KARA KOYUN DEVLETİ: Timurlular Devleti kurulduğu sıralarda, Erbil-Nahçıvan arasında yurt tutan Karakoyunlu Türkmen grubu merkezi Tebriz olan bir Devlet oluşturdu. Oğuzlar'ın Yıva, Yazır, Döğer, Avşar boylarından oluşan bu devlete Karakoyunlu Devleti (1380-1469) denildi. Karakoyunlular Timur'la mücadele ettiler. Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf, Timur'un baskısı karşısında Osmanlı hükümdarı Yıldırım Beyazıt'a sığınmak zorunda kaldı.
Bu durum Timur'la Osmanlıların arasını açtı ve Ankara Savaşı'nın (1402) nedenlerinden sayıldı. Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden toparlanan Kara Yusuf, 1406'dan sonra eski Devletini yeniden kuracak ve Mardin, Erzincan, Bağdat, Azerbaycan, Tebriz, Kazvin ve Sultaniye'yi alacaktı. Kara Yusuf'un ölümünden sonra ülkede karışıklıklar çıktı. Cihan-şah devleti yeniden birleştirmeyi başardıysa da Akkoyunlu Uzun Hasan'a karşı Mardin'de yenilgiye uğradı ve ülke Akkoyunlular'ın egemenliğine girdi.
(KPSS’DE ORTAÇAĞ AVRUPASI VE COĞRAFİ KEŞİFLERLE İLGİ SORU GELMEMEKTEDİR!)
ORTAÇAĞ AVRUPASINA GENEL BAKIŞ
SÜZEREN(DEREBEYİ): Toprağın asıl sahibi, üstün güç sahibi. Derebeyi.
VASOL: Süzerenin koruyuculuğu altında bulunan ve emirleri doğrultusunda savaşan.
FİYAJ:Süzerenin vasala bağış olarak verdiği toprak. Bir nevi tımar gibi
SENJÖR: Senyör olan derebeyi, hem toprağın hem de çiftiçinin sahibidir.
SERF: Senyörlerin üretimi denetlemesi ve üretim fazlasına el koyması.
AFOROZ: Hristiyanlık dininde kişileri dinden atma.
ENTERDİ: Klisenin dini görevlerini durdurması(lokavt). Ülkeyi yöneticileriyle birlikte cezalandırma.
Siyasi ,Sosyal ve Ekonomik Durum :Kavimler göçü sonrası Avrupa'da krallıklar güçlerini kaybettiler. Soyluların güç kazanmalarıyla birlikte tüm ortaçağ boyunca Avrupa'da etkili olacak olan siyasi yönetim biçimi " Feodalite ( Derebeylik) " ortaya çıktı. Toplumsal eşitsizlik üzerine kurulan bu düzen içinde halk, farklı toplumsal sınıflara ayrılmıştır :
1. Soylular (Senyörler): Soylular, oturdukları toprakların sahibiydiler. Her türlü hakka sahip olan ve şatolarda oturan soylular, yönetim ve askerlik işleri ile ilgilenirlerdi. Soyluluk babadan oğula geçerdi.
Soyluların en üstünde senyör denilen derebeyler yer alırdı. Senyörlerin en büyüğü kral idi. Bundan sonra
sırasıyla dük, kont, baron ve şövalyeler gelirdi.
2. Rahipler; Rahipler, kiliselerin sahip olduğu toprakların geliriyle rahat bir yaşam sürerlerdi. Dinin toplum üzerindeki etkilerinden dolayı halk üzerinde söz sahibi idiler.
3. Burjuvalar: Ticaret ve sanatla uğraşırlardı. Bağlı bulundukları derebeylerine vergi verirlerdi.
4. Köylüler: Bunlar ikiye ayrılırlardı:
a. Özgür Köylüler: Üzerinde yaşadıkları toprakları, istedikleri gibi ekip biçme hakkına sahip olup bağlı oldukları soyluya, vergi vermek zorundaydılar. Ayrıca topraklarını satabilme, çocuklarına bırakma hakları vardı.
b. Serfler (Köle Köylüler); Hiçbir hakka sahip değildiler. Soyluların malı sayılırlardı. Toprakla birlikte alınır ve satılırlardı.
Orta Çağ boyunca Avrupa'da zenginlik kaynağı topraktı. Bu nedenle geri, kapalı bir ekonomik yapı görülür.
Ortaçağ Avrupa'sının düşünce biçimine skolastik felsefe egemendir.Skolastik düşünce Hıristiyanlık dininin esasları ile Aristo'nun görüşlerinin kaynaştırılmasıyla oluşmuş , dogmatik, bilim ve deney'i reddeden bir düşünce yapısıdır.
Yeniçağ başlarında Avrupa’nın bu yapısının bozulmasında coğrâfî keşifler birinci etken oldu. Coğrafi keşiflerden önce yapılan Haçlı Seferleri de (1096 - 1270) soyluların fakir ve zayıf düşmelerine neden oldu.
Coğrafi keşifler, dünya ticaret yollarını değiştirdi. Akdeniz eski önemini kaybetti. Ve burjuva sınıfı zenginleşti. Yönetimde hak iddia etmeye başladı. Bu sınıf, demokrasi ve özgürlük fikirlerinin öncüsü oldu. Bu arada, Avrupa’da barutun öğrenilmesi ve topta kullanılması ile, derebeylerin şatoları yıkıldı. Derebeylik rejimi tarihe karıştı. Bunun yerini güçlü krallıklar aldı. Coğrâfî keşiflerden sonra zenginleşen burjuva sınıfı, bilim ve sanat hareketlerinde öncü oldu. Rönesans ve reform hareketleri Avrupa’nın değer yargılarını değiştirdi. Bu dönemde Avrupa’da ölümsüz eserler yapıldı. Rönesans, konumu nedeniyle İtalya’da, reform da Almanya da başladı.
Bu hareketler giderek bilimde ilerlemeyi ortaya çıkardı. Bilim ve teknikteki ilerlemeler de, Endüstri İnkılâbı’nı doğurdu. El tezgahları, yerini kömür, petrol, su gücü ile çalışan fabrikalara bıraktı. İç pazarları doyum noktasına gelen ülkelerde, dış pazarlara açılma başladı. Bu da, sömürgecilik hareketlerini ortaya çıkardı. Sömürgecilikte başı, konumu ve sahip olduğu demir - kömür madenleri nedeniyle endüstrisini kuran İngiltere çekti. İngiltere denizaşırı sömürgeler kurdu. Bunu Fransa, İspanya, Portekiz, Belçika, Hollanda izledi. Bu gelişim, tüm Avrupa ülkelerinde aynı anda olmadı. Bu hareketlerde geri kalan ülkeler oldu. Örneğin: Feodal yapıdan kurtulamayan Almanya, İtalya prenslikleri gibi.
Her yenilikte olduğu gibi Endüstri İnkılâbı da çelişkisini beraberine getirdi. Endüstrinin gelişmesi ile, işçi sınıfı çoğaldı ve güçlendi. İşçiler, ağır çalışma koşullarının ve yaşam koşullarının düzeltilmesi için fabrika sahipleriyle mücadeleye girişti. Bu kavgalar, yüzyıllarca sürdü. Amerika kıtasında, İngiltere’nin sömürgesi olan Kuzey Amerika’nın bu ülkeye karşı bağımsızlık mücadelesi vermesi ve insan haklarına dayalı ilk anayasalı demokrasi yönetimini kurması gözlerin bu ıtaya çevrilmesine neden oldu. 1774’da A.B.D. Cumhurbaşkanlığı’na George Washington seçildi Avrupa’da fikir adamları ve düşünürler yapıtlarında, insan hakları, özgürlük, ulusçuluk fikirlerini işlemeye başladılar. Bu düşünceler, ekonomik açıdan halk sınıfları arasında büyük uçurumların oluştuğu Fransa’da ilk meyvelerini verdi. 1789’da Fransa’da yönetime karşı büyük bir ihtilal oldu. Bu ihtilal’de, zengin olan fakat yönetimde hak ve yetkileri olmayan Burjuva sınıfı, fakir halka öncülük etti. Bundan sonra Avrupa’daki bütün sosyal patlamalarda ve hareketlerde Burjuva Sınıfı’nın öncülüğü görülecektir.
Böylece Avrupa’nın ortaçağ halk sınıfları arasındaki egemenlik yetkisinin soylular ve din adamlarından sonra burjuva sınıfına geçtiğini görüyoruz. Hatta bazı ülkelerde güçlenen işçi sınıfı yönetimi ele geçirdi.
Özgürlük, eşitlik, adalet, demokrasi, ulusçuluk düşünceleri de kralların ve imparatorlukların yıkılmasına, onun yerine ulus esasına dayanan devletlerin kurulmasına neden oldu. (Bunda 1789 Fransız ihtilâlinin etkisi büyüktür) Bu ihtilali Avrupa’daki diğer ihtilaller tâkip etti.
Birinci Dünya Savaşı: Osmanlı İmparatorluğu, Avusturya Macaristan İmparatorluğu, Rus çarlığı gibi imparatorlukların yıkılmasına neden olunca, Avrupa’da imparatorluklar dönemi sona erdi. Demokrasi esasına dayanan devletler bu idare biçimi içinde serbest ekonomi (kapitalizm) yolu ile geliştiler. II. Dünya Savaşı’nda dünyanın büyük bölümünde bağımsız devletler kuran toplumlar, yeni ekonomik bağımlılıkların ve sömürü biçiminin içine girdiler.
Ortaçağ Avrupasında Din ve Düşünce Yaşamı :Hıristiyanlık dininde iki büyük mezhep ortaya çıkmıştı; Katoliklik ve Ortodoksluk.
Katolik Mezhebi : Daha çok, Orta , Kuzey ve Batı Avrupa'da yaşayanlar bu mezhebi benimsemişti. Dini merkezi Roma, dini lideri ise "Papa " dır.
Hz.İsa'nın yeryüzündeki vekili sayılan papaların Aforoz ve Enterdi gibi güçlü yetkileri vardı. Aforoz, kişiyi dinden çıkarma ve toplum dışına itme anlamına, Enterdi ise kralıyla birlikte bir ülkenin cezalandırılması anlamına gelmektedir.
Ortodoks Mezhebi : Daha çok Balkanlılar ve Rus'lar ( Slavlar) bu mezhebi benimsemişti. Dini merkezi İstanbul ,dini liderleri ise "Patrik" tir.
MAGNA CHARTA ( Büyük koşul ) : 1215 yılında İngiltere'de kralla halk temsilcileri arasında karşılıklı olarak imzalanan bir belgedir. Bu belgeyle kralın halka karşı yetkileri ilk kez kısıtlanmış ve toplumsal ilerlemenin hızlanmasının koşulları yaratılmıştır. İgilterede parlemento oluşturuldu. Dünyada ilk Anayasal harekettir. Bu belgeye göre;
1. Kral, uyruklarının oluru olmadan yeni vergi koyamayacak ve vergi oranlarını artıramaya-caktı.
2. Özgür kişiler haksız yere tutuklanamayacak ve yargılanmadan cezalandırılamayacaktı.
Magna Charta bir anayasa niteliğindedir. Kralın yargı ve yürütme yetkilerinin kısıtlanma-sıyla başlayan süreç, parlamentonun kurulmasına, meşrutiyete ve hukuk devletine geçilme-sine, parlamentonun üstünlüğünün kabul edilmesine, insan hakları ilkelerinin yayınlanması-na ulusal egemenlik ve demokrasinin uygulanmasına kadar gelişmiştir. Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın gerekçesini oluşturan Magna Charta; karşılıklı imzalanan bir belge olması ve ilk kez hükümdarın yetkilerinin kısıtlanması açısından ( biçimsel ) Osmanlı tarihinde 1808 yılında imzalanan Sened-i İttifak'a benzer. Hükümdarın yetkilerinin ilk kez halka karşı kısıtlanması, ilerici-devrimci bir eylem olması, hukuk devletine ve meşrutiyete yol açması açılarından ( özünde ) 1839'da yayınlanan Tanzimat Fermanı'na benzer.
COĞRAFİ KEŞİFLER: Pusulanın bulunması, gemiciliğin ilerlemesi, coğrafya bilgisinin ilerlemesi, cesur gemicilerin yetişmesi, çeşitli sınıfların zengin olma isteği coğrafi keşiflere neden olmuştur. Osmanlı, zengin ve konumu iyi olduğu için coğrafi keşiflere iştirak etmedi. Coğrafi keşifler sonucunda; Asya ticareti ümit burnuna kaydı. Osmanlı ve İslam ülkeleri ekonomik kayıplara uğradı. Portekiz ve ispanya ilk sömürgeleri kurdular.Burjuva sınıfı doğdu. Sanayi devriminin ön koşulları oluştu. Keşiflerin ana nedeni: İspanya ve Portekizin Akdeniz ticaretinden faydalanamamasıdır.
RÖNESANS: İtalyada başlayıp avrupaya yayılan bilim vs. alanındaki gelişme ve değişmelere Rönesans denir. Soylularla halk arasında farklılık ve çelişki arttı. Hümanizm ve pozitif düşünce gelişti. Dinsel konular tartışmaya açıldı. Bilim teknik gelişti.
REFORM: Almanyadan başlayan dinsel nitelikli hareketleri reform denir. Alman kilisesi papaya bağlı. Martin Luter incili ilk defa tercüme etmiştir. Reform sonucunda yeni mezhepler ortaya çıkmıştır. Protestan, kalvenizm, algini kalvenizm… Katolik kilisesi kendi içinde reform yaptı. Laik eğitime geçildi. Yeni mezheplerden dolayı yeni tarikatlar çıktı. Mezhep savaşları başladı.
HAÇLI SEFERLERİ(1096-1272)
Orta çağda Avrupalıların Akdeniz Ticaretinden, dolayısıyla dünya ticaretinden yararlanmak,Akdeniz ticaret yollarını Avrupalılara kapayan İslam birliğini yararak Doğu Akdeniz limanları aracılığıyla ipek ve baharat ticaret yolları ile bağlantı kurmak amacı ile yaptıkları seferlere “Haçlı Seferleri” denir. 1096- 1272 yılları arasında sekiz haçlı seferi yapıldı. Bunlar arasında en önemli dört tanesi sırası ile şunlardır:
-1.Haçlı Seferi(1096-1099)
-2.Haçlı Seferi(1147-1149)
-3.Haçlı Seferi (1189-1192)
-4.Haçlı Seferi(1202-1204)
HAÇLI SEFERLERİNİN NEDENLERİ:
Dini nedenler;
a)Hıristiyanların kutsal yerleri geri almak istemeleri: Hz . Ömer Kudüs’ü aldıktan sonra oradaki Hıristiyan ve Musevilere dini bir takım haklar ve imtiyazlar vermişti .Abbasiler devrinde Harun Reşit ile Şarlman arasında yapılan anlaşmaya göre de:Hıristiyanlar, Kudüs ve dolaylarındaki kutsal yerleri serbestçe ziyaret edebileceklerdi. Bu durum 11. yüzyıla kadar böylece devam etti. Bu yüzyılda .Ön Asya’nın siyasal durumunda bazı değişiklikler olmuştu. Mısırdaki Fatimilerle Abbasiler ve Selçuklularla Fatimiler arasında birçok anlaşmazlıklar çıkmış ve savaşlar başlamıştı. Ön Asya ‘ nın bu karışık durumundan yararlanmak isteyen kimi mutaassıp papazlar , Müslümanlar aleyhine birçok yalanlar uydurarak Hıristiyanları kutsal yerleri almak için kışkırtmaya başladılar.
b) Papa tarafından kurulan kluni tarikatının faaliyetleri :Orta çağda Avrupa’da Müslümanlarla çarpışmak için kurulmuş olan Kluni tarikatına bağlı bir çok papazlar ve kimi papalar da Hıristiyanları ve özellikle derebeyleri ve şövalyeleri Müslümanlarla savaşa kışkırtıyorlardı(Piyer LERMİT).
c) Hıristiyanların Taassupları : Orta çağ Hıristiyanları, cennete gitmek için Kudüs’ü ziyaret etmenin şart olduğuna inanırlardı. Ayrıca, günah işleyen kimseler de bu günahlarından kurtulmak için kutsal yerleri ziyaret etmek zorunda idiler. Gene Hıristiyan inanışına göre, Hz. İsa uğruna ölen bir kimse doğruca cennete giderdi. İşte Hıristiyanlardaki bu inanışlar ve koyu taassup Haçlı seferlerinin en önemli nedenlerinden idi.
Siyasi nedenler;
a) Türklerin Anadolu’ya girerek Bizans İmparatorluğu’nu tehdit etmeleri
b) Bizans İmparatorluğunun Avrupalıları Müslümanlara karşı kışkırtmaları:
Bizanslılar, 11. Yüzyılda Selçuklu Türklerinin baskısı karşısında kalmışlar,
Anadolu’yu ellerinden çıkarmışlardı. Türkleri tek başlarına Anadolu’dan çıkaramayacaklarını anlayan Bizanslılar, Avrupa krallarına başvurarak, Hıristiyanlığın bir doğu kalesi, dünyanın Akropolisi olarak kabul olunan Bizans’a yardım edilmesini istiyorlardı.
c) Papanın nüfuzunu arttırmak istemesi
d) Senyör ve şövalyelerin serüven arzuları:Derebeylerin, şövalyelerin savaş ve dövüşe olan merakları, serüvenli bir hayat yaşamak, seyahat etmek, bilinmeyen ülkelere gitmek, buralarda kendilerine ün kazandıracak işler görmek gibi arzuları da Haçlı Seferlerinin önemli nedenlerinden biridir.
Ekonomik nedenler;
Avrupa’nın fakirliği, İslam Dünyası’nın zenginliği ve Doğu ticaret yollarının Müslümanların elinde olması :
Orta çağda doğu ülkeleri ve özellikle İslam memleketleri bolluk ve zenginlik içindeydiler. O zamanlar dünyanın en büyük ticaret yolları olan İpek ve Baharat yolları, Türklerin ve öteki Müslüman milletlerin ellerinde idi. Avrupalılar orta çağda kendilerine gerekli olan her şeyi, Suriye, Filistin ve Mısır limanlarından alırlardı. Oraları gören ve Kudüs’ü ziyaret eden Hıristiyanlar, İslam ülkelerinin zenginliğini çok abartarak halka anlatıyorlardı. Orta çağda yokluk ve sefalet içinde bulunan Avrupalılar bu zengin İslam ülkelerine gitmek, büyük ticaret yollarını ve bunların Orta Doğudaki limanlarını elde etmek, dolayısıyla zengin olmak istiyorlardı.
I. HAÇLI SEFERİ(1096): Bu ilk Haçlı kitlesinin Türkler tarafından bozulup dağılmasından sonra Avrupa’dan prens, kont ve düklerin idaresinde, çoğunlukla zırhlı askerlerden oluşan düzenli ordular harekete geçti.İstanbul’da toplanan bu Haçlı askerlerinin sayısı yaklaşık 600.000 kadardı. 1097 ilkbaharında Haçlı orduları Anadolu yakasına geçirildiler. Bu Haçlı ordularının ilk hedefi Selçuklu başkenti İznik’ti. Bu sırada Sultan I.Kılıç Arslan Malatya’yı kuşatmıştı. Haçlılar da İznik’i kuşatmaya başladılar. Sonunda I. Kılıç Arslan İznik önlerine gelerek Haçlı ordusuna saldırdı. Bütün gün süren savaşta Türkler başarılı olamadılar. İznik'teki Türk birliği şehri Bizans’a teslim ederek katliamdan ve yağmalanmaktan kurtardı. Haçlılar İznik’ten sonra Eskişehir yönünde harekete geçtiler.
Kılıç Arslan, Eskişehir’den uzak olmayan bir yerde karargah kurmuş olan Haçlılara saldı. Fakat Türkler üstün sayıdaki düşman karşısında çekilmek zorunda kaldı(1097). Kılıç Arslan bundan sonra Haçlılar’ı yıpratmak istedi.
Sonunda Haçlı ordusu Antakya’ya kadar ilerleyerek şehri kuşattı. Selçuklu Sultanı Berkyaruk, Musul emiri Kürboğa’yı Haçlılar’ın üzerine bir seferle görevlendirdi. Bu sırada Haçlılar Antakya’ya girdiler(1098). Selçuklu ordusu şehrin düşmesinden üç-dört gün sonra Antakya önüne geldi. Ancak bu Selçuklu ordusu Kürboğa’nın idaresizliği yüzünden Haçlılar’a yenildi.
Haçlılar bu olaydan sonra Kudüs’e doğru ilerlediler ve Ortaçağ’ın en müstahkem yerlerinden biri olan bu şehri kuşattılar. Haçlılar Fatımiler’in idaresindeki Kudüs’ü 1099’da ele geçirdiler. Haçlılar böylece hedeflerine ulaştılar ve Kudüs’te Latin Devleti’nin ilk krallığını kurdular. I. Haçlı Seferi sonunda Ortadoğu’nun siyasi durumu değişmiş, Urfa Kontluğu’nun ve Antakya Prinkepsliği (princeps: başkan, hükümdar) kurulmuştu. Daha sonra 1101 yılında düzenlenen üç Haçlı Seferi ise tam bir başarısızlıkla sonuçlandı. Türkler Eskişehir önündeki yenilginin acısını çıkarmış oldular. Haçlılar da artık Türkler’in Anadolu’dan çıkarılamayacağını kesin olarak anlamışlardı.
İKİNCİ HAÇLI SEFERİ(1147-1149) :Haçlılar ancak İznik-Balıkesir-Bergama-İzmir-Efes-Denizli-Antalya yolu ile Akdeniz kıyılarına indiler ve Antalya’dan deniz yolu ile Suriye‘ye geçebildiler.İkinci Haçlı ordusu daha sonra Şam’ı kuşattı ama bir sonuç elde edilemedi. İmadettin Zenginoğlunun (Musul Atabeyi) Urfa’yı alması üzerine. Anadolu Selçuklu 1.Mesut, alman imparatorunun komutasındaki haçlı ordusunu konyada yenmiştir.
ÜÇÜNCÜ HAÇLI SEFERİ(1189-1192) Selahhaddin Eyyubi bu başarılarının ardından ,1187 Temmuzunda Hattin’de büyük bir Haçlı ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu savaşta Kudüs Latin kralı Gui de Lusignan başta olmak üzere ,krallığın ileri gelenlerinden pek çoğu Selahaddin Eyyübiye tutsak düştü. Bu zaferden sonra, Selahaddin Eyyübi, Haçlılardan 4 Temmuz 1187’de Taberiye‘yi 9 Temmuz 1187 ‘de Akka’yı, 29 Temmuz 1187’de Sayda’yı ,Ağustos 1187’de Beyrut’u ,Eylül 1187 ‘de Askalan’ı ve Gazze ‘yi aldı. 1174’te Nureddin Mahmud bin Zengi’nin ölümü üzerine mısır‘da bağımsız bir devlet kurup durumunu sağlamlaştırdıktan sonra Haçlılarla mücadeleye girişen Selahadin Eyyübi ,Haçlıları önce Merc-i Uyun’da yendi daha sonra ellerinde tuttukları Beyt-u Ahzan kalesini aldı.2 Ekim 1187’de de Kudüs Latin krallığının başkenti olan Kudüs de Selahaddin Eyyübi’nin eline geçti. Selahaddin Eyyübi’nin kazandığı bu başarılar Üçüncü Haçlı Seferi’nin başlamasına neden oldu.
Alman İmparatoru Friederic I. Barbarossa çok büyük bir ordu ile Anadolu’ya girdi. Haçlıları yine başlarında Kılıç Arslan II.nin bulunduğu Anadolu Selçukluları karşıladı. Ancak yaşlanmış olan Kılıç Arslan II. ,Haçlılar Anadolu’ya girdikleri sırada, ülkesini on bir oğlu arasında bölüştürmüştü; dolayısıyla Anadolu Selçuklu Devleti siyasal birlikten yoksundu. Almanlar Anadolu‘da ilerlerken önce göçebe Türkmen boylarının saldırılarına uğradılar. Konya önlerinde de asıl Anadolu Selçuklu Devletinin kuvvetleri ile karşılaştılar. Haçlılar Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti olan Konya’yı almayı başardılar. Burada Haçlılar ile Selçuklular arasında yapılan bir anlaşma gereğince, Anadolu Selçuklu Devleti’nin ileri gelenlerinden yirmi beş kişi rehin olarak Haçlılara verilmiştir .Bu sayede Haçlıların savaşmadan ve bir saldırıya uğramadan Anadolu’yu geçmeleri sağlandı. Haçlılar Konya’dan sonra Karaman yönünde harekete geçtiler. Ancak Toroslar’da Anadolu Selçuklu denetiminden bir dereceye kadar bağımsız olan göçebe Türkmen boylarının saldırılarına uğradıklarından, ellerinde rehin bulunan yirmi beş Selçuklu beyini öldürdüler. Ama Friederich I. Barbarossa Kudüse ulaşmadan, Tarsus çayı olarak bilinen Kydnos çayında boğularak öldü. Ordusu Akdeniz kıyılarını izleyerek Filistin’e ulaştı.
Alman imparatorunu karadan Kudüs’e gitmeyi seçmesine karşılık İngiltere kralı Aslan Yürekli Richard ile Fransa kralı Philippe-Auguste ,İtalyan kentlerinin de yardımı ile ,deniz yolu ile Filistin’e geldiler. Haçlılar ilk iş olarak, Akka kalesini karadan ve denizden kuşatıp ele geçirdiler. Ancak yine aynı sırada Philippe-Auguste , Richard ile anlaşamadığından seferi terk ederek ülkesine döndü. Böylece , hem Haçlıların gücü azalmış ,hem de başlarına iyi bir asker, ama kötü bir siyasetçi ve devlet adamı olan Richard geçmiş oldu.
Üçüncü Haçlı seferinden Haçlıların tek başarıları Akka kalesini almak oldu.
4. HAÇLI SEFERİ (1202-1204): Alman imparatoru Heinrich 3’ün düzenlediği 3. Haçlı Seferine Venedikliler de bütün deniz kuvvetleri ile katıldılar. Ancak bu haçlı seferi Kudüs yerine Ortodoks Bizans’a karşı yapıldı.
Seferin Bizans’a yönelmesinin temel nedeni Akdeniz ve Karadeniz ticaretinde Bizans ve Venedik arasındaki rekabet , Bizans’ta Angeloslar arasındaki imparatorluk çekişmeleri ve Latinlere karşı duyulan derin düşmanlık duyguları idi. Bizans’taki taht kavgaları , gerek Venediklilerin , gerekse öbür haçlıların Bizans’ın iç işlerine karışmalarına olanak tanıyordu .
1195’te tahttan indirilen ve gözleri kör edilen İsaakios 2’nin Angelos’un oğlu prens Aleksios hapisten kaçıp Venedik’e gelmiş ve babasının yerine geçmiş olan Aleksios 3 Angelos’a karşı Venedikliler ve öbür haçlılardan yardım istemişti. Bunun üstüne , Haçlı ordusu , Kudüs seferinden vazgeçerek , Aleksios’un isteğini Bizans’ın kendilerine büyük bir para vermesi karşılığında kabul etti. Venedikliler de Haçlı ordusunun atlarını ve erlerine, para karşılığı Bizans önüne taşımayı kabul ettiler . Haçlı ordusu 24 Haziran 1203’te İstanbul’a geldi ve kent 17 Temmuz 1203’te Haçlıların eline geçti. Daha önce tahttan indirilmiş olan İsaakios 2 Angelos yeniden tahta çıkarıldı , oğlu Aleksios da , Aleksios 4 adı ile ortak imparator ilan edildi. Ancak bu durum çok sürmedi , Bizanslılar haçlılara vermeyi vaat ettikleri parayı ödemeyince haçlılar davranışlarını değiştirdiler . Önce İstanbul önlerinde Venedikliler ile öbür Haçlılar,Bizans İmparatorluğu topraklarını aralarında bölüştüren bir anlaşma imzaladılar; ardından da 13 Nisan 1204’te saldırıya geçerek kente girmeyi başardılar .
Bizans üç gün süre ile yağma edildi yakılıp yıkıldı . Haçlılar kente egemen olduktan sonra daha önce Mart 1204’te İstanbul önlerinde kendi aralarında yaptıkları ve Bizans imparatorluğu topraklarının bölüştürülmesi ile ilgili anlaşmaya uygun olarak imparatorluk topraklarını kendi aralarında payettiler. Daha sonrada Haçlı komutanlarından Marki Bonifacio di Monferratto’yu imparatorluk tahtına çıkardılar . Böylece İstanbul’da bir Katolik Latin imparatorluğu kurulmuş oldu. (1204-1261) İznik, Trabzon’da rum devleti kuruldu.
HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI: Anadolu Selçuklu, Eyyubiler ve Musul Atabeyliği haçlılarla savaşan Türk devletleridir. Bu sıralar Abbasiler’in sadece dini gücü kalmıştır. Doğu-batı ticareti gelişti. Venedik, cenova, Marsilya limanları önem kazandı. Hristiyanların kiliseye balılığı azaldı. Kudüs Müslümanlarda kaldı. Akılcı ve bilimci düşünce yayılmaya başladı. Derebeyliklerin gücü zayıfladı. Burjuvalar güçlendi. Coğrafi keşifler başladı. Merkezi krallıklar güçlenmeye başladı. Barut, pusula, kağıt ve matbaayı öğrendiler. Barut: Derebeyliklerin yıkılmasına, Pusula: Coğrafi keşiflere kağıt ve matbaa: Rönesans ve Reforma neden olmuştur.
OSMANLI İMPARATORLUĞU
Türkler'in tarih boyunca kurdukları sayısız devletler arasında en uzun ömürlüsü Osmanlı Devleti olmuştur. Altı yüz yıldan fazla yaşayan Osmanlı İmparatorluğunu beş dönem halinde inceleyebiliriz:
A-Kuruluş Dönemi 1299-1453: Osman Gazi’nin Söğüt’te (Domaniç) bağımsız bir devlet kurmasından - 1453 istanbulun fethine kadar olan dönem.
B-Yükseliş Dönemi 1453-1579: Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te istanbulun fethinden -1579 vezir sokulu Mehmet paşanın ölümüne kadar olan dönem
C-Duraklama Dönemi 1579-1699: 1579 Sokullu Mehmet paşa’nın ölümünden - 1699 karlofça anlaşmasına kadar olan dönem.
D-Gerileme Dönemi 1699-1792: 1699 karlofça anlaşmasından – 1792 yaş anlaşmasının imzalanmasına kadar olan dönem
E-Dağılma Dönemi 1792-1918: 1792 yaş anlaşmasının imzalanmasından - 1 kasım 1922 saltanatın kaldırılmasına kadar olan dönem
KURULUŞ DÖNEMİ (1299 - 1453 ):
Osmanlılar, Oğuz Türklerinin Kayı boyundandırlar. Osman Bey döneminde bu beylik 1299 yılında bağımsızlığını ilan eder ve Osmanlı Devleti kurulur. Osman Bey zamanında bir çok Bizans yerleşim yeri ele geçirilir. 1324 yılında Orhan Bey başa geçer. Bursa, Balıkesir ve Ankara Osmanlı topraklarına katılır. 1353 yılında Süleyman Paşa döneminde Türkler RUMELİYE (Avrupa topraklarına) geçerler. 1362 yılında başa Murat Bey (1. Murat) geçer. Doğu Trakyanın fethi tamamlanır. Edirne şehri başkent olur. Sırpsındığı mevkiinde bir Haçlı ordusu yok edilir. Bu dönemde bir Haçlı ordusu da Kosova'da yenilgiye uğratılır (1389). Bu savaşta 1. Murat şehit edilir. 1389 yılında başa Yıldırım Beyazıt geçer. Bu dönemde Batı Anadolu ve Sivas'a kadar Orta Anadolu ele geçirilir. Anadolu Türk birliği sağlanır. 1396 yılında büyük bir Haçlı Ordusu Niğbolu'da mağlup edilir. Bu savaşla Osmanlıların Rumeli'de yayılışı daha da genişledi. Bu sırada bir çok Anadolu beyi Moğol İmparatoru Timur'dan yardım istedi. Bunu bahane eden Timur, Osmanlı topraklarına girdi. 1402 yılında Ankara Savaşı'nda Yıldırım Beyazıt yenildi. Ankara Savaşı devleti sarstı. Osmanlılar yıkılmadılar ama Avrupa devletleri bundan yararlanmasını bildiler. 1402'den 1413 yılına kadar geçen bu döneme FETRET (AYRILIK) Devri denir. 1.Mehmet Çelebi kardeşleriyle uzun bir mücadele yaptıktan sonra, Osmanlı Devletinde ki birliği yeniden sağladı. (1413)
Dostları ilə paylaş: |