97 İslamoğlu Tef


-) Ve kem ehlekna kablehüm min karnin hüm ahsenü esâsen ve ri'ya



Yüklə 187,3 Kb.
səhifə3/3
tarix18.08.2018
ölçüsü187,3 Kb.
#72578
1   2   3

74-) Ve kem ehlekna kablehüm min karnin hüm ahsenü esâsen ve ri'ya;
Onlardan önce, nice nesilleri helâk ettik ki, onlar zenginlik ve görünüş itibarıyla daha iyiydiler. (A.Hulusi)
74 - Halbuki biz kendilerinden evvel meta' ve manzaraca daha güzel nice karınlar helâk etmişiz. (Elmalı)

Ve kem ehlekna kablehüm min karnin halbuki biz onlardan önce de nice uygarlıkları helake uğratmışızdır. hüm ahsenü esâsen ve ri'ya onlar varlık ve görkem açısından daha öndeydiler. Yani bunların taptığı varlık ve görkem. Yeter bu. Gerçekten esâsen ve ri'ya Birincisi varlık ve görkem. Güç ve gösteriş, servet ve iktidar diye de çevirebiliriz bu ikiliyi. Güç ve gösteriş, servet ve iktidar, varlık ve görkem albeni. İşte ayet size tanıdık bir uygarlığı tarif ediyor görmüyor musunuz. Kim güce tapıyor, kim görkeme tapıyor, kim içi boşaltılmış sahte bir hayatı süsleyip insanlara dayatıyor.
Bugün aslında batı modernleşmesinin getirdiği şeyde bu değil mi? Batı moderniz minin batı uygarlığının dayattığı hayatın tarifi işte bu ayette. Ahlaksız, ama ahlaklıymış gibi duruyor. Fakat makro planda baktığınızda ahlakın kayıtlı olduğunu görüyorsunuz. Bencil ve çıkarcı. Egosantrik bir yaklaşım, ben merkezli bir yaklaşım. Dünyayı kendine göre tanımlıyor. Kendini en üste yerleştiriyor. Harita da bile en üste yerleştiriyor. Kendini merkez olarak tanımlatıp diğerlerini çevreye alıyor. Kendi saadetini başkalarının felaketi üzerine bina ediyor. İlerleme mitine dayalı kutsalsız bir uygarlık. İşte burada tanımlanan da o ve devamını okuyalım, asıl orada geliyor.

75-) Kul men kâne fiyd dalaleti felyemdüd lehür Rahmânu medda; hatta izâ raev ma yû'adune immel azâbe ve immes saate, feseya'lemune men huve şerrun mekânen ve ad'afü cünda;
De ki: "Kim dalâlette ise, Rahmân ona mühletini uzatsın! Nihayet kendilerine vadolunanı -azabı veya o saati (ölümü veya kıyametin kopuşunu)- görecekleri zaman, kim daha şerrli ve ordusu itibarıyla kim daha zayıf, anlayacaklar!" (A.Hulusi)
75 - De ki: kim dalâlette ise rahman onun istediği kadar meddini uzatsın, nihayet vaat olunacak şeyi gördükleri vakit: ya azâb veya saat, o zaman bilecekler ki kimmiş o mevkii daha fena ve iradesi daha zayıf? (Elmalı)

Kul men kâne fiyd dalaleti felyemdüd lehür Rahmânu medda de ki; sapıklığın içine dalan kim olursa olsun o rahmet kaynağı onun süresini uzattıkça uzatabilir, bu mümkündür. Yani sapıkların ömrü kısa olur diye bir şey yok. Ya da sapıkların sefası kısa sürer diye bir şey yok. Ama dünya hayatıyla sınırlı. Bu tür güç ve iktidarın uzaması, eğer sahipleri öğüt almazsa, ibret almazsa, onların aleyhinedir. Allah’ın bir cezası olarak uzar. Ona da bir ima var gibidir. Yani uyarmak lazımdır. Şimdi uyarma vakti.
Fakat uyaracak olanlar neredeler. Şu ayetlerin muhatabı olan ve bu ayetler kendi omzuna bir sorumluluk olarak yüklenmiş olan müminler neredeler. Uyarıcılar neredeler. Muhammed AS. ın risaletinin taşıyıcısı olan yiğitler neredeler. Modern batıyı; Öleceksiniz, sizin de sonunuz gelecek. İnsanlığın sonunu getirmeden aklınızı başınıza alın. Allah’a kul olduğunuzu anlayın. Kutsalsız bir uygarlık kurdunuz, insanı yok edeceksiniz. Yeryüzünü yok edeceksiniz. Kendinize geliniz. Allah’a karşı savaşamazsınız.” diye uyaracak olan yiğitler nerdeler.
hatta izâ raev ma yû'adune immel azâbe ve immes saa’ ta ki kendilerinin tehdit edildikleri şeyi, ister bu dünya azabı olsun, ister son saat olsun, görünceye kadar… Görünceye kadar uzatabilir diyor yani. Bir üstteki cümle ile bağlantılı.
feseya'lemune men huve şerrun mekânen ve ad'afü cünda İşte o zaman, kimin konumca daha kötü ve destekçe daha zayıf olduğunu, öğrenecekler. Buradaki cünd, ordu anlamına; yani “Kimin ordusunun daha zayıf olduğunu, kimin ordusunun da daha güçlü olduğunu öğrenecekler.” diyor. Yani Allah’ın ordusu karşısında, kendi ordusuyla Allah’a savaş açanlar, Allah’ın ordusunun güçlü olduğunu öğrenecekler.” diyor ayet.

76-) Ve yeziydullahulleziynehtedev hüda* vel bakıyatus salihatu hayrun 'ınde Rabbike sevaben ve hayrun meradda;

Allâh doğru yolda olanların hakikat bilgisini arttırır! İmanın gereği fiillerin getirileri Rabbinin indînde hem sevap olarak hem de sonucu itibarıyla, daha hayırlıdır. (A.Hulusi)


76 - Hidâyeti kabul edenlere ise Allah daha ziyade hidayet verir ve bâkı kalacak olan Salih ameller rabbinin indinde sevapça da daha hayırlı akıbetçe de daha hayırlıdır. (Elmalı)

Ve yeziydullahulleziynehtedev hüdan* Öte yandan Allah, doğru yola yönelen kimseleri, doğru yolda sebatlı kılar. vel bakıyatus salihatu hayrun 'ınde Rabbike sevaben ve hayrun meradda ve insanoğlunun verimli ve kalıcı ürünleri olan erdemli ve yararlı davranışları, senin rabbinin katında hem karşılık olarak daha iyi, hem de kazanç olarak, daha üstündür.

77-) Eferaeytelleziy kefera Bi âyâtiNA ve kale leuteyenne malen ve veleda;

O işaretlerimizi inkâr eden ve: "Kesinlikle bana mal ve çocuk verilir" diyen kimseyi gördün mü? (A.Hulusi)


77 - Şimdi şu küfredip de bana muhakkak mal ve veled verilecek diyen herifi gördün. (Elmalı)

Eferaeytelleziy kefera Bi âyâtiNA ve kale leuteyenne malen ve veleda Küfre saplanmış olan, üstelik “Servetle evlat elbette bana verilecekti.” diyen kimseye baksana bir… “Şunun haline bak hele.” diyor. Servet ve evlat; Yani insan gücü ve ekonomik güç elbette bizim elimizde olacaktı diyenlere söylüyor bunu. Yani sanki, babasının malıymış gibi, sanki yeryüzündeki tüm servet ve güç, ona babasından kalmış gibi davrananlar, ve bunu Allah’tan bir imtihan olarak değil de, sanki dünyanın tüm servetinin üzerine bir baba mirası gibi konduğunu zannedenler…
“Baksana bunların haline.” diyor. Yani adeta, şunların düştüğü açmaza bak. Ahmaklığa bak.” dercesine. Ahlaki ve manevi kaygıları taşımayıp, tek değer bu dünyada iyi yaşam olan bir mantığın resmi bu. Ahlaki hiçbir kaygısı yok. Dini hiçbir kaygısı yok. Manevi hiçbir kaygısı yok. Kutsalla irtibatı yok. Dünyevileşmiş bir zihin. Dünyevileşmiş bir tasavvur. Sadece ben diyen ve kendi dışındakileri “Seni sevmeyen ölsün.” Mantığı işte… İşte burada…

78-) Ettaleal ğaybe emittehaze 'ınder Rahmâni ahda;

Gayba ait bilgisi mi oldu yoksa Rahmân'ın indînde bir söz mü edindi? (A.Hulusi)


78 - Gayba muttali' mi olmuş? Yoksa rahmanın huzurunda bir ahit mi almış? (Elmalı)

Ettaleal ğayb O kendisine gaybın sırlarının açıldığını mı düşünüyor? O adam. emittehaze 'ınder Rahmâni ahda Yoksa rahmet kaynağının, yani Allah’ın o rahmet kaynağının katında muteber olan bir sözleşme mi yaptı? Tabii ki, kendi içinde zavallı ve aldanan bir tasavvur bu. Ona sesleniyor ayet.

79-) Kella* senektübü ma yekulu ve nemüddü lehu minel azâbi medda;

Hayır! Biz onun söylediğini kaydedeceğiz ve onun için azabını, uzattıkça uzatacağız. (A.Hulusi)


79 - Hayır biz onun dediğini yazacağız ve kendisine azâb dan bir med çekeceğiz. (Elmalı)

Kella* Kesinlikle hayır. senektübü ma yekulu biz onların söylediklerini kaydedeceğiz. Biz onun Allah’a karşı bu isyanlarının tamamını kaydedeceğiz. Yani hiç birisini unutuyor değiliz, atlıyor değiliz. Fakat ihmal etmiyoruz, ihmal ediyoruz, mühlet veriyoruz, erteliyoruz. ve nemüddü lehu minel azâbi medda ve onun cezasını uzattıkça uzatacağız. Yani ona süre vermemiz aslında cezasını uzatmamız anlamına geliyor fakat farkında değiller.

80-) Ve nerisühu ma yekulu ve ye'tiyNA ferda;
Dediklerini yitirir de, biz onun vârisi oluruz... Ve o, bize tek başına gelir. (A.Hulusi)
80 - Ve o söylediği şeyleri hep elinden alacağız da o bize tek başına gelecek. (Elmalı)

Ve nerisühu ma yekulu ve ye'tiyNA ferda ve onun gururla dile getirdiği servet ve evlat bize kalacak bize..! Yani hiçbir şey götüremeyecek ve kendisi huzurumuza yalnız başına çıkacak. Ne mal, ne evlat getiremeyecek, kabre götüremeyecek, kefenin cebi olmayacak, mezarda işe yaramayacak. Yani mirasın Allah’a kalması burada Allah’ın baki, dünyanın fani, insanın fani olduğunun bir göstergesi.

81-) Vettehazu min dûnillâhi aliheten liyekûnu lehüm 'ızza;
Kendilerine üstünlük edinsinler diye Allâh dûnunda tanrılar edindiler. (A.Hulusi)
81 - Tuttular Allahtan başka mabutlar edindiler ki kendilerine izzet ve kuvvet olsunlar diye, (Elmalı)

Vettehazu min dûnillâhi aliheten liyekûnu lehüm 'ızza bu gibiler Allah’tan başkalarını kendilerine statü ve nüfus sağlamak için tanrılaştırırlar.
Neymiş dostlar; Şöyle bir nefes alıp bu ayeti bir daha okumalıyım. Vettehazu min dûnillâhi aliheten liyekûnu lehüm 'ızza bu gibiler Allah’tan başkalarını kendilerine statü ve nüfus sağlamak için tanrılaştırırlar. Bir daha çevireyim mi? Bu gibiler Allah’tan başkalarını sırf kendilerine statü ve nüfus kazandırmak için tanrılaştırırlar.
İşte tüm surenin anahtar ayeti budur dostlar. Surenin başından sonuna kadar anlatılan bütün tevhidi hassasiyeti bu bir tek ayet özetler ve tüm dünya tarihi boyunca başkalarını tanrılaştıran, başkalarını ilahlaştıran insanların amacı budur. Statü ve nüfus kazanmak. Onların tanrılaştırdıkları şeylerin sırtından geçinmek. Onların sırtına binip statü ve nüfus kazanmak. Aslında onlar tanrılarını uşaklaştıranlardır. Veya tanrılarının uşağı olup birbirine uşaklık yapanlar. Görüyorsunuz sahte ilahçıların tek derdi nüfus ve statü kazanmaktır başka bir şey değil. Onların sırtından geçinmektir.

82-) Kella* seyekfürune Bi ıbadetihim ve yekûnune aleyhim dıdda;
Hayır! (O tanrıları) onların tapınmalarını inkâr edecek ve onların karşıtı olacaklar! (A.Hulusi)
82 - Hayır yarın ibadetlerini inkâr edecekler de aleyhlerine zıdd olacaklar. (Elmalı)

Kella ama hayır, seyekfürune Bi ıbadetihim ve yekûnune aleyhim dıdda aksine ahirette onlar kendilerine yönelik tüm tapınmaları reddedecekler ve berikilerin aleyhine zillet ve utanç delili olacaklar. Yani kendilerini ilahlaştıranların aleyhine zillet ve utanç delili olacaklar. Dıdda’yı tersine olacak biçiminde anlayacağız.Zıddı olacak ve bunun zıddı olacak ta yukarıda hani iddia etmişti ya, Yukarıda niçin tanrılaştırmıştı? Statü ve kendisine nüfus kazandırmak için. Oysa ki ahirette kendisine dünyada nüfus ve statü kazanmak için tanrılaştırdığı bu kimseler, ahirette kendisi için zillet ve utanç delili olacaklar.

83-) Elem tera enna erselneş şeyatıyne alel kafiriyne teüzzühüm ezza;
Görmedin mi biz şeytanları, hakikat bilgisini inkâr edenler üzerine irsâl ettik de onları (vehimlerini tahrik ederek) oynatıp duruyorlar. (A.Hulusi)
83 - Görmedin mi biz o Şeytanları o kâfirlerin üzerine salmışız onları kaynatıp oynatıp kıvrandırıyorlar. (Elmalı)

Elem tera enna erselneş şeyatıyne alel kafiriyne teüzzühüm ezza ey insan, şimdi sözü toparlıyor Kur’an ve hepimizi muhatap alarak her birimize tek tek hitap ediyor. Ey insan, ey bu vahye muhatap olan. Küfrü tabiat haline getirenlerin üzerine iç güdülerini kışkırttıkça kışkırtan, şeytanları musallat ettiğimizi görmez misin.
Evet, irade ve seçme ile sınanmaya bir atıf bu aslında. İnsan irade ile, seçme ile sınanıyor. Şeytanın musallat edilmesi, insanın iyiliğe mahkum edilmeyip, iyilikle kötülüğü seçim yetkisinin kendisine verilmesidir. Hani İbrahim/22. ayetini hatırlayın; .. ve ma kâne liye aleyküm min sültan.. (İbrahim/22) diyordu değil mi şeytan. Kendisini bahane edenlere ahirette. Benim sizin üzerinizde herhangi bir gücüm kuvvetim yok. ..illâ en deavtüküm festecebtüm liy. Sadece ben davet ettim sizde benim davetime koşa koşa geldiniz. Gelmeyeydiniz. Yani başınıza vura vura asker yapmadım kendime sizi diyor. Ben davet ettim siz de davetime koştunuz. Ben gözünüzün arkasında ve beyninizin önündeki perdede film oynattım, siz de o filmiş gerçek sandınız.
Ve arkasından müthiş bir şey söylüyor; fela telumuniy ve lumû enfüseküm İbrahim/22 de. Beni kınamayın, beni kınamayın ey dünyada şeytanın arkasına düşenler. Kendinizi kınayın, kendinizi diyor.

84-) Fela ta'cel aleyhim* innema neuddü lehüm 'adda;
Onlar için acele etme... Biz onlar için gün sayarız. (A.Hulusi)
84 - Aleyhlerinde acele etme, biz onlar için ancak bir sayı sayıyoruz. (Elmalı)

Fela ta'cel aleyhim* innema neuddü lehüm 'adda şu halde onların feci akıbete uğramaları için acele etmene gerek yok. Şu kesin ki biz onların günlerini tek tek sayıyoruz. Niye acele edersin. Bizim unuttuğumuzu mu sanırsın buyuruyor rabbimiz.
Unutmadığını biliyoruz Allah’ım. Biliyoruz ama insanız, bazen acele ediyoruz.

85-) Yevme nahşurul müttekıyne ilerRahmâni vefda;
Korunmuş olanları, ikrama nail olmuşlar olarak Rahmân'a haşrettiğimiz süreçte! (A.Hulusi)

85 - Muttakîleri vedf halinde (bir mes'us olarak) huzuru rahmana cem edeceğimiz gün, (Elmalı)



Yevme nahşurul müttekıyne ilerRahmâni vefda o gün gelince o rahmet kaynağının huzurunda sorumluluk bilinci ile hareket edenleri ağır konuklar olarak toplayacak ve ağırlayacağız. Yani Allah’ın misafiri olacaklar. Konuğu olacaklar onlar.

86-) Ve nesukul mücrimiyne ila cehenneme virda;
Suçluları da suya hasret olarak Cehennem'e sevk ettiğimizde! (A.Hulusi)
86 - Mücrimleri de susuz olarak Cehenneme sevk edeceğiz. (Elmalı)

Ve nesukul mücrimiyne ila cehenneme virda fakat günaha batmış olanları bir sürü gibi cehenneme doğru süreceğiz.
Vird, sürünün suya götürülmek için öndeki insanın eline bir tutam ot alarak koca bir sürüyü bir tutam otun arkasında götürmesine denilir Arap dilinde. Ne ilginç değil mi? Ne ilginç bir tasvir. Ne muhteşem bir seçim, kelime tam yerinde. Yani siz dünyada bir tutam otun peşinden giden koyun olmaya razı oldunuz. O halde ahirette dünyada ki gerçek tercihinize bürünün. Dünyada sürü psikolojisiyle hareket ettiniz, şahsiyet olmadınız. Kişiliğinizi yitirdiniz, koyunlaştınız, mallaştınız. Onun içinde kul oldunuz birilerine. Onun içinde kul oldunuz bir tutam ota. Haydi şimdi de sürü olarak çıkın bakalım. İşte bu.

87-) Lâ yemlikûneşşefaate illâ menittehaze 'ınder Rahmâni ahda;
Rahmân'ın indînde ahd edinmiş (hakikati olan bir kısım Esmâ kuvveleri kendinden açığa çıkmış) olandan başkası, şefaat edemeyecek! (A.Hulusi)
87 - Rahmanın nezdinde bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaate malik olamayacaklar. (Elmalı)

Lâ yemlikûneşşefaate illâ menittehaze 'ınder Rahmâni ahda işte o gün o rahmet kaynağı ile yaptığı iman sözleşmesine sadık kalanlar dışında hiç kimse şefaate nail olamayacaktır.
Evet yani hiç kimse kayırılacağını beklemesin. Allah ile sözleşmesine sadık olanlar dışında. Demek ki Allah ile sözleşmesine sadık olanlar, yani iman ve ameli olanların şefaatçisi imanı ve ameli olacaktır. İman zaten Allah ile sözleşme yapmaktır. Bu sözleşmeye sadakat gösterenlerle ihanet edenler aynı olur mu? İhanet edenlerin bir başkasından yardım beklemesi, yataklık beklemesi, O’nun kayırıcılığını umması Allah’ın adaletine aykırıdır demeye getiriyor bu ayet.

88-) Ve kalüttehazerRahmânu veleda;
"Rahmân çocuk edindi" dediler! (A.Hulusi)
88 - O rahman velet edindi dediler. (Elmalı)

Ve kalüttehazerRahmânu veleda bir de çıkıp o rahmet kaynağı kendisine bir oğul edindi dediler.
Başta Hz. İsa’yı putlaştıranlar olmak üzere birini, bir şeyi, ya da bir düşünceyi, bir eşyayı putlaştıran herkes bu ayetin muhatabı. Aslında bir üstteki ayetle de bağlantılı. Putlaştıranlar, putlaştırdıklarını aracı olarak görecekler. Hani müşrikler de öyle diyordu ya; ..illâ liyükarribûna ilAllâhi zülfâ (Zümer/3) bu putlara niçin tapıyorsunuz deyince cevapları bu oluyordu. Bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye. Allah ile aramızda aracı olsunlar diye diyorlardı. Yok diyor, öyle yok. Bu Allah’a en büyük iftira.

89-) Lekad ci'tüm şey'en idda;
Andolsun ki pek çirkin bir şey yaptınız. (A.Hulusi)
89 - Kasem olsun pek ağır pek şeni' bir cür'ette bulundunuz. (Elmalı)

Lekad ci'tüm şey'en idda doğrusu siz öyle dehşet verici bir iddiada bulundunuz ki;

90-) Tekadüs Semavatu yetefettarne minhu ve tenşakkul Ardu ve tahırrulcibalü hedda;
Bu yüzden neredeyse semâlar çatlayacak, arz yarılacak ve dağlar yıkılıp düşecek! (A.Hulusi)
90 - Az daha ondan Gökler çatlayacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecek. (Elmalı)

Tekadüs Semavatu yetefettarne minh bundan dolayı neredeyse gökler paramparça olacaktı. ve tenşakkul Ard ve yer yarılacaktı. ve tahırrulcibalü hedda ve dağlar toz duman olacaktı. İşte böylesine ağır bir iftirada bulundunuz siz.
Görüyor musunuz, Allah’a oğul isnat etmek, işte falanca Allah’ın oğlu, baba, oğul, şu, bu gibi teslis akidesine benzer sapkınlıkları cenab-ı Hakkın nasıl tanımladığını görüyorsunuz. Rabbimizi gerçekten oldukça fazla üzüyor böyle bir yaklaşım. Onun için dağları toz duman eden bir iftira bu diyor. Allah’a öyle bir iftira ediyorsunuz.

91-) En deav lirRahmâni veleda;
Rahmân'a çocuk nispet etmelerinden ötürü! (A.Hulusi)
91 - O rahmana velet iddia ettiler diye,(Elmalı)

En deav lirRahmâni veleda O rahmet kaynağına bir oğul isnat etmek ha?

92-) Ve ma yenbeğıy lirRahmâni en yettehıze veleda;
Rahmân'a çocuk edinmek gibi bir kavram yakışmaz. (A.Hulusi)
92 - Halbuki velet edinmek rahmana yaraşmaz. (Elmalı)

Ve ma yenbeğıy lirRahmâni en yettehıze veleda iyi ama O rahmetin ebedi kaynağının bir oğul edinmesi olacak şey değil ki, akıl kabul etmez ki. Yani aklen muhaldir böyle bir şey. Oğul sahibi olmak soya muhtaç olmak demektir. Allah ise muhtaç olmaktan münezzehtir. Bu O’nu insansılaştırmaktır, bu ise küfürdür. Halık ile mahluk nasıl aynı olabilir. oğla, babaya yaratılmış olan insanın, aciz olan insanın ihtiyacı vardır. Siz Allah’a böyle bir şey isnat etmekle aslında Allah’a hakaret etmiş olmuyor musunuz diyor ayet.

93-) İn küllü men fiysSemavati vel Ardı illâ atir Rahmâni 'abda;
Semâlar ve arzda kim var ise Rahmân'a kulluk eder! (A.Hulusi)
93 - Göklerde ve Yerde hiç bir kimse yoktur ki o rahmana kul olarak gelecek olmasın. (Elmalı)

İn küllü men fiysSemavati vel Ardı illâ atir Rahmâni 'abda hem göklerde ve yerde olan herkes o rahmet kaynağının huzuruna sadece ve sadece bir kul olarak çıkarılacaklardır. Yani peygamberler de, hatta meleklerde, aziyzler de, veliyler de, aliymler de, aklınıza şu çok büyük bir insan diye gelen kimler varsa onlarda hepsi sadece ve sadece O’nun huzurunda birer kuldurlar. Abduhu ve Resulûhu. Ne diyordu efendimiz;
- La tutruni kema etriyepne Meryem. Meryem’in oğlunu uçurdukları gibi, yücelttikleri gibi beni de uçurup kaçırmayın. Fein nema ene abdün. ben sadece bir kulum. Benim için deyin ki; Abdullah ve resulühu Allah’ın kulu ve resulüdür deyin.

94-) Lekad ahsahüm ve addehüm 'adda;
Andolsun ki (Rahmân) onları çok yönlü tüm detaylarıyla bilir! (A.Hulusi)
94 - Kasem olsun ki hepsini ihsa etmiş, hepsini sayı ile ta'dad buyurmuştur. (Elmalı)

Lekad ahsahüm ve addehüm 'adda doğrusu onların tümünü derin bir bilgi ile kuşatmış ve tek tek saymıştır.

95-) Ve küllühüm atiyhi yevmel kıyameti ferda;
Onların hepsi, kıyamet sürecinde O'na TEK olarak gelir. (A.Hulusi)
95 - Ve hepsi Kıyamet günü ona tek olarak gelecektir. (Elmalı)

Ve küllühüm atiyhi yevmel kıyameti ferda sonunda onların her biri kıyamet günü onun huzuruna tek başına çıkarılacaktır.

96-) İnnelleziyne amenû ve amilus salihati seyec'alü lehümür Rahmânu vüdda;
İman edip imanın gereğini uygulayanlara gelince, Rahmân onlar için bir sevgi oluşturacaktır. (A.Hulusi)
96 - İman edip Salih işler yapanlar muhakkak, rahman onlar için bir meveddet (bir sevgi) verecek gönüllere sevdirecektir. (Elmalı)

İnnelleziyne amenû ve amilus salihati seyec'alü lehümür Rahmânu vüdda imanında sebat eden; ayete bakın ayete dostlar. Ayete bakın. İmanında sebat eden, erdemli ve dürüst davranan kimseler var ya, o sınırsız rahmet kaynağı olan Er Rahman, yani Allah, işte onların yüreğini çok farklı bir sevgi ile donatacak. Evet, Burada ki seyec’alü yu seyahlükup olarak ta anlamış bazı müfessirler. Yani bir sevgi yaratacak. Özel bir sevgi. Ama kendisinden sevgi verince yaratmasına gerek yok. Çünkü O Vedûd’dur, zaten aynı kökten gelen bir sözcük kullanılmış Habbe kökünden gelen bir sözcük değil. Vûd’ kökünden gelen bir sözcük. Vedûd; iki boyutlu bir sözcüktür. Hem ismi fail, hem ismi mefuldür bu kalıptan gelirse kelime. Yani çok seven ve çok sevilen. İşte Vedûd olan Allah’ta iman eden, imanda sebat gösteren ve imanını Salih amelle taçlandıran kimseler için onların yüreğini çok farklı bir sevgi ile donatacak.
Bu çok farklı ibaresini dışarıdan parantez içi katmadım. Vudden kelimesinin nekira, belirsiz olarak gelmesinden dolayı anlama katkısı budur. Çok özge bir sevgi, farklı bir sevgi.
Alemde felek kuvve i pazu ile dönmez.

Bir şem’a ki Mevla yaka, üflemekle sönmez.


Diyordu ya şair. Bir Şem’a ki, bir kandil ki Allah yaka üflemekle sönmez. Söner mi? Bir sevdanın ateşi ki, onu Allah tutuşturmuş olsun, kim söndürebilir. Allah severse, Allah sevgi ile donatırsa, Allah’ın verdiği sevgi ölümsüz sevgi olur. İnsanın sevda dediği bir çok şey aslında tutkudur. Tutku ayrı sevgi ayrıdır. Tutku tutuklar, sevgi özgür kılar. Allah verirse, Allah donatırsa sevgiyle muhabbet, müebbet olur, ebedi olur. İşte burada Allah’ın sevgi ile donattıklarından olmaya bakın diyor. O zaman alemi bir aşk suretinde görürsünüz, eşyaya sevgi ile bakarsınız. Sizi öldürmeye gelen dahi sizde dirilir. O zaman açan çiçeklerin dilini duyarsınız, sesini duyarsınız. O zaman esen rüzgarların sesini duyarsınız, O zaman Yakub’u anarsınız, O zaman Yusuf’u anar, o zaman İbrahim’i anlar, o zaman Muhammed’i anlarsınız. Salâtu selâm hepsine olsun.

97-) Feinnema yessernahu Bi lisanike litübeşşira Bihil müttekıyne ve tünzira Bihi kavmen lüdda;
Biz O'nu, O'nunla korunanları müjdeleyesin ve inatçı bir topluluğu da O'nunla uyarasın diye, senin anlatımınla kolaylaştırdık. (A.Hulusi)
97 - Sırf o Kur'an ı senin lisanınla şunun için müyesser kıldık ki onunla muttakîleri müjdeleyesin inat edenleri de inzar edesin. (Elmalı)

Feinnema yessernahu Bi lisanike litübeşşira Bihil müttekıyne ve tünzira Bihi kavmen lüdda işte sadece bu yüzden biz onu senin konuştuğun dil aracılığı ile kolaylaştırdık ki, sorumluluk bilinci taşıyan kimseleri onunla müjdeleyip, sorumsuzca savrulanları da uyarasın diye.

98-) Ve kem ehlekna kablehüm min karn* hel tuhıssü minhüm min ehadin ev tesmeu lehüm rikza;
Onlardan önce de nice nesilleri helâk ettik... Onlardan herhangi birini hissediyor yahut onların fısıltılarını işitiyor musun? (A.Hulusi)
98 - Hem onlardan evvel nice karn helâk ettik, hiç onlardan birini hissediyor musun, yahut gizli bir seslerini işitiyor musun?(Elmalı)

Ve kem ehlekna kablehüm min karn zira biz onlardan önce nice uygarlıkları helak etmişizdir. hel tuhıssü minhüm min ehadin ev tesmeu lehüm rikza Kur’an da ender kullanılan kelimelerden biridir son kelime. Sen şimdi onlardan herhangi birinin varlığını hissedebiliyor, ya da onların ardından cılız bir sesle de olsa söz edildiğini duyuyor musun? İşte yoklar. Helak ettik. Onca iddialarına rağmen arkalarında isim bile bırakmadılar. Kendilerinin hiç yıkılmayacağını sanıyorlardı. Bilmem kaç bin sene yaşayacaklarını düşünüyorlardı. Surlarını düğmelerini yaparken, ordularını hazırlarken, silahlarını hazırlarken, imal ederken, “bizi hangi güç devirebilir” diyorlardı. Fakat bak, bak şöyle insanlığın tarihine. O beni kim yıkabilir diyenlerin yerinde yellerin estiğini göreceksin.
Onun için hangi uygarlık Allah’a karşı başkaldırı gösterisine soyunmuşsa o uygarlık sonu gelmiş bir uygarlıktır. O kendisinden öncekilerin atıldığı tarihin çöp sepetine büyük bir gürültüyle gümbür gümbür yuvarlanacağı günleri düşünsün diyor rabbimiz ve tabii ki hepimize kendisi karşısında, azameti karşısında,i celali karşısında, cemali karşısında, hiddeti karşısında, gazabı karşısında kendimize dönmemizi ve Allah’sız bir hayattan sakınıp Allah’ı, Sadece Allah’ı razı edecek bir hayatı zimmetlememizi istiyor. Biz de rabbimizden bunu istiyoruz ve diyoruz ki Ya rab, bize razı olacağın bir ömrü çok görme. Tıpkı İsa gibi, tıpkı İbrahim, tıpkı Meryem, tıpkı Musa, tıpkı Hz. Muhammed ve onların yolundan gidenlerin hayatı gibi bir hayat. Hepsine salâtı selâm olsun.
Ve ahiru davana enil hamdülillahi rabbil alemiyn”
Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.
Yüklə 187,3 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin