‘Babam kızıp ! Altında annemi hep ezdi’ der !
Meselâ MUHAMMED’i orada görse özün !
Burada her güzele takılır kalır gözün !
Meselâ ÂLÎ ile orada sohbet etsen !
Benim mesajlarımdan, hiç fark edemezsin sen !
Güzelleri görürüz ! Göremeyiz güzeli !
Zamanları biliriz ! Bilemeyiz ezelî !
Çünkü güzel ve ezel, cennette vardır sâde !
Cehennemde Hûriyi seyre yok müsâade !
‘Yıktım perdeyi ! Vîrân eyledim !’ Der Karagöz !
‘Varayım sâhibime’ dediği, RAB olan öz !
Dünyâ döner bir sahne ! Bir tür orta oyunu !
Çık bu dönme dolaptan ! Bul ‘Tanrısal soyunu !’
Âlem, alâmet demek ! Sâdece sembol yani !
Yok olduğunu keşfet ! Sen yok olmadan ânî !
Erdin mi ! Hayâl biter ! Dünyâ olur Ahiret !
Şaşılığa son vermek ! Bil en büyük mahâret !
Rûh âlemini ALLAH bize şöyle anlatır :
‘“Bir mağara var ! Orda uyuyor yedi yatır !”’
Ne yemek var ne içmek ! Tamamen durmuş zaman !
‘“Hûri”’ ve “’Oğlan”’ gibi genç ve bâkirler her an !
Yedi er ! Bir de köpek ! ‘“Sekiz Cennet kapısı !”’
Hayâle göz yummadan ! Alınamaz tapusu !
Sana hep ninni söyler ! Güvendiğin beş duyu !
Beynin beşik sallayıp der ‘mışıl mışıl uyu !’
Önce beş büyücüyü ! Ve beyleri beyni kov !
Kâlbini meshet ! Yâni Alâaddin gibi ov !
Alâaddin’de hem dîn ! Hem ÂLÎ kokusu ! Var !
O yüce fıtratınla arana çekme duvar !
Lâmbadaki Mesîh’i ! Rûhunu çıkar yani !
‘“Ben RABB’in değil miyim ?”’diye sorunca, ânî !
‘“Evet”’ de ! Huzurunda el bağlayarak eğil !
Zaten soruyu soran, senden başkası değil !
Ne varmış ! Ve ne yokmuş ! Bu masalda anladın !
‘Öz’ adını bul ! Yoksa, ‘masal’ olur her adın !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 1998
‘“BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM !”’
BİSMİLLÂH’ tır Kur’an’ın kilidinin şifresi !
Formülünün Velî’ ye âittir deşifresi !
Tüm sırları yok olur ! Kur’an çevrilse eğer !
Kitab’ı bilir ! ‘“Kitab bilgisine sâhib er !”’
‘Berâ’e sûresinin başında yok BİSMİLLÂH !
‘B’ harfiyle başlayan birtek sûre, bu billâh !
Demek ki ‘B’ harfiymiş ! BİSMİLLÂH’ın şifresi !
‘B’ bilinmeden hayâl ! Formülün deşifresi !
Berâ’e sûresinin, ‘Tevbe’ öteki adı !
RESÛL bunu tebliğe bak ! ÂLÎ’yi yolladı !
ÂLÎ’yi seçmesinin hikmeti derin gayet !
‘“Emâneti ehline veriniz”’ diyor âyet !
RESÛL istedi, buna herkesin aklı ere !
ÂLÎ gidip sûreyi okudu kâfirlere !
Berâ’e ‘Son uyarı’ demek ! ‘And’ı bozana !
Hâinse, evlâdını affetmez baba,ana !
İlk bu sûreyle Kâbe, kâfire yasaklandı !
Unutmuşlar idi ilk atalarına andı !
Öteki adı ‘Tevbe’, demektir ! Tövbe edin !
‘“Fıtratınıza and”’ı hatırlayın ! Budur dîn !
‘B’ ile başlamakta Tevrât da ! Baksana be !
ALLAH’ın, RÂHÎM olan ERRAHMÂN ismidir ! ‘B !’
İşte bu ! BİSMİLLÂH’ın hakîkî çevirisi !
Bilir ! ‘“Kitab ilmine sâhib olan birisi !”’
İsmillâh, ‘A’ ile ‘S !’ BİSMİLLÂH, ‘B’ ile ‘S !’
‘B’ gelince kaybolur A ! Çok mühim hâdise !
‘A’ bir’dir ! Yâni ALLAH ! ‘B’ iki ! Yansımış bir !
HAK, ‘“GAYB”’ olur gelince temsilcisi ! Çek tekbir !
Yâni temsilcisiyle, HAK perdeler kendini !
Temsilci, fıtrat’ıdır ! İşte bu, ‘“HANÎF DÎN”’i !
Perdeyi açıp tapmak ! Haddi değil kimsenin !
Temsilciye tapmazsan ! İblîs’tir adın senin !
‘B’, BÂ diye okunur ! ‘ALLAH’sız çıkmaz sesi !
Zîrâ her an ‘A’ üfler ‘B’ye hayât nefesi !
‘B’den hemen sonra bak ‘S’ gelir BESMELEDE !
‘S’, SİN okunur ! Sen de MUHAMMED’e ‘“YA SİN”’de !
Zîrâ HAK MUHAMMED ’i çağırır ‘“Ey S”’ diye !
‘“YASİN”’ sûresidir bak ! Ölüye ilk hediye !
Ölene, ‘anne’ adı ile verilir telkin !
Zîrâ ona MUHAMMED, anne olmuştur ilkin !
Toprak rahmindekine, ‘“RAHÎM”’ şefâat eder !
‘Ey Toprak Babası B !’ Sen ‘ÂLÎ’sin ! Affet !’ Der !
‘“ALLAH’ın fıtratı”’dır, ERRAHMÂNİRRAHÎM bil !
MUHAMMED ÂLÎ ayna ! O fıtrata mukabil !
Bu ‘ikiz zâtı’ ile, HAK her şeyi etti halk !
Kâlbinde saklıdır O ! Onu bul ! Kabrinden kalk !
Ölüm ile kalkarsan bedeninde sen eğer,
RABB’ini görüp dersin : ‘Fıtratımmış o meğer !’
Kendi fıtratını kul, kendisi bulabilir !
Hangi hayâtta kalkar ölü ! Yalnız HAK bilir !
‘“HAKK’ın fıtratı”’ da HAK ! Ezelîdir HAK gibi !
Anayasası ile ayni ! Yasa sâhibi !
‘“Bu yüzden hiç değişmez ne yasası ! Ne kendi !”’
Hep nokta yazan kalem ! Ne mürekkep tükendi !
Arapça da nokta ‘B !’ ÂLÎ “Nokta benim” der !
İki ‘A’ kesişirse, merkezi nokta eder !
Yâni ALLAH yansırsa kendine, ÂLÎ çıkar !
İblîs, ALLAH’ı tasdik ! Âdem’i eder inkâr !
‘“BENDEN veyâ RAHMÂN’dan iste ! Fark yok”’ der ALLAH !
RAHMÂN HAKK’ın sûreti ! Mâdem yok iki İLÂH !
Fıtratı yirmi dokuz isminden ibârettir !
Kendi ismini bul da ! Kâlbde tecelli ettir !
Her harf, bir yüce zâtın HAK ismi için remiz !
Bunlarla yönetilir âlemde her küremiz !
Her ismini yansıtan, yansıyan gibi eşsiz !
Ona MUHAMMED ÂLÎ deyip secde ediniz !
O İblîs gibi deme ! ‘“Secde ALLAH’a mahsus !”’
Ya Âdem’i bil ! Konuş ! Ya bilmiyorsan sus !
‘“Arş”’a ALLAH değil de ! ‘“RAHMÂN oturdu !”’ Niçin ?
‘“ALLAH dağa inince, dağ toz olduğu”’ için !
Bu yüzden ‘“Yer ve Göğü RAHMÂN yaratabildi !”’
‘“Âlemin aslı fıtrat ! İBRÂHİM bunu bildi !”’
Her yerde olan ALLAH, ne diye dağa insin ? !
HAKK’ın yüzü ERRAHMÂN mümkün mü arşa binsin ?
ALLAH inmez ! Kaldırır o perdesini bir an !
Atomları sıfırlar hemen ! Sessiz haykıran !
RAHMÂN inemez ! HAK’tan ayrılamaz fıtratı !
Zîrâ RAHMÂN’dır HAKK’ın görünen ilk suratı !
‘“RAHMÂN istivâ eder !”’ O mıknatıslar kutbu !
Bir şeyi ekseninden, ses emrine almak bu !
Merkez noktasından O, terâziler her cismi !
Müsavi tartma demek ‘“İstivâ etme”’ ismi !
‘“İstivâ”’ hattı, merkez ! ‘“Her şeyin bâkî yüzü !”’
RAHMÂN’a bağlı yâni, cismin RÛH denen özü !
RAHMÂN sonsuz titreşir ! Ses ve Radyasyon evi !
RAHÎM onu boşaltıp, sâkin kılar bu devi !
Toprak hattı gibi O ! ‘“SEKÎNE”’ öbür adı !
Dişiye bundan iyi bir ad bulunamadı !
İki zıt Âdem vardır ! Nûr Âdem ! Toprak Âdem !
Nûr Âdem HAK’tır ! ‘“HAKK’ın sûretinde o”’ mâdem !
‘“O HAK sûreti”’çizer, “’İsimler !”’ Fıtrat, adı !
Fıtrat sûretindeki, cennete konulmadı !
HAK, cennete konur mu ? Cennet onun kendisi !
‘“Âlemlere rahmet o !”’ Âlemin efendisi !
‘“Her şeyi HAK adına halk edip verir isim !”’
Fıtrat’ına bürünür yâni onun her cisim !
‘“Yer ve gök bitişikken ayırır !”’ Odur ‘“FÂTIR !”’
‘“EL FÂTIR”’ ismi ile FÂTMA’yı hatırlatır !
Zîrâ FÂTMA ayırır MUHAMMED ve ÂLÎ’yi !
Biri ‘“Arz”’,ötekisi ‘“Semâ”’ olur ! Ne iyi !
FÂTIMA birleştirir ayırdığını tekrâr !
HASAN HÜSEYİN doğar ! Bu fıtrat’a ver ikrâr !
HASAN RESÛL’e benzer ve ÂLÎ’ ye HÜSEYİN !
Namazda temiz giysi farz ! EHLİBEYTİ giyin !
İnsânın semâsı Rûh ! Ve bedeni ise Arz !
Rûh’u, kendine benzer yansıtana secde farz !
Rûh kalbdeki Âdem’dir ! Benzer o HAK fıtrat’a !
İşte bu ÂDEM biner ! ‘Can’ denen toprak ata !
Yâni can toprak âdem ! Rûh ise ışık Âdem !
Temiz deniz kirliyi arıtmak ister her dem !
Çamura bulaşmış su, kendini arıtamaz !
Önce gerekir can’a oruç, zikir ve namaz !
Isınıp buhar olur ! Rûh’a yaklaştıkça can !
Birleştiğinde duyar, vuslat üstü heyecân !
İşte bu cem’dir ! Cumâ günü kılınan namaz !
Kâlb ALLAH’ın cem evi ! Bu câmiye giren az !
‘Cumartesi dinlendi HAK’ der ! Mûsevî güruh !
Bilmez ! Cumâ üflendi toprak âdem cana rûh !
Yâni ALLAH adına işi yüklendi ‘“BİZLER !”’
Hepsi, ‘ortak özleri’ HAKK’ın emrini izler !
BESMELE ‘“ON DOKUZ”’ harf ! Ayrı yaz ! Yirmi iki !
‘Yirmi iki nokta’nın, bunlar simgesi bil ki !
Nokta mâdemki ÂLÎ ! Bu noktalar ‘“ÂLİN”’dir !
Secde emri veren bu ‘“YÜCELER”’i sen indir !
‘HAK adına’ demektir çektiğin her BESMELE !
Kendini anladıysan kendini verme ele !
HAKK’ın kendinden başka yok sunacağı ihsân !
Bu ihsânı hak eder, Uluğ, hâlince insân !
ALLAH GAYB’dır ! ERRAHMÂN, ERRAHÎM’e bürünür !
HAK, MUHAMMED ÂLÎ’nin sûretinde görünür !
Bu nazmımız ALLAH’ın ‘ALTMIŞ ALTI’ sayısı !
ON MUHARREM’de verdik ! Zikret ALTI MAYIS’I !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
10 M U H A R R E M 1419
ANKARA - 06 Mayıs 1998
BOSNA ŞEHİTLERİNE !
Boş sözlere karnım tok ! Bana anlatma Garbı !
Önce açıkla bana ! Bosnadaki şu harbı !
Kalbi İslâm’a, yâni ALLAH’a kinle dolmuş !
Sonunda koca tanrı bir ‘aziz peder’ olmuş !
Her nefes, HAK’tan iken bir zikir hediyesi ,
Gelmemiştir içinden ! Bir defa ‘“HÛ”’ diyesi !
‘Şeytan üçgeni’ çizer eliyle ! Çökünce diz !
Şeytana diz çöktüren RAHMÂN’dan yok onda iz !
Taptığı tanrı bile, durur hâlâ askıda !
Îsâ’yı çivileyen eller ! Hâlâ baskıda !
Birleşmiş Milletler yok ! Birleşen sâde çıkar !
Karnını deşti mi Jak ! İçinden Deccal çıkar !
Güvenlik konseyi var ! Yok olan ! Güvencesi !
Olur mu güvencenin ? Sencesi ve bencesi !
İblîs, olmuş majeste ! Şeytan, genel sekreter !
Firavunlar, ekselâns ! İnsân hakları, eter !
Dost tutandan dost olmaz ! Kötüye çıkmış ünü !
Bırak! Şu sütü bozuk haçlılar kulübünü !
Çalışmayı tapınma hâline getirmişler !
Bu arada her türlü duyguyu yitirmişler !
Sana der ‘şöyle veya böyle varsa milyarın,
Garantiye alınmış sayılır artık yarın !’
O ne bilsin ki ! Yarın, ‘“Hesab âlemi”’ demek !
Boşa çıkar orada, bencil olan her emek !
Her gâvurun evinde nasıl varsa bir köpek !
Her köpeğin evinde var bir gâvur ! Gözü pek !
‘Kızım’ dediği kızdan, daha zor soyulur muz !
Altı, üstünden saçlı ! Parfüm sürmüş bir domuz !
Her erkeğin çiğneyip de tükürdüğü sakız !
Oturak âleminden gelme oturaklı kız !
Tek küpeli oğlanı, evlenir oğlan ile !
Bu soysuza şifâsız her tür belâ az bile !
Kendi çöp tenekesi ! Çevresini kirletmez !
Kalb dövize endeksli ! Ciğer on para etmez !
Yıl uğursuzun ise, bil son çağ uğurlunun !
Maya tuttu a dostlar ! Batılları yoğurun !
Sonra o pişkinleri, HAK fırında pişirin !
Dağ kalktı mı aradan ! Ferhât’ın olur Şirin !
Tanrı şeytanı çizdi ! Ama sıfırlamadı !
Çünkü düşmeden önce, ‘“Işıklı”’ idi adı !
Can, bedende batınca, unuttu ‘“İlk sözünü !”’
Gerçek batı, ‘batık can !’ Çıkar da bul özünü !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA - 07.04.1996
BOYUTSUZ EL !
A : İLK TİBETLİ !
MUHAMMED (s.a.v) der : “HAK bilgi İslâm’ın yitik malı !”
“Çinde de olsa onu arayıp da bulmalı !”
Tek başına bir Rus kız yüklendi bu misyonu !
Çocukken ‘ışık bir el’ çünkü kurtardı onu !
En üst kattan düşerken, ‘şeffaf bir el’ uzandı !
Onu tuttu ! Çocuk da el öpüp ‘“İçti andı !”’
Cangıllardan geçerken ! Rast gitti herbir işi !
Ve karşıladı onu ! ‘Eli boyutsuz’ kişi !
‘Ateş adam hâlinde’ yeniledi ahdini :
Canı, rûha ateşle kaynatmak ‘“Fıtrat dini !”’
Eski, yeni ! On kadar dili öğrendi kendi !
‘Gizli ilmi’ öğretmek çabasıyla tükendi !
Şeffafını okurdu ! Kitap yakılmış ise !
Hem alacak gücü de yoktu ! Acı hadise !
Yazarken ! Çoğu zaman mürşidiydi içinde !
Kendi Amerikada ! ‘Hazret’i ise Çinde !
Reddeden yeğenine gidip gönlünü aldı !
Şeffaftı ! Kızın ağzı bir karış açık kaldı !
UFO ! Mufo ! Yâni hiç gerekmez Hakerene !
Zaman-Mekân dışına her an postu serene !
Sen Jermen hayranları, etrafında toplandı :
Max Heindel, Steiner, Papüs içtiler ‘birlik andı !’
B : KURTLARIN DANSI !
İlk kitabında ilk söz ! Kâfi mesaj insâna :
‘Arenadan selâmlar ! Ey yüce Sezar sana !’
İnsânlığa birçok dev eser etti hediye !
Kimi suçladı ‘casus !’ Kimi şarlatan ! Diye !
Amerikada Tibet ekolünü o kurdu !
Bu indirdi dağlardan ! Bir sürü ‘kutsal’ kurdu !
Fanatik tarikatlar ! Kiliseler ! Cinciler !
Savunarak zırvayı ! Döktürdüler inciler !
Okulunun ‘“ALLAH HİKMETİ”’ idi adı !
‘“Fıtrat”’sırrı demekti ! ‘“Yeminsiz”’anlamadı !
Çünkü ‘“Hîkmet”’ ‘“ALLAH’ın fıtratı”’nın bilgisi !
O fıtrat bilgisinin ! Var insânla ilgisi !
Nitekim Şıtayner’in de buna aklı erdi :
Okuluna bak ! ‘İnsân hîkmeti’ adı verdi !
Mürşidi MORYA ! Oldu ‘Rûh (!) Çağıranın !’ Derdi !
Ne kadar seans varsa ! ‘Cin kovup’ felç ederdi !
Blavatsky mürşitti, ilkin Max Heindel’e :
Yâni MORYA ile KONT tutuşmuştu elele :
‘HAK misyon’ sâhibinin hiç değişmez kaderi !
Bilirkişi kurt saptar ! Ormanda hep ederi !
‘“Bilen ile bilmeyen hiç ayni değil iken !”’
Gülü korur görünüp ! Gülden geçinir diken !
Câhil ve nankörleri ! Deme ‘HAK adam eder !’
Kendi gebertmez de bak ! ‘“Geberesice can der !”’
Güneş doğunca sanma ! Gün ağarıp aklanır !
Aydınlığın içine ! O karanlık saklanır !
C : VEFATI !
Böbrekleri bitmişti, vasiyetini yazdı !
Doktora göre, ömrü iki saatten azdı !
Mürşit ansızın geldi ! Elinde köpek ile !
Dedi : ‘Ya ölümünü ! Ya misyonunu dile !’
‘Misyon’ deyince ! Kondu böbrek üstüne köpek !
Böbrek tekrâr çalıştı ! Doktor hayret etti pek !
Resmi vasiyet, hâlâ daha okulda saklı !
‘Misyon bitmeden ALLAH öldürmez !’ Diyen haklı !
Bunu ben de denedim ! ‘Bektaş’ yazımı oku !
Hem kazayı önler HAKK ! Hem de yeniler doku !
Nitekim mesaj biter bitmez ! Mesajcı gitti !
‘Yeni bir misyon’ için ! HAK iç âleme itti !
Eserleri, dünyâda çevrildi birçok dile !
Türkçe hariç ! Rûhundan sen onun özür dile !
Türk kültürü adına utanılacak ayıp !
Zîrâ Tibet’te hâlâ ! “İslâm’a âit kayıp !”
Vicdânım rahat : yaptım ondan az çok alıntı !
Kur’anla yorumladım ! Yâni değil çalıntı !
Bu ‘aziz bâkire’nin BLAVATSKY soyadı !
Arenada, kudurmuş köpekler parçaladı !
‘“Yemin”’ yüzünden ! ‘“Sırrı”’ açamadı pek fazla !
‘“Yeminsizler”’ yetinmek zorunda kaldı azla !
‘“Fıtrat”’ını görmüşken ! Sormadı ne ilk adı !
‘ÂLÎ katı’na ne o ! Ne Morya ! Çıkamadı !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 31 OCAK 2002
BOZUK DÜZEN !
Politikacıları, Holding sâhiplerini,
Şeyhleri, imâmları, mâbet râhiplerini ,
Silmeden yeryüzünden, cennet olmaz bu dünyâ !
Çünkü şeytanlar çeker bunların iplerini !
Dîn diye, Devlet diye toplar halktan haracı !
Ne dîni, ne devleti, var ! Sâde göz boyacı !
‘“Sana şah damarından yakınım”’ derken ALLAH,
Devleti, devletlinin yönetmesi ne acı !
Böyle gelmiştir ama ! Böyle gidemez bu dem !
Hak düzen kurulacak ! HAKK’ın adı ‘“HAK”’ madem !
Çoğu bulacak ergeç kendi öz kimliğini !
Bencil kabuk yarılıp dışa çıkacak Âdem !
İşte o çağa denir bil ki ‘Büyük kıyâmet!’
Arz parlar safra atıp ! Nûrlara der : ‘Devâm et !’
Yâni sâdece kabuk olan ayıklanacak !
Kalanlara ‘Evlâdım’ diyecektir MUHAMMED !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 1996
‘“BRAŞİT !”’
‘Braşit bra Alhim’ diye başlar ilk âyet !
Sırrı çözersin doğru çevirir isen şayet !
‘Bra’, yarattı demek ! ‘Yaratan’ demek hem de !
Yâni ona hem ‘fiil’, hem de ‘fiil isim’ de !
Tevrât’ın ilk sözcüğü, ‘“BRAŞİT !”’ Bir bilmece !
‘“Kitab”’ O ! Oku onu ! Harf harf ! Ve hece hece !
‘Şit !’ Altı demek ! ‘Bra’ ise onu yaratan !
‘Altı ! Günde olmuştur her şey !’ ‘“Ol”’ dediği an !
‘Braşit !’ Öyle ise demek ‘“RABB’ÜLÂLEMİN !”’
‘“ALLAH’ın fıtratı”’ O ! ÂLÎ - MUHAMMED EMİN !
‘Braşit !’ ‘Raş’ artı ‘Beyt !’ Yâni hem baş ! Hem de ev !
Mutlaka tavaf etmek o yüce evi ! Ödev !
‘Braşit’ özne ! ‘Bra’, fiil ! Tümleç, ‘Elohim !’
Doğru çevirmek için ilk âyeti, bu mühim !
‘Ön tümleç eki’ yokken ! Elohim tümleç ! Niçin ?
‘Ön ek’ hep gerek değil ! Belirsiz tümleç için !
‘“Yeri, gökleri”’ yaptı derken bak ! Var ‘ön eki !’
‘Ön tümleç ek !’ Belirli tümleçe şart illâki !
RABB-ül âlemin yâni Elohimler yaratan !
Elohimlerden ise çıktı Âdem ! İlk atan !
Elohim Hakerenler öyleyse ! ALLAH değil !
Bu çok önemli sırrın üstüne lütfen eğil !
İsmi belirli yapar ‘AT’ ön eki ! Niçin ?
İbranice ‘A’ ilk harf ! ‘T’ son harf ! Onun için !
Hem Mesih, hem de ÂLÎ ‘ben ilkim ve sonum’ der !
Her ikiside ayni noktadır ! Bilen ender !
Tevrât’ın şifresini Şimon’a İlyas verdi !
‘“Ondan bir Rûh”’la İsâ, ‘Mesih’ sırrına erdi !
Tevrâtta ilk iki harf ‘B R !’ Yansıt ! Oku ! RAB !
İbrânicede ‘Yüce !’ ‘ÂLÎ O !’ EBUTTURAB !
Braşit : altı harf ! ‘“O, altı günde yarattı !”’
Cismin altı boyutu, altı günden murattı !
İncildeki ilk âyet, yine bakın ! ‘Braşit !’
Braşit boş söz değil ! ‘“Ol”’ emrine O eşit !
Braşit’in ortası, ‘Aş !’ Ve ‘Aş !’ Ateş demek !
Geriye ‘Brit’ kalır ! ‘Sözleşme !’ ‘Borç ödemek !’
‘Braşit ! Ateş ile söz vermeden !’ İbaret !
‘Îsâ’nın ateş ile vaftizi !’ Bu net gayet !
Yahya’nın kıvılcımı ! Îsâ’yı Mesih yaptı !
‘Kendindeki ÂLÎ’yi görüp Âdem’e taptı !
O an Îsâ ! Yahya’nın kimliğini anladı !
‘Bundan önce ‘İlyas’tı !’ Dedi ‘Yahya’nın adı !’
‘“Îsâ öldürülmedi !”’ ‘“Benzetildi Âdem’e !”’
Ona secde et ! HAK O ! ‘“ALLAH’ın oğlu !”’ Deme !
Sanma ! Kuş gibi, yere gaga vurmaktır secde !
‘“Alnını yere koydu İsmâil !”’ Gelip vecde !
İbrahim’in, ‘“Yanmadan ateşe girmesi !”’ Bu !
Olunur ‘“HAKK’ın dostu !”’ ‘“KİTAB İLMİ”’ mensubu !
Mîrâçta bak ! MUHAMMED yıkandı ateş ile !
‘“Yaklaşamadı ona sinâda !”’ ‘“Mûsâ bile !”’
Omurilik tutuşup, açılır üçüncü göz !
İlk hücrede dirilir ! ‘Ateş insân !’ Yâni öz !
O vakit ‘ilk hücrenin !’ ‘Nokta !’ Ve ‘Baş’tır ! Adı !
Mûsâ’ya ALLAH, ‘ismim ‘Baş !’ Der ! Bilge anladı !
Zîrâ nokta başlangıç ! Bütün harflerin başı !
‘“Yeşil ağaç”’tan çıkan ilk kıvılcım ! HAK aşı !
‘“Yeşil ağaç !”’ Öyleyse demek ateş ağacı !
Kökten, özsu yukarı gitmez ise ! Ne acı !
‘Braşit’ sözcüğünde, B’den sonra gelir ‘Raş !’
‘Baş’ demek ! Kimliğini onun çözmeye uğraş !
‘Braşit’, ‘başta’ demek ! Neyin başında ama ?
‘Zamanın’ deme sakın ! ‘“Bilge”’ güler adama !
Zîrâ bir kere, çizgi ileri geri gider !
İnsân geriye, ‘ezel !’ ‘İleriye !’ ‘Ebed !’ Der !
Hep zamanla sınırlı ! ‘Ezel’ de ! Bak ‘ebed’ de !
Sen ‘ezel’ ve ‘ebede !’ Zaman dışındaki de !
Bu yüzden ALLAH ile içindeki, ölümsüz !
Her şeyi beynin değil ! Kâlbin süzgeçinden süz !
‘“Zamansızlık üstüne, and içersin HAK gibi !”’
Her nebi ile çağdaş ! ‘“Kitab ilmi sâhibi !”’
‘“Ölen yüz yıl yaşasa, bir kaç gün yaşadım der !”’
‘“Dahada az yaşadın”’ diye düzeltir PEDER !
BRAŞİT ‘Nokta’ demek ! Zamansızlık başında !
‘“Bıyıkları terleyen hep o gencin yaşında !”’
Her vizyonda kızılbaş var ! Göz alev ! Saç beyaz !
‘“Eskilerin eskisi”’ atan O ! Adını yaz !
En başta, ev mimârın bak başının içinde !
Ne yıkılır ! Ne eskir ! Rûh gibi ölümsüz de !
Tevrât’ta bak ! ALLAH’ın rûhu yaratılmadı !
‘Ş’ yâni ateşe denk ! Çünkü o, Rûhun adı !
Yan yana yanan üç mum ‘Ş !’ Bak ! İbranicede !
Bu üçüze, ‘“Bilgeysen !”’ HAK MUHAMMED ÂLÎ de !
Zîrâ üç yüz demek ‘Ş !’ Sıfırı at ! Kalır üç !
‘Ş !’ Ebu Talib oğlu İmâm ÂLÎ ! İnkâr güç !
‘Ş’ harfi, Yehova’ya inince ! ‘“Kurtarıcı”’
Yâni ‘YEŞUE’ olur ! Bulamazsan çok acı !
‘B HBRAM’ sözüyle, son bulur bak son âyet !
‘Yaratılınca onlar’ demek ! Şifreli gayet !
‘BHBRAM’la ayni ! ‘BABRHM’ harfleri !
‘“İbrahim tarafından”’ demek ! Çöz ! Git ileri :
‘“İbrahim tarafından yaratılınca onlar !”’
Demek istiyor yani son söz ! Kâlb şöyle anlar :
İlk evreni yaratmış olan öz ! İbrahim’dir !
Tevrat’ta ‘“BRAŞİT”’, O ! Hem ‘“RAHMÂN !”’ Hem ‘“RAHÎM !”’Dir !
‘“İbrahim’in dinine dön”’ emri var AHMED’e !
Sen o dine, ‘sendeki baban ile annen’ de !
İçine bakıp buldu İbrahim de ! Kendini !
‘“HAK dost”’ oldu ! Kendini bilmektir ! ‘“HANİF DİN’”i !
‘“İbrahim önünde”’ ve ‘ABRHM’ bak ayni söz !
And içip secde eder ona ! Ondan çıkan öz !
Son âyette ilk sözcük ‘“HAK !”’ Acaba bu niçin ?
‘“İlk söz”’ verilirken, ‘“HAK”’ tanık olduğu için !
HAK’tan sonraki sözcük ‘“T”’ harfi ! Simgesi haç !
‘“Mesîh”’ olma sözüdür ! ‘Verilen söz !’ Gözü aç !
Son şifre, ‘B ABRHM’ demektir, ‘B İBRAHİM !’
İbrahim, ÂLÎ imiş ! Bunu bilmez Elohim !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA - 27.09.2000
BÜKÜK BEL !
Eşim isyân etse de ! Boşamam onu ! Niçin ?
Kahrımı kendim bile ! Çekemediğim için !
Öyle ağır ki ! Benim yüklendiğim kutsal yük !
Hattâ şeffaf belim de ! Büküldü için için !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 11.08.2001
C Â M İ !
Cemaat imâm için günde beş kez müşteri !
Beyni yıkanıp halkın çalınır alın teri !
Cumâ minbere çıkıp bağırır avaz avaz !
Söylediği zırvalar ne hutbedir ! Ne vaaz !
Hem ağlar hem ağlatır ! Çoktur gözünü ovan !
Sanırsın doğramakta vaiz efendi soğan !
Sâde âyet söylerdi bil ki hutbede RESÛL !
Hutbede hadîs naklî sonra konmuş bir usûl !
Çünkü âyet düzülmez ! Hadîsse, öyle değil !
Sekiz yüz bin hadîs var !!! Ayıklamaya eğil !
Buhari, ayıklayıp bulmuş doğru iki bin !
Bence iki haneli bir sayıya kadar in !
Sonunda çıkacaktır karşına yine âyet !
Kur’an hem bidayettir yani hem de nihâyet !
Yorumda hadîslere asla gerek yok ! Niçin ?
Âyetler birbirini yorumladığı için !
İkide bir getirir o hep namaza sözü !
Çünkü müşterisini arttırmaktadır gözü !
Sâde Cumâ namazı kılmakken câmide farz ,
Der : “Mîrâçta edildi kula ‘elli vakit’ arz !”
Yâni ister câmiden halk hiç çıkmasın ! Niçin ?
‘Câmiye’ diye daha çok cebe atmak için !
Halk, ekmeğinden kesip, olsun Mekke de hacı !
Üfürükçüye gitsin, varken tıpta ilâcı !
İmâm nikâhı ile kurulsun her âile !
Geç yatsa da uyansın sabâh ezânı ile !
Bilmez ki ! Ömer on yıl sonra ezân önerdi !
Bilmez ki ! Niçin RESÛL ilk, Kudüs’e dönerdi !
Peygamberin devrinde var iken yüz bin kişi,
Bir tâne câmi vardı ! Cumâ günüydü işi !
Çünkü mü’min evinde yapar idi ibâdet !
Îsâ da der :‘Gizlice tapmak hak dînde âdet !’
Arabını vereyim ! Kendin banyo yap resmi !
Yezîddir en çok câmi ilk yaptıranın ismi !
İlk ruhbân sınıfını, para verip o kurdu !
Her Cumâ EHLİBEYT’e bunlar lânet okurdu !
Bunlar ALLAH adına simsar oldu insâna !
Şimdi ey dîn simsarı ! Sorularım var sana !
Âlemlerin RABB’i der : Tevrât da ‘“Kutsal Kitab”’,
Mûsâ’ya ‘“Seçkin Resûl”’ diye eder o hitab !
Tevrât’a göre, Âdem milâttan dört bin sene ,
Önce doğdu ! Çok yakın geçmişi var desene !
Çünkü var birkaç milyon yaşında kafatası !
Demek ki, bu insânlar Âdem’in de atası !
Âdem’den öncekiler hangi ezânı duydu ?
Hangi câmide onlar, hangi îmâma uydu ?
Ne biçim namaz kıldı ? Ve nasıl aptes aldı ?
Hangi ay oruç tutup onlar, kaç gün aç kaldı ?
Hangi Kâbe’ye gitti ALLAH’ın evi diye ?
Hangi kurbânı kesip HAKK’a etti hediye ?
Dostları ilə paylaş: |