MUHAMMED’e, kurnazca bu, canavar isnâdı !
Çünkü Yunanca sayı, tam ‘MAOMETİS’ adı !
Kıyâmet vizyonunda, görmüş Yuhanna onu !
Evliyanın burada bakınız geldi sonu :
Bu sayı ‘“Kurtarıcı Yehova”’ ismi ile denk !
Âdem’e rûh üflenen, ‘“Cuma günü”’dür mihenk !
Altı yüz altmış altı, ‘Kurtarıcı ismi’ de !
Ona, vaftizde inen YAHYA veya İLYAS de !
İbranice ‘İLYAS’ ve ‘EV’ sözcükleri eşit !
‘“Kurtarıcı ALLAH”’ da ! Öz demek ! Çeşit çeşit !
Bu sayı, ‘“Son gün tenden çıkan”’ o “Genç”’ ile denk !
‘“Âdem’e rûh üflenen Cuma”’dır buna mihenk !
İbranicede yine bu sayı, ‘Güneş sözü !’
İBRAHİM ‘“El Elyon”’ der ! Çünkü ÂLÎ’den özü !
Bir dâire çiziniz ! Bu kadar olsun çapı !
Çemberi MUHAMMED’dir ! ÂLÎ’dir ona kapı !
Bir sayı çıkarınca, olur RAHÎM’in evi !
İlk anne MUHAMMED’e minnet, evlât ödevi !
‘“Kurtarıcı Elohim”’ ‘“Ev”’ ile ayni eder !
Bir sayı eksik ile Tevrât ona ‘“İLYAS”’ der
Otuz altıya kadar topla ! Bak ayni sayı !
LÂM ELİF’in kapısı ! Bul ilk ve son yasayı !
İki sayının kare toplamı ‘kırk beş !’ ÂDEM !
İki sayı çarpımı, avucunuzda bu dem !
‘Üç yüz altmış derece’ demek mâdem dâire !
Otuz altıdır aslı ! Sıfırı vesâire !
‘Ş’ harfini açarsak, tam ‘üç yüz altmış’ eder !
Ve otuz altı ile, yüz yüze kalır peder !
Üç ve altı yazarak karesini toplayın !
Âdem sayısı çıkar ! Âdem’dir sırrı Ay’ın !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA - 9. 9. 2000
İsim ve kelimelerin ‘Ebced’ ilmine göre açılımları :
Şm yeşue = 666 = Cuma günü (İbranicede)
Alişa ( İLYAS) = 411
Byt = 412
Yeşue Alhim = 412 = Kurtarıcı ALLAH = Tanrı İsâ
Yom şşi = 6.Gün = CUMA
Şabb-ı emrd ktat (Bıyıkları terlemiş oğlan) = 666 = Şm yeşue (Kurtarıcı adı)
“ANKA KUŞU !”
Efsâne bir yaratık var ! Anka kuşu ismi !
Yanıp hücrelerinden ! Dirilir imiş cismi !
HAK der :‘“Çürümüş kemik, hatta toz olsan bile,
Ondan yaratacağım seni !”’ Her hücren ile !
‘“Öylesine ki ayni olacak parmak izin !”’
Vermem bir tek kılını yitirmene ben izin !
Dört beden var : ‘Düşünce ! Arzu ! Şeffaf ! Ve Fizik !’
Herkeste başka titrer ! Çıkarır ayrı müzik !
Ölen ! Bu dört bedenin âlemini geçince,
Her beden ! Enerjiye dönüşür gayet ince !
İlk hücreleri yalnız dağılmaz hiç birinin !
Rûh bu 4 hücreye der ; ‘Yeniden Arza inin !’
Dört beden âlemine ! Rûh ve dört hücre iner !
Dört yeni plân ile Rûh ! Bu dört hücreye biner !
Yeni beden plânı ! Bağlı eski yaşama !
Kendini bulmak için ! Her hayât bir aşama !
Dört hücre ! Enerjini çeker mıknatıs gibi !
Eski zerrelerinden olur vücûd sâhibi !
Her şey yerli yerine konur ! Cin şaşıp kalır !
Her hücredeki gücü ! HAK, emânete alır !
‘Güneş altında yeni bir şey yok !’ Ata sözü !
Güneş, Rûhtur ! Altında dört beden var ! Bul özü !
Sana âit arıtmak eski dört bedenini !
Temiz can hoşnut eder ancak ! Halk edenini !
Temiz bedenin, Rûha çıktıkça titreşimi !
Der: ‘Tam yansıtmalıyım, giyindiğim eşimi !’
Ama giyilmez hâle ! Kirli beden gelince !
Bir çukurda yakılır ! O çukur pek derince !
Rûh kendisine tekrâr ! Dört beden alır yeni !
Ve Dünyâya indirir ! Vücûdunu giyeni !
Anla artık ! Bir çeşit yakılsa bile külü !
Her bir zerresi olur ! DNA molekülü !
Demek ki insân imiş ! Efsâne Anka kuşu !
Ya uçup Arşa konar ! Ya ‘“Tırmanır yokuşu !”’
Yâni ezelden beri ! Kopyalanan ! Hep sensin !
Kopyalanan ilk asla ! ‘“Âdem”’diyor, ‘“HANÎF DÎN !”’
Sâf canın ise Havvâ ! Annen O ! Sâfî himmet !
ÂDEM-HAVVÂ ! RÛH ve CAN ! ÂLÎ ile MUHAMMET !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 05 MAYIS 1999
ANNEMİN MEZARTAŞINA
Uçarken göklerde, indim Dünyâya !
Melek olan canım, büründü ete !
Geri çağırınca Ulu sâhibim,
Bir kanat çırparak uçtum cennete !
Beni karşıladı Babamla Anam !
Şimdi beraberim EHLİBEYT ile !
Buradan dünyâda, ayrılmam artık ,
Bütün dünyâları verseler bile !
Size bir emânet bıraktım Yerde !
Birine benziyor tamamen tipi !
‘“HANÎF DÎN”’ sırrını açıklayacak !
Çünkü ; ‘“Hanif Din”’dir, ALLAH’ın ipi !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA - 02.12.1994
‘“A R A F !”’
Dünyâ Araf’tır ! Ak ve karayı bölen duvar !
Ekseninde ! Dağıtım yapan HAKERENLER var !
‘İnsân hayâtı’ denen şu sırat köprüsünde ;
Kendini bilen çok az ! Kalanı sıra savar !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR - 01.05.1996
ARAPÇA HOCASI !
Arapçacı övünüp der : ‘Kur’anı bilirim !’
‘Kur’an’a vukuf için !’ ‘Arapça imiş birim !’
Oysa ! ‘İlk hâinlerden !’ ‘Son katillere !’ Kadar !
Arapça bilenlerin elindeydi iktidar !
‘“HAK !”’ RESÛL’e, ‘“Beyan”’ı öğretti !”’ ‘Dili değil !’
‘“Beyan !”’ Ve ‘Dil’ farkına, hocam sen şimdi eğil :
‘“Kur’an”’ idi elbette ! Öğretilen o ‘“Beyan !”’
“Canlı Kur’an’ım !” Diyen ! ‘“Beyan”’ı etti ayan :
ÂLÎ ‘“Apaçık İmâm !”’ Hem de ! ‘“Apaçık kitab !”’
Her dilde ! Herkese O ! ‘“Yarın edecek hitap !”’
“KUR’AN !” “İNSÂN !” “İKİZ”dir ! Demiştir zaten RESÛL !
‘“Senden çıkar !”’ ‘“Son gün O !”’ Hazırlan usul usul !
Sen ‘İKİNCİ ÂDEM’sin ! İçindeki : ‘“İLK ÂDEM !”’
Candan önce mevcût, ‘“RÛH !”’ ‘“Kâlbine girdi !”’ Mâdem !
‘“İlk ÂDEM’in bildiği !”’ Değil harflerin ismi !
Harf ! Titreşim sayısı ! ‘“SES”’le yaratır cismi !
‘“İlk Âdem tarafından kondu her hayvân adı !”’
Her burç ! Bir hayvân ismi ! Bunu ‘“Bilge”’ anladı !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 22 NİSAN 2002
Kelime anlamları :
Birim = ölçü
Vukuf = anlama
Ayan etmek = açıklamak
Hitap = seslenme
İktidar = devlet
Beyan = söylem
Burç = yıldızlar kümesi
ARZ CENNETİ !
‘“Sihirleyip her şeyi emrimize vermiş RAB !”’
Niçin güçsüzüz öyle ise ? Ne bu ıztırâb !
Daha çok benziyoruz cehennemlik birine !
Lütfen açıkla Ya RAB ! Bu âyetten amaç ne ?
HAK lütfedip fakire şöyle bir cevap verdi ;
Çünkü O kâlbden soru soranları severdi !
‘“O her şeyi veren RAB”’ senin saklı özündür !
‘“Hiç kamaşmadan bakan kalbindeki gözündür !”’
Sana ‘“Arz da Cenneti”’anlatıyor bu âyet !
Orada ‘“Ne istersen olur !”’ Güçlüsün gayet !
Bil ki ‘“RABB’in emri rûh !”’ Sihir demektir büyü !
Büyüyü boz ! Rûhu bul ! Cennet boyutu büyü !
O zaman cennet olur sana bütün kâinat !
Daha ne duruyorsun ey ‘“Kâfir ! Ne bu inât !”’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 1998
ARZ’IN ÖZGEÇMİŞİ !
ARZ I
Sıfır ZÂT’tır ! Bir ALLAH ! Dokuz sayının sonu !
Dokuz, Âdem demektir ! İyi irdele onu !
ALLAH gibi ! Kimseyi ortak etmez kendine !
‘“ALLAH’ın fıtratı o !”’ Eşittir ‘“HANİF DİN”’e !
Katmanının dışında, dokuz’a ne eklesen !
En sonunda ! Dokuz’un dışında bulursun sen :
Dokuz artı beş on dört ! On artı dört eşit beş !
Eklediğin kovuldu ! Dokuz’a olmadı eş !
Ona eklenmek için ! Ol dokuz’un katmanı !
Dokuz ! İstiyor yâni, dokuz’u yansıtmanı !
Meselâ yedi kere dokuz, altmış üç eder !
Altı artı üç ! Dokuz ! HAK ona ‘hoşgeldin !’ Der !
‘“RAHMÂN ilk, Arz’ı, sonra yedi göğü yarattı !”’
İkinci yaratılan, ‘Ay !’ Denilen sırattı !
Ay hep yüzünü döner ! Tavaf ederken Arz’ı !
Açıklar bize niçin ! Neye ! Hac yapma farzı !
HAK der : ‘“İnsândan daha zor, yaratmak âlemi !”’
En zoru Arz’ı inşâ ! Esrârını çöz emi !
‘“HAKK göklere iki gün ! Arz’a dört gün ayırdı !”’
Melekler karşısında insânları kayırdı !
Arz mâdem ilk oluştu ! Arzdadır ilkin eren !
Haklı öyleyse ! ‘“Ona secde emrini veren !”’
İlk eren zat ikizdir ! MUHAMMED ÂLÎ, adı !
RAHMÂN ! Bunlardan önce kimseye yansımadı !
Âdem ayni Arapça, hem de İbranicede !
İlk Âdem’e, ‘“ALLAH’ın sen en yüce adı de !”’
Âdem sözcüğüne E ekle ! Toprak demektir !
Toprak Havvâ oluyor ! Çünkü ‘E’ dişi ektir !
Toprak, annemiz AHMED ! Babamız, ÂLÎ ! Âdem !
‘EBÛ-T-TURÂB’ ‘toprağın babası’ demek mâdem !
Bu lâkabı ÂLÎ’ye, bizzat MUHAMMED verdi !
‘“Kalbi mühürsüzlerin !”’ Sâdece, aklı erdi !
‘“Kâfir tanık olmadı”’ bak ! ‘“Öz doku”’na eğil !
HAKK’a yardımcı olan ! Tanık ! Seyirci, değil !
Âlem yaratılırken ‘“Yüceler”’ oldu tanık !
Zîrâ onlardı kendi fıtratına uyanık !
‘“ÂLÎN !”’ Hem ‘“Yüceler !”’ Hem ‘“En evvelkiler !”’ Demek !
Terbiyemize verdi, ‘“En eskiler”’ çok emek !
Bu yüzden oldu bunlar ! Secde etmekten muaf !
Âdem ! ‘“Bunlardan tekrâr rûh alınca, oldu af !”’
I I
“Hepinize denk olan insânım” der MUHAMMED !
Bunda var ! Onun gizli kimliğine alâmet !
HAK derken ‘“Sen olmasan ! Yaratmazdım âlemi !”’
Onu sen kendin gibi bir insân sanma ! Emi !
HAK onun hakkında der ‘“O her âleme rahmet !
Adını her anarken ! Mutlak ona selâm et !”’
Selâm et sen ! ALLAH’ın fıtratına ! Misline !
Niyâz et ! ‘“RAHÎM olan RAHMÂN”’, Arş’ına ine !
Tüm insânlara eşit MUHAMMED ! Tek başına !
Yeyip içtiğin her şey ile girer aşına :
Bu Arz ! Bu toprak ! Zîrâ onun kutsal vücûdu !
Onu öpmektir halkın HAKK’a olan sücûdu !
‘“Gölgen bile, istesin ! İstemesin ! Secdede !”’
Yalvarır Arz’a ! Onu kaldırıp insân ede !
‘“Sana yarattım yedi göğü”’ der ALLAH ! Niçin ?
Yedi semâ halk oldu ! RESÛL, yani Arz için !
‘“Yedi göğün benzeri, bu yüzden olmuştur Arz !”’
Mîrâca çıkmak için ! Arz’a inmek oldu farz !
‘“Yedi gök iki günde ! Arz dört günde ! Oldu halk !”’
Göklerin iki misli arz ! Bu sırrı çöz de ! Kalk !
Yedi gökte melekler var ! Arzda ise, Âdem !
‘“Melekler arşı taşır !”’ MUHAMMED Arş’tır mâdem !
‘“Melekler hiç durmadan ! MUHAMMED’i zikreder”’ :
‘“Bizi de Arz’a indir ! İnsân kılığında”’ der !
‘“Çıkanı ve ineni ALLAH bilir”’ der âyet !
İki çeşit mîrâç var ! Dikkat edersen şayet :
Biri Arz’a inmekle ! Biri göğe çıkmakla !
İnerken ve çıkarken, sakın güvenme akla !
Ölen Arz’a inemez ! Havadan hafif teni !
Kör uçuşu yapar ! Yok çünkü toprak anteni !
AY’a çıkmak için de, ‘yer çekimi’dir mâni !
Ne çıkabilir ! Ne de o inebilir yâni !
Yükünü her attıkça ! Bir gezegene çıkar !
Tekrâr melek olmakta ! İnsâna yoktur çıkar !
‘“Sağken kör, ölünce de demek kalacaktır kör !”’
Toprak bedende çünkü ! Toprağa oldu nankör !
III
Arz’ın içine giren olur bir “GAYB ERENİ !”
Esrârını açıklar ! Kâbe’nin boyu eni !
‘Mikro Kâbe’ şeklinde, toprağın zerreleri !
‘Toprak’ ile de ! Aptes alır İslâm’ın eri !
‘Yedi temel kattan bil !’ Oluştuğu için Arz !
Kâbe’yi ‘yedi’ defa tavaf etmek oldu farz !
İki ara kat ise yedi kat için bağlaç !
Şeytan taşlayıp, koşma, bunlar için gözü aç !
‘Kara taş’ ile başlar Kâbe’yi tavaf ! Niçin ?
Arz soğurken ! Donan “İlk nokta” olduğu için !
Arz çekirdeği ise ! Kara taşın timsâli !
Orda HASAN, HÜSEYİN, FATMA, MUHAMMED ÂLÎ ...!
“Yunus, balık karnında mîrâç yaptı” der RESÛL !
“Benimkinden aşağı sanmayın !” ‘Ayni usûl !’
Arz’ın karnı olmalı ! Balık karnından maksat !
‘“Yuttuğu diri çıktı !”’ Ve Yunus aldı ruhsat !
Papa şapkası balık ağızlı ! Yunus ! Mesih !
‘“Korunmuş kitab”’ Arz’dır ! Girenler olur ‘“Rasih !”’
Kendi eren giremez Arz katmanına ! Niçin ?
Üst şeffaf ten ! Havadan hafif olduğu için !
Bulunca, Arz içine o, seyâhat edeni,
Transla yoğunlaşır en üst şeffaf bedeni !
‘Yer çekimi’nin etki mesafesine girer !
Nihâyet Arz içine dalarak, ‘“GAYB”’a erer !
M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ÇEŞME- İZMİR – 10.08.2000
‘“A R Z”’I N S I R R I !
Dünyâya ediyorum en büyük esrârı arz !
En büyük esrârıdır dünyânın, Dünyâda Arz !
‘“Ben bilmediğinizi, bilenim ! Dedi RAHMÂN !”’
Meleğin bilmediği, ‘“Arz”’dı ! HAK söz bu ! İnan !
‘Bin bir gece masalı !’ Arz ! Bilir misin niçin ?
‘“Arz”’ sözcüğü toplamı ‘Bin bir’ ettiği için !
‘“Arz”’ ‘bin bir !’ Söz konusu âyet ise ‘Bin’ eder !
‘Bir’ fark, ‘Ekvator’ olup ; HAK ‘“Sırat köprüsü”’ der !
‘“Rûh üfleme günü”’ de ‘Bin’ etmektedir mâdem !
Meleklerle Îblisin bilmedikleri, bu dem !
Yalnız bu Arz hakkında, RAHMÂN ‘“Gayb âlemi”’ der !
Çünkü ‘“el Arz”’ ve ‘“El Gayb”’ da tam ‘Bin kırk üç’ eder !
‘MUHAMMED ÂLÎ FÂTMA HASAN ve HÜSEYN evi !’ (1001)
‘Rıza’ ve ‘“Arz”’la ayni ! Tavaf, bu ev ödevi ! (1001)
‘“ERRAHMÂN’ın Arş’ının ismi”’ oldu bundan ‘“Arz !”’ (1000)
‘“Meleklere, taşımak ! Bize, tavaf !”’ Oldu farz !
Onu taşımak veyâ tavaf ! Âdem’e secde !
HAK ‘“Secde et yaklaş”’ der ! İşte bu ! Düşmek vecde !
(1). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
(2). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
(3). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
(4). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
‘“Yüceler”’ “İMÂM ÂLΔ ‘“Kalû belâ cevabı !”’
Hepsi ‘yüz doksan iki !’ Sözü tut ! Çok sevabı !
‘“RABB’iniz değil miyim ?”’ Suâlinin vakti’dir !
‘Arz’ın rûhunun ismi’ ile ahdin aktidir !
(5). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
“Saat işaretleri” ‘“rûh üflenme zamanı !”’
‘Bin kırk iki’ ediyor ! Gerçek kıyâmet anı !
‘“Meryem’e ilettiği kelime !”’ ‘“Mesîh”’, HAKK’ın !
Yine bak ‘ayni sayı !’ Rûh o ! Şirk koşma sakın ! (1042)
‘“Meryem oğlu”’ ‘“din günü mâlikinin ismi”’dir !
‘“ERRAHMÂN’ın yüzü o !”’ ‘Üç yüz kırk üç’ resmidir !
‘“Ayağa kalkmasıdır İMÂM ÂLÎ’nin”’ sende !
Bu da ‘üç yüz kırk üç’ bak ! Dinelene özüm de !
‘Îsa el Mesîh eder’ ‘iki yüz doksan dokuz !’
‘O velîde eridik !’ ‘Ben’ olarak ‘biz’ yokuz !
‘“Yüzünü dine döndür”’ odur ‘“Hanîf denilen !”’ (299)
‘Îsa’nın indiği gün !’ ‘“HAK din ahdi !”’ Yenilen !
‘Bin iki yüz kırk altı’ eder ‘“Arz’ın rûhu !”’ (1246)
‘Gayb erenleri !’ değil ! Sıra insân gürûhu !
ALLAH’ın bil ki ‘“O’dur dış ve iç olan ismi !”’ (1246)
Yâni ister görünür ! İster saklanır cismi !
“O’dur rûhu bu Arz’ın !” “RAB kalbimi sen aç” der ! (1257)
İki söz ayni sayı ! RESÛL gibisi ender !
Bin üç yüz kırk yedi’dir “bu Arz rûhunun ismi !” (1347)
O ‘MUHAMMED ÂLÎ’yi özde bulanın cismi !’
(6). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
HAK renk hakkında Kur’an ‘“ALLAH’ın boyası”’ der ! (1558)
‘Bin beş yüz elli sekiz’ “Hazret-i Îsa” eder !
“Şabb-ı emret sözü”de eşit ayni adede !
‘Bıyığı henüz çıkmış delikanlı ona de !’ (1558)
“RABB’imi gördüm bir genç sûretinde” der RESÛL !
Mîrâçta RABB’i görmek için yok başka usûl !
Budur ‘“ALLAH’ın yüzü sözünün hîkmeti”’ bil ! (1558)
O yüz sende ! ALLAH’ın fıtratına mukabil !
‘“ALLAH’ın fıtratı”’ ve ‘“Ben RABB’in değil miyim ?”’ (755)
‘Yedi yüz elli beş’er ! Budur en kutsal giyim !
İşte ‘O Hacı BEKTAŞ !’ eğer bir artsa rakam ! (756)
‘“Kitab-ı kerim”’ yâni Kur’an o ! En üst makam !
Bir eksik veyâ bir fazla hesapta, yakın demek !
ALLAH’a yakın olmak ile şart borç ödemek !
ALLAH’la ayni sayı, bir hesap çıksa bile !
Onu yorumla ! Aslı yansıtan ayna ile !
Aynadaki, bakanın aynen kendidir ama !
Resmidir ! Çıkmış ona bakan en yakın cama !
‘Yedi yüz yirmi üç’tür BEKTAŞ ! ‘“En temiz şarab !”’ (723)
‘“El beyt-ül haram !”’ Yâni ‘“Kâbe”’ diyor ona RAB !
Kâbe’ye gitmemişken bu yüzden denir hacı !
Kâbe senin fıtratın ! Bulamazsan ne acı !
(7). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA- 2000
(Not: Yerleri boş bırakılan (7) yedi beyit ileride açıklanacaktır.)
“ASR-I SAÂDET !”
Ey Hoca ! Tüm şeytanlar safta birleşik iken !
RESÛL’ün devri ! Her tür fesada eşik iken !
‘Asr-ı saâdet’ diye, hep översin o asrı !
Fitnenin uyuduğu, kanlı bir beşik iken !
Sezar’ı, evlâtlığı hançerledi ! Bu âdet !
Kardeşlerini, boğan padişahları yâd et !
Tüm hâin dostlarının kimliğini bilerek,
Dertli can verdi RESÛL ! Bu mu ‘Asr-ı saâdet ?’
RESÛL’ün dört can dostu, cihar-ı yâr-i güzîn;
‘Dört halîfe’ derken ! Halkı saptırmak garezin !
HAK sâde ‘“ÂLÎ, FÂTMA, HASAN, HÜSEYİN’i !
Abâ altına almak için vermişken izin !”’
‘“Her ümmetin RAHMÂN’a vardır yol göstereni !”’
Diyen ALLAH ! Gönderdi en ulu HAKERENİ !
‘“Unvanı toprak”’ deyip ‘“Şeytan”’ca ret ettiler !
Toprağın babasıyken ! Yöneten tüm evreni !
İçilmişken ! ‘“ÂLÎ ve HAKK’a bağlılık andı !”’
‘Canlı Kur’an’ yerine ! Cansızlar Şah atandı !
‘“Âdem’e secde etmem !”’ Âyeti belli oldu !
‘Çıkan fesattan’ şeytan sevindi ! HAK utandı !
HAK, ‘ÂLÎ’yi halife atayın’ dedi diye !
Parolaları oldu : önce, EHLİBEYTİ, ye !
Aç bırakılan FÂTMA ! Akciğerini kustu !
Gasb edilen mîrâsı, Hayberdendi hediye !
Ayşe anan ! RESÛL’ü gömdürdü bak evine !
Uydurduğu hadîsten ! Herhâlde çok sevine !
Gömdürmedi FÂTMA’yı babasının yanına !
Bu derece kıskançlık ! Yerin dibine ine !
O FÂTMA ki ! Cebrâil, ÂLÎ’ye nikâhladı !
O FÂTMA ki ! Meryem’e eşit ! Betûl’dür adı !
Ayağa kalkar idi ! Ona babası bile !
O FÂTMA ki ! HASAN’la HÜSEYİN’di evlâdı !
ÂLÎ’ye kıymak için ! Yine o seve seve,
Başkomutanlık yaptı ! Altında süslü deve !
Binlerce insân öldü ! Öldüremediği Zât ,
Esir alıp ‘Ana’ yı ! Soktu çıktığı eve !
ÂLÎ, Şah olana dek ! Çürümüştü cemiyet !
Aynen bugünkü gibi ! Köşe dönmekti niyet !
Köşe kapmaca ! Buldu nihayet lâyık lider !
Muaviye baş oldu ! Ağır ödendi diyet !
Av av ! Yâni ‘hav hav’dır ! Muaviye hecesi !
‘“Dili dışarı sarkan köpek !”’ Geberecesi !
ÂLÎ’nin şahâdete erdiğini duyunca,
Sevinip dedi:‘Bugün bence kadîr gecesi !’
Yirmi yedi Ramazan günü ! Çekti ziyâfet !
‘“Fesatçıya mı arzda sen verirsin hilâfet !”’
Suçlaması İblîsin hayretle yorumlandı !
İblîs halîfe oldu ! Ne tebdili kıyafet !
Kur’an der ki :‘“Bir zâlim olduğu vakit vâli,
Her kültürü yok eder !”’ Karartır istikbâli !
Hırsını yaptı ! Kur’an yerine anayasa !
Bunda var ! Bekir ! Ömer ! Osman’ın ! Çok vebâli !
O her şeyi bilene ! Sen iftira edersin !
‘Üçüne sağken, cennet HAK müjdeledi !’ dersin !
‘“Âdem ! Cennete girmiş iken bile kovuldu !”’
‘“Andı !”’ Bozarsan İblîs ! Eğer bozmazsan ! ‘“Ersin !”’
Bu nedenle ALLAH der : ‘“Sınanır îmânınız !”’
Bir sırat köprüsünden ! Geçiştir her anınız !
Tavus ! Horoz ! Karga ! Kaz ! Dört kuşu kesmek gerek !
Taht ! Şehvet ! Ömür ! Yemek ! Hırsı yapar kanınız !
‘Hav hav !’ Yapay düzeni yıkıp kurdu saltanat !
Dîn alıp satanlara ilk o gerdi kol kanat !
Ekledi birçok Câmi ! RESÛL’ün mescidine !
Halkı, HAK’la uyutup soymayı etti sanat !
Dîn ! Siyâset aracı olup yolundan saptı !
Kimi Sünnî ! Mızrakta Kur’an-ı bayrak yaptı !
Kimi Alevî yobaz da ! Aşağı kalmayıp,
HAK aynası ÂLÎ’ye ! ALLAH diyerek taptı !
Geberirken ! Piçini, av av bak etti belâ :
Yezîd mahcûp etmedi onu ! Çıktı Kerbelâ !
HÜSEYİN’in başını kesince ! Aptes aldı,
İmâmlık etmek için verildiğinde selâ !
‘“Sen kan dökenleri mi yapacaksın bir imâm !”’
Sorusu aydınlandı iblîs’in ! Yok istifham !
İsyandan korkan mel’un için ! Tüm sarıklılar,
Düzdü hadîs ve yorum ! Bahşişten alıp ilham !
Dediler: ‘HÜSEYİN’e şehit olmakmış kader !’
‘“HAK, kimsenin eceli bir saniye şaşmaz”’ der !
‘On muharrem, aşure günü demek ! Çünkü NÛH ,
Bugün gemiden çıktı ! Bayramda olmaz keder !’
‘İsmail için gökten yüce bir kurbân indi !’
‘Şimdi anlaşıldı, o Hazret-i HÜSEYİN’di !’
‘Yas tutmak günâh olur, bak kutsal Kâbe bile,
Kerbelâ şerefine, siyah örtü giyindi !’
Ürettiler bu çeşit ! Bir sürü kutsal yalan !
Kanmadı hiçbirine, ‘“And”’ına bağlı kalan !
Nasıl kansın ? Asâdan çıkan o dev yılanla,
Bir olur mu ! Firavun denen zehirli yılan !
“Sâlih’in dişi olan devesini, der AHMED,
Öldüreni affetmez ALLAH ! Kopsa kıyâmet !”
Bu deve ! ‘her Nebî ve HAK DOST’un temiz özü !’
Yâni sicili bozuk ümmetlere ! Yok rahmet !
Kader ! ‘Mikdâr’ demektir ! ALLAH değildir zâlim !
‘Ölçüyü’ bilir ! Zorla kabûl ettirmez âlim !
Bak ! Kusur işleyince, hemen kızarıp yüzün ,
Der: ‘Yarın öbür yüzle, ne olur benim hâlim !’
Siyah Kâbe örtüsü ! Bil ki Kadîr gecesi !
Yüz sürdüğün siyah taş da ! Onun bilmecesi !
Cennette beyaz imiş ! Yere düşmeden önce !
Âdem Babamız gibi ! Yâni ‘“Rûh”’ güvencesi !
Yerde bir sürü varken ! ‘“Gökten koç indi !”’ Niçin ?
Rûh, vücûda inince ! Boğazlandığı için !
Ölmedi o ! Yatıyor mağaradaki gibi !
Ayağa kaldır onu ! Vicdânla iyi geçin !
Tohum ! Rahimde ‘Nûh’un gemisi’ gibi yüzer !
Tüm hayvânsal hırslarla ! Yüklü olarak gezer !
Demir atıp ! ‘“Kırkıncı gün”’ batmaktan kurtulur !
Dokuz ay ‘“Onuncu gün !”’ Arza ayak basar er !
Ölüye ! ‘Kırkıncı gün’ mevlit okunur ! Niçin ?
MUHAMMED gibi tekrâr ! Arza doğması için !
HAK ! RESÛL’e bile der :‘“Bana güzel bir giriş
Ve çıkış ver diyerek duâ et için için !”’
Kerbelânın öcünü ! Türk Ebu Müslim aldı !
İki mel’unun adı ! Türk’e hep tabu kaldı !
Ebû Müslim’in ÂLÎ soyundan atadığı,
İlk onu şehit etti ! Yâni o da çakaldı !
Demek, asalet rûhtur ! Soy sop ise cesettir !
Ceset ! Kemik çengele asılmış kokmuş ettir !
Soy sop ile övünme ! Sedef, tek inci yapar !
Meryem’i bulamazsan ! Kendini hadım ettir !
RÛH bir nefes ! Can ise yumurta ve menîdir !
Âdem : ne Türk ! Ne Arap ! Ne Rus ! Ne Ermenidir !
‘“HAKK’ın seçkin ırk !”’ Diye övdüğü Yahûdiler,
Kast sistemine âsî ! Hindistan göçmenidir !
Afrika bile geldi ! Ganimetçilere dar !
Cihâd ordusu gitti ! Tâ İspanyaya kadar !
‘Kâfirleri Müslüman yapmak terânesiyle !’
Hazîneyi altınla doldurdu her iktidar !
Sonra cihâd ! Arap’tan Türk’ün eline geçti !
Her padişah ! ‘HAK dedi’ ‘beni halîfe seçti !’
ALLAH’ın kullarını ! Kul etti kendisine !
Anadolu’nun kanı ile terini içti !
Anadolu’da çıktı ! Gerçek ulu sultanlar !
Dünyâ ve Ahirete ! Hükmeden komutanlar !
HACI BEKTAŞ ! FAZLULLAH ! MEVLÂNÂ ! ATATÜRK ! Ve ....
Gizli kimliklerini ! Kâlb gözü açık anlar !
Dostları ilə paylaş: |