42 yil öncesi



Yüklə 3,62 Mb.
səhifə32/38
tarix25.10.2017
ölçüsü3,62 Mb.
#12912
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   38

İçte de aynen öyle ! Vicdân o ! Kaybı acı !


Halkın sesi HAKK’ın sesi ! Ama içinde !

‘“Herkese gönderilmiş !”’ Kutupta olsun ! Çinde !

O ses HAKK’ın değildir ! Çıkarırsa ahâli !

İşte ! Demokrasinin dünyâda rezil hâli !

Âdem’i ALLAH seçti ! Bu sırra aklım erdi !

Yoksa ! Şeytanları hep, sâf melekler seçerdi !

‘“ALLAH !”’ ‘Uyarıcısız’ hiç bir toplum yok”’ dedi !

Hiç değişmeyen din o ! Ezeli ! Ve ebedi !

Kudüsedek Cebrail ! Yâni akılla miraç !

Yerden göğe ‘Ref ref’le ! Rûh en sürâtli araç !

Aklın düzeyi ! Dizden yukarı çıkmaz ! Niye ?

Arapça, ‘diz bağı’ o ! Deve kaçmasın diye !

İslâmı açıkladık ! Siz dıştan ! ‘“Biz”’ de içten !

ALLAH korusun ! Tekrâr yozlaştıracak piçten !

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 16.03.1999

SON CAHİLİYE DEVRİ !
İslâm, Mûsevi, Hindu ve Îsevi ümmeti,

Cahiliye devrinde ! RAHMÂN kesti rahmeti !

‘“İnsân şeytanı !”’ Çoğu ! ALLAH’ı tasdik eder !

Sırf kendi ile dolu ! ‘“Ben Âdem’e tapmam der !”’

Tüm insân özlerinin toplu ismidir ‘“Âdem !”’

‘“HAK”’ O’dur ! ‘“RAHMÂN ona tap emri verdi mâdem !”’

En ters ‘“Cihad”’ başladı : ‘“Bâtıl !”’ ‘“Bâtıl”â karşı !

‘Haç’ ve ‘aç’ savaşı bu ! Titretmektedir ‘“Arş”’ı !

Herbir kutsal kitabda ! Budur ‘“Kıyâmet”’ demi !

Arz tekrâr süpürülür ! Üretmezse ‘“Âdem’”i !

‘“HAKK’ın ümmeti gelir !”’ Çöp yakıldığı vakit !

Tekrâr öz, kâlbe girer ! Ve yenilenir ‘“Akit !”’

‘Rönesans’ sözcüğü bak ! ‘Yeniden doğum’ demek !

Kendinin içinde sen ! Doğmaya harca emek !

Terörden beter ! Dinsel paranoya çetesi !

‘“HANİF DİN”’dir ! Birtek kurtuluş reçetesi !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 07.11.2001

SON ÇAĞRI !
‘“Kulağı sağır eden, sessiz bir sesle, birden

Çağırılınca insân ! Hemen kalkar kabirden !”’

Yâni vefat ederek ! Can bedeni terk eder !

‘“Karşısında dinelen zâta buyurunuz !”’ Der !

Zât der ‘Senden çıkarken, bendim seni çağıran!’

‘Sende iken de bendim sana sessiz bağıran !’

‘“Şimdi bana secde et ! Götüreyim RAHMÂN’a !”’

‘Benim adım Âdem’dir ! İlk ve son baba, ana !’

‘“Andı tutmuş”’ can ! Hemen o zâta secde eder !

‘Yüzünü anımsadım !’ ‘Sen benim RABB’imsin !’ Der !

Secde eder etmez o ! Olur ALLAH’a yakın !

‘“ALLAH’ın yakınına !”’ Yargılanma yok bakın !

Dindar der ‘Câmideki gibi taparım sana !’

‘Zîrâ, câmide mihrab da benzerdi insâna !’

RAB, ‘Îsâ’ya tapanlar gibi hâlin biraz !’ Der !

Ve önce arınmaya ! Sonra cennete gider !

Çok sevmişti ALLAH’ı, zirâ her ikisi de !

‘“Oğul”’ deyip de ! ‘“Âdem”’ demeyeni af ede !

Ateiste ! İnancı gibi borcu ödenir :

‘Sen yok’a inanmıştın !’ ‘Öyleyse yok ol !’ Denir !

Yâni alınır ondan ! İnsâna özge bilinç !

‘“Dumansız bir ateşte !”’ Hayvân can, edilir linç !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 15.08.2001

SON NEFES !
Kendi rûhunu görür vücûddan çıkarken can !

Kaderini öğrenip duyar büyük heyecân !

Üçüncü göz açılır ! Beyin ışıkla dolup !

Zîrâ ampul çok parlar ! Son defa yandığı an !


Ölüm, vicdânsız için en müthiş ameliyat !

Anestezi yapmadan, ‘“Zebânî”’ der ona ‘Yat !’

Postu yüzüp ! İçinden canavarı çıkarır !

Hayvândan taşa kadar başlar rûhsuz bir hayât !


Sonsuz uzun bu işlem ! Dünyâda bir saniye !

‘“İzinsiz ölünemez !”’ Artık anladın niye !

“Hoş geldin ey yüce dost”, MUHAMMED’in son sözü !

Dilerim nasip olsun bu ölüm her fâniye !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – Mayıs 1998

SON SÖZ
ÇÖLDE SAVRULMAK İÇİN RÜZGÂR UMAN KUM GİBİYİM !

HER ŞAFAK SÖNMEK İÇİN ŞEMS GÖZETEN MUM GİBİYİM !

SAVRULURSAM ! YA SÖNERSEM ! BANA HİÇ AĞLAMAYIN !

ÇÜNKÜ BEN ‘CANLI KABİR’DE DAHA MERHUM GİBİYİM !


ULUĞ 1956

İNGİLİZCESİ :


EPILOGUE
LIKE SAND IN A DESERT ! OR A CANDLE IN DARK NIGHT !

I AM EXPECTING ALWAYS, A TEMPEST ! OR A SUN LIGHT !

WHETHER SCATTERED ! OR GONE OUT ! I DESERVE MOURNING NEVER

FOR IN THIS LIFE, I AM DEAD ! SO TO SAY, MORE THAN EVER !
BY

ULUĞ 1956

FRANSIZCASI :
EPILOGUE
COMME UNE SABLE ! OU UNE LAMPE J’ANTENDS SE LEVER,

UN VENT DANS MON DESERT ! UN SOLEİL DANS MANUİT !

EPARPİLLE ! OU ETEİNT ! JE N’Aİ RİEN A PLEURER !

ETANT PLUS MORT QUE JAMAİS ! EN CE CORPS, DANS CE PUİTS !


PAR

ULUĞ 1956

İTALYANCA serbest çevirisi :
NON Mİ CREDA POETA ! OVVERO FİLOSOFO !

NON SONO NE RETTİLE ! NE AQUİLA SU CİMA !

MA UN VİSİTATORE ! İN UNA TOMBA DOVE,

GİACE UN GİOVANE ! SENZA ALCUN LACRİMA !


DA

ULUĞ 1956


SON SÖZLER !
Başucundan kovdu ! VICTOR HUGO ! PAPAZI !

‘Daha NÛR !’ Dedi ! Rûhun çıkmış iken pek azı !

“Yüce yoldaş !” Olmuştu, son sözü MUHAMMED’in (s.a.v.) !

“Yüce yoldaş” üstüne idi zirâ “‘HANİF DİN !”‘

“Yüce yoldaş” götürür canı ! RAHÎM RAHMÂN’a !

‘Rahmetli’ sözcüğünde, işte bu ! Saklı mânâ !

GANDHİ şehid ölürken bağırmıştı: RAM ! RAM ! RAM !

“‘RAM !’” ALLAH demek Hintçe ! Kendi özüydü meram !

ÂLÎ’nin son sözü yok ! Onun kendisidir “‘Söz’”

Ona “‘EVET”‘ der her can ! Ondan fışkırınca öz !

Üç parmağını açıp vedâ etmişti dedem !

ALLAH ! MUHAMMED ! ÂLÎ ! Demek istedi son dem !

Arzda bıraktığını arar ! Ölürken herkez !

Kimi para ! Kimi ün ! Benimki “‘CEMÂL’” son kez !


M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA, 03.05.2002

SON UYARI !
Her aynada ilk mumun görünmekte bir eşi !

Ay ne kadar parlasa, inkâr etmez güneşi !

Başın secdede ! Arş’ta ayakta olsun özün !

Nefes diri ! Ağzından dikkatli çıksın sözün !

Deme hiçkimseye RAB ! ALLAH ! Veya evlâdı !

Kendi özünden başka bil ki yok HAKK’ın adı !

‘“ALLAH’ın her ismiyle”’ çizildin ! Ah bir bilsen !

Kendindekine ulaş ! Kendinden geçerek sen !

Uyma vücûdundaki alçak yerçekimine !

Yoksa ! Canın hapsolur ! Zından gibi bir ine !

Orda her günâh, olup alevden bir örümcek !

Canının etrafında korkunç bir ağ örecek !

Fakat toprak olmadan ! Öper isen toprağı !

RAHMÂN’ın rahmetiyle ! Yırtarsın korkunç ağı !

‘Kulumsun’ diyen sana ! Bugün şu ödünç ette,

Yarın ! Senden ‘yüzünü’ esirgemez elbette !

Yeter ki ! Sen herşeyi gör ALLAH’a bir ‘“Perde !”’

‘“Perde”’de O ! Hele sen ‘“Perde”’ye bir kez er de !

‘“Bilen”’den ‘“Bilmeyen”’e budur en son uyarı !

Olma ! Vicdânınkinden başka ‘“Ses”’in duyarı !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 02.02.2002


SON ZİKRİM !


A : FAY HATTI !
ATA, bin bir güçlükle pâdişâhları attı !

Şimdi bütün liderler oldu birer ‘fay hattı !’

Her üyeyi titretir ! Başkasının gölgesi !

Meclis ! Artık en büyük yâni deprem bölgesi !

Duvarlar çatladıkça ! Asker gelip sıvadı !

Bu yüzden yobazlarca, ‘Mason’ onların adı !

Doğru söz ! Çünkü ‘Mason !’ ‘Duvar ustası’ demek !

LÂİK bina çökmesin diye harcarlar emek !

Ama tâmir bitti mi ! Gelir eski üç lider !

İçlerinden demirbaş olan ! Terfi de eder !

Bakarız ayni tellâk ! Ayni tas ! Ayni hamam !

Beyler ! Artık gidiniz ! Her kıyakınız tamam !

Derde çâre değil de ! Oldunuz halkın derdi !

Mevlânâ : ‘Tabut gibi yük olmayınız’ derdi !

Hâlâ daha hepiniz ! Hep başımızdasınız !

Her seçim sonu akan gözyaşımızdasınız !

İktidar ‘televizyon’ değil ! ‘VİZYON’ yeridir !

‘Halka verdiği sözü tutan !’ HAKK’ın eridir !

MUHAMMED “Ben üç defa aldatılamam” derdi !

Üç kez esir aldığı, bir cellâda giderdi !

Asıl suç millettedir ! Değildir iktidarda !

‘Alın yazımmış’ deme ! Kaldığın vakit darda !

Kendin koydun elinle ! Sırtına bu kamburu !

Süngüye bırakma hep ! Sökmeye habis uru !

Bak ! Meclis tavanına çiğ köfteler yapıştı !

Halk açken ! Üyeleri milyarları kapıştı !

İlk meclise, at ile gelir idi her meb’us !

Şimdi hepsi villada ! Çift mersedes ! Bu kâbus !

Hamal hep hamal kalır ! Ne kadar taşısa yük !

Halterci olmalısın ! olmak istersen büyük !

Gandhi der ki : ‘ ‘“Göze göz”’ bütün halkı, kör yapar !

Gözü alınmadan da halk ! Gözünü kör kapar !’

İsyân etme de ! Kazan tam demokratik bilinç !

Demokratik bilinçtir ! Seçimde en iyi linç !

ALLAH der ‘“Emâneti verin yetkin olana !”’

Yoksa sâhipsiz kalır ! Yetim ile dul ana !

Partiler yok ! Yalnız var tek adamlar sistemi !

Sızlatma ‘TEK ADAM’ın kemiklerini ! Emi !

B : KARA MİLÂT !

Titrettiği vakit bak ! Batı’yı kızıl ayı !

Batı dedi : ‘ORTAK OL !’ Bize gel sen de dayı !

Talih kuşu nihâyet başımıza konmuştu !

Tırmanmayacak idik ! Artık hep dik yokuşu !

Teröre değil ! Bize vereceklerdi destek !

Büyümemizden korkup olmayacaktı köstek !

Bütünleşecek idik ! Çağdaş medeniyetle !

Tekliflerinin yoktu ilgisi ! Art niyetle !

Zirâ aday yapmıştı ! Bizi zaten İNÖNÜ !

Gözü gördüğü için ! Hem arkayı ! Hem önü !

Hem savaş kahramanı ! Hem diplomasi kurdu !

Hem savaştan korudu ! Hem demokrasi kurdu !

Ne yazık ! Anayasa mahkemesi açmadı !

Mecburen gölgelendi ! Demokrasinin adı !

‘Sevr’i unuttuk’ sözü batılıların ! Yalan !

Besledikleri isme bir bakınız ! ‘Öcalan !’

Karşı çıktı üç aymaz ! Hem iki defa bile !

Adlarını yazmayım ! Herkes kendisi bile !

Yunanistan oynadı ! Parmağına takıp zil !

Çöpçü ihraç ederek ! Ecdada olduk rezil !

‘Reenkarnasyon’ ile ! Üç aymaz geldi başa !

Bir Enver ! Biri Talât ! Biri de Cemâl Paşa !

Sorumlu meclisleri ! Yalnız tenzih ederim !

‘Sorunlu meclislere âit sözlerim’ derim !

Biri Kıbrıs ! Öbürü, Gap’la günah çıkardı !

İki negatiften bu ! Bir tek pozitif kârdı !

Bakü Ceyhan’da ! Etkin değildir hiçbir kişi !

ALLAH’ın lûtfu olan coğrafyamızın işi !

‘Sırat köprüsü’ gibi ! İki deniz kavşağı !

Tek dünyâ devletinin ! ‘Evrensel din’ kuşağı !

Ne mutlu ! Adaylığa nihâyet çıktı karar !

Fukara sevincidir ! Eşeği bulmak tekrâr !

TÜRKİYE ! En az otuz yıl geri bırakıldı !

Birisi şiir yazdı ! İkisi namaz kıldı !

Bir ! Dokuz ! Yedi ! Sekiz ! Batmamızın milâdı ! (1978)

Hakkını helâl etmez onlara ! Türk evlâdı !

Asla affolmaz ! Halka karşı işlenen günah !

‘“Kul hakkı ile !”’ ‘“Bana gelme”’yiniz ! Der ! ALLAH !

Geri bıraktırıldık ! Geri kalmadık yâni !

Devlet gemisi sala benzer ! O batmaz âni !

‘Şâir’e maceracı demişti ! Paşa haklı !

Çıkmak da serbest iken ! Reddetti şâir aklı !

Paşa onun hakkında : ‘Vizyon fakiri’ derdi !

Ona bırakmamaktı yurdu, en büyük derdi !

‘Umut’ kırıklığımız sosyal kloroformcu !

ATA’ya da demişti ! ‘Gardropta reformcu !!!’

EVREN veto kaldırdı ! Yunan döndü Nato’ya !

Açtı kapıyı ! Kıbrıs ile Ege’yi oya !

Kur’anda iki âyet var ; Üstlerine eğil :

‘“İşi ehle ver !”’ ‘“Bilen ve bilmeyen bir değil !”’

Yunan birliğe girdi ! Bize geldi fatura !

Batı dedi ‘Kıbrıs’da yalnız rum’lar otura !’

Kapının, yüzümüze kapandığı açıktı !

Ordumuz tek başına ! Yeşil adaya çıktı !
C : SON HAÇLILAR !

Avrupa Hıristiyan kulübü ! Herkes bile !

Karşı karşıya kaldık ! Yine haçlılar ile !

On üç haçlı haydudun, on birini kovdu TÜRK !

Son on dördüncüsünü ise ! YÜCE ATATÜRK !

‘“Onların dinlerine girmezseniz siz şayet,

İçlerine almazlar sizi asla !”’ Der âyet !

Avrupa ! Kapısında Türkiye’yi oyalar !

Verdiği sözü tutmaz ! Tükürdüğünü yalar !

Biri açık ! Biri gizli ! Kazandık iki savaş !

Batı bizi alırken, öç alır ! Yavaş yavaş !

İnsân hakları şartı ! Tuzakta bir yem yâni !

Irkçı bir hak verdik mi ! Bizi parçalar âni !

‘Kürtçülüğe !’ Bak en çok parayı Alman verdi !

Bölemeyeceğine ! Türk’ü ! Aklı geç erdi !

Enver paşa’ya da o, kırdırtmıştı herkezi !

Şimdi o ! ATA ve TÜRK düşmanları merkezi !

AB’ye alıp soymak istiyor o ! Balkanı !

Korkusu, Türk ordusu ! Türk kültürü ! Türk kanı !
D : KURTULUŞ REÇETESİ !

ATA ‘Çağdaş uygarlık’ dedi bak ! ‘Batı’ değil !

Çok yönlü bir hedef bu ! Kapsamına sen eğil !

Binlerce yıldan beri ! Bak hep ayaktadır Çin !

Son on beş Türk devleti yıkıldı ! Acep niçin ?

DİN ! DİL ! AHLÂK ! Ve TÖRE’ne ! Sâhip çık !

Târih ! Sana en bilge bir rehberdir ! Çok açık !

Köprüde ev kurulmaz ! Yerleş sağlam bir yere !

Parantezi aç ! Süper bir devlet ol federe !

Evrensel kardeşliğe bağlı ! Bunun milâdı !

‘“İBRAHİM MİLLETİ”’ dir Kur’anda şifre adı !

Artık ne ATATÜRK var ! Ne de bir SELÂHADDİN ! *

LÂİKLİK son kalemiz ! Ne olur dikkat edin !

Onu korumak için ! Kâfi değil beş duyu !

Altıncı his olarak kullanınız orduyu !

Yedinci his sağ duyu ! Ölülerin kâlb gözü !

Her an görüp uyarır ! Vicdândır onun sözü !

Her fikrimi söyledim ! Yalnız var bir ‘art fikrim !’

‘ATAMIZI GERİ VER !’ Olacaktır SON ZİKRİM !

Bu nedenle ‘“ZİKİR !”’ Kur’an’ın öbür adı !

Bunun ‘“HÛ”’ olduğunu ! Halk ölürken anladı !

İki tâne ATA var : ATATÜRK ! Elbet biri !

İkincisi ‘“İLK ÂDEM !”’ Kâlbdir onun kabiri !

Dirilt her ikisini ! Toplumda ve kendinde !

Bundan başka tapınma ! Kabûl edilmez dinde !

ATA ! İçte ve dışta barış istedi her dem !

Barış ‘“SELÂM”’ demektir ! ‘SELÂM’ ise, ‘“İLK ÂDEM !”’

ULUĞ, seçilmiş değil ! ‘Seçkin’ bir bilirkişi !

Meclis Dış İlişkiler Müdürlüğüydü işi !

Fransa çıkardı ‘DÖ GÔL !’ Almanya ‘ADENAVER !’

Ya RAB ! Bize ne olur, ‘İKİNCİ ATATÜRK’ ver !!!
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 07.08.1999


*Selâhaddin Eyyubî

SOSYAL ÂMENTÜ !


HAK, anayasasını ‘“ÂMENTÜ”’yle etti arz !

‘“Dirilmek”’ için önce can vermek edildi farz !

Bu işlem, mumun ölüp dirilmesidir nûrun !

Karanlıktan ışığa çıkmaktadır onurun !

Ot, yeri; koyun otu ; insân koyunu otlar !

İnsân insânı otlar ise, çıkar robotlar !

Robot, sandık ve kasa şifresiyle kurulur !

Kuranlar, ‘Kur’an veya halk’ der; başa kurulur !

Robot bilinçlendikçe çıkar yeni modeli !

Akıl monte edenler hapsolur ! Denir deli !

Bu demokratik oyun sürüp gidemez bu tarz !

Âmentüde şeytana inanmak olmadı farz !

ALLAH’tan hemen sonra Âmentü ‘“Melekler”’ der !

Onları, HAKK’a yakın halk anla ! Çekme keder !

Arkasından kutsal kitablar gelir bir çok !

Vicdândır bu ! Vicdândan daha kutsal kitab yok !

Bu kitab piyasadan kalkınca usul usul !

Vicdândan seslenen HAK, gönderdi bir çok resûl !

Sezar’ın güdümünden halkın çıkma şansı az !

Îsâ’yı çakmadıkça ! İnciline inanmaz !

‘“Mûsâ’ya kaçma izni verdi ancak Firavun !”’

Hâlâ ‘“Kızıl denizde boğuldu”’ diye avun !

İslâm takvimi başlar, zorbadan firâr ile !

Hâlâ başta ! ALLAH’ın kovduğu o âile !

Onlardır Cehennemde biten ‘“Zakkum ağacı !”’

‘“Doyurmadan karnını şişirirler !”’ Ne acı !

Her toplumun başında yâni var dev bir çete !

Kurtulmak için ondan bekleme hiç reçete !

‘“Her topluma yollarız yol gösteren”’ der RAHMÂN !

Mesajım tüm dünyâya ! Dünyâ küresel şu an !

Reçetemize uy da ! Hiç sorma bizler kimiz !

İnsânı cesedinden öğrenmemiş hekimiz !

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

İZMİR – 16.10.1998


SÖZ !
Her nebi söz vermiştir doğru olmaya ! Niçin ?

‘“Ahde vefa”’dan doğru şey olmadığı için !

‘“Kendisi ve Nebinin fıtratı oldu şahit !”’

‘“HAK her nebiden aldı ! EHLİBEYT için ahit !”’

‘“Her nebi MUHAMMED ve EHL-İ BEYT’e verdi söz !”’

Zîrâ MUHAMMED ÂLÎ nûru, hepsindeki öz !

“Nebiydim dedi resûl ! Daha çamurken Âdem !”

ALLAH’tan sonra, RESÛL ve EHL-İ BEYT’in kıdem !

Ahitsiz, kimse nebi ! Melek, ‘insân’ olamaz !

Ahdi ÂLÎ sorgular ! Mümine budur namaz !

‘“HAKK’a kâfi şâhit o !”’ ‘“Kitab ilmine sâhip”’

‘“ALLAH rızası”’ için ! MURTEZA yegâne ip !

‘O İpi tutacak mı’ diye doğar her insân !

‘HAK dost’ elini tutmak ! Sağken en büyük ihsan !

El tutanın sevabı ! On misliyle ödenir !

‘EBUTTÜRAB’a türab oldun ! Sağa geç’ denir !

El tutmak için yalnız ! Mümine yok zorlama !

Sevabı ne kadarsa, o kadar alır ! Ama !

EHL-İ BEYT düşmanını ! ‘“Suratı ele verir !”’

Marsık yüzünü, ÂLÎ ‘“Ateşe atıverir !”’

‘“Konuşmaya, RAHMÂN’dan yalnız O aldı izin !”’

‘Haykırır !’ ‘İşte hakkın budur’ deyip ‘“Müezzin !”’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 22.11.2000


“SÖZDE ŞİİR !”
İlhâm ! Coşku ! Kültür ! Dil ! Bir şiirin dört kutbu !

Aksi hâlde ! Her şiir olur asker mektubu !

Şâirlerin ! ‘Dört dörtlük’ değil şimdi hiçbiri !

Ölüdür yazdıkları ! Ölüler sanır, diri !

Hem yazan ! Hem de duyan ! Câhil ! Bu yüzden mutlu !

Şiirin yarınından ! Değilim hiç umutlu !

Savunur kendisini ! ‘Tarzım serbesttir’ diye !

Gürültü, müzik değil ! Aradaki fark niye ?

Kader, ‘mikdar’ demektir ! Ölçüdür yaratmaya !

Ölçü ‘Serbest’ tutulsa ! Kozmonot gitmez Ay’a !

Her terzinin elinde ! Mutlaka ‘mezura’ var !

Pantolon ile ayni ! Olabilir mi şalvar !

Şekspir ! Viktor Hügo ! Mevlânâ ! Ve Fuzûlî !

Vezni ve kafiyeyi ! Görmediler fuzûlî !

Bunlar ‘şâir’ değildi ! Şiirle ‘mesaj’ verdi !

Çapı kadar ! Herkesin onlara aklı erdi !

Kafiye ! Son sözcüğün son hecesidir ! Niçin ?

ÎSÂ ‘“İlk olan en son gelir !”’ Dediği için !

‘“Arşı taşıyanlardır !”’ Hak şiirin dört kutbu !

‘“HAK Kur’an için diyor, cin sözü değildir bu !”’

Rûhtan gelip vicdândan çağrı yapan şey ilhâm !

Benlik sesine ise denilir ‘hayâl !’ O, ham !

‘Kültür !’ Kendi tarlanda ürettiğinin ismi !

ALLAH’ın tohumunu ! Taşır insânın cismi !

Güzelle birleşirken duyulan o heyecân,

İşte coşku bu ! Onu duyan Rûhtur ! Değil can !


Bu yüzden en güzele denilir ‘Şiir’ gibi !

‘“Rahimde güzel çizmiş onu !”’ ‘“Kalem sâhibi !”’

Dilden kast ! ‘“Süleyman’ın bildiği o kuş dili !”’

Dil, Farsça ‘Gönül’ demek ! Odur ‘“Belkıs’ın ili !”’

Gelelim ! Kendisini bir şâir zannedene !

Dağarcığı tın tındır ! İnanmıyorsan dene !

Yok ne aruz vezninden ! Ne heceden haberi !

Unutmuş ikisini ! Bilmediğinden beri (!)

Sorsan ! ‘Fâilün’ nedir ? ‘Fâilini sen bul’ der !

‘Seslileri say’ desen ! Hemen koroya gider !

Edebiyat ! Maskara olmuş inince halka !

Bir çingene geçirmiş ! Onun burnuna halka !

Tarak verilmesine ! Ne kadar kızsa da kel,

İlk dersimiz ‘kafiye !’ Çünkü beyitler ilkel !

Kafiyeli değildir ! Beyitlerin bir teki !

Ya ‘isim eki !’ Ya da ‘fiil zamanı eki !’

Meselâ :‘Sevdim’ ‘Verdim’, birer kafiye değil !

Fiil kökü ‘Sev’ ve ‘Ver !’ ‘Dim’ ek ! Sen köke eğil !

Kafiye değil, ‘Evim’ , ‘Eşim !’ ‘İm’, isim eki !

İsim ise ‘Ev’ ve ‘Eş !’ Ayni değil bir teki !

Bakın benim kafiyem ! ‘Sakarya !’ Ve ‘Akarya !’

Altı harfleri ayni ! Çıkardığı ses arya !

Fiil zamanı eki : ce, di, er, miş, ! Köke in !

İlk ve son dersi verdim ! Tek ve sondur ‘“ÖZLÜK DÎN !”’

Şimdi şunu gençlere ben itiraf edeyim !

Sırf anlasınlar diye ! Kullandım yeni deyim !

Eski mesajlarımın hârika idi hepsi !

Üzerlerine içtim bir bardak soğuk pepsi !

Yine kafiyem süper ! Ama hacmi daraldı !

‘A’ de bakayım’ diyen ! Dilimi söküp aldı !


M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 13.12.1998

SÖZDE ŞİİRLERİM !
Şiir değil sözlerim ! HAK hakkında öğreti !

Hep okunacak ! Köklü çünkü ! Değil iğreti !

Kökü kendi kökenim ! Yâni ALLAH’ın geni !

EHL-İ BEYT’i sevenden yeter bana beğeni !

Hügo, şu tanısında ! Yerden göğedek haklı :

‘San’atı, Rûh yapmalı ! Hissiz, insânın aklı !’

Titreyip ağlamaktır ! Hak ilhamın bedeli !

Yunan derdi : ‘Yazılmaz şiir, olmadan deli !’

En sonunda çıldıran Niçe ! Bunun kanıtı !

Onun ‘Zerdüşt’ eseri ! Bir özdeyiş anıtı !

Bu hâl ! Âlemden geçip kaybetmektir kendini !

Bu yüzden İslâmiyet ! Özüne dönme dini !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 01.07.2001

‘“SÖZLEŞME SANDIĞI !”’
Hani var ya ! Mûsâ’nın ‘“Kutsal ahit sandığı !”’

Değil o asla ! Halkın hayâl edip sandığı !

‘“RAB târif etti onu !”’ ‘“Dağda, inceden ince !”’

Mûsâ da imâl etti ! Hemen dağdan inince !

‘“Dağdan inerken Mûsâ, yüzünü örttü !”’ Niçin ?

‘“Gözü kaymadan !”’ ‘“Halkın bakabilmesi için !”’

‘“Altın kaplı tahtaydı sandık !”’ ‘“Boyu beş karış !”’

‘“Eni üç, yükseklik üç karış !”’ İşi, ‘“İÇ BARIŞ !”’

‘“Sekîne’nin sandığı”’ ismine budur neden !

Özünle helâlleşmen için ! Büründün beden !

‘“Sekîne”’den başka şey ! ‘“İç barışı”’ sağlamaz !

‘“Kâlbinde îmân”’ olan ! Mağarada ağlamaz !

‘“Bir insân boyutunda !”’ ‘“Tâbût gibiydi cismi !”’

‘“Altın kaplı kapağı vardı !”’ ‘“Tövbeydi ismi !”’

‘“Kanatlı iki melek !”’ ‘“Yüz üstü, karşı karşı !”’

‘“Yatmış idi üstüne !”’ ‘“Taşımak için Arşı !”’

‘Çok yakınken tâbûta !’ Bak etmekteler secde !

‘İçinde HAK var’ diye geldiklerinden vecde !

Bu meleklere ! Tevrât demekte ‘“Kerrubiyan !”’

İbranîce ‘RAB gibi’ demek ! Bu sırra uyan !

‘“Sekîne”’ tohumunu ! Uyandırırlar kâlbde !

Onlara ! ‘Yengeç burcu yüce erenleri’ de !

‘Sekîne rûh’umuzu ! Bize ilk onlar verdi !

Bu sayede ! İnsânlık ‘şeffaf beden’e erdi !

Şeytana uyup sonra ! Cennetten Arza indi !

Şeffaf âlemden ! Düşüp fizik beden edindi !

‘Cennete giremesin’ diye ermeden Âdem !

‘“Sekîne”’yi korurlar ondan ! Bekçiler her dem !

‘“Sekîne”’dir cennette ! ‘“Sonsuz hayât ağacı !”’

Ölmeden bulamazsan ! Hep ölürsün ! Ne acı !

‘“Cennet ırmakları”’nı denetler Kerrubiyan !

‘“Şeflerinden nakloldu !”’ ‘“Tevrât”’ denilen beyân !”’

‘“Cismi toprak, çift melek !”’ ‘“Mûsâ’ya oldu rehber !”’

‘“Mûsâ onlarla aldı çölde !”’ ‘“RABB’inden haber !”’

‘“Altın kaplama idi !”’ Her parçasıyla tâbût !

‘“Sekîne”’ için ‘“Altın tek iletken”’ der ‘“Mabud !”’

‘“RAB iki levha yaptı !”’ ‘“Yontarak iki taşı !”’

‘“İki ismini yazdı !”’ ‘Halk olsun’ diye aşı !

‘“Sandığa dikey koydu !”’ ‘“İki eşit levhayı !”’

İki kutub yansıttı ! İlk güneşi ve ayı !

Kâbe de iki taş var : ‘Siyah taş !’ Ve ‘esat taş !’

‘Esat’, en mutlu demek ! ‘“Sözünü tut !”’ Yolu aş !

Bu çift taştır ‘“ZÜLKARNEYN !”’ İki boynuzlu kutup !

‘“RABB’e verdiğin sözü hatırla !”’ ‘“Onu tutup !”’

Kâlbin bak başkalaşır ! Döner iken Kâbe’den !

Çünkü biraz ‘“Sekîne”’ almıştır fizik beden !

Sandıktaki taşlara, ‘şahâdet taşı’ denir !

‘Kelime-i Şahâdet !’ ‘“RABB’i görüp ödenir !”’

Sandığın bulunduğu çadırdaki bölüme !

‘“Mûsâ ve Hârun hariç !”’ ‘“Girmek denkti ölüme !”’

Kutsal bir edeb yeri ! Gibiydi bu yer : mahrem !

Tek girilirdi ! Kâbe bu yüzden ‘“Beyt-i harem !”’

‘“İki taş ortasına, Mûsâ dikip gözünü !”’

‘“Bakıp da zikredince !”’ ‘“Ezeldeki sözünü !”’

‘“İki taş ortasında, oluşarak bir hâle !”’

‘“Dönüşüyordu birden !”’ ‘“Şeffaf bedenli hâle !”’

‘“Çift melik arasında !”’ ‘“Dineliyordu bir zât !”’

‘“Çölde halkın önünde !”’ ‘“Yürüyordu o bizzat !”’

‘“Mûsâ gibi !”’ ‘“Onun da yüzü her an örtülü :”’

‘“Açamıyordu kimse !”’ ‘“Ölmeden !”’ ‘“Işık tülü !”’

‘“İmâm”’ : en önde demek ! ‘“Mübîn”’ ise : aşikâr !


Yüklə 3,62 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin