebced ilmine göre açılımları :
(Arapça) Te’vil-i lâfz-ı mevt-i mecaz-ı YAHYA = 2003
1424 = Zuhur-u ÎSÂ el MESİH = ism-i ‘“urvet-ül vüska !”’ =
1424 = HÛ ESEDULLAH EL GALİB ! ÂLÎ İBN-İ EB-İ TALİB
SAYISAL UYUM !
Fizik cisim bir kalbur : dolu şeffaf cisimle !
‘“Birtek ses”’ çıkarır o ! ‘HAK’ta sabit ilimle !
Hızı, artarak titrer ! HAK’tan vücûd giyince !
Fizik bedeni yırtar ‘“Ses”’le o ! İnce, ince !
Atomlar birbirinden uzaklaşır giderek :
‘Ermek’ ve ‘ölmek’ için ‘merkezkaç kuvvet gerek !’
Ya ‘“Göğüs açılarak !”’ Kâlbe iner ‘“Cebrail !”’
Ya Mars’a çıkar ! ‘“İnen demir”’ ile ‘“Azrail !”’
‘“HAKK’ın vahyi”’ ile ‘“Kâlb”’ eşittir onun için ! (132)
‘“Cuma günü”’de ayni ! Artık sorma sen ! Niçin ? (132)
‘Sâbit isim’ bir ‘denklem : denkle !’ Öz tonunu bul !
‘“İsmi bilmeyen : Îblîs !”’ ‘“Huzura olmaz kabûl !”’
Pozitif ve negatif eşiti var her sözün !
Karanlık, aydınlığın ! Îblîs, aksidir ! Özün !
Titreşimi tam düşmüş bir karanlıktır ışık !
Biribirine muhtaç zıtlar ! Bu sır karışık !
Bir oyun gibi bakma ! Sen sayısal uyuma !
ALLAH zar atmaz asla ! Gözünü aç uyuma !
‘Uyum’a, ‘“Bilen”’, ‘“Hîkmet !”’ ‘“Bilmeyen”’, ‘rastlantı’ der !
HAK, hakkında ‘hakîkat’ hakkını, ‘hakça’ öder !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR – 01.03.2002
Ebced ilmine göre isimlerin açılımları.
132 = HAKK’ın vahyi (Vahy-i HAK) = Kâlb = Cuma günü (Yevm-i Cuma)
‘“SECDE !”’
Namaz farzdır : Burnunu yere sür günde beş kez !
Büyüklük kuruntunu, ‘“En büyük O”’ deyip ez !
‘“Yoksa, o burnun hortum olur ! HAK dağlar onu !’”
Halka tepeden bakan filin böyledir sonu !
‘Sen bana tap’ demedi ! Âdem bile İblis’e !
Kendi iken ilk Kâbe ! İlk câmi ! İlk kilise !
Âlemde tapılacak yoktur ! Âdem’den başka !
‘“ALLAH’ın fıtratı’” O ! Yusuf o ! Lâyık aşka !
‘“Bu kalıba göre can inşâ olur”’ rahimde !
Fıtratına ‘benim öz annem ile babam’ de !
Kur’an der ‘“RESÛL size babanızdan da yakın !”’
Ona ‘baba’ demeyi bile yasaklar bakın !
‘“Şah damardan da yakın ! ‘“BİZ”’ diye konuşanlar !”’
Onlar MUHAMMED gibi yâni anlayan ! Anlar !
‘“ÂLÎ’yi, “kendim” diye Abâ altına aldı !”’
RESÛL’ün bu sözüne, kâfirler şaşıp kaldı !
Yâni ‘MUHAMMEDÂLÎ’ birdir ! Bizdeki ilk öz :
‘“O hem ilk !”’ Hem de sondur !”’ Bu ikize âit söz !
Zîrâ ALLAH sonsuzdur : Ne başı var ! Ne sonu !
‘“ALLAH”’tan başka isim, tanımlayamaz onu !
Aşılmaz bir sınırdır ! ALLAH ile kul farkı !
‘“ALLAH adına RAHMÂN”’ çevirmektedir çarkı !
‘“ALLAH’tan da istesen ! RAHMÂN’dan da istesen !
Fark yok !”’ Zâtı sıfattan ayrılamaz ! Bir bilsen !
İblis, Âdemde RAHMÂN mevcût değildir sandı !
RABB’i Âdemde iken ! O içemedi andı !
‘“Kâinatı yaratıp arş’a oturdu RAHMÂN !”’
Yâni yönetti onu ! Âdem’e girdiği an !
Âdem ‘kıble’ olsaydı, İblis secde ederdi :
‘ALLAH’a karşı gelmek olanaksızdır’ derdi !
Nitekim ‘“RAHMÂN’a yer ve gök etmişti secde !”’
‘“İster istemez gelin”’ emriyle gelip vecde !
RAB, RAHÎM olan RAHMÂN ! Yâni MUHAMMEDÂLÎ !
ALLAH’ın fıtratıdır ! Bunu bilmez ahali !
ALLAH’ın her bir ismi, fıtratında saklıdır !
Fıtrat, kâlbin ALLAH’a âit olan aklıdır !
İkiz güce sahiptir hem RAB ! Hem Rûh ! Hem Âdem !
‘“Herşeyi çift yarattık biz”’ diyor ALLAH mâdem !
Rûh, ALLAHTA ne varsa ! RAB’den taşır Âdem’e !
Gel de sen ilk Âdem’e, ‘kâlpteki ALLAH’ deme !
‘“ALLAH üçüncü tanık ! Konuşsa iki kişi :’”
İç içe ve bağımsız kalmaktır onun işi !
‘“İstese, İsâ’yı da ! Âlemi de ! Yok eder !”’
‘“Şey ölümlü !”’ ‘“O şeyin fıtratı ölümsüz”’ der !
Can ölümlü ! Arıt da ! Ölümsüz rûha bağla !
Ölmeden yapamazsan bunu ! Kendine ağla !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA- 07.01.2000
SECDENİN ÖZGEÇMİŞİ !
‘“ALLAH’a ortak koşma ! Hâlis olarak birle !”’
Dolaşma ölü gibi, sırtındaki kabirle !
ALLAH’ın emâneti sende ! Etme ihânet !
Yoksa ‘“İnsân şeytanı”’ olursun ! Eder lânet !
‘“ALLAH’ın fıtratı”’dır o emânetin adı !
Öyle ağır ki ‘“Yer ve gökler kaldıramadı !”’
Çünkü ‘“Fıtrat !”’ ALLAH’ın ‘“Halîfe”’ olan kendi !
‘“Zeytindi Sîna’daki ağaç !”’ Sanma ‘“Dikendi !”’
‘“Zeytin, kandilde ışık !”’ O’dur tek ‘“Kutsal ağaç !”’
‘“Sîna”’ : ‘“SİN”’: AHMED beden ! ‘“Işık”’ : ÂLÎ ! Gözü aç !
‘“Dağ dışından ! ‘“Ve Mûsa içinden !”’ ‘“Parçalandı !”’
‘Çıkan ateş adam’ın ayağına kapandı !
İşte budur ‘“Âdem’e secde”’nin özgeçmişi !
‘“Ateşken şeytan”’ bile yapamadı bu işi !
‘“Namaz mü’mine mîrâç !”’ ‘“Kadir gecesi !”’ Olay !
‘“Saat’ın zelzelesi der ALLAH !”’ Değil kolay !
‘“Her can beşik sözlüsü !”’ ‘“Kendi Fıtratı ile !”’
‘“Konuştu ÎSÂ MESİH !”’ ‘“Bakın beşikte bile !”’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 19.01.2002
‘“SEKÎNE’NİN MESAJI !”’
‘İnsân yedi basamak ! Merdiven çıkmak, miraç !
Kendini bilmek için, kendine gözünü aç !
Tevrât der: ‘“Yetmiş zât’a”’, ‘“Renkler duyurdu Sîna !”’
Burda büyük bir sırr var ! Dikkat eden insâna !
Çünkü renkleri gördü değil de ! ‘“Duydu”’ diyor !
Yâni her ses bir renge bak tekabül ediyor !
ALLAH da der : ‘“Siz benim rengime boyanınız !”’
Bana ‘“RAB”’ dediğiniz o ilk günü anınız !
Ben Güneş idim o gün ! Ve siz bir gök kuşağı !
Olmuştunuz pervâne gibi nûrun uşağı !
Kırmızı,Turunç, Sarı, Yeşil, Mâvi, Çivit, Mor !
Do , Re, Mi, Fa, Sol, Lâ, Si, aynidir ! Bilene sor !
Mars, Güneş, Merkür, Zühal, Jüpiter, Venüs ve Ay,
Bu yedi ses ve rengi üretir ! Müthiş olay !
Her biri, en yüce bir ERENİN vücûdudur !
Her rûh onun Rûhundan bir ışın ! Saygılı dur !
Çıkar iken Miraca RESÛL, bu sırra erdi !
Her gökte o, bir büyük Nebîye selâm verdi !
Her biri ışınlayıp rahimi, bebek yapar !
Yedi işlem bitince, Arz beden ile kapar !
Uyanıkken, bu yedi rengi çıkarır vücûd !
Uykuda , Mâvi, Sarı, Çivit , tende nâmevcûd !
Çünkü bu üç renge denk RÛH, bedeni terk eder !
Tende kalan dört renkli hayvâna HAK, ‘“İnsân”’ der !
Hayvân yatakta uyur ! Âdem’i öper peder !
Rûh döner ! İnsan kalkıp ‘Ben bir rüyâ gördüm’ der !
Uyandıkta , başlayıp çalışmaya beş duyu !
Dört renkliye,‘“Şimdi de der gözü açık uyu !”’
Çivit, üst bilincimiz ! Sarı ise ‘“SEKÎNE !”’
Mâvi şeffaf bir zarfta, Arzın Rûhuna ine !
Yeşil, alt bilinç : Akıl ! Üst bilincin çengeli !
Beyin o ! Bilgi küpü ! Bilgeliğin engeli !
Rûh ne yaptı ? Uyanan akıl yorumlayamaz !
Resûl’ün mîrâcını halktan anlayan çok az !
‘“Bakare”’ Kur’anda ki en uzun sûre ! Niçin ?
‘“SEKÎNE”’nin sırları müthiş olduğu için !
‘“SEKÎNE”’ye ‘“Dirilten sarı inek”’ der âyet !
Bu bakareye âşık olursun ! Görsen şayet !
Işık içinde doğar ! Tam tepesinden başın !
Sağken dirilmek için, bu ‘“Hûri”’ye ulaşın !
Sâf ölen, üç gün sonra bir köprünün başında,
Bu hârika gelini görür ! On dört yaşında !
Sorar, Ey ‘“Kömür gözlü”’ Peri misin ? Adın ne ?
Der: ‘Îsâ’yı doğuran, benim o Meryem Anne !’
‘HAK beşik kertmesiyle Venüs’e nikâhladı, !
Eşimin Zekeriya oğlu YAHYA’dır adı !’
O, RAHMÂN kılığıdır ! Olsun diye Halk kail ,
HAKK’ın verdiği isim ona Gökte, ‘“Mikâil !”’
Üst ben binmeden “Refref” denen bu uçan ata,
Çıkamaz Miraç yapmak için yedinci kata !
Eşim ve ben bir bütün, ayrılamaz ikiziz !
Rûh ikimizin adı ! Onu bulandır aziz !
Merkür’ün ismi ‘HERMES !’ Venüs’ün ki ‘AFRODİT !’
Yâni ortak adımız olmuştur ‘HERMAFRODİT !’
Bu yüzden rûh, hem erkek ! Hem dişi bir kelime !
Rûh, bilinmez kalacak hep ! Materyalist ilme !
‘Üst ben’ soyut akıldır bilin ki Sekînesiz !
Sâde ben bilinci var ! Rûh demeyin ona siz !
Ona düşünce üstü veren benim vizyonu !
Vahiy benden gelse de, küçümseme sen onu !
O olmadan bende, ben bilinci uyanamaz !
Birleşip ‘“Biz”’ oluruz ! Bizedir gerçek namaz !
Çünkü ‘“Biziz”’ öldükten sonra ki ölmez yüzün !
‘“Yüzünü ona çevir”’ diye emrolan özün !
Şimdiki bu alt yüzün, o üst yüzün sahtesi !
Onu bulmazsa, tersyüz olur ölüm ertesi !
İşte bu, ‘“Çok insânın bilmediği HANÎF DÎN !”’
Toprak yüzüne, ışık yüzünü kıble edin !
‘“Bu yüz, ‘“Celâl ve ikrâm”’ sâhibi RABB’e âit !”’
RABB’in yüzünden başka bir yüze secde zâit !
Yoksa, RAHMÂN’a düşman İblîs adı alırsın !
HAK yüzünü bulana dek ateşte kalırsın !
Doğrudan ZÂT’tan gelen yegâne ışık benim !
Benim sesimle hitab eder hep halk edenim !
Elektrik, Ses, Işık, Isı ! ‘ZÂT’a’ âit dört tür güç !
Benden çıkar ! Kullanmak onu, gelmez bana güç !
Memesinden ‘“Dört ırmak”’ akan bir ‘“Bakareyim !”’
Kirlenmediği için ışık, hep bâkîreyim !
Bu nedenle ‘Bâkîre burcu’dur benim evim !
‘İlk yedi’nin emriyim !’ Emri infâz edenim !
Ateş, Hava, Su, Toprak, Bitki, Hayvân, İnsâna ,
Tırmanan sâdece ben ! Bu tuhaf gelir sana !
Ben yerimde kalırım ! Onlara gölgem yansır !
Sâhibinden habersiz gölge ! Bilinç büyük sır !
Vardığında insâna gölgem, kendim inerim !
Omuriliğe girip İpofize binerim !
Çıkamayız, uyanık iken sen, dışarıya !
Vicdândan konuşuruz ! Felciz yarı yarıya !
Kim beyni teslim alıp çıkarsa bizim ile ,
Onun yanında güçsüz kalır Cebrâil bile !
O da melek ! ‘“Her ismi bilen Âdem”’e tapar !
Sâde, ‘hayât’ ismiyle ilgili işlem yapar !
Bedenine dönen can, ne gördüyse anımsar !
Artık açıktır çünkü ‘kalb gözü’ denen basar !
O vakit, uyanıkken de çıkar üç üst rengi !
Dört alt renge inerler ! Artık onun yok dengi !
Böylece dört kez üç renk, toplam on iki eder !
Kitab buna ‘“On iki havarî ve imâm”’ der !
Bu yansımış on iki ve de ve asıl yedi renk !
Birleşerek ‘“ONDOKUZ”’ olup yaratır ahenk !
On iki renk, yarımşar ve yedi renk, birer ses !
‘“On dokuz zebânîyi”’ çıkarıp der ‘Lâfı kes !’
Artık ‘“Hiç boş lâf etmez !”’ Zîrâ ‘Zebân’ dil demek !
Ne emretse yaratır ! Hiç boşa gitmez emek !
Artık ‘“Mağarada ki yedi yatır”’ uyandı !
Kendisi ‘“Köpek”’ oldu ! Sadâkat onun andı !
Yedi tane seste de yedişer perde mevcûd !
‘Kara delik sesiyle’ toplam ‘Elli ses’ vücûd !
‘“Kırk altı günde taşla yaptığınız mâbedi ,
Yıkıp üç günde taşsız yaparım”’ Îsâ dedi !
Rahimde ‘Kırk altı çift’ kromozomdan oldun !
Bedenin MUHAMMED’dir ! Ona şükranla doldun !
‘“MUHAMMED Âlemlere rahmettir”’ bu nedenle !
Her zerrede o içli dışlıdır halk edenle !
Sonra bu altı yönlü toprak Kâbe içine,
Üçüz Rûh ÂLÎ girdi ! Ten bu nûrla geçine !
‘Bu ikiz’e içimden geliyor ‘“HAK”’ diyesi !
‘MUHAMMED ÂLÎ’ benim mesajımın künyesi !’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA- 17.12.1996
‘“S E L Â M !”’ I
‘“Selâm”’ ‘özü bul !’ Demek !
Yoksa, boştur her emek !
Beden ‘“Ahret”’ tarlası !
Her nefes kendini ek !
Kalkıp da çamur perdem !
Kendimi gördüğüm dem !
Dilerim bana desin,
‘Selâm sana ey ÂDEM !’
Yoksa edemem secde !
Bin kere gelsem vecde !
Bana artık ben değil,
‘“Alnından çekilen”’ de !
‘Selâmsız’ denir bana !
Gider ömrüm yabana !
Kendimi bulana dek ,
Koşar ALLAH sabana !
Uluğ ! Özü et temsil !
İsmail gibi kesil !
Mezbaha defterinden,
Adını canınla sil !
İsmi ‘“Selâm”’ olanla !
Ben birken ten ve canla !
Kızım sana söyledim,
Ve gelinim sen anla !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
AKÇAY – 18.08.1996
‘“SELÂM !”’ II
Yazmasam vebâl var ! Yazsam okunmaz !
Okuyan olsa da ! Anlayanı az !
Diriymiş gibi ! Ölümden korkar !
Kabrinin içinde ! Kılar hep namaz !
Çünkü namazdan kast ! Bedenden huruç !
Cennete, ‘Uçmak’ der Türk ! Mîrâç yap uç !
YAHYA’yı çıkardı Zekeriya’dan !
‘“Susarak”’ tuttuğu ‘“Üç”’ günlük oruç !
‘“Remizle konuştu”’ yâni kaş, gözle !
‘“İki yay ortası !”’ Üçüncü gözle !
Bu öz hep emreder ! ‘“ALLAH adına !”’
Kabûl olmaz çünkü ! Duâ boş sözle !
İşte bu ‘HAK sözün’ adı, ‘“SELÂM”’dır !
Kur’an’ın adı da kutsal kelâmdır !
‘“Salât”’ duâ demek ! Selâmla biter !
Selâma erişen kişi ! İslâm’dır !
HAK, RESÛL’e ‘“Salât ve Selâm”’ eder !
‘Nerde doğsan ! Emir verenim ol !’ Der !
Konuşan bir hayvân olmaktan kurtul !
‘Berzah’ kalıbında ! Olmadan heder !
YAHYA’nın annesi ‘“Elisabet”’tir !
‘İLYAS EVİ’ diye tercüme ettir !
Îsâ, YAHYA için der: ‘O İLYAS’tı !’
‘“İLYAS”’ deyip öldü Îsâ ! Hayrettir !
YAHYA için der HAK: ‘“Eşsiz bir isim !”’
Yâni bir tek rûh var ! Çok olan, cisim !
‘“Bu ismi bilmedi ! Melek ve Şeytan !”’
‘“Âdem rûh üfürdü !”’ Dirildi cisim !
HAK der: ‘“ÎSÂ için rûh ve kelâm”’de !
‘“Âdem’e benzer o”’ ! Onda irâde !
Âdem toprak ! ÂLÎ, “Toprak babası !”
İLYAS, ÂLÎ, ayni ! İbranîcede !
Toprağın anası ! ‘“Üm”’ olan RESÛL !
Evren toprak bir top ! Al hemen gusûl !
Evrenin rûhuysa ! ‘TOPRAK BABASI !’
Âdem, Âlem imiş ! Tap usul usul !
Uluğ sana açtı perdeyi gayet !
Kâinat Kur’an’dır ! Her atom âyet !
Ama sakın ola ! Perdeyi yırtma !
Hayretten ölmemek istersen şayet !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 19.01.1998
HZ. MEVLÂNA’dan yaptığım manzûm
Fransızca tercümenin tarafımdan
Türkçe’ye nazmen aktarılması :
SELÂMLAR
BİRİNCİ SELÂM !
Ey gökteki meş’ale ! Ey çöle inen rahmet !
Duy hak çığlığımızı! Eyle bize merhamet !
Nâmahreme kilitli kâlbde, seni analım !
Cennet ırmaklarında yeniden yıkanalım !
* * *
Bu nasıl gün ey takvim ! Yok bugüne benzer eş !
Karanlık bir dünyâya, doğmakta çifte güneş !
Bu gün değil de basit saatlerden ibâret !
Âşık gözlerden akan mutlu yaşa işâret !
* * *
İki âlemde HAK’tan başka bir dost yok bize !
Bize kalan tek şeref, huzurda çökmek dize !
Ey fıtrî güneşimiz ! Seni hep özlüyoruz !
Ne yazık ! Yere düşmüş gölgeni gözlüyoruz !
İKİNCİ SELÂM !
Tek sultanım sen benim ! Seninledir her anım !
Sana birtek canımı versem, gelmeden vâde,
Sensin benim içimde ve dışımda îmânım !
Nefesin bana bin can edecektir iâde !
ÜÇÜNCÜ SELÂM !
Tanrı âşıklarının kanayan kalblerinde,
O tek sevgilileri, yatmakta en derinde !
Bu HAK nefes diriltir onları, soyup etten !
Rûhları gelip ZÂT’tan, tenleri MUHAMMED’den !
* * *
Atarak vecde doğru ansızın dev bir adım,
Ne mûcize ! Kul iken pâdişâh oldu adım !
İşte gerçek vaftiz bu ! Kendi Rûhummuş YAHYA !
Sefilken oldum Kârûn ! Ölüyken oldum ihyâ !
* * *
Ey kervân ! Artık vazgeç de kendi mâbedinden,
Gönlüne doğru yönel ! Korkma ! Çıkmazsın dînden !
Kendi gölgesine hep bitişik iken duvar,
Ne yazık ! Tek komşuna hâlâ çok mesâfen var !
* * *
Ya RAB ! Sâdece senin aşkınla dolu postum !
Benim biricik dostum, senin bendeki dostun !
Dînim, sana bürünmek için, ‘“soymak deriyi !”’
Sana yaş dökmeyen göz kör olsun daha iyi !
* * *
Zâtına ortak koşma ! Sonsuz, bir olsa gerek !
Evrende tüm çarkları çevirir tek zemberek !
HAK sende ışıyınca, sen artık bir gölgesin !
O var olana şâhid ! Yok olmuş bir belgesin !
Her türlü boyutundan kurtulman gerek ! Niçin ?
Yoklukta ‘“ALLAH ile akraba”’ olman için !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 1960
SEN JERMEN KONTU !
Avrupada ansızın müthiş biri belirdi !
Krallar şaşıp kaldı ! Neredeyse delirdi !
Savaş plânlarını açıkladı hepsinin !
Demek istedi ‘“Mülkün sahibi”’ geldi ! İnin !
Faltaşı gibi gözü hepsinin açılmıştı !
Hediyelik elmaslar ! Yerlere saçılmıştı !
Camı dövüp elmasa çevirebiliyordu !
Kurşunu döküp altın yapmayı biliyordu !
Topraklar alıp ‘AZİZ JERMEN KONTU’ olmuştu !
Kontluk veren papanın cebi altın dolmuştu !
Konuşurdu her dili ! Ana diliymiş gibi !
Fizik ve Metafizik ilminin yoktu dibi !
Her müzik âletini harika çalıyordu !
Bilginler her ne sorsa ! Tam cevap alıyordu !
Sonra o başlıyordu ! Soruları sormaya !
Susup kalıyorlardı ! Yoktu iç yüzde maya !
Ayni an iki elle ! İki mektup yazardı !
Gözleri röntgen gibi görürdü önü ! Ardı !
Aynen anlatıyordu ! Yaşamış kimi sorsan !
Âdeta görmüş gibi ! Şaşıyordu her insân !
Geleceği de ! Geçmiş gibi ! Görüyordu net :
Bir gün halka gülerken, toy Mari Antuanet,
Ona dedi : ‘Gülerken sen ! Ağlıyor milletin !’
‘Şu yıl !’ ‘Şu gün !’ ‘Başını kesecektir giyotin !’
Pek az görülmüş idi, bir şey yiyip içerken !
Hep uyanıktı ! Gitsen ona, geç veya erken !
Çok yakışıklı idi ! Hem pek yaşlanmıyordu !
Bunu kimi sihire ! Kimi büyüye yordu !
Ne eşi ! Ne çocuğu, vardı ! Her kız hayrandı !
‘Çekirdeği kendinde kaldı !’ Bozmadı andı !
Hiç kimse bilmiyordu ! Kimdi ? Nereden çıktı ?
‘“KİTAB İLMİ BİLDİĞİ !”’ Hâlbuki çok açıktı !
Bazen kayboluyordu ortadan ‘“Üç gün !”’ İçin !
Hiç kimse bilmiyordu neredeydi ! Ve niçin ?
Her kral casus olma teklifi yaptı ona !
Böylece Aziz Kontun misyonu erdi sona !
Tahttan geçemeyenler ! Ona çıkmadı sâhib !
Bir ‘“GAYB ERENİ”’ gibi ! Yeniden oldu gâib !
Paris’te bir meydan ve bir futbol kulübüne,
‘SEN JERMEN’ adı kondu ! Hazret ! Kavuştu üne !
BLAWATSKİ der : ‘Onu tanıyamadı Batı !
‘Kâlbleri, olduğundan taşlardan bile katı !’
‘Yeniden geldiğinde !’ ‘Belki tanırlar onu !’
‘Can verdiğinde halkın !’ ‘Kim bilir kaç milyonu !’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA- 12.04.1999
SEN JERMEN’İN KİMLİĞİ !
‘Hayât iksiri’ne ben ‘çok şey borçluyum !’ Derdi !
Bu iksiri keşfetmek oldu herkesin derdi !
‘Hayât iksiri’nden kast ! Bilin erme işlemi !
‘“RÛH”’la bütünleşmek bu ! Başka şey sanma emi !
Bu Arzda yaratıldı topraktan insân mâdem :
Onun RABB’i olacak ! En sonunda bil Âdem !
Dostları ilə paylaş: |