42 yil öncesi



Yüklə 3,62 Mb.
səhifə33/38
tarix25.10.2017
ölçüsü3,62 Mb.
#12912
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   38

‘“Mübîn imâm !”’ ‘“Bu şeffaf imâmdır !”’ ‘“Etme inkâr !”’

Bu halîfesiyle ! RAB kanıtlayıp kendini,

Açıkladı ümmete ! Ne idi ‘“HANÎF DÎNİ !”’

‘İçindeki Âdem’i, ölmeden gördü ilk kez !

Anladı Âdem imiş ! ‘“Kaşlar arası merkez !”’

‘“İki taş ve iki kaş !”’ ‘“Arasındadır mîrâç !”’

Titret iki noktayı ! Üçüncü gözünü aç !

‘İpofiz’ ve ‘epifiz !’ İki noktanın adı !

Kimse ‘üçüncü göz’e ! Dışardan bakamadı !

Beyninde görürsün bak ! Dıştaki şeyi bile !

Evren içimizdedir ! Tüm yıldızları ile !

Eski Rusya da vardı ! Bu sırdan kopya âdet !

İster bunu boş inanç ! İstersen gerçek addet !

Olunca dokuz Ocak gece yarısı sene !

Kız, RABB’e derdi ;‘Bana eşimi göstersene !’

İki ayna koyardı ! Karşılıklı ve eşit !

Arasında iki mum yanardı ! Ayni çeşit !

İki mum arasına ! Kız sürekli bakardı !

Heyecândan ! Ter basıp vücûdunu yakardı !

Aynalar arasında ! Bir hayâl görünürdü !

Hayâl yaklaşıp bir bey hâline bürünürdü !

Ama bu bey öpmeden kızı ! Mumlar sönmeli !

Yoksa ! Kızın elini sıkar ! Bir cinin eli !

Bırakıp burda kızı ! İlerdeki beyine !

Dönelim biz ! ‘“Sekîne sandığı”’mıza yine !

‘“Dört halkası !”’ ‘“Dört kolu !”’ ‘“Vardı kutsal sandığın !”’

Toprak, su, hava, ateş adlı beden sandığın !

‘“Dört kolla taşınırdı !”’ ‘“Çölde”’ bu minik Kâbe !

‘“Dört kol çıkarılırdı !”’ ‘“Dinlenirken sahâbe !”’

Yâni terk edilince ölümle ! Fizik beden !

‘Sandığını yeniden taşı !’ Derdi halk eden !

‘“Vaad edilen yurda !”’ ‘“Varıldığında ancak !”’

RAB dedi : ‘“Taşıyıcı dört kol çıkarılacak !”’

O yurdun adı ; ‘“Selâm”’ ve ‘“Süleyman mâbedi !”’

‘“Çekiçsiz inşâ olmuş !”’ ‘“Yâni şeffaf ebedî !”’

Bu yüzden ‘Sekîne’nin tâbûtu !’ Öbür adı !

Işık bedene sâhib ! Gerçek Âdem evlâdı !

Kâbe sâbit bir sandık ! Zîrâ dört kollu değil !

Tâbût gibi mezara gitmez ! Bu farka eğil !

Sensin, ahdin sandığı ! Onun örtüsü tövbe !

Tövbe et ! RABB’in ‘Nokta’ ile üstündeki ‘B !’

Yoksa ! Olursun çağlar boyu ! Sandık hamalı !

Hâs evlât ! Hâs anne ve babasını bulmalı !

Tövbe bak ! Tâbût ile iki melek arası !

‘“Yüze secde etmeyen !”’ ‘“İçindir yüz karası !”’

Kâbe’nin bulunduğu beldenin adı ‘“Emin !”’

Taşa ‘MUHAMMED ÂLÎ’ yazdı ! RABB-ÜL-ÂLEMİN !

Âdem ‘“RABB’imsin”’ diye HAKK’a verirken ahit !

‘Bu iki taş !’ Âdem’in sözüne oldu şâhit !

Bu nedenle sandığın adı ‘“Ahit sandığı !”’

Herkesin her nefeste ‘“HÛ !”’ ‘“HÛ !”’ Diye andığı !

‘“Yüce melekler gibi !”’ ‘“Başında taşı arşı !”’

Yoksa ! Olursun İblîs gibi ! ‘“RAHMÂN’a karşı !”’


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 19.06.1999


SU ve ATEŞ !
I AY DEVRİ !
Melek ve Şeytan harbi ! Arz’dan önce başladı !

Bu ateşten kürenin Arz değil ! Aydı adı !

Bugünkü Ay sanmayın ama sakın siz onu !

Arz’ın bundan önceki o, reenkarnasyonu !

RAHMÂN ! Rûhudur bil ki ! O dönemdeki ayın !

Tevrât’taki Yehova işte odur ! Anlayın !

Mâden bilincindeydik orda ! Trans hâlinde !

Ordaki insânlara şimdi sen‘“Yüceler”’ de !

Sulu kabuk bağladı bu Ay, soğuk uzayda !

Su merkeze yağınca, savaş başladı Ayda !

Ateş çekirdek, kovdu buharlaştırıp suyu !

Düşmandı birbirine su ve ateşin huyu !

Ateşi söndürür su, bak kaynatılsa bile !

Ateş, Şeytan ! Su, Melek simgesi ! Herkes bile !

Kabuktaydı melekler ! Şeytanlar çekirdekte !

Buna, ‘su ve ateşin vatan paylaşımı’ de !

RAHMÂN, meleği sevdi ! ‘Rahmet’ olduğu için !

Şeytan da kin besledi RAHMÂN’a için için !

‘“Şeytan, RAHMÂN’a düşman !‘“ALLAH’a değil ! Niçin ?

Oksijensiz yanamaz ateş de ! Onun için !

Alev dik başlı üçgen ! Su, yerde yüzey dörtgen !

İnsânda var ! Doğuştan üç düşman ! Ve dört dost gen !


II ARZ DEVRİ !
Ay devrinde hayvândık ! Rüyâ bilinçli yâni !

Uyanıp insân olduk ! ‘“Arz cenneti”’nde âni !

Buraya kadar gerçek ! Asla efsâne değil !

Efsâne burda başlar ! Ona dikkatle eğil !

Şeytan ! Arz döneminde intikamını aldı !

Havvâ cennette ondan ! Kâbil’e gebe kaldı !

RAHMÂN ! Çocuk doğmadan, şeytanı kovaladı !

Ve Kâbil’in ‘dul karı evlâdı’ oldu adı !

Şeytandan sonra Havvâ da bu Dünyâya indi !

Kâbil doğdu, Âdem’den de Hâbil’i edindi !

İşte budur ! Arzda, su ve ateşin mîlâdı !

Hâbil, Tanrı evlâdı ! Kâbil, şeytan evlâdı !

‘“Hâbil, kurbân ! Ve Kâbil, buğday etti hediye !”’

‘“Kurbânı kabûl etti RAHMÂN !”’ Oğlundan diye !

Kâbil dedi RAHMÂN’a ‘Kutsaldır alın terim !’

‘Mâdem senin adın HAK ! Ben hakkımı isterim !’

‘Lânetlediğin hâlde toprağı ! Ürün aldım !’

‘Tercih ettin çobanı bana sen ! Şaşa kaldım !’

‘“Sonra kızıp Hâbil’in kanını döktü Kâbil !”’

HAKK’a dedi ‘Hakkımı yemene bu mukabil !’

‘Ateş iken ! ‘“Babama dedin çamura eğil !”’

‘Suda da oksijen var !’ ‘O da bağımsız değil !’

‘O, suyla vaftiz yapıp kilisede yatacak !

‘Irkımı şeytan’ diye ! ‘Hep ateşe atacak !’

‘Cennet yapacak ırkım bizi kovduğun arzı !’

‘Düşünürken evlâdın, yalnız beş vakit farzı !’

Şeytanın sözlerinden, RAHMÂN çok duygulandı !

İkisinin de RABB’i olmaya içti andı !


III KIYÂMET DEVRİ !
‘Süleyman’ı gönderdi o zaman RAHMÂN ! Niçin ?

Melek ile Şeytan’ı barıştırması için !

Tüm ateş cinlerini, onun emrine verdi !

‘“Hikmet’i her şeyden çok çünkü RAHMÂN severdi !”’

RAHMÂN dedi : ‘Süleyman ! ‘“Hikmet”’ özümsün ama ,

‘Usta’ olduğu için ! Sipariş ver Hiram’a !’

Hiram, cin hükümdarı ! Kur’an ona ‘“İfrit”’ der !

‘“Belkıs’ın sarayını, o bir günde nakleder !”’

Şeffafta yüzer her şey ! Bu nakli anlar ârif !

Sultan işi ustaya şu tarzda etti târif :

‘“Kristal bir havuz yap !”’ ‘Hep ışık saçan tarzda !’

‘Kamaştırsın her gözü ! Eşi olmasın arzda !’

Yâni Sultan mucize bir eser ısmarladı !

Her hâlde ‘“Rûh”’ olmalı ! Onun öteki adı !

Hiram her bir mâdeni, eritti dev kazanda !

Papaz su kattı ! Kazan da patladı bir anda !

Hiram kendini attı ! Ateş dolu kazana !

Arz merkezine indi ! Öptü ilk baba ana !

‘“Sînadaki ateş”’le vaftiz edildi yâni !

Şeytan’ın değil ! HAKK’ın evlâdı oldu âni !

Îsâ’yı vaftiz etti YAHYA ! O MESÎH oldu !

Hiram yâni ÂLÎ’nin ışığı ile doldu !

Vaftizde yeni adı oldu onun, ‘Gül !’ Ve ‘Haç !’

Gül, bâkire Meryem ! Ve haç Âdem ! Gözünü aç !

Doğdu ‘“Mesih”’ denilen ‘“Meryem’in oğlu”’ Âdem !

Alev, ‘alevî’ oldu ! Vaftizci, ÂLÎ mâdem !

Su ve ateş barıştı ! Bir oldu devlet ve din !

Kutsal Kitapta ‘“Son gün”’ işte bu ! Dikkat edin !

Lâik ve şeriatçı harbi, çünkü buldu son !

Denmedi hiç kimseye yobaz ! Veyahut Mason !

Melek : câmi önünde yem bekleyen güvercin !

Şeytan : kartal ! En yüksek uçan tek kuş ! Cin mi cin !

Ateş : savaş ! Sanayi ! Uygarlık ! Bilim demek !

Su : içi yıkayarak, sırf rûha verir emek !

Bu ‘“diriliş günü”’nün simgesidir gül ! Niçin ?

Gül, Arzdan su ! Güneşten ısı aldığı için !

‘“Vahiy alan arıdan”’ kalır ancak hâmile !

Selâm ! İçi dışı bir ! O İnsân-ı Kâmil’e !

Diken ile korunmuş ‘“Levh-i Mahfuz !”’ O ! Niye ?

Nâmahrem olan ! Ona el süremesin diye !

Gül ! MUHAMMED ÂLÎ’nin yani koalisyonu !

‘HASAN ! HÜSEYİN ! FÂTMA !’ Diye sen okşa onu !

Ay öncesi Güneş’in rûhudur ! Bil ki ÂLÎ !

ÎSÂ ! MESİH ! ELİON ! RAB ! O ! Bilmez ahâli !

Arz devrinde AY’ımız arz’dan ayrıldığı an,

ÂLÎ’den ışın Arz’a, Güneşten indi ! İnan !

Bu mesajı verenin ismi, bak ! MESÎH Gül-Haç !

MAX Heindel, ‘Hiram O’ diyor ! Kâlb gözünü aç !

Bunu şeffaf hocası verdi MAX Heindel’e !

EHL-İ BEYT açısından ! Fakir de aldı ele !

Şifresi çözüldü mü ! Masalın gelir sonu !

Gerçek bir ‘“HANİF”’ ise ! Kucaklayın Masonu !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 29.12.2000

SUN’Î DESTANI !
‘Dr. Münir Derman’a !’

BEKTAŞ’ın radyasyonu bitti dersin !

Mevlâna’yla gizli alay edersin !

Sen nasıl ‘HAK dostu’, ne biçim ersin ?

Mahşerde çıkacak foyan olmalı !

Kızılbaş’a çatma ! Sen bir uyruksun !

Çünkü başın yoktur ! Sâde kuyruksun !

Büyüklük taslayan bir uyduruksun !

Temelsiz olan ev, kayan olmalı !

Kurulmuş bir robot kadar sun’isin !

Sünnet oldun diye sanma Sünnî’sin !

Dînle ne ilgisi vardır penisin !

Cennet kızı sarmak rüyân olmalı !

Gerçeği çarpıtıp meddâhlık yapma !

Ashâbı öğren de HAK yoldan sapma !

İblîs gibi kendi vehmine tapma !

Cennetten kovulan, üryan olmalı !

Öküz kutsal olmaz ! Tapsa Samiri !

Rûh inen seçkindir ! HAKK’ın emiri !

Ateş, kızıl yapar soğuk demiri !

Hamursan, pişerken mayan olmalı !
Radiyallahı da çıkardın nerden !

HAK hoşnut olur mu hiç hâinlerden !

Gün battı, Hazretler (!) Çıktı inlerden !

Postları lânete şâyan olmalı !

‘“SEKÎNE”’, Bekir’e niçin inmedi ?

FÂTMA’nın gözyaşı niçin dinmedi ?

Ayşe’nin öfkesi niçin sinmedi ?

Bu sırlar bilene ayân olmalı !

‘RESÛL saçmalıyor’ diyen, Ömer’dir !

‘GADİR HUM sözünü’ yiyen, Ömer’dir !

Muhsin’e rahimde kıyan, Ömer’dir !

‘“O korkunç nâra”’yı duyan olmalı !

MUHAMMED’in sürgün ettiği Mervan,

Danışman atandı ! Atayan Osman !

‘“RAHMÂN’ın huzurundan kovduğu şeytan !”’

Dünyâda kimlerdir, beyân olmalı !

Muaviye adı ‘Av Av’ demektir !

Av av’sa, Türkçe de havhava denktir !

Rızkı, kustuğunu tekrâr yemektir !

En iğrenç besinle doyan olmalı !

‘“Kadir”’de ağlayıp duâ edersin,

HÜSEYNİ keserler, ‘“Kader”’dir dersin !

Halkı aç bırakıp hacca gidersin !

Bu azgınlık ! Yâni tuğyan olmalı !

Yezîde sövmezsen ! Söven bulunur !

Cenâze namazın nârda kılınır !

‘“Elsiz ! Hem ayaksız ! Kör haşrolunur !”’

Gözünü her seher oyan olmalı !

Bunlar ne sahâbe, ne de hazrettir !

Ahsenden esfele düşmüş sûrettir !

‘“Kitablarda yasak edilmiş ettir !”’

Suçları, secdeye isyân olmalı !

Tapma ÂDEM’edir ! Aklını erdir !

Kur’an’daki ‘“Mel’un Ağaç”’ kimlerdir ?

İslâm’ı öldüren bu hekimlerdir !

Diriyi kefene koyan olmalı !

Âdem Sâlih Rûhtur ! Devesi tendir !

Özü RAHMÂN olup ! Arşı itendir !

En günâhkâr insân ! HAK incitendir !

Hesabı, en rezil bir an olmalı !

‘“Secde âyetleri !”’ Yüzden silinir !

Belinden kırılıp, sırrı bilinir !

Sürüne sürüne ŞAHA gelinir !

Alçak nikâhını kıyan olmalı !

Tersyüz edilirken müthiş ağlanır !

‘“Alnında saç biter !”’; ‘“Burnu dağlanır !”’

‘“Boynu yetmiş arşın iple bağlanır !”’

Ağır basan kefe, ‘“Sol yan”’ olmalı !

Kabirden karanlık rahme salınır !

Sırrını açamaz ! Dili alınır !

Nice kalıplarda tutsak kalınır !

Akrabası ! Yılan, çıyan olmalı !

Kıldan ince hem de kılıçtan keskin

Köprü, Zülfikârdır ! Ol orda mekîn !

HAKK’ın düşmanına duymaz isen kin,

HAKEREN rütbesi rüyân olmalı !

‘“KAF, HA, YA, AYIN, SAD !”’ Kimin ismidir ?

Aynada gördüğün ! Kimin resmidir ?

Mekke’de döndüğün ! Kimin cismidir ?

Perdesiz tapma ziyân olmalı !

ÂLÎ, kendi ‘“Rıza !”’ Ek rıza zâit !

Yüzü HAK ikrâmı ! RAHMÂN’a âit !

‘“RABB’ine verdiğin sözüne şâhit !”’

O, ‘en yüce isme’ uyan olmalı !

Toprağın överek her an der ‘Ya RAB’

Övdüğü, hem MAHMUD ! Hem EBÛ-T-TURAB !

Anmayı kavra, olmadan harab !

Öteki tespihler riyân olmalı !

Besmele çekersin, B’yi bilmeden !

Nokta ol da kurtul ! Her tür bölmeden !

Eren ona derler, daha ölmeden,

İçini dışını yuyan olmalı !

HAZRET, sende hazır nâzır Velîdir !

Elinden tuttu mu ! HAKK’ın elidir !

‘“RABB’in miyim ?”’Derse, cevap, ‘“Beli”’dir !

Ölünü dirilten ceryan olmalı !


‘“Meryem’e üflenen MESÎH !”’ Aşıdır !

O rûh yoksa ! Vücûd mezar taşıdır !

HIZIR’ın kestiği, benlik başıdır !

Diri diri deri soyan olmalı !

Neye mâliksin ki ! Pay edeceksin !

Zaman yok ki ! Neyi tay edeceksin !

Yer denen şey yok ki ! Sa’y edeceksin !

Buraksız yolculuk yayan olmalı !

Başka vücûd yok ki ! Yakınlaşasın !

Sen bak da ! Kendini sende aşasın !

Tohumunu dik ki ! Kökün yaşasın !

Gözbebeği, nûrla doyan olmalı !

‘“Hû”’, köklü ağaçtır ! Sîna’da biter !

‘EHLİBEYT’in ‘aşkı’ sineye yeter !

Derini kızartır ! Alevden beter !

Alevîysen ! Kızıl boyan olmalı !

ALLAH Hakerenle her an çevrili,

İlki Arş’ı tutar ! Evrenin mili !

Uluğ’u ! Mustafa Kızılkeçili,

Kendi özü bilip ! Sayan olmalı !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA- 20.08.1992

‘“SÜLEYMAN ve BELKIS”’
Hüdhüd, nerede olsa, Belkıstan alır haber !

Bu kuş rûhun simgesi ! Özdür ALLAHÛ EKBER !

Odur ‘“Ebâbil”’ kuşu ve insânın ‘“Fuadı !”’

‘“Arşa sağ çıkıp orda kalan İdris’in adı !”’

Hüdhüd ‘on sekiz’ yapar ! Sağ avuçta yazılı !

ALLAH’ın ‘“Diri”’ vasfı fıtratına kazılı !

HAK, ‘yüz sekiz’ ediyor ! O dur Hüdhüd’ün ismi ! (108)

MUHAMMED RESÛLULLAH, yorumdan çıkan resmi !

MUHAMMED RESÛLULLAH ‘“İki deniz kavşağı !”’

HIZIR orada bekler ! Bulan olur uşağı !

ÂLÎ ile FÂTMA’dır bilin o ‘“İki deniz !”’

Onlara and içmiştir ta ezelde bendeniz !

Süresiz bir süre var ! Bunun kıyâmet adı !

Sarayı naklolunca, bunu Belkıs anladı !

İçinde buldu ! Dışta taptığı o güneşi !

Hazret-i Süleyman’ın artık oldu o eşi !

Süleyman mâbedinin olarak sakinesi !

Efendisine verdi kendinin varsa nesi !

Mâbed, İbranîcede heykel ! Dünyâ ile denk !

Efendimiz O ! Verir rûhu ‘“Sekîne”’yle renk !

Süleyman ‘Bir tek güneş’ demektir Lâtincede !

Belkıs iki yüz iki, sen MUHAMMED ÂLÎ de !

ÂLÎ-ÜL-MURTAZÂ’dır bil Süleyman’ın tahtı !

Ayni sayı ikisi ! Kavuş ona ! Bul bahtı ! (1591)

İsmimin yorumu de aynı sayıya eşit !

ÂLÎ sözcüğü ile zîrâ özdeş bir çeşit !

‘B’ harfi bak ! Arapça iki boynuzlu gibi !

‘“Zülkarneyn”’ de bak demek,‘“İki boynuz”’sâhibi !

‘“Sûr”’ bir boru ! Art arda iki defa çalınır !

Bir bedenden çıkılıp başka beden alınır !

‘“Sûr’a üfleme”’ ile ‘“Zülkarneyn”’ eşittir bil ! (1147)

İki boynuz boruya o olmuştur mukabil !

Bu mesajın târihi bakın mevlit kandili !

Aydınlattığı kâlbin böyle çözülür dili !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 25.06.1999

Cuma - Mevlit Kandili

‘“SÜNNET !”’ I


Mü’min, HAK ! Gâvur, bir seks uğruna sünnet olur !

Kurbânca can vermeyen ! Kasaplara et olur !

Secde ederken, secde edildiğini gören !

Gerçek namaz kılmıştır ! Dünyâsı Cennet olur !

‘“Her güzel isim RABB’in !”’ Uluğ da güzel terim !

Güzeli soyan değil de ! Soyutlayan erim !

RABB’ine her el açan ! Ondan hep bir şey ister !

Ben RABB’imden ! RABB’imin kendisini isterim !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – Ekim 1998


‘“SÜNNET !”’ II
Nikâh kıymak ! Söz kesmek ! Kurbân kokan bir deyim :

Kurbân etinin kökü Tevrât ! İzah edeyim !

‘“Kan ve yağ yasak !”’ Niye ? ‘“O Yehova’nın payı !”’

Söz kesmekle ilgili ! Öğren şu dört olayı :

‘“İbrahim’den şöyle söz aldı onu yaratan !”’

‘“Kurbân kes !”’ ‘“İkiye böl ! Ben geçeyim aradan !”’

‘“Öyle oldu ! Bir alev, et koklayıp yaladı !”’

Bu yüzden Yehova’nın ‘“Kitapta ateş adı !”’

‘“İbrahim koyun kesti !”’ Sözünü tuttuğu dem !

‘Zühal’ Tevrât’ta ‘“Keyvan !”’ Koyun o ! Kırk beş ! ÂDEM !

Zühal, Güneş, Ay, âyet ! Hep sana bir ip ucu !

‘Bunların hepsi sende’ der evreni kurucu !

Yakub HAKK’ı görünce, ‘şeyini’ kesti ! Niçin ?

Yaratanla sembolik kan kardeş olmak için !

‘“Mûsâ’yı bir Elohim az daha boğuyordu !

Ve bunun nedenini eşi ahite yordu : ”’

‘“Bir çakmak taşı ile oğlunu sünnet etti !

Mûsâ’nın hayâtını bu kurtarmaya yetti !”’

Yehova’nın yaratım simgesi edep yeri !

‘Kan sözlüsü ’ olurdu ! Onun sünnetli eri !

‘“Yehova’yı ilk defa Yakub gördüğü yere,

Ucu yontuk taş dikti !”’ Artık aklınız ere !

Kalküta’da dikey bir sünger taşı, zikirle

Gezdirilir törende ! Cenabet olma kirle !

Hint zürriyet tanrısı ‘Siva’ya simge o taş !

ÂLÎ’nin aynisinin seçtiği isim BEK-TAŞ !

İlk zürriyet tanrısı secde edilen Âdem !

O, ALLAH’tan, biz ondan kopyalamayız mâdem !

Harp tanrısı Mikail, Yehova ve de Siva !

Tevrât’ta o, elinde ZÜLFİKÂR olan diva !

Kâh Cibril ! Çocuk verir ! Kâh Azrail ! Can alır !

İşe göre farklı ad ! Kendisi RAHMÂN kalır !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA-23.02.2001


ŞADİYE PAKAKAR’A


Can bedenden bedene, şeffaf su gibi akar !

Kimi RABB’ini tasdik eder ! Kimisi inkâr !

Cennet ile cehennem ‘“ARAF”’ tan dağıtılır !

‘“Araf ehline”’ secde ! Dünyâda en büyük kâr!


Pak olarak akıp gitti Şadiye !

Şadoldu RABB’ine kavuştu diye !

Bol bol ikram edip, gönül alırdı !

Siz de bir fâtiha edin hediye !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 10.05.2002

Ablam ;
“ŞÂDUMAN ARI’YA” I
Can ateşten bir cin ! Yoktur hiç duman !

Cine hükmedenin adı Süleyman !

Rûh Îsâ’dır ! Ölmez ! Olur şâduman,

Fatihâ okusun ! Fatihâ uman !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 1995


‘Ablam’:

“ŞÂDUMAN ARI’YA” II
Kahrolası hastalık ! Vermediyse de aman !

Yine göçtün dünyâdan sen ! Olarak Şâduman !

İblîs, vücûttan alır ! Sırf kendi hissesini !

Bu yüzden çıkarmadın ! Ona sen hiç sesini !

Onun rızkıdır ancak ateş ! Yoksa da duman !

Ateş İblîse kaldı ! Nûru oldu Şâduman !

Ateş, hava, su, toprak ! Mâdde ! Ama nûrdur rûh !

Can başkadır ! Rûh başka ! Bunu bilmez hâm gürûh !

‘Kelime-i şahadet !’ Sana fazlaydı bile !

Her nefes beraberdin ! Zîrâ EHL-İ BEYT ile !

Yezîd artığı dîne ! Asla kıymet vermedin !

Dışını ve içini ! Aydınlattı ‘“HANÎF DÎN !”’

MUHAMMED ÂLÎ ile ! Her zerreni boyadın !

Bu yüzden olmuş idi ! ‘ARI’ senin soyadın !

‘“ALLAH’ın fıtratına !”’ Çevirmiştin yüzünü !

Özünü ALLAH bilip yumdun en son ! Gözünü !

Şad olmaz ! HAK’tan asla,HAK’tan başka şey uman !

Sormayın artık ! Neden onun adı Şâduman !


M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 20.10.2001

ŞAH MESAJ !
ÂLÎ der : ‘Üstüme doğmaz benim asla bu güneş !

Her gecem çünkü kadîr ! Fecre kadar nûr ile eş !

Rûhumun çok azı yansır da bakılmaz Güneşe !

Bana ‘“Aç perdeni lütfen”’ dedi MÛSÂ kardeş !


Beş, değil elli vakit bil okunur tende ezân !

HAK müezzin çalıyor kalbde ilâhi borazan !

Yaşıyorken duyar ermiş ! Ölüyorken herkes !

Yâni İsrâfil’e, Azrâil’e nâram mîzân !’


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

İZMİR – 14.10.1998


Ş O K !
Kâlbi şoklamaya ilk, eren olur aracı !

İlk defa onsuz çıkma ! Cin yutar ! Sonun acı !

Kendi vücûdu idi Âdem’in ilk cenneti !

Omuriliği ise ‘“Yasak cennet ağacı !”’


Yedi boğumlu yılan, belkemiğinde yatar !

Dışarıya çıkınca her canavarı yutar !

Altmış altı lâzer tel bağlıdır bu direğe !

Bir kuru kafa resmi var ! Bu, ölüme ihtâr !


Bu ölüm iki çeşit : Biri, kâlbe şok ile,

Çıkarsın bedeninden ! Fark etmez eşin bile !

Uyuyor sanır seni ! İkincisinde ise,

Şok, kâlbini durdurur ! Ağlar bütün âile !


Bu ağaç için Tevrât : hem ‘“İyi”’, hem ‘“Kötü”’ der !

Yaklaşan ya uzaya, ya da mezara gider !

Hırsı yıka ! Beş vakit esnet belkemiğini !

Sonra ‘“Ayağa kalk !”’ Çık ! Olmasın ömrün heder !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

İZMİR – 12.02.1997


ŞÜKRAN !
‘Yunus Ölmez’ Baba’dan el tuttuk ayni gece !

‘İki ismin’ sırrına ermek için bilgece !

Herbir özdeyişimi âyetmişçe okurdu !

İnternette ‘“ON DOKUZ”’ sitesini o kurdu !

Onun elinden geçti mesajda her sahife !

İnşâallah ! Olur o ! Özüne de ‘“Halife !”’

EHL-İ BEYT sevgisiyle zirâ dopdolu cismi !

‘Cafer Hürmen Suluvman’ bu âşığın üç ismi !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 19.11.2001

TABELÂ !
Bir isim yapan olur sokak ismi sâhibi !

Sağ iken ezildiği sanki yetmezmiş gibi !

İsim yapmayan gelip bütün sokağı alır !

İsim yapana âit yalnız ‘tabelâ’ kalır !

Belediye değişir ! Ve değişir tabelâ !

İsim olur her seçim halkın başına belâ !

Gölge gibi, bil fânî sâhibi giden isim :

O ismi taşımazsa öz değil ! Sâde cisim !

ALLAH’ın fıtratıdır isimden amaç her dem !

Onu kalbinde bul da ! HAK desin sana ‘“Âdem !”’

Yâni HAK der: ‘“Yüzünü yüzümle bütünleştir !”’

Ancak ‘“Kitab ilmini”’ bilen fıtratla eştir !

Âdem’den başka yoktur ALLAH’a benzer model !

Ona bakıp yüzünü çizdi ! ‘“Kalem”’ denen el !

ON İKİ İMÂM ! FÂTMA ! MUHAMMED ! On dört eder !

Yüz de tam ‘on dört !’ ALLAH, fıtratına ‘“Yüzüm”’der !

‘RAB yüzünü gösterir Ayın on dördü gibi !’

Böyle söyledi, RABB’i gören mîrâç sâhibi !

ALLAH : ‘“Mahşerde hiçbir akrabalık kalmaz”’ der !

Bundan sırf EHLİBEYTİ hâriç tutmuştur Peder !

Nasıl hariç tutmasın ! O zaten kendi yüzü !

Güneş, Ay, on iki Burç, bütün sistemin özü !

Gökyüzünde apayrı onlar dururlar ama ,

HAK yüzünde bir tek nûr olurlar ! Parçalama !

Bize farz MUHAMMED’e borcumuzu ödemek !

Ehlibeyte aşk, HAKK’a îlân-ı aşkın demek !

ALLAH’ın fıtratına, deme sakın aracı !

Sende saklı ALLAH O ! ‘“RAB”’ denir ! Bulan, hacı !

Şirktir onu aramak kendinden başka erde !

Seni yargılayacak RAHMÂN, O’dur mahşerde !

Öldükçe ‘“Tek tek çıkar herkes”’ kendi önüne !

‘“Tek kişilik hesab”’ bu ! Aklan da ! Kavuş üne !

Çalış isim yapmaya orada ! Burda değil !

ALLAH desin, şeytana ‘İsmim o !’ Haydi eğil !

Unuttuğun ismini hatırla ! Bu, imtihân !

Doğmaktan kurtulursun ! İsmini bildiğin an !

İşte budur ! Doğmadan RABB’ine verdiğin söz !

Tutmayan kabuk kalır ! Tutan ise olur öz !

Kabuklar cehenneme ! Öz’ler cennete gider :

HAK : ‘“Bilenle bilmeyen, bir ve birlik olmaz”’ der !

‘“Bilen”’ olmak istersen ! İlk ve son şu adı bil :

O ad, Kâbe’nin siyah örtüsüne mukabil !

Taş da siyah ! Örtü de ! Her an mâtemde Kâbe !

RESÛL bir kez gülmedi ! Kahkahandan utan be !

Kıyâmet’e dek vardır ! Arzda bir tek tabelâ :

ON MUHARREM de yazdı ! Onu KANLA KERBELÂ !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 12.08.1999

“TAKDİMNÂME”
Bugün neşre başladım manzum külliyatımı,

Takdim ederken size sır dolu hayâtımı,

Kefenimsi biçimde ;

Mehtapta mezar soyan aç kalmış bir hırsızın,

Veya son görücüye çıkan yaşlı bir kızın,

Utancı var içimde !

Otuz yıllık ömrümde hep hakîkat aradım ;

Tek başıma beş lisan öğrenerek taradım,

Maşrıkı ve mağribi ;

Bütün insânlık için kanayan bir yarayım ;

Ne oğlum var seveyim ! Ne karım var sarayım !

Yalnızım ALLAH gibi !

Her nefes “EHL-İ BEYT”i kanlı yaşlarla andım ;

Bir kevser havuzunda şükür en son yıkandım,

Çıktı, o irsî kirim !

Ölülere rûhumdan yaparım sun’î ilkah !

Cibrîl gibi Meryem’e üflerim bilâ nikâh !

Yine de hep bâkirim !

Benden evvel RABB’imi görür bakan gözüme !


Yüklə 3,62 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   30   31   32   33   34   35   36   37   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin