42 yil öncesi



Yüklə 3,62 Mb.
səhifə19/38
tarix25.10.2017
ölçüsü3,62 Mb.
#12912
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   38

Öz annemiz MUHAMMED ! Ve ÂLÎ’dir öz baba !

‘“ERRAHMÂNİRRAHÎM”’e örtüdür ÂL-İ ABÂ !

Süleyman’ın veziri bile : ‘“Saray nakletti !”’

MUHAMMED ÂLÎ neler yapabilir acaba ???


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

İZMİR – 21.01.1999

İsim ve kelimelerin anlamları :

Şefaat = affa vesile olmak

Rahmet = iyilik

Rahmeten-lil-âlemin = Âlemlere rahmet


‘“ÎSÂ MESÎH !”’
HAK der: ‘“Îsâ’yı diri ben yanıma çağırdım !”’

‘“Ölmesinde teşbih var !”’ Anla diye bağırdım !

Ölmeden önce ölmek sırrıdır bu benzetme !

Nefis ölür ! Ayağa kalkar rûh ! Hayret etme !

Îsâ için HAK : ‘“O, NÛN sâhibi gibidir”’der !

Yirmi sekiz harf, yirmi iki nokta ‘“NÛN”’ eder !

Rûh kara bir kalemden,‘“Duman duman bir resim !”’

‘“Kadir gecesi”’ gibi simsiyah ışık cisim !

Kâbedeki “Kara taş” olmuştur ona remiz !

İçimizdeki Âdem ! Baba ile Annemiz !

Yirmi sekiz Nebîyle çizilmiştir bedeni !

Yirmi iki velîdir Rûhu ! Öv halk edeni !

‘Mîrâç’ için çık tenden ! Bin bu Âdem atına !

‘“Elli bin yılda çıkar Rûh, RAHMÂN’ın katına !”’

Arapça da ilk harf ‘Bir’, son harf ise ‘Bin’ eder !

‘“Evvel ve Ahir”’ ayni ! Yalnız perde farklı der !

‘“Mısır’dan çıktı”’ sözü Tevrât’ta ‘Elli’ kere !

Mısır bedendir ! Çıkan rastlar ‘“NÛN”’ denen ere !

‘“Ellinci”’ yıla derdi Yahûdiler, jübile !

O yıl eşit olurdu köle efendi ile !

Köle, kendi beynine esîr olmuş cana ad !

Efendisi Âdem’dir ! Birleşse olur âzâd !

Paskalyadan ‘“Elli”’ gün sonra Havarîlere,

Rûh indi diyor İncil ! Mesaj net ! Akıl ere !

Paskalya, mezarından kalktığı gün Îsâ’nın !

Senin de bu uğraşla geçmelidir her anın !

Pavlus der : ‘Bilir misin hep uğraşırım, niçin ?

Sana seni dünyâda doğurtabilmek için !’

‘“Galib gel ! Îsâ, seher yıldızı vaad eder !”’

HAK, ‘“Fecre kadar selâm var kadir gecesi”’der !

‘“Bu yıldıza yeminle”’ HAK, O beni gördü der !

Yâni Rûh, Zühre, Fecir, Selâm ayni şey eder !

Papanın külâhı bak balık şeklinde ! Niçin ?

‘“NÛN”’ kelimesi balık demek olduğu için !

Tevrât der : ‘“Beşinci gün dev balıklar oldu halk !”’

‘Beşler’ Oğlak burcunda ! Mesîhini bul da kalk !

Bu beşler yirmi sekiz boğumlu iki elin !

Onları şarj etmeye omuriliğine in !

Mûsâ ,On parmağıyla, On mûcize gösterdi !

Firavun ‘Sihir’ dedi ! Artık o şok isterdi !

Omurilikten Mûsâ o vakit çıkardı dev !

Şişede hapis devi kurtarmaktır son ödev !

Asâdan çıkan yılan, benzer çakan şimşeğe !

Zikzak çizip ilerler ! Firavun boyun eğe !

Sîna’da Mûsâ için ‘“On emir”’ yazdı RAHMÂN !

Yâni HAK da on tâne parmaklı ışık insân !

İşte ÎSÂ ‘“NÛN”’ denen bu insânın sâhibi !

Bu öze sâhib olan, olur HAKK’ın nâibi !

ÎSÂ, arınmış dişi can Meryem’e sâhib er !

Rûhtan yapılan aşı için ALLAH ‘“MESÎH”’der !

Rûh gece ten dışında yüzer nûr denizinde !

Yunus balığı gibi gider Nûh’un izinde !


Gündüz bedene dönüp toprak içinde yaşar !

Hem Gökte ! Hem de yerde ! Evi var ! İnsân şaşar !

Rûhu bulan Eren de, bir balıkadam gibi !

Fark etmez ona toprak veya denizin dibi !

Hazret-i eritemez, yuttuğu vakit vücûd !

Çünkü balık karnında HAKK’a eder o sücûd !

Yunusu ‘“Üç gün”’ sonra beden balığı kusar !

Âdem hapisten çıkar ! Beden görmeden hasâr !

Yunus tövbe etmeden balık onu kusmadı !

Balık da demek rûhu yutan hayvânın adı !

Tövbe, aslına dönmek demek ! Rûhu bul ve çık !

Bu yüzden ölene dek tövbe kapısı açık !

Rûhun ‘“ÎSÂ MESÎH”’tir ! Tende haça çakılmış !

Dört cinle çivileyen onu fizik akılmış !

Bedendir Rûhumuzun gerildiği o çarmıh !

Ateş, hava, su, toprak olur onu çakan mıh !

Nefis çivisini o, ‘“Dört günde”’ söküp kırdı !

Sonra da ‘“Üçüncü gün”’ ‘“İLYAS”’ diye haykırdı !

O İLYAS ki, HIZIR ve YAHYA ve ÂLÎ adı !

Hem Yunus, hem Mûsâ’yı, hem Meryem’i sınadı !

‘“Hiç bir mü’min yoktur ki ölsün onu görmeden !”’

Der HAK ! Yâni ‘“MESÎH”’i kâlb de saklıyor beden !

‘Ölmeden evvel ölüp’ ya sen görürsün onu !

Ya da Rûhun çıkarken, ömrün gelince sonu !

‘“Gökte de âyetleri göstermedeyiz”’ der HAK !

Başını kaldırıp da sen hikmet gözüyle bak !

Güneş, gökte sırf ışık olan Zât’ın timsâli !

Yerdeki ismi ‘“ÎSÂ MESÎH !”’ HAZRET-İ ÂLÎ !

Noel, yılın en uzun gecesine denk ! Niçin ?

Hemen sonra gündüzler uzayacağı için !

Yirmi dört Aralıkta sanki ışık doğuyor !

HAK, nûru örten kâfir karanlığı boğuyor !

‘Bâkire’ burcu vardır tam Doğuda o gece !

Îsâ’nın bâkireden doğması bu, Meryemce !

Piramit şeklindedir bak çamın kozalağı !

Piramit, alev demek ! Üçgen ile var bağı !

Zîrâ üçgene benzer gaz lâmbası alevi !

Üç ana renk ‘ALLAH, RAB ve RÛH’tur’ der Alevî !

Kuzeye yükselirken Güneş yarım küreden,

‘Kova’ burcunda Arzı sular ! Bu, vaftiz eden !

Ekvatorun altından üste çıkarken Güneş,

Ekvatoru dik keser ! ‘Haça gerilmeyle’ eş !

Îsâ haçta ALLAH’a kurbân edildi ! Niçin ?

Tam o an ‘Koç’ burcunda, Güneş olduğu için !

Güneş zirvede üç gün kalıp geçer inişe !

Îsâ ‘“Üç gün konuğum babamda”’der bu işe !

Tekrar ‘Oğlak’a kadar, on iki burçtan geçer !

On iki Havarîyi kendine yoldaş seçer !

Îsâ der : ‘“Benden sonra ‘başka bir Paraklesis,

Gelecek !”’ Yâni O da bir ‘nebî !’ Yoktur ‘“Teslis !”’

ÎSÂ MESÎH için der ALLAH ‘“O, aynen Âdem !”’

Öyle ise secde et ! İblîs değilsen bu dem !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

İZMİR - 08.02.1997

İSTİKLÂL MARŞI !
‘Mehmet Akif’e’
‘Korkma !’ Diyorsun bana ! Niye korkacakmışım !

Ben tenime doymuşum ! Rûhuma acıkmışım !

Nemrudun ateşinden korkar mı hiç İbrâhim !

Rahmetiyle sularken onu RAHMÂNİRRAHÎM !

Sönmez benim dünyâda ! Ne son ! Ne ilk ocağım !

Ben hep kalb tutuşturan kıvılcım olacağım !

ALLAH’la ayni olan bayrağımdaki Hilâl ,

Bana der : ‘Yanlışa sen HAK ile yap ihtilâl !’

Beş parçalı yıldızı, kucaklamışken o Ay !

EHLİBEYT’in lûtfuyla bu fetih olur kolay !

Sancağımın al rengi, çelikleşmeme emir !

Çünkü kızıl olmazdı kan, bulunmasa demir !

Kerbelâda HÜSEYİN gibi bütün yâreyim !

Otuz üç şerefesi olan bir minâreyim !

Beş değil ! Elli vakit okunur bende ezân !

Vicdânımın sesinden başka her ses, boş bir zan !

Fâtiha yedi âyet ! Her namaz okumam farz !

İç yüzüm dış yüzüme ayna gibi olur arz !

Âmin dedikten sonra övmek için özümü ,

Okşarım ellerimle dıştan gerçek yüzümü !

Sinemdeki HAKK’adır ! Göğsümdeki îmânım !

Kendi rûhuma tapma ile geçer her anım !

Çünkü ona ‘“Elestte”’ ben ‘“Beli”’ demiş idim !

Gördüğüm RABB’i burda hatırladım ! Şâhidim !

Ateş böceği olan, ateşe olur şâhid !

Şehîd olunca onun, rızkını verir vahîd !

Vücûdu sâhibine verip Gayb’a büründüm !

HIZIR gibi, ben hem var, hem yok gibi göründüm !

Kendimi yendim, hürüm ! Kalbim RAHMÂN’ın Arşı !

Hakkıdır hür olanın ancak İstiklâl marşı !

Kabrimdeki ölüyü kaldırdım, verip talkın !

Ben İstiklâl marşıyım ! Haydi ayağa kalkın !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 1996

‘“K Â B E !”’
Baba ! Anne ! Ve evlât ! Oluşturur âile !

Bunları rakamla yaz ! Bir ! İki ! Üç ! Dört ! İle !

İki : aynada ki bir ! Bir artı iki : evlât !

Kamet : Bir ! Rükû : iki ! Secde : üç ! Ve dört : salât !

Âile kapsar baba ve anne ve evlâdı !

Tevrât’ta ‘“Elohim !”’ Ve Kur’anda ‘“Biz”’dir adı !

Zîrâ dört de vardır bak ! Hem Bir ! Hem İki ! Hem üç !

Topla ! Hepsi ‘on’ eder ! Yâni her sayı bu güç !

Sıfır ve on arası çünkü bütün rakamlar !

Hepsini topla ! Kırk beş ! Âdem’dir tüm makamlar !

Nokta ! Çizgi ! Yüzey ! Küp ! Yâni Bir, İki, Üç, Dört !

Rûh ! Madde ! Sekîne ! Arz ! Kâbe’dir Arz sırrı !Ört !

Şekli kibrit kutusu ! Her bir kenarını aç !

Olur iki kolunu açmış insân ! Yâni haç !

Hayvân simgesi, açık iki kol ! Şekli yatay !

Yirmi sekiz raşidyen siniri yönetir Ay !

Onu Rûh dıştan güder ! Bu yüzden iç güdü var !

‘Rüyâda’ gibi yaşar ! Yarım bilinçli davar !

Haçın yukarı kolu, insân ! Koru onuru !

Otuz üç omur, dikey alır güneşten nûru !

Ayağa kalkmış artık ! Uykusundan uyanıp !

Özgürlüğüne sâhip ! Sırf kendine dayanıp !

‘Ben bilinci !’ Sâdece insâna âit ! Niçin ?

Rûhu onu içinden yönlendirdiği için !

Bir tek insânda vardır ! Uyanmış olma hâli !

Bu yüzden lâyık ona denilse ‘ZÂT-I ÂLÎ !’

Haçın aşağı kolu ! Baş aşağı bir insân !

Ağzı toprak altında ! Rahmi yukarda her an !

Nûru ters aldığından ! Var ‘uykudaki bilinç !’

Rahmi üstte döllenir ! Ne haz duyar ! Ne sevinç !

Güzel solur ! Hoş kokar bak ! Hem bitki ! Hem ağaç !

Seksin, pislik olduğu kanıtlı ! Gözünü aç !

Haç toprağa dikili ! Toprak hepsine taban !

‘Derin trans bilinci !’ Vardır mâdende her an !

‘Rûhtur !’ Haç ortasında ortak olan o nokta !

ÂLÎ’dir O ! Bilinci, çünkü hem var ! Hem yok’ta !

O’dur AHMED bedenli ! Kâbe’nin “Kara taşı !”

El sürüp ondan el al ! O, RABB’e âit aşı !

O zaman anımsarsın Kâbe neyin timsâli !

Anlarsın niçin doğdu orda HAZRET-İ ÂLÎ !

Hac, kara taşla başlar ! Ve kara taşla biter !

Âdem bir nokta gibi, ‘“Hem ilk ! Hem son olan”’ er !

‘“Şehirlerin annesi Mekke !”’ Toprak anteni !

Mekke’de doğdu RESÛL ! Kâbe toprağı, teni !

Kâbe ‘emin !’ Çünkü O, MUHAMMED’ÜL-EMİNDİR !

Rahime girer iken, verdiğimiz yemindir !

Kâbe dışında vardır ! Ancak bir alternatif !

Cehennem O ! Çalış da canını eyle lâtif !

Kâbe Âdem sembolü ! Onun yüzü “Kara taş !”

Kapısı yere yakın ! ‘“Secde et !”’ ‘Eşiği aş !’

Âdem gibi ! Cennetten düşüp kararmış yüzü !

Af olunca ağarmış ! Taşın içyüzde özü !

Elini sürüyorken ! Yüzüne bakar sana !

Sana der :‘Benim gibi, sağ tarafta olsana !’

İBRÂHİM’in DÎNİNE ‘“HANÎF DÎN”’der, ERRAHÎM !

Kâbe ‘“HANÎF DÎN !”’ Zirâ inşâ etti İBRAHİM !

Kâbe’de saklı ! Bütün ‘“HANÎF DÎN”’in esrârı !

Ona yönelmemizde ! Budur HAKK’ın ısrârı !


Kâbe ilmin yapısı ! ÂLÎ “İlmin kapısı !”

EHLİBEYT’in elinde ! Bu mâbedin tapusu !

Taşın tam karşısında ! Bulunuyor bak ‘“Zemzem !”’

FÂTMA’nın radyasyonu ile yıkanmak elzem !

Kâbe’nin çatısını ! Tutuyor bak ‘dört direk !’

Bunlar ‘“Arşı taşıyan dört melektir !”’ Mübârek !

Bu, dört yüce meleğin adıdır ! Olma gafil !

‘“Mikâil ! Cebrâil”’ ve ‘“Azrâil”’ ve ‘“İsrâfil !”’

‘“Melek Arza inince, hep insân olur mâdem !”’

Benzerleri, İBRÂHİM ! AHMED ! ÎSÂ ! Ve ÂDEM !

Kâbe ‘“Arş”’tır ! Harçları : Toprak ! Su ! Ateş ! Hava !

Kâbe ‘“Cennet !”’ Eder o, ‘“Dört tür akım”’ ihtiva !

Kâbe ‘sekiz köşeli!’ ‘“Sekiz Cennet”’e bedel !

Ona kalkan el için ! HAK der :‘“Kırılası el !”’

Tamam ‘yirmi dört açı !’ Var bak ! Sekiz köşede !

Sen gece ile gündüz, on ikişer saat de !

Her saate, iki kez bakar ! ON İKİ İMÂM !

On iki çift kaburga arasında kalb tamam !

‘“Kaburga kemiğinden Âdem’in çıktı dişi !”’

Nefis, dişi kelime ! Çıkaran, erkek kişi !

İmâmların nefsinden çıktı bütün insânlar !

Havvâ, Âdem’den çıktı ! Anlayan, böyle anlar !

Arz da AHMED nefsinden çıktı ! İmâmlar ise,

RESÛL’ün zevceleri hepsi ! Gerçek hâdise !

İmâmın nefsi RESÛL ! Şu âyeti oku ! Kalk :

‘“Kendi nefislerinden zevceleri oldu halk !”’

İçte bizim zevcimiz ! Zevcesi MUHAMMED’in !

‘“FÂTIR“’ sırrı üstüne, kuruludur ‘“FITRAT DÎN !”’

Zîrâ ‘“YÜCE MECLİS”’in nefsi, FÂTIMA’dır, bil !

İmâm ilk ondan çıkar ! FÂTMA, zevç’e mukabil !

Demek, FÂTMA yukarda zevç ! Aşağıda zevce !

Erkek olan dişi O ! ‘“FÂTIR”’ O ! Kutla evce !

Dört yüce melek vahyi ‘“LEVH-İ MAHFÛZ”’dan alır !

‘“LEVH-İ MAHFÛZ”’ FÂTMA’dır ! Gören hayrette kalır !

Bunun, bizzat MUHAMMED oluyordu şâhidi !

FÂTMA girince, Cibril ayağa kalkar idi !

FÂTIMA’yı ÂLÎ’ye bizzat Cebrâil verdi !

RESÛL, FÂTMA’yı “Benim aynim” diye severdi !

Bu sevgi, ona karşı haset çekti ebedî !

Bekir mîrâs vermedi ! Ve Ayşe gömdürmedi !

EHLİBEYTE ihânet edenler, görür yarın !

O hâinleri, sizler bu şekilde uyarın !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

İZMİR – 24.01.1999


‘“K A D Î R G E C E S İ !”’
‘“Yalnız karanlık vardı”’ diyor Tevrât, evvelâ !

‘“Sonra ‘OL’ emri ile Nûr çıkıp”’ verdi cilâ !

Karanlık ‘“Ol emriyle”’ çıkmadı ! Hep mevcûddu !

Nûr gibi hareketli değil, sâbit vücûddu !

‘HAK, karanlık ışıkta saklı olan hazine !’

Bilinmek için ister başka vücûda ine !

Ama olamadığından kendinden başka vücûd !

Perde olur kendini açıkladığı mevcûd !

Atmosfer aydınlıktır ! Zîrâ orda madde var !

ZÂT ile arasında var ışık denen duvar !

Stratosferde madde hiç yoktur ! Her yer siyah !

Bu karanlık siyah nûr ! İçinde saklı ilâh !

ZÂT nûrudur bu ! Kâlble bakmayanı kör eder !

HAK kadîr günü değil de,‘“KADÎR GECESİ”’ der !

Celâl radyasyonudur ! Azamette birinci !

Kur’an da ki övgüsü ‘“Yıldıza benzer inci !”’

Bu nûrd ur Kâbe de ki ‘Kara taş’ bilmecesi !

‘“Bin aya değişilmez”’ Hûrinin bir gecesi !

Çünkü ‘“Hûrinin gözü hem simsiyah ! Hem iri !”’

‘“Gözünü ayıramaz baktığı zaman biri !”’

Buna ‘“Gözü kaymadan MUHAMMED bakabildi !”’

AHMED ‘M’ artı ‘ehad’ imiş, orada bildi !

Hazret-i RESÛL “namaz gözümün nûrudur”,der !

‘MUHAMMED İBN ABDULLAH’ ve ‘“ENNÛR”’ aynı eder !

Bir de esîr ışık var ! Onu madde neşreder !

Kur’an buna :‘“Kuyuya hapsedilmiş YUSUF”’ der !

Kapkaranlık taş fırın ısınsa akkor çıkar !

Bir ışık yuttuğunu bu kâfir etmez inkâr !

Bu fırındır sendeki ‘“Emredici nefis”’ bil !

Mâsûm olan Hâbil’i şehit etmiştir Kabîl !

Cehennemin dibine düşmüş olan bu garip !

Kurtulur ancak tutar ise sâhibinden ip !

Zîrâ kâlbde bulunur soyunduğu bütünü !

Biter ‘“İncir yapraklı çıplağın”’ kötü ünü !

Parçasıyla birleşip ‘“Olurlar nûr üstü nûr !”’

Âdem ve Havvâ tekrâr ilk Cennetine konur !

O zaman anlarlar ki cennet , ‘Örtülü’ demek !

Ve bu örtüyü açmak imiş en kutsal emek !

Eşinden ayrı düşmek rahmet dolu ârıza !

Tam pişmemiş hamura fırıncı vermez rızâ !

Kadîr gecesi kâlbin ALLAH özlemi diner !

İsimler ‘“Birer melek”’, HAK ‘“RÛH”’ olarak iner !

AHMED ‘Öven’, MUHAMMED ise ‘Övülen’ demek !

Bu ‘“Mahmud makamına”’ çıkmaya sarf et emek !


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 1998

KÂFİR’İN SEYİR DEFTERİ !
I ÖLÜM !
Eren hariç, açıkça ALLAH etmiştir beyân :

Olmayacak hiç kimse ateşe uğramayan !

Zîrâ canın, hem melek ! Hem şeytandır ! Dokusu !

Onu kurtarır ancak ! HAK dokunun kokusu !

Yüzdeki yedi delik ! Cehennem için kapı !

Vicdânla sekiz olup alır RABB’inden tapu !

‘“Her kapıdan bir toplum girer imâmı ile !”’

Ateşten korkan ! Sağken gerçek imâmı bile !

Halk lâf etti RESÛL’e ! Bilir misiniz niye ?

‘ÂLÎ’yi o, Îsâ’ya aynen benzetti !’ Diye :

Demişti : “Sırrı açsam ! Halk ona da ALLAH” der !

“Kulu ortak koştuğu için ateşe gider !”

Bu sırrı ilk kez açsın ! HAKK’ın izniyle fakir !

‘Son nefeste hiç kimse olmasın’ diye hakîr ; !

‘“Perde kalkar !”’ ‘“İnsâna gelince en son anlar !”’

‘“Îsâ’yı görüp neymiş benzetmeden kast, anlar !”’

‘“Vücûdundan çıkarak !”’ ‘“HAZRET-İ ÂLÎ onun !”’

Der : ‘“Gel bana secde et !”’ ‘Artık gelmiştir sonun !’

‘“Sözünü tutan secde eder !”’ Gelerek vecde !

Omurgası yataysa ! HAKK’a edemez secde !

‘“RAHMÂN’a, heybetinden bakamaz !”’ Nefes gider !

Yalnız ! Keşke Dünyâda ‘“Ben toprak olaydım”’ der !

Yâni “Toprak babası” denen ÂLÎ’yi tanır !

‘“ALLAH’ın fıtratı”’na ihânetten utanır !

MUHAMMED ÂLÎ mevcûd ! Her evren ! Her katmanda !

‘“Âlemlerin RABB”’idir ! Her kılıkta ! Her anda !

Dışında onları sev ! İçinde bul RAB edin !

Kendi öz dokuna tap ! İşte bu katıksız dîn !


II YÜCE DÎVÂN !
‘“Secde”’ işi, bitince ! Kurulur yüce dîvân !

Geçip Arşa oturur ! Çok şâhâne bir civan !

Mîrâç gecesi RESÛL onu görmüştü böyle !

Âdem’den daha güzel şekil olur mu söyle !

‘“Biz”’ denen özlerimiz, yedi sıra hâlinde !

RAHMÂN’ı çevrelerler ! Onlara ‘“YÜCELER”’ de !

RAHMÂN yanında durur ! Özlerin çıktığı Rûh !

Dişi adı ‘“SEKÎNE !”’ Bunu bilmez ham güruh !

‘“RAHMÂN’ın söz verdiği kimse konuşur ancak !”’

MUHAMMED dedi : “Bu zât yalnız ÂLÎ olacak !”

Boynunu bükmüş suçlu, bu huzura alınır !

‘“Biçimi tanık olur ona !”’ Şaşıp kalınır !

Kâfir hiç yargılanmaz ! Sûratı ele verir !

RAB der : ‘“İkiniz atın onu !”’ Korkudan erir !

III ARÂF !
MUHAMMED ÂLÎ, zâten ‘“Arâf”’ta durur ! Niçin ?

Herkese ‘içli dışlı tanık’ olduğu için !

Halkı ikisi böler ‘“Arâf”’ta sağa sola !

‘“Her kişinin kimliği, yüzünden belli ola !”’

Peygamber düşmanını MUHAMMED teslim alır !

HAK dost düşmanlarıysa ! İMÂM ÂLÎ’ye kalır !

Zîrâ ‘“RESÛL herkese canından daha yakın !”’

“ÂLÎ de benim canım” dememiş miydi bakın ?

Anne baba hakkı bu ! Hiç affedilmez nankör !

‘“Arzda sözünden dönen, cehenneme gelir kör !”’

İlk sorulur ‘tuttu mu diye RABB’e sözünü ?’

Yâni bulabildi mi ? Sağken kendi özünü ?

Sorguda ‘iki yüzlü’, yâni ‘“Kâfir”’ çıkarsa !

Dünyâda iken işi, EHLİBEYT’i inkârsa !

‘“Kavrarlar ayaklar ve alnındaki saçından !”’

Gelmiştir ! Cehenneme fırlatılacağı an !

‘“Yüzünü korumasın diye ateşten, eli !”’

‘“Boynuna bağlanır el !”’ Budur küfrün bedeli !

‘“Yüzü zaten siyahtır”’ onun yanmadan bile !

Sûratı kaplı zîrâ ! Kapkara kıllar ile !

‘“Ayaklarında zincir,boynunda demir halka !”’

‘“Yüzüstü sürüklenir ateşe, düşe kalka !”’

IV CEHENNEM !

‘“Hor ve hakîr kılıkta”’ o, cehenneme varır !

‘“Ateşi gördüğünde bekçilere yalvarır !”’

Zebânî der : ‘İçinde iken HAK dost ve RESÛL !

İblîsinle çiftleştin ! Alev ile al gusül !’

‘“Ateş hak mıymış ? Diye sorar müezzin”’ ALÎ !

‘“Hakmış diye yanıtlar ! Akkor olmuş ahâli !”’

Saklayamaz içini, kimsenin dışı artık !

‘“Deri yandıkça çıkar, başka başka yaratık !”’

İrin olup fışkırır tenden ! Alev alev ter !

‘“Bir değil, binlerce kez ölüp yok olmak ister !”’

‘Kara taşı’ öpmeyen ! Karararak olur taş !

Denir, ‘“Dön nûrunu bul, sayısız kalıbı aş !”’

‘“Ateşte ısıtılıp halktan çaldığı para !

Yapıştırılır ona, hiç verilmeden ara !”’

Ağır işler altında, yorgun, bîtab ve ezgin !

Ne uyku var ! Ne durak ! Kamçı yemekten bezgin !

Çalıştırmıştı halkı ! Hiç çalışmadan kendi !

Denmişken ona ! RAB’den başka yoktur efendi !

‘“Ateşte tartışırlar, boş îmâmları ile !”’

Derler : ‘“Kandık sizdeki o becerikli dile !”’

Önderler der : ‘Sizi biz değil ! Şeytan avladı !’

O şeytanın, ‘“Emreden bencillik !”’ Dinde adı !

Derken bu kez ! Zâlimle kurbânları tartışır !

Bizi, ‘Mahvettin’ diye yakasına yapışır !

Sonra hepsi zorbayı, HAKK’a şikâyet eder !

Ya RAB ; ‘Sen bu zâlime bizden çok azab et ’ der !

Cevap şu : ‘“Her ikiniz görecek eşit azab !”’

‘“Hak etmedikçe toplum !”’ ‘“Uyanmaz bende gazab !”’

‘“Ama isyân et ona !”’ ‘“Hak etmemişsen şayet !”’

‘“Ancak sizden olana itâat et”’ der âyet !”’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 03.07.1999

‘Sayın ; Prof. Dr. KENAN ÖMÜRLÜ’ye
‘“KÂLB !”’ ve ‘“FUAD !”’

İŞLEMLERİ !


Kâlbimin damarını balonla açtın diye,

Sana cirit oyunlu tablo ettim hediye !

Hayât gözden düşmemek ! Bir tür cirit oyunu !

‘Refref’ denen bir ata binen ! Aşar boyunu !

Kâlbi balonla açmak ! Elbet büyük beceri !

Ama onu Fuad’a açandır ! Tanrı eri !

‘“Fuad”’ adını alır kâlbde bir ‘siyah nokta !’

İnsânın ilk hücresi ! Kendi, ‘var olan yok’ta !

MUHAMMED o noktadan mîrâçta HAKK’a baktı !

‘“İki kaş arasından”’ RABB’i kâlbine aktı !

Sen kâlbi biliyorsun ! Ben ise esrârını !

Biraz açıklayayım ! Kırmayıp ısrârını !

Dışarda bir sıvıda kalb bir süre atmakta !

Bunda, bağımsızlığın bir kanıtı yatmakta !

Emme basma tulumba ! Kâlb bir körün indinde !

Hâlbuki, kâlb ‘“RAHMÂN’ın Arşıdır !”’ Her HAK dînde !

Bilenler, ‘kâlb tik taklı robot saattir’ demez !

Çünkü saat kendini kurup ayar edemez !

Kurup ayar edenin ismidir işte ‘“Fuad !”’

Kimi demiş Cebrâil ! Kimi Rûh ! Kimi Mead !


MÎRÂÇ AMELİYATI !
Kâlbini sanma sakın ! Kan dolu kaslı bir et !

Kâlb inkılâp kökünden ! Onu Fuad’a kalbet !

Aksi taktirde olur hayvânlardaki yürek !

‘“Göğsünü yardık”’ der HAK ! Bu ameliyat gerek !

AHMED kervâncı idi ! Olmadan önce RESÛL !

Bir mağaraya girip ! Doğurdu usul usul !

‘“Yedi yatır”’a âit bir yerdi ! O mağara !

Öteki adı ‘“FUAD !”’ Ömrünce onu ara !

Işık bedeni ile çıkıp sonsuz uzaya,

‘“Gizli”’denen âlemi ! İzledi doya doya !

ALLAH’ın yanındaki kendi aslını gördü !

RAHMÂN’ın kelâmıyla ! ‘Kelâm-ı Kadim’ ördü !

Cenneti ! Cehennemi ! Görünce ! Aklı durdu !

Rûhu tekrâr bedene dönünce ! Kâlbi vurdu !

‘“AHMED mîrâçta RABB’i, Fuad ile seyretti !”’

Çünkü kâlb fotokopi ! ‘“Fuad”’ asıl sûretti !

Görüntünün dirisi, değil T.V. tüpünde !

ÂLÎ Baba olur mu ? Kırk harâmî küpünde !

Her kim ki ölesiye olursa rûhuna aç !

Onun payına düşer ALLAH’tan böyle miraç !


ÜÇ ve DÖRT !
Ses yedi ! Deri yedi ! Kâlb de tam yedi oda !

Dördü kendine âit ! Gizli üçü Fuad’a !

Ateş ! Hava ! Su ! Toprak ! Kâlbe âit dört unsur !

ALLAH, MUHAMMED ÂLÎ ! ‘“Fuad”’ denen üçüz ‘“Sûr !”’

Yogi, kâlbi durdurup ! Yer altında yatmakta !

O sırada sâdece Fuad nabzı atmakta !

Kâlbi çürüyene dek, can orda kalabilir !

Fuad uzayda olup ! HAK nefes alabilir !

Eren, aday kâlbini, üç gün durdurabilir !

Fuad ile, yeniden onu vurdurabilir !

İlk ! Dört unsur aptesti için ! Dört gün uyutur !

Kâbus sınavlarıyla, can, cinlerle atar tur !

Uyanınca bağlansın diye üçüz özüne ,

Eren durdurur kâlbi ! Işık verip gözüne !

Üç gün sonra kâlb vurup ! İki cinsli uyanır !

‘“Âdem”’ olarak doğup ! HAK rengine boyanır !

İç yüzünde olmuştur artık ! Erkek ve dişi !

Cinsel değerlendirme ! Sakın bu rûhsal işi !

Pozitif ve Negatif ! Müthiş elektrik bu !

Hem var ! Hem yok edecek ! Şu ‘“ON DOKUZ”’ gurubu !

Çift kutuplu dinamo o ! ERRAHMÂNİRRAHÎM !

‘“Ateşin yakmadığı !”’ Ateş üstü İbrâhim !

SÜRÇEN İKİLİ !
‘“Bir tek özden yarattım erkek ve dişi !”’ Der HAK !

Kurtulur kim ederse bu özüne iltihak !

Havvâ, Âdemde iken ! Ona edildi secde !

‘“Kâlbe Rûh üflenince !”’ Melekler geldi vecde !

‘“Direnince bu nûra dumansız alev İblîs !”’

Âdem Rûh üflemedi ona ! Kapandı ‘“Meclis !”’

Âdem’den Havvâ çıkıp ! Ayrılınca çift kutup !

‘“Yakınlaştı Âdem’e İblîs ! Havvâ’yı tutup !”’

Ateş, nûra değince ! Oldu bir kısa devre !

İki kutbu bağlayan tel yandı çepeçevre !

İki kutbun kararmış olan iki alt yanı,

Oluşturdu ‘erkek ve kadın’ denilen canı !


Yüklə 3,62 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin